Gönderen Konu: Sen Pazarda günah işle, biz Bağdat'ta istiğfar edelim  (Okunma sayısı 14756 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Sen Pazarda günah işle, biz Bağdat'ta istiğfar edelim
« Yanıtla #15 : 16 Nisan 2010, 20:12:08 »

Alıntı
onları: 'Allah c.c. ile kul arasına kimse konmaz' diye...

O zaman Peygamberler de olmazdı.  :)
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2490
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Ynt: Sen Pazarda günah işle, biz Bağdat'ta istiğfar edelim
« Yanıtla #16 : 16 Nisan 2010, 20:44:02 »
Alıntı
onları: 'Allah c.c. ile kul arasına kimse konmaz' diye...

O zaman Peygamberler de olmazdı.  :)

Hâşâ! O çok farklı!.. Peygamberler tebliğ etmek için, hak yolu göstermek için gönderilmişlerdir. Her biri asil bir soydan gelmiş, günah işlemekten münezzehtirler...

Ya tabii ki diğer büyük zatlar da Allah'ü tealanın sevgili kullarıdır. Onlar da günah işlemede ısrarcı olmaz, hemen tevbe ederler. Ben bu zatların büyüklüğünü, önemini inkar etmiyorum. Allah c.c. cümlesinin şefaatine nail eylesin.

Yalnız; onlara tabii olunca, onların bizlere sahip çıkması, yukarıdaki hikayede olduğu gibi bizler için dua veya istiğfar etmeleri... Bunu da anlayabilirim, temiz kalplerinden, kalp gözlerinin açıklığından dolayı kendi arzularıyla diğer Müslümanlar için dua ve dilekte bulunurlar, bunu isterler de... Fakat insanların böyle bir şeye ihtiyaç duyması, talepte bulunmasının açıklaması ne? Kendini yetersiz görmesi apaçık. Kendini daha günahkar gördüğü için, daha mübarek olduğunu bildiği bir zattan yardım beklemesi...

:)

Sanırım az-çok kendi kendime cevapladım sorumu... :D

Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

Çevrimdışı Eymen

  • Moderatör
  • araştırmacı
  • *****
  • İleti: 313
Evliyadan yardım istemek dinimize uygun mudur?
« Yanıtla #17 : 16 Nisan 2010, 21:14:37 »
Evliyadan yardım istemek dinimize uygun mudur?

Evliyadan ve ruhanilerden manevi yardım istemenin açık delillerini hadis-i şeriflerde bulabiliriz. Utbe ibni Gazvan (radıyAllahu anh)’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte, Resulullah (sAllahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:

"Sizin biriniz; bir şey kaybederse yahut yanında arkadaşı bulunmadığı bir yerde yardım isterse 'Ey Allah'ın kulları bana yardım edin! Ey Allah'ın kulları bana imdat edin!' desin. Çünkü Allah'ın bizim görmediğimiz kulları vardır." (1)

İmam-ı Taberanî (rahimehullah)’ın beyanına göre, bu hadis-i şerif tatbik edilmiş, böylece yardım görülmüştür.

İbni Abbas (radıyAllahu anh) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulüllah (sallAllahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:

"Şüphesiz ki Allah’ın, hafaza meleklerinin dışında yer yüzünde melekleri vardır ki, ağaç yapraklarından düşenleri yazarlar. Sizin birinize çöl arazisinde bir aksaklık isabet ederse, 'Ey Allah'ın kulları! (Bana) yardım edin diye seslensin " (2)

Abdullah ibni Mesud (radıyAllahu anh)’dan rivayet edilen diğer bir hadis-i şerifte, Resulullah (sallAllahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:

"Sizin birinizin sahrada hayvanı kaçarsa, 'Ey Allah'ın kulları hapsedin! Ey Allah'ın kulları durdurun!' diye seslensin. Çünkü Allah'ın yer yüzünde hazır bulunan kulları vardır, Onu tutarlar. " (3)

İşte bütün bu hadis-i şerifler, mukaddes ruhlara sahip olan varlıklarla tevessülün ve onlardan himmet (yardım) istemenin caiz olduğunun, açık delilleridir.

Devenin bulunması için yardım edenler, Mevlâ'nın bulunması için yardım etmezler mi?

