Gönderen Konu: Stres Ve Çareleri  (Okunma sayısı 23544 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ynt: Stres ve İnanç
« Yanıtla #15 : 15 Mayıs 2009, 10:26:52 »

Alıntı
Son yapılan araştırmalar göstermiştir ki insanın yaşadığı yalnızlık duygusu dâhil birçok olumsuz duygu durum bozukluğu oruç tutmayla ortadan kalkmaktadır. Oruç bedenin kendi kendisini temizleme sürecinde yapmış olduğu en önemli ve doğru davranıştır. Ayrıca bazı bitkiler ve bitkisel karışımlar, sebze ve meyve kürleri de bedenin iç temizliğinin gerçekleştirilmesi sürecinde önemli imkânlar sunar.

Güzel bir bilgi.

Alıntı
Cep telefonlarının yaydığı elektromanyetik dalgalar, egzoz gazları, sigara dumanı ve pek çok faktörler bedenlerde toksinlerin birikmesine neden olurlar.

sanırım çok fazla elektronik eşya ile haşır neşir olma, bilgisayarda fazla oyalanmada toksinlere neden oluyor.

Bu arada detoksu ben başka bir şey sanıyordum meğer değilmiş, şükran

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Stres ve İnanç
« Yanıtla #16 : 15 Mayıs 2009, 11:48:34 »
Tavsiye edilen detoks karışımları;

Bal ve sirke karışımı ılık su ile (serkencebin şerbeti) mide hastalığı yoksa yada hassiyeti süper bir detoks.

Yada,sıcak su bal limon (mide hassaiyeti varsa bir çay kaşığı nane ve yarım çay kaşığı tarçın ilavesi ile kullanılabilir)

Bu iki tarifde sabah aç karnına içiliyor..

〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Ynt: Stres ve İnanç
« Yanıtla #17 : 16 Mayıs 2009, 03:34:42 »
Teşekkürler Tuğra, güzel ve faydalı bilgiler, tabi uygulayabilene :)
« Son Düzenleme: 16 Mayıs 2009, 06:14:36 Gönderen: moderatör »
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı devran

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 282
Stres dişleri de vuruyor
« Yanıtla #18 : 20 Mayıs 2009, 12:08:07 »
Yapılan son araştırmalar olumsuz olayların, psikolojik faktörlerin periodontal hastalığa yakalanma riskini arttırdığını gösteriyor.

Stress, depresyon, yalnızlığın periodontal hastalıkla ilişkilendirildiğini belirten Diş Hekimi Mehmet Zahid Kazandı stresli olunan zamanlar da vücut tarafından üretilen cortisol adlı hormonun arttığını ve vücuttaki bağışıklık sisteminin düşmesinden dolayı da periodontal hastalığın görülebildiğini söyledi. Bunun yanında stres sahibi olan bireylerde sigara içme, düzensiz beslenme günlük ağız bakımını yerine getirmeme gibi peridontal hastalığa neden olabilecek alışkanlıklarında sıkça görülmesi bu hastalığa yakalanma risklerini arttırmaktadır.

Peridontal hastalığa yakalanma riskini arttıran sebepleri Diş Hekimi Mehmet Zahid Kazandı sıraladı;

• Sigara kullanımı ya da tütün çiğneme
• Genetik faktörler
• Diabet gibi sistematik rahatsızlıklar
• Doğum kontrol hapları, anti-depresanlar, kalp ilaçları
• Tam oturmayan köprüler
• Zarar görmüş dolgular
• Hormonel değişiklikler
• Diş sıkma veya Gıcırdatma
• Kötü beslenme

Periodontal hastalığı önlemek için neler yapmak lazım?

Periodontal hastalığın önlenmesinde en önemli görev kişinin kendisine düşmektedir. Bunun için ise, günlük ağız bakımı işlemleri ile (diş fırçalama ve diş ipliği kullanma) bakteriyel diş plağının uzaklaştırılmalıdır. Bunun yanında diş hekimine yapacağınız düzenli ziyaretler günlük ağız bakımı sırasında ulaşamadığınız ve yeterince temizleyemediğiniz yerlerin de temizlenmesini sağlayacaktır. Bazı durumlar da bireyler de periodontla hastalığın belirtileri görülmez. Böyle bir durumla karşılaşmamak için düzenli olarak diş hekimini ziyaret etmeli ve dengeli beslenmelisiniz.


haberturk
Gün Olur devran döner.

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Yaz mevsimi stres kovmak için ideal..
« Yanıtla #19 : 05 Haziran 2009, 04:24:51 »
Günlük hayatın kişide oluşturduğu stres halinin kış ayları boyunca alınan kilolar ve benzeri sıkıntıların depresyona neden olabildiğini dile getiren Dr. Mehmet Yavuz, yaz aylarının stres, depresyon ve kilolardan kurtulmak için iyi bir mevsim olduğunu vurguladı.

Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz, günlük hayatta sadece vücudu detokslayarak bedeni korumanın yetmediğini, vücudun en önemli organı olan beyni de detokslamanın çok önemli olduğunu söyledi.Dr. Yavuz, insanların dikkat edeceği küçük detaylar, beslenme alışkanlığında değişiklikler, depresyon nedeni olabilecek kilolardan kurtulmanın ve daha stressiz yaşamanın anahtarı olduğunu söyledi. Dr. Yavuz, şu önerilerde bulundu:

Hobilerinizi hayatınıza dahil edin

''Sevdiğiniz işlerle uğraşmak stresi azaltmanıza yardımcı olacaktır. Nelerden hoşlandığınıza karar verin ve bunları düzenli olarak yapmaya çalışın.''

Küçük egzersizleri hayatınıza katın

''Daha önce eksersiz yapmadıysanız, yavaş yavaş başlayıp bunları giderek arttırabilirsiniz. Eksersize her gün düzenli yürüyüşler yaparak ya da asansör yerine merdivenleri kullanarak başlayabilirsiniz.''

Yaşamınızı aktif hale getirin

l”Evde bahçe veya ev işleri ile uğraşın. Size keyif ver ecek şeylerin listesini yapın ve her hafta bunlara yenilerini ekleyin. Kır gezileri, mangal partileri ya da doğa keşifleri hayatınıza daha fazla anlam kazandıracaktır.''

Pozitif düşünün

''Hayata hep pozitif ve olumlu tarzdan bakmayı alışkanlık hale getirin. Olumsuz olaylarda bile artı yönler bulmaya çalışın. yarıya kadar dolu olan bir bardağa bunun yarısı boş diyene kadar yarısı dolu demeyi kendinize hayat tarzı olarak benimseyin.''

Belgesel izleyin

''Düzenli aralıklara belgesel filmler izleyer ek doğayı ve dünyayı tanımaya çalışın. Mümkünse en az yılda bir kez de olsa başka ülkelere seyahat edin, diğer ülkelerin insanların değerlerini ve kültürlerini anlamaya çalışın.''

Bugün
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Stresin ilacı tabak kırmakmış!
« Yanıtla #20 : 07 Haziran 2009, 23:59:14 »
Stresle baş etmek için İsviçre ve Japonya'da, tabak kırma modası başladı. Bilimsel olarak kanıtlanan yöntem için İsviçre'de bir firma 'evde kırmalık' tabak üretti.

Ekonomik kriz nedeniyle artan strese karşı, herkes farklı yönteme başvuruyor. Bu formüllerden biri de İsviçre'de ortaya atıldı. "Coup de pouce" isimli marketler zinciri, stresli kişilerin evlerinde rahatlaması için "kırma amaçlı" tabaklar satmaya başladı.

Kırılabilecek bu özel tabakları satma fikriyse, firmanın pazarlama müdürü Jean Cotting (64) tarafından ortaya atıldı. İsviçre'de yayımlanan Le Matin gazetesine konuşan Cotting, "Biz firma olarak içinde bulunduğumuz sosyal ve psikolojik durumlara karşı duyarlıyız. Tüm dünya büyük bir ekonomik krizle karşı karşıya.

Biz de bu durumda herkesin rahatlamaya ihtiyacı olduğunu düşünmeye başladık ve kırmalık tabaklar satma fikri ortaya çıktı" diye konuştu.

SATIŞLAR PATLAMA YAPTI

Her bir kırmalık tabak paketinin fiyatı 3 İsviçre frankı. Bu ürünü, ayrı bölümde sunan market zincirinde ise, satışlar kısa sürede adeta patladı. Ekonomik krizle başa çıkmak için tabak kırma fikrini Japonlar da tuttu. Başkent Tokyo'da bir grup terapist, hastalarını tabak, çanak kırdırarak rahatlatmaya çalışıyor.

Gergin kişiler, gerekli güvenlik önlemleri alındıktan sonra tabak, çanak, bardak gibi objeleri veya beton plakaları duvara atıp kırarak rahatlıyor. Bu anti-stres projesinin başkanı Katsuya Hara da, terapinin etkisinin bilimsel olarak kanıtlandığını ve giderek yaygınlaştığını belirterek, "Bir şeyleri kırmak çok coşturucu ve sinirlerin de rahatlamasını sağlıyor" dedi.

Haber Aktüel
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Stresi yok eden doğal koku!
« Yanıtla #21 : 24 Nisan 2010, 13:50:38 »

İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Deontoloji ve Tıp Tarihi Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Ayten Altıntaş, 'koku'nun Türk tıp tarihinde psikolojik tedavide uygulandığını söyledi.



