Gönderen Konu: Ehl-i Kitab'a Kız Vermemek Adaletsizlik mi?  (Okunma sayısı 3102 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı yurt2

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 118
Ehl-i Kitab'a Kız Vermemek Adaletsizlik mi?
« : 30 Aralık 2012, 03:24:01 »

HAMiDULLAH-BAiDULLAH

Dalalet kumkuması

1- Her şeyden evvel eserine “İslâm Peygamberi” adını koymakla bütün zaman ve mekânın ve
topyekün kainatın efendisine, tek Peygamberine âdeta mahdut bir saha, muayyen bir daire çizen, onu
birdenbire göze çarpmayacak ekilde dar bir tefrik ve tahsis çemberi içine alan ve böylece en azılı
slâm dümanlarından Hollandalı müsterik Doktor (Duzi) azıyla konuan...
2- İslâmın o da hatır için, orta seviyeyi hedef tutturucu bir din olduunu kaydeden ve dolayısıyle
yüksek seviyeye mahsus olmadıı hissini sinsice veren (s. 14)…
3- ç ve dı bütün ilimlerin sahibine, Suriye Hıristiyanlarından din bilgisi almı olmayı yakıtıran (s.
21)…
4- Nebilii, nebiliin meydana geliini basit dünya sâiklerine ve toprak üstü sebeplere balıyan (s.
25-29)…
5- Çölde sütkardei küçük kızın omuzunu, hayat boyu iz kalacak ekilde ısırdıını yazan (s. 40)…
6- Rahip Bahîra Vak’asında “istihfaf mevzuu 9 yaında bir çocuun simasında” nebilik alameti
bulunamayacaını ve buna inanmanın “safdillik” olacaını öne süren (s. 46)…
7- “Çocukluunda puta bir esmer koyun hediye ettiine” ait bir rivâyeti kaydedebilen (s. 47)…
8- Allah’ın sevgilisi ve insanolunun en güzelini düztaban diye vasfeden (s. 55)…
9- Vahy ânındaki esrarlı tecellileri “onların ifadesine göre” kaydiyle kendi kanaatinden uzakta tutan
ve bu uslûpla üpheli gösteren (s. 66)…
10- Bir tecellinin eytani mi melekî mi olduunu tahkik mevzuunda “melekse çekilir gider,
eytansa kalır seyreder” gibilerden ilk zevceleri mübarek Hazret-i Hatice ile aralarında edep dıı
sahneler îma etmeye kadar varan (s. 69)…
11- Buda’yı Peygamber sayan (s. 69)…
12- lk müslümanları ahsî yakınlık ve menfaat sebebiyle imana gelmi farzeden (s. 72)…
13- Şakk-ül Kamer vesilesiyle mucizeyi bıyık altından alaya alan ve kendisini dışarıda bırakıcı
şekilde nakillere başlıyan (s. 82)…
14- Bazı müminlere mucizelerinden ziyade menfaat teminiyle tesir ettii gibi bir hükmü dile
getirebilen(s. 83)…
15- Miraç mu’cizesini sadece rûhi bir hal sayan ve rûhânî-cismânî, rûh ve madde bu miracı kabul
etmeyen(s. 92)…
16- Dünyamız küre eklinde olduuna ve bir tarafında baa isabet eden gök, mukabil tarafında
aynı adamın ayaı istikametine dütüüne göre Ar’ı tepede aramanın imkânsız olduunu söyleyecek
kadar ebleh ve iptidai bir mantık kullanan ve büyük münhanilerle büyük müstevilerin iç içe olduuna ve
birletiine dair yeni fizikten ve (Ayntan) dan bile haberi bulunmıyan ve slâm da Allah’a mekân
tahsisi olmadıını bilmemezlikten gelip Mirac’ı Allah’a mekân tayin etmi olmak gibi gösteren (s. 92)…
17- İslâm’dan önce Kudüs’te mescid bulunmadıını iddia edecek kadar cehâlete düen, hattâ
Kur’ân-ı bile yalanlamaya kadar giden (s. 93)…
18- “Tedavi için sadece tükürüü vardı...” lâfını edebilen (s.106)…
19- Eserini batan baa kuru aklın en âdîsi ve bizzat akılla iflas ettirilmii üzerine bina eden ve
onun önsözünde Fransızlardan gördüü misafirperverlie muKâbele için yazdıını, yani kiliseyi
memnun edebilmek çabasında bulunduunu itiraf eden…
Evet bütün bunları eyliyen, dinden imandan, aklın iç yüzünden, felsefeden, Dou ve Batı
Muhasebesinden ve her idrak fakültesinden yoksun bir bedbahtın slâm ,âlim ve mütefekkiri diye
piyasaya sürülmesinden ve bugünedek bir fikir ve itikat jandarması marifetiyle durdurulmu
olmasından büyük felaket düünülemez.
Ayrıca bu adamın bir zamanlar 6000 lira aylıkla Sıddık Sami Onar nam kii tarafından Üniversite
(konferansiye) tayin edilmi, yani (Makaryos) dan beter bir kii marifetiyle slâm hakikatlerini
göstermeye memur kılınmı olması, islâmiyeti göstermek deil, gömmekten baka bir ey olmayan
gayeyi açıkça belirtir.
Din simsarları bunları basa dursun...
N.F. Kısakürek
(Türkiye’nin Manzarası’ndan)


Mi’RAC VE HAMiDULLAH

Mr.Prof.Hamidullah, A.Ü. islâmî ilimler fakültesinde MiRAC ile ilgili bir seminer veriyor. Seminere
katılanlar arasında Dr. Zeki Çıkman isimli bilgili bir müslüman bulunmaktadır. Dr. Zeki Çıkman, din
gayretinin verdigi cesaretle Mösyö Hamidullah‘a bazı sorular tevcih ediyor. Konusma münazara seklini aliyor
50 dakika süren münazara sonunda, Dr. Zeki Çıkman’ın aklî ve naklî delilleri karsısında
sahitlerin huzurunda Mösyö Hamidullah “Ben böyle düsünüyorum, kanaatim budur. Bu benim sahsi
anlayısımdır.” demek mecburiyetinde kalıyor. Konusmalar teyple tespit edilmis.
Yüksek islâm Enstitüsünün degerli hocalarından Ahmed Davutoglu kitaba takriz yazmıs.
Davudoglu Hoca, takrizinde Prof. Hamidullah’ın paslı silsilenin (din tahripçilerin ) son halkalarından
biri olduu, onun Peygamber aleyhisselâm hakkında yazdıgı kitaplarında Kur’ân-ı kerîmin Cebrâil
aleyhisselâm vasıtasıyle indirildigine dair yani vahy mahsulü olduguna dair bir isaret bulunmadıgını
kaydettikten sonra, talebelik yaptıgı Mısır’da çok reformcu gördügünü, bu bakımdan Mr. Hamidullaha
sasmadıgını, fakat onu bir din yetkilisi gibi kabul ederek Türkiye’de fesat tohumu ekmesine müsâade
edenlere sasıp kaldıını zikretmektedir.
ikinci takrizi yazan eski Erzurum müftüsü Osman Bektas Hoca ise kitabın müellifini takdir ve
tebrik ederek bu kıymetli eseri okuyuculara tavsiyede bulunuyor.
Kitabın önsözünde kati hüccetlere dayanılarak “Cumhur-i selef ile halefin itikadına göre Mi’RAC’ın
Rûh ve ceset ile birlikte vâki oldugu, Mescid-i Harâmdan Mescid-i Aksaya seyahatın Kur’ân-ı Kerîmle
sâbit oldugundan, Mi’rac’ın bu kadarına inanmıyanın kâfir oldugu” isbat ediliyor.
Mu’cizelerin hiç birine inanmıyan Mr. Hamidullah’ın Mi’RAC mevzuunda kıvırtarak nasıl inkar ettigi
10 madde halinde sıralanarak gerekli cevaplar verilmitir.
Kitabın tanzim sırasına göre, Mösyö Hamidullah’ın sakat görüleri ile buna verilen ilmî cevapların
kısa bir özetini asasıya çıkararak okuyuculara sunuyoruz.
1- “ Uzaktaki Mescid-in Kudüs’te oldugu düsünülemez. Zira Kur’ân-ı kerîm’in inzal edildigi
devirde Kudüs’te mescid yoktu” diyor Mösyö Hamidullah.
Buna Buhârî ile müslim’in müttefikan bildirdigi bir hadîs-i erîfle cevap veriliyor. Mescid-i Aksa’nın
Mescid-i Harâm’dan 40 yıl sonra yapıldıı belgeleniyor.
Prof. Hamidullah, tenakuzlu iki ifade zırvalıyor: “Peygamberimiz Mi’RAC’tan inerken yerdeki
Mescid-i Aksa’ya ugramıstır ve soranlara da burayı tarif etmistir”.
Bu sözü nakzeden ifadesi:”Peygamberimiz demedi ki, orada söyle bir mescid var idi, söyle bir
ma’bed ve söyle bir binadır demedi.”
Bu sözlerinde Sahih-i Buhârî’deki bir hadîs-i serîfte cevap veriliyor:
“Mescid-i Aksa’ya sefer ettigimi söyledigimde, Kureys beni yalanlayınca Hicir’de ayakta durdum.
Müteakiben Allah bana ,Beyt-i Makdis’i ile gözümün arasındaki mesafeyi kaldırdı da (denemek için ne
sordularsa) Mescid-i Aksa’ya bakarak onun nisanelerinden Kureys’e haber vermeye basladım.”
Aynı husus, Sahih-i Müslim’deki baska bir hadîs-i serîfte perçinleniyor.
Sahih-i Buhârî’deki baska bir hadîs-i serîf naklediliyor:
“Kureys, Mescid-i Aksa’nın kaç kapısı var diye sormuslardı.Halbuki ben Kudüs Mescid-inin
kapısını saymamıstım. Fakat karsimda mescid tecelli edince ona bakmaya ve kapıları birer birer
saymaya basladım.”
Buhârî ve Müslim’deki baska bir Hadîs-i serîften bahsedilerek Hazret-i Ebû Bekir’e SIDDÎK
denilmesinin hikmeti belirtiyor. Müsriklerin sorularına “O söylemisse dosrudur.” sözü naklediliyor. Hz
Ebû Bekir’in daha önce Mescid-i Aksayı gidip gördüünü, Peygamber aleyhisselâmın Mi’racı tekrar
anlatırken “dogru söylüyorsun ya ResûlAllah” diye tasdik ettigi, hadîs-i serîfte ispatlanıyor.
2- “iki Mescid-i Aksa vardır: Biri yerde, dieri gökte. nerken yerdekine ugramıstır.
Soranlara da burayı tarif etmistir. Gökteki bir Mescid-i Aksa’nın Mi’racın mahalli olmasını tercih
ederim.” diyor, Mösy Hamidullah.
Bu zırvaya da basta dört büyük mâm olmak üzere Cumhur-i selef ve halefin Mescid-i Aksa’dan
murat Kudüs’teki Mesciddir diye sözbirliinde bulundukları belgelere dayanarak cevaplandırılıyor.
Peygamber aleyhisselâm yıldızlara bakarak Kudüs ve Kâbe’nin yönünü kıble ciheti olarak tespit
ettigini söylüyor Mösyö Hamidullah.
Âyet-i kerîme ile sabit vahyi inkar sadedindeki bu ifade de “Medine’de iken bir ikindi namazında
kıble âyeti geliyor, tahiyyattan kalkıldıktan sonra namaz bozulmadan Mescid-i Aksa’dan Kâbe’ye dogru
dönülüyor” seklinde vesikalarla ispatlanıyor.
3- “Peygamberimiz ticaret maksadıyle, nübüvvetten önce Kudüs’ü iki defa görmütür.
Kudüs’ü soranlara tarif etmisse bunun mu’cizelikle ne alakâsı vardır?” diyor Mösyö
Hamidullah.
Bu zırvaya da Sahih-i Buhârî’deki bir hadîs-i serîfte cevap veriliyor: “Kudüs’le benim aramdaki
mesafe ortadan kalktı ve ben Mescid-i Aksa’ya bakarak ne soruyorlarsa cevap veriyordum.”
Mösyö Hamidullah’a vesikalar sunuldugu halde yukarıdaki iddiasına ayak diremesinin üç tehlikeyi
ima ettigi belirtiliyor:
a- Peygamber aleyhisselâm “aradaki mesafe ortadan kaldırıldı” demekle hâsâ yalan söylemis
oluyor.
b- Buhârî ve Müslim’deki bu husustaki sahih hadîs-i serîfleri inkar etmi oluyor.
c- Yahut Peygamber aleyhisselâm daha önce gördügü bu yeri hafızasında canlandırarak tarif etti
demek istiyor:
Eer Hamidullah’ın dedigi gibi Peygamber aleyhisselâm Kudüs’ü görmüs olsaydı, mürikler bunu
bilecekleri için böyle bir sorunun sorulmasının yersiz ve gereksiz olacagı belirtiliyor.
Mescid-i Aksa’yı ziyaret etmesini MU’CiZE olarak deil de basit bir seyahat hatırası olarak kabul
etmek Hamidullah gibi Mösyölere has bir inanıstır.
4- “Allah, zaman ve mekândan münezzeh olduguna göre onunla konumak için bir yere
gitmeye lüzum var mı? Rûhunda bir binite ihtiyacı vardır.” diyor, Mösyö Hamidullah.
Cevap olarak, Peygamber aleyhisselâmı, islâmın kerih gördügü madde aleminden alıp âyetlerini
göstermek ve kendisini alemlere nian olarak temsil için daha temiz alemi-emirde “Kâbe –kavseyn” de
bizatihi görüstü.
Ehl-i sünnet, bizâtihi görmeyi söyle açıklar: “Mi’rac gecesinde, Peygamber aleyhisselâm Rabbini
dünyada görmedi âhirette gördü. Çünkü o serveri Kâinat, o gece zaman ve mekân çevresinden dısarı
çıktı. Ezelî ve ebedî bir an buldu. Cennete gideceklerin, binlerce sene sonra, Cennete gidilerini ve
Cennete oluslarını o gece gördü, o mekânda görmek dünyada görmek degildir. Âhirette görmesi ile
görmektir. Ehl-i sünnet âlimleri dünyada görülmez buyuruldu.(Mektûbât-ı . Rabbânî C.1 M. 283)
Ehl-i sünnetin inancının bu ekilde olugu Cenâb-ı Hakkın zamandan ve mekândan münezzeh
olusuna nakısa getirmiyor.
“Rûhun da bir binite ihtiyacı vardır.” saçmasına imâm-ı Rabbânî’den cevap veriliyor: “Alem-i emir
özelligini tasıyan rûhun madde aleminde seyahat etmesi için bir binege ihtiyacı yoktur. Burak ve
Mi’rac, Peygamber Efendimizin mübarek bedenlerimi tasımak için kullanılmıs özel binitlerdir.




