Gönderen Konu: Tıbbın Alternatifle İmtihanı  (Okunma sayısı 2595 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Tıbbın Alternatifle İmtihanı
« : 06 Ocak 2015, 12:44:23 »

Tıbbın Alternatifle İmtihanı



    “Ne yaparsak yapalım, organlarımız yıpranacak, gevşeyip dayanıksız bir külçe haline gelecek…” Ancak hayatın maksadını ve derinliğini sorgulayan “Sağlığa neden dikkat etmeli, vücudu bakterilere ve mikroplara karşı korumanın gerekçesi ne olmalı?” soruları önemli.

    [ Dr. Yavuz Selim Yıldırım – Ömer Demir ]


sayfadaki paragraf fizyoloji ve tıp alanında başarılı çalışmaları olan Alexis Carrel tarafından “Yarınlara Doğru” kitabından iktibas. Yazar metne “Ölüm döşeğinde yatan bayan x’in başucunda gece nöbeti beklerken yazılmıştır.” şeklinde başlık attığına göre, hayatı ve sağlığı sorguluyor olmalı.

Gerçekten ne yapılırsa yapılsın, ister modern tıbbın bütün imkânlarından, isterse alternatif uygulamalardan istifade edilsin gençlik bitecek, organlar yıpranacak ve dünyadaki vazifelerini bitirecekler. Ancak hayatın maksadını ve derinliğini sorgulayan “Sağlığa neden dikkat etmeli, vücudu bakterilere ve mikroplara karşı korumanın gerekçesi ne olmalı?” soruları önemli.

Verilen cevaplar kişiyi hastalıklara karşı günün şartlarına göre ne gerekiyorsa onu yapmaya götürecektir. Mesela ilk hastalık vukuunda, kişi sağlıklı kalabilmek için soluğu hastanede alacaktır. Ardından teşhis ve tedaviler başlar. Şayet doktorundan memnun kalmazsa başka birine gidecek, olmadı kafada soru işaretleri bitmiyor alternatif tıp uygulamalarına yönelecektir.

Peki, modern tıbbın devasa bütçesine, harcamalarına, kullandığı teknoloji ve onca laboratuvarlarına rağmen niçin hâlâ alternatif uygulamalar konuya dâhil olabiliyor? Buyurun sorunun cevabını önce modern tıbbın tarihi sürecinde, sonra da günümüze yakın alternatif uygulamaları kabul etmek zorunda kaldığı dönemde bulmaya çalışalım.

Modern tıbbın insan bedenine çarpık bakısı

Modern tıbbın insan bedenine çarpık bakışı, 19. yüzyıl boyunca pek çok beslenme kürünün, gıda rejiminin, ilaç tedavisinin, neşterli ve neştersiz ameliyat türünün ortaya çıkmasına sebep oldu. insan, çok boyutlu ruh ve beden insicamından ziyade, fabrikaları dolduran buharlı makineler gibi, enerji üreten bir makine olarak görüldü. Böyle olunca gıda hesap yoluyla ele alınan bir yakıt biçimini aldı.

Tıptan yüksek beklenti problemi

Bugün bir insan, hasta olduğunda karşısında ticari önceliklerle şekillenen, ona sağlığını koruma, hatta sağlığına yeniden kavuşma sözü veren devasa bir tedavi tasarıları tezgâhını buluyor. Tıbbi ve psikososyal bilgilere doymuş olan bu hasta, yüksek beklentileri, ihtiyarlık ve ölüm gerçeğini kabul etmekte zorlanıyor. Mesela bir kanser hücresi bedenini kemirmeye başladığında, yüksek beklenti vadeden tıp sektöründe fayda göremeyince, tıpta gerekli tamamlayıcılar olarak tanıtılan alternatif yöntemlere yönelme mecburiyeti hissediyor.

Hasta, alternatif tıptan kendisinin sağlık durumunu düzeltmesini umarken modern tıptan onu eksiksiz olarak iyileştirmesini bekliyor. Bu farklı beklenti, alternatif tıbbın umulmadık başarıları karşısında, resmi tıbbın başarısızlıklarını ve şüpheli yanlarını ön plana çıkartıyor. Normal olarak duyarlı insanlar her iki tarafın en iyi yanlarını alırken zararlarından da uzak kalmaya çalışıyorlar.

