Gönderen Konu: Tasavvuf ve Maneviyat Dünyamız  (Okunma sayısı 106035 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Mürşid-i Kamilin Tabileri
« Yanıtla #45 : 05 Kasım 2008, 11:51:41 »

Mürşid-i kamilin tabileri üç tür.
1-Müridleri
2-Halifeleri
3-Varisi
Mürşide tabi olan herkese mürid denir.
Müridlerin içinde çok ibadet edeni ve dine çok hizmeti ile dikkati çeken, ayrıca çile ve erbeıyn çekerek (40 gün aç karına gece ve gündüz zikir ve ibadetle meşgul olan) kişiler olur.Şeyh, irşat vazifelerinde işte bu kişilerden istifade edebilir.İstifade ettikleri bu yetişkin müridlere “Şeyhin Halifeleri” denir.Bunlar ibadette ve dine hizmette çok ileri mertebededirler.
Şeyh, vefat etmeden önce Resulullah Efendimizin de bulunduğu bir manevi toplantıda yerine bırakacağı halifesinin kim olacağı işaretini alır ve vefat etmeden önce o halifesini yerine “varis” tayin eder.
Diğer halife ve müridler şeyhin vefatından sonra yeni varis-i resule gelerek biat ederler.Buna mecburdurlar.Eğer yeni varis-i resule gelipo biat etmezlerse manevi nispet ve irtiabatları kopar.Ana şebekeden kopmuş su musluklarının susuz kaldığı gibi bunlar da feyizsiz kalırlar.
Tasavvuf tarihine baktığımızda ana şebekeden kopmuş pek çok batıl sisliler görülir.Bunlar günümüze kadar çoğu, babadan oğla geçen birer “silsileyi sulbiyye” olarak feyizsiz tarikat kollarını oluşturmuşlardır.

"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Veliler Ve İlimleri
« Yanıtla #46 : 06 Kasım 2008, 12:22:26 »
İsteyen herkes peygamber olabilir mi veya olabilmiş midir? Şüphesiz ki hayır.Peygamberler, hususi yaratılmış zatlardır ve yine bunların kendilerine mahsus hususi hal ve sıfatları vardır.Allahi Teala Hazretleri,resullerini alalade kullarından değil, hususi olarak yarattığı tam ve mükemmel kullarından gönderir.
Peygamberler söylediklerinden başla şeyler de bilir fakat, onları söylemeğe memur olmadıkları için söylemezler.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) den sonra İslam şeriatını ve İslam nurunu yaymakla vazifeli büyük veliler de böyledir.Onlar da hususi seçilerek gönderilirler.
İsteyen herkes peygamber olamayacağı gibi, isteyen herkes de varis-i Resul olamaz.Bu sebeple Allah`la kulları arasında bir vesile olduğunu kabul eden bir kimsenin, bu vesileyi kendisi gibi alelade bir insan kabul etmesi doğru değildir.Peygamberler günah işlemeyecek şekilde yaratılmıştır.Hakiki varis ve vekilleri de günahtan muhafaza edilirler.Hususi koruma altındadırlar.Fakat tekrar ifade edelim ki, “hakiki” olması şarttır.Eğer bu zatlar, hata ve günah erbabı kimseler olsalardı, yaymak istedikleri şeyler hep hatalı olurdu.
Allah`ın nurunu yaymakla vazifeli bu mübarek zatların adedi her asırda bir, iki veya üçü geçmez,
(Zamanımızda her mahallede bir tane (!) bulunuyor olması ayrı bir bahistir)
Bu zatların vazife yapmadıkları bir zaman ve asır yoktur.İslamiyetin yok olduğunun zannedildiği bir yerde, aynen Resulullah`a gelen şekliyle İslamiyeti “bi iznillah” yeniden diriltirler.
Bu zatların ahlakları tamı tamına Kur`ana uygundur.Sünnet-i Resülullah`dan karınca başı kadar ayrılmazlar.Çalışma ve irşad şekilleri Peygamber Efendimizin (s.a.v) sünneti üzeredir:Kur`anı Kerimi ve Kur`an ilimlerini talim, dini öğretmek ve fertleri irşad.

"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Allah`ın Veli Kullarını Bulmak Nasip İşidir
« Yanıtla #47 : 06 Kasım 2008, 12:23:30 »
Bir kimsenin, bu zatlara karşı içinde beliren bir sevgi,öbür alemde kurtuluşuna vesile olur.Çünkü Peygamberimiz (s.a.v):
-“Kişi sevdiği ile beraberdir.” Buyurmuştur.
Yaşadıkları devirde bu zatları bulmak ve intisap etmek çok zordur ve nasip işidir.Bu sebeple bunlara Silsile-i Kibriti Ahmer (yeryüzünde çok az bulunan kırmızı kükürt taşı) de denmiştir.Bunları, ancak ezelden nasibi olanlar anlayabilirler ve intisap edebilirler.
Hayatlarında iken hemen hepsine ulema-i rüsum (yani maaşlı din alimleri) muhalefet etmişler,aleyhlerinde ileri geri sözler sarf etmişlerdir.Bu Resulullah Efendimizin de, kitap ehli Yahudi ve Hıristyan alimleri tarafında reddedilmesine benzer.Bu kimseler kısa akıllarının almadığı her şeyi ya inkar ederler veya te`vile kalkışırlar.
İyilerle beraber olmak ve hakiki mürşi-i kamili bulup ona bağlanmak için Cenab-ı Hakka yalvarmak, çok dua etmek lazımdır.Abdülkadir Geylani (k.s) Hazretleri bir sohbetinde dinleyenlerine şöyle diyor:
“-Salih zatların peşine takıl.Kimin Salih kimin münafık olduğunu bilemediğin için gece kalk;iki rekat namaz kıl ve ardından şöyle dea et:
“Ya rabbi! Bana Salih kullarını göster.Beni sana getirecek kılavuzu göster.Gözümü sana yakınlık nuru ile nurlandırarak mükemmelleştir.Bana başkalarının gördüklerini anlatan değil, bizzat gürdüklerini haber verecek bir kılavuzu bildir.
Ve yine Abdülkadir Geylani (k.s) Hazretlerinin bir duası da şöyledir:
-“Allahım! Senden, bizi belalara uğratmadan kendine yaklaştırmanı isyitoruz.Bizleri kötülerin şerrinden facirlerin tuzağından koru.Senden bizleri iyi amellere ve ameller de ihlasa muvaffak kılmanı istiyoruz.Amin.”
Ebu`l Hasen Harkani(k.s) Hazretleri de buyuruyor ki:
-“Şu iki kişinin çıkardıkları fitneyi, şeytan bile çıkaramaz:Dünya hırsına sahip alim ve ilimden yoksun sufi.”
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Sünnete Uymayandan Mürşid Olmaz
« Yanıtla #48 : 07 Kasım 2008, 11:25:30 »
Bir gün; Beyezid-i Bestami Hazretlerine yakınları:
-“Efendim, filan yerde büyük bir zat vardır.Fazilet ve keramet sahibi bir velidir.” dediler ve daha başka sözlerle o zatı çok övdüler.Bunun üzerine Beyazıd-i Bestami (k.s) Hazretleri,
-“Madem öyledi, o halde o büyük zatı ziyarete gitmemiz lazım oldu.”buyurdular.Talebelerinden bazıları ile birlikte onun bulunduğu yere geldiler.Beyazıd-i Bestami (k.s) Hazretleri, bildirilen zatın, mescide gitmekte olduğunu ve kıbleye karşı tükürdüğünü gördü.Görüşmekten vazgeçip derhal geri döndü.Sonra o kimse hakkında şöyle buyurdu:
-“Dinin hükümlerini yerine getirmekte,Sünnet-i seniyyeye uymakta ve edebe riayette zayıf birisine, nasıl olur da keramet sahibi denilir.Böyle bir kimsenin,Allahi Tealanın evliyasından olması mümkün degildir.”buyurdu.
