Keşfedilmeyi bekleyen sır İstanbul Sergisi 27 Kasım-10 Aralık tarihleri arasında kapılarını sanatseverlere açıyor. Ressam Nevin Karayağız ile Katı’ ustası Meryem Günay’ın eserlerinin yer alacağı sergide eşsiz çalışmalar var.
Ressam Nevin Karayağız ile Katı’ sanatçısı Meryem Günay’ın ‘keşfedilmeyi bekleyen sır İstanbul’ konulu ‘Resim ve Katı’’ sergisi 27 Kasım Cumartesi günü, İstanbul Beşiktaş’ta bulunan Yıldız Sarayı, Çit Kasrı’nda konuklarına kapıları saat 15.00’de açacak. İslam Tarih Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi ve İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti sponsorluğunda gerçekleştiriliyor.
Resim ve Katı’ ustalıklarını sergileyecek Nevin Karayağız ve Meryem Güney sanatları konusunda sağlam bir temele sahip. 2005’ten itibaren onlarca sergi açmış sanatçıların özgeçmişleri ve çalışmaları şöyle:
NEVİN KARAYAĞIZ
‘1960 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. 1980’de Ortaköy Zübeyde Hanım KML Resim bölümünden mezun oldu. 2002 yılında Sabancı Olgunlaşma Enstitüsü’nde seramik (şamot çamuru) eğitimi aldı. 3 yıl İSMEK kurslarında resim, ebru, seramik, ahşap ve el sanatları öğretmenliği yaptı.
Teymur Ağalioğlu, Haluk Evitan, David Ugralidze’den resim dersleri aldı. Halen Ankara’da resim çalışmalarını sürdürmektedir. İstanbul’da 3 Antalya’da 1 Ankara’da 3 karma sergiye katıldı. Fransa Paris Türkiye Kültür Ataşeliğinde, TBMM’de Çanakkale Valiliği ve bazı özel kurumlarda resimleri bulunmaktadır.
Sergileri
2005 Milli Piyango Talih Kuşu Sanat Galerisi Ankara
2007 AKM "Yansımalar" İstanbul
2007 Tekel Sanat Galerisi "Köşe Bucak Türkiye" İstanbul
2007 Beylerbeyi Tünel Sanat Galerisi "Köşe Bucak Türkiye" İstanbul
2008 Antalya Devlet Güzel Sanatlar Galerisi "Türkiye Saklı İnci" Antalya
2009 Bilken RC Art Galeri (Sanat Sokağı) "Osmanlı'dan Günümüze Esintiler" Ankara
2009 Paris Celal Galeri "Türkiye Saklı İnci" Fransa
2009 Vakıfbank Sanat Galerisi "Türkiye Saklı İnci" Ankara
2010 TBMM Şeref Holü "Hesapların Bittiği Yer Çanakkale" Ankara
2010 Çanakkale Güzel Sanatlar Galerisi "Hesapların Bittiği Yer Çanakkale" Çanakkale
Meryem Güney Kimdir
1965 yılında İstanbul’da A.Ü. İktisat fakültesini yarım bıraktı. Hattat Hasan Çelebi’den Rika ve Nesih meşk etti. TBMM Genel Sekreterliği Milli Saraylar Daire Başkanlığı Geleneksel Türk Süsleme Sanatları Eğitim Merkezi’nde Dürdane Ünver ve Müjgân Başköylü hocalardan kâtı’ icazeti aldı.
Bir yıl Klasik Türk Sanatları Vakfı’nda katı’ çalışmalarına devam etti. Birçok karma sergiye eserleri ile katıldı. 2010’da klasik Türk Sanatları Vakfı’nın düzenlediği İstanbul ve Erguvan konulu yarışmada bir eseri katı’ dalında başarılı bulunarak vakıf koleksiyonuna dâhil edilmiştir.
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri kapsamında hazırlanan geleneksel Türk Kitap sanatları dünün ve bugünün ustaları projesine eseri kabul edilmiştir.
Sergileri
2007 Beşiktaş Halk Eğitim Merkezi İstanbul
2008 Yıldız Şale Katı' Atölyesi, İstanbul
2009 Altunizade Kültür Merkezi, İstanbul
2009 Ankara Sheraton Otel, Ankara
2009 21.Uluslararası Üsküdar Katibim Şenlikleri Bağlarbaşı Kültür Merkezi İstanbul
2009 Cumhuriyet Parkı Sergi Salonu, Kocaeli
2010 Geçmişten Günümüze Mirasımız Katı' Sergisi CRR,İstanbul
2010 Boğaz ve Erguvan Sergisi, Bağlarbaşı Kültür Merkezi İstanbul
2010 YMMO Sergi Salonu Geçmişten Günümüze Mirasımız Katı' Sergisi, İstanbul
Kâtı' Sanatı Nedir?
Kat kelimesi Arapça kesme anlamına gelir. Bu kelimeden türeyen Kâtı', bir desenin veya yazı istifinin kâğıt veya deri gibi tabakalardan oyulmasıyla icra edilen bir süsleme sanatıdır. Ansiklopedik tanımı Celal Esad Arseven’in kaleminden Sanat Ansiklopedisi’nde şöyle geçmektedir:
"Bir kâğıt veya deri üzerindeki yazıyı, motifi, bir kalemtıraşla kesip çıkartarak içi oyulmuş olan parçayı veya çıkan parçayı diğer bir kâğıt, bir deri veya bir cam üzerine yapıştırmak suretiyle vücuda getirilen işler.
Bu şekil kesilip çıkartıldığı vakit içleri boş kalan kâğıt kısmına dişi ve çıkan yazı ve şekle de erkek denir ki, bu erkek veya dişi şekiller ayrı ayrı bir satha yapıştırılarak muhtelif iki levha vücuda getirilebilir. Deriden yapılan kâtı' işleri de vardır.
Gerek deriden ve gerek kâğıttan yapılan işlere mukattar denildiği gibi, bunları yapanlara katta (çoğulu kat’taan) denir.”
En eski örnekleri deri kullanılarak yapılan eserlerdir. 14. Yüzyıla kadar tarihlenmektedirler. Kâğıt çalışmaları ise 15. Yüzyıldan itibaren görülmeye başlanmıştır. Kâtı' sanatı İran kökenli bir sanattır ancak, 16. Yüzyılın başlarından itibaren Osmanlılarca yaygın bir şekilde kullanılmış ve Türk kâtı' eserleri eşsiz bir gelişim sergilemiştir.
Özellikle I. Süleyman döneminde (1520 – 1566) neredeyse tezhip kadar yaygın bir şekilde kitap süslemeciliğinde kullanılır olmuştur. Dolayısıyla tezhip sanatının motif zenginliği ve zaman içindeki evrimi kâtı' sanatına da yansımıştır
16. yüzyılın önde gelen kâtı' sanatçıları arasında; Efşancı Mehmed, Ali Çelebi, Abdülkerim Çelebi (Ali Çelebi’nin oğlu), Mevlana Kasım Arnavut, Mehmed bin Gazanfer sayılabilir. 1540 tarihinde Kanuni Sultan Süleyman'ın Şehzadesi Mehmed için Hattat Ali Çelebi tarafından hazırlanan “Kırk Hadis” adlı eserin yazıları kâtı' olarak yazılmıştır.
Bu dönemin diğer önemli kâtı' eserlerinden olan ve 1540 yılında Mehmet Bin Gazanfer tarafından ta'lik hattı ile hazırlanmış Güy'u Çevgan adlı kitap, mukatta yazı türünün bir şaheseridir. Ayrıca, dişi oyma kalıplarla yapılmış sayfa kenar süsleri ve deri üzerine oyma nakışlı ciltler de bu zamanın en güzel sanat eserleri arasında sayılabilir.
1650 tarihini taşıyan Şah Mahmud Nişapuri Albümü içinde yer alan mükemmel bir bahçe çalışması, gene kâtı' eserlerine en eski ve muhteşem örneklerdendir.
16. yüzyılda gördüğü rağbetle giderek gelişen kağıt oymacılığı, 17. ve 18. yüzyıllarda da ilişkide oldukları tezhip ve cilt gibi sanat dallarındaki gelişmelere paralel bir seyirle ilerlemesini sürdürmüştür.
17. yüzyılın ilk dönemlerinde Bursalı Mevlevi Fahri Dede başta olmak üzere, Derviş Hasan Eyübi, Mahmud El Gaznevi, Nakşi Halazade Mehmed gibi üstadlar, kâtı' sanatını zirveye taşıyan eserlere imza atmışlardır. 17. yüzyıla ait kâtı' örnekleri içinde Bursalı imzalı kıtalar ve manzaralar, buketler ve çeşitli nakışlarla bezeli olan Gazneli Mahmud Albümü ile oyma çiçek süslemeli bir minyatür albümü olan Mundy Albümü gibi eserler sayılabilir.
Kâtı' sanatı 18. yüzyılda da özellikle çiçek motiflerinin zenginleştiği bir dönem olarak canlılığını sürdürmüştür. 16. yüzyıl sonlarıyla 17. yüzyıl başlarında Avrupa’da büyük bir ilgi görmeye başlayan kat’ı örnekleri, Oryantalizm akımı ile Doğuya sürüklenen batılı gezginlerin ilgisi sonucu tekniğinin de Avrupa’ya taşınması ile dünyaya mal olmuş bir sanat dalı olmakla birlikte uzun yıllardır ülkemizde adeta unutulmaya yüz tutmuştur...
Haber7