Gönderen Konu: Ana-baba ve akraba hakkı  (Okunma sayısı 3619 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Ana-baba ve akraba hakkı
« : 22 Kasım 2010, 04:53:11 »

İslâmiyetteki haklardan biri de, insanın vücûda gelmesine, beslenmesi rızklanmasına ve benzeri şeylere vâsıta olan anne, baba, dede, nine gibi kimselerin haklarıdır. Hak teâlâ bunlar vasıtasıyla kullarına rızk ulaştırmaktadır. Bunlar vâsıtasıyla bir kısım insanlar menfaat bulmakta, izzet ve bedenî rahatlığa, mâli ni’metlerden birçoğuna kavuşmakta onlardan beslenmektedirler.

Resûlullah “sallAllahü aleyhi ve sellem” “İnsanlara teşekkür etmeyen Allaha şükretmiş olmaz” buyurmuştur.

Allahü teâla Kur’ân-ı kerîmde meâlen “İnsana, ana-babasını itâ’at ve iyilikte bulunmalarını emrettik. O annesi meşakkat üzerine meşakkat çekerek karnında taşıdı. Ona iki sene süt verdi. Bana ve ana-babana şükret...” (Lokman-14) buyurmuştur.

Bu hüküm Kur’an-ı kerîm birçok yerde bildirilmektedir. Resûlullah büyük günahları zikrederken Allaha şirk koşmanın yanında “Ukûk-u vâlideyn” zikr etmiştir. Yanî ana-babanın sözünü dinlememek, onlara isyân etmek, karşı gelmek ve eziyyet etmektir. Resûlullah Efendimiz, on şeyi vasiyet etmiştir:

1- Öldürülsen veya yakılsan da Allaha şirk koşma.

2- Malından ve ehlinden ayrılmanı emretseler de ana-babana isyân etme.

3- Bile bile farz namazı terk etme. Çünkü farz namazı terk eden Allahın emniyyetinden uzak olur.

4- Asla içki içme çünkü bütün kötülüklerin başıdır.

5- Günâhtan sakın. Zîrâ günâh Allahın gadabına sebep olur.

6- İnsanlar helâk olsalar da harbden kaçma.

7. Senin de içinde bulunduğun insanlara bir musîbet, zarar gelirse oradan ayrılma.

8- Fazla malından çoluk çocuğuna sarf et.

9- Onlara terbiye vermekten el çekme.

10- Onların Allahtan korkmalarını sağla.

Bir kimse Resûlullahtan iyi muâmelede bulunmaya en ziyade hakkı olan kimdir? Diye sordu. “Annendir” buyurdular. Daha sonra kimdir? Diye sorunca, yine “Annendir” buyurdular. Daha sonra kmidir? Diye sorunca, yine “Annendir” buyurdular. Daha sonra kimdir? Diye sorunca, bu sefer “Babandır. Daha sonra en yakınlarındır” buyurdular.

Resûlullah üç kere “Burnu yerde sürünsün” buyurdular. Yâ Resûlullah o kimdir? Diye sordular. Buyurdular ki: “Ana-babası, yanında ihtiyarladığı hâlde, (rızalarını alamayıp) Cenneti kazanamayanın burnu sürtsün.”

“Cennet annelerin ayakları altındadır”


Resûlullah sallAllahü aleyhi ve sellem buyurdu ki: “Anne-babasına itâat eden kimse için Cennetten iki kapı açılır. Eğer anne-babasından biri varsa bir kapı açılır. Ana-babasına âsî olan için de Cehennemden iki kapı açılır.” Orada bulunan Eshâb-ı kiram, “Yâ Resûlullah! Ana-babası zulmediyorsa?” diye sordular. Cevâbında üç kere “Zulm etseler de” buyurdular.

Resûlullah efendimiz “İyilik sâhibi bir evlâd, ana-babasına rahmet ile nazar ederse, Allah onun her bir bakışına hacc-ı mebrûr?sevâbı yazar” buyurdular.

Bir şahıs Resûlullaha gelerek, “Yâ ResûlAllah! Ben cihâd etmek istiyorum” dedi. “Annen var mı?” buyurdular. “Vardır” dedi. “Annenin hizmetinde ol. Cennet onun ayağı altındadır” buyurdu. “Cennet annelerin ayakları altındadır” hadîs-i şerîfini Beyhekî, Muâz bin Câbir’den “radıyAllahü anh” rivâyet etmiştir.

Bir kimse Resûlullahtan, “Annemin ve babamın hakkı nedir?” diye sordu. Cevâbında “Onlar senin Cennet ve Cehennemindir” buyurdular. Bir kimse Resûlullahın huzûruna geldi. “Babam muhtaçtır. Benim malımdan almak istiyor” dedi. Cevâbında “Sen ve malın babanındır.

Çocuklarınız, kazandıklarınızın en iyisidir. Çocuklarınızın kazancından yiyiniz” buyurdular.

Anne, baba, dede ve ninelerin nafakası, kâfir veyâ zimmî de olsalar, hür, âkıl, bâliğ ve çalışabilen oğullarının üzerine vâcibdir. Bir kimse, Resûlulahdan sordu ki: “Annem kâfirdir. Onu ziyaret edeyim mi?” Buyurdular ki: “Evet et. Günâh ve farzı terk etmekten başka olan emirlerini yapmak ve rızâsını aramak vâcibdir.” Resûlullah “Allahın rızâsı, babanın rızâsında, Allahın hoşnud olmaması, babanın hoşnut olmasındadır” buyurmuştur.

Lokman sûresi, onbeşinci âyet-i kerîmesinde mealen, “Eğer baban ve annen, senin hiçbir bilgin olmayan bir şeyi bana şerik koşman için seni zorlarlarsa, onlara itâat etme onlarla dünyâda dine aykırı olmayan hususlarda mürüvvete uygun şekilde muamelede bulun...”
buyurulmuştur.

Resûlullah Efendimiz de “Hâlık’a isyân olan şeyde, mahlûka itâat olunmaz” buyurmuştur.

Mehmet Oruç
« Son Düzenleme: 22 Kasım 2010, 04:56:17 Gönderen: İsra »

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Baba dostlarının hakkı...
« Yanıtla #1 : 23 Kasım 2010, 07:01:07 »
Babanın vefatından sonra, baba dostlarıyla dostluk yapmak, onlara iyilik etmek, babanın haklarındandır. Onlara bedenî ve mâli hizmetlerde bulunmak lazımdır. Akrabâyı ziyâret ve onlara iyilik etmek, ana-babaların haklarındandır. Anne, babanın çocuklarına yani erkek ve kız kardeşlerine, anne ve babanın kız kardeşlerine ve onların çocuklarına iyilikte bulunmak ve ziyâret etmek lâzımdır. Nesebi daha yakın olanın hakkı daha çok olur. İsrâ sûresi, yirmialtıncı âyet-i kerîmesinde Allahü teâlâ “Yakınlarına hakkını ver...” buyurmaktadır.

Bunun için zengin olan kimsenin; fakir olan ve kazancı olmayan Müslüman zi rahm-i mahrem akrabâsının yani yakın akrabının nafakasını vermesi vâcibdir. Zi rahm-i mahrem demek, erkek için anne, bacı, hala, teyze gibi, kadın için, baba, kardeş amca, dayı gibi evlenmesi haram olanlar demektir. Bakara sûresi, 233. Âyet-i kerîmesinde, “Evlâdın nafakası vâcib olduğu gibi vârisin üzerine de nafaka vâcibdir” buyurulmuştur.