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Tenvırul Kulubda
« Yanıtla #49 : 07 Kasım 2008, 11:26:15 »
Tenvırul kulub sahibinin izahına göre ise, hakiki mürşidde bulunması gereken vasıflardan bazıları şunlardır:
1-Mürşidi Kamil şer`i ve dini ilimlere tam vakıf olcak(Cahil kimseden mürşid olmaz.)
2-Kitaba ve sünnete tam uyacak (Kitaba ve sünnete uymayandan mürşid olmaz)
3-Dini yaşayacak.İlim okutacak,ilim okutturacak (İlimle meşgul olmayandan mürşid olmaz.)
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Vesile ve Ma`bud
« Yanıtla #50 : 08 Kasım 2008, 12:11:13 »
Yalnız vesile ayrı, Mabud ayrırdır.Vesileyi mabud kabul etmek küfürdür.Fakat vesileyi Mabud manasında düşünerek ondan uzaklaşmak da nasipsizliktir ve hesapsız güzellilerden mahrumiyettir.Vesile ve vasıtayı uluorta inkar, en büyük vesile ve vasıta, Allah`ın Resulünü (s.a.v), Cebrail Aleyhisselamı ve kur`anı Kerim`i inkardır.Çünkü bunların her üçü de Allah ile kulları arasında vesiledir.Bu hususa aklı ermeyenlerin hiç olmassa sükutu tercih edip susmaları onlar için en doğru yoldur.Meşhur bir sözdür:
                 “Men lem yezuk; vah bilmez yazık”
                   Tatmayan bilemez.Vah yazık!
               

"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Şah Nakşıbend (k.s) Hazretlerinin Gerçek Mürşid Anlayışı
« Yanıtla #51 : 08 Kasım 2008, 12:12:42 »
Muhammed Bahaüddin Şah Nakşıbend (k.s) Hazretleri buyuruyorlar:
-Biz, ilk zamanlar kendimizi aranan, başkalarını da arayan sanırdık.Yanılmışız; şimdi o görüşümüzden dönüyoruz.Gerçek mürşid, Allahü Teala`dır.O, kimin içinde, bu yola karşı bir istek bulursa bize yolluyor.Bize gelince, nasibi neyse, bizim yolumuzdan ona kavuşuyor.
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Ve Bir Dua..
« Yanıtla #52 : 08 Kasım 2008, 12:13:43 »
Ya Rabbi! Son nefesimize kadar (son nefes dahil) bizleri sevgililerin yolundan ayrıma, bize onları sevdir ve bizleri onların kalplerinden düşürme.Nu mübarek zatların şefaatlerine bizleri de nail kıl.Hatalarımızı affet.
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Mürşid-i Kamil Nasıl Aranır?
« Yanıtla #53 : 10 Kasım 2008, 11:43:12 »
Ey hakkı hak olmayanlardan ayırt ederek Allah`ın rızasını talip ve Resululah`ın siyretine Ragıp olan ahpaplar ve kardeşler!Bilmiş olun ki, bir kar ve zarzarar diyarı olan bu dünya alemine gelerek, iman ile müşerref olan ve…
LA İLAHE İLLAllah MUHAMMEDÜN RESULULLAH kelime-i saadetini, dilleri ile takrir ve kalpleriyle tasdik eden kadın ve erkek her mü`min ve muvahiddin, yaratılışının aslında mevcut bulunan ve bu risale-i şerifin baışından sonuna kadar zikrolunan ilahi feyizler ve ihsanlar; her birinin alınlarında gizli yazı ile yazılmıştır ki, aşıklar ve sadıklar yolu yordamı ve sıratiyle kulluk görevlerini yerine getirmeye gayret ve himmet ederlerse, Cenab-ı vahib-ül ataya mutlaka ihsan buyurur ve mahrum bırakmaz.Sen itikadını buna bağlı ve kapıcısı olduğun Allah`ın hazinesi olan kalp kapısını; arzu, hırs,şehvet ve muhabbet gibi şeytanın bayağı ve aşağılık askerlerine karşı koru ve onları içeriye bırakma;Bir taraftan da, bir mürşid-i kamil bulup elinden tutmaya çalış! Zira, delilsiz yola çıkmak ve yolu bulmak; geceleyin bilinmeyen bir yola ışıksız ve yanlız gitmek gibidir.Gittiği yeri görmez, bastığı yeri bilmez.Önünde bir hendek mi, yoksa uçurumu var fark edemez.Bu suretle yola çıkanların, tehlikeye düşmelerinde korkulur.Fakat, mürşid-i kamil gidip gelimiştir.O yolların hatalarını ve tehlikelerini görüp anlamıştır.Dalalet ettiği müridini, o yollardan kolaylıkla geçiririr.