Allâme Muhammed İbni Allan (rahimehullah) "Ezkâr" şerhinde şöyle demiştir; “Bu hadis-i şeriflerde geçen, "Allah'ın kulları"ndan maksat, ya melekler veya müslüman cinler ya da, "Ebdâl" diye isimlendirilen "Ricâl-i Gayb" (seçkin veliler)’dir.”

İmam-ı Nevevî (Rahimehullah) ise şöyle demiştir: “İlimde büyük hisse sahibi olan bazı büyüklerimiz, içlerinden birinin katırı kaçtığında bu hadis-i şerifle amel ederek, Allah'ın kullarından yardım istediklerini ve o anda hayvanlarının bulunduğunu bize nakletmişlerdir.

Bir kere benim de aralarında bulunduğum bir cemaatte, hayvan kaçmağa başladı, insanlar onu tutmaktan âciz kalınca, ben bu isti'âne'yi (yardım isteme lafzını) söyledim. Benim bu sözümden başka görünen hiçbir sebep ortada yokken hayvan o anda durdu.” (4)

İmam-ı Nevevî gibi Şâfi'î Mezhebinde ictihad mertebesine ulaşmış büyük bir âlimin bu beyanı, bu hadis-i şerifin sağlamlığına ve bununla amel etmenin cevazına açıkça delâlet etmektedir.

Ayrıca Sahabe-i Kiramın tatbikatı da bu yöndedir. Çünkü onlar, vefatından sonra da, Resülüllah (sallAllahu aleyhi vesellem)’e nida ederek yardım istemişlerdir. Nitekim şu rivayetler bunun en açık delillerindendir.

Hafız İbni Kesir’in naklettiğine göre, Yemame vakıasında Müslümanların şiarı (Nişanı) “Ey Muhammed” sözleriydi. (5)

Abdurahman ibn Sa’d (radiyAllahu anh) şöyle anlatıyor: “Bir kere Abdullah İbni Ömer (radiyAllahu anh)un ayağı uyuştu. O zaman sahabeden bir adam, ona en sevdiğin bir insanı an dedi. O’da “Ya Muhammed” deyince, bağlardan kurtulmuş gibi rahatladı. (6)

Önemli Bir Uyarı

Burada şu itikadi hususu da açıklığa kavuşturalım ki; kendisinden yardım istenen ‘hakiki fail’ Allah-u Zülcelal’dir. Kendisiyle tevessül edilen kul (peygamber, veli) Allah’ın yardım ve yaratmasına vesile olandır. Yani, Sahabe’nin sahih itikadı, elbette her şeyi yapan-edenin Allah olduğu noktasında sabitti ve kullardan yardım istemeleri, gerçekte yaratıcının yaratmasına tabiydi.

Günümüzde bazı kimselerin, -haşa- Sahabe’den daha sağlam bir itikada sahipmiş gibi, tevessülü itikada aykırı görmeleri, onların bakışlarının bulanıklığından başka neyle açıklanabilir?

Allah-u Zülcelal, nasıl ki büyük meleklerden olan Mikail (as)ı kevni konularda, kainattaki işlerle vazifelendirmiş ise ve o da yağmurun yağmasına, rüzgarın esmesine, bir şahit ve nöbetçi gibi vazife yapıyorsa, Peygamberlerin ve Evliyaullahın ruhaniyetleri de Allah’ın yaratmakta olduğu olaylara şahitler hükmünde vazifedardırlar.

Ayet-i Kerimeler Ne Diyor?

Nitekim Suheyb (radıyAllahu anh) dan rivayete göre, Resulullah (sallAllahu aleyhi vesellem) Burûc Suresinde zikredilen Ashab-ı Uhdûd kıssasındaki çocuktan bahsederken:

"O çocuk, körü ve alacalıyı iyi ediyor, insanları diğer hastalıklardan da tedavî ediyordu. " (7) buyurmuştur.

Mevlâ Tealâ, kendisi için: "Bütün işleri O yönetiyor." (Yunus Suresi: 3 den) buyurduğu halde, melekler hakkında:

"İşleri yönetenler." (Nâzi'ât Suresi'5) buyuruyor. Yine kendisi hakkında: "Ölüm meleği sizi alır. " (Secde Suresi 11'den) buyurmaktadır. Yine böylece: "Allah dilediğini hidayet eder." (Nur Suresi: 46 dan) buyurmuşken, Peygamberleri hakkında:

"Biz onları bizim emrimizle" Hidâyet eden önderler yaptık." (Enbiya Suresi: 73 den), Resulullah (sav) hakkında da: "Elbette sen dosdoğru bir yola hidayet edersin." (Şu'arâ Suresi: 52 den) buyurmuştur. Bunun örnekleri daha pek çoktur.

