Gönderen Konu: Siyasetin, kültürün, cihâdın merkezi "Kurtuba"  (Okunma sayısı 8395 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Devri Âlem

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 429



  İspanya’nın Endülüs şehri Kurtuba, 3 asır kadar Endülüs   Devleti’nin başkenti olmuştur. Siyasetin, kültürün, cihâdın merkezi..   İslâmî dönemde nüfusun 500 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir.   Emeviler sonrası dönemlerde de ilgi ve yoğunluğunu pek kaybetmemiştir. Onun 525 yıl İslam yurdu olduktan sonra Kastilya kralı III.Fernando’nun eline düşüşü   (23 Şevval 633/30 Haziran 1236),   şüphesiz Endülüs tarihinin en büyük olayı olmuştur. Müslüman halkın çoğu güneye-İslam şehirlerine göç etmişler, kalanlar ise zamanla    kaybolmuşlardır.

I. Abdurrahman (756-788), fetih esnasında yarısı mescide çevrilerek diğer yarısı kilise olarak Hıristiyanlara bırakılan ve 30 yıl kadar Müslümanlar ile Hıristiyanların ortak mabedi olarak hizmet gören San Vicente Kilisesi’nin yerini, Hıristiyan halka 100 bin dinar ödeyerek satın aldı.

169/785’te yapımına başlandı ve hazır bir kilise yapısı üzerine inşa edildiği için 1 yılda büyük oranda tamamlandı. Daha sonraki tarihlerde gerçekleştirilen çeşitli eklemelerle genişletilen cami, Endülüs Emevi mimarisi için tam bir örnek teşkil etmektedir. 2. İlave II. Abdurrahman zamanında 835’te, 3. ilave II. Hakem zamanında 967’de, 4. ve son ilave de el-Mansur (II. Hişam 976-1009) zamanında 987’de yapılmıştır.

Genel hatlarıyla Şam’daki Emevi Câmii’nin özelliklerini yansıtmakta olup, yaklaşık 80 bin dinar masraf edilmiştir. Bilhassa mimarinin anahatlarıyla tam bir uyum içinde olan zarif ve göz alıcı süslemeleriyle tarzının en önemli özelliklerini sergilemektedir.

Uzunluğu 180, genişliği 135 m’dir. Alanı ise 24.300 m²’dir.

İnce sütunçelere sahip çifte pencerelerle dışarı açılan binanın dış tezyinatı vakûr ve haysiyetli bir etki bırakacak şekilde en alt boyutta tutulurken, iç tezyinatında tam anlamıyla bir ihtişam gösterisi sergilenmiştir.

Caminin temelini teşkil eden sütunlar ve at nalı kemerlerden oluşan taşıma sistemi, mimari işlevi kadar tezyinat aracı olarak da hesaplanmış ve sade görünüşlü dış cephelerin arkasında yer alan iç mekanların çarpıcı güzellikteki dekorasyonuna destek olmuştur.

Câminin minaresi 1593 yılında yıkılarak enkazı üzerine bugün görülen çan kulesi dikilmiştir.

Kurtuba Ulucâmii, Endülüs Devleti’nin başşehrinde olması sebebiyle devletin de merkez camisiydi. Yeni devlet başkanları için biat orada alınır, cihat kararı gibi büyük olaylar onun minberinde ilan edilir, kanunlar halka oradan duyurulur, Kâdî’l-kudât meclisi orada tertip edilirdi. Burası aynı zamanda hem Endülüs’ün hem de bütün Avrupa topraklarının gözde üniversitesiydi.. Dinî ve müsbet ilimlerde en seçkin yüksek tahsil sadece orada yapılırdı.

El Santo (aziz) unvanlı III. Fernando, Kutuba’yı işgal ettiğinde hurma ağaçlarına dokunmamıştı, tıpkı camiye dokunmadığı gibi. O ilk yıllar başkaydı tabi. Devralınan bir medeniyete duyulan anlamlı saygı ve hayranlığın bir ifadesi olarak yeniden oluşturulmaya çalışılan eski Endülüs mimari tarzının, yani Mudejar’ın doğduğu yıllardı. Geçmiş yadsınmıyor, tersine sahipleniliyordu. Ferdinand ile İzabel’e kadar böyle sürdü. Fakat onlarla birlikte değişmeye başladı. İçinde Endülüs’ün yer aldığı bir tarihe neşter atılmaya çalışıldı. Garnata ile birlikte 8 yüzyılı bulmuş bir evrenin izleri sökülüp çıkarılmaya çalışıldı hayattan. La Mezquita’nın hurmaları, XV. yüzyılda ekilen portakal ve limonla yer değiştirdi. Onlara daha sonra XVIII. yüzyılda yetiştirilecek zeytin ve servi ağaçları katılacak ve eski doğulu hava yeniden kazandırılmaya çalışılacaktı.

Caminin şadırvanları da yok tabi şimdi. Yerlerini, üçü Mudejar tarzı XV. yüzyıl, ikisi XVIII. yüzyıl çeşmesi almış durumda. Vakti zamanında dağlardaki ırmak ve derelerden şehir içine kanallarla taşınan suların depolandığı 600 tonluk sarnıcın varlığını keşfedebilmek içinse bir dedektif gibi gezinmeniz gerekiyor!

“Daha 2003 yılına kadar müze giriş biletlerinde ve müze giriş kapısında “La Mezquita-Katedral” yazardı. Fakat, bu yılda Cordoba belediye başkanı mescit sözcüğünden rahatsız olmuş olmalı ki resmi ifadelerden onu çıkarttı. Ancak, asıl geröek resmi olandan çok sivil olana aittir..”

“Cami, Sâmerrâ’daki ilk iki camiden sonra devrin en büyük camii unvanını kazanmıştır.”

“İşlevsellikle estetiğin, yapısallıkla sanatsallığın birbirleri için oluşturdukları artı alanların özgün bir bileşimidir La Mezquita.”

“Herşey ışığa yönelimi vurgulamak üzere tasarlanmış bu camide. Işık yani nûr, Allah’a ve ibadetin yöneleceği hedefe  işaret ediyor.”

“Cemaatlerin Kâbe’nin bulunduğu kıble yönüne yönelmeleri için bir işaret görevi gören mihrâbın nişi, yanlışlıkla güneye bakmaktadır. Oysa, Endülüs’ün bulunduğu coğrafî konuma göre Kâbe güneydoğuya düşer. Bazı kaynaklar, II. Abdurrahman ile el-Hakem’in bu gerçeği bildiklerini, ancak I. Abdurrahman’a olan saygılarından dolayı camide köklü bir değişikliğe kalkışmadıklarını aktarırlar.”

Caminin mozaikleri, Bizans’tan gelmiştir. Devrin Bizans kralı Nikeforos, gemilere yüklediği 320 ton renkli cam parçasıyla birlikte Kurtuba halifesine ustalar da göndermişti. Bu ustaların çömezleri olarak mozaik sanatıyla tanışan ilk Endülüslü işçiler, tıpkı Kurtuba Ulucâmii’nin mihrabında olduğu gibi, Anadolulu hocalarıyla birlikte Medînetüzzehrâ’da da çalıştılar.







Medînetüzzehrâ


936’da III. Abdurrahman tarafından yaptırılan sarayşehirdir. Sarayın inşâsından bir süre sonra çevresinde oluşan camisi, pazarı, hamamı ve yeni yerleşimlerle küçük bir şehir (medîne) haline dönüşmüştür.

Cami genişletme çalışmaları nedeniyle mevcut hükümdarlık sarayı el-Kasr dar mekana sıkıştığı için III. Abdurrahman, bu yeni sarayı inşâ etmiştir.

Emevîler’in iktidarı sona erince rakipleri tarafından yağmalanan saray, Mağriblilerin yönetimi zamanında daha çok tahrip edilmiş ve harabe yığını halinde öylece kalmıştır.

1854’te başlayan kazı çalışmaları sonucu bir kısmı günyüzüne çıkartılan sarayın bazı kısımları yeniden inşâ edilmiş ancak, gerçek şekline kavuşturulamamıştır.








Kurtuba Alkazarı

Bir kale-saray olarak türünün iyi korunmuş bir örneği değildir. Dolayısıyla, asıl ziyaret edilmesi gereken Alkazar, Sevilla’dakidir.

 

Calahora Müzesi

Vâdî’l-kebîr köprüsünün camiden karşı taraftaki ayağında, eski bir gözcü kulesinden bozma bir müzedir. Endülüs İslam kültürüne adanmış bir müze olması, bizim açımızdan onu önemli kılmaktadır.

 

Nâûre

İspanyolca’ya noria şeklinde geçen nâûre, Endülüs’ün meşhur dev su çarklarının adıdır. Kurtuba Ulucamii’nin yanıbaşında bunlardan birini görebilirsiniz. Suyu ileriye doğru pompalayarak kanallara verir, su saray bahçelerine, evlere, hamamlara ve çeşmelere doğru akardı.

 

Kurtuba Şehir Yapısı

Şehrin ortasında Ulucami. Cami çevresinde pazaryeri. “Funduk” denilen tahıl ambarları da yer alır buralarda. İspanya’ya Müslümanların getirdiği diğer meyve ve sebzeler de eklenince bu pazarın bolluğu görülmeğe değermiş doğrusu.

Pazarın cami çevresinde olması hemen tüm İslam ve Türk şehirlerinin temel özelliklerinden biri. Şehrin planlamasında tüm yollar camiye çıkar. Cami ve pazaryerinden güneş ışınları gibi her yana dağılan yollar, insanı yerleşim mekânlarına götürmekte ve giderek de gözden kaybolmaktadır. Sanki amaç gözden ırak olmak. Darldıkça daralan, çapraşıklaştıkça karmaşıklaşan, içine çekildikçe çekilen sokaklar bunun alâmetleri aslında.

Hânelerin etrafına çekilmiş, bugün patio denen avlularla “mahremlik”i yani kutsallığı gizlenmiş hayatlar barındıran duvarlar ile üst katlardan sokağı seyre imkan veren tel kafes cumbalar hep gözden ırak olma endişesinin ürünleri olsa gerektir. Ayrıca, hemen bütün İslam şehirlerinde görülen bu tarz sokak ve ev yapılanmasının çok sıcak yerlerde sıcaktan koruyucu yanı da vardır.



Kurtuba Ulucâmii - dış görünüm
...


Kurtuba Ulucâmii avlusunda Türkiyeli seyyahlardan bir grup


Kurtuba Ulucâmii - içten bir kesi



Kurtuba Ulucâmii'nin meşhur mihrâbı



el-Hamrâ Sarayı


Kaynak:www.endulus.net
اَلْعِلْمُ يَرْفَع بُيوتًا لاَعِمَادًا لَهَا وَالْجِهلُ يَهْدِم بِيُوتَ اْلعِزَّ وَلْكَرَمِ

Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
Elhamra Sarayı
« Yanıtla #1 : 16 Ocak 2009, 21:32:31 »


İspanya'da Araplar tarafından kurulan Endülüs İslam Devleti'nin 13. yüzyıldan itibaren gerilemeye başlamasıyla birlikte Muhammed İbn'ül Ahmer adlı kumandan, devletin idare merkezini Kurtuba'dan (Cordoba) Gırnata'ya (Granada) nakletti ve 1232 yılında burada "Beni Ahmer Devleti"ni kurdu.

Bu devlete "Beni Nasr Devleti" de denir. Bu devlet zamanında Endülüs'te yapılan en güzel eser Elhamra Sarayı'dır. Elhamra, Gırnata'ya hakim bir tepe üzerindeki düzlükte, savunma kalesi ve saray olarak yapılmıştır.

