Gönderen Konu: Tok Evin Aç Kedisi  (Okunma sayısı 9630 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2490
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Tok Evin Aç Kedisi
« : 17 Aralık 2008, 13:45:06 »



TOK EVİN AÇ KEDİSİ

_ Kocanız sizi aldatıyor!
_ Siz kimsiniz, ne söylediğinizin farkında mısınız?
_ Ben kocanızın sizi aldattığı kadının, Seçil'in nişanlısıydım. Kocanız aramıza girmeseydi belki şimdi evlenmiş olacaktık. Sizi uyarmak istedim, haberiniz olsun, kocanıza sahip çıkın.
_ Size inanmıyorum. Kocam beni aldatmaz. Niyetiniz ne bilmiyorum ama Fuat'ın düşmanı olduğunuz kesin. Beni bir daha rahatsız etmeyin.

Meral konuşmaya devam etmeye çalışan adamı dinlemeyerek telefonu kapattı. Elleri ayakları tir tir titriyordu. Yüreği kor gibi yanıyordu. Sersemlemişti, ayakta dikilip duruyor, ne yapacağını bilmiyordu. Her ne kadar inanmıyorum dediyse de hisleri ona bu ihbarın doğru olduğunu söylüyordu. Zaten o gece de kötü kötü rüyalar görmüştü. Akşam yemeğini hazırlamak için mutfağa yeni girmişti. Tavuğu yıkamak için eline aldığında telefon çalmıştı. Yemek aklına gelince mutfağa gitti. Fırında sarımsaklı patatesli tavuk yapacaktı. Sarımsaklı tavuk Fuat'ın ve çocukların en sevdiği yemekti. Fırın tepsisini tezgahın üstüne koydu. Tavukları yıkayıp tepsinin içine koydu. "Kocanız sizi aldatıyor!" Adamın sözleri kulaklarında çınlayıp duruyordu.

Fuat'ı aramaya karar verdi. Sandalyeye oturup Fuat'ın işyerinin telefonunu çevirirken son rakamda vazgeçip telefonu kapattı. "Hayır, Fuat beni aldatıyor olamaz. Böyle birşey olsa şüphelenirdim." dedi kendi kendine. Hem Fuat dindar bir insan. Ne işi var onun kadınla kızla? Evet gezmeyi seviyor akşamları sık sık dışarı çıkıyor, bazı günler çok geç geldiği de oluyor fakat böyle birşey yapacağına inanmam. Arkadaşlarıyla geziyor. Bu bir iftira! Karı-koca karasında güven olmalı. "Fuat ondan şüphelendiğimi duysa üzülür" diye düşünerek kendi kendine kızdı.

Balkondan patatesleri getirip soymaya başladı. "Sürekli arkadaşlarıyla dışarı çıkıyor. O zamanlar bir kadınla buluşmaya gitmiş olabilir mi?" diye düşündü. Şüphe tohumları yeniden içini kemirmeye başlamıştı. Kocası nereye gidiyor diye hiç takip etmemişti. Elinde telefon öyle iki de bir arayıp "nerdesin, ne yapıyorsun" dememişti. Akşamları yanmız oturmaktan çok sıkıldığı halde onu bunaltmamak için çok gezdiği için söylenmemişti. Ona güvenmeyi tercih etmişti, onun da bu güveni boş çıkarmayacağına inanmıştı. Kocasını kıskanıp sürekli takip eden arkadaşlarına karşı da hep bu tezi savunmuştu. "Erkeği serbest bırak, özgürlüğünü kısıtlama, ona güven hiçbir yere gitmez. Erkeği evden kaçıran dırdırdır." Galiba tezi çürük çıkmıştı.

Birkaç gün önece gazetede okuduğu bir haber aklına geldi. Cebi para gören dindar erkekler hemen ikinci bir kadın alıyorlarmış. Kitabı bile yazılmış. Fuat'ın da iki yıldan beri işleri çok iyi. Memuriyeti bırakıp ticarete atılınca para kazanmaya başladı. Önce iş, sonra son model araba, sonra da kadın olabilir miydi? Telefonu adamın yüzüne kapattığına, daha fazla bilgi almadığına, Seçil denen kadının telefonunu, ev adresini istemediğine pişman oldu. Patates soymayı bıraktı, telefonu eline aldı. Fuat'ın işyerini aradı.

