Kelime seçmek
Kelime dağarcığının yetersizliği, hakaret dili kullanmanın en önemli sebeplerinden biri.
Bunun en çarpıcı örnekleri argoda görülür. Argo dediğin 60-70 kelimelik bir dildir. Ya "kıyak" der, ya "kelek". "Kıyak delikanlı" yahut "keleğin biri". Ortası yok. "İyidir ama, bazen hata da yapabilir" diye bir ihtimal hiç dikkate alınmaz. "Gücendim, incindim, yakıştıramadım, vs." yok, "uyuz oldum", "kıl oldum" var. "Teessüf ederim" falan hak getire. Savurur bir kelimeyi şap diye. Nüansları bilmez, tanımaz. Bildiği bir avuç kelimeden birine uygun düşmek zorundadır söyledikleri.
Keşke bir araştırma yapılsa da bazılarının kaç kelimeyle konuşup yazdığı ortaya çıkarılsa.
Asgari "hukuk ve edebiyat" bilgisi, yazmanın da konuşmanın da vazgeçilmezidir bence. Branş önemli değil, "hukuk ve edebiyat" her branşta var olmalı. Bunlar "hayat bilgisi"ne dâhildir. Uzmanlıkla ilgili yönleri ayrı bir bahistir.
"Şöyle bir karar verilirse bunlar bunlar rezil olacaktır." diyor mesela. "Rezil olmak" ne demek? Hata olur, ağır hata olur; rezil olmak başka bir şey. Eskiden "terzil etmek" denilirdi. Günlük hafif kullanımıyla "rezil olduk yahu" denilir ama, yazıda ciddi planda böyle bir ifade kullanılmaz. Hele kurumlar için hiç kullanılmaz. Develioğlu lügatinde bu kelime "alçak, bayağı, soysuz, hayâsız, utanmaz, maskara, pespaye..." olarak veriliyor.
Menderes Yassıada'da kendisinin aleyhine notlar tutmuş bir arkadaşı için "Mütelevvin mizaçlı bir arkadaşımızdır." demişti. Mütelevvin mizaçlı, ne demek? Ne güzel söz. Çeşitli tesirler altında renkten renge girebilme tutarsızlığı demek. İtham bile yok burada, anlamlı bir tespit ve teşhis var... Şimdiki mizah anlayışı, tutarsızlık göstereni dansöz resmiyle hicvetmek. Sokak mizahı, kahvehane dili. Mütelevvini kim bilecek? Mütelevvin mizaç, "istikrarlı sebatkâr olmayan, dalgalanmalar gösteren mizaç" demektir. Var mı bunun karşılığı?
Hemen aklıma çok çeşitli örnekler gelmiyor, ama yüzlercesi binlercesi var.
"Bazı konularda yeterince toleranslı davranılmıyor. Demokratik gelişmenin aksayan yönleri var." tarzında bir eleştiri duydunuz mu hiç? Bunu böyle yazarsın, örneklerini ve izahlarını verirsin; olur doğru dürüst bir eleştiri. Ama böyle yapılmıyor ve en keskin en tahrikkâr cümleler seçiliyor. "Sivil vesayet" gibi "dikta" gibi, "gizli ajanda" gibi ve hem de bunları günlük konuşma dilinin sıradan kelimeleriyle seslendiriyor. Ayrıca arkadaşına hitap eder gibi yalın tok ve laubali beyanlar seçiliyor.
Kelime seçme konusunda hiçbir dikkatimiz ve zahmetimiz yok. Dağarcığımız buna elverişli değil. Polemik jargonu kullanıyoruz.
Birkaç aydır bir "çakmak" kelimesi modalaştı. "Falanca falancaya çaktı" gibi. Tokat atmak gibi, kafasına sopayla vurmak gibi. Böyle bir kelimenin kullanımı var mıydı dilimizde şimdiye kadar? Argo buluşu gibi icatta bulunmanın ciddiyeti var mı?
İnternette okudum, şimdi kaynağını hatırlamıyorum. İki katılımcı şöyle demiş: "Biz TV programlarında cazip olmayabiliriz. Çünkü kelimeleri seçerek kullanmaya alışmışız." Çok hoşuma gitti, doğru söylüyorlar.
Aslında konuşmak da yazmak