Not: İtikadı bozuk Reformcuların yazıları sadakatte paylaşılmaz.
Sadakat hüvesi hüvesine milimi milimine Ehli Sünnet yolundadır.
Önemle hatırlatır dikkatli olmanızı tavsiye ederiz.


Ehl-i Kitab'a Kız Vermemek Adaletsizlik mi?


Genç bir Fransız Paris'te bir camiye gider.
Prof. Dr. Muhammed Hamidullah da o camide bulunmaktadır.

Üniversiteden hocayı tanıyan o Hıristiyan genç:

"Hocam, sizin dininiz çok adaletsiz!" diyerek tepkisini dile getirir.
Hamidullah hoca, neden böyle düşündüğünü sorunca genç şu karşılığı verir:
"Benim bir kız kardeşim var, Tunuslu Müslüman bir gençle tanışıp evlendi. Ben de Cezayir'li Müslüman bir kıza aşık oldum, fakat Hıristiyan olduğum için bana kızı vermediler. Araştırdım ki, sizin dininizde böyle bir hüküm varmış! Siz, kitap ehlinden kız alıyorsunuz ama kitap ehline kız vermiyorsunuz, işte bu adaletsizliğe tepkiliyim" der.
Genci dikkatle dinleyen Hamidullah hoca sorar:
"Siz, damadınız olan Tunuslu gence kız verirken Hz.İsa'ya inanıp inanmadığını ona sordunuz mu?"
Genç: "Buna gerek yok ki, der. Çünkü o, zaten Hz.İsa'ya inanıyor."
Hamidullah hoca:
"Peki der, damadınız Hz.İsa'ya İncil diye bir kitap gönderildiğine inanıyor mu?"
"Tabii ki" diye cevap verir genç.
"Hz.İsa'ya inandığı gibi, ona gönderilen İncil'e de inanıyor" der.
Bu cevaplar karşısında Muhammed Hamidullah taşı gediğine koyar:
"Evladım bak, Müslümanlar olarak biz sizin inandığınız Peygambere ve Kitaba inanıyoruz. Sen de bizim inandığımız Peygambere ve Kitaba iman et, biz de sana kızımızı verelim!.."
***
Müslümanlıkta adaletsiz uygulama olduğunu iddia edenler, acaba asıl adaletsizliği kendilerinin yaptığının farkında değiller mi?
Farkında değiller ki, bu iddiada bulunuyorlar!
Oysa, asıl adaletsizlik; peygamberler ve kitaplar arasında ayırım yapmaktır.
Peygamberler birbirlerinin kardeşidir ve hepsi aynı vahyin temsilcileridir.
Bütün peygamberler, Allah'ın görevlendirdiği elçileridir.
Aralarında, peygamberlik görevi cihetiyle hiçbir fark yoktur.
Hepsi, İlahi vahye muhatap olmuşlardır.
Gönderilen mesajların, sahifelerin, kitapların söyledikleri aynıdır.
Ve hepsi, Allah'ın Kelamı'dır.
Hepsi de birbirini destekler ve tasdikler.
Bozulmamış haliyle Tevrat ne ise, İncil de odur.
Tahrifata uğramamış İncil ne ise, Kur'an-ı Kerim de odur.
Bu sebeple, Allah'a inanan insanlar, Allah'ın gönderdiği peygamberlerin ve bu peygamberlere gönderdiği kitapların tümüne inanması, tasdik etmesi gerekir.
İşte, gerçek adalet ve eşitlik budur.

***
Peygamberlere ve kitaplara iman konusunda adil olmayan ve eşit davranmayan kişilerin, "Müslümanlıkta adalet yok" demeleri, tutarsızlıktır, mantıksızlıktır.
Merhum Hamidullah'ın dediği gibi; "Önce siz, Allah'ın gönderdiği son Peygamber Hz.Muhammed'e (s.a.s) ve son kutsal kitap Kur'an-ı Kerim'e inanın, ondan sonra bizden kız isteyin!.."
Aksi halde, insan "merd-i kıpti sirkatin söyler" nitelemesinden kurtulamaz!


habervaktim.com

« Son Düzenleme: 30 Aralık 2012, 08:26:12 Gönderen: Mücteba »
Allâhü Teâlâ’nın takdîrine razı olmak, kalbi tedavi eder.
Hz. Ali (kv.)

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Ehl-i Kitab'a Kız Vermemek Adaletsizlik mi?
« Yanıtla #1 : 30 Aralık 2012, 09:49:09 »
Not: İtikadı bozuk Reformcuların yazıları sadakatte paylaşılmaz.
Sadakat hüvesi hüvesine milimi milimine Ehli Sünnet yolundadır.
Önemle hatırlatır dikkatli olmanızı tavsiye ederiz.


 Müslümanların ihtilaflı konularını sürekli gündeme getirerek,kendinden bahsettirmeye,kendini gündemde tutmaya çalışan parlaktürk  yanlış hatırlamıyorsam  kurban bayramı gününe az bir gün kala, Peygamber efendimiz'e niyetle kurban kesilemeyeceği konusunda fikir beyan etmiş ve bid'atlikle suclamıştı....

 Yönetimin de söylediği gibi islami reformcular,aktivistler,itikadı bozuk olanlar, yazılarının arasında müslümanların arasına fitne sokmak için,tabiri caizse temiz suya pislik karıştırıp sunmaya çalışıyorlar. Dikkatli olmak lazım. Bunları bilerek hareket etmemeiz gerekir. sizin bu yazıyı paylaşmanız da hatırlatmaya vesile oldu.Bende zaman zaman o şahsın yazılarını okuyorum durumu bilmiyordum.öğrenince paylaşmaktan ve yazılarını okumaktan vaz geçtim.


Çevrimdışı yurt2

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 118
Ynt: Ehl-i Kitab'a Kız Vermemek Adaletsizlik mi?
« Yanıtla #2 : 30 Aralık 2012, 10:01:13 »
Not: İtikadı bozuk Reformcuların yazıları sadakatte paylaşılmaz.
Sadakat hüvesi hüvesine milimi milimine Ehli Sünnet yolundadır.
Önemle hatırlatır dikkatli olmanızı tavsiye ederiz.


Müslümanların ihtilaflı konularını sürekli gündeme getirerek,kendinden bahsettirmeye,kendini gündemde tutmaya çalışan parlaktürk  yanlış hatırlamıyorsam  kurban bayramı gününe az bir gün kala, Peygamber efendimiz'e niyetle kurban kesilemeyeceği konusunda fikir beyan etmiş ve bid'atlikle suclamıştı....

 Yönetimin de söylediği gibi islami reformcular,aktivistler,itikadı bozuk olanlar, yazılarının arasında müslümanların arasına fitne sokmak için,tabiri caizse temiz suya pislik karıştırıp sunmaya çalışıyorlar. Dikkatli olmak lazım. Bunları bilerek hareket etmemeiz gerekir. sizin bu yazıyı paylaşmanız da hatırlatmaya vesile oldu.Bende zaman zaman o şahsın yazılarını okuyorum durumu bilmiyordum.öğrenince paylaşmaktan ve yazılarını okumaktan vaz geçtim.





Bendenizde Büyük Hatamızı Gördük..... Birazda iki gözü hakkıyle yummak gerek...........
Allâhü Teâlâ’nın takdîrine razı olmak, kalbi tedavi eder.
Hz. Ali (kv.)