_ Fuat! Az önce bir telefon geldi. Arayan adam Seçil'in eski nişanlısı olduğunu söyledi. Sen Seçil diye birini tanıyor musun?
Fuat'tan cevap gelmedi. Sessizlik içini cız diye yaktı. Cevabı o anda almıştı.
_ Fuat! Seçil'i tanıyor musun diye sordum dedi kızgınlıkla.
_ Seçil mi? Seçil adında birkaç tane tanıdığım var. Sen kimi soruyorsun anlamadım.
_ Herhangi bir Seçil'i sormuyorum tabii ki. Eski nişanlısı tarafından ilişkin olduğu iddia edilen Seçil'i soruyorum.
_ Benim kimseyle ilişkim yok, her duyduğuna inanma.
_ Tamam anladım, deyip kapattı telefonu. Kocasının şaşkınlığından, ne diyeceğini bilememesinden anlamıştı aldatıldığını. Donup kalmıştı, yarısı soyulmuş patatesler önündeydi, gözleri patateslere takılıp kalmıştı.

'Kocam beni aldatıyor, ben hâlâ yemek yapma derdindeyim' diye kızdı kendine. Salona gidip oturdu. Ne yapacaktı şimdi? Ne yapmalıydı? Ayrılmaktan başka yapacağı birşey yoktu. Boşanmalıydı, böyle bir şeyi affedemezdi. Bir dakika daha kalmak istemedi evde. Valizini alıp hemen gitmek istiyordu.

Peki ya çocukları, onlar ne olacaktı? Onları bırakıp nasıl giderdi? Akşam onu evde görmezlerse ne çok üzülürlerdi. O anneydi, öyle çekip gidemezdi. Aslında, Fuat akşam geldiğinde evi bomboş bulsun, terk edilmenin acısını yaşasın istiyordu. Nerede hata yaptım diye düşündü. Etrafındaki pek çok kadın gibi, kocası gezmeye gittiği akşamlar gezmeyi onun burnundan mı getirmeliydi. Elinde telefon, "neredesin, ne zaman geliyorsun, çok sıkıldım" deyip eve erken dönmesini mi sağlamalıydı? Galiba öyle yapmalıydı ama yanlış bir teze yapışmış güven dalına tatunmuştu. Görünüşe göre yanılmıştı. Gözlerine hücum eden yaşları zor tuttu. Ağlamak, kendine acıyan zavallı bir kadın olmak istemiyordu. Kendisi ve çocukları için güçlü olmalıydı. Çocukları hatırlayınca, akşama yemek olmadığı aklına geldi. Kızı ana okulunda, oğlu üçüncü sınıftaydı. Kapıdan girer girmez "Anne, yemekte ne var?" diye sorarlardı.

Mutfağa doğru giderken holdeki boy aynasının önünde durup kendini inceledi. Gözlerinin altına baktı. Kırışıklık var mıydı, yaşlanmış mıydı, çirkinleşmiş miydi? Hayır yaşlı da değildi, çirkin de... 'Birkaç kilo fazlam var ama o yüzden olabilir mi? Ben de olmayan ne buldu acaba?' diye düşündü. Bir zamanlar Fuat'ın onun için yanıp tutuştuğunu hatırladı. Üniversitede tanışmışlardı, aynı sınıftaydılar. Evlenmelerine ikisinin de aileleri karşı çıkmıştı ama bütün engellemelere birlikte karşı koymuşlar, evlenmişlerdi.

Mutfağa gitti. Patateslerin kalanlarını soymaya başladı. Kendini unutmuş, çocuklarını düşünmeye başlamıştı. Ayrılığımız onları çok etkiler mi acaba diye düşündü. Bu düşünceyle birlikte, gözyaşları gözünden sel olup akmaya başlamıştı. Patatesleri soymayı bitirmişti ki zil çaldı. Gelen Fuat'tı. Meral onun yüzüne bile bakmadan mutfağa döndü. İki baş sarımsak alıp onları soymaya başladı. Fuat:

_ Hayatım öyle birşey yok, boş yere kendini üzüyorsun. Bak iş yerinde duramadım, erken geldim, ben seni  çok seviyorum. Niye bir yalana inanıp da kendini üzüyorsun? diye başladı konuşmaya.
_ Seçil'in yanına git.
_Seçil diye biriyle ilişkim falan yok.
_ Var!
_ Yok!
_ Var! Ben her şeyi biliyorum. Boş yere inkar edip kendini komik duruma düşürme. Eski nişanlısı bana her şeyi anlattı.

Fuat telefon açan kişinin ne anlattığını bilmediği için, onun her şeyi bildiğini zannetti.

_ Tamam. Seçil diye bir kadınla bir ara nikah kıydım, birlikte oldum ama bitti, boşadım onu.
_ Niye bitti ki, ben duydum diye mi, yoksa sıkıldın mı ondan? Eski Seçil'i at, yeni Seçil'i al. Ne güzel, yaşasın hayat.
_ Hayır, başkasını falan bulduğum yok. Bir daha asla böyle birşey yapmam. Bir aptallık yaptım işte. Bir daha asla olmayacak, bitti, hepsi bitti!
_ Bugün mü bitti? Hiç zahmet etme, ben yarın gideceğim zaten, istediğin kişiyle birlikte olabilirsin.
_ Seni asla bırakmam. Ne seni, ne de çocuklarımı. Bir hata yaptım, affet, bir daha o kadını görmeyeceğim.
_ Bu günden sonra sana güvenebileceğimi mi sanıyorsun, bir daha sana asla güvenemem.
_ Neyin üstüne istersen yemin ederim.
_ Sözüne güvenmediğim adamın yeminine de güvenmem.

Fuat, Meral'i ayrılma kararından vazgeçirmek için konuşup durdu. O konuşurken Meral bir avuç sarımsak soymuş, rendenin ince yeriyle rendelemişti. Sonra bir kâseye sarımsakları koyup üzerine sıvı yağ, biber salçası, karabiber, kırmızı biber ve tuz ilave edip yaptığı harcı patatesle tavuğun üzerine döktü ve karıştırdı.

_ Bu erkeklerin doğasında olan bir durum. Duygusal birşey değildi benim yaşadığım. Gelip geçici bir macera, bir eğlenceydi. Bir değil yüzbin kadına değişmem seni. Ben seni seviyorum. O kadının benim yanımda hiç değeri yok. Çok fakirdi, iş arıyordu, acıdım haline, yardım ettim.
_ Gözlerim yaşardı ya... Sen ne kadar hayırsever bir adammışsın. Acıdığın için ona nikah kıydın ve ev açtın öyle mi? Dilerim toplumda senin gibi hayırsever adam çok yoktur. Fakir kadınlardan faydalanan, karısı duyunca da defterden silen. Gerçekten hayırsever olsaydın ondan faydalanmayı düşünmez, onu yaşına uygun bir delikanlıyla evlendirir, ev kurma masraflarını üstlenirdin. İşte o zaman sana kızmazdım.
_ Benim için bir değeri yoktu.
_ Geçen gün gazetede okumuştum. Aldatan erkeklerin en çok kullandığı iki yalandan biri, "ona acıdım, yardıma ihtiyacı vardı" demek, diğeri de "onun benim için bir değeri yok" demekmiş. Acıdım diyerek karısının merhamet duygularını harekete geçirmek istiyorlar, değeri yok diyerek de karısının kırılan gururunu okşamaya çalışıyorlar herhalde. Diğer kadına da "çocuklarım için karımı idare ediyorum" diyorsundur eminim.
_ Ben seni aldatmadım, nikah kıydım sonra da ayrıldım.
_ İşin nikah boyutu seni ilgilendirir. Benim duygularım "bu bir aldatmadır" diyor.
_ Gelip geçici bir maceraydı hepsi o kadar, bitti.
_ Öyle mi? Ne kadar güzel ifade ettin. Peki senin keyifli maceranın bende ne gibi etkilerinin olduğunun farkında mısın? Ben seni affettim desem inanacak mısın? Ben seni anlasam, sen beni anlayabilecek misin? Yüreğimde açtığın yaraların derinliğini görebilecek misin?

