Gönderen Konu: Abdest ve İsraf  (Okunma sayısı 2213 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2490
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Abdest ve İsraf
« : 10 Kasım 2009, 18:12:46 »


Abdest Almak

Günde beş kere abdest, beş kere tabiata saygı ve iktisad dersidir.

Kur'an-ı Kerîm, "Yiyin için fakat israf etmeyin" buyurarak, israfın en zararlı iki kalemini zikrederek israfı yasaklar. Bir başka ayette, müsrifleri şeytanın kardeşi ilan eder...

Rasûlullah aleyhisselam, bu, şeytana yaraşan çirkin davranışı zihinlerde tesbit etme, işinde, son derece orijinal ve müessir bir metod kullanır: İsraf dersini, bedava bilinen şu örneğiyle ve her gün tekrar edilecek şekilde verir: Abdest alırken çok su kullanmak mekruhtur.

Malum, her müslümanın ilk öğrendiği dinî bilgiler arasında abdest almak yer alır. Abdestle ilgili mekruhlardan biri "çok su kullanmaktır, deniz kenarında bile olsa!". Sünnete göre her mü'min, evladına, 5-6 yaşlarından itibaren namazı emredeceğine göre, kişinin din adına aldığı ilk derslerden biri "israftan kaçınma" olacaktır. İsraf kelimesini, ifade ettiği manayı, bunun zıddı olan iktisadın ne demek olduğunu, belki bir çok çocuk bu vesileyle, ilk defa duymuş ve öğrenmiş olmaktadır.

Abdest alırken çok su kullanma yasağı, kanaatimizce, tabiatın israftan korunması meselesinde, İslâmın sunduğu en vurucu, en ikna edici örnektir. Çünkü abdest sırasında, su israfının mekruh kılınması, suyun az olması, çölde veya yolda bulunması gibi, yasağı makul kılıcı bir şarta bağlanmamıştır. Suyun çok bol bulunduğu hallerde de israf mekruhtur.

Şöyle ki bir rivayette belirtildiğine göre, Hz. Peygamber (a.s.), kendisine abdest hususunda soru soran bir bedeviye, uzuvlarını üçer defa yıkamak suretiyle abdest almayı fiilen gösterdikten sonra ilave eder: "Abdest böyle alınır, kim buna ilavede bulunursa, kötü yapmış haddi aşmış ve zulmetmiş olur" Hadîste geçen zulmetmiş olur tabiri düşündürücüdür. Şarihlerimizin; "Sevabtan mahrum bırakmakla nefsine zulmetmiştir" şeklindeki tavzihleri, bu tabirden bizim "Yersiz kullandığı için eşyaya zulmetmiştir, emanete ihanet ettiği için (zira dünya her şeyiyle insana ilahî bir emanettir) Malik-i hakikî'î'ye karşı zulmetmiştir" mana ve hükümlerini de çıkarmamıza mani değildir.

Şu hadîs, bu hususta daha sarîhtir: "Sa'd abdest alırken Hz. Peygamber aleyhisselam çıkageldi. Onun çok su kullanarak abdest aldığını görünce: "bu israf da ne?" diye müdahele etti. Sa'd'ın "Hiç abdestte israf olur mu?" diye sorması üzerine Rasûlullah aleyhisselam şu açıklamayı yaptı: "Evet, akmakta olan bir nehir kenarında olsanız da!"

Yasağın tahlili: Abdestle ilgili olarak beyan edilen israf yasağının ciddiyet ve şümulünü iyice kavramak için mesele üzerine şu tahlili yürütelim:

1- Şurası muhakkak ki, Hz. Peygamber (a.s.) her dinî meselede olduğu gibi, burada da, ciddî ve mühim bir yasağı beyan etmektedir.

2- Yasak, kazanılması için, emek ve zahmet gerektirmeyen, para harcanmayan, yani sırf bedava olan bir nesne mevzubahs edilerek ifade edilmiştir: Nehirde akan su.

3- Burada israf edilen su, tabiata hiçbir eksiklik getirmiyor, kirlenme ilave etmiyor, dengeye te'sir etmiyor.

4- Canlılara zarar vermiyor.

5- İsrafa sebep olan fiil, aslında, farz bir fiildir, keyfî bir iş değildir: Namaz için gerekli olan temizlik.

6. Görünüşe göre, esas maksada bir noksanlık değil, mükemmellik katacak mahiyettedir. Abdest uzuvlarının çokça yıkanması, temizliği artırıcı olabilir, eksiltici değil, vs. daha da sayabiliriz.

Şimdi düşünelim: Sayılan bu hafifletici şartlara rağmen, abdest sırasında nehir suyunun fazla kullanılması kesin bir mekruh, nebevî bir yasak olursa, bu şartlara uymayan bir işteki israf ne derece bir yasak olur?

İşlenen bir israf,

* Elde edilmesi zahmet, masraf veya en azından zaman kaybı gerektiren bir eşyada olsa.
* Tabiata eksilme, kirlenme getirse, dengeye te'sîr etse,
* Canlılara zarar verse,
* Manasız, keyfî, zevkî bir maksadla yapılsa,
* Esas maksada ters düşse. Yiyecek, giyecek ve diğer günlük istihlak maddelerinde yapılan israflar gibi.

Kırda gezerken gereksiz yere koparılan bir çiçek, kırılan bir ağaç dalı bile, fazla kullanılan ibadet suyu hakkında beyan edilen yasak'a kıyasla daha büyük bir cinayet olur.

Bu mukayese ile gittiğimiz takdirde odun, kömür, elektrik, benzin, kağıt, kalem gibi masraf ve emek gerektiren, dünyanın tabiî servetine eksilme getiren, kullanılması tabiatın kirlenmesine sebep olan, insanlara zarar veren maddelerde düşülen israfların dinî değeri daha iyi anlaşılır. Evet bir kibrit çöpünün bir çalı parçasının lüzumsuz yakılması bile abdest alırken nehir suyunun fazla kullanılmasından daha büyük bir cinayettir. Çünkü bununla tabiat kirlenmekte ve eksiltilmektedir.

Şu halde abdestte israfın mekruh oluşu, bir ders maksadını gütmektedir.

Nehirde akan suyun abdest sırasında israf edilmesinin yasaklığı, daha beş-altı yaşında iken, vicdanında yer etmiş, sonraki ömründe hergün en az beş kere tekrarla iyice perçinlenmiş bulunan bir mü'min, başka çeşit israflar karşısında, ruhunun derinliklerinde nasıl titremeler hissedeceği açıktır.

Şu halde, tabiatın makul bir istimali ve israfla heder edilmekten korunması da, herşeyden önce, vicdanların iman ile doyurularak, sünnetinde en güzel örnekler bulunan yüce Peygambere ulu öndere intisab ettirilmesine bağlıdır.

Netice olarak şunu söylemek isteriz: Abdestle ilgili olarak Peygamberimiz Hazreti Muhammed'in (a.s.) vazettiği ve tek başına alındığı takdirde tam anlaşılamayan bu yasağın mühim gayelerinden biri de, her gün mübaşeret ettiğimiz eşyaları, başka bir ifade ile, bize emanet edilmiş bulunan tabiatı kullanırken ölçülü olmayı, günde beş kere mü'min vicdanlara hatırlatma ve iktisadlı olmayı fiillerine perçinlemektir.

Beş kere abdest beş kere tabiata saygı ve iktisad dersidir.


Prof. Dr. Ibrahm Canan

 
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana