Gönderen Konu: Silsile-i Saadat, Sapıklıklarla Mücadele ve Günümüz...*  (Okunma sayısı 36742 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı tarihman

  • magnealkIZ
  • yazar
  • ****
  • İleti: 751

Silsile-i Saadat, Sapıklarla Mücadele ve Günümüz….


Silsile-i saadat dediğimiz büyük Allah dostlarının hayatlarını incelediğimiz zaman, bunların hayatlarında iki ortak noktaya ulaşırız. Bunlardan birincisi, bu büyük zatların hemen hemen hepsi “ben müslümanım” deyip, gerçekte İslam’ı yozlaştırmak ve temel inanç noktalarından uzaklaştırmak isteyen sapık cereyanlarla mücadele etmişlerdir. İkincisi ise hepsi bu faaliyetlerinden dolayı eza ve cefaya maruz kalmışlar, hatta bazıları hapse bile atılmıştır.

Burada günümüzle çok benzediği için İmam-ı Rabbani hazretlerinin hayatını misal olarak vermek istiyorum. Bilindiği gibi İmam-ı Rabbani hazretleri Hindistan’da doğmuş, büyümüş ve hizmet alanı yine Hindistan olmuştur. İmam-ı Rabbani hazretleri döneminde Hindistan’da Hint-Moğol kökenli Babürlüler Devleti’nin  hükümdarı Ekber Şah hüküm sürmekteydi.

Ekber Şah 1575 tarihinde “Divanhane” adı verilen bir bina inşa ettirip, bunu “ibadethane” olarak tesis etti. Burada Ehl-i Sünnet alimleri ve mutasavvıfları ile Mecusi, Hritsiyan, Budist ve Hindu din adamlarını bir araya toplayarak, güya ilmî müzakereler yaptırmaya başladı. Bu toplantıların sonunda, ehl-i sünnet alimlerinin görüşleri dikkate alınmadan şöyle bir düşünce ortaya çıktı. “İslam’ın ilk mensupları cahil ve bedevi bir millettir. Halbuki bizim mensup olduğumuz Babürlüler uygar bir millettir. Dolayısıyla bu ilkel din Babürlüler için uygun değildir.”

Bütün bunların sonucunda dini değerler hafife alınmaya başlandı. Peygamberlik, vahiy, cennet ve cehennem gibi kudsî değerler alay konusu edildi. Tenasüh (Reenkarnasyon) inancı yaygınlaşmaya başladı. Peygamberimizin mucizeleri inkar ediliyordu.

Ekber Şah'ı etkileyenlerin başında Şeyh Mübarek bin Hıdır en-Nagori ile iki oğlu Feyzi ve Ebü'l-Fazl el-Allâmî gelmekte idi. Hocası Mir Abdüllatif ise, Şimdiki Dinlerarası Diyalog’un o zamanki şekli olan çeşitli din ve mezheplerle ırklar arasında karşılıklı müsâmahaya dayanan dostluk ve barış içinde yaşama fikrini, yani sulh-ı küll'ü benimsetmede etkili olmuştu. Ebü'l-Fazl, Ekber Şah'ın bazı akıl ve mantık dışı çocukça hareketlerine Allah'a yakınlık ve ibadet vasfını veriyor, kaside ve methiyelerinde onu dünyaya ilahi bir vazifenin ifasına gelmiş bir hükümdar gibi gösterip övüyordu

Bütün bu çalışmalar meyvelerini 1582 yılında vermeye başladı. Ekber Şah, bütün eyalet valilerinin önünde "Din-i İlahi" (Allahsal Din) diye bir şey kurduğunu resmen ilan etti. Yeni dini şöyle savunuyorlardı: "Hak, doğruluk gibi evrensel gerçekler yalnız ve sadece bir dinde bulunmaz. Bunlar her din ve millette bulunur. O halde her dinde hak ve gerçek olan ne varsa alınmalı, bunlardan, hepsini bir araya toplayan tek bir din meydana getirilmeli, bütün insanlar da ona çağrılmalıdır. Böylece milletler ve dinler arası anlaşmazlıklar son bulacaktır. İşte insanları bir araya toplayacak olan ‘Din-i İlahi' budur."

La ilahe illAllah, Ekber halifetullah (Allah'tan başka Allah yoktur ve Ekber O'nun vekilidir.)" sözünü bu yeni dinin şehadet kelimesi yapmışlardır. Bu “İlahi Din”'e girenler "teşile" adını alırdı ki bunun Hintçe'de manası "mürid ve tabi" demekti.