Osmanlı tıp tarihinin yüzde 60'ının sağlıklı hayat hakkında olduğunu hatırlatan Altıntaş, o dönemde insanların öncelikle hastalıktan korunmayı hedeflediklerini, hasta olmaları halinde şifa aramayı ilke edindiklerini ifade etti.

Altıntaş, Türk tıp tarihinde kokunun insan üzerine etkilerinin araştırıldığını, yıllar süren çalışmalar ve tecrübeler sonucu, bitkilerin ve bitki esanslarının birçok hastalığı önleyici ve şifa verici etkisi olduğunun anlaşıldığını kaydederek, şöyle devam etti:

''Türk tıp tarihinde İbn-i Sina ve Biruni gibi ünlü tıp alimleri, birçok bitki ve kokusu gibi, gülün de birçok hastalığı önleyici ve giderici olduğunu söylemiş ve hastalar üzerinde uygulamışlardır. Bu alimler, gülü akıl hastalarının tedavisinde kullanmış ve hafızayı açtığını, belleği güçlendirdiğini görmüşlerdir. Nitekim, bir Alman araştırma grubu, denekleri gül kokulu bir odada uyuttuktan sonra zeka ve algılama seviyelerinin arttığını görmüş, daha sonra bir Türk araştırma grubu da gülle beslenen farelerin hafızalarının güçlendiğini ispatlamıştır.''

Osmanlı hekimlerinin, Mevlana'nın ''Koku, gönül gözünü açar'' tavsiyesiyle insanların tabiatlarını çok iyi tanıyarak, buna göre kokular belirlediklerini anlatan Altıntaş, şöyle konuştu:

''Stres verici meslek dallarında çalışanlar ve uyku problemi olanlar lavanta kokusu, çörek otu ve üzerlik tohumu kokusu kullanabilir. Aynı kokular, sürekli ağlayan bebeklerin rahatlamasına yardımcı olur. Bebeklerin çok sıcak ve nemli vücutları olduğu için serin ve ferahlatıcı kokulardan doğal menekşe kokusu, ergenlik dönemindeki gençlerin hormonları yoğun ve yüksek olduğundan, hırçınlaşmalarını engellemek için serinletici kokulardan gül, menekşe, limon, bergamut esanslı kokular tavsiye edilirken, yaşlıların vücutları kuru ve soğuk olduğundan ısıtıcı kokulardan biberiye ve tarçın kokuları kullanılması önerilir.''

Geçmişte örnekleri görülmesine rağmen günümüzde kokuların tıpta aroma terapi haricinde kullanılmadığını kaydeden Altıntaş, kokunun tedavideki öneminin, ilerleyen yıllarda artacağını vurguladı.

İnsan bünyesinin doğal kokulara reaksiyon gösterdiğini, şimdiki kokuların sentetik olması sebebiyle beklenen tepkinin görülmeyeceğini hatırlatan Altıntaş, bugün doğal gülün bulunduğu ender yerlerden biri olan Isparta'da bile 3 ton gülden 1 kilogram saf gül esansı çıktığını bildirerek, genelde ihraç edilen bu esansın, altından daha değerli olduğunu ifade etti.

Gül kokusunun ve yağının edebiyatımızda da önemli bir yer tuttuğunu hatırlatan Altıntaş, Divan Edebiyatı'nın güçlü şairlerinden Osman Nevres'in aynı zamanda bestelenen şiirinin ilk dörtlüğünü okudu:

''Senden bilirim yok bana bir faide ey gül
Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül
Etsem de abestir sitem-i hare tahammül
Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül''

Altıntaş, stres verici meslek dallarında çalışanlar ve uyku problemi olanların, lavanta kokusu, çörek otu ve üzerlik tohumunun faydalı olabileceğini, aynı kokuların sürekli ağlayan bebeklerin rahatlamasına da yardımcı olduğunu kaydetti.

Altıntaş, kokunun tarih boyunca özellikle bayanlar tarafından önem taşıdığına değinerek, şunları söyledi:

''Tarihte koku, insanları etkileme konusunda o kadar önemlidir ki 12. yüzyılda Mısır Kraliçesi olan Cleopatra, güzel bir kadın olmamasına rağmen Mısır rahiplerine hazırlattığı kokularla döneminde nam salmış, gülün de içinde bulunduğu esanslarla büyük bir etki meydana getirmiştir. Babil ve Çin'de de kraliçeler çekici bulunmak için gül ve zambak kullanmışlardır.''

İyibilgi
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Depresyonun etkili olduğu yaşlar
« Yanıtla #22 : 22 Eylül 2010, 00:01:56 »
 
Bilim adamlarının 80 ülkede 2 milyon kişi üzerinde yaptığı veri analizine göre, insanların depresyona en açık oldukları yaşı belirledi.

