Gönderen Konu: Soğuk Algınlığı İlaçlarına Dikkat!  (Okunma sayısı 9625 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Soğuk Algınlığı İlaçlarına Dikkat!
« : 29 Ocak 2010, 13:15:50 »




Aman dikkat! Soğuk algınlığı ilaçlarının yanlış kullanıldığında ölümcül etkisi olduğu açıklandı.

Uzmanlar, yanlış kullanılan soğuk algınlığı ilaçlarının bazen ölümcül olabilen alerjilere, karaciğer, böbrek ve kalp-damar problemlerine, kan hücrelerinde düşmelere ve kanı fazla sulandırarak kanamalara yol açabileceği uyarısında bulundu.

Gazi Üniversitesi (GÜ) Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Esin Şenol, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ilaçların, başta enfeksiyonlar ve ağrılar başta olmak üzere hastalıkların tedavisini sağlayan en önemli maddeler olduğunu söyledi.

İlaçların tedavi edici özelliğinin yanı sıra bilinçsiz ve kontrolsüz kullanıldığında ''ölümcül bir silah'' olabileceğine dikkati çeken Şenol, ''Düzgün olmayan ilaç kullanımları sonucunda ortaya çıkan ilaç yan etkileri, bugün dünyada önemli hastalıklar ve ölüm nedenleri arasındadır'' dedi.

Şenol, yanlış ilaç kullanımının genellikle reçetelenmesi gerekmeyen ''market ilaçları'' olarak adlandırılan ateş düşürücüler, ağrı kesiciler, nezle ilaçları ya da vitamin ve bitkisel kökenli takviyelerin fazla dozda ya da gereğinden uzun süre, birden fazla ilaçla birlikte, kalp, böbrek, karaciğer hastaları gibi olumsuz ilaç etkilerine duyarlı kişilerde kullanılması sonucu ortaya çıktığını bildirdi.

Bazı ilaçların, yiyecek ve içeceklerle de etkileştiğini ve bu nedenle yanlış kullanıma neden olduğunu vurgulayan Şenol, bir ilacı güvenli kullanabilmek için şu uyarılarda bulundu:

''Kullanılan ilacın adı, nasıl kullanıldığı ve ne dozda alınması gerektiği bilinmeli. Kullanılan ilaçların adları ve kullanılan doz, not edilerek listelenmeli. Yeni bir ilaca başlanacağında ya da bir sağlık kuruluşuna başvurulacağında bu liste hekime gösterilmeli. İlaç, hekim tarafından ne şekilde öneriliyorsa öyle kullanılmalı. Kullanılan ilaçla ilgili akla takılan sorular sorulmalı ve ayrıntılı bilgi edinilmeli.

Hekim dışında, bir başkasının kullandığı ve önerdiği ilaç kullanılmamalı. İşi biten ilaçlar imha edilmeli, başkalarının kullanamayacağı biçimde atılmalı. Özellikle şeker hastalığı olanlar, yüksek tansiyon hastaları, böbrek hastaları ilaç kullanımında çok dikkatli olmalı.''

Şenol, ilaçların yan etkilerinin özellikle bazı yaş gruplarında ve kimi kronik hastalıklarda daha tehlikeli olduğunu belirterek, ''5 yaş altı çocuklar, 65 üstü erişkinler, diyabet için insülin alanlar, epilepsi (sara) ilaçları kullananlar, digoksin gibi kalp ilaçları ve kanı sulandırıcı ilaçları kullananlar, narkotik analjezik denilen güçlü ağrı kesicileri alanlar ile aynı anda birden fazla sayıda ilaç kullananlar olumsuz etkilere daha duyarlıdır'' diye konuştu.

SOĞUK ALGINLIĞI İLAÇLARININ ÇOCUKLARDA KULLANIMINA DİKKAT

Soğuk algınlığı nedeniyle başvurulan ilaçların, burun tıkanıklığını, ağrıları ve ateşi hafiflettiğini, ancak hastalık süresini kısaltmadığını ifade eden Şenol, ''Yanlış kullanımları ise bazen ölümcül olabilen alerjilere, karaciğer, böbrek ve kalp-damar problemlerine, kan hücrelerimizde düşmelere ve kanı fazla sulandırarak kanamalara yol açabilir'' uyarısında bulundu.