Cebrail (aleyhisselâm) da Meryem valideye: “Sana bir çocuk vereceğim” (Meryem Suresi:19 dan) demiştir.

Bütün bu ayet-i kerimeler, açıkça ifade etmektedir ki, bütün işleri yaratan ve yöneten hakikatte, ancak Allah-u Tealâ ise de bazı kullarına, tedbir, hidayet, hıfz, himaye ve hibe (yönetme, erdirme, koruma, kollama ve bağış yapma) gibi konularda ehliyet ve salâhiyet (yetki) vermiştir.

Artık bu vesileleri inkar etmek, insaftan ve idraktan değildir. İşte rabıtayı, tevessülü, isti'âne ve istiğâ'seyi (Allah dostlarını hatırlayıp, onlardan himmet istemeyi) kabul etmeyenler, yabu nasları (açık delilleri) anlamayacak kadar cahil veya ilimleri, işin iç yüzünü kavrayamayacak kadar sathî (yüzeysel)’dir.


Dipnotlar:
1)Taberanî, el-Mu'cemü'l-Kebîr, No: 290, 17/117, Heysemî, Mecme'u 'z-Zevâid, No: 17103, 10/188
2)İbni Hacerel-Askalânî, Muhtasar-u Zevûidi'l-Bezzâr, No: 2128, 2/420
3)Ebu Yâ'la, Müsned, No: 5269, 9/177, ibni Hacer, el- Metâlibu'l-Âliye, No: 3375, 3/239, Taberanî, el-Mu'cemü'l-Kebîr, No: 10518, 10/217, Deylemî, Müsned-i Firdevs, No: 1311,1/330
4)îbn-i Allan, el-Fütûhâtü'r-Rabbâniyye, 5/150-151
5)İbn-i Kesir, el-Bidaye ve’n-Nihaye: 6/324
6)Buhari el-edeb’ül-Müfret: 438 no:993 sh:262
7)Müslim, zahd: 17, No: 3005, 4/2299, Sahih-ibni Hıbbân, No: 870, 2/116
« Son Düzenleme: 16 Nisan 2010, 21:16:43 Gönderen: Eymen »
Zaman bir kılıçtır; sen onu kesmezsen, o seni keser.

Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2490
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Ynt: Sen Pazarda günah işle, biz Bağdat'ta istiğfar edelim
« Yanıtla #18 : 16 Nisan 2010, 21:29:39 »
Bütün bu ayet-i kerimeler, açıkça ifade etmektedir ki, bütün işleri yaratan ve yöneten hakikatte, ancak Allah-u Tealâ ise de bazı kullarına, tedbir, hidayet, hıfz, himaye ve hibe (yönetme, erdirme, koruma, kollama ve bağış yapma) gibi konularda ehliyet ve salâhiyet (yetki) vermiştir.

Sağol Eymen kardeşim. Allah c.c. razı olsun. Verdiğin bilgiler son derece tatmin edici, kaynaklı ve geniş açıklamalı...

Yalnız şu korkunç avatarını değiştirsen diyorum. İçim bir hoş oldu bakarken...  :S

Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

Çevrimdışı omur

  • ömür
  • yazar
  • ****
  • İleti: 651
Ynt: Sen Pazarda günah işle, biz Bağdat'ta istiğfar edelim
« Yanıtla #19 : 17 Nisan 2010, 00:41:07 »
Allah razi olsun Eymen kardes, ne güzel anlattin.
Günbatimina katiliyorum. Avatariniz beni de ürkütüyor.  :scared_14:

