Gönderen Konu: Tıbbı Nebevî (s.a.v)  (Okunma sayısı 54369 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı attila

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 23
Tıbb-i Nebevi'den...
« Yanıtla #15 : 15 Mayıs 2009, 17:48:09 »

Sülük tedavisi her derde deva mı ?
Çocukluğumda hamamlarda sülük vurunurlardı. Yani, birkaç santimetre uzunluğunda sülük dediğimiz hayvan vasıtasıyla şifa için kan aldırırlardı. Yenilere kadar da bunu iptidai bir metot olarak bilirdim. Halbuki şimdi, Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'nde tıp araştırmacılarının, sülüklerle yeniden araştırma yapmaya başladıklarını hayretle görüyoruz. Belirli şartlar altında bu hayvan, faydalı bir tedavi vasıtası kabul edilmektedir.
Doktorların tıbbî sülük dedikleri bizim küçük vampir, acaba nasıl kan emer? İnsanlar hangi cesaretle bu hayvana derilerini, damarlarını kestirip de kanlarını akıttırıyorlar?
Sülükler, tâ doğuştan modern kan alma metoduna sahiptir. Yani, Sani-i Hakîm, bu iş için onları hususi tanzim etmiş. Şimdi bir laboratuara gidip kan aldırmağa kalksanız; mutlaka carınız yanar. Amma bizim tıbbî sülük hiç acıtmaz. Cenab-ı Hak ona üç adet jilet keskinliğinde çene takmış O, bunlarla operasyon yapar.Sonra yaraya, uyuşturucu şırınga etmeyi de ihmal etmez! İşte bunun için kanını emeceği kimseyi acıtmaz. Acaba bizim sülük efendi, insanların sinir sistemine sahip olduklarını, bunları uyuşturunca acı çektirmeyeceğini hangi tıp fakültesinden öğrendi? Sonra kendi özel uyuşturucu maddesini hangi laboratuarda keşfetti?
Dahası var. Bizim sülük efendinin tıbbî mahareti bundan ibaret değil. İnsanların bir tarafı kesilse ve küçük bir yara açılsa, kan birkaç dakika sonra kendiliğinden kesilir. Bu da Cenab-ı Allah'ın hayatımızın devamı için kanımıza verdiği bir özelliktir. Aksi takdirde hastalık var demektir. Bizim sülük efendi, kestiği damara yanaştı mı, normal olarak şöyle bir yarım saat kadar kan emmelidir. Çünkü ancak bu zaman zarfında bir öğünlük gıdasını alabilir. Eh, bilim sülük efendi insan kanun en iyi tanıyanlardan birisidir! Nasıl olsa o, en az bir doktor kadar bilgili ve bir kimyager kadar maharetli!
Bunun için vücudunda salgı bezleri inşa etmiş. Bu minik laboratuarlarda, kanın pıhtılaşmasını önleyici birudun denilen maddeyi keşfedip imal etmeye başlamış. Uyuşturucunun yanı sıra, deriye bu maddeyi de şırınga eder Böylece kanın; sürekli akmasını sağlayarak istediği kadar içer. Önce, sarsılıp titreyerek emmeye başlar. 20 - 30 dakika sonra, bir öğünlük gıdasını oluşturan kanla şişmiş olarak deriden ayrılır. Ve yavaş yavaş sindirim işlemine başlar.
Hani insan, sülüğün kan emmek için sahip olduğu özel aletlerini, vücudunun hususi tanzimini ve tıbbî maharetlerini Cenab-ı Allah'a vermese, onu, mütehassıs bir doktor, eşsiz bir biyokimyacı kabul etmesi gerekiyor. Bilmem başka nasıl izah edeceğiz? 4nu yaratan ancak Cenab-ı Hak'tır. Çünkü Rabbımız canlıları ve onların kanlarını, sinir sistemlerini en iyi bilen2at'tır. İşte bunun için sülüğü ona göre tanzim etmiştir: Sülüğün varlığı ve kan emmek için hususi tanzimi gösteriyor ki, sülüğü kim yaratmışsa, insanları da yaratan O'dur. Evet, bir sülüğün vücudumuzda açacağı yarayı uyuşturabilmesi, kanımızın akışını sağlayan humdun maddesini imal edebilmesi, yaratıcının birliğine bir ispattır. Vahdaniyete bir delildir.
Bakın, sülüğün vücudunda, Rabbımızın daha ne hikmetleri var.
Sülük, bir insan vücudundan 20 - 30 dakikada aldığı kanla, hayatını tânı altı ay kadar sürdürebilir. Bunu nasıl sağlar? Niçin bir emişte hu kadar çok kan alma istidadı verilmiş?
Tıbbî sülük, yaşadığı kendi tabiî sulak ortamında, insan kanına benzeyen bir besini kolay kolay bulamaz. Bu yüzden Sani-î Hakim olan Rabbımız, onun vücuduna, elde ettiği bir besinden en fazla faydalanabileceği bir sistem yerleştirmiştir. Şöyle ki : Bir öğünlük besinini emip ve depolarken vücudu, normal hacmine göre on kat şişebilmektedir. Emmeden sonra, önce kanın suyu ayrılır ve özel ceplerde depolanır. İş bununla da bitmez. Kanın çözüşmemesi gerekir.Bunun için de bağırsaklarında bulundurduğuöze'1 bakterileri (Pseudomonas hirudinus) kullanır. İşte bu sistem sayesinde bir sülük, yalnız bir öğün yemeği ile hayatını altı ay kadar sürdürebilir. Hatta bu süre sonunda kendi vücut dokularını parçalayarak bir süre daha yaşayabilir.
Bu hayvan şimdi modern tıpta nerelerde 9kullanılıyor?
Sülük uygulamasının, ciddi doku zedeleme sinin verdiği rahatsızlıkları giderdiği görülüyor.Meselâ ameliyattan sonra yara izini taşıyan dokuyu iyileştirdiğini gösteren emareler var. Sülükler kan çekme aracı olarak da kullanılabilecek. Bilhassa kalp yetmezliği, ya da kalp krizi geçiren insanların tedavisi onların yeni kullanım sahalarıdır. Ayrıca son araştırmalar, vücuttan kopmuş organların dikilmesinde de onların işe yaradığını göstermiştir.
Sülüğün hiç acıtmadan, modern bir tarzda kan emebilme vasfı, bu şekilde hususi tanzimi bize mühim bir sünnete işaret etmektedir : Kan aldırmak. Hazret-i Peygamber hacamat âleti vurmakla kan aldırmıştır. Bir hadîste şöyle duyuruluyor :
Şifa üç şeye münhasırdır : Bal şerbeti içmek hacamat âleti vurmak, ateşle dağlamak. Fakat ümmetimi (başka çare kalmadıkça) ateşle dağlamaktan men ederim (Sahîh-i Buhari; 12. cilt, sayfa 79).
Mademki iki cihan serveri, Hz. Peygamber(S.), kan aldırmak şifa demiştir, o mutlaka şifadır. Çünkü O'nu konuşturan Rabbimizdir. O kendi hevasından, nefsinden konuşmaz. Sünnetinde, emir ve tavsiyelerinde, hem bu hayatımız için, hem de öldükten sonraki ebedî hayatımız için derin hikmetler, azim faydalar vardır.
Şimdi tıp ilmine bakalım. Kan aldırmak gerçekten insan sağlığı için faydalı mı?
Kan aldırılınca, anormal derecede koyu kanı bulunan hastaların beyinlerinden geçen kan akışı hızlanabilmektedir. Bu keşif, Londra Milli Hastahanesinde ve Kopenhag Kraliyet hastahanesindeki araştırmalarda bulunmuştur.
Kanın emilin incelmesi, kandaki alyuvar yoğurduğunu azaltır. Böylece kalp, beyne daha rahat pompalama yapar. Kan emilince, kandakiıoksijen taşıyıcı madde olan hemoglobin seviyesi de düşer. Bu yüzden kan, beyine yeterli oksijeni taşıyabilmesi için daha hızlı akmaya başlar.
Ayrıca araştırmacılar, kan akışının artmasıyla insanın ataklığının fark edilir derecede arttığını ispatlamışlardır.
Koyu kandan dolayı kalp krizi ve kalp yetmezliği tehlikesi altında bulunan insanlarda kan aldırmanın koruyucu bir rol oynayabileceği de tahmin edilmektedir. Bu tahmin, İngiltere ve Danimarka'da yapılan son araştırmalarca desteklenmektedir.
Şimdi düşünelim : 1400 sene evvel yaşamış ümmî bir insan, kan aldırmanın bunca faydasını nasıl bildi? 1400 sene evvel, şimdiki zamana kıyasla, cehaletin kol gezdiği bir devirde, bir insanın çıkıp ta başını yardırıp kan aldırması kolay anlaşılacak bir iş değildir. Böyle derin tıpâ ilgisi isteyen bir işi, O Zat'ın, kendinden emin olarak yapması ve etrafına da inandırması, O'nun peygamberliğine aşikâr bir delildir.


Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Tıbb-i Nebevi'den...
« Yanıtla #16 : 25 Mayıs 2009, 13:22:14 »
Sülük tedavisi her derde deva mı ?


atilla kardeşim sülük tedavisini yaptıran ama hiç sonuç almayan bir arkadaşı tanıyorum. Tavsiye üzerine kendisi hacamat yaptırmaya karar verdi.


Son günlerde çevremde hacamat yaptıranları çok duyuyorum. Bugün yine bahsi geçerken, arkadaşım sadakate bir bak dedi, eğer orada tavsiye ediliyorsa kesin faydalıdır ki; sünnet-i seniyye ile de sabit zaten. Bu başlık konu hakkındaki şüphelerimizi izahe etti, Allah razı olsun :) Her nedense bildiğim ama okurum diyerek ihmal ettiğim bir başlıktı. Sadakat arşivindeki hazinelerin kıymetini böylece daha iyi anladık  :oops:

Hacamat yaptıran arkadaşlar konu hakkındaki tecrübe ve fikirlerini yine paylaşırlarsa seviniriz :)
« Son Düzenleme: 25 Mayıs 2009, 13:24:57 Gönderen: Lika »
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2490
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Tıbb-i Nebevi'den...
« Yanıtla #17 : 26 Mayıs 2009, 17:07:28 »
Ben de hiç yaptırmadım. İstiyorum ama nereden bulacağım hacamatçıyı?!. Ama Allah mecbur etmesin, sülükle tedaviyi düşününce bile irkiliyorum...
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Tıbb-i Nebevi'den...
« Yanıtla #18 : 19 Temmuz 2009, 20:57:41 »


Resulullah Efendimiz(sallAllahu aleyhi vesellem), Mekke'nin fethinde Amcası Ebu Talib'in kızı Hz. Ümmehani'nin evine varmıştı.

Ona "Yanınızda, yiyecek bir şey var mı?" diye sordu. Hz. Ümmehani
"Hayır! Yalnız, kurumuş ekmek kırıntıları ve Sirke var! Fakat, bunları, sana sunmağa haya ederim!" dedi.

Peygamber Efendimiz(SAV) "Onları, getir. Suyun içine ufala. Tuz da, getir!" buyurdu. Sirkeyi, onun üzerine döküp yedikten sonra yüce Allah'a şükretti.

"Ey Ümmehani! Sirke, ne güzel katıktır! Sirkesi bulunan bir ev, katıktan mahrum sayılmaz!" buyurdu.
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Tıbb-i Nebevi'den...
« Yanıtla #19 : 31 Temmuz 2009, 09:31:34 »


Çörekotu, son yıllarda tüm dünyanın ilgi gösterdiği bir şifa kaynağına dönüştü. Antik Yunan döneminin meşhur doktoru Dioscorides'in baş ve diş ağrısı tedavilerinden El Biruni'nin yazılı eserlerine, İbn-i Sina'nın üzerine yaptığı çalışmalardan Mısır'ın efsanevî hükümdarı Tutankamun'un kabrine, Peygamber Efendimiz' SallAllahu Aleyhi Vesellem'in hadislerine kadar tarihin hemen her döneminde çörekotunun gizemli etkilerine ve şanına rastlamak mümkün.

Bu konuya günümüzün bilim adamları da ilgisiz kalmamış, Amerika ve Avrupa'da yoğun bir şekilde çörekotu üzerine araştırmalar yapılıyor...

İlaç yapımında da kullanılıyor

Toplum olarak bitkisel çözümler konusunda yeteri kadar bilinçli olmadığımız için çörek otunu da hakkıyla değerlendirebildiğimiz söylenemez. Oysa çörek otunun bugün insanların etkisi altında bulunduğu birçok rahatsızlığa deva olduğu biliniyor. Almanya ve Mısır'da çeşitli ilaçların yapımında kullanılan çörek otunun başlıca faydaları şunlar: Bağışıklık sistemindeki düzensizlikleri giderir, romatizma ve alerji tedavisinde kullanılır, vücuda dinçlik ve kuvvet verir, mide ve bağırsak gazlarını giderir ve hazmı kolaylaştırır. Bunların dışında suyu sivilcelere iyi gelirken kokusu da baş ağrısını gidermede etkili.

Çörek otu, daha çok hamur işlerinde kullanılan bir ot olmasının yanında şifa verici etkisini artırmak adına pek çok alternatif kullanım şekline sahip. Fiyatı da oldukça uygun. Baharatçılardan ve aktarlardan kolayca elde edilebilecek çörek otunun bir kilogramı 10-15 TL arasında.

***

Çörek otu yağı neye iyi gelir?

Astım ve bronşiyal problemler: Kahve içerisine bir çay kaşığı çörek otu yağı karıştırılıp günde iki defa alınır. Aynı zamanda, her gece çörek otu yağı ile göğüs ovulur ve kaynar su içindeki çörek otu yağının buharı nefesle içeri çekilir.

Sırt ağrısı ve romatizmal problemler: Az bir miktar çörek otu yağının hafifçe ısıtılması ve daha sonra romatizmalı alanın yoğun bir şekilde sıvazlanması da faydalı bir kullanım yoludur.

İshal: Bir fincan yoğurt ile bir çay kaşığı çörek otu yağının karıştırılıp belirtiler kayboluncaya kadar karışımdan günde iki defa içilmesi tavsiye ediliyor.

Grip ve soğuk algınlığı: Her bir burun deliğine 3-4 damla çörek otu yağı akıtmak, burun tıkanıklığına ve soğuk algınlığına iyi geliyor.

Saç problemleri: Çörek otu yağı ile düzenli bir şekilde saçlara masaj yapılması, saçların erken kırlaşmasını önlüyor.

Baş ağrısı: Alın ve kulaklara yakın yüz kısımları çörek otu yağı ile ovularak kafa bandajlanır. Aynı zamanda bir çay kaşığı çörek otu kahvaltıdan önce alınır.

Sağlıklı cilt: Bir çorba kaşığı çörek otu yağı ile bir çorba kaşığı zeytinyağı karıştırılır. Bu karışım ile yüz ovulur ve en az bir saat böyle devam edilir. Sabunla yıkanır ve durulanır.

Yüksek tansiyon: Kahvaltıdan önce her sabah iki diş sarımsakla birlikte herhangi bir içeceğe bir çay kaşığı çörek otu yağı karıştırarak alın. Çörek otu yağı ile bütün vücudunuzu ovun ve üç günde bir kez 1,5 saat güneş ışınlarına maruz bırakın. Bu işlemlere bir ay devam edin.

Uyku bozukluğu: Balla karıştırılmış herhangi bir sıcak içeceğe bir çay kaşığı çörek otu yağı ilave edilip akşamları içmeye devam edilir.

***

Çörek otunun kullanım şekilleri

Şeker hastalığı

Bir fincan bütün çörek otu, bir fincan su teresi veya hardal tohumu, yarım fincan nar kabuğu ve yarım fincan şahtere otu karıştırılır. Toz haline getirmek için mikserden geçirilir. Bir ay boyunca, her gün kahvaltıdan önce bir çay kaşığı çörek otu yağı ile birlikte bir çay kaşığı karışım alınır. Hindistan'da yaygın bir kullanım şekli olan bu tarif, daha çok şeker hastalığına karşı etkili.

Saman nezlesi

Bir yemek kaşığı çörek otu bir bardak limon suyuna karıştırılıp hastalık belirtileri kayboluncaya kadar günde iki kez alınır.