Şenol, FDA (Amerikan Gıda-İlaç Birliği) tarafından 4 yaş altı çocuklarda öksürük şuruplarının ve nezle ilaçlarının kullanımının yasaklandığını belirterek, 6 aydan küçük çocuklarda ise kullanılabilecek tek ateş düşürücü olarak ''asetaminofen'' önerildiğini söyledi.

Ateş düşürücülerin, damla, şurup ve tablet formlarına da dikkat edilmesi, 6 aydan küçük çocuklardaki damla formülünde, şuruptan çok daha fazla miktarda ilaç bulunduğunun göz önünde bulundurulması gerektiğini ifade eden Şenol, ''Cerrahi bir girişim öncesi aspirin gibi kanı sulandıran ilaçlar ve bitkisel takviyeler kesilmeli, ameliyatı yapacak hekime kullanılan tüm ilaçların listesi bildirilmeli. Pek çok ilacın, zararlı etkilerinin giderilmesinde ve vücuttan atılmasında karaciğer en önemli organdır. Bu yüzden ilaç kullananlar, 3 kadehten fazla alkol kullanmamalı'' dedi.

Şenol, kimi ilaçların da olası yan etkileri nedeniyle birlikte kullanılmaması gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti:

-Soğuk algınlığı ve alerji tedavisinde kullanılan ilaçlar ve öksürük şurupları, alkol ve uyku verici ilaç veya bitkisel takviyelerle kullanılmamalı.

-Gut ve diyabet ilaçları, aspirin ile kullanılmamalı.

-Mide ağrısı ve bulantı, kusması olanlar, kabızlık giderici ilaçları kullanmamalı.

-Tansiyon, depresyon, kalp, guatr, diyabet ilaçları alanlar, prostat sorunları olanlar, burun açıcılar kullanmamalı.

-Tansiyonu yüksek olanlar ve tansiyon ilaçları alanlar, kanama problemi olanlar, karaciğer, böbrek hastası olanlar ağrı kesici kullanmamalı ya da hekim önerisi ile kullanmalı.

-Reçete edilen ilaçlar arasında en yanlış kullanılan ilaç grubu ise antibiyotiklerdir. Genellikle gerekmediği halde kullanılmaları hem bireysel hem toplumsal hasarlara neden olmaktadır.

Aktif Haber
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Yumuşak Atın Çiftesi
« Yanıtla #1 : 08 Mart 2011, 02:30:12 »
Soğuk algınlığı denilen hastalık ‘’virüs’’ ismi verilen mikropların yol açtığı bir solunum yolları enfeksiyonudur. Çocuklar yılda 6-8 kez, erişkinler ise 2-4 kez soğuk algınlığına yakalanırlar. Hastalık, burun akıntısı, burun tıkanıklığı, hapşırma, boğaz ağrısı gibi belirtilerle başlar, fakat gripteki gibi yüksek ateş, hâlsizlik, öksürük gibi daha ciddi belirtiler görülmez.

Soğuk algınlığı, aynı zamanda dünyada en çok işgücü kaybı ve okul devamsızlığına, yani “kaytarmaya’’ yol açan hastalıktır. Çoğu zaman tedaviye bile gerek kalmadan, kendi kendine iyileşir ama bazen de insanın başına beklenmedik ciddi sorunlar da çıkarabilir. Bunun için “yumuşak atın çiftesi pek olur’’ da diyebiliriz.

Bizim tıp dilinde “komplikasyon’’ dediğimiz bu ‘pek çifteler’  şunlardır:

ASTIM KRİZLERİ

Özellikle okul çağındaki çocuklardaki astım krizlerinin en önemli sebeplerinden biri, şu umursamadığımız soğuk algınlığıdır. Astımlı çocuğun önce burnu akar, hapşırır ve peşinden hemen daha o gece öksürükle, hırıltıyla, nefes darlığı ile evi ayağa kaldırır. Yeni bir araştırmanın sonuçları durumun ciddiliğini çok güzel ortaya koyuyor. Bu araştırmada, 9-11 yaşları arasındaki çocukların astım krizlerinin yüzde 80’ inden soğuk algınlığı virüslerinin sorumlu olduğu bulunmuştur.