Çevrimdışı hakikidost

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 125
Ynt: Sen Pazarda günah işle, biz Bağdat'ta istiğfar edelim
« Yanıtla #20 : 17 Nisan 2010, 13:15:25 »
Günbatımı kardeşim.Eymen kardeşimiz Allah c.c kendisinden razı olsun konuyu kaynaklarıyla birlikte çok güzel anlatmış.Bir örnek vermek gerekirse bizim  hocalarımız şöyle izah ederlerdi.Bir insan düşününki Başbakandan yada Cumhurbaşkanından bir şey isteyeceği zaman direk kendisi isteyecek olsa ulaşması bile nerdeyse imkansızdır ama Başbakanın veya Cumhurbaşkanın sevdiği saydığı bir insanı aracı olarak koyarsa isteğini gerçekleştirme imkanı olabilir.Bir insanın duasının kabul olabilmesi için bunun şartları var.Bu şartlar tamam değilse duanın Allah c.c ulaşmadan melekler kontrol ederler ve elerlermiş.Ama bi Allah dostunu vesile kılarak istersek kontrol edilmeden Allah c.c ulaşırmış.Tam olarak duyduklarımı anlatamadım ama aklımda kaldığı kadarıyla anlatmaya çalıştım.Eksiğimiz yanlışımız varsa kusurumuza bakmayın.
"Biz iyi olursak her şey iyi olur..."
-------------------------------------
"Evlatlarım ! Yusuf (a.s) Züleyha\'nın İstek Ve Arzularını Terk Etti Mısır'a Sultan Oldu.sizde Nefsinizin İstek Ve Arzularını Terk Edin Dünyaya Sultan Olun."

Çevrimdışı Sancaktar

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 9
Ynt: Sen Pazarda günah işle, biz Bağdat'ta istiğfar edelim
« Yanıtla #21 : 27 Haziran 2010, 01:42:43 »
İnsan vücudu ceset, ruh ve nefis ten oluşur. Ruh; yaratılışı gereği daima Allahu Teala ile üns'e meyillidir. Rabbi'nin muhabbetini ve sevgisini ister. Nefis ise Daima kötülğü emreder, kolay olana meyillidir.
Bir mürşid terbiyesine girmekten maksat Rabbini tanımayani asi olan nefsi terbiye etmektir. Bu da Yolun büyükleri tarafından kendilerine intisab edenlere verilen reçetelere uymakla mümkündür. Kişi kendi başına namaz kılar, hacca gider vs. İslam-ı mübin'in bütün ibadetlerini yerine getirebilir fakat nefsi içerlerde ilahlık davası güdmeye devam eder. Mürşidi kamil olan zatlar nefsin bu hilelerini Allahu Teala'nın kendilerine verdikleri özel ilim ve izin ile bilirler ona göre müridlerini seyri sulük yolunda türlü vesilelerle imtihan ede ede nefislerini terakki ettirirler.
Nefis yaratılışı gereği kolay olana meyillidir dedik..Onun fısıldadıkları dinin karşı olan işleri yapmaktır. O hiçbir zaman ibadet istemez..velev ki kişi ibaadetlerini eda etse bile bir zaman sonra kibir, riya vb. manevi hastalıklarla ortaya çıkar. O benim kalbim temizdir, ne gerek var ben kendi kendime ibadet ederim demeyi de çok sever...

Allah ile kul arasına girmeye gelince..Düşünün mukaddes ömürlerinde Hz. Peygamber (s.a.v.) Efendimiz'e Allahu Teala vahiy tecelli edeceği sırada Zat'ı ile Habibi'nin arasına Cebrail a.s.'ı vasıta kılmıştır. Allahu Teala'nın doğrudan doğruya Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in kalbine ilahm etmeye de saddak gücü yeterdi..Allahu Teala her işe bir başka işi vasıta kılmıştır, aracı yapmıştır..bu adetullah tır..

Velhasıl mürşidi kamil Hakk'a vasıl olmak için bizlerin üzerine açılan kurtuluş kapılarıdır. Vesselam..

Çevrimdışı piskotrop

  • okur
  • *
  • İleti: 60
Ynt: Sen Pazarda günah işle, biz Bağdat'ta istiğfar edelim
« Yanıtla #22 : 29 Haziran 2010, 03:50:00 »
s.a baştan sona okudum herkesten mevla razı olsun,faideliydi.
inşAllah pirlerimiz himmet ederler.
ama önce hizmet etmek lazım,insana hizmet etmeyene himmet edilmez derler.
hem düşünsenize üftade hazretleri ne güzel söylemiş, ""kavun olduğunu ne bilsin onu bostancı bilir""...
Beni bir NOKTA gibi KÜÇÜK görenler unutmamalıdırki... Her cümlenin sonunda bana ihtiyaç duyacaklardır...

Çevrimdışı tarihman

  • magnealkIZ
  • yazar
  • ****
  • İleti: 751
Ynt: Sen Pazarda günah işle, biz Bağdat'ta istiğfar edelim
« Yanıtla #23 : 18 Eylül 2011, 23:39:00 »
Bu güzel bilgilerin güncellenmesi gerekir...