Gönderen Konu: Tövbe  (Okunma sayısı 6405 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı achi

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 1
Tövbe
« : 20 Şubat 2012, 03:35:58 »

Merhaba Abilerim ve Kardeslerim..

Benim Iddaa ve Kumarla basim belada.. Her defasinda kendime söz versemde oynamicam desemde yine oluyor.. en son Kurana el basip tövbe ettim ve 3-4 ay sonra malesef yine oynadim ve cok pismanim.. Hayatim aslinda cok yerinde, kumar oynama ihdiyacim bile yok, ama artik nasil anlatiyim aliskanlik halemi gelimis bilmiyorum, bir türlü atamadim bunu icimden, bana hem maddi ve hem manevi zarar veriyo... Nasil bi töve etmem gerekir simdi? Neler yapmam gerekir? Ilginize ve cevablariniza simdiden cok tskler.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Tövbe
« Yanıtla #1 : 20 Şubat 2012, 05:34:07 »
"Günahtan tevbe eden, hiç günah işlememiş gibidir."
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i ibn-i Mâce)



Hazreti Ali (K.V) buyurdu ki:
«Hâlis tevbe, altı şey'i içinde toplar.
Onlar:
1 — Geçmiş günahlara nedamet duymak,
2 — (Terk edilmiş) farzları kaza etmek,
3 — Kul haklarını sahiplerine vermek,
4 — Hasımlarla barışıp halâllaşmak,
5 — Günaha dönmemeye kararlı olmak,
6 — Günahla semirttiğin nefsi, Allah'a itaatle eritmek.»


Ayrıntılı Bilgi için :
http://www.sadakat.net/forum/haftanin-mevzuu/tevbe-ve-istigfar-31-aralik-2007-t14434.0.html

http://www.sadakat.net/forum/islami_sorulariniz_ve_cevaplari/tovbe_edip_bozmak_mi_daha_gunah_yoksa_tovbe_etmeden_o_gunaha_devam_etmek_mi-t28660.20.html;




Günah Hastalığından Kurtulmanın İlâcı: Tevbe ve İstiğfar

Maddî kirleri sabun ve su giderdiği gibi kalbi karartan, insanı cehennemlik yapan, mânevî hastalık ve kirleri de tevbe, istiğfar ve Allâh'tan korkarak gözlerden akıtılan nedâmet yaşları giderir.

Doğuştan, insan gâyet temiz ve güzel yaratılmıştır. Peygamber Efendimiz, insan kalbinin fıtraten ayna gibi beyaz yaratılmış olduğunu beyân buyuruyor. İnsan, bu kalbi karartır, içine şüphe, vesvese, fitne, fesat, kin, intikam ve hased gibi zulmânî hisler doldurursa o insan korkunç bir hastalığa tutulmuştur. Bu hastalıktan kurtulamazsa Allâh korusun gideceği yer cehennemdir. Bu hastalıktan kurtulmanın çâresi de tevbe ve istiğfar etmek, ayrıca kalbinden kötü niyet ve hisleri atarak, pişmanlık gözyaşları dökmektir.

İnsan günah kirlerinden temizlenmek için tevbe ve istiğfara devam etmelidir. Bilhassa gece yarılarında ve seher vakitlerinde namaz kılarak ve salevat-ı şerife ve dualar okuyarak Cenâb-ı Hakk' tan af ve mağfiret dilemelidir.

Ümitsizlik Doğru Değildir

Emin de, yeis de küfürdür. Yâni, "Ben şu kadar hayırlar yaptım; artık Cennet'i kazandım" gibi inanç ve düşünce içinde olarak kendisini Allâh'ın gazabından emin kabul etmek, veya: "Ben bu kadar günahlar işledim. Cehennemi boyladım. Bana kurtuluş yoktur" gibi bir yeis (ümitsizlik) içinde bulunmak da küfürdür. Peygamberimiz: "Mümin, korku ile ümit arasında olacaktır" buyuruyor. Mü'min, Cenâb-ı Hakk'ın rahmetinden dolayı ümit mevkiinde, kendi noksanından dolayı da korku mevkiinde olacak. Öyle ki, Cennet'e bir kişi girecek deseler, "Acaba ben miyim?", Cehennem'e bir kişi atılacak deseler, "Acaba ben miyim?" diyecektir.

