Gönderen Konu: Terbiye Tarlası  (Okunma sayısı 2683 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Terbiye Tarlası
« : 30 Eylül 2014, 10:50:25 »

Terbiye Tarlası


Eskiden kendisinden terbiye alınan kimse için terbiyesinden terbiye satın almak deyimi söylenirmiş. Mazinin “terbiyesini” almak bedava iken “eğitim” bu topraklarda çok pahalıya mal oldu.

Maksat mideyi doldurmak değil, ikram esnasında gönülleri edibane sözler ile beslemekti. Nimete nankörlük olmasın ama, geçen davet edildiğim bir yerde loş ışığa denk getirilip terbiyesiz bir köfte yedim, köfte miydi yoksa çamur muydu belli değil. Sıcak lavaşın yanında tereyağı ile verilen deri çökeleği ve akabinde sunulan tavuk da iyi terbiye edilememişti. Çökelekten çok deri tadı kaldı ağzımda. Çekişte ‘tuzla terbiye edilmiş yeşil zeytin’ ise daha acıydı, tam olmamıştı.”

Muallim Bey’in, davet edildiği öğrenci velisinin evindeki yemek ile alakalı intibası bu minvaldeydi. İyi bir gurme/ tatbilir olan Muallim’in et ve yemek hususunda terbiye mevzusuna bu derece dikkat etmesine hicabımdan menekşe misali, boynumu büktüm. Lakin Muallim Bey’in beni, yemekte, tavuk terbiyesinde sos için kullanması hoş da, eğitim/maarif sahasında ismimi zikretmemesi ise hüzünlendiriyordu. Asıl yerim eğitim dünyası iken kendimi mutfakta baharatların, sebzelerin arasında söylenirken buluyordum. Muallim Bey’e hatırlatırım ki, bu kadar dar manalı bir kelime değildim. Modern zamanlarda görgü diye tesmiye edilen, baştan aşağıya edep ile kuşanmış, dili, gönlü, davranışı, ruhu kemale erdiren akıllı uslu bir kelimeyim ben; terbiyeyim.

İnsanlar sadece karnını doyururken bir lezzet almak için söylememeliydi beni. Bu yemek vesilesi ile Muallim Bey’e kendimi anlatmalıydım. Adab-ı muaşeret, hüsn-i ahlak noktasında ruhun, nefsin dizginlenmesi için, eğitimin hakiki manasında icrası için bana ihtiyaçlarının olduğunu biliyordum. Öğretmen-öğrenci-veli, hepsi iyi bir neslin yetiştirilemediğinin, sadece eğitimin/bilmenin insanı insan yapmadığının, bir şeylerin eksik olduğunun farkına varmışlardı.

Daha eğitim-öğretim kelimesi, tedavülde yok iken maarif dünyasında bizim adımız tavuk terbiyesi ile değil, talim ve terbiye diye ad alıp, nam salmıştı. Talimden söz açılmışken hangi manalara geldiğime lugatten baksak daha isabetli olurdu: 1. Besleyip yetiştirme, büyütme. 2. ilim ve edeb öğretme, te’dîb, talim, tehzîb-i ahlâk: Kızına asıl terbiye verecek vâlidesidir; çocuk ilk terbiyeyi ailesinden görür. 3. Alıştırma, ülfet ettirme, te’nîs, talim: Ayıyı, maymunu terbiye ederler, terbiye olmuş at. 4. Edeb öğrenmesine medâr olmak üzere hafif sûrette ceza verme, te’dîb 5. Bazı yemeklere yumurta ve limon yahut sirke ve salça vesaire ilâvesiyle lezzet verilmesi, soslanması: Çorbayı, pilici, yahniyi terbiye etmek.
Aslımı sorarsanız Arapça rab kökünden tefil babına nakledilerek mastar halinde gelirim. Manam: Büyütmek, yetiştirmek. Muallim Bey, daha teferruatlı anlatmak isterim. insanın zihni, kalbi bir tarladır ki orada iyi de kötü de yetişmeye imkan bulur. Lakin bu tarla kötü şeylerden temizlenmez, terbiye edilmezse karmaşa bir hayat ortaya çıkar. Terbiye tarlası ise ‘eğitim’ kelimesi ile talan edilmiştir. Zira eğitim kelimesi dil inkılabında Divanü Lügati’t-Türk’ten benim yerime devşirilmiştir. Etimolojik olarak da eğitim, iğdiş ile aynı kökten gelmiş, eğdişmek, eğitmek ve eğitim şeklinde terbiye tarlasına kurulmuş ve bu tarlayı kurutmuş.

Mualim Bey, eskiden terbiyeden mahrum olanlara, görgüsüz kimseler için terbiye fukarası denilirmiş. Siz de zamanımızda böyle insanları müşahede etmişsinizdir. Diyeceğim o ki başımızda hakiki manada mürebbi eksikliği var. Eskiden kendisinden terbiye alınan kimse için terbiyesinden terbiye satın almak deyimi söylenirmiş. Mazinin terbiyesini almak bedava iken eğitim bu topraklarda çok pahalıya mal oldu.

Şimdi sen iyi ahlak sahibi olmayan, terbiyeden mahrum büyüyen öğrenicilerden dert yanıp, onlar için üzülüyorsun. Bazen ‘Bu gidiş nereye?’ diye de ders esnasında masaya kolunu dayayıp kara kara düşünüyorsun. işte ben de diyorum ki daha bir asırlık olan ve devamlı değiştirilen eğitim sisteminden önce ne vardı? Merak et, araştır, soruştur. Talim ve terbiye gibi iki tane kelime sana maarif dünyasında çok güzel sistemli bir kapı aralayacaktır.

Arapça bir lügatte, araba beygirinin dizginine de terbiye ismi verilirmiş. Şimdi söyle, nefsi dizginlemeden, terbiye etmeden, ancak öyle bir terbiye ki, Rab’den iştikak eden Rabbanî bir terbiye olmadan tesirli, isabetli ve sistemli bir eğitim tarlası kurmak ve bu tarladan bereketli bir hasat mümkün mü? Cevabını yemekten sonra çay içerken bir tefekkür et, derim.


Ümit YÜKSEL | 09 Eylül 2014 | http://insanvehayat.com/terbiye-tarlasi/