Meral konuşurken bir yandan da yemeğini yapmaya devam ediyordu. Buzdolabından domates ve yeşil biber çıkarıp iri iri doğradı. Tavukla patateslerin üzerine dizdi. Sonra yemeği fırına koydu.

_ Özür dilerim, çok özür dilerim. Biliyorum hatam büyük. İnan ki seni seviyorum, o kadınla aramda duygusal birşey yoktu.
_ Cinsel miydi o zaman? Bu benim için daha da kötü. Demek ki ben cinsel yönden eksik bir kadınım.
_ Hayır öyle demek istemedim. Benim senden o yönden hiç bir şikayetim yok.
_ O zaman sorun neydi? Tok evin aç kedisi misin sen? Karnım tok diyorsun ama aç kedi gibi gördüğünde gözün kalıyor. Eğer şu anda burada yemek yapıyorsam bil ki sadece çocuklarım için. Fakat yarın burada olmayacağım.
_ Neden kalıp evliliğin için mücadele etmiyorsun?

Meral cevap vermedi. Demek kalıp mücadele etmesi gerekiyordu, hasmını yenmek için. Az önce bitti diyordu, şimdi kal mücadele et diyor. Hiçbir sözüne güvenmediği bir adamla bir ömür geçirebilir miydi? Kalırsa mücadele etmek için değil, sadece çocukları için kalacağını biliyordu. Hem neyin mücadelesiydi ki bu? Kendini yokladı. Hayır nefret etmiyordu hasmından, sadece acıyordu. Patatesin yanında çocuklar pilav da seviyorlardı. Pilav yapmak için yıkadığı pirinci tereyağı ile kavurmaya başladı.

_ Peki o kadını, Seçil'i hiç düşündün mü? Gelip geçici bir macerada kurban olduğunu biliyor mu Seçil? Kim bilir ne dillerle kandırdın, ona hiç acımıyor musun?
_ Şimdi de düşmanına mı acıyorsun?
_ Neden bir erkeğin hatasını en az iki kadın çekmek zorunda olsun? Ben aldatılmanın acısını, o terk edilmenin acısını çekecek eğer gerçekten terk ettiysen tabi. Bu da koca bir yalan değilse. Senin eğlence arayışın iki kadının duygularından daha mı önemli? Çocuklarından daha mı önemli?

Fuat yaptığına pişman olmuştu, karısının kalbini nasıl tamir edeceğini bilemiyordu.

_ Bak, bütün bunları unutalım, hayatımızda yeni bir sayfa açalım.
_ İnsanlar defter değil ki eski sayfaları koparıp atsınlar. İnsanın gönlünde tek bir sayfa vardır. Bir insan ne yaparsa o sayfaya yazılır. Hatası olduğunda o sayfayı koparıp ayrı bir sayfa açamazsın. En iyi niyetle eski yazıları siler, üzerine yazarsın. Ama alttaki yazı ne kadar silinirse silinsin iz bırakır. 

Meral pilavın suyunu ilave edip ocağın altını kıstı. Dolaptan salata yapmak için sebzeleri çıkartıp yıkadı.