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Mürşid-i Kamil Nasıl bulunur? Nasıl tanınır?
« Yanıtla #54 : 10 Kasım 2008, 11:44:15 »
-Bu zamanda, öyle mürşid-i kamil nerede bulunur? Bilinmesi ve bulunması gayet zor ve kıymetli olan bir şey, diyecek olursan bu itarazın bir bakıma yerindedir.
Fakat, insaf ile düşünür ve insaf ile hakkı teslim edersen, nefsin hile ve oyunu bu sözünde açıkca görünmektedir.Öyle anlaşılıyor ki, mürşid-i kamil aramak hususunda noksanlık yine sendedir.Eğer; sen tetik ve uyanık bulunur,sözünde sadık olursan, Cenab-ı Feyyaz-ı mutlak, sıdk-u hulus ile yolunu arayan kulunu haşa sümme haşa mahrım bırkamaz.Sen, dogrulukla onu ararken, bakarsın, o seni elinden tutuverir.
-Nişanı yok, alameti belli değil; mürşid-i kamil olduğunu nasıl bileyim? dersen, alameti pek çoktur.Fakat, sana söyleyeceğim 3 husus kafi gelecektir.İyi dinle ve belle:
          1-Huzurna vardığın zaman, bütün gamın kederin gider.İçinde bir ferahlık ve muhabbet uyanır.
           2-Meclisinden ayrılmayı istemesin.Birer inci tanesi gibi söylediği her sözden, şevkin ve muhabbetin artar.
          3-Ziyaretine gelen herkes, büyük veya küçük , genç veya ihtiyar, hatta devlet reisi bile olsa, elini öpmeğe mecbur ve hayır duasını niyaz ile mesrur olurlar.
İşte bu 3 vasfı nefsinde toplayan zat-ı şerifin bütün hareketleri, davranışalrı, durumu, tutumu, Resulullah`ın siyretidir.Bu üç işaret ve alamet; riyasız, gösterişsiz hangi zatta görülür ve bilinirse hiç durma, hemen git, teslim-i külli ile teslim ol! Ölü yıkayacının elindeki ölü gibi, emrettiği yerde dur, her emrine uy, hizmetlerini ve emirlerini kendine nimet bil,emirleri gereğince hizmetinde ol.
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Sahte mürşidler kimlerdir?
« Yanıtla #55 : 10 Kasım 2008, 11:45:04 »
Ancak, dikkat edilecek çok mühim bir husus vardır:
Babadan kalmış veya bir fırsatını ve sırasını bulup gelir kaynağı yapmak maksadıyla bir dergah ele geçirmiş kimseler vardır.Bunlar,ehlullah kisvesine bürünürler.Tasavvufa dair bvazı kitap ve risaleleri okurlar ve ariflik iddiasıyla ortaya çıkıp:
-Biz de şeyhiz! Diyerek sözüm ona meşihat makamında bulunur ve irşada başlarlar,amma irşad nedir bilmez, bildiğide yanıldığına değmez.Bu gibi kimseler, tıpkı körler gibidirler.Bunların müridleri de kör olurlar.İki kör, yola nasıl gidebilirler?Önünde sonunda, bunların bir tehlike uçurumuna düşmelerinden korkulur.