ZAMAN
FURKAN AKSOY
« Son Düzenleme: 22 Ağustos 2009, 01:10:23 Gönderen: Lika »
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Resulullah (SallAllahu Aleyhi Vesellem)'in Uyku Düzeni
« Yanıtla #20 : 30 Aralık 2009, 20:30:34 »
Peygamber Efendimiz'in uyku ve uyanıklığı üzerinde düşünen insan, onun uykusunun en ölçülü, beden, organlar ve akıl için en faydalı bir ölçüde olduğunu anlar.Peygamber Efendimiz gecenin başlangıcında uyur, ikinci yarısının başında uyanır, kalkar dişlerini misvakla fırçalar, abdest alır ve namaz kılardı.Böylece beden, organlar ve kafa , uyku, istirahat ve beden eğitiminden nasibini hem de bol sevapla birlikte almış oluyordu.İşte kalb ve beden, dünya ve ahiret huzurunun zirvesi!..


İhtiyaç miktarının üzerinde uyku uyumaz, nefsinin ihtiyaç duyduğu kadar uyumasına da engel olmazdı.Uyku bastırdığı zaman sağ tarafına yatarak, gözleri kapanıncaya kadar Allah'ı zikrederek midesi yiyecek ve içecek dolu olmadığı halde, yan tarafını yere yapıştırmadan, yüksek yataklar edinmeden, en güzel bir şekilde uyurdu.O'nun içi lif dolu deriden bir yastığı vardı.Yastığa yaslanır ve zaman zaman elini yanağının altına koyardı.


Uykunun en yararlı olanı, midenin sol tarafa biraz fazla eğik olması nedeniyle içindeki yiyeceklerin daha iyi yerleşmesi açısından vücudun sağ tarafına yatarak uyumaktır.Sonra midenin ciğere doğru eğilmesini sağlamak suretiyle, sindirimin hızlanmasını sağlamak için kısa bir zaman sol tarafa döner.En sonunda besinlerin mideden aşağıya kolaylıkla kaymalarını sağlamak için de yine sağ tarafa döner.Böylece uykunun başında ve sonunda sağ tarafa yatılmış olur.


Uykunun en kötüsü; Sırtüstü uyumaktır.Uyumadan, dinlenmek için sırtüstü uzanmak zararlı değildir.
En zararlı uyuma şekli ise, yüz üstü yatarak uyumaktır.Müsned'de ve İbn-i Mace'nin Sünen'inde Ebi Ümame'nin şöyle dediği rivayet edilir.

Peygamber Efendimiz mescitte yüzüstü yatarak uyuyan bir adama uğradı, adama ayağını vurarak: "Kalk veya otur, bu uyku cehennem ehlinin uykusudur" buyurdu.

Hipokrat kitabının sunuş bölümünde şöyle der: Daha önce adeti değilken hastanın yüzüstü yatarak uyuması, aklının karıştığına ve karnının yan taraflarında bir acının olduğuna delalet eder.Kitabını açıklayanlar, Hipokrat'ın bu sözünü, görünen ve görünmeyen bir neden olmadan hastanın, iyi alışkanlığını bırakarak kötü bir pozisyona geçmesi şeklinde izah ederler.


Gündüz uykusu üç tanedir, birinin adı huy, diğerininki bilgisizlik, üçüncününki ise akılsızlıktır.
Birincisi; Gündüzün şiddetli sıcağında uyumaktır.Bu peygamber efendimizin huyudur.
İkincisi; Kuşluk vakti uyumaktır.Bu uyku insanı dünya ve ahiret işinden alıkoyar.
Üçüncüsü ise ; İkindi vakti uyumaktır.Eskilerden bazıları şöyle derler; İkindiden sonra uyuyanın aklı perdelenir, bundan dolayı kendinden başka hiç kimseyi kötülemesin.


Sabah uykusu rızka engel olur, çünki bu vakit, yaratıkların nasiplerini aradıkları vakittir.Aynı zamanda bu vakitte rızıklar paylaştırılır.Bu vakitte uyumak haram kılınmıştır, ancak bir aksaklık veya yorgunluktan dolayı uyumak, bunun dışında kalır.Bu vakitte uyumak vücuda son derece zararlıdır.Çünkü vücudu gevşetir, bedeni hareketlerle ayrışması gereken artıkların bozulmasına neden olur.Sonunda vücutta kırıklık, bitkinlik ve zayıflık meydana getirir.Eğer sabah uykusu, dışarı çıkmadan, beden hareketi yapmadan, mideye bir şey girmeden uyunmuşsa, bu uyku türlü hastalıklar doğuran müzmin ve çetin bir hastalıktır.

Ebu Hureyre şöyle rivayet eder; Peygamber Efendimiz (SallAllahu Aleyhi Vesellem) şöyle buyurdu:

"Sizden biriniz güneşte iken bir kısmına gölge geldiği -bir kısmı güneşte, bir kısmı da gölgede kaldığı zaman - derhal kalksın".
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
"Misvakla ağzı temizlemek öümden başka her derde devadır.”
« Yanıtla #21 : 18 Mart 2010, 19:09:52 »
 Misvak: İlim dilinde “Salvadora persika” adı verilen, halk arasında “Erak ağacı” olarak bilinen ve Avrupa’lıların dilinde “Şecere-i Muhammedî”, İslâm litaratüründe ise bu ağaca Misvak denir.

Eski asırlardan beri insanlar tarafından kullanılan bu harika fırça, Hazret-i Allah’ın kullarına ikram ettiği, ölümden başka her derde deva olan, macunu içinde mükemmel bir fırçadır.

Doğu Afrikadan Hindistan’a kadar uzanan bölgelerde yetişen bu step bitkisi bol, iktisatlı, pratik olmakla birlikte taşınması kalem gibi kolay, formalitesi az, kokusu güzel, meyvesi yenen bir bitkidir.

Bilimin, teknolojinin, araştırmaların söz sahibi olduğu şu modern çağmızda, araştırmacıların ve bilim adamlarının ifadelerine göre hastalıkların birçoğunun, özellikle romatizmal hastalıkların % 90’nının, Mide ve Kalp hastalıklarının ağzımızla doğrudan ilgili olduğu gerçeğini ortaya koymuşlardır. Bu nedenle tedaviye ağızdan başlanması gerektiğini söylemişlerdir.

Diş aralarında kalan yemek kırıntıları ağzımızın sıcak ortamında hızla asite olup kokuşmakta, diş minelerini delerek çürümelere, iltihaplanmalara, diş eti kanama, çekilme ve hastalıklarına sebep olmaktadır. Ağız yoluyla midemize inen bu kokuşmuş salgı sağlığımızı ciddi boyutlarda tehdid etmektedir.

“Misvak kullanmak ağzın temiz kalmasına ve Rabbın râzı olmasına sebeptir.” (Nesâî)

Kullarının dünya ve ahiret mutluluğunu isteyen Hazret-i Allah biricik Habibi’ni Efendimiz -sallAllahu aleyhi ve sellem-’i bizlere örnek olarak göndermiştir. Hazret-i Peygamber -sallAllahu aleyhi ve sellem-Efendimiz bizlere birçok Hadis-i şerif’lerinde bu konunun önemini hatırlatmış ve bizlere örnek olmuşlardır.

“Misvak kullanmak hakkındaki tavsiyelerimi sizlere çok tekrarladım.” (Buhari)

“Cibril (a.s.) bana her gelişinde misvak kullanmamı emrederdi. Öyle ki dişlerimin zedeleneceğinden endişe ederdim.” (İbn-i Mâce)

Diğer Hadis-i şerif’lerinde ise şöyle buyururlar:

“Tırnaklarınızı kesin, kestiklerinizi gömünüz, diş etlerini yemek kırıntılarından temizleyiniz. Misvak kullanınız, sararmış dişle, kokar ağızla yanıma gelmeyiniz.” (Tirmizi)

“Size ne oluyor da dişleriniz sararmış oluduğu halde yanıma geliyorsunuz!.. Misvak kullanınız.” (Beyhaki)

İslâm dini beşeri ilişkilere büyük önem verir. Bir tebessümü, güler yüzü sadaka olarak kabul eder. Tasavvur edin ki karşınızda ağızının kokusuyla, sararmış, kararmış dişlerinin görüntüsüyle sizleri rahatsız eden bir yüz var. Bir an önce bu insandan uzaklaşmak istersiniz.

“Cuma günü olunca misvak kullanmak, en temiz ve güzel elbiselerini giyinmek, güzel koku sürürmek her müslümanın vazifelerindendir.” (İbn-i Şeybe - Ebu Saîd el Hudri’den)

Görülüyor ki İslâm dini toplum içerisindeki ilişkilerimizin ve görüntümüzün insanları rahatsız edici bir halimizin, tavrımızın olmasını istemiyor.

“Ağızlarınız Kur’an yoludur. Onu misvakla temizleyiniz.” (İbn-i Mâce)

Ağzımız; vücudumuzun en önemli organlarından biridir. Hazret-i Allah’ın Kelâmı yüce Kur’an’ı onunla ifade ederiz. Sevdiklerimizle görüşürken duygularımızı onunla ifade ederiz. Onun temizliğini fiziki olarak misvakla temizlediğimiz gibi. Mânen onu Hazret-i Allah’ın sevmediği, râzı olmadığı, hoşlanmadığı çirkin, insanları incitici, argo ve alay ifade eden boş sözlerden şiddetle kaçınmalıyız. Ancak temiz bir ağızla Hakk’ın rızâsına ulaşabiliriz.

Bu konuda birkaç atasözü ilave edelim...

“Ağız sözün fırınıdır, pişirir ondan sonra çıkarır.”

“Sofrada eline, mecliste diline (sözüne) dikkat et.”

“İnsanlar giyimleriyle karşılanır, sözleriyle uğurlanır.”

Görülüyor ki ağzımızdan çıkan ifadeler kişinin karekterini yansıtıyor. Kendisine değer verdiğimiz, yücelttiğimiz bir kişinin ağzından argo ve çirkin sözler duyunca birden karşımızda küçülü verir. Çünkü bu tür ifadeler nezih bir müslümana yakışmaz.

Hazret-i Peygamber -sallAllahu aleyhi ve sellem-Efendimiz misvağı ne zaman ve nasıl kullanırdı?

Ashâb-ı kiram’ın anlattıklarına göre Efendimiz -sallAllahu aleyhi ve sellem-Efendimiz geceleyin birkaç defa kullanırdı. Yanında misvak olmadıkça uyumazlardı. Misvak kullanmadıkça hâne-i saâdetlerinden namaza çıkmazlardı. Evine girdikleri zaman ilk önce misvak kullanırlardı. Geceleyin teheccüde kalktıklarında mübarek ağızlarını misvakla temizlerlerdi.

“Ümmetime zorluk vermek korkusu olmasaydı, kendilerine her namaz kılarken misvak kullanmayı emrederdim.” (Buhâri)

“Misvak kullanmak suretiyle kılınan iki rekat namaz, misvak kullanmaksızın kılınan yetmiş rekat namazdan daha efdaldir.” buyururlardı. (Ebu Nuaym)

Gece ve gündüz uykudan uyandıkları vakitte. Abdest almadan evvel, misvak kullanırlardı. Kur’an okuyacağı zaman, açlık zamanlarında, göz kurumalarında, topluluk içerisine ve âile fertlerinin yanlarına girecekleri zaman mübarek dişlerini misvaklarlardı.

Bugün yapılan araştırmalar sonucunda Tıp otoriteleri misvağın suni diş fırçalarına oranla üstünlüğünün tartışılmaz olduğunu kabul etmişlerdir.

“Rüyamda dişlerimi misvaklıyordum. Yanıma biri diğerinden daha yaşlı iki kişi geldi. Ben misvağı küçüğüne vermek istedim. Bana: ‘Büyüğüne ver!’ denildi. Ben de büyüğüne verdim.” (Buhâri - Müslim)

 

Misvağın Faydaları:


“Misvakla ağzı temizlemek öümden başka her derde devadır.” (Firdevsi Hazret-i Âişe -radiyAllahu anhâ-dan)

Muteber fıkıh kitaplarımızdan (Merak-ül Felah) haşiseyinde misvağın elliden fazla faydasından bahsedilir.

Bunlardan bazıları:

1- Ağzı temizler. 2- Hazret-i Allah’ın rızâsını celbeder. 3- Melekleri memnun eder. 4- Şeytanı daraltır. 5- Ağzı tatlandırır. 6- Dişleri cilalandırır, güzelleştirir. 7- Göze kuvvet verir. 8- Sünneti edâ eder. 9- Sesi ve yüzü güzelleştirir. 10- Zekâyı artırır. 11- Diş etlerini kuvvetlendirir, ağızda kireçlenmeyi ve dişeti çekilmelerini önler. 12- Konuşmayı kolaylaştırır. 13- Son nefeste Kelime-i şehâdeti hatırlatır. 14- Kocalığı geciktirir. 15- Amellerde sevabı çoğaltır. 16- Sekarat-ı mevti kolaylaştırır. 17- Hazmı kolaylaştırır. 18- Mideyi takviye eder. 19- Aklı artırır. 20- Bedenin rutubetini keser. 21- Bu nebati fırçanın aktif kısmı haftada bir değiştirilerek yeni bir fırça kullanma avantajını sağlar. 22- Diş macunları ileri derecede bazik olduğundan ağız içi dengeyi bozar. Misvakta ise yüksek konsantrasyonlarda asit veya bazik tabiatta maddeler yoktur. 23- Toz haline getirilmiş köklerinden macun yapılır. Kökleri kaynatılıp içilirse gonoreyi (bel soğukluğunu) önler. Dalak bölgesi ağrıları için çorba kıvamında içmek gerekir. 24- Kokusu tükrük salgısını artırdığından dişetlerinin kurumasını önler. 25- Anti Septik (Mikrop kırıcı) özelliği vardır. 26 Eğe Üniversitesinde yapılan bir araştırmada liflerinde baklava dilimi şeklinde anizotrop basit prizmatik bitki kristallerinin olduğu anlaşılmıştır. Bunun ise mekanik temizliğe tesiri büyüktür. 27- Bütün fırçalama metodlarına uygulanabilmesi, ağaçtan elde edildiğinden, istenilen boy, kalınlık ve şekilde temini, fırçalama anında liflerinin elektrikli diş fırçalarında olduğu gibi rotasyon yapması, kuvvet fırçaya dik uygulandığından mumlu diş iplikleriyle yapılan temizliğin eldesi, onu kıyas yapılamaz bir üstünlüğe eriştirir.

 

Ağız Bakımı ve Önemi ile İlgili Tıbbi Tavsiyeler:


Temizliği yapılmayan ağızda kalan yemek kırıntıları sıcak ağız ortamında hızla kokuşarak, sayısız mikropların üremesine ve hastalıkların oluşmasına sebebiyet verir.

Ağızda kokuşarak asite olan bu salgı başta diş çürümesi, diş eti hastalıkları, mide ülseri, kalp hastalıklarının, özellikle romatizmal hastalıkların % 90’nının başlıca ana kaynağı durumuna geçer.

Bu sebepten dolayı İngiltere ve Almanya’da dahiliye mütehassısları hastanın tedavisine ağızdan başlamaktadırlar.

Müzmin bir göz ağrısına mübtela olan ve gözlerini kaybedecek duruma gelen bir hasta misvakla dişlerini temizlemeye devam edince sağlına kavuşuyor.

Türkiye’den yurt dışına diş eti hastalığı için tedaviye giden bir hastaya çok gariptir ki doktor hastanın tedavisi için misvak tavsiye ediyor ve hasta sağlığına kavuşuyor.

 

Misvak Nasıl Kullanılmalı?

Misvak geçmiş bütün Peygamber Efendilerimizin de kullandığı çok önemli Sünnet-i seniyedir. Her abdest alışımızda, namazlardan önce, yemek yedikten sonra özellikle yatmadan önce ve uykudan kalkınca misvak kullanılmalı.

Misvağın uzunluğu bir karış, kalınlığı bir parmak kadar olmalı. Misvağı tutuş şeklimiz ise sağ elimizin baş ve küçük parmağımız misvağın altında diğer üç parmağımız üzerinde olacak şekilde olmalıdır.

Misvağı kullanırken fazla baskı yapmadan enine doğru kullanmalıdır.

Gerek yurt dışında ve gerekse yurt içindeki akademilerde yapılan araştırmalara göre hayvan kıllarından yapılan fırçalara oranla suni diş fırçalarının daha sağlıklı olduğu gerçeği ortaya konulmuştur.

Biliyorsunuz dinimize göre hayvan kıllarından yapılmış, özellikle domuz kılından yapılmış olanlarını kullanmak, haramdır. Bizler hangi fırçanın hangi hayvan kılından yapılmış olabileceğini seçemediğimize göre bir müslümanın bu konuda nekadar hassas olması gerektiğini sizin takdirlerinize bırakıyoruz.

Misvak bulamadığımız zaman suni diş fırçalarının yumuşak olanlarını tercih ediniz. Zira sert fırçaların dişlerimiz ve diş etlerini tahriş ettiği otoritelerce defalarca tekrarlanmaktadır. Macun kullanımı ise en fazla nohut büyüklüğünde olmalıdır. Çünkü diş macunları ileri derecede bazik olduğundan ağız içi dengeyi bozar.

Birçok arkadaşımızdan edindiğimiz bilgiye göre diş eti kanama ve rahatsızlıklarının misvak kullanmaya devam ettikleri sürece şifâ bulduklarını ifade ettiler.

Taşınması kolay, külfeti az, faydası ölümden başka her derde deva, macunu içinde Rabbimizin kullarına ikramı olan bu harika fırçayı kullanmayı, Efendimiz -sallAllahu aleyhi ve sellem-Efendimizin sünnetini ihya etmeyi Rabbimiz hepimize sevdirsin.

“Misvak kullanmak hakkındaki tavsiyelerimi sizlere çok tekrarladım.” (Buhari)
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Bu bitki baş ağrısına birebir geliyor
« Yanıtla #22 : 24 Mart 2010, 18:08:52 »
  Egzama, sedefte kullanılan bu bitki baş ağrısını kolayca gideriyor...


   
Mutfaktaki baharatlar arasında yer alan ve çörek otu, egzama ve sedefte kullanılan en eski besinlerden olduğu gibi kokusu ile baş ağrısına da iyi geliyor.

Yalnızca 'mutfaktaki baharat' olarak görülemeyecek kadar geniş yelpazedeki hastalıklarda kullanılan çörek otu, egzama ve sedefte kullanılan en eski besin takviyelerinden biri.Almanya'da ve Mısır'da ilaç olarak kullanımı çok yaygın. Vücuda dinçlik ve kuvvet veren, bağışıklık sistemindeki düzensizlikten kaynaklanan alerji ve romatizmayı geçiren çörek otunun en büyük özelliği koklayınca baş ağrısını gidermesi.

Hazmı kolaylaştırıp, mide ve bağırsak gazlarını gideren bu şifalı bitkinin tütsüsü nezleye de bire bir... Suyu sivilcelere sürülürse iyi geliyor.
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı omur

  • ömür
  • yazar
  • ****
  • İleti: 651
Allah Resulünün Tavsiye Ettiği Gıdalar
« Yanıtla #23 : 16 Aralık 2010, 20:24:54 »
Sıhhatli olmak en büyük nimetlerdendir Çünkü, dünyayı kazanmak da, ahreti kazanmak da sıhhatle mümkündür Peygamberimiz AS da sağlık hakkında şöyle buyurmuştur:

Allah Resulünün Tavsiye Ettiği Gıdalar “ Sizlerden her kim vücutça sağlıklı, nefsinden, malından korkusuz ve huzurlu , günlük yiyeceği de yanında olarak sabahlarsa, sanki dünyanın bütün nimetleri kendisinde toplanmış gibi olur (Tirmizi zühd Hadis 2346)” Yine benzer bir hadislerinde aynı konuya işaret etmişlerdir:

“Emniyetli (Korkusuz) yaşamak ve sağlıklı olmak iki büyük nimettir ki, insanlardan pek çoğu bu iki nimetten mahrumdur” (İ Sünnî vr 10b) Yine bir başka hadislerinde; “ Sağlıklı mümin, hastalıklı müminden daha iyi, daha üstün ve Allah'a daha sevimlidir” buyurmuşlardır (İbni Mâce zühd Hadis 4168)  

Bir başka hadislerinde de; “ Ey insanlar! Şüphesiz ki dünyada insanlara, imân ve sağlıktan daha kıymetli bir şey verilmemiştir Böyle olunca, yüce Allah'tan bunları isteyiniz” buyurdu (Müsned 1/8)

İslâmiyet, sağlık noktasında koruyucu hekimliği ön plâna çıkarır Bir başka ifâde ile, hastalıkların sebeplerini nazara verir ve bunlara riayet edilmesini ısrarla ister Bu hususta özellikle az yeme tavsiye edilmektedir

Nitekim bir hadislerinde Peygamber A S “ İnsanoğlu midesinden daha zararlı bir kap doldurmamıştır İnsanoğluna belini doğrultacak birkaç lokma kâfidir Mutlaka yemesi gerekirse, midesinin üçte birini yemeye, üçte birini içmeye, üçte birini de nefes alıp vermeye (havaya) bırakmalıdır” buyurmuştur (Tirmizi zühd Hadis 2380)

Çok yeme, pek çok hastalığın sebebi olarak gösterilmiştir: “Bir çok hastalığın gerçek sebebi çok yemedir” (C Sağır 1/36)  
Yine bir başka hadislerinde aynı konuya işaret etmiştir: “Allah'a en sevgili olanınız; az yiyenleriniz, vücut bakımından da hafif olanlarınızdır” (Kenzü'l Ummal 3/7084)

Sağlığın muhafazası için her türlü tehlikelerden uzak durulması istenir Nitekim Peygamber AS “ Her kim korkuluksuz bir damda yatıp uyur da, geceleyin damdan düşüp ölürse sorumluluğu kendisine aittir Her kim de fırtınalı bir zamanda deniz yolculuğuna çıkar, fırtınaya yakalanıp ölürse, bunun da sorumluluğu kendisine aittir” buyurmuştur (Müsned 5/79, 271)

Yine Peygamber AS kirli ve pis şeylerden sakındırmıştır: “Her kim elinde et kokusu (bulaşığı) olduğu halde, yıkamadan yatıp uyur, bu sebeple de kendisine bir şey isabet ederse, ancak kendisini suçlasın” (Ebu Davud etime Hadis 3852)

Cenab-ı Hak, dünyada imtihanın gereği , pek çok hikmetlerine binaen, insanların da sünnetulah'a riayet etmemesinin bir sonucu olarak, insanlara bir takım hastalıklar vermektedir Bununla beraber, bütün hastalıkların da tedâvi çarelerini halk etmiştir

İsrâ Suresi'nin 82 âyetinde Cenab-ı Hak, “Biz Kur'an-ı müminler için bir şifa ve rahmet olarak indirdik” buyurmaktadır Yunus Suresi'nin 57 âyetinde ise, “Ey insanlar! (İşte bu Kur'an) size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerde olan dertlere bir şifa, müminler için doğru yolu gösteren bir hidayet ve rahmet olarak gelmiştir”ifadesi yer alır

« Son Düzenleme: 16 Aralık 2010, 23:53:30 Gönderen: Tuğra »

Çevrimdışı Nur_Damlasi

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 3
Ynt: Tıbbı Nebevî (s.a.v)
« Yanıtla #24 : 16 Aralık 2010, 23:06:48 »
Allah razi olsun insaAllah

Çevrimdışı omur

  • ömür
  • yazar
  • ****
  • İleti: 651
Ynt: Tıbbı Nebevî (s.a.v)
« Yanıtla #25 : 17 Aralık 2010, 01:08:14 »
Cümlemizden kardesim. Ayrica hosgeldiniz.

Çevrimdışı omur

  • ömür
  • yazar
  • ****
  • İleti: 651
Allah Resulünün Tavsiye Ettiği Gıdalar-2
« Yanıtla #26 : 17 Aralık 2010, 01:21:58 »
Peygamber AS da; “İki şeyde şifa vardır Kur'an okumakta ve bal şerbeti içmekte” buyurmaktadır (Hakim tıp 4/200)  Peygamberimiz AS her hastalığın tedâvisinin mümkün olduğunu beyan etmiştir:” Yüce Allah, şifasını vermediği hiçbir hastalık yaratmamıştır” (Buhari, tıp Hadis 7/12)  Bir başka hadislerinde de şöyle buyurmuşlardır: “Ey Allah'ın kulları tedavi olunuz! Çünkü yüce Allah, ölüm ve ihtiyarlıktan başka şifasını vermediği hiçbir hastalık yaratmamıştır” (İbni Mâce, tıp Hadis 3436)

Şifâli bitkilerden Allah ve Resûlü'nün tavsiye ettikleri:

Bitkilerle tedâvi, tedâvi sırasında ilâç kullanmadan gıda maddeleri ya da benzerleri ile yapılan tedâvidir Her hangi bir hastalık gıda maddeleri ve perhizle tedâvi edilebilirse, ilâç kullanması tavsiye edilmez Gıda maddeleri ile tedâvide genel kâide; hastalığın tedâvisi sırasında faydalı gıdaları alıp, zararlı olanlarını terk ederek perhiz etmektir