_ O kadar güzel günlerimiz oldu, affetmek çok mu zor?
_ Evet çok zor. İstesem de affedemem. Dilim affetse gönlüm affetmez. Bana ne yaparsan yap affedebilirdim ama aldatılmayı asla. Sen inanıyor musun evliliğimize bundan sonra eskisi gibi devam edebileceğimize? Birlikte yaşayabiliriz ama sözlerine, gözlerine artık şüpheyle bakacağım. Söylediğin her güzel sözde, 'acaba o kadına da bu sözleri söyledi mi' diye düşüneceğim.
_Duygusal değildi dedim. Benim kalbimde, belediyeden kaydım da sana ait. Unutursun bunları, zaman acılarını azaltır.
_ Çocuklar için belki seninle yaşamaya devam edebilirim. Bedenim yanında olabilir ama gönlüm asla. Beni ebediyen kaybettin. Bir daha seni eskisi gibi sevmeyeceğim. Bir daha gözlerine sevgiyle bakamayacağım. Evliliğimizin içine dinamit koyup patlattın. Bir daha hiçbir şey asla eskisi gibi olmayacak.

Pilav pişmişti, Meral ocağın altını kapattı. Ayakta duramayacak kadar kendini bitkin hissediyordu, masaya oturdu. Salatalık malzemeyi oturduğu yerden doğradı. Sonra fırını kapattı, tavuk pişmişti. Salata da hazırdı. Yemekleri masaya koyduğunda gözleri yemeklerde, masanın başında dikilip kaldı.

Yemeği hazırlamaya başladığından pişene kadar geçen sürede, ruhunda ne çok fırtına esmişti. Yemeği yaparken çok sevdiği kocası gönlünde ölmüş, ölüsünü çıkarmış, cenazesini kaldırmış, ağıtını da yakmıştı. Sıra acısını unutmaya gelmişti. İşte en zor olan acıyı unutabilmekti. 'Keşke başka bir yemeği yaparken de acısını unutabilsem' diye düşündü. Böyle birşeyin mümkün olacağını bilse, mutfağa girip hemen yemek yapmaya razıydı ama mümkün olmadığını çok iyi biliyordu.


Sema Maraşlı
(Evliliği Pekmez Sandım)

Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ynt: Tok Evin Aç Kedisi
« Yanıtla #1 : 17 Aralık 2008, 14:02:20 »
Teşekkür ederiz güzeldi.Ayrıca tavsiye ettiğiniz kitaptan bizzat kendiniz aktardınız herhalde emeğinize sağlık....

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Tok Evin Aç Kedisi
« Yanıtla #2 : 17 Aralık 2008, 14:15:36 »
Teşekkürler günbatımı,bahanelerin acizliğine bakarmısınız... e44)) ,bu tip konular  insanları birazda paronoyak yaparmı acama ?
« Son Düzenleme: 17 Aralık 2008, 14:17:32 Gönderen: Tuğra »
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2490
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Ynt: Tok Evin Aç Kedisi
« Yanıtla #3 : 17 Aralık 2008, 16:33:55 »
Evet Fatihan, küçük bir bölüm aktardım tavsiye ettiğim kitaptan...

Tuğra; okurken aynı şeyleri düşünmüştüm... Gerçekten ne kadar acizce, zavallıca bahaneler. Yazıdaki Meral karakteri de, o kadar bunalmasına rağmen iyi laf yetiştiriyor kocasına... En çok da yazıda da koyu renkle belirttiğim sözlerini beğendim, çok anlamlı ve etkileyici:

_ Bak, bütün bunları unutalım, hayatımızda yeni bir sayfa açalım.
_ İnsanlar defter değil ki eski sayfaları koparıp atsınlar. İnsanın gönlünde tek bir sayfa vardır. Bir insan ne yaparsa o sayfaya yazılır. Hatası olduğunda o sayfayı koparıp ayrı bir sayfa açamazsın. En iyi niyetle eski yazıları siler, üzerine yazarsın. Ama alttaki yazı ne kadar silinirse silinsin iz bırakır. 

Bir de hikayeyi ilk okuduğumda; "Ne yemekmiş ya!" demekten kendimi alamadım. Tam konuya dalıyorsunuz, kadının yemek yapışına, hatta ayrıntılarına geri dönüyor yazar. Fakat sonunu o kadar güzel bağlamış ki, yemek yapışını anlatmasının sebebi ortaya çıkıyor:

Yemeği hazırlamaya başladığından pişene kadar geçen sürede, ruhunda ne çok fırtına esmişti. Yemeği yaparken çok sevdiği kocası gönlünde ölmüş, ölüsünü çıkarmış, cenazesini kaldırmış, ağıtını da yakmıştı.