Bir başka güruh daha vardır:
-Şeriat, zahir halidir.Bizim yolumuz batındır.Gusül, abdest, namaz, ve oruç ebrar işidir.Onlar; cennet, huri, gılman ve diğer nimetler ile cennet sefaları için çalışırlar.Bizim ise, guslümüz ezelidir.Abdestimiz de o zaman alınmış, namaz ve orucumuz da ozaman ede olunmuştur.Biz, cemal aşıkıyız.Bizim, cennetle cehennemle işimiz yoktur, diyerek ve Allah korusun, buna benzer yerli yersiz sözler söyleyerek:
Biz, daim huzurda oluruz, derler.Her türlü menhiyatı, mübah derecesinde işlerler.Sakın, sakın bu gibilerden, ırak olmak, hakka yakın olmaktır.Hatta, meclislerinde bile bulunmamak lazımdır, elzemdir.Bu gibiler, yani bu amelde, bu kavilde ve bu fiilde bulunanlar, insan pisliğine batmışlardır.Yanlarına varana bulaşır, hiç olmassa fena kokuları ulaşır.
Bu gibi kimselerden son derece çekinmek ve sakınmak lazımdır.Kadın veya erkek her mü`minin alnında gizli yazı ile yazılmış bulunan ilahi feyizler ve sonsuz ihsanlar, ki maye-i Muhammedi ve siyret-i Ahmedidir.Böyle herkese şamil ve Allahu teala`nın ihsanı olan nimetler, layık ve reva mıdır ki, gafletle kaybedilsin?
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Mürşid-i Kamilden İnabe Nasıl Alınır?
« Yanıtla #56 : 11 Kasım 2008, 11:43:12 »
Bu önemli noktaya dikkat ve ibret gözü ile bakan aşık ve sadık, yukarıda üç işaret ve alametini saydığımız mürşid-i kamili bulur bulmaz, şüphe ve tereddüde düşerek fırsatı kaçırmadan, edep ve terbiye ile huzruna varmalı, mübarek ellerinden öpmeli ve bendeliğe kabulünü rica ve niyaz eylemeledir.Bunun için de, Allah rızasından gayrı bütün istekleri içinden çıkarmalı, gönlünü Allah rızasına bağlayarak saf ve temiz bir kalb ile huzurda emir işaretlerini beklemelidir.Mürşidin emirlerini hiç düşünmeden kuşkuya düşmeden kabul etmeli, kuşku uyandıracak sözler söylememeli, müteveccih bulunmamalıdır.
Kalpleri dilediği gibi kullanan mürşid, huzurunda bulunan müridin kalbine nazır olur ve bir dakika geçer geçmez, ne zuhur ederse o suretle inabe verilir.Eğer, danışmaya muktedir değilse, müride o gece istihare tenbih eder ve kendisi de aynı gece Resulullah`a teveccüh buyurup:
-Ya Resulullah! Şu isimde bir ümmetin, inabe ister.Kendine istihare ısmarladım, deyip her ne suretle ihsan buyururlar ise, ona göre inabe verir.
Mürşitte, bu ikisine de kudret yoksa, müride ısmarladığı gibi, kendisi de aynı gece istihare edip, ne gibi bir emir ve işaret zuhur ederse, ona göre inabe verir.
Bundan sonra inabe vereceği müridi dizinin dibine oturtur.Kendisine önce teveccühü tarif eder ve alnınu, müridin alnına verip 10-15 dakika kadar teveccüh eder.Sonra, müridin sağ elini, kendi sağ eline alarak beş şart üzerine emir buyurur.
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
İnabe Alan Salike Teklif Olunan 5 Şart Nedir?
« Yanıtla #57 : 11 Kasım 2008, 11:44:16 »
1-Abdeste devam etmek.
2-Farz olan namazları terk etmeyerek vakit ve zamanı ile ede etmek
3-Kazaya kalmış namaz ve orucu varsa, onları da tekmilen eda etmek
4-Yalan söylemekten ve dedikodu etmekten son derece çekinmek ve sakınmak
5-Hiç kimsenin aleyhinde olmayıp, kendi kusurlarının affı niyazı ile meşgul bulunmak.
Bundan sonra, müridin kabiliyet ve tecellisi neyi gerektiriyorsa, Fethiyye evradı, istiğfar, salat-ü selam veya ism-i celal`den haline göre verir ve:
MANASI: Muhakkak ki, sana biat edenler gerçekte Allahü Tealaya bi`at etmişlerdir.Allah`ın eli, onların elleri üstündedir.Kim ahdini ve bi`atini bozarsa, vebali mefssine racidir.Kim, Allahü Tealaya olan ahdine ve bi, atine vefa ederse, Allah da ona pek büyük bir ecir verecektir; ayet-i kerimesini okuyarak fatiha buyururlar.

"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Salikin İlk Günleri Nasıl Geçmelidir?
« Yanıtla #58 : 12 Kasım 2008, 13:45:41 »
Bundan sonra müride lazım olan, bu ahde ve sözleşmeye kuvvetle sarılmak ve sabit kadem olmaktır.Bu ahdi bozmamaya son derece dikkat ve ihtimam göstermek şarttır.Zira, en küçük gevşeklik ve savsaklamak, ahdin bozulmasına sebep olur.
Yukarıda anlatıldığı şekilde, salik icazet ve inabe aldıktan sonra, b,lmiş olsun ki, ahdedip söz verdiği beş şartı tam ve eksiksiz yerine getirmeğe son derece dikkat etmeli ve bir gün bile geciktirmeden edasına gayrette kusur göstermemeli, farz namazları mümkün olduğu kadar cemaatle kılmaya çalışmalı, ayrıca sünnet üzere nafile namazları da geri bırakmamalıdır.Teheccüt namazı, iştirak namazı, duha namazı ve tahiyyet`ül mescit, abdest aldıktan sonra kılınan namaz ve evvabin namazı gibi namazlardan, mürşidi hangisini emretmişse, tam ve eksiksiz eda etmeli, emrolunanlardan hiç birisini geri bırakmamalı, zaruret dolayısyla herhangi birisini kaçırırsa, ilk fırsatta edasına itina etmelidir.Unutmamalıdır ki, nafile namazlar hakka yakınlaştırmayı kolaylaştırdığından, devamlı olarak kılınmalıdır.
Eğer, kendisine Fethiyye evradı verilmişse, sabah namazını kıldıktan sonra, her gün okumalı ve mürşidinin icazeti olan istiğfar, salavat-ı şerife, tevhid-i şerif ve ism-i celal şerifi de, gecenin son üçte biri içinde, teheccüd namazı vaktinde okumalıdır ki efdal olan budur.İşrak namazından veya ikindi namazından sonra da efdal vakitlerdir.Kendisne, hangisi kolay ve uygun gelirse, tenha bir yerde kıbleye yönelerek oturmalı, üç ihlas ve bir fatiha şerif okuduktan ve sevabını önce Sahib-i şeriat sallAllahü aleyhi ve selem efendimiz hazretlerinin,şebeke-i muattaralarına hediye eyledikten ve bu arada bütün enbiya-i izam ve resuül-u kiram hazeratının mübarek ruhlarına, cihar yar-ı Güzin ve diğer sahabe-i kiram, tabi`in ve taba`i tabiin ve eimme-i müçtehidiyn rıdavanullahi teala aleyhim ecmaiyn efendilerimizin ruhlarına ve bütün ehlullah kaddesAllahü teala esrarğhğm hazeratının mübarek ruhlarına ve gelmiş geçmiş bütün mü`min kardeşlerinin aziz ruhlarına hediye etmeli ve daha sonra da ölümü düşünmelidir.