ABD’deki Warwick Üniversitesi ile Dartmouth Yüksek Okulu tarafından yapılan araştırmaya göre, depresyon riski gençken ve yaşlıyken en düşük seviyede bulunuyor.

Uzmanlar, “Bu durum erkekler ve kadınlar, bekarlar ve evliler, zenginler ve fakirler, çocuklular ve çocuksuzlar arasında aynıî dediler.

Orta yaşın evrensel olarak neden en riskli yaş olduğunun tam olarak bilinmediğini söyleyen uzmanlar, bunun sebepleri arasında, insanların bu yaşta kendi zayıflık ve güçlülüklerini benimsemeyi ve hayata geçirilemeyecek hayallerini bastırmayı öğrenmelerinin bulunabileceğini belirtiyorlar.

Ortalama bir insanda depresyonun öyle bir yıl içinde birdenbire gelmediğini yavaş yavaş ortaya çıktığını anlatan uzmanlar, insanların çoğunun 50’lerine geldiklerinde bu depresif dönemden çıktıkları, 70 yaşına geldiğinde ise 20 yaşındaki bir genç kadar mutlu ve sağlıklı olunabildiği kaydettiler.

BUGÜN
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
5 dakikada daha az stres
« Yanıtla #23 : 04 Ekim 2010, 23:58:09 »

Stresin nedeni iş, para veya aile, ne olursa olsun, çoğumuz hayatlarımızda istediğimizden daha fazla stres yaşıyoruz, bu da vücudumuzu kırılma noktasına getiriyor ve stresle nasıl başa çıkacağımızı bilemiyoruz. Doktor Öz, stresinizi 5 dakikadan az sürede azaltmanın yollarını açıklıyor.

Günde yalnızca 5 dakikada bütün ruh ve fiziksel sağlığınızı iyileştirerek hayatınızdaki stresi azaltın. İşte Doktor Öz’ün 5 dakikadan az süren ve çok az maliyetli 5 adımlık planı...

Adım 1: C Vitamini

C Vitamini, vücudun kan basıncı ve şekerini artıran baş stres hormonu kortizolü temizlemesini sağlar. Bir savaş ya da kaç senaryosunda da yardımcı olmasına rağmen, vücutta sürekli yükselen kortizol seviyeleri, sindirim sistemi, üreme sistemi ve büyüme sürecinin normal çalışmalarını durdurur. C vitamini kortizolün dengelenmesine ve stresli durumlara tepki olarak kan basıncının artmasını engellemeye yardımcı olur. Bir portakal veya kivi tüketin ya da maksimum faydayı sağlamak için 3000 mg’lık bir gıda takviyesi deneyin.

Adım 2: Bir bardak siyah çay için

Günün temposunu biraz yavaşlatıp, çayınızı yudumlamak başlı başına rahatlatıcı bir hareket olacaktır. Ve siyah çay istediğinizde, sinir sistemindeki savaş ya da kaç bölümlerini durdurmaya yarayan flavonoidlerin rahatlatıcı etkisinden faydalanmış olacaksınız. Ancak, siyah çay da kafein içeriyor, bu yüzden bir fincanla kendinizi sınırlayın.

Adım 3: Fıstık atıştırın

Fıstık, yemişler içinde en düşük kalori, en düşük yağ ve en yüksek lif oranına sahiptir. Ayrıca kalp hastalıklarını önleme, kolesterol düşürme ve hücre hasarını durdurmaya yardımcı besin maddeleriyle doludur. Stresli zamanlarda, bu besleyici yemiş kan basıncı ve kalp atışınızı yavaşlatmaya yardımcı olur. Bir porsiyon yaklaşık 5 adettir yani birkaç tane çıtlatın.

Adım 4: Kulaklarınıza masaj yapın

Eski akupunktur tekniklerinden ödünç alarak, akubasınç ikisi de yüz ve vücuttaki bütün kasları rahatlatan kulak memesi ve dış kenarlarındaki basınç noktalarına kulak masajı yapmanıza olanak verir. Kulak memelerinize baş ve işaret parmaklarınızla hafif basınç uygulayarak başlayın. Sonra, kulak memelerini ovuşturun ve kulağınızın üst kısmına kadar kenardan yukarı doğru çıkın. Basıncı çok nazik bir şekilde uygulayın ve sonra aşağı doğru geri dönün. Bunu 1-2 dakika boyunca yapabilirsiniz.

