Gönderen Konu: ....Sükûten....  (Okunma sayısı 2152 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı setre

  • Moderatör
  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1146
  • Hâzâ Tezülü
....Sükûten....
« : 10 Ekim 2009, 01:22:10 »

Susmak...

Kelimelerin anlamlarını yitirdiği bir vakitte susmak…

Kör kuyulara terk edildiğin bir vakitte,

Haykırışlarını gidenlerin ardı sıra duyuramadığın,

Karanlık bir gecenin esaretinde kaybolduğun bir anda susmak…

Kızgın çöllerde su bulamadığın veya bulamayacağını idrak ettiğin vakitte susmak…

Ufuktaki kızıllığa gark olup ukbanın seherine vardığın bir vakitte susmak…

Mevsimlerin bir birini aratmadığı

Yağmurun ıslatmadığı, güneşinse yakmadığı bir vakitte susmak…

Yıldızların bile kamere meftun olmadığı bir vakitte

Akarsuların denizlere varmadığı, denizlerin ise okyanuslara koşmadığı bir vakitte susmak…

Susmak…

Kalbi fırtınaların dehlizlerinde bir feryada yürüyen hissiyatıma

La havle çekip susmak…

Yetimlerin toza bulanmış saçları okşandığında

Kana bulanmış ellerin tövbeye açıldığında susmak…

Ya leyl üstümüze karanlığını örttüğünde

Herkes kendince kendine döndüğünde

Bir vaveyla kulakları patlatırcasına yükseldiğinde susmak…

Kâğıda yürüyen kelimelerin,

Mateme bürünmüş sözcüklerin,

Dilin mecalsiz ve elin takatsiz kaldığında susmak…

Hüznün nemli caddelerinde yürürken

Herkesin seni terk ettiği ama hüznün terk etmediğinde,

Yalnız kaldığında ve yalnızlığı sevmeye alıştığın da susmak…

Susmak…

Gözyaşlarının kelimelerin manalarını yıkadığı bir saatte susmak

Yürek sevdasının yangınıyla yanmayan bir gönüle sevdayı anlatmadan susmak…

Gidişlerin hicranına bürünmüş bir sabahın ufkunda

Elvedaları dilimizden düşürmemek adına susmak…

Garipliğin sancısının simanda çizildiği bir vakitte susmak…

Ah ve ofların bahçesinde boy verdiği sitemkâr hanenin önünden geçerken susmak…

Bakışların manidarlığından sıyrıldığı bir vakitte susmak…

Gönül kapılarının yüzüne kapandığı ve ikindinin hüznünü yürekte hissettiğinde susmak…

Gecenin karanlıklar Ummanlarında alabora olduğunda,

Yunus’a seslenen Rahmani sesi kulaklarında ağırlamak adına susmak…

Musa’nın Tur-u Sina’daki duasına yürekler çatlatırcasına amin deyip susmak…

Yusuf’un nefsinin karayeline kapılmadığı ve edep meltemiyle arındığı bir vakitte susmak

Yakup’un gözler dağlayan hicranına teselli olacak kelimelerinde,

Yusuf’un kanlı gömleğiyle paramparça olduğu zamanda susmak…

Susmak…

Sevgiliye meftun bulutun sevdası karşısında susmak…

Gafletin elinden Nur_u Dilaranın cemaline savrulan taşların mahcubiyetiyle susmak…

Hicretle ayrılığa mahkum edilen Mekke’nin hicranına bürünerek susmak…

En şerefli ağaç olarak bilinen hutbelerin yoldaşının ardın sıra özlemden kuruduğu anda susmak

Ebu Bekir’in babasını can dostta feda ettiği yarenliğin en yüce mertebesinde,

Ömer’in sevdasına bürünüp, adaletiyle gönülleri fethettiği, bir vakitte

Osman’ın edebiyle melekleri bile hayran bıraktığı

Ali’nin bedeninin küçüklüğüne aldırmadığı, yüreğinin büyüklüğüyle ölüme meydan okuduğu bir vakitte susmak…

Ensar ve Muhacirin gönüllerindeki muhabbetti simalarındaki akse yansıdığı bir anda susmak…

Bilal-i Habeşi’nin Allah BİRDİR sözüne mazhar olduğun saniyede susmak…

Ve Sevgilinin ikliminde dolaşan tüm varlıkların dili kelamından dökülenleri duyduğun anda susmak…

Dildeki savunmaların anlamlarını yitirdiği, uvuzların bir bir dile geldiği bir vakitte susmak…

Dünyalık kelamların varlığının hiçliğe sürüklediği bir gecede susmak…

Söylenmemiş cümlelerin dahi tek ve yegane dinleyicisi olan HAKK’ın huzurunda susmak…

İhlası derinliklerinde saklayan yüreğin konuştuğu bir vakitte

Günahkar bir dilin haykırışına prangalar vurup susmak…

Dünya rıhtımından, ukba okyanusuna

Ilknur Doğanay...

« Son Düzenleme: 10 Ekim 2009, 01:25:06 Gönderen: Ay Işığı »
Hep ertelediğim zaman,bir türlü varamadığım diyardı...