İlaçların yan etki kâbusu

ilaçların reddi ve alternatif tıbbın “bırakın tabiat tedavi etsin” pazarlama stratejisi belki de ilacın ele alınışındaki problemden kaynaklanıyor. AB kökenli mevzuata göre ilacın tarifi şöyle yapılıyor: “insan ve hayvan hastalıkları üzerinde tedavi edici veya önleyici etki gösteren bütün madde ya da bileşimler ile tıbbi tanı koymaya imkan tanıyan veya hayvan ya da insan bedeninin organik işleyişini canlandıran, düzelten veya değiştiren bütün madde ya da bileşimler.” Ne kadar ucu açık bir tarif değil mi? Bu tariften yola çıkan firmalar elbette kaş yapayım derken göz de çıkartabiliyorlar. işte bir misal:

“Dünyanın en masum ilacına bakın hele!” başlığı ile Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta “kolestrol haplarından olan “statinleri” değerlendiriyor. “Statinler kolestrol hapı, dünyanın en masum ilacı diye sunuldu.

Ancak diyabetten hafıza kaybına, böbrek yetersizliğinden kas hasarına, karaciğer bozukluğundan katarakta, iktidarsızlıktan kas yorgunluğuna kadar onlarca aksi tesiri var. Diyabet riskindeki artış önce saklanmaya sonra küçümsenmeye çalışıldı. Ama sonunda FDA bile ‘diyabet yapabilir’ uyarısında bulunmak zorunda kaldı.”

Sağlıkta uygulanan ihtilaflı teknikler

Son yıllarda doktorlar gelenekçi disiplinlere karşı başkaldırmaktan artık korkmuyorlar. Çok farklı alanlarda çalışan, alternatif tıp bünyesindekiler dahil pek çok aletten istifade eden ve bu doktrinlerde hem fikri hem de ticari farklılıklar bulan doktorların sayısı gün geçtikçe artıyor.

Mesela yüksek kan basıncının bazı hastalıklarla birlikte görüldüğü uzun zamandır bilinen bir şeydi. Ancak insanı şüphelendirecek bir belirti vermediğinden genellikle kendi başına müdahaleyi gerektirecek bir hastalık olarak değerlendirilmemişti. Sonunda Sir Clifford Allbutt adında bir bilim adamı çıktı
“hyperpiesia” dediği hiper tansiyonu ciddiye almak gerektiği konusunda arkadaşlarını ikna etti. Allbutt’un verdiği isim tutmasa da düşüncesi tuttu ve bir doktor için hastasının kan basıncını ölçmek, normalin üstündeyse de uygun bir ilaç yazmak standart haline geldi.

Üzerinden çok zaman geçmedi Sir James Meckenzie yayınladığı “Kalbin Hastalıkları” adlı kitabında, yüksek kan basıncını bir hastalık olarak görmenin bir hata olduğunu, bunun organizmanın faydası için fizyolojik bir cevap olduğunu yazdı.

Tıp “ruh da aramızdaymış” gerçeğini yeni fark etti

Son yirmi otuz yılımızı saymazsak alternatif uygulamaları kıyasıya aşağılayan bir modern tıp anlayışı vardı. Bunun da başlıca sebebi tıp tarihinin pratik tıptan ayrılmış olmasıydı. Tıp tarihini doktorlardan çok tarihçiler oluşturuyorlardı. Yeni mezun genç doktorlar; yaptıkları işin geçmişinden bugüne, yapılmış hatalardan habersiz ve aynı zamanda yeni gelişmelere fazla açık olmaksızın okuldan ayrılıyorlardı.

Diğer taraftan tıbbın yeni uygulamaları doktorun hastayla ünsiyet kurmasını gerektirmeden daha rasyonel, yeni padolojik ve kimyasal usulleri kullanarak teşhis ve tedaviye ulaştırıyordu. Ancak bir müddet sonra fark edildi ki insan sadece bir organizmadan ibaret değildir. Tıp, insanlarla ilgilenme sanatı idi. Yeni dönemde doktorlar mevcut teknolojiyle büyülenirken, hastaların çoğunun daha duygusal bir yaklaşım bekledikleri ve bakımlarının tamamen tıbbileşmesini reddetmeye başladıklarını fark ettiler.Bugün artık, öncelikli olarak kişinin ferdi ve sosyal ahlaki problemlerinin tedavi edilmesi gerektiği düşüncesi baskın. Kişinin aile ve iş hayatındaki rollerinin dâhil edildiği psikoteknikler moda.