Adım 5: Alın masajı

Burada masaj yapacağınız akubasınç noktası kaşlarınızın orta yerindedir. Orası, melatonin salgılamakla sorumlu küçük bir içsalgı bezi olan epifiz bezine bağlıdır. Kaşların tam ortasına nazik basınçlar uygulayarak başlayın ve sonra alnın ortasına doğru gelin. İleri ve geri hareketler yapabilir veya parmaklarınızı kaşlarınız boyunca sürükleyebilirsiniz. Bütün bu adımlar 5 dakikadan daha az bir sürede yapılabilir, ancak unutmayın ki masajlar ücretsiz ve onları günde bir kereden fazla yapmanın bir zararı yok!

Prof.Dr. Mehmet ÖZ
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Stresi Yenmenin 'doğal' Yöntemi
« Yanıtla #24 : 10 Ekim 2010, 01:04:37 »

Kaygı ve depresyondan kurtulmak isteyenlere, doğa sporlarına yönelmeleri önerildi.
   
Mersin Üniversitesi (MEÜ) Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu (BESYO) Müdürü Prof. Dr. Şefik Tiryaki'nin, yaptığı açıklamada, fiziksel aktivitelerin kan dolaşımını hızlandırdığını, temiz havada ve özellikle de oksijenin daha bol olduğu doğa ortamında bunu gerçekleştirmenin zindelik sağladığını söyledi.

Habertürk'ün haberine göre doğa sporları yapıldığında endişe, kaygı ve depresyonun azaldığının gözlemlendiği anlatan Tiryaki, psikolojik rahatsızlıkların ciddi sorunlara neden olduğunu ve yaşam kalitesini düşürdüğünü belirtti. Herkesin fırsat buldukça günün stresinden uzak kalmanın çarelerini araması gerektiğini dile getiren Tiryaki, şöyle konuştu:

"Bunun için doğa sporları çok önemli bir fırsat. Temiz havada yapılan yürüyüşler ve geçici bile olsa şehrin gürültüsünden uzaklaşıp doğayla baş başa kalmak insanlara iyi gelir. Bu nedenle doğanın bize uzattığı ele tutunup, yaşam kalitemizi artırmalıyız."

Doğa sporlarını özellikle hafif ve orta şiddette depresyon yaşayanlara öneren Tiryaki, ileri düzeylerde de ilaç tedavisinin sportif aktivitelerle

takviye edilmesi gerektiğini söyledi.

ANTRENMANLI OLMANIN ÖNEMİ

MEÜ BESYO öğretim görevlisi Gökçe Gürbüz de sporun sağlıklı yaşam için vazgeçilmez öneme sahip olduğunu söyledi.

Ancak, düzenli spor yapmayanların özellikle dağ sporları sonrasında kol ve bacak bölgesindeki kaslarda ağrılar yaşadığına dikkati çeken Gürbüz, bu durumu "hamlamışız" şeklindeki yaklaşımla önemsememenin yanlışlığını vurguladı.

Kas ağrısı yaşamak istemeyenlerin bir dizi tedbir alması gerektiğine işaret eden Gürbüz, şöyle konuştu:

"Dağ sporuna katılmadan bir hafta önce, 3 gün yarımşar saatlik hafif tempoda koşu yapmak vücudun alışmasına katkı sağlar. Böylelikle gezinin ardından günlerce yaşanan kas ağrılarının önüne geçebiliriz. İlk gezinin ardından antrenmanları sürdürerek, dağ sporlarındaki potansiyelimizi de artırabiliriz."

Gürbüz, olası rahatsızlıklarla karşılaşmamak için düzenli dağ sporu yapmak isteyenlerin öncelikle sağlık kuruluşlarına başvurarak kalp ve kan değerleri açısından kontrol yaptırmasının önemli olduğunu sözlerine ekledi.

iyilikgüzellik
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Hâsıl-ı Kelam

  • Moderatör
  • yazar
  • *****
  • İleti: 678
Ynt: Stres Ve Çareleri
« Yanıtla #25 : 12 Aralık 2010, 01:08:21 »
Stres: Bir sinir hastalığıdır ve nevrasteni de denir. Çok yorulmaktan ve heyecanlardan olur. Ağır hastalıklardan kalkınca da arıza olarak kalabilir.

Belirtileri: Yorgunluk, yataktan hâlsiz kalkmak, baş ağrısı, gelip geçici ağrılar, evham, korku hâlleri, sindirim zafiyeti, kabızlık, unutkanlık ve hâlsizliktir. Yüzü birden kızarır ve solar. Elleri ayakları soğur. Bazen çok terler. Kalb çarpıntısı ve nefes darlığı olur.

