Gönderen Konu: sen hiç istemedin ki  (Okunma sayısı 3764 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı sükut u sır

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 6
sen hiç istemedin ki
« : 20 Ocak 2011, 00:39:05 »

Çok istiyorum ama olmuyor" dedi genç delikanlı.

”Ne yapsam olmuyor... Inaniniz, elimden geleni yaptigim halde olmuyor...”

Sen istemek nedir hiç bilmiyorsun ki! ” diye cevap verdi ihtiyar hafifçe sesini kisarak...

“Gerçekten isteseydin olurdu. Evet, hiç bosuna yorma kendini!

Isteseydin, eger gerçekten isteseydin... olmak istedigin, olmasini istedigin olurdu...

Olmadigina göre sen henüz istememissin demektir.”

“Istemek... bir seyin olmasini istemek... gerçekten istemek nedir o halde? ”

diye saf saf sordu genç...

Ve suâlinin cevabi hemen geldi:

- “Istemek olmayi istedigin, olmasini istedigin sey için ölmeyi göze almak, ölecek kadar istemek,

hatta olmasi için, olmasi için ölmek demek! ”

Istemek... bir seyin olmasini istemek... onu dilemek...

onu arzulamak... tutkuyla... hirsla... ihtirasla onun olmasi için yanip tutusmak...

Ah ne zordur istemek?

Istek sahibi olmak... tutku sahibi olmak.. tutmak için tutusmak... tutmak ugruna tutusmak...

tutusmak pahasina tutmak... tutarken ve sirf tuttugu için tutusmak...

yanmak yani...

olmak için ölmek...

ölmedikçe olmayacagina, olunamayacagina inanmak?  ..

Istemek... bir seyin olmasini istemek... olmayi istemek...

Yani?  ?

Istemek 'bedel ödemek' demek...

bedelini hesap etmeksizin istemek demek...

bedeli ne olursa olsun istemek demek...

Istegin siddeti arttikça ödenecek bedelin miktarinin da artacagini bilmek demek...

Bedeli büyük oldugu için olmasi istenenden kaçmak degil, bedeli büyük oldugu için

olmasi istenene kosmak demek...

O halde istemek demek, her seyden evvel bedeli büyük olanin olmasini istemek demek...

istemek bedeli seve seve ödemek, bedeli göze alinan seyin olmasini istemek demek...

Gönül cenneti istiyor imis ammâ günahlar birakmiyormus...

Söylesene sevgili dostum, günahlar da kim oluyormus! ? 

Gönlümüze ket vuracak, gönlümüzün isteklerini engelleyecek günah mi varmis bu dünyada?  ?

Gönül bir kere istese, gönlün kendisi bir cennet olmaz mi?

Bir kere, evet bir kere gönül cenneti istese daglar tepeler düzlük, denizler yol olmaz mi insana?

Günah adam gibi istememenin, isteyememenin adi degil mi zaten?  ?

Günah istemesini bilmeyenlerin, istemek nedir bilmeyenlerin içine yuvarlandigi çukur degil mi?

Evet günah... OLmayanlara, OLmayi adam gibi istemeyenlere verilmis bir ceza...

Günah bir sebep degil, bilakis günah tami t----- bir âkibet... bir sonuç...

Hem de istemeyi bilmemekten hâsil olan bir sonuç...

Günah istemeyenlerin, istemesini bilmeyenlerin, istemek nedir bilmeyenlerin agina düstükleri bir avci...

Tutkusunu kaybetmislerin kucaginda uyumayi tercih ettikleri yosma...

ölmeyi göze alamayanlara kurulan daragaci...

çesm-i siyahin ta kendisi günah: aglayan degil aglatan... sizlayan degil sizlatan...

Günah tutkusuzlara özgü bir ceza... tutmaktan vazgeçenlere... -agzim kurusun- tutmaktan degil, tutulmaktan korkanlara musallat olan belâ...

Evet, isteyenlerin degil, istemekten çekinenlerin belâsi hem de...

-“Isteseydin, eger gerçekten isteseydin... olmak istedigin, olmasini istedigin olurdu...

Olmadigina göre sen henüz istememissin demektir.”

Isteseydin eger, isteginin siddetinden, istemenin muhabbetinden yer yarilir,

gök parçalanir, ma'dum mevcûda, adem vücûd'a inkilâb ederdi...

Isteseydin eger, günahlarin yok olurdu...

Bir kere isteseydin, evet bir kere gerçekten isteseydin olan olurdu...

Olacak olan olurdu... isteseydin olmaz bile olurdu...

Sen hiç istemedin ki dostum...

Istemek nedir bilmedin ki! Hiç tutulmadin sen! Tutkularin için ölmedin ki!

Isteseydin ölürdün, ölseydin olurdun! Sen hiç olmadin ki!

Evet, olmadin, çünkü sen hiç ölmedin!

