Alman dedemi gözyaşlarıyla uğurladım
DR. CAN
Ümran - Almanya
Almanya’ da yaşayan ve okuyan 19 yaşında bir kızım. Annem babam ve kardeşlerim namaz kılıyorlar ve beni de teşvik ediyorlardı. Bense kulağımın üstüne yatıyordum. Ta ki okula ara verdim ve 2005 yazında çalışmaya başladım. Burası yaşlılar eviydi. Bana verilen odada yaşlı bir Alman dedem vardı. Beni çok seviyordu. Ben de onu çok seviyordum. Ona yemek yediriyor, su içiriyor, giydiriyor, yıkıyordum ve tıraş ediyordum. Kızı her hafta ziyarete geliyor bana para vermek istiyor; ama ben Allah rızası için yaptığımı söyleyip asla kabul etmiyordum. “Biz böyle öğrendik, böyle yetiştik, Allah için yapılan şeylerde karşılık olmaz.” diyordum. Dedem, kızı ve ben hep ağlıyorduk. Aramızda inanılmaz bir sevgi oluştu. Ne yazık ki “Dedeciğim” 3 ay sonra ağır hasta oldu. Ben çok üzülüyor, sürekli ağlıyor ve dedemin elini sıkı sıkı tutuyordum. Oradaki diğerleri ve çalışanları; “Neden üzülüyorsun. Yaşı geldi. Tabiî ki ölecek” diyorlardı ve hiçbir şey yokmuş gibi gülüp eğleniyorlardı. Günlerce ellerimi açıp dua ediyordum. Dedemin önünde ve ağlayarak. İçimden de o güne dek kılmadığım namazlarım için kendime çok kızıyordum. Dedem iyice sarardı. Ellerimi hiç bırakmıyordu. Çok sıkıyor hatta acıtıyordu. Sürekli dua okuyor ağzına su vermeye çalışıyor ve bir taraftan oralarda olduğunu hissettiğim ölüm meleğine yalvarıyordum. “Lütfen ona acı verme!” diye.
Dedeciğim zor nefes alıyordu. Gözlerini bir noktaya dikti, acayip bir bakıştı o. Dakikalarca ve sanki dehşetli bir manzara izliyordu. Elimi hiç bırakmadı. Ben sesli ve ağlayarak Fatiha, Ayetel Kürsi okuyordum ve ikimiz odada yalnızdık. Ne kızı ne başka birisi vardı. Dedem gidiyordu, belliydi. Odadaki 3. kişi Hz. Azrail (as) idi. Dedemin gözlerinden bunu hissediyordum. Düğmeye basmak aklıma gelmiyordu. Ve son olarak dedem o müthiş bakışıyla bana baktı. 1-2 saniye sürdü. İrkildim. Hafif bir iniltiyle son nefesini verdi. Ölmüştü dedeciğim. Düğmeye bastım. Geldiler. Çenesini bağladılar ve yüzünü kapattılar gittiler. Koridordan gülüşmeler geliyordu. Herkes için hayat devam ediyorken ben hayatımın en önemli virajını ve kararını aldım. Tabiî ki abdestimi de. Namaza başladım. Sarı yapraklar dedem gibi düşüp gidiyordu; ama sizin dediğiniz gibi bu Sonbahar benim En Baharım ve İlk Baharım oluyordu. Her namazımda şimdi Alman dedemi hatırlıyor, ölümünü düşünüyor ve son namazımmış gibi kılıyorum.
Dr. Can
Canım kızım.
Her insan doğduğu anda, hayatı boyunca diğer insanlardan çok farklı yaşasa bile, tüm insanlarla aynı, 2 şeyden birini yaşamış olur, doğmak. Diğeri ise her saniye ona yaklaştığı ölüm gerçeğidir. Bu ikisi arasındaki zamanda ve yolculukta iyi şeyler adına ne yaptıysa karşısına ödül olarak çıkacaktır. Bu mecburi yolculuğun en değerli aktivitesi bir insanın hidayetine vesile olabilmek olsa gerektir. Madem ölüm öldürülmüyor ve kabir kapısı kapanmıyor, hem madem hepimiz oraya gideceğiz ölüm kapımızı çalmadan ve 3-5 günlük bir seyahate bazen aylarca hazırlanırız; ebedi sonsuzluğa yokluğun bileti elimize verilmeden biz de hazırlığımızı yapmalıyız. Düşünüyorum da, Almanya’ya giden şu kadar milyon insanımızın keşke her biri bir Ümran olsaydı. Keşke her biri bir Alman dedeyi Fatiha ile uğurlasa, keşke başka biri bir Alman amcanın ameliyat yolculuğunda ona telkinler verse, bir başkası yalnız bir Alman teyzenin dostu olsa, diğeri komşusunun kötü gününde ona 2 tabak yemekle gidebilse, ya da masum bir Alman çocuğun başını “Allah’ım seni korusun” diyerek şefkatle okşasaydı... İnanıyorum ki, akan sular daha berrak olacak, rüzgârlar daha yumuşak esecek, bulutlar daha mavi olacaktı. Umuyorum ki, yaşamıyla değil ama ölümüyle, ibadetlerine vesile olan nur yüzlü Alman Dedeciğinle cennette karşılaşırsınız.
Sayı: 193
Bölüm: Dr. Can