Tedavisi: Duş ve masaj iyi gelir. Zihnî ve bedenî istirahat lâzımdır. Baharatlı ve hazmı güç gıda yememelidir. Açık yerlerde oturmalı, teselli edici, moral verici kimselerle konuşmalıdır. Fosfatlı, çelikli ilâç ve gıda almalıdır. Kınakına ile siyah kuru üzümü kaynatıp, yemeklerden yarım saat önce içmelidir. Her gün yarım saat istirahattan sonra, ılık banyo yapmalı, sonra gezmelidir. Yayla hayatı iyidir. Deniz iklimi iyi gelmemektedir. Elektrik ve akupunktur tedavisi faydalıdır. Kahve ve tütün içmemelidir. Gaz yapıcı şeyler yememelidir.

türktakvim
Nefsinle değil, kalbinle düşün ve karar ver!

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Stres, bir hayatta kalma içgüdüsü
« Yanıtla #26 : 08 Ağustos 2011, 14:17:02 »
Stres, bir hayatta kalma içgüdüsü 
 
Başımıza her ne gelirse gelsin stresten biliyoruz… 
 
Stres, herkesten ve her şeyden bağımsız, çağımızın yeni canavarı sanki. Aslında durum hiç de sandığımız gibi değil.  İnsan, kanser ya da kalp hastalıkları gibi, uzun yaşamanın hastalıklarına ulaşabilecek kadar kendi hayatta kalma mücadelesini kazandı.

Peki, bizi hayatta kalma içgüdüsü stres, neden şimdi bu kadar kötü adam oldu. Dengelerimiz ve yaşam tarzımızın değişmesinden kaynaklanıyor olabilir mi sizce? Yoksa insan farklı boyutlara doğru bir yolculuğa mı başladı?
 
Daha hızlı koş!
 
Bu emir cümlesi bile kan basıncınızı değiştirdi. Şimdi bir karaca olduğunuzu düşünün ve peşinizde sizi gözüne kestirmiş bir kaplan olsun. Hayatta kalmak için tüm bedeninizin alarm durumuna geçmesi gerekir ve siren tuşuna basan da stres güdüsüdür.

Stres tepkisi ile, depolanan tüm enerjiniz harekete geçmemizi sağlar. Adrenalin salgılanır, kan basıncı yükselir, algı açılır… yani tüm beden sadece ve sadece hayatta kalmaya odaklanır. Uzun süre düşünüp karar veremeyeceğiniz kadar doğru kararlar verirsiniz. Hedef nettir; hayatta kalmak. Bunun için de stres üzerine düşen görevi en iyi şekilde yerine getirir.

Ve artık güvendesinizdir. Kalp ritminiz ve kan basıncınız normal seviyeye döner. Ta ki yeni bir tehdide kadar. Peki, doğadan farklılaşarak oluşturduğumuz kültürel çevrede hangi kaplanları yaratıp, sonra da ondan korktuğumuz için hasta oluyoruz?
 
Stresin asıl nedeni: Korkular

Farkında olarak ya da olmayarak doğumumuzdan itibaren bir sürü korku sembolü geliştiririz. İşte bu korkular ve bunları nasıl çözeceğimize ilişkin belirsizlik bizi gitgide daha derin bir stresin içine sürükler. Bu noktada, o ana ilişkin olarak üzerimize düşeni yapmanın farkındalığında olmak çok önemlidir. Korku sadece bilememekten kaynaklanır. İnsan bildiğinde korkularından kurtulur.

En azından, bilinç seviyesinde sistem bu şekilde işler. Bu sepele, korkuların kaynağını öğrenerek korkularımızdan kurtulmak, bizi gerçek özgür insan haline getirir.

Stres, beynin sorunlarla nasıl baş ettiği ile ilgilidir

Biraz önce anlattığımız gibi stresin bizi en kestirmeden sonuca ulaştıracağını bilinçli ya da bilinçsizce biliriz. Bunu eğlenmek için tepelerden atlarken, gerilim filmleri izlerken de bir şekilde kullanabiliriz.

Aslında konu “zor” bir durumla karşılaştığımızda bununla nasıl baş ettiğimiz ile ilgilidir.  Aklımızı eğitip yetkin bir şekilde kullanarak, stresin olumsuz etkilerini ortadan kaldırabiliriz. Stresle biyolojik ve psikolojik olarak baş etme yöntemlerimizi geliştirdiğimizde başta iş olmak üzere özel hayatımızda da istediklerimize ulaşacağımız kesindir. Önemli olan kendimiz için en geçerli ve işleyen metodu bulabilmek.

Stres ve statü ilişkisi
 
Strese bağlı hafif şiddetteki hastalıklar yaygın olarak alt ve orta seviyedeki çalışanlarda görülür. Üst seviyedeki yöneticiler de ise daha çok yıpranmaya bağlı hastalıklar görülmektedir. Bunun en önemli nedeni yöneticilerin maruz kaldıkları yoğun baskı ve stresi, stres olmamak için alt çalışanlarına yönlendirmeleridir. Aman! Patronlar bana kızmasın sakın.