KOAH ATAKLARI

KOAH, esas olarak sigaranın ve hava kirliliğinin yol açtığı, öksürük, balgam, nefes darlığı gibi belirtilerle seyreden ve halkımızın daha çok kronik bronşit ismiyle tanıdığı bir hastalıktır. KOAH’ da, belirtiler sürekli ise de hastanın şikâyetlerinin arttığı dönemler de vardır. İşte, bizim ‘alevlenme’ diye de isim verdiğimiz bu atakların nedenlerinden biri de soğuk algınlığıdır. Bu ataklarda, KOAH’ lı hastanın hastanede ve hatta bazen yoğun bakım bölümünde bile tedavisi gerekebilir.

ORTA KULAK İLTİHABI

Tıp dilinde otitis media ismiyle tanınan bu hastalığın sebebi virüs veya bakteriler olabilir. Kulakla boğazımızı birleştiren Östaki Kanalı’ nın tıkanması sonucu veya virüslerin doğrudan orta kulağa ulaşmalarıyla ortaya çıkar. Daha çok bebeklerde ve küçük çocuklarda rastlanır. Orta kulakta sıvı birikimi vardır. Kulak ağrısı, ateş, işitmede azalma başlıca belirtileridir. Sıvı çok artarsa, kulak zarı delinerek kulak içinden sarı-yeşil iltihaplı sıvı da gelebilir. Orta kulak iltihabı antibiyotiklerle tedavi edilir.

AKUT SİNÜZİT

Soğuk algınlığı sırasında en sık görülen komplikasyon sinüzittir. Burun ve göz etrafındaki kemiklerin içinde bulunan boşluklara sinüs, bunların iltihaplanmasına ise sinüzit denir. Akut sinüzitin belirtileri, burun tıkanıklığı, sarı-yeşil burun ve geniz akıntısı, öksürük ve yüzde iltihaplı sinüslere uyan kısımlarda ağrı olmasıdır. Sanılanın aksine, baş ağrısı sinüzitin son derecede ender bir belirtisidir. Küçük çocuklarda huysuzluk, öğürtü, kusma gibi belirtiler de görülebilir.

ZATÜRREE

Soğuk algınlığının en ciddi komplikasyonu zatürreedir. Bu duruma özellikle yaşlılarda, küçük bebeklerde ve bağışıklığı iyi olmayan kişilerde daha sık rastlanır. Zatürree, enfeksiyondan dolayı solunum yollarının savunma mekanizmalarının bozulması sonucu gelişir. Öksürük, balgam, ateş, göğüs ağrısı ve nefes darlığı başlıca belirtileridir. Soğuk algınlığı belirtileri uzayan ve genel durumları düzelmeyen hastalarda zatürree ihtimaline karşı akciğer röntgeni çekilmesi iyi olur. Zatürree, erken tanındığında ve uygun antibiyotiklerle tedavi edildiğinde tamamen düzelen bir hastalıktır.

http://www.ahmetrasimkucukusta.com/2011/02/23/yazilar/tip-yazilari/kis-hastaliklari/yumusak-atin-ciftesi/
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Grip mi? Soğuk Algınlığı mı?
« Yanıtla #2 : 17 Mart 2011, 02:07:32 »
“Doktor Bey, ben grip miyim yoksa soğuk algınlığı mı geçiriyorum?” sorusu ile çok karşılaşırım. Griple soğuk algınlığı, her ne kadar tedavisi çok farklı değilse de birbirinden farklı iki ayrı rahatsızlıktır. Son bir aydır İstanbul’da gene bir grip salgını var.

Hazır hastalık yayılmışken bu konuda sizi bilgilendireyim istedim. Aşağıda yazdığım özelliklere dikkat ederek kendi teşhisinizi kendiniz koyabilir, gripten mi yoksa basit bir soğuk algınlığından mı muzdarip olduğunuzu anlayabilirsiniz. 
 
FARK: 1- Her iki hastalığa da virüs dediğimiz çok çok küçük canlılar neden olur. Grip virüsü resimde sağda gördüğünüz İnfluenza virüsü ailesine aittir. Soğuk algınlığını ise soldaki rhinovirüs adını verdiğimiz başka bir virüs ailesi yapar. Basitçe şöyle söyleyebiliriz: solunum yolunuzu tutan virüs influenza ailesinden ise rahatsızlık ağır geçer, rhinovirüs ailesinden ise hafif atlatırsınız.
 
FARK:2 – Dolayısıyla hastalık sizi “kamyon çarpmışa çevirdiyse” grip geçiriyorsunuz demektir. Boğaz ve baş ağrısı olur, tüm kaslar ve eklemler ağrır, baş ağrısı şiddetlidir, burun doludur.
 
FARK:3 – Grip geçiren hasta yatmak ister. Şikâyetler bir haftadan uzun, bazen 2-3 hafta sürer. Yaşlılarda sigara içenlerde daha da uzayabilir. Soğuk algınlığını ise ayakta atlatabilirsiniz, genellikle üç dört gün en fazla bir hafta da tamamen geçer gider.
 
FARK:4 – Gripte 38 dereceyi geçen yüksek ateş vardır. Çocuklarda ateş 40 dereceyi bulabilir. Soğuk algınlığında ateş olur ancak çok yükselmez.
 
FARK:5 – Öksürük hem gripte hem soğuk algınlığında görülür ancak gripte daha kuvvetlidir, hastalar ciğerlerinin söküldüğünden, akşamları uyuyamadıklarından bahsederler. Grip geçirenlerde sinüzit, zatüre gibi komplikasyonlar daha sık görülür.
 
NE ZAMAN CİDDİYE ALALIM?

1-Ateş üçüncü günde hala yüksekse,

2-Burundan sarı yeşil veya kanlı bir akıntı geliyorsa,

3-Öksürükle sarı yeşil balgam veya kan geliyorsa

4-Nefes darlığı hissediyorsanız

5-Göğüs veya sırtta ciddi anlamda ağrılarınız varsa

6-Kulakta şiddetli ağrı veya akıntı varsa (Östaki borusundaki ödeme ve tıkanıklığa bağlı olarak kulaklarda hafif bir ağrı olması normaldir. Bu hafif ağrı hastalığın geçmesi ile kendiliğinden kaybolur.)

7-Bir hafta sonra hala yüzün ön kısmında (sinüslerde) veya gözlerin üzerinde ağrı hissediyorsunuz, bu ağrı başın hareketleri ile artıyorsa bir doktora müracaat etmenizde fayda olduğunu söyleyebiliriz. 

TEDAVİ FARK EDİYOR MU?

Rahatsızlığın hemen başlangıcında (ilk 24 saat içinde) doktora giderseniz  burundan alınan salgı incelenerek grip mi yoksa soğuk algınlığımı geçirdiğinizin anlaşılması mümkündür.  Grip vakalarında, ilk 24 saat içinde başlanan antiviral ilaçların hastalığı 2-3 gün kısalttığı gösterilmiştir. Ben antiviral ilaç uygulamasını doğru bulmadığım için kendi hastalarımdan böyle bir tetkik istemiyorum.

Hastalarımdan vücutlarının sesini dinlemelerini (canları yatmak istiyorsa yatmalarını), bol sıvı almalarını, mümkün olduğu kadar az ateş düşürücü ve ağrı giderici alarak dinlenmelerini ve sabretmelerini istiyorum. Aspirin almamaları konusunda uyarıyorum. Burun temizleme (Neti Pot uygulaması) gribin sinüzite çevirmemesi ve çabuk geçmesi açısından etkilidir. 
 
Dr.Murat Kınıkoğlu
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı aydeniz

  • yazar
  • ****
  • İleti: 560
  • Hakka kul olmak
Ynt: Soğuk Algınlığı İlaçlarına Dikkat!
« Yanıtla #3 : 17 Mart 2011, 21:37:49 »
Alıntı
Burun temizleme (Neti Pot uygulaması) gribin sinüzite çevirmemesi ve çabuk geçmesi açısından etkilidir.
 
neti pot uygulamasını ilkdefa duydum,araştırdım ve denedim, sonuç  zs2)) tavsiye edebilirim,teşekkürler tuğra, bununla ilgili detaylı bilgi de alabiliriz

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Soğuk Algınlığı İlaçlarına Dikkat!
« Yanıtla #4 : 18 Mart 2011, 01:31:05 »
Bir şey değil, aynı uygulamayı bir büyük banyo bardağı ile de yapabilirsiniz tuzlu suyu avuç içine doldurup dolu dolu çekip daha sonra temizlemek, aynı zamanda gargara da yapılmasında çok fayda var, tuzun miktarı çok olmamalı 1 büyük boy bardağa 1 çay kaşığı, serum fizyolojik gibi, alerjenlerin sabit ilacı..
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Soğuk Algınlığı İlaçlarına Dikkat!
« Yanıtla #5 : 13 Eylül 2011, 23:51:53 »
SOĞUK ALGINLIĞI İLACI AUGMENTİN ŞURUP NEDEN TOPLATILDI?

Sabah gazetesinde yer alan “Şurup değil zehir içiyormuşuz” başlıklı haberde Türkiye’de de yaygın olarak kullanılan Augmentin adlı şurubun kapağında tehlikeli boyutlarda plastikleştirici “Diisopdecyl Ftalat” maddesi bulunması nedeniyle toplatıldığı bildiriliyor. Haberde, şurubun karaciğere olumsuz etki yaptığının haziran ayında Hong-Kong’da tespit edildiği, Sağlık Bakanlığı da karaciğeri tehdit eden Augmentin şurubun eczane ve hastanelerden toplatma kararı aldığı bilgisi de var.

Augmentin ülkemizde en çok kullanılan ilaçlardan biridir; hatta belki birincisi bile olabilir. Halkımız bu ilacı küçük çocukların “agu” sunu çağrıştıran şekliyle, yani “Agumentin” diye söylemeyi sever.

Augmentin duyarlı bakterilerin etken oldukları enfeksiyonlarda tartışmasız çok değerli bir antibiyotiktir ama bu ilaç bundan çok daha fazla olarak ateşi çıkan, boğazı ağrıyan, biraz öksüren çocuklara verilir.

Bence, bu gerçek olamayan endikasyonlarda kullanımlarda “Augmentin” yerine “Agumentin” demek daha doğrudur.

Bu haberde söz konusu olan tehlike ise ilacın etken maddesinden değil, kapağındaki plastikte bulunan ve insan sağlığı için çeşitli riskler yaratan fitalatın şurubun içine karışmış olmasından kaynaklanmaktadır.

Fitalatlar nedir?

Fitalatlar, fitalik asidin esterleri olup plastiklerin daha yumuşak, daha saydam ve daha uzun ömürlü olmaları için kullanılır. Sağlık üzerine olumsuz etkileri sebebiyle Amerika, Kanada ve Avrupa Birliği ülkelerinde giderek birçok üründe bulunması yasaklanmaktadır.

Günlük hayatta her yaştan insanın kullandığı ilaç ve sonda, katater gibi çeşitli tıbbi malzemeler; parfüm, oje, sıvı sabun, göz boyası, saç spreyi gibi kişisel bakım ürünleri; banyo perdesi, oyuncak, yiyecek kapları ve ambalaj kâğıtları, elektronik aletler, yar karoları, boya ve yapıştırıcılar, döşemeler ve birçok tekstil ürününde fitalat vardır.

1920’ den beri kullanılan fitalatların senelik üretimi 500 bin ton civarındadır. Plastik ürünlerin ağırlıklarının yüzde 10-60’ ını fitalatlar oluşturur.

Fitalatlar plastiğe sıkı bağlı olmadıklarından kolaylıkla çevreye karışırlar. Özellikle de plastik eskidikçe ve parçalandıkça çevreye geçen miktar artar. Bazı fitalat türleri havada bazıları ise yüzeylerde daha çok bulunur.

İnsanlar fitalatları doğrudan veya dolaylı temasla deriden, ağız yoluyla veya solunan hava ile alırlar. Genel olarak her şeyi ağızlarına alan bebek ve küçük çocuklar erişkinlere göre daha fazla fitalata maruz kalırlar. Fitalatların çocuklardaki zararlarının daha fazla olacağı da tahmin edilmektedir.

Fitalatların sağlığa etkileri

Fitalatların çeşitli türlerinin sağlığa olan zararlarını gösteren pek çok araştırma vardır. İşte bunlardan bazıları:

2008’ de Danimarka’ da çocukların silgileri ağızlarına almaları, ısırmaları, çiğnemeleri ve küçük parçaları yutmalarının tehlikeli olabileceği konusunda uyarılar yapılmıştır.

2010’ da İsveç’ te yapılan araştırmada marley döşemeli evlerde yaşayan çocuklarda otizmin daha fazla görüldüğü ama bu sonucun başka araştırmalarla doğrulanması gerektiği bildirilmiştir.

Bazı çalışmalarda kızlarda fitalat maruziyeti ve erken ergenlik ile ilişki bulunmuştur ama bunu doğrulamayan araştırmalar da vardır.

Bir araştırmada fitalat maruziyeti ile endokrin bozukluğu arasında bir ilişki olduğu ve bunun meme kanseri riskini artırabileceği ileri sürülmüştür.

Fitalatların zararlı etkilerinin başka kimyasallarla bir araya gelerek daha fazla olabileceği bildirilmiştir.

Farelerde yapılan deneylerde yüksek dozların hormon düzeylerini etkilediği ve doğumsal kurslara yol açtığı gösterilmiştir.

2005’ de yayınlanan araştırmada ise idrarlarında yüksek fitalat bulunan annelerin erkek çocuklarında ano-genital mesafenin kısa olma ihtimali 7 misli fazla bulunmuştur. Bu değer hayvanlarda endokrin bozucu maddelere maruz kalmanın bir göstergesi olarak kullanılmaktadır ama bunun insanlardaki öneminin ne olduğu belli değildir.

Fitalatlar ile obezite ve insülin direnci arasında da bir ilişki olabileceği ileri sürülmüştür.

Fitalatların farelerde karaciğer ve testisler için toksik olabileceği, karaciğer kanserine yol açabileceği bildirilmiştir ama bu bulgu insanlar için doğrulanmamıştır.

2009’ daki bir yayında düşük doğum tartısına yol açabilecekleri ve prematüre doğum yapan kadınlarda idrar fitalat miktarlarının daha yüksek olduğu gösterilmiştir.

Fitalatlar, Güney Kore araştırmasında dikkat eksikliği ile İsveç’ te ise astım ve alerjiler ile ilişkili bulunmuştur.

Gelelim neticeye

Ben bu haberden kendi adıma pek çok dersler çıkardım.

BİR: Elimizdeki bilgilere göre fitalatların özellikle hormon sistemini etkilediğine, erken ergenliğe, astım, obeziteye, dikkat eksikliğine yol açabileceğine ve bazı kanserler için risk yaratabileceğine dair araştırmalar varsa da bunlar kesin olarak kanıtlanmış değildir. Ama unutmayın ki        “sinek küçük olsa da mide bulandırır!”

İKİ: Fitalat sadece “Agumentin” de değil pek çok başka ilaçta (mesela bağırsaklarda çözünen kapsüllerde) ve sonda, katater, eldiven gibi tıbbi malzemelerde ve günlük hayatta kullandığımız sayısız üründe de vardır.

ÜÇ: Bunlara rağmen özellikle çocuk ve hamile kadınların fitalat ve diğer kimyasal maddelerle temaslarının olabildiğince azaltılmasına önem verilmesi gerektiği kanaatindeyim.

DÖRT: “Augmentin” üreticisi firmanın, şuruba karışan fitalat miktarının insan sağlığı için risk oluşturan sınırların altına olmasına rağmen ilaçları toplatması ve yaptıkları açıklamalar yerindedir.

BEŞ: Sevgili meslektaşlarım, “Augmentin” i lütfen gerçek bir antibiyotik olarak kullanalım. Bunun “Agumentin” olarak kullanılmasına her zaman karşı çıkalım.

ALTI: Sevgili anne-babalar, “Agumentin” ateş düşüren, ağrı gideren, kırgınlık alan, boğaz ağrısına iyi gelen harika bir ilaç değil, sadece ve sadece yerinde uygulandığında çok değerli bir antibiyotiktir ve mutlaka doktor tavsiyesi ile kullanılmalıdır.

YEDİ: “Biz şimdi çocuğun ateşi çıkarsa, burnu akarsa “Agumentin” de yok ne yapacağız” diye sızlanan annelere “Merak etmeyin, içinde “Agumentin” in etken maddesi olan belki 7-8 tane başka marka ilaç var” diyorum.

SEKİZ: İtiraf ediyorum: Ne zaman bir ilaç toplatılsa gizliden gizliye memnun olur, “değerli” gibi kıs kıs da gülerim. Bu, “Agumentin” kararı için de aynen geçerlidir. Mutluyum; çünkü toplatılan “Augmentin” lerin en az yüzde 80’ i “Agumentin” olarak kullanılacaktı!

http://www.ahmetrasimkucukusta.com/2011/09/10/yazilar/elestirel-yazilar/ilaclar/augmentin-surup-neden-topaltildi/

KAYNAK

http://www.sabah.com.tr/Yasam/2011/09/08/surup-degil-zehir-iciriyormusuz
〰〰〰〰🐠

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Soğuk Algınlığı İlaçlarına Dikkat!
« Yanıtla #6 : 11 Şubat 2012, 19:25:47 »

Soğuk algınlığına dikkat!



İl Sağlık Müdürü Mustafa Kasapoğlu, kış aylarında salgın halinde görülebilen gribe karşı önlem alınmazsa, hastalığın ciddi akciğer hastalıklarına ve ölüme yol açabileceğini ifade ederek, vatandaşları tedbirli davranmaları için uyardı.

 
Soğuk algınlığı, çeşitli virüslerin yol açtığı üst solunum yollarının hafif seyirli bir hastalık olduğun belirten İl Sağlık Müdürü Mustafa Kasapoğlu, "En sık kış mevsiminde görülür. Bunun başlıca nedenleri arasında kötü havalandırılan ortamlarda daha çok zaman geçirilmesi, güneş ışınlarının daha az oluşu, daha çok toplu halde yaşanması ve burundaki koruyucu mukozanın soğuması ile virüslerin hızla çoğalması sayılabilir" dedi.
 
Hastalığın ilk belirtisinin boğaz ağrısı olduğunun altını çizen Kasapoğlu, "Ateş normaldir veya hafif yükselebilir. Bebek ve küçük çocuklarda ateş daha yüksektir. En sık görülen belirtiler, burun akıntısı, burun tıkanıklığı, hapşırma, boğazda yanma ve öksürüktür. Koku ve tat duygusunun azalması, ses kalitesindeki değişiklikler gibi durumlara da sıkça rastlanır.
 
Belirtiler ortalama 7 gün sürer. Soğuk algınlığı tedavisinde antibiyotiklerin yeri yoktur. Tedavi belirtilere göre yapılmalıdır. Burun tıkanıklığını giderici spreyler veya burum damlaları, öksürük giderici ilaçlar, baş ağrısını ve ateşi azaltmak için ilaçlar kullanılabilir. Ayrıca istirahat ve dengeli beslenme vücut direncinin yeniden kazanılmasına yardım eder" diye konuştu.
 
Soğuk algınlığı ile gribin çok karıştırıldığını ifade eden Kasapoğlu, şöyle devam etti: "Grip, influenza virüslerinin yol açtığı akut solunum yolu hastalığıdır. Ciddi akciğer hastalıklarına ve ölüme yol açabilmesi, ülkeler ve kıtalar arası yaygınlaşma özelliğine sahip olması nedeniyle soğuk algınlığından ve diğer solunum sistemi hastalıklarından farklıdır. Bunun için grip ve soğuk algınlığından korunmanın yolları ise, dengeli beslenmek, yeterli miktarda su içmek, düzenli egzersiz ve spor yapmak, stresten uzak durmak, sigara içmemek, kalabalık yerlerde kendinizi korumak, düzenli uyumak ve aşırı sıcak ortamlardan kaçınmaktır."
 
05.02.2012
 GÖKHAN İÇKİLLİ
iHA



mazhar

  • Ziyaretçi
Soğuk algınlığında doğru bilinen yanlış!
« Yanıtla #7 : 06 Ekim 2013, 08:58:29 »
Uzmanlar, soğuk algınlığında antibiyotik kullanımının yanlış olduğunu belirtti.

Soğuk algınlığında yıllardır büyük bir yanlış yapıldığı ortaya çıktı.Uzmanlar, soğuk algınlıklarında ANTİBİYOTİK tedavisinin herhangi bir yararının olmadığını vurguladı.



Yozgat Bozok Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Neziha Yılmaz, soğuk algınlıklarındaANTİBİYOTİK tedavisinin herhangi bir yararının olmadığını söyledi.Mevsimler geçişlerin soğuk algınlığına davetiye çıkardığını belirten Prof. Dr. Yılmaz, “Bu havalarda vücut ısımızı belli bir düzeyde tutmak kaydıyla giyim kuşamımıza dikkat etmeliyiz. Özellikle dışarı çıkarken üzerimize ceket, hırka gibi türü giysiler almalıyız. Bunların dışında çok terleyecek kadar kalın giyinmemek, çok üşüyecek kadar da ince giyinmemek gerekiyor” dedi.Gece ve gündüz arasındaki ısı değişiminin bu mevsimlerde çok fazla olduğunu, bunun da virüs ve bakterilerin ortamda biraz daha rahat dolaşmasına fırsat verdiğine değinen Yılmaz, “Özellikle mevsim geçişlerinde üst ve alt solunum yolları dediğimiz solunum yolu hastalıkları çok fazla görülür. Bu mevsimlere özgü hastalıklardır. Soğuk algınlığı önemli bir faktördür. Bunların bilindiği üzere bir tedavisi yoktur. Soğuk algınlıklarındaANTİBİYOTİK  tedavisi almanın herhangi bir yararı da yoktur. Halkımızda böyle bir alışkanlık var. Ateşimiz yüksekliğinde, antibiyotik olunca ANTİBİYOTik alırız. Bu yanlış bir şeydir. Antibiyotik almanın zararlı etkileri vardır. Gereksiz yere kullandığı için direnç gelişir ve gerçekten kullanma zorunluluğu olduğu zaman elimizdeki silahımızı zayıflatmış oluyoruz çünkü bakteriler buna karşı bir direnç geliştiriyor ve artık ondan etkilenmiyor ve istedikleri gibi hastalık yapabiliyorlar” diye konuştu.

Doktorun antibiyotik önermediği sürece antibiyotik kullanılmaması gerektiğini, soğuk algınlıklarında üç günden fazla ateşin devam etmesi durumunda, burunda koyu yeşil akıntı olursa, halsizlik devam ederse doktora başvurmak gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Yılmaz, “Gereken tedaviyi doktorumuzun önerileri doğrultusunda tedavimizi uygulayalım. Beslenme bunun yanında çok önemli. Çok aşırıya kaçmamak üzere C vitamininden zengin sebze ve meyvelerle beslenmemize dikkat etmeliyiz. Kahvaltı çok önemli bir öğündür ve hiçbir zaman atlanmamalıdır” şeklinde konuştu.

İnternethaber
« Son Düzenleme: 06 Ekim 2013, 09:05:32 Gönderen: mazhar »