Yani bir yemek yapma süresi içinde, insanın hayatında neler neler olabiliyor...

Beğendiğinize sevindim! Umarım erkek okuyucular, olayın ciddiyetini anlar ve bu tür yanlışlardan canı pahasına uzak durur.
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Tok Evin Aç Kedisi
« Yanıtla #4 : 17 Aralık 2008, 16:36:59 »
Benim merak ettiğim okuyan bazı kimselerde paronoya oluşabilirmi?  e52))
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ynt: Tok Evin Aç Kedisi
« Yanıtla #5 : 17 Aralık 2008, 16:43:06 »
Alıntı
İnsanlar defter değil ki eski sayfaları koparıp atsınlar. İnsanın gönlünde tek bir sayfa vardır. Bir insan ne yaparsa o sayfaya yazılır. Hatası olduğunda o sayfayı koparıp ayrı bir sayfa açamazsın. En iyi niyetle eski yazıları siler, üzerine yazarsın. Ama alttaki yazı ne kadar silinirse silinsin iz bırakır.  

Burası çok önemli dikkatimi çekti.Bazı seminer ve sohbet ortamlarında biz ısrarla hayatınızda yeni temiz bembeyaz bir sayfa açın diyorduk.Nasıl olacak insan bazı şeyleri , hataları tekrar tekrar yapıyor deniliyordu.Doğruydu da bu.Ama buradaki tasvir tam oturmuş.İnsanlar defter değil ki? Temiz sayfa açsınlar.Duruma Kulun Allah'a karşı sorumlulukları karşısında bakacak olursak aslında bu "Korku ile ümid arasında olun" telkinine uyuyor.İnsan hatalar, günahlar işler tevbe eder bir ümid oluşur ama tevbesinin kabul edilip edilmediğinden emin değildir hâlâ işlediği hataların izi vardır içinde ki o da korku olmalı.....

Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2490
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Ynt: Tok Evin Aç Kedisi
« Yanıtla #6 : 17 Aralık 2008, 16:44:58 »
Erkeklerin, hatta buna insan olarak bakalım diyeceğim ama hayır yine erkeklerin diyeceğim; fıtratı düşünülecek olursa, onlara asla %100 güvenmemek gerektiğini düşünüyorum. Ama dikkatinizi çekerim %100...

Tabii ki güven çok önemli ama sonuçta insanız. Nefsimiz var, şeytan denen bir varlık var. Bu sebeple bizi böyle çirkin olaylara yaklaştıracak sebeplerden uzak durmalıyız. "Benim kocam asla yapmaz" deyip, hikayedeki karakter gibi adama: "Neden hep geç geliyorsun, neredeydin?" tarzında sorular sormadan, gereğinden fazla özgür bırakmamalıyız. Evli bir insan evine zamanında gelir, zamanında gider. İstisnalar haricinde arkadaşlara takılmak, iş uzadı gibi meseleler olmamalı...

Erkek de kendine %100 güvenmemeli. Dediğim gibi nefis, şeytan... Ayağını denk almalı, gereksiz macera aramamalı...

Bunlar göz önüne alınırsa paranoya oluşacağını zannetmem... s4))
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Tok Evin Aç Kedisi
« Yanıtla #7 : 17 Aralık 2008, 16:53:32 »
İnsan nefsinin sapkınlığının hududu yok,buna göre ne kimse kendine, nede bay bayan olarak şahıslara %100 güvenmeli, :)

Bu tip konular bazı kişilerde güvensizlik duygusu oluşturabileceği gibi,luzumsuz münakaşalarada sebebiyet verebilir.

En güzeli herkonuda Allah'ü Telaya  sığınmak  :),Hz.Allah kötülerle karşılaştırmasın.

〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ynt: Tok Evin Aç Kedisi
« Yanıtla #8 : 17 Aralık 2008, 16:58:07 »
En güzeli herkonuda Allah'ü Telaya  sığınmak  :),Hz.Allah kötülerle karşılaştırmasın.