Aslında fonksiyon itibariyle, üst düzey yöneticiler aslında şirketlerin stres tamponları gibidirler. Ancak işler tahminlerinden fazla sarpa sardığında, altlarındaki bir çalışanın ağzının payını vererek, streslerini bölüştürebilirler. Ancak altlar karar verme mekanizması içinde yer almadıkları için, bu yansıtma üstlerde olduğundan çok daha fazla tahribata neden olur. Zamanla sağlıksız çalışanlarla dolu şirketler, sağlıksız işleri ve krizleri meydana getirir.

Bu çemberin bozulması için birilerinin farkında olarak, stresi yönetebilmesi gerekir. Ya da baş edemediğiniz stresi başkasına yansıtın, bu da bir yöntem olabilir mi, ne dersiniz?

Pozitif düşünün
 
Stresten aklınızı kullanarak korunabilirsiniz. Ancak bu cümleden stres sorunu olan insanların akılsız olduğu yargısı varılmamalıdır. Unutmayın, negatif genellemeler sadece zarar verir. Kırmızı ışıkta geçen bir kişi size insanların zalim, umarsız, saygısız olduğunu düşündürebilir. Ancak unutmamak gerekir ki bunu yapan sadece bir kişidir.

Bu durum aslında çok basit bir enerji dengesidir. Eğer sürekli böyle genellemelerle yaşarsak, kendimize ne kadar içinden çıkılmaz bir dünya oluştururuz bir düşünsenize!  Herkes kendi yaptığı ve yaşadığından sorumludur. Kendimizi ne tür duygu ve düşüncelerle doldurursak hayatımızda bu duygu ve düşüncelerden oluşur.
 
Yaşamınızın kontrolünü elinizde tuttuğunuzu hissediyor musunuz?

Hayır. Hissetmek de gerekemez. Ayrıca kim ister ki yaşamı kontrol etmeyi. O zaman, yaşamının pek bir eğlenceli yanı da kalmaz sanırım. Planlar yapmak, projeler geliştirmek, başarılı işlere imza atmak… tüm bunlar için stresi eğlenceli ve motive edici bir araç olarak kullanabiliriz. Stresi kendiniz için eğlenceli bir oyuncağa dönüştürebiliriz. Ancak burada her zaman farkındalık ve kontrol bizde olmalıdır.
 
Yaşadığımız her anın farkında olarak duygu ve düşüncelerimizi kontrol edebiliriz. Beynimizi bizim için çalışan bir ekibe dönüştürerek, stresin sadece yapıcı etkilerinden faydalanabiliriz. Bunun için sadece ve sadece, yaşadığımız her anın farkında olmamız yeterli olacaktır.
 
Huzur ve sağlık dolu bir hayat diliyoruz.

Antropolog Elif Oktav
 
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Stres Hayatımızın Neresinde?
« Yanıtla #27 : 06 Mayıs 2015, 15:27:57 »
Stres Hayatımızın Neresinde?



Yüzme öğrenen bir kişi başlarda korkacak, kaygılanacak, stres yaşayacak ancak öğrendiğinde kendine olan güveni artacak, yeni şeyler öğrenmek isteyecek ve başarma sevinci duyacaktır.

Yapılan araştırmalar stresi sadece insanların yaşamadığını gösteriyor. Çekirgelerin korku- stres anında beslenme düzenlerini değiştirmeleri, babunların kuraklık dönemlerindeki stresle beraber kısırlık yaşamaları; çiçeklerin- bitkilerin rahatsızlık veren ortamlarda ve seslerde verimsiz büyümeleri bunlardan sadece bazıları.

Problem stresin sürekliliğinde

Stres anında vücutta bazı değişimler olur. Soğuk terleme, üşüme, titreme, kalp atışında hızlanma görülebilir. Epinefrin, endorfin gibi bazı hormonlar salgılanır. Bütün bunlar vücudu korumak ve tedbir almak için kişiyi uyarır ve strese karşı koymasına yardım ederler. Lakin kişi zamanında vücudunu normal haline getirmez ve bu değişimleri sürekli halde bırakırsa stresin zararlı etkisiyle karşı karşıya kalacaktır. Bağışıklık sistemi zayıflayacak ve sağlığı tehdit etmeye başlayacaktır. Mide şikâyetleri, kalp rahatsızlıkları, tansiyon, çabuk hastalanma, geç iyileşme, baş ağrıları, depresyon gibi birçok hastalığa davetiye çıkaracaktır.

“Su saf ve temizdir ancak fazlalığı selleri oluşturur, devamlılığı dağları yarar”

Strese çareler

Stresle başaçıkmada stres kaynağının; “sınava girmek” gibi “değişebilir” olduğu durumlarda bilgi toplama, sorun çözme, karar verme, harekete geçme; “vefat” gibi “değişemez” olduğu durumlarda ise kabul etme, uzlaşma, yeni yollar arama gibi başetme yollarını kullanmak daha yararlı olacaktır.