ölecek kadar istemedin, ölümün pahasina istemedin, ölümüne istemedin!

Isteseydin ölürdün...

ölseydin olurdun... Ne öldün ne oldun...

çünkü sen istemedin... istegini, istedigini aslinda dile bile getirmedin...

öyle ya, bir kere dile getirseydin, olurdun, bir kez adam gibi aklindan geçirseydin hemen orda olmus ve ölmüs idin...

Sen hiç istemedin ki dostum... istemesini bilmedin...

istemek nedir bilmedin!
çünkü sen ol deyince oldurani hiç tanimadin


Çevrimdışı sükut u sır

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 6
İnsan damla damla söylemeli,ince ince sevmeli
« Yanıtla #1 : 20 Ocak 2011, 00:41:54 »
İnsan yağmur gibi olmalı, herkesi ıslatabilmeli..

Rahmeti kuşanıp herkese her şeye merhamet etmeli..

İnsan sözünü yağmur gibi yumuşakça indirmeli kulaklara;

kırıp dökmemeli, damla damla söylemeli, ince ince sevmeli...

Şefkatli olup kimseyi küçümsememeli, hor görmemeli, kimsenin dalını kırmamalı..

İnsan yağmur gibi, bir görünmeli bir saklanmalı...

Öyle ince olmalı ki, ihtiyaç duyan onu dizi dibinde bulmalı,

ihtiyaç bittiğinde hiç şikayetsiz ortalıktan kaybolmalı..

Çevrimdışı akifer

  • nisan
  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 5
Ynt: İnsan damla damla söylemeli,ince ince sevmeli
« Yanıtla #2 : 20 Ocak 2011, 00:43:51 »
:) Güzel bir paylaşım teşekkür ederim... :)
Kalp bir bahçe gibidir... Onda mutlaka bir şeyler bitecektir... O halde güzel şeyler ekin ki güzel şeyler bitsin...

Çevrimdışı sükut u sır

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 6
Bir ama çocuğun hasreti
« Yanıtla #3 : 20 Ocak 2011, 00:49:49 »
İşitiyorum,güneş pek güzel,çay kenarında suyun üzerine doğru sarkan çiçeklerin manzarası pek latifmiş...Ve nazik öten kuşların,havai böceklerin,uçuşu da görülecek
 şeylerden imiş..
 
            İşitiyorum ki,geceleri gökyüzünde gizli ışıklar görünürmüş.Dalgaları gözyaşları
gibi hazin olan deniz içinde dahi,beyaz yelkenli gemiler
akıp gidermiş.
  
                       İşitiyorum ki,çiçeklerin renkleri pek latif imiş.Dereler,dağlar,çayırlar,sular,ormanlar ve hususiyle fecir zamanları o kadar güzel, o kadar şirin imişler ki,bu kadar azamet ve ihtişama karşı insan,rabbine
secdeler edermiş.  
 
                      Fakat ben,ne o gürültüsünü işitmekte olduğum denizi,ne o rengin çiçekleri,ne gökyüzünü,ne güneşi,ne o güzel meyveleri,ne kuşları,ne aydınlığı göremediğimden dolayı müteessir değilim.  
 
       Hayır Allah’ım ,hayır!Şu fani alemin güzelliklerinden hiçbirini arzu etmem.
İlla!!.Heyhat..!.
 
Anacığımı göreydim..!

Çevrimdışı sükut u sır

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 6
yusuf ile züleyha
« Yanıtla #4 : 20 Ocak 2011, 00:52:18 »
Anlatırlar ki Züleyha, Yusuf'u zindana attırdığı vakit onun ayrılığıyla yanıp yakılmaya başlamış. Hem kendisinden ayırmış, hem hasretini çeker olmuş. Bu yüzden zaman zaman zindanı ziyarete gider, sureta "Hükümlüm kaçmış olmasın!" diye kontrol eder ama içten içe de hasret giderirmiş. Eğer Yusuf'u uyurken bulursa hücresinin önünde bekler, seyreder; eğer uyanık bulursa azarlayıp gidermiş. Azarlamasının sebebi de karşılık versin de sesini duyayım diyeymiş. Lakin Yusuf hiç cevap vermezmiş. Nihayet sesini çok özleyince bir köle çağırıp, "Hemen şimdi git, zindanda Yusuf'u yere yık, adamakıllı kamçıla! Öyle vur ki ta uzaktan ah ettiğini duyayım." emrini vermiş.. Köle emre itaate niyetlenmişse de Yusuf'un güzel yüzünü görünce kıyamamış. Hücrede bulduğu bir postu yere serip onu kamçılamaya başlamış. Kölenin her kamçısında Yusuf mahsustan feryad etmekte, çığlık atmaktaymış. Beri taraftan da Züleyha bağırıyormuş: "- Daha hızlı vur, adamakıllı vur!" Nihayet köle Yusuf'a yalvarmış:

- A güneş yüzlü, Züleyha gelir de sırtında kamçı izi göremezse şüphesiz beni öldürür. Hiç olmazsa bir kere omzunu aç, dişini sık, azıcık olsun kamçıya dayan!..