 Bu yüzden dışarıdan biraz hantal görünür. Fakat hantal kale duvarlarının içinde eşsiz güzellikte bir sarayla karşılaşılır. Duvarlarında kırmızı tuğla, damında kırmızı kiremit kullanıldığı için adına da Elhamra, yani "Kırmızı" denmiştir.

80525560_0eb2c1d54a_oNasri hükümdarları yeni yapılarla kaleyi büyüttüler. Böylece Elhamra, saray ve köşklerden kurulmuş bir topluluk haline geldi. Sarayların içi kadar avluları da güzeldir. Bunlardan en güzelleri uzun bir havuzla süslü olan El-Bürke Avlusu, döşemesi mermer kaplı Meksuar Avlusu ve Arslanlı Avlu'dur.

Arslanlı Avlu, 1354-1359 yılları arasında hüküm süren V. Muhammed zamanında yapılmıştır. Avlunun ortasındaki 12 arslan, ağır ve yuvarlak bir havuz yalağını destekler. Havuzun ortasındaki fıskiyeden fışkıran sular, çevredeki revakların kemerlerine benzer kıvrımlar yaparak dökülürler.

 

Birbirine dik olan Arslanlı Avlu ile El-Bürke Avlusu'nun etrafındaki salonlar eşsiz güzelliktedir. Birinci avlu 36 metre uzunluktadır. Bu avlunun iki büyük kenarı üzerine açılmış karşılıklı kapılardan yan salonlara geçilir.

sl2361Avlunun kuzey ve güneyinde bulunan yedi kemerli galerinin süslemeleri gözkamaştırıcı güzelliktedir. Avlunun kuzey kenarındaki kapısından bir dehlize ve oradan da Elçiler Divanhanesine geçilir. Bu salonun kenarları 11,24 metre, yüksekliği 18 metre, duvarlarının kalınlığı ise 3 metredir. Bu kalınlık yüzünden pencereler birer oda görünüşündedir.


Elhamra Sarayı, zarif ve zengin süslemeleri, bahçeleri ve havuzlarıyla bir şiir gibidir. Fakat Charles-Quint (Şarlken) Endülüs'ü zaptedince sarayın bir bölümünü yıktırdı ve yerine Rönesans üslubunda bir saray yaptırmak istedi.

1522'deki bir depremde, 1590'daki bir patlamada saray bir miktar daha hasar görmüştür. Ancak, 19. yüzyıl ortalarından itibaren korunmaya alınmış ve günümüze dek gelebilmiştir.

 
« Son Düzenleme: 16 Ocak 2009, 21:37:16 Gönderen: Ay Işığı »

Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
El Hamra'da gizli 10 bin şiir bulundu
« Yanıtla #2 : 11 Nisan 2009, 01:11:05 »
550 yıllık El Hamra Sarayı'nın duvar ve tavanında gizli 10 bin Arapça şiir ve özlü söz ortaya çıkarıldı.

İspanya'nın en çok turist çeken mekanlarından birisi olan El Hamra Sarayı, 550 yıldır duvarlarında gizlediği sırrını açık etti.

Sarayın duvarlarındaki süslemeleri inceleyen bilim adamları, bu inanılmaz gizemle karşılaştı.

İspanya'nın Müslümanlar'ın kontrolünde olduğu 14'üncü yüzyılda Nasiri Devleti'nin inşa ettiği El Hamra Sarayı'nın şifreleri ilk kez bulunmuş ve bir çoğu da çözülmüş oldu.

Kaynak: Yeni Şafak

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
El Hamra Sarayı'ndan görüntüler
« Yanıtla #3 : 15 Nisan 2009, 22:45:41 »














〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Devri Âlem

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 429
El Hamra Sarayı'ndan görüntüler
« Yanıtla #4 : 16 Nisan 2009, 02:19:02 »














اَلْعِلْمُ يَرْفَع بُيوتًا لاَعِمَادًا لَهَا وَالْجِهلُ يَهْدِم بِيُوتَ اْلعِزَّ وَلْكَرَمِ