Ölümü düşünmek demek şudur:
Kendisi hastalanmış ve son nefesine gelmiştir.Malından, mülkünden, evlat ve akrabasından artık hiçbir hayır ve fayda beklenemez.Hepsini bırakıp gidecektir.Sayılı nefesleri tükenince, kendisini ölü yıkayacasına teslim edecekler, teçhiz ve tekfin edecekler, tabuta koyarak, cenaze namazını kılacaklar,sonra da kabire görütürüp yerleştirecekler, üzerine toprak atıp herkes birer tarafa dağılacaklardır.Allahü Tealadan başka hiç bşr şeyin sebatı olmadığını böylece bilmeli ve icazet aldığı gün, mürşidinin huzurunda nasıl edepli olmuşsa, aynı edeple ve guya mürşidinin huzurunda imiş gibi verilen dersi okumaya başlamalı, hayırdan ve şerden hatırına hiç bir şey getirmemeli, kendisine herhangi bir mana veya başka bir zuhurat olursa, onu mürşidinden başka hiç kimseye söylememelidir.Eğer mürşidi izin vermişse, ancak izin verdiği kimseye söyleyebilir ki, bu hususta TEVECCÜH VE RABITA bölümünde ayrıca bilgi sunulacaktır.
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Mürşid-i Kamil Ve Mürid (1.bölüm)
« Yanıtla #59 : 13 Kasım 2008, 11:27:03 »
Mürşid-i Kamil ile Mürid Arasındaki Münasebetlerde Bilinmesi Ve Bellenmesi Gereken İncelikler Nelerdir?
Salik, bir mürşid-i kamilin mübarek elini tutp, hizmetine girdiği ve emirlerini yerine getirmek için canla ve başla çalışmaya başladığı gün, anasından doğup dünyaya yeni gelmiş gibidir.Artık, mürşidi onun manevi babasıdır ve ilahi feyzin memesini ağzına vererek ona ilahi feyzi emzirmeğe başlar ve müridini Allahü Tealanın rızasına varacak yola ulaştırır.
Ancak, müridin kabiliyet ve irfanı ve teslimiyeti bakımından, bazısı kısa zamanda, bazısı da aradan uzun zaman geçtikten sonra erginlik çağına girer ki , manevi babası olan mürşid-i kamil, sanki sonsuz ve hesapsız mücevherlere malik imiş gibi, müridine haline göre biraz mücevher ihsan ederek, kendisine ilahi feyzin ticaretini gösterir.Eğer, mürit bunun değerini bilmeyerek sermayaden ziyan ederse, hepsini elinden alır ve bir zaman böylece gezdirir.Daha sonra, biraz mücevher daha ihsan eder.Bu defa da sermayaden ziyan edecek olursa, tekrar elinden alır ve onun terbiyeye muhtaç olduğunu anlayarak terbiye kapılarını açar.
Mürid, verileni kaybetmeyerek kıymetini bilir ve ticaretinde başarı gösterirse, o zaman biraz daha ihsan eder ve onu alışverişe başlatır.Yani, sülükün başlangıcını ihsan eder.Salik, bu ihsanları kaybetmeyerek ilerledikçe daha fazlasını ihsan buyurur.O Kadar ki, salik o mücevherler içinde garkolur.
Böylelikle, salik erginlik çağına girmiş ve erginliğini ispat ederek manevi babasının güvenini kazanmış olacağından, mürşidi bütün mücevherleri kendisine ihsan eder ve alış-veriş usullerini de gösterir ve öğretir.
Bu dönemde; müridin, mürşidinin himmetiyle kendisine ihsan olunan mücevherleri kaybetmemesi, gayet sağlam bir altın sandığa koyarak muhafaza etmesi gerekir.Knedi kendine:
-Gerek bu sandıkta bulunanlar ve gerekse bütün diğer malik olduğum şeylerin hepsi, bana mürşidimin ihsanıdır.Bu fakir. Müflis bir biçareyim, diyerek hizmetlerini ve emirlerini yerine getirmeye evvelkinden fazla çalışmalı, rızasını ve duasını almalı, kendisine emanet olunan şeylerin zerresini bile kaybetmemeye gayret etmelidir.
Böyle bir dikkat ve gayret içinde bulunan müride, mürşidinin himmetiyle SEYR-İ FİLLAH tan nihayetsiz derecelere ulaşmak ihsan olunacağına, asla şüphe edilmemelidir.

"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"