TEVBE VE İSTİĞFAR
Kudretiyle bütün âlemlere hükmeden, Rahmetiyle iki cihanı kuşatan, iyiliklerin sevabını kat kat veren, tevbe edenleri affeden, günah işlemekte devam edenleri cezalandıran hiç şüphesiz Allah’u Azîmüşşan’dır. O Allah (C.C.) ki, eşi ve benzeri yoktur. Dünyanın ve âhiretin tek hakimi O’dur. Dönüş, ancak O’nadır.
Kullarına karşı merhameti sonsuz olan ve onlara azap etmek istemeyen Hz. Allah (C.C.), kulları için Tevbe kapılarını ardına kadar açmış, tevbe etmek ve güzel ameller işlemek sûretiyle günahlardan kurtulmalarını onlara emretmiş, tevbenin ve iyiliklerin günahları yok ettiğini müjdelemiştir.
Bu bakımdan, her müslüman, ecel gelmeden, nefesler tükenmeden, gözler kapanmadan ve geri gelmeyecek olan fırsat kaçmadan tevbeye ve iyi âmellere koşmak sûretiyle günahlarını affettirmeye çalışmalıdır.
Bunun içindir ki, Rahman ve Rahîm olan Hz. Allah (C.C.), mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmuşlardır:
« De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine israf etmiş kullarım. Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları affeder. Şüphesiz ki O, çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir. Size azap gelip çatmazdan evvel Rabbinize dönün, O’na teslim olun. Sonra yardım edilmezsiniz. »
« Allah’ın kabul edeceği tevbe, bilmeden kötülük edip sonra hemen tevbe edenlerin tevbesidir. İşte Allah bunların tevbesini kabul eder. Allah herşeyi bilendir, hikmet sahibidir. Yoksa kötülükleri devam edip de, içlerinden birine ölüm gelip çatınca: “Ben şimdi tevbe ettim” diyenler ile kâfir olarak ölenler için tevbe yoktur. »
« Gündüzün iki tarafında (öğle ve ikindi vakitlerinde), gecenin de yakın saatlerinde (akşam, yatsı ve sabah vakitlerinde) dosdoğru namaz kıl. Şüphesiz iyi âmeller günahları mahveder. Bu, ibretle düşünenlere bir nasihattir. »
Bu âyet-i kerimeler açıkça gösteriyor ki, Hz. Allah (C.C.), günahkâr kullarını tevbe etmek ve iyi âmeller işlemek sûretiyle affetmeye çağırıyor. Günahlarının cezasını hemen vermeyerek, tevbe ve iyi âmeller için onlara fırsat bahşediyor. Tâ ki, samîmi bir gönülle tevbe ederek Allah’a sığınmak isteyen O’na koşsun, güzel âmellerle O’na yönelsin ve kurtulsun.
Müslüman, günahı ne kadar çok olursa olsun Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyen, O’nun affına güvenen, O’na sığınan ve iyi âmeller işleyerek günahlarına tevbe edendir. İşlenen günaha pişmanlık duymak, bir daha işlememeye söz vermek demek olan Tevbe, müslümanların üzerine Vacib’tir. Tevbeyi terketmek ayrıca günahtır. İçten ve samîmiyetle yapılan bir tevbenin Allah tarafından kabul edileceğine inanmak da esastır.
Tevbe; günahları terkedip bir daha günah işlememeye söz vermektir. Tevbenin ruhu, günahtan pişmanlık duymaktır.
Görüldüğü gibi tevbenin üç şartı vardır:
1- Günahtan vazgeçmek,
2- Yaptığına pişman olmak,
3- Bir daha günah işlememeye söz vermek.
Eğer işlenen günah kul hakkıyla ilgili ise, hak sahibine hakkını vermek ve onunla helâlleşmek şarttır.
Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.), hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:
« Bir kimse, güneş batıdan doğmadan (kıyamet kopmadan) evvel tevbe ederse, Allah onun tevbesini kabul eder. »
« Ey insanlar, Allah’a tevbe istiğfar ediniz. Şüphesiz ki ben, günde yüz kere tevbe ediyorum. »
« Günahlarına gerçekten tevbe edenler, hiç günah işlememiş gibi olur. »
Mübârek Peygamberimiz (S.A.V.) başka bir hadis-i şeriflerinde ise, şöyle buyurmuşlardır:
« Hayatında hiç hayırlı bir iş yapmamış olan bir adam (varislerine) dedi ki: (Bu vücud) öldüğü zaman onu yakın. Külünün yarısını yeryüzüne, yarısını da denize serpin. Vallâhi, eğer Allah onu ele geçirmeye kadir olursa, âlemlerden hiçbir kimseye tatbik etmediği bir azapla azaplandıracak. (Adam öldü ve vasiyeti yerine getirildi.)
Allah denize emretti de, deniz içindeki kül zerrelerini bir araya getirdi. Yeryüzüne de emretti, o da üzerindeki parçaları topladı. Sonra Hz. Allah:
- (Ey kulum) bunu niçin yaptın? diye sordu: Adam:
- Rabbim sen daha iyi bilirsin ki, senin korkundan yaptım, diye cevap verdi. Cenab-u Hak da onu mağfiret etti.»
Bir başka hadis-i şeriflerinde de Sevgili Peygamberimiz (S.A.V.) şöyle buyurmuşlardır:
« Ruhum Yed-i Kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, siz günah işlememiş olsaydınız, sizin yerinize günah işleyip de Allah’u Teâla’ya istiğfar edecek bir kavim getirir de onları yarlığardı. »
Görülüyor ki, Azîz ve Ğafûr olan Hz. Allah (C.C.) sınırsız rahmetiyle, tevbe edip günahlarından pişman olanları, kendisine sığınanları affediyor. O halde, tevbe ve istiğfar etmek, iyi âmeller işlemek sûretiyle günahlarımızı temizleyelim. Zîra, tevbe ve güzel âmeller kötülükleri yok eder.
Mevzuumuza Mübârek Peygamberimiz (S.A.V.)’in bir hadis-i şeriflerinin meâliyle son verelim:
«Nerede olursan ol Allah’tan kork. Bir kötülük yaptığın zaman, arkasından bir iyilik yap ki, o kötü işi silip götürsün. İnsanlara karşı güzel ahlâkla muamele et.»