“Alternatif iyidir” e geliş

Sağlık tekelinin gurur ve kibre düşmesinin önünde “halkın sesi” olarak, aktif bir aşı niteliğinde onu dengeleyen alternatif tıp, “destekleyici ve tamamlayıcı” uygulamalar olarak modern tıbbın içine çekilmeye çalışılıyor. Bu elbette bir taraftan faydalı olacaktır. Dünya Sağlık Örgütünün 1977 yılında başlayan alternatif tıp serüveni zaten bu maksada hizmet ediyor. Ancak yine de alternatif tıbbın modern uygulamaları her ne kadar sistemsiz de olsa tenkidi, insanlar için fayda sağlıyor.

Ve Dünya Sağlık Örgütünün alternatif tıp serüveni başlıyor

Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization – WHO) sağlık alanında
araştırmalar yaptırıp, istatistikler yayınlıyor ve tavsiyelerde bulunuyor. Örgütten gelen veriler bir müddet sonra öyle ya da böyle hayatımıza giriyor.

Geleneksel Tıp Araştırma ve Geliştirme Merkezi, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından 1977 yılında kuruldu. DSÖ’nün 2010’da yayınladığı veriler, alternatif tedavilerin dünya çapındaki kullanım hızının her geçen gün arttığını ortaya koyuyordu. Özellikle Amerika, Fransa ve Almanya gibi ülkelerde varlıklı kimseler sektör için milyon dolarlar harcamaktaydılar.

Ancak verilerin alternatif tedavilere yönelme işaretinden önce, Sağlık Örgütü 2000 yılında Geleneksel Tıp Araştırma Rehberi’ni yayınlamıştı. Hemen arkasında Alternatif Tıbbın Dünya’daki Yasal Durumu ve Geleneksel Tıp Stratejileri raporları yayınlandı. 2009 Pekin’de düzenlenen Geleneksel Tıp Kongresi’nde güvenli ve etkili kullanımı teşvik eden “Pekin Deklarasyonu” yayınlandı.

Sağlık Örgütü Başkanı Dr. Margaret Chan, Pekin’de yaptığı açıklamalarda, tarihi ve kültürel bağlara sahip tedavileri uygulayan şifacıların genellikle toplumun iyi bilinen kişileri olduğunu ve bu yüzden uyguladıkları tedavilerin fazla sorgulanmadığını, bu tedavilerin insanları yatıştırdığını, birçok derdini giderdiğini ancak buna rağmen ideal olmadığına dikkat çekti.

İdeal sağlık hayalleri ve alternetif tıp

Sağlık Örgütü Başkanı Chan’in alternatif tıp konusundaki toparlayıcı sözü aslında ideal sağlık hayallerini de özetliyor. Onun “Modern tıbbın insanı kişiliksizleştiren ‘katı kalpli’ bakış tarzı alternatif tıp tarafından iyi kullanılıyor.” şeklindeki sözü aslında bir taraftan da alternatif tıbbın vazifesini yerine getirdiğini gösteriyor.

Modern ve alternatif tıp uygulamaları tarihin her döneminde günün şartlarına göre tartışılırdı. “Tıp Tarihimizin” altın devrine hem kimyager ve hem de hekim olarak emek veren Zekeriya Razi’nin Ahlaku’t-Tabîb adlı eserinden alternatif ve modern uygulamaları tartışan ve sorgulayan birkaç başlığı sizinle paylaşalım.

“En uzman tabiplerin bile her hastalığı şifayap edebilmeleri mümkün değildir. Ürken hastalar uzman doktorları dahi bırakıp gidebilir. Halkın şarlatanları ve sahte tabipleri, uzman tabiplere niçin tercih ediyor olabilir? Cahil tabiplerin, avamın, kadınların, âlim tabiplerden daha muvaffak olmalarının sebepleri neler olabilir?”

Tabipler bir noktadan sonra tıbbın ötesinde ideal sağlık hayalleri kurarken modern tıp
ile alternatif tıp arasındaki dozu ayarlamaya çalışırlar. Çünkü “Bir maddenin tedavi edici ve zehir etkileri arasındaki fark miktarı, dozudur.” Bu doz iyi ayarlanamadığında modern tıpta yakalandıkları zehir etkisinden insanlar alternatif sahaya kaçarlar. Orada da benzer durumla karşılaştıklarında insaf sahibi şifacı arayışları devam eder.

Kaynakça

• Alexis Carrel, İnsan, bu Meçhul, Arif Bolat Yayınevi, İstanbul 1959.

• Thomas Sandoz, Alternatif Tıp Tarihi, Dost, Ankara 2005.

• Maoshing Ni, 100 Yıl Yaşamanın Sırları, İstanbul 2009.

• Brian Inglis, Tıbbın Hastalığı I, İkılab

• Editörler: Paul Lewis MB, MRCP,Tıp Tarihi, İnstitute of Neurology, Khalkedon, İstanbul 1998.

• Maks Mayerhof, İslam Medeniyet Tarihinde Fen ve Tıp, Asar-ı İlmiye Kütüphanesi Neşriyatı, İstanbul 1935.

• Ülker Erke, Süheyl Ünver, Minyatürlerle Türk Tıp Tarihi, İstanbul 2002.



Yavuz Selim YILDIRIM | 31 Aralık 2014 | http://insanvehayat.com/tibbin-alternatifle-imtihani/


Çevrimdışı Şecaatli

  • okur
  • *
  • İleti: 83
  • TEK DÂVÂM İSLAM'DIR.GERİSİ BAŞKASININ OLSUN.
Ynt: Tıbbın Alternatifle İmtihanı
« Yanıtla #1 : 07 Ocak 2015, 09:18:00 »
Selamün aleyküm.Hayırlı sabahlar...Allah bütün işlerinizi âsan eylesin kardeşim....

Son yıllarda siyonistlerin tekelinde olan ilaç ve gıda sektörleri birbirine paralel olarak çalışmaktadır.Mesela, bilhassa Türkiye'de  ilaç sektörleri ,ilaçlarının satılması için ilaçların içine % 97,5 kimyasal madde katıp koruma ve renklendirme amaçlı olup katkı maddelerini katmaktadırlar.Buna göre hastalar ya daha çabuk ölüyorlar veya başka bir hastalığa yakalanıyorlar.Oysa doğal ilaçlar yerinde ve dozunda kullanıldığında tam şifa verebiliyor.AB ülkelerinde ilaçların katkı maddesi  % 25-30'tur.Bütün bu kirli oyunlar bizim ülkemizde yapılmaktadır.Arada ki farklar bunlardır. İlaç firmaları, "ilaçlarımız satılsın" diye harici   eş değerde ilaç da satmaktadırlar.Bu,böyle devam etmektedir.Dolayısıyla hastalar artmakta hastaneler ve hastalıklar artıkça devlete büyük külfet oluyor.Eskiden böyle bir şey yoktu.Gelelim gıda sektörlerine...

Bunlar ise hormonlu, ilaçlı ve katkı maddeli  olarak gıda üretmektedirler.Oysa bunlar sağlığa zararlı olup zehir saçmaktadırlar.Toplumun sağlığını değil kendi kasasını düşünmekten başka bir şey yapmıyorlar.Bunlar bu toplumun canavarlarıdırlar.Devlet, bunları yakaladığında ebediyen ticaretten men etmeleri gerekiyor.Aksi takdirde yakın gelecekte nesillerimizin sağlıksız bir ortamda  doğacaklarını ve büyüyeceklerini belirtmek isterim.
Neden mi mutluyum?.Çünkü Allah var, sıkıntı yok!
Gerisi imtihanımdır.

Bir ayet:“Olur ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız;
oysa o, hakkınızda hayırlıdır.Olur ki, siz bir şeyi seversiniz;ama o, sizin hakkınızda bir fenalıktır.
Allah bilir, siz bilmezsiniz. ” (BAKARA SURESİ-216)