Stresli durumlar neticesinde kişinin sağlıklı ve dayanıklı yollar bulabilmesi beden ve ruh sağlığı (psikolojik sağlık) açısından önemlidir. Bu yollara açılan kapılar aşağıdaki gibi özetlenebilir.

Ayrıca kişinin değişen durumlara karşı esnek yapıda olabilmesi onu yeni yollar keşfetmeye yöneltecektir. Esnek olmaması ise stres durumunda kırılmasına yol açacaktır. Elektrikler kesilince yaptığınız iş yarıda kalabilir. Burada ya katı olup çaresizce ve sıkılmış vaziyette elektriklerin gelmesini beklersiniz ya da mesela çocuğunuzla elektrikler gelinceye kadar mum ışığında gölge oyunu oynarsınız. Buna durumu fırsata çevirebilmek de denebilir.

Düzenli ve yeterli beslenme, düzenli uyku, hareketsiz yaşamdan uzak durma, sanat faaliyetleri(el sanatları), toprakla ve suyla hemhal olma, kitap okuma, tabiat keşifleri, çocuklarla vakit geçirme gibi sayabileceğimiz daha pek çok stres savardan bahsedebiliriz.

El sanatları ile uğraşın strese etkisi

Bir sanat ile uğraşmanın güzel tarafı içinde yaşadığı duyguları sanatına yansıtma imkânı vermesidir. Mesela toprağı ve taşı şekillendiren, hat yazan kişi sanatında kendisini bulur. Sabır gösterir, sakinliği yaşar, rahatsız edici düşüncelerden çok sanatına odaklanır.

Başlangıçta biçimsiz bir taş, işlendikçe güzelleşir ve bir eser halini alır. O şekillenip güzelleştikçe kişinin içindeki biçimsiz duygular ve düşünceler de güzelleşir. Eseri ortaya çıktıkça güven duygusu artar, rahatlar, olumlu bakar, yeni fikirler üretebilir. Böylece yaşamdan gelen muhtemel stres durumlarına yaklaşımı değişir. Stresin yıkıcı etkilerine karşı daha güçlü durabilir.

Sakinleşebileceği sessiz ve rahat bir ortamda teskin olmak, kabul edileceğine inanarak dua etmek, bütün kaynakları kullanıp elinden geleni yaptıktan sonra tevekkül etmek, kendinden daha kötü durumda olanları göz ardı etmeyip hamd ve şükrü unutmamak kişiye güç verir.

Bu değerlerden süzülüp gelen “Hakkımızda hayırlısı olsun”, inşAllah (Allah dilerse) olur”,

”bunda da bir hayır vardır (kötü görünse bile)”, “nasipse gelir Şam’dan Yemen’den nasip değilse ne gelir elden” diyebilmek de stresle başa çıkmada olumlu bakış açısı kazanmaya yardımcı olacaktır.

En çaresiz ve ümitsiz durumlarda her şeyi duyan, her şeyi bilen ve gücü yeten bir kudrete inanmak, sığınmak ve güvenmek o kişiye sakinlik ve huzur verir.

Stres için 5 temel çare

1- Stres oluşturan hadiseyi gerçekçi bir şekilde değerlendirmek: Stres herkeste aynı tesiri oluşturmaz. Bakış açısına göre herkes stresi ve etkilerini farklı şiddette yaşar.

2– Benlik saygısını kaybetmeden değerlendirmek: Kişinin geliştirdiği bazı otomatik düşünceler stresin uzun yaşanmasına sebep olur. Mesela “Ben beceriksizim, hiçbir şeyi iyi yapamıyorum, uyumsuzun biriyim.” düşünceleri acizlik ve çaresizlik düşünceleridir.

3- Mümkün olduğu kadar çok başa çıkma yoluna sahip olmak: Stresi azaltıcı etkiye sahip ne kadar çok bilgi, anlayış, uğraş ve alışkanlığa sahip olunursa stres karşısında o kadar dayanıklı olunabilir.

4- Sosyal çevre desteğinden yardım almak: Kişi kendisini anlatabileceği, göremediği çıkış yollarını görebilen, yalnız olmadığı duygusu verecek komşu, arkadaş, akraba ve aidiyet hissettiği çevresi sayesinde stresten daha kolay kurtulabilir.

5- Manevi değerlerin gücünden istifade etmek: Stresten kurtulmak için olumlu bir bakış açısı geliştirmek gerekiyor.



Osman ERKAN | 01 Mayıs 2015 | http://insanvehayat.com/strest-hayatimizin-neresinde/