Hatta bunlar İslam’ın selamlaşma şekli olan “Es-Selamün Aleyküm” “Ve aleyküm selam” ifadelerini bile değiştirmeye cüret etmişlerdir.  Selama başlayan “Allahü Ekber” diyordu. Cevaben ise “Celle celalühü” diyordu. Şahın ismi Celaleddin, lakabı da Ekber’di. Hal böyle olunca selamlaşmada onun ismi ve lakabı kullanılıyordu. Hatta bir ara öyle ileri gidenler olmuştu ki, Ona secde etmekten bile çekinmiyorlardı.

Başlangıçta bu uydurma dinin esaslarını belirlemek için 40 kişilik bir komisyon kurulmuştu. Bu komisyonun amacı bütün dinlerin iyi taraflarını belirleyip, yeni dine temel oluşturmaktı. Ancak bu yeni dine “İslam”dan başka bütün dinlerin esası alınmıştı. Hristiyanların Çan çalması, istavrozu, Mecusilerin “ateşe tapma” adeti, Hinduların kutsal bayram günleri bu dinin temelini oluşturmuştu. İbadetler ise Güneş’in batış ve doğuşuna göre ayarlanmış, Güneş kutsal kabul edilmişti. Hatta Güneş lafzı geçinde arkasından “Cellet kudretühü” biçiminde saygı ifadesi kullanılıyordu.

Burada daha sayamayacağımız kadar İslam dışı adetler, bu yeni dinin esaslarından sayılıyordu. İşte İmam-ı Rabbani hazretleri bu ortamda “Müceddid” ve “Mürşid-i Kamil” olarak görevlendirilmiştir. Kendisine secde etmediği ve fikirlerine karşı geldiği için Kevalyar Hapishanesi’ne attırılmıştır. Ancak Ekber Şah’tan sonra onun yerine geçen Cihangir Şah, bu büyük zatın büyüklüğünü anlamış ve onu hapisten çıkarmıştır. Onun oğlu Şah-ı Cihan Hürrem Şah İmam-ı Rabbani hazretlerinin sadık bir müridi ve talebesi olmuştur.

Hindistan’da bir çok alim ve tarikat erbabı bulunmasına rağmen bunlar Ekber Şah’ın zulmünden korktukları için her hangi bir faaliyette bulunmamışlardır. Ancak Varis-i Rasül, Mürşid-i Kamil İmam-ı Rabbani Hazretleri dini tahrip girişimlerine karşı amansız bir mücadele içersine girmiştir. Tahrif edilen dini ihya için tek başına mücadele vermiştir. İktidarın himayesindeki islama uymayan bütün durumlara muhalefet etmiş ve İslam’ın gerçek savunucusu olmuştur. İktidarın bütün nimetlerini kullanıp, sapık inançları yaymaya çalışan Ekber Şah’ın uydurma Din-i İlahi’si İmam-ı Rabbani hazretlerinin çalışmaları sayesinde son bulmuş ve İslam aslına dönmüştür.

Günümüzde bu kadar olmasa da buna benzer hadiseler zinciri devam etmektedir. Rollerde kimler, kimler figüran onu da sizin basiretinize bırakıyorum.
« Son Düzenleme: 06 Mayıs 2009, 00:15:43 Gönderen: mystic »

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Silsile-i Saadat, Sapıklıklarla Mücadele ve Günümüz...
« Yanıtla #1 : 03 Ağustos 2007, 14:08:16 »
Teşekkür ederiz bu tarihi ve mühim bilgiler için.Elinize sağlık...

Çevrimdışı tarihman

  • magnealkIZ
  • yazar
  • ****
  • İleti: 751
Silsile-i Saadat, Sapıklıklarla Mücadele ve Günümüz...
« Yanıtla #2 : 19 Ağustos 2007, 15:47:19 »
Amin cümlemizden inşAllah.

Çevrimdışı racül

  • Moderatör
  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1267
Silsile-i Saadat, Sapıklıklarla Mücadele ve Günümüz...
« Yanıtla #3 : 25 Ağustos 2007, 05:02:13 »
bilinen bir konuda ilk defa okudugum enteresan ayrintilar var..
tesekkürler tarihman
Es ist keine Schande hinzufallen, aber es ist eine Schande einfach liegen zu bleiben.
                                                Theodor Heuss
                             ehemaliger Bundespräsident

Çevrimdışı tarihman

  • magnealkIZ
  • yazar
  • ****
  • İleti: 751
Ynt: Silsile-i Saadat, Sapıklıklarla Mücadele ve Günümüz...
« Yanıtla #4 : 05 Ocak 2008, 09:39:19 »
Bu başlık altında mürşid-i kamillerin diğer sapık fırkalarını paylaşırsak, kapsamlı bir çalışma olabilir.

Çevrimdışı ankebut-57

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 908
Ynt: Silsile-i Saadat, Sapıklıklarla Mücadele ve Günümüz...
« Yanıtla #5 : 05 Ocak 2008, 15:20:25 »
Teşekkür ederiz. Bu çalışma size mi ait idi?
Âlimleri irfan sahib eden, üç harf ile beş noktadır.(عشقْ)
Mü'minleri duhûlü cennet eyleyen, beş harf ile üç noktadır. (ايمان)

www.ayasofya.org

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ynt: Silsile-i Saadat, Sapıklıklarla Mücadele ve Günümüz...
« Yanıtla #6 : 25 Aralık 2008, 19:29:44 »
Böyle önemli bir konunun güncelleştirilmeye ihtiyacı vardı sanırım...

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Ynt: Silsile-i Saadat, Sapıklıklarla Mücadele ve Günümüz...
« Yanıtla #7 : 27 Aralık 2008, 02:26:50 »
Ekber Şah’ın zulmünlerinden biri de o zamanda yeni doğan çocuklara Efendimiz Aleyhissalatu Vesselam Efendimiz'in isimlerinin verilmesini yasaklamasıydı...
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Mezher

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 127
Ynt: Silsile-i Saadat, Sapıklıklarla Mücadele ve Günümüz...
« Yanıtla #8 : 22 Şubat 2009, 00:42:15 »


Günümüzde bu kadar olmasa da buna benzer hadiseler zinciri devam etmektedir. Rollerde kimler, kimler figüran onu da sizin basiretinize bırakıyorum.

Allah Razı olsun.tarihman

Çevrimdışı bozbey

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 22
Ynt: Silsile-i Saadat, Sapıklıklarla Mücadele ve Günümüz...
« Yanıtla #9 : 22 Şubat 2009, 01:12:14 »
Zamanımıza ne kadar çok benziyor."Dinler bahçesi" lankırtısı gibi..Güzel olmuş Allah razı olsun
Kutsal davaların savaşçılarına dünyalık lezzetler haramdır. Onların yegane sermayesi ;davaları , Mükâfatları ise şerefli bir ölümdür.

Çevrimiçi BT 857

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 200
Ynt: Silsile-i Saadat, Sapıklıklarla Mücadele ve Günümüz...
« Yanıtla #10 : 23 Mart 2009, 22:26:28 »
Allah razi olsun tarihman kardesimizden.Günümüzün meselesi bence.

Merak ettigim bunlari hangi kitaplardan bulabiliriz?
LA TENSENA

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ynt: Silsile-i Saadat, Sapıklıklarla Mücadele ve Günümüz...
« Yanıtla #11 : 24 Mart 2009, 22:47:27 »
Hakkınızı helal edin........

Helal olsun.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Silsile-i Saadat, Sapıklıklarla Mücadele ve Günümüz...*
« Yanıtla #12 : 22 Şubat 2010, 23:28:28 »
Allah Razı Olsun.
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı aydeniz

  • yazar
  • ****
  • İleti: 560
  • Hakka kul olmak
Ynt: Silsile-i Saadat, Sapıklıklarla Mücadele ve Günümüz...*
« Yanıtla #13 : 23 Şubat 2010, 07:15:35 »
çok güzel bilgiler,devamını bekliyoruz

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Silsile-i Saadat, Sapıklıklarla Mücadele ve Günümüz...*
« Yanıtla #14 : 23 Şubat 2010, 12:46:31 »
Ellerine sağlık kardeşim güzel bir makale hazırlamışsın. Allah c.c. Razı ve memnun olsun.

İnsanların ihyası için çalışırken yeni şeyler lazım oluyor ve bir araştırma yaparken fark ediyorsunuz ki, herkes aynı şeyleri tekrar edip duruyor.Gerçek Ehl-i Sünnet alimlerinin davranışlarına, sözlerine, kalemlerine ihtiyacımız gün geçtikçe artıyor; ehl-i küfür ve avenesi var gücüyle çalışmaya, yazmaya, konuşmaya devam ediyor; zehirli oklarını ümmet-i muhammedin evladının sinesine  saplayıp duruyor.

Sadece bu millet değil tüm insanlık "Hüvesi hüvesine, milimi milime ehl-i sünnet" olanlardan himmet bekliyor. Zira yüklenilen misyon çok ağırdır."Hüvesi hüvesine, milimi milimine Ehl-i Sünnet Olmak."