Amin.

Bir büyüğün sözü:

"Bir çok konuda herkese güven ama kendin de dahil asla kimsenin nefsine güvenme, nefis anlık bir şey...."

Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2490
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Ynt: Tok Evin Aç Kedisi
« Yanıtla #9 : 17 Aralık 2008, 17:13:10 »
Amin kardeşlerim, tabii ki Alla'a sığınıp; Allah kötüyle karşılaştırmasın, nefsimize ve şeytana uydurmasın demeliyiz.

Fakat ben yine de paranoya konusunda, belirttiğim hususlar göz önünde bulundurulursa, sorun olmayacağı düşüncesindeyim. Gereksiz tartışmalar da dahil... :)
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2490
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Ynt: Tok Evin Aç Kedisi
« Yanıtla #10 : 05 Ekim 2012, 16:07:52 »
Eski Bir Feministin İtirafları / Sema Maraşlı

Bu devirde, dindar kadınların imtihanı, başörtüdenmiş gibi bir algı var. Evet, başörtülü okuyamamak ve çalışamamak üzüntü verici bir durum ve kadınlar için bir zorluk. On iki yaşımdan beri başörtülüyüm ve geçmişte başörtü yüzünden zorluklar yaşamışlığım, üniversite okumaktan vazgeçmişliğim var. Fakat bunlar bana pek ağır gelmedi. Kendimi kahraman gibi hissettim. İnancın uğruna mücadele etmekte tatlı bir gurur vardır.

Dindar kadının esas imtihanı, İslamın kadınlarla ilgili hükümleri iledir. Bu noktada kazanmak ya da kaybetmektir, esas mesele.

Geçenlerde bir yerde okumuştum. Dindar bir hanım, bir gece sabaha kadar ağlayıp, sızlanmış. “Allahım dinimizde kadını neden ikinci sınıf yaptın?” tarzında sözlerle, gözyaşı dökmüş. Bu kadıncağızın açıkça dile getirdiği sitemlerini pek çok dindar hanım içinden geçirmemiş midir? Ben kendi adıma geçmişte çok geçirdim.

Eski bir feminist olarak, itiraf ediyorum. Dini kitaplarda, erkeklerin kadınlara karşı vazifelerini, defalarca okuduğum halde, kadınların kocalarına karşı vazifelerine göz ucuyla bakar kapatırdım. Çünkü dinimizde kadın erkek ilişkilerine baktığımız zaman kadınların yükü görünüşte ağır gibi görünüyor. Hele itaat meselesi. Hele itaat meselesi. Kadın kocasın itaat edecek. Aman Allahım! Aman Allahım!



Biz kadınlar, bu meseleyi hiç hatırlamak istemeyiz. Kadınların en önemli meselesi buyken, eli kalem tutan kaç başörtülü yazar bu meseleyi yazmıştır, hemcinslerine hatırlatmıştır? Geçmişten günümüze kadın yazarlarımız bizleri hep “mücahide” olmak konusunda yüreklendirdiler. Oysa Peygamberimiz “Kadının cihadı, kocası ile güzel geçinmesidir.” buyurmuştur. Bizim cihadımız kendimizle. Gururumuzu, kibrimizi, kinimizi, kısacası içimizdeki putları ne kadar kırabiliyorsak, şefkat ve teslimiyet ehli bir kadın olabiliyorsak, dünya ve ahreti işte biz o zaman kazanıyoruz.

Bu konuyu kadın yazarların hitap ettiği kitlelere hatırlatması bir yana, modern olmak adına çoğu zaman üstü hep örtülmeye çalışıldı. Çünkü din karşıtı olanların ellerinde en büyük koz “kadın” konusudur.

Hah hah hah. Din kadını ezmiş.. Din kadının kocasına itaatını emretmiş..Kadınları ikinci sınıf ilan etmiş.. Bir de ikinci eş alma meselesi vardı değil mi? Hah hah..