Resûlullah efendimiz “Büyük kardeşin küçük kardeş üzerindeki hakkı, babanın oğlu üzerindeki hakkı gibidir” buyurmuştur. Allahü teâlâ yeryüzünde fesâd çıkarana ve sıla-i rahmi terk edene lanet etmiş ve Muhammed sûresi, 22. ve 23. Âyet-i kerîmelerinde “Eğer Allahın hükmünden yüz çevirirseniz yeryüzünde fesad çıkarmanız ve akrabâyı ziyareti terk etmeniz umulmaz mı? Onlar o kimselerdir ki Allah onlara lanet etmiştir, hakkı görmezler” buyurmuştur. Resûlullahın, “Akrabâyı ziyâret etmeyen Cennete giremez” buyurdu.

Resûlullah efendimiz “Sıla-i rahm yapmayan kimsenin bulunduğu yere rahmet nâzil olmaz” buyurmuştur. Bunun için herkesin, nesebini, akrabalarını bilmesi lazımdır ki, onlara sıla-i rahm yapsın.

İki yakın kimseden biri diğerine kötü muâmele yapıp sıla-i rahmi yani yakın akraba ziyaretini kesse, diğerinin de ondan ilişkisini kesmesi câiz değildir. İkincinin ilişkiyi kesmemesi lâzımdır...

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Yakın akrabayı ziyaret hakkı
« Yanıtla #2 : 23 Kasım 2010, 07:03:43 »
Bir kişi Resûlullaha “sallAllahü aleyhi ve sellem” gelip dedi ki: “Yâ ResûlAllah! Benim akrabâlarım vardır. Ben onları ziyâret ediyorum, onlar benimle görüşmüyorlar. Ben onlara iyilik ediyorum, onlar bana kötülük ediyorlar. Ben onlara yumuşak davranıyorum, onlar bana câhilce davranıyorlar!” Cevâbında “Bu şekilde devam edersen Allahü teâlâ sana hep yardım edecektir” buyurmuştur.

Sıla-i rahm yapmanın, yakın akrabayı ziyaret etmenin âhiretteki sevâbından başka dünyâda da çok faydaları vardır. Resûlullah ittifakla bildirilen hadîs-i şerîflerinde buyurdular ki:

 “Rızkının geniş olmasını, isminin bâkî kalmasını, hep hayır ile anılmasını isteyen sıla-i rahm yapsın.” Yine, “Sıla-i rahm, malı çoğaltır, ailede sevgiyi artırır ve ömrü uzatır.” ve “Rızkının bol, ömrünün uzun olmasını isteyen, sıla-i rahm etsin!” buyurmuştur.

Akrabâyı ziyâret etmemek (kat’-ı rahm), âhirette azâba, dünyâda da vebâle sebeb olmaktan başka bir işe yaramaz. Hadîs-i şerîfte Resûlullah, “Allahü teâlânın âhirette vereceği azâb ile birlikte dünyâda cezâsının acele edilmesine, bâgîlik ve sıla-ı rahmi terk etmekten dahî lâyık bir günâh yoktur” buyurmuştur. Resûlullah yine buyurdu ki: “Her günâhı Allahü teâlâ dilerse bağışlar. Ama ana-babaya isyân edeni, ölmeden evvel, hayâtta iken cezâlandırır.”

Ananın, babanın, kocanın, hiç kimsenin, dine uymayan emri dinlenilmez, yapılmaz. Fakat, anaya, babaya, yine tatlı söylemek, onları incitmemek lâzımdır. Ana baba kâfir ise, onları kiliseden, meyhâneden, sırtta taşıyarak bile, geri getirmek lâzımdır. Fakat, oralara götürmek lâzım değildir.

Evlenilmesi haram olan salih akrabayı ziyaret vacip; terki büyük günahtır. Hiç değilse, selamla, mektupla gönüllerini alarak bu günahtan kurtulmalıdır. Mektupla, sözle veya para ile yardımın zamanı, miktarı yoktur. Lüzum ve imkâna göre yapılır. Yakın akraba, fasık kötü kimseler ise, dinine, dünyasına zarar gelecekse, uzaktan ilgilenip, onunla samimi görüşmemelidir.

Mehmet Oruç