Cenab-ı Hak Kur'an-ı Kerim'de gıdaların temiz ve helâl olmasına işaret etmektedir: “Allah'ın sizlere rızk olarak verdiği şeylerden helâl ve temiz olarak yiyiniz! Eğer gerçekten Allah'a ibadet ediyorsanız, Onun vermiş olduğu nimetlere teşekkür ediniz” (Nahl 114)

Peygamberimiz AS, hastalığın nasıl önleneceği ile alâkalı olarak şöyle buyurmuştur: “Hastalığın evi midedir Tedavinin özü perhizdir” Peygamberimiz AS bir başka hadislerinde de, bitkilerle tedâvinin yüce Allah tarafından öğretildiğini açıklamak üzere şöyle buyurmuştur: “Süleyman Aleyhisselâm her ne zaman namazgâhta namaz kılsa, ansızın önünde bir bitki görür ve o bitkiye:

'İsmin nedir?' diye sorardı Bitki de: 'İsmim şudur' diye adını söylerdi Süleyman Aleyhisselâm: 'Niçin yaratıldın, ne işe yararsın?' diye tekrar sorardı O bitki de:'Şunun için yaratıldım' derdi Eğer bir hastalığa ilâç olarak yaratılmış ise, yazıp not ederdi Eğer yer yüzüne dikilmek için yaratılmış ise, toprağa dikerdi” (Abdüllatif Bağdâdî, Tıbb-ı Nebevî s 58; Süyûti, Tıbb-ı Nebevî vr 7a, 50b)

Süleyman Aleyhisselâm'ın ilâhî vahye dayalı olarak bu şekilde tespit ettiği bitkilerin, “Bitkiler Kitabı”nda yer aldığı, ayrıca, pek çok ilacın ve hastalığın bu kitaba dahil edildiği belirtilir (A Bağdâdî s58,188)  İnsanın ruh ve beden sağlığı üzerindeki çalışmalar bir bakıma insanlık tarihi kadar eskidir

Özellikle İslâm âleminde tıbbî konularda, Kur'an-ı Kerim'in bildirdikleri, Peygamberimizin tavsiye ve teklifleri, kıyas ve tecrübe yoluyla elde edilen bilgiler, Tıbb-ı Nebevî kaynaklarında yer almıştır Biz burada, tedavî noktasında, Kur'an ve hadislerde işaret olunan yiyecek ve içeceklerden bazılarını nazara alacağız

Yeme ve içme hususunda İslâm dinin koyduğu prensibin başında az yemek gelir İçilecek şeylerin de bir nefeste içilmemesini öğütler Nitekim Peygamber AS her hangi bir şey içtiği zaman üç nefeste içer ve şöyle derdi: “Bu şekilde içmek daha kandırıcı, sağlık için daha faydalıdır” (Müslim eşribe Hadis 123; Ebu Davut eşribe Hadis 3729; Tirmizî eşribe Hadis188)  

Yine Peygamber AS “ Devenin içtiği gibi suyu bir nefeste içmeyiniz Bardağı her defasında ağızdan uzak tutarak iki veya üç nefeste içiniz İçerken besmele çekiniz, içtikten sonra da 'Elhamdülillah' deyiniz” buyurmuştur (Tirmizî eşribe Hadis 1885)  Bir hadislerinde de: “Sizden biriniz sdu içtiğizaman yavaş yavaş içsin, bir nefeste içmesin Zira, suyu bir nefeste içmek karaciğer iltihabı (ve nefes tıkanıklığı) meydana getirir” buyurmuştur (Adürrezzak 10/428 Hadis 19594)

Bir başka hadislerinde de ayakta su içmenin zararına işaret etmiştir: “Eğer ayakta su içen kimse, midesine verdiği zararı bilseydi, içtiği suyu şüphesiz ki geri kusardı” (Abdürrezzak 10/427 hadis 19588) Yine aynı konu ile alakalı olarak “Sizden biriniz ayakta su içmesin Her kim unuturdea içerse, kusmaya çalışsın” buyurmuştur (Müslim eşribe Hadis 116)

Peygamberimizin,güneşte ısıtılan suyun kullanılmaması hususunda da tavsiyeleri olmuştur Hz Aişe (RA): “Peygamber AS yanıma gelmişti Ben ise, güneşte su ısıtıyordum Bunun üzerine ”Ey Aişe! Böyle yapma! Zira, güneşte ısınmış suyu kullanmak abraşlık (Alaca, sedef) gibi cilt hastalığı meydana getirir” buyurdu (Dârekutnî taharet 1/38 Hadis 2)

Acur (Cucumis anguria) Kabakgillerden olup, salatalık'a benzer bir sebzedir Peygamberimizin (AS) acuru yaş hurma ile yediği belirtilir (Kamus 1/79, 1247; K Ummal 10/28281) Acur, idrar söktürür, mesane ağrılarına karşı faydalıdır Hz Âişe (RA), acurun yaş hurma ile yenmesinin kilo aldırdığını ifade etmiştir (İbni Mâce 3325; A Bağdadi 141)

Ayva (Cydonia oblonga) Peygamber AS “Ayva, göğüsteki sıkıntıyı, ağırlığı giderir, gönlü (kalbi) ferahlatıp kuvvetlendirir” buyurmuştur (M Zevaid 5/45; C Sağır 2/80; F Kadir 5/46; K Ummal 10/28258) Ayvanın kalbi kuvvetlendirdiği ve akciğer iltihabına karşı faydalı olduğu belirtilir (E Nuaym 61) Ayrıca ayva, idrar arttırır, ishali keser, kusmayı teskin eder Vücut ısısının düşmesini önler

Bal Bal ile alakalı olarak Cenab-ı Hak Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruyor: “Rabbin, bal arısına, 'Dağlarda, ağaçlarda ve hazırlanmış kovanlarda yuva yap, sonra her çeşit bitkiden ye; sonra da -bal yapman için- Rabbinin gösterdiği yollardan boyun eğerek yürü' diye öğretti Onun karınlarından renkleri çeşit çeşit bir içecek çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır Düşünen bir millet için bunda ibretler vardır” (Nahl, 69)

Peygamberimiz (AS) da balın şifa olduğunu şöyle açıklamaktadır: “Üç şeyde şifa vardır Bal şerbeti içmekte, kan aldırmakta ve dağlama yaptırmakta, fakat ben dağlamayı sevmem” (Müslim, Hadis 71) Bir başka hadislerinde de; “Şifa iki şeydedir Biri Kur'an okumakta, diğeri ise bal şerbeti içmekte” buyurmuştur (İbni Mâce, Hadis 3457)

Yine bal şerbeti ile alakalı olarak şunları ifade etmiştir: “Bal şerbetinden daha üstün bir ilaç bulunmaz” (C Sağır 2/125) “Bal şerbeti gönlümdeki üzüntüyü, sıkıntıyı giderir ve gözümün görme duygusunu da kuvvetlendirir” (E Nuaym vr 131b) Böbrek sancısı ile alakalı olarak da bal şerbetini tavsiye etmiştir: “Böbrek sancısı, böbrekteki sinirdendir Hareket ettiği zaman sahibini hasta eder Bu hastalığı ılık su ve bal şerbeti ile tedavi ediniz” (C Sağır, 2/10)
« Son Düzenleme: 19 Aralık 2010, 02:13:16 Gönderen: omur »

Çevrimdışı omur

  • ömür
  • yazar
  • ****
  • İleti: 651
Allah Resulünün Tavsiye Ettiği Gıdalar-3
« Yanıtla #27 : 19 Aralık 2010, 02:15:04 »
Bir baş hadislerinde; “Doğum yapan kadınlar için yaş hurma, hasta kimseler için ise, bal gibi şifa yoktur” buyurmuştur (K Ummal, 10/28279) Yine bir defasında: “Sizlere sinameki ve sennût'u (tereyağı, bal, hurma ve kimyon) tavsiye ederim Zira bunlar, sâm'dan başka birçok derde devadır” buyurunca, ashap: “Sâm nedir? Ya ResulAllah!” diye sormuşlar O da: “Ölümdür” diye cevap vermiştir (İbni Mâce, tıp Hadis 3457)

Bal şerbetinin ishali kesmesi ile alâkalı bir vakıa Bir kimse Peygamber AS gelerek, kardeşinin ishale yakalandığını söylüyor Peygamber AS da “Bal şerbeti içir” buyuruyor Adam sonra gelip”Kardeşime bal şerbeti içirdim, fakat bu onun ishalini arttırdı” demiştir

Peygamber AS üç defa tekrarlanan bu soruya “Bal şerbeti içir” buyurmuştur Adam dördüncü defa geldiğinde Peygamber AS yine “Bal şerbeti içir” buyurdu Adam:” Gerçekten hastaya bal şerbeti içirdim, fakat bu ondaki ishali arttırmaktan başka bir şey yapmadı” dedi

Bunun üzerine Peygamber AS “Allah doğru söyler, fakat senin kardeşinin karnı yalancıdır” buyurdu Adam tekrar bal şerbeti içirdi ve hasta iyileşti (Müslim selâm Hadis 91)

Bal ile gargara yapılırsa, boğaz şişlikleri,boğmaca, bademcik ve boğaz iltihaplarına faydalıdır (Şerhu'l Erbain s49) Müzmin kabızlıklara, vücudu zayıf olanlara, midesinde hazımsızlık bulunanlara ve zehirlenmelere karşı bal şerbeti fevkalâde faydalıdır (Aselün- Nahl s149-150,157-158, 168-176)
Balın terkibinde bulunan maddeler ( Karabulut, A Tbbı-ı Nebevi, 1993):

Su: %18
Meyve şekeri : %40
Üzüm şekeri : %34
Kamış şekeri, arpa şekeri ve diğer şekerler : %04
Proteinler: %03
Madeni tuzlar: %02
Diğer maddeler : %71

Yukarıda sayılan özellikleri sebebiyle bal, halk tababetinde çok eski devirlerden beri tedavi edici veya tatlandırıcı olarak geniş oranda kullanılan önemli bir drogdur ( Üçer, 1981; Üçer, 1983)Müshil, midevi, besleyici ve kuvvet verici etkilere sahiptir Mikrop üremesini önleyici ve yara iyi edici özellikleri de vardır Bitki droglarının tatlandırılması için karışımlara % 15 oranında bal konur (Ülker, 1964; Baytop, 1984).

Kimyon (Cuminum cyminum):
Maydonozgillerden otsu, güzel kokulu bir bitkidir Tohumlarıyla birlikte bu adla anılır Kurutularak baharat olarak kullanılır Geçmişte hekimlikte de faydalanılmıştır

Peygamber (AS) bir hadislerinde: “Sizlere sinameki ve sennûtı (tereyağı, bal ve kimyon) tavsiye ederim Zira bunlar Sâm'dan başka her derde devadır” buyurunca, oradaki sahabeler tarafından: “Sâm nedir, ya ResûlAllah?” diye sorulduğunda, Peygamber AS: “Ölümdür” diye cevap vermiştir (İ Mâce tıp Hadis3457)

Kimyon iştahı açar, sindirimi kolaylaştırır, mide ve bağırsaklardaki şişkinliği ve ağız kokusunu giderir Kimyon, bal ve şeker ile şerbet yapılacak olursa, bağırsak ve kulunç ağrılarına iyi gelmektedir Kimyon, İdrarı ve sütü arttırır İdrarı zor yapanlara tavsiye edilmektedir Karaciğer için faydalıdır Kimyon diş ağrılarına ve diş etlerindeki inmeye karşı da faydalıdır (Bağdâdî s147-148)

Süt:

Sütün terkibinde sodyum, potasyum, kalsiyum, magnezyum, fosfor, bakır kükürt ve klor gibi madeni tuzlar ile protein, şeker ve yağ gibi besinler mevcuttur Bu bakımdan süt hem yiyecek ve içeceklerin yerini tutan iyi bir gıda maddesi ve hem de bir çok hastalık için şifadır Cenab-ı Hak sütü, Kur'an- Kerim'de muhtelif âyetlerde zikretmiştir:

“Hayvanlarda da sizin için alınacak dersler ve öğütler vardır Sizlere hayvanların bağırsak muhteviyatı ile kan arasından meydana gelen, içenlere halis ve içimi kolay süt içiriyoruz” (Nahl 65-66)  “Hayvanlarda da sizin için muhakkak ki ibretler vardır Onların (Yedikleri bitkilerden) karınlarında meydana getirdikleri sütten size içiririz Onlarda sizin için daha bir çok faydalar vardır, ayrıca etlerini de yersiniz” (Mü'minûn 21)

Yine bir başka âyet-i Kerime'de: “ Bu hayvanlarda onlar için içilecek sütler ve daha nice faydalar vardır Hala şükretmezler mi?” buyrulmaktadır (Yâsin 72-73)

Peygamber (AS) da : “Yüce Allah bir kişiye süt ikram ederse o kimse (Sütü içeceği zaman): “Allahım bize bu sütü bereketli kıl, bize daha çok süt ver!” diye dua etsin Çünkü yiyecek ve içeceklerin yerini tutan, açlığı ve susuzluğu gideren, sütten başka bir gıda bilmiyorum” demiştir (İMâce et'ime Hadis 3322)  Yine bir başka hadislerinde:

“Sizlere inek sütünü ve sütünden meydana gelen yağını tavsiye ederim Etinden ise sakınınız Zira sütü ve yağı deva, eti ise derttir” buyurmuştur (C Sağır 1/51)  Bir diğer hadislerinde de inek sütünün şifa olduğuna işaret etmiştir: “İnek sütü ile tedavi olunuz Çünkü ben yüce Allah'ın bunda şifa yarattığı kanaatindeyim Zira inek her çeşit ottan otlamaktadır”(K Ummal 10/28208)

Umumiyetle süt, insan bedeni için en faydalı bir içecektir Çünkü hem gıda verir, hem kan yapar Vücudu temizler, cinsi münasebet gücünü arttırır Zekayı geliştirir Süt her türlü zehirlenmeye karşı bir panzehirdir Bal ile şerbet yapılıp içildiği zaman yılan ve akrep sokmasına karşı iyi gelir (F Kadir 4/348)  Süt, bazı hastalıklar ve hastalıktan yeni kalkanlar ile hamile ve emzikli kadınlar için gayet faydalıdır Aşırı yorgunluk ve halsizlik için iyi bir ilâçtır (el-Edviyye s34-37)

Süt, safradan meydana gelen hastalıklar için iyi değildir Bazı sütler, özellikle soğuk içildiği zaman gaz yapar Süt ağır bir gıda olduğu için herkes buna tahammül edemez Bilhassa koyun sütü daha ağırdır Böyle yağlı sütlerin içerisine bir miktar su katılması, içimini hafifletir Nitekim Peygamber (AS)'ın, koyun sütünü içerken bir miktar su karıştırdığı nakledilir (Buhari eşribe 6/245-47)

Çevrimdışı omur

  • ömür
  • yazar
  • ****
  • İleti: 651
Allah Resulünün Tavsiye Ettiği Gıdalar-4
« Yanıtla #28 : 30 Aralık 2010, 21:22:46 »
Sütlü bulamaç

Sütlü bulamaç, arpa veya buğday ununa yağ ve süt karıştırılarak ateş üzerinde yapılan bir nevi çorbadır Sütlü bulamaç olarak da bilinir (İ Kayyim s190-191)  Bazen bu karışıma bal da ilâve edilir Sütlü bulamaçla alakalı peygamberimizin (AS) muhtelif hadisleri vardır: “Gerçekten sütlü bulamaç hastanın midesini kuvvetlendirip rahatlatır Bazı üzüntülerini de giderir” (Buhari tıp 7/14) 

“Gerçekten sütlü bulamaç, üzüntülü ve kederli kimsenin midesinin kuvvetlendirip rahatlatır Sizlerden birinin yüzündeki kiri su ile yıkayıp temizlediği gibi, bu sütlü bulamaç da hastanın gönlünden üzüntü ve kederi öylece giderir” (İ Mâce tıp Hadis 3445)

Hz Âişe (ra) da: “ Peygamber (AS) aile fertlerinden bir kimse hastalandığı zaman, sütlü bulamaç çanağı ateşin üzerinden inmezdi Ta ki hasta iyileşince veya ölünceye kadar” demiştir (İ Mâce tıp Hadis 3446 )  Yine Hz Âişe (ra) şöyle demiştir: “Bir defasında göğsümde bir sertlik ve başımda bir ağrıdan dolayı, Peygamber (AS) 'a şikayette bulundum O “: ” Ey Âişe! Sana sütlü bulamacı tavsiye ederim Zira sütlü bulamaç bu şikayetlerinizi gidericidir” buyurdu (Müntehabü't Tıbbı Nebevi 34a)

Sinameki (Cassia acutifolia):

Baklagillerden bir bitkidir Mekke'de yetişen türü meşhur olduğu için Mekke Senâsı anl----- gelen bu kelime, halk dilinde Sinameki olarak kullanılmıştır En büyük özelliği, müshil olarak kullanılmasıdır Yan etkisi yok denecek kadar azdır Yaprakları kurutularak değerlendirilir Az miktarda alınması halinde mide ve bağırsakları yumuşatır Fazla miktarda alınırsa ishal eder (Şerhu'l-Erbain s60; İ Kayyim s145)

Peygamber (AS)'ın hanımlarından Ümmü Selem (ra), bir defasında kabızlığı gidermek için sütleğen sütü içmişti Bunun üzerine Peygamberimiz (AS): “Sakın bir daha kullanma! Zira sütleğen hararet verici ve zehirleyicidir Sizlere sinameki, yağ, bal ve kimyonu tavsiye ederim Çünkü bunlar ölümden başka bir çok hastalık için şifadır” buyurmuştur (Tirmîzî tıp Hadis 2081) 

Peygamberimizin (AS), sinamekiyi hurma ile birlikte kullandığı belirtilmektedir (M Ledüniyye)

Mantar:

Mantarın hazmı zordur, mideye ağırlık verir, kulunç ağrısı meydana getirir, idrarı zorlaştırır, kirli kan yapar Ancak, göze sürme çekildiği zaman gözün görme duyusunu kuvvetlendirir Mantar suyu, normal su ile karıştırılıp başa sürüldüğünde, saç dökülmesine karşı faydalıdır (Şerhu'l-Erbain s 56; Dımeşkî s 65; Aynî 8/466)

Mantarla alâkalı olarak peygamber (AS): “Sizlere yaş mantarın suyunu tavsiye ederim Zira o, İlâhî bir kudretle kendiliğinden biten bir bitkidir Suyu ise göz hastalığına karşı şifadır” buyurmuştur (Tirmîzî tıp Hadis 2069) 

Mantar suyunun sürme ile macun yapılıp göze sürme çekilmesiyle en iyi göz ilâcının yapılmış olacağı, bununu; göz kapaklarını güçlendireceği, gözün görme gücünü arttıracağı belirtilir (İ Kayyim s 410)

Bazı bitkilerin ve gıdaların Kur'an'da ve hadiste tavsiye edilmesinin hikmetleri:

Bunun pek çok sebebi olabilir Evvel emirde insanlığa, hastalıklardan kurtulmak için tedavî yollarını ve şeklini gösteriyor Cenab-ı Hakk'ın Şâfî ismini gösterecek tıp ve eczacılık ile kimya ve biyoloji gibi ilim sahalarının yoluna işaret ediyor İnsanları ilme ve araştırmaya sevk ediyor İnsan sağlığının ehemmiyetini nazara veriyor

Bitkilerin meyve, çiçek, yaprak ve köklerinin, insanın çeşitli ihtiyaçlarına cevap vermesi, kâinatla insan arasındaki münasebeti ortaya koyuyor Bir başka ifade ile, mideyi kim tanzim edip yaratmışsa, ona uygun besinleri de yine O'nun yarattığını belirtiyor
İslâm âleminin ve Osmanlıların bitkilerle tedaviye yaklaşımları:

Gerek İslâm âleminde ve gerekse Selçuklular'la Osmanlılar dönemlerinde, bitkilerle tedavi hususu genelde tıp ilmiyle birlikte değerlendirilmiştir İslâm âleminde özelikle Araplar'da tıbbî bitkilerin hangisinin ve hangisinin zehirsiz olduğunu ayırt etmek için hayvanlardan istifade etmişlerdir İlk defa tedavi pratiği eczacılıktan ayrılarak ilâçlar bilimi ortaya konmuştur

Sekizinci yüzyılda Cabir İbni Hayyam, Abu Nadir İbni Şumayl ve Abu Zeyd el-Anşari ve İbni el-Sıkkit, bitkierin ismleri, morfolojik yapıları ve kullanım alanları üzerinde durmuşlardır Yine bu devirde Abu Said el-Aşmai'nin Kitab el Nebat vel Şecer (Bitki ve ağaçların kitabı), benzer konuları ihtiva ediyordu

Dokuzuncu yüzyılda özellikle bitkilerin tıbbi yönleri üzerinde durulmuştur Ali İbni Rabban el-Tebari'nin Firdevs el-Hikmet (Aklın Cenneti) adlı eseri ve Ebu Hanife el-Dinavari'nin Kitap el-Nebat (Bitkiler Kitabı) adlı eserinde bu konular yer alır

Onuncu yüzyılın başında Türk bilim adamı meşhur İbn-i Sina (980-1037) yüzden fazla ilmî eser bırakmıştır En büyük eseri 3 ciltlik “Alkanun-fittıb” tır Onun bu eserinde 900 den fazla tıbbî bitki, hayvani ve inorganik menşeli ilâç yer almaktadır İbn-i Sina , 7 bölümlük Tabiat Tarihi ve Şifa kitabında bitkilerin farmokolojik yönlerini incelemiştir O zaman Müslümanlar 1600'den fazla tıbbî bitkiyi bilmekte idiler (Hayati Zade Mustafa Fevzi Efendi -Ölümü 1740-, Bitkilerin tıbda ilaç olarak kullanılmaları, terkipleri, alınma şekilleri ve ölçü sistemi; Tatlı, Â Genel Biyoloji, 2000, s 244; Makaklı, B Şifalı Bitkilerle Tedavi (Tercüme), İstanbul, 1990)

On üçüncü yüzyılda Endülüs'te yetişen İbnü'l Baytar, Basit İlâçlara ve gıdalara İlişkin Bütün Bilgiler (Kitab'ül-Câmi'li Müfredeti'l-Edviye ve'l-Agdiye) adlı kitabında minerallerden, bitkilerden ve hayvanlardan yapılan 1400 ilâcı, Yunan ve İslâm kaynaklarına dayanarak tanıtmıştır Bunlardan 300 tanesi tamamen kendisine hastır ve ilk defa vermiştir (Tekeli, S ve ark Bilim Tarihine Giriş,1999) 

Osmanlılar devrinde özellikle tıbbî tedâvî ile ilgili olarak, İshak ibni Murat, Hacı Paşa, İbni Şerif ve Hekim Nidâî ön plâna çıkmaktadır (Tekeli, S ve ark Bilim Tarihine Giriş,1999)

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Tıbbı Nebevî (s.a.v)
« Yanıtla #29 : 06 Ocak 2011, 02:18:21 »
Eklenen yazıların hepsi çok güzel ellerine sağlık omur en çok bu dikkatimi çekti;

Sütlü bulamaç

Sütlü bulamaç, arpa veya buğday ununa yağ ve süt karıştırılarak ateş üzerinde yapılan bir nevi çorbadır Sütlü bulamaç olarak da bilinir (İ Kayyim s190-191)  Bazen bu karışıma bal da ilâve edilir Sütlü bulamaçla alakalı peygamberimizin (AS) muhtelif hadisleri vardır: “Gerçekten sütlü bulamaç hastanın midesini kuvvetlendirip rahatlatır Bazı üzüntülerini de giderir” (Buhari tıp 7/14) 

“Gerçekten sütlü bulamaç, üzüntülü ve kederli kimsenin midesinin kuvvetlendirip rahatlatır Sizlerden birinin yüzündeki kiri su ile yıkayıp temizlediği gibi, bu sütlü bulamaç da hastanın gönlünden üzüntü ve kederi öylece giderir” (İ Mâce tıp Hadis 3445)

Hz Âişe (ra) da: “ Peygamber (AS) aile fertlerinden bir kimse hastalandığı zaman, sütlü bulamaç çanağı ateşin üzerinden inmezdi Ta ki hasta iyileşince veya ölünceye kadar” demiştir (İ Mâce tıp Hadis 3446 )  Yine Hz Âişe (ra) şöyle demiştir: “Bir defasında göğsümde bir sertlik ve başımda bir ağrıdan dolayı, Peygamber (AS) 'a şikayette bulundum O “: ” Ey Âişe! Sana sütlü bulamacı tavsiye ederim Zira sütlü bulamaç bu şikayetlerinizi gidericidir” buyurdu (Müntehabü't Tıbbı Nebevi 34a)
〰〰〰〰🐠