Kendilerine göre açık buldular vuracaklar. Geçmişte bu konularla dindarlara o kadar saldırdılar ki sonunda istedikleri şeyi başarmışlar gibi. Artık bizlerde, bu konular, dinimizin bir eksiği, bir açığı imiş gibi konuşmaya korkar olduk. Hâşâ dinin bir eksiği ya da fazlalığı yoktur. Eksiklik ve hata bize aittir.

Bu konunun ört bas edilmesinin acısını da hep birlikte çekiyoruz. Başörtü konusunda aslanlar gibi mücadele eden kızlarımız, evlenince ne yapacaklarını şaşırdılar. (istisnalar kaideyi bozmaz) En azından ben ne yapacağımı şaşırmış idim.

Feminizmin, eşitlik iddiasıyla doldurulmuş kafalarımızla, mutlu bir aile hayatı yaşamaya çalıştık. Olmayınca kızdık. Kime kızacağız? Nefsine kızmak kolayı olmadığı için erkeklere kızdık. Onlar bizi mutlu etseydi biz mutlu olurduk!

Biz dindar kadınların feministliği çok tehlikelidir. Birkaç sebepten dolayı:

Birincisi: Feminist olduğumuzu kabul etmeyiz; çünkü dinimizle feminizmin uyuşmadığını biliriz. Kabul etmediğimiz için, ne kadar çok etkilendiğimizin de farkında olmayız.

Bir zamanlar bana “ feminist yazar” diyorlardı; fakat bir türlü kabul etmiyordum. O dönemde yazdığım kitabım “Evliliği Pekmez Sandım” sonradan ismini değiştirip “Eşim Aşkım Olsun” yapmıştım, şimdi artık benim tercihimle satışta değil. Bu yıl içerisinde yeni hikayelerle ve düzenlemelerle okura ulaşmasını istiyorum. Bütün kitap boyunca erkekler ne yapmalıyı anlatmışım. Kadınlara düşen hiçbir şey yokmuş da erkeklerin tek görevi kadınları mutlu etmekmiş gibi.

Bundan beş yıl kadar önce, feminist olduğumu fark etmemle, arınma sürecine girmem bir oldu. Nasıl rahatladım anlatamam. Bazen düşünüyorum da o kafayla gitsem evlilik konusunda çok tehlikeli olabilirmişim. Elhamdulillah evlilik üzerine çok şey yazmadan durumu toparladım, güzel dinimizin penceresinden bakmaya başladım. Artık kitap yazarken ana kaynaklarım; Rabbimin ayetleri ve sevgili peygamberimizin çok kıymetli sözleri. Psikoloji ve bilimsel araştırmalarda yan destek. Bu yüzden olsa gerek, son yazdığım evlilik kitapları ile çok teşekkür ve dua alıyorum.

İkincisi: Dindar feminist kadınlar, evde eşitlik davası güder, kocamızı çenemizle susturmayı zeka alâmeti zanneder, onunla mücadeleyi hiç elden bırakmayız, ama içten içe susturamadığımız bir ses “yanlış yapıyorsun, günaha giriyorsun” der bu kez de “bu adam yüzünden günaha giriyorum” diye iyice sinirleniriz.

Mutlu olmak isteriz; fakat nasıl olacağımızı bilemeyiz. Dizilerden, filmlerden, internetten mutluluk formülleri ararız.

“Sevdiğini elde tutmanın 101 yolu” “Onun baş tacı olmanın 10 sihirli formülü” tarzında. Fakat bu kadar yol yönteme rağmen, bir türlü mutlu olamayız. En sonunda erkeklerin kötü olduğuna karar verir, kendimizi mutsuzluğun akışına bırakırız.

Oysa verilen formüller yanlış olduğu için mutlu olamıyoruz; çünkü formüller yaratılışa ters. Yaratılıştan gelen genetik kodlamaları göz ardı ederek, mutlu olamayız. Yaradan, kadın ve erkeği yaratmış, mutluluk reçetesini de göndermiş. Bu yüzden mutluluğu uzaklarda aramaya hiç gerek yok.

www.cocukaile.net
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana