Gönderen Konu: Tıkandı Baba ve Sultan Mahmud  (Okunma sayısı 2801 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

zaman_1453

  • Ziyaretçi
Tıkandı Baba ve Sultan Mahmud
« : 01 Mart 2012, 21:53:12 »

TIKANDI BABA VE SULTAN MAHMUD

Rivâyet olunur ki, Sultan II. Mahmud, tebdil-i kıyâfetle gezdiği bir ramazan gününde Üsküdar’da bir kunduracının, boş örse çekiç vurarak her hamlede, “Tıkandı da tıkandı” dediğine şâit olmuş. Merak sâikiyle içeri girip bunun sebebini sormuş. Adamcağız anlatmış:
— Bir gece rüyâ gördüm. Çeşmeler vardı. Bazılarından şarıl şarıl sular akıyor, bazılarından sızıyor, bir tanesi de tıp tıp damlıyordu. O sırada nûrânî bir ihtiyar belirdi. Ona bu çeşmeleri sordum: “Şarıl şarıl akanlar, padişahımızın tâlihidir. Sızanlar devlet erkanından filanca paşaların ve falanca zenginlerin tâlihleridir.Şu damlayan da senin tâlihindir” deyip kayboldu. Yerden bir çöp aldım ve benim tâlihim olan çeşmeye yaklaştım. Ah, ellerim kırılsaydı! Filvâki çöp kırıldı ve artık eski damlalar da damlamaz oldu. O günden sonra müşterim kesildi, kazancım bitti; iflas ettim, bu hâle geldim. Şimdi de tâlihimden şikâyet ile, “tıkandı da tıkandı” zikriyle boş örsü dövüyorum.
Sözün kısası, şâirin, “Kara bahtım yoz olur / Taşa bassam iz olur / Ağustosta suya girsem / Balta kesmez buz olur” dediği gibi, Baba’nın kısmeti tıkanmış.
Pâdişah kendini belli etmez ve saraya dönünce adamın söylediklerini tahkike memur gönderir. Meğer adamcağız herkes tarafından, “Tıkandı Baba” diye tanınmakta ve nasîpsizliğiyle bilinmekte imiş. O kadar ki, çeşmeye su doldurmaya gitse, kurnayı bir kurbağa tıkar; bir mal almak için pazara uğrasa, ona sıra gelmeden mal bitermiş.                                


Sultan Mahmud, mübârek ramazan ayında bu garibi sevindirmek ister ve bir tepsi baklava yapılmasını, her dilimin altına da bir sarı altın konulmasını emreder. Sonra tepsiyi, bir zengin konağından iftarlık geliyormuş gibi gönderir.
Nasipsizlik bu ya; Tıkandı Baba, bir tepsi baklavayı bir iftarda yiyip bitirmek yerine satıp parasıyla bir gün daha iftar etmeyi düşünerek tepsiyi pazara çıkarmaz mı?
Padişah durumu öğrenip üzülmüşse de, niyetine sadâkat ile aynı minval üzere ertesi gün nar gibi kızarmış bir hindi dolması yaptırıp içini altın ile doldurarak Tıkandı Baba’ya yollar. Baba’dan baklava tepsisinin satın alarak parsayı toplayan uyanık müşteri, bu sefer yine kapıya dayanıp Baba’nın aklını çelmenin yollarını aramaktadır. Der ki:
Bre Tıkandı Baba! Sen bir garip âdemsin. Tek başına bu hindiyi nice yiyeceksin. Gel sen yine bu hindiyi bana sat.
Pazarlık tamam olup hindi de kanatlanınca, padişah bu derece safderunluğa fevkalâde öfkelenip derhal Tıkandı’yı saraya çağırtır.
Çavuşlar nezâretinde iftar vaktine yakın karga tulumba sarayın yolunu tutan Tıkandı Baba telaşlanır. “Bir suç işlemiş olmalıyım, ama ne ola ki!” diye kara düşünceler içinde huzura alındığında neredeyse bayılmak üzeredir. Bu hâle padişahın yüreği dayanamaz ve öfkesi merhamete inkılâb eder. Sultan, olup bitenleri anlattığı zaman Tıkandı Baba hayretler içinde hünkârın ayaklarına kapanıp, duâlar, şükürler okumaya başlar.
Padişah ona son bir hak daha tanımayı isteyip doğruca hazîne-i hassa odasındaki altın ve mücevher dolu sandıklardan birinin huzura getirilmesini buyurur. Sandık gelir. Sultan Mahmud selâmlık dâiresinin çini sobasının altını yoklayıp küreği eline alır ve:
Tut şu küreği! Sandığa daldır. Ne kadar alırsa sana bağışladım, der.                                          



Tıkandı Baba, ma’kus talihinin böyle bağteten, (birden bire, beklemediği bir anda) murâdına muvâfık harekâtından fazlasıyla heyecanlanır. Sevinçten titreye titreye küreği sandığa daldırır. Bir müddet iteleyip çalkalar ve îtina ile kaldırırsa da kürek ters daldırılmıştır ve sandıktan ancak sap kısmında bir tek kızıl altın ile çıkar. Baba düşüp bayılır. Şâir ruhu taşıyan hisli pâdişah ise, secîli bir üslupla o, târihe geçen sözünü söyler:
Vermeyince Mâ’bûd, neylesin Mahmûd?..
Hikmetinden sual olunmayan Yüce mâ’bûd’umuz Cenâb-ı Hakk, kim bilir hangi kadere binâen o küreği ters çevirmiştir. Onca yıllık Tıkandı Baba, acaba “Açıldı Baba” oldu mu? Bilmiyoruz. Hem kim bilir belki de sonradan Tıkandı Baba, hâline şükretmiş ve hayırlısını istemekten dolayı ganî gönüllü bir fakir olarak vefât etmiştir. Öyle ya, nasip işi başka şeye benzemez. Hani ne demiş atalarımız: “Kısmetinse gelir Hind’den Yemen’den / Kısmet değil ise, ne gelir elden!..”
Kısmet ardında koşmak, elbette kişinin boynunun borcudur; illâ kısmeti talepte ısrarcı davranmak ve bu yüzden yanlış yollara sapmak meşrû değildir. Kul için en hayırlı kısmet, yine herşeyin hayırlısını talep etmekten geçer.
Sağlam bir îman ve akıldan nasîbini aldıktan sonra, insanoğlu, yürük at misâli, kendi nasîbini kendi artırır. Kabiliyeti ve istidâdı nisbetince nasîbdâr olur. Nitekim, “Kabiliyet dâd-ı Hakk’dır her kula olmaz nasîb / Sad hezâr terbiyye etsen, bî-edeb olmaz edîb” denilmiştir. Sağlam îman, güzel ahlâk, huzurlu bir hayat... Hepsi birer nasîp işidir ve kıymeti bilinirse, mal-mülk nasîbinden çok daha evlâdır. Allah Teâlâ bizi, edebini muhâfaza eden kabiliyet sahiplerinden eylesin. Aksi takdirde kısmetimiz, fâni dünyanın fâni işleri peşinde ömür tüketmekten başka bir şey olmaz. Ve yine denilmiştir: “Kısmetindir gezdiren yer-yer seni / Arş’a çıksan âkıbet yer, yer seni...”

15 Temmuz 1998 / Fazilet Takvimi

« Son Düzenleme: 02 Mart 2012, 01:25:12 Gönderen: zaman_1453 »

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Tıkandı Baba ve Sultan Mahmud
« Yanıtla #1 : 01 Mart 2012, 22:23:53 »
Çok güzel kıssa,ibret alınacak çok önemli,önemli olduğu kadar da düşündürücü...
Allah cc Her şeyin hayırlısını versin.