Yusuf elbisesini sıyırdığında köle öyle bir vuruşla vurmuş ki Yusuf yere kapaklanmış, can evi kavrulmuş. Sonra da Yusuf'un ah edişini duyan Zeliha'nın feryadı işitilmiş:

- Yeteeer!..


Çevrimdışı sükut u sır

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 6
Haya
« Yanıtla #5 : 20 Ocak 2011, 01:04:07 »
“-Utanmıyorsan, dilediğini yap!” ikazını,bütün büyükler tekrarlamışlardır.Çünkü,insanın en güzel süsü,utancından dolayı ,yüzünün kızarmasıdır.

            Efendimiz de (s.a.) “Haya imandandır” buyurmuştur.

            İnsan,utanma duygusunu doğuştan getirir ama,imanla korur ve geliştirir.

            Bütün güzellikler gibi,utanmanın,iffetin,hayanın da kaynağı imandır ve bu sebeble de kadın erkek herkesin asıl değeri, doğru bir biçimde Allah’a ve ahirete inanmaktadır.

            İslam imanı,bütün mensuplarını iffete ve edebe çağırır.

            Allah tarafından  her an görüldüğünü ve  gözetildiğini bilen bir insan,yaptıklarından  hesap vereceğini de bildiği için,elbette ki kendisi için çizilmiş sınırlara uyar;nerede durması gerektiğini,nerede serbest olduğunu hep hesaba katar.Çünkü,dünya hayatının sonunda kurulacak olan  en büyük mahkemede, her halinden dolayı sorgulanacak ve  en küçük iyiliğinin de,en küçük kötülüğünün de karşılığını mutlaka görecektir.

            “O,Allah’ın kendisini gördüğünü bilmez mi?”Alak 14

“Şüphesiz Allah,sizin üzerinizde  her şeyi görüp gözetendir.”Nisa 1.

“-Nerede olursanız,O sizinle beraberdir.”Hadid 4

 

            Görürcesine bir Allah imanı ve Allah tarafından görüldüğüne kesin olarak inanmak,iffetli olmayı doğurur.Böyle bir mü’min,sürekli Cenab-ı Hakk’ın nazarına muhatap olması itibariyle hayada,iffette,edepte derinleşir,kesintisiz bir temkin üzere yaşar.

            Güzeller Güzeli (s.a.) şöyle buyurur:

            “-Allah’a karşı olabildiğince hayalı davranın!Allah’a karşı gerektiği ölçüde hayalı olan ,kafasını ve kafasının içindekilerini,midesini ve midesindekilerini kontrol altına alsın.Ölüm ve çürümeyi de hatırından uzak tutmasın.

Ahireti dileyen, dünyanın suri güzelliklerini bırakır…İşte,kim böyle davranırsa,o Allah’tan hakkıyla haya etmiş sayılır.”

            Ayıplanan şeye düşme korkusuyla,insanda hasıl olan değişim,durum ve tavır,hayadır.

            İnsan bu duygusuyla,kötülüklerden ve çirkinlikliklerden uzak durur.

            Tabii ki haya,kadın erkek her mümin içindir.Ancak yapı ve yaratılışları gereği,kadınlara daha da yakışan bir güzelliktir.

            Ebu Said el-Hudri der  ki:

            “-Resulullah (s.a.) çadırdaki bakire kızdan daha çok haya sahibi idi.Hoş olmayan bir şey görmüşse,biz bunu yüzünden hemen anlardık.”

            (Kütüb-i Sitte-c.17-s.609-611)

            Efendimiz ,hayayı ahlakımızın özü olarak tarif etmiştir:

            “-Her dinin kendine has bir ahlakı vardır.İslam’ın ahlakı ise,hayadır.”

 

Haya, sadece kadınlara mahsus değildir.Mesela Hz. Osman(r.a.), haya timsali olarak tanınmış bir mübarek zat idi.

            Hayanın en önemli sonucu,fevkalade iffetli,edepli ve namuslu olmaktır.

            Kutsal’ın olmadığı yerde,utanmak;utanmanın olmadığı yerde de,iffet,edep,haya barınamıyor.Laikçi bir bakış açısından, sağlam bir ahlak,edep,haya,iffet anlayışı doğmuyor.

            İşte bu yüzden,ülkemizdeki din eğitiminin perişanlığına bakarak,Rahmetli Necip Fazıl,bundan yarım asır önce, “Bu gidişle,utanmaktan utanan bir nesil gelecek!” demişti.
Vehbi Vakkasoğlu