Bir hadîs-i kudsîde Cenâb-ı Hakk: "Kulum bana bir karış gelirse ben ona bir kulaç varırım, kulum bana yürü-yerek gelirse, ben ona koşarak varırım" buyuruyor. Bu hadîs, Cenâb-ı Hakk'ın kendisinden af ve hidâyet isteyen kuluna af ve hidâyeti lütfetmekteki acelesinin ifâdesidir.

Tevbenin Kabul Olmasının Şartları


İnsan, işlediği günâhın zararını bilmelidir. Çünkü günah insanı dünya ve ahiret saadetinden uzaklaştırır.
İnsan, işlediği günahlardan kalben elem ve pişmanlık duymalıdır.
Bir daha günah yapmamağa kararlı olmalıdır. Bir günah işleyince hemen akabinde iyilik yapmalı, namaz kılıp istiğfar etmelidir. En büyük istiğfar tesbih namazıdır.
Ayrıca hakkına tecâvüz ettiği kimselerle helâllaşmalıdır. Kalb gaafil ve günah yapmaya istekli olduğu halde sırf dil ile yapılan tevbe ve istiğfar faydasızdır.

Büyük İstiğfar


سُبْحَانَ ٱللهِ وَبِحَمْدِهِ سُبْحَانَ ٱللهِ ٱلْعَظِيمِ اَسْتَغْفِرُ ٱللهَ
 
ٱلْعَظِيمَ وَاَتُوبُ اِلَيْكَ

"Sübhânallâhi ve bihamdihî sübhânallâhi'l-azıym estağfiru'llâh'el-azıym ve etûbü ileyk."

Bilhassa kendisinden büyük günah sâdır olmuş kimseler ise, aşağıdaki şu duâya çokça devam etmelidir:


ٱَللّٰهُمَّ مَغْفِرَتُكَ اَوْسَعُ مِنْ ذُنُوبِى وَرَحْمَتُكَ اَرْجٰى
 
عِنْدِى مِنْ عَمَلِى

"Allâhümme mağfiretüke evseu min zünûbî ve rahmetüke ercâ indî min amelî."

İnsanda bütün günahların ve kötü ahlâkların baş sebebi "nefs-i emmâre" dir. Peygamberimiz nefisle alâkalı "Senin en büyük düşmanın iki kaşının arasındaki nefsindir" buyurmuşlardır. Şimdi Mehmed Şemseddin Nuri Hazretlerinin Miftâhul Kulûb isimli kitabından nefsin ne olduğunu kısaca öğrenelim.

Nefs-i Emmâre

"İnsanda iki ruh vardır: Birine ruh-i hayvânî denir ki, bu Cenâb-ı Hakkın celal sıfatının tecellîsi ile yaratılmıştır. Birine de ruh-i sultânî denir. O da Cenâb-ı Hak'kın cemâl sıfatının tecellîsi ile yaratılmıştır . Beden ülkesinde bu iki padişahın birer veziri ile birer şeyhulislâmları vardır ki, vücüt iklimini onlarla idare ederler. Ruh-i hayvanînin veziri aklı maâş ve mercii (danışmanı), Şeytan'dır. O, Şeytanlarla istişâre eder. Ruh-i sultanînin de veziri aklı maâd ve şeyhulislâmı melektir. O da onlarla istişare eder. Ruh-i hayvanînin zevki, yiyip içmek, giyip kuşanmaktır. Yani zâhirde insana lezzet verecek ne varsa onların hepsinden safâ ve kuvvet bulup, ruh-i sultanîye gaalip gelir. Ruh-i sultanînin zevki, zikir, fikir , ibâdet ve Allâh'ın emirlerine itâat ve yasaklarından kaçınmaktır. Ruh-i sultanî, işte bunları yapmakla ruh-i hayvanîye gaalip gelir.

Yukarıda anlatıldığı gibi, bunlar vücütta hükmederler. Birinin sıfatı diğerinin sıfatına zıt olduğu için daima birbirleriyle muhârebe ve mücâdele ederler. Ruh-i hayvanînin aslı "emmâre bissüü" dür. Yani mübâlağa ve şiddetle kötülüğü emredicidir. Ona "nefis" ismi verilir. İşte bu sıfat Cenâb-ı Hakkın celal sıfatının mazharıdır ki, daima hakkın rızâsına muhalif şeylerden lezzet ve kuvvet bulur.

Ruh-i sultanînin asıl sıfatı sâfiyedir. Ona sıfat-ı insan ismi verilir. (İnsan bu sıfata sahip olduğu zaman kamil insan olur.) Bu sıfat Cenâb-ı Hakk'ın cemâl sıfatının mazharıdır ki, daima Cenâb-ı Hakkın rızâsındadır ve ondan bir adım ayrılmak istemez. Bu sebeble, bu iki sıfat birbirine tamamen zıt olup, vücut ülkesinde muhârebe ederler.

Meselâ, bir vücutta ruh-i sultanî ruh-i hayvanîye gaalip olmayıp, ruh-i hayvanî kendi haline bırakılırsa, sıfatı emmârelikte kalır. Zamanla ruh-i hayvanî ruh-i sultanîye gaalip olur ki, o kimse hayvan gibidir. Belki daha alçak olup "hasireddünya vel âhireh" (Dünya ve ahıreti hüsranda) kalır. Amma, ruh-i sultanî, ruh-i hayvânîyi kendi hâline bırakmayıp, her an mücâhede ve muhârebe ederse, o zaman ruh-i hayvanîyi ister istemez kendine bağlar. Her emrine itaat ettirerek ilahî emri yerine getirmiş olur. İşte bu kimselerin kurtuluşa ereceği umulur. Fakat yine de düşmesinden korkulur. Çünkü nefsin hîlesi çoktur."

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Tövbe
« Yanıtla #2 : 21 Şubat 2012, 01:44:05 »
Bayezid-i Bestamî hazretleri. Büyük velilerden. Bir gün tımarhanenin önünden geçiyor. Tımarhane hizmetçisinin tokmakla birşeyler dövdüğünü görüyor:
-Ne yapıyorsun?
Hizmetçi:
-Burası tımarhanedir. Delilere ilâç yapıyorum.
-Benim hastalığıma da bir ilâç tavsiye eder misin?
-Hastalığını söyle.
-Benim hastalığım günah hastalığı... Çok günah işliyorum..
-Ben günah hastalığından anlamam... Ben delilere ilâç hazırlıyorum..
Parmaklığının arasından konuşulanları duyan bir deli,(!) Bayezid-i Bestamî hazretlerine:
-Gel dede, gel! Senin hastalığının çaresini ben söyleyeyim, diye seslendi.
Bayezid-i Bestamî hazretleri, delinin yanına sokularak:
-Söyle bakalım, benim derdime çare nedir? dedi.
Deli(!) şu ilâcı tavsiye etti:
-Tevbe kökü ile istiğfar yaprağını karıştır... Kalb havanında tevhîd tokmağı ile döv, insaf eleğinden geçir, göz yaşıyla yoğur, aşk fırınında pişir... Akşam-sabah bol miktarda ye... O zaman göreceksin senin hastalığından eser kalmaz, dedi.
Bu güzel ilâcı öğrenen Bayezid hazretleri:
-Hey gidi dünya hey! Demek, seni de deli diye buraya getirmişler, deyip oradan ayrıldı.
Bu ilâç, halen günah hastası olanlara tavsiye olunmaya değer bir ilâçtır. Yani bu formülün hükmü hâlâ devam etmektedir.


http://www.sadakat.net/hikaye/dh86.htm

Çevrimdışı tk1978

  • IZLEMCI
  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 455
Ynt: Tövbe
« Yanıtla #3 : 21 Şubat 2012, 02:36:29 »
Neler yapmam gerekir? Ilginize ve cevablariniza simdiden cok tskler.

Mücteba Kardesim güzel ve anlamli yazilar ile sizleri ve bizleri bilgilendirmis. Bu aciz arkadasiniza gelen ve Haram´dan müzdarip olan bir cok kisi ve Ayleler oldugundan, tecrübesine dayanarak size bir tavsiyede bulunsun.
Mücteba Kardesimin yazdigi tamamen dogru olmakla beraber, yapilan Tövbenin önemi bu durum´da cok ama cok önemli.
Genel olarak, Müslümanlar tövbeyi dil ile yaptiklari icin, tövbe tutmuyor. Tutmasi´da beklenmez zaten, cünki sadece dil ile Tövbe etmek
isin gayesi degildir. Bu Kumar illetin´den kurtulanlar elbette var. Bu´da size moral olsun. Ancak iradesine sahip, kalbini hakka teslim etmis kisiler kurtulus´da. Asla kendisini salip, " Bu´da benim Kaderim" diyenler kurtulusa ermemisler´dir. Bir oyundan ne olacak diyenler´de bu zümrenin icinde´dir.
Namaz kilarsin, Oruc tutarsin, Zekat verirsin, icabin´da Hacca bile gidersin. Her gün Cüz cüz Kuran okursun, ama yinede bu illeten kurtulamassin. Neden?
Yaptiklarin Kalben olmadigin´dan dir.
Pekiii, yapanlar nasil yapiyorlar?
Size bir kisiyi anlatayim. Kumar mübtelasi bir kisi. Ailesi dagilmak üzere olup, bizleri bulmuslar. Kumar´dan Müzdarip, ama engel olamiyor.
Uzun lafin kisasi. Ona Allahütealanin lütüf ve keremi ile, Piranin himmet ve teveccühleri ile vermis oldugumuz bir Receteyi size sunmak isterim. Uygularsaniz, hayatiniz degisir, birakin Kumari, kücük Günahlari dahi Haram görmege baslarsiniz. Unutmayiniz ki, Allahüteala size Iradenizi serbest birakmis. Bu yüzden dir ki, Huy, kötü Ahlak hep degisir. Degismemesi mümkün degil. Ama Insan sabir ve sebat edecek.
Recete:

- Farzlari yerine mutlaka getireceksiniz. Namazi Allahin  huzurundaymis gibi kilacaksiniz. Öyle yatip kalkip, Tavuk yem yer gibi degil. Huzur ve husu icin´de. Nefsiniz size vesvese verecek, ama siz aldiris etmeyeceksiniz.

- Sünnetleri Aynen yerine getireceksiniz. Onlari yerine getirdikce, Kalb´de husu ama nefsi´de azginlik meydana gelecek. Size daha baskin cikmaya calisacak, ama siz müsade etmeyeceksiniz.

- Günlerinizi Oruclu gecirmeye gayret edeceksiniz. Varsa kaza orucunda devam, yoksa´da Rizai lillah icin tutacaksiniz! Hemen hemen her gün tutsaniz olur. Ailei gözeterek ve Misafiri´de!

- Bos Vaktiniz´de mutlaka Kuran okuyacaksiniz. Kurani´da Tarih kitabi olarak degil, Allahütealanin huzurun´da aciz, zelil son cikisi kapisi olarak his ederek okuyup, göz yasi dökerek(haykirip bagirmadan) okumaya devam edeceksiniz. Bunu´da yorulana kadar yapacaksiniz.

- Uykuyu 6 Saat´den fazla uyumuyacaksiniz. Gece bol bir vakitte kalkip, Kaza namazlarinizi, eda edip, Teheccüt ve her gün Tesbih Namazina devam edecek ve gayret edeceksiniz.

- Bunlarin en basi ve en önemlisi, her seyi mideye indirmeyeceksiniz. Süpheli olandan dahi kacinacaksiniz.

- Kurani Kerim´den sonra, artan zamanlar´da Ilmihalinizi ögrenip, amelinizi düzelteceksiniz.

- Bunlar olduktan sonra, hatta ve hatta vakit kayip etmeden, gideceksiniz zamanin sahibini bulup ona teslimi küll ile teslim olacaksiniz.

Bundan sonra biiznillah geriye dönmezsiniz. Ama Nefis Mevcudiyetini korudugu icin vücudunuz´da asla gafil olmayip, yapmis oldugunuz Ibadetlere devam edeceksiniz. Bunu harfiyen yapan ve uygulayan Kumar mübtelasi Genc, yillardir Camii´den cikmamak´da. Ve yine bunu uygulayan baska bir Aile, ayni usul üzere rahat ve huzur icindeler.

Bunun yanin´da malesef bu gibi kötü huylar, yanlis arkadas cevresi ile´de gerceklesmek´de. Bunun´da en rahat kurtulus cagresi, Allah rizasini kazanmak icin Hicret etmek. Baska bir beldeye, baska bir sehire tasinip, tasinirken´de Riza-i lillah icin yapmak.

Degerli Arkadasim. Bunu bu sekilde uygularsan, biiznillah kurtulusa erersin. Bu acizede duaci olursun. Icin´de süphe gecerse´de, bilki bu senin Nefsin´dendir. Kul, kulluk´da gerek.
VesSelam
« Son Düzenleme: 21 Şubat 2012, 11:51:51 Gönderen: tk1978 »