Gönderen Konu: Soru sormanın sınırı nedir?  (Okunma sayısı 30491 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Soru sormanın sınırı nedir?
« : 26 Mart 2008, 01:26:58 »

Resül-ü Ekrem Efendimiz SallAllahu Aleyhi Vesellem bir hadis-i şerifinde
S'izden önceki ümmetler, kesret-i sualle (gereksiz yere çok soru sormakla) helak oldular''

Efendimiz'e çok soru soruluyordu. Bu sorulardan bazıları nübüvvet makamına yaraşmayan ve işin nezaketini ihlal edici mahiyette olduğundan Allah ( C.C) Resülü (sallAllahu aleyhi ve sellem) çok rahatsız oluyordu.

Özellikle zenginler, fısıltı halinde (necva) bazı özel isteklerde bulunuyorlardı. Efendimiz (sallAllahu aleyhi ve sellem)'in de buna canı sıkılıyor ancak nezaketinden dolayı reddedemiyordu.

Bunun üzerine,'Ey iman edenler! Şayet Resulüllah ile baş başa görüşmek isterseniz, bu özel görüşmeden önce bir sadaka verin.' (Mücadele, 58/12) ayet-i kerimesi nazil oldu ve Allah ( C.C) Rasulü (sallAllahu aleyhi ve sellem) ile görüşme teşebbüsünde bulunmadan önce sadaka vermek sünnet kılındı.

Esasen bu sadaka emrinde, fısıltı halinde gelen sorular karşısında rahatsız olan Efendimiz'in (sallAllahu aleyhi ve sellem) bu rahatsızlığını giderme ve böylesi görüşme taleplerinde aşırılığı önleme gibi hikmetler de söz konusudur.

Gereksiz Sorular İnsanı Zora Sokabilir

Dini öğrenmek için Allah ( C.C) Resülü'ne toplumun hemen her kesiminden değişik insanlar geliyor ve sorular soruyorlardı. Bu gelen kişilerin bazen çok münasebetsiz halleri de olabiliyordu.

Fakat O, insanları ihya etme konumunda olduğu için, bütün bunlara katlanıyordu. Allah ( C.C) Rasulü (sallAllahu aleyhi ve sellem) bir gün mescitte iken kendisine sorulan lüzumsuz sorulardan bir ölçüde bunaldı, celallendi ve ayağa kalkıp, 'Bugün burada durduğum müddetçe bana ne sorarsanız cevabını vereceğim!' buyurdu.

Arkasından da birisi kalkıp, 'Ben nereye gideceğim?' diye sordu. Allah ( C.C) Rasulü de 'Cehennem'e gideceksin!' karşılığını verdi. Daha sonra Abdullah b. Hüzafe de şöyle bir soru sordu: 'Benim babam kim ya RasulAllah?' ona da, ''Senin baban Hüzafe'dir'' buyurdu.

Bu şekilde herkesin bir şeyler sorduğu esnada Allah ( C.C) Resulü'nün o andaki ruh haletini çok iyi kavrayan Hz. Ömer (radıyAllahu anh) ayağa kalktı ve ''Biz, Rab olarak Allah ( C.C)'tan, din olarak İslam'dan, peygamber olarak da Muhammed'den razıyız'' deyiverdi.
Onun bu ince, manidar tavrı, Allah ( C.C) Resulü'nde eşsiz tebessümler oluşturuyordu.

''Ziyarete gücü yeten herkese Beytullah'ı ziyaret etmek, Allah ( C.C)'ın onun üzerindeki hakkıdır.' (Âl-i İmran, 3/97) ayeti indiğinde, birisi: 'Ya RasulAllah! Her yıl mı hacca gideceğiz?' diye bir soru sormuştu. Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), haccın bir kere farz olduğunu Kur'an'ın ifadelerinden anlamıştı.

Ancak O, belki gücü yeten herkesin nafile de olsa hacca gitmesini, orada diğer mümin kardeşleriyle beraber kaynaşmasını ve böylece bir vifak ve ittifak havasının oluşmasını istiyordu. Bu sebeple Allah ( C.C) Rasulü susmayı tercih etmişti. Ancak ''Her yıl mı?' şeklinde ısrarla sorulan sorular karşısında sert bir üslupla: 'Hac, ömürde bir keredir' buyurmuştu. Bu olay üzerine de şu ayet inmişti:

'Ey iman edenler! Netice itibarıyla açıklandığı takdirde hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın!' (Mâide, 5/101)

Allah ( C.C) Rasulü (sallallâhu aleyhi ve sellem) kendisine sorulan bu soru karşısında ihtimal, hac, ömürde bir kere farz olmakla beraber, isteyen ve gücü yeten daha fazla da hac yapabilir şeklinde düşünüyordu. Israrlı sorular karşısında ise, 'Eğer ben evet deseydim her yıl hacca gitmeniz zorunlu olurdu ve siz, bunun altından kalkamazdınız.' buyurdular. Ardından, lüzumsuz soru sormanın mahzurlarına dikkat çeken şu sözler dudaklarından döküldü:

''Ben size bir şey demedikçe siz de beni bırakınız. Zira sizden öncekileri, suallerinin çokluğu ve peygamberleri karşısında ihtilafları helak etmiştir. Öyle ise ben, sizi bir şeyden nehiy mi ettim (niçin ve neden diye sormaya kalkmadan) ondan kaçının.

Bir şey emrettiğimde de onu elinizden geldiğince yapmaya çalışın, (hasılı sizi zora koşan sorular sormayın).
' (Buhari, İ'tisam, 2; Müslim, Hac, 412; Tirmizi, İlim, 17)

Bazende Allah ( C.C) Rasulü'ne, insanlar için hayati önem taşıyan sorular yerine bir astronomi bilginine soru sorar gibi, 'Ay, niçin inceliyor ve sonra kalınlaşıyor?' şeklinde sorular soruluyordu. Bunun üzerine Cenab-ı Hak da şöyle buyurdu:

''Sana hilalleri sorarlar. De ki: Onlar insanlar için; özellikle hac için vakit ölçüleridir.' (Bakara, 2/189)

Halbuki bu ifadeler, onların sordukları sorunun tam cevabı değildi. Zira Ay'ın incelip kalınlaşması onları ilgilendirmeyen ve onlara pek fazla faydası olmayan bir husustu. (Böylece ayette, onların sordukları soru vesilesiyle asıl verilmek istenen şey anlatılıyordu ki, bu da ayrıca üzerinde durulmaya değer.) Evet, Allah ( C.C) Rasulü, kendisine bu türlü soruların sorulmasını istemiyordu.

Bazıları Efendimiz'e gelip ''Bir kadın ile bir erkek bir araya geldiklerinde çocukları nasıl erkek veya kız oluyor?' şeklinde, hatta bazen bunun da ötesinde uygunsuz sorular soruyorlardı ki, bu tür soruları bir peygambere sormak su-i edepti. Men edilen de işte bu kabil sorulardı.

İlim öğrenmek kadın ve erkeğe farzdır.İlim almanın en önemli yollarından birisi de pek tabiiki soru sorarak öğrenmektir. Kişi sorarak sorgulayarak öğrenir ve öğrendikçe diğer soru soranların sorularına cevap verecek kapasiteye ulaşır.

Lakin yukarıda da belirtildiği gibi çok fazla ve gereksiz sorular sormak Efendimiz A.s tarafındanda nehy edilmiştir, ince detaylara girmek ,verilen cevaptan tatmin olmayarak yeni yeni sorular sormak doğru değildir. İşittik itaat ettik ayetindeki gibi mü'min ayet ve hadisleri bu şekilde itirazsız kabul etmeli ve üzerinde düşünmeli.

Allah ( C.C) c.c. Kur'anda bir çok ayette dikkatleri düşünmeye çekmiş ve '' Ne kadar az düşünüyorsunuz''buyurmuştur. Öğrendiğimiz bir şey üzerinde düşünmeden ufkumuz açılmayacaktır.Allah ( C.C)ın izniyle tefekkür etmek bir çok soruya cevap getirir.

Musa A.s ın kavmi çok soru sorduklarından dolayı kaybetmişlerdir, kendilerine bir buzağı kurban etmeleri emrolunmuş onlar ise bu emri ' ne renk olsun?, genç mi yaşlı mı olsun gibi türlü türlü sorularla emre hemen itaaat etmeyerek zorlaştırmışlardır.

Evet, bu tür  sorular, çoğu defa bir dalaleti kapatırken, yeni bir dalaletin de kapısını aralayabilir. Bu sebeple, Allah ( C.C) Rasulü (sallallâhu aleyhi ve sellem): '...Sizden önceki ümmetler, kesret-i sualle (gereksiz yere çok soru sormakla) helak oldular.' buyurarak doğru yerde, doğru zamanda ve doğru soruların sorulmasının önemini ifade etmiş oluyordu

Yıllar evvel çok soru sormanın sakıncalarına dair bilgiler edinmiştik.Araştırma yapınca benzer verileri bulma fısratımız oldu.Paylaşmak istedik.

« Son Düzenleme: 14 Eylül 2011, 04:25:06 Gönderen: Tuğra »
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı ankebut-57

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 908
Ynt: Soru sormanın sınırı nedir?
« Yanıtla #1 : 28 Mart 2008, 08:17:04 »

Soruyu öyle sor ki; ne kendine utanç ne de sorulana azap olsun.
« Son Düzenleme: 06 Mayıs 2010, 09:00:10 Gönderen: moderatör »
Âlimleri irfan sahib eden, üç harf ile beş noktadır.(عشقْ)
Mü'minleri duhûlü cennet eyleyen, beş harf ile üç noktadır. (ايمان)

www.ayasofya.org

Çevrimdışı omur

  • ömür
  • yazar
  • ****
  • İleti: 651
Ynt: Soru sormanın sınırı nedir?
« Yanıtla #2 : 06 Mayıs 2010, 07:14:55 »



Yıllar evvel çok soru sormanın sakıncalarına dair bilgiler edinmiştik.Araştırma yapınca benzer verileri bulma fısratımız oldu.Paylaşmak istedik.


Iyi ki paylastiniz. Istifade ettik. tesekkürler Lika.

Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2490
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Ynt: Soru sormanın sınırı nedir?
« Yanıtla #3 : 06 Mayıs 2010, 12:53:13 »
... Arkasından da birisi kalkıp, 'Ben nereye gideceğim?' diye sordu. Allah ( C.C) Rasulü de 'Cehennem'e gideceksin!' karşılığını verdi. Daha sonra Abdullah b. Hüzafe de şöyle bir soru sordu: 'Benim babam kim ya RasulAllah?' ona da, ''Senin baban Hüzafe'dir'' buyurdu.
...

Bu tip sorular dini öğrenme amaçlı değil de, Efendimiz (s.a.v.)'in peygamberlik sebebiyle daha farklı, daha üstün olduğunu ölçme, kanıtlama gibi amaçlar taşıyor olmalı. Mübarek Efendimiz, ne kadar da sabırlıymış!

Bir adamın sorusundan, onun aklının derecesi anlaşılır. (Hz.Ömer r.a.)

Bunu da göz önünde bulundurmak lazım...

Ben de bazen TV'deki ilahiyatçı hocalara sorulan sorulara çok şaşırıyorum. Ama onlar da son derece sakin ve sabırla cevaplıyorlar. Bazen cevabı dinleyince 'Aslında sorulmayacak soru da değilmiş' diye düşündüğüm oluyor. Çünkü bildiğimizi sandığımız bir konuda, çok farklı, akla gelmeyecek bir ayrıntı da olabiliyor.

 

Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

Çevrimdışı cennet_nuru

  • Cennet ucuz değil Cehennem dahi lüzumsuz değil...
  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 485
  • Her nefesimi SANA yönelmiş dualar eyle ...
    • sadakat.net
Ynt: Soru sormanın sınırı nedir?
« Yanıtla #4 : 09 Mart 2011, 11:39:29 »



Yıllar evvel çok soru sormanın sakıncalarına dair bilgiler edinmiştik.Araştırma yapınca benzer verileri bulma fısratımız oldu.Paylaşmak istedik.


Iyi ki paylastiniz. Istifade ettik. tesekkürler Lika.
O göremediğin koskoca derya gönlümdür...Gördüğün sahil ise dilim...Kıyılarıma vuran dalgalara şaşırma...!!Onlar aşktan gel-git'im...Beni kendinde,kendimde arama...Ben hem bende hem sende bir gizim...!!Beni Mecnun'dan Leyla'dan sorma...!!Ben sadece MEVLA'dan bir izim ... !!!

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Soru sormanın sınırı nedir?
« Yanıtla #5 : 14 Eylül 2011, 01:46:16 »
Öğrenmek,akıntıya karşı yüzmek gibidir.İlerleyemediğiniz takdirde gerilersiniz.(Çin Ata sözü)

Düşünmeden öğrenmek faydasızdır,öğrenmeden düşünmek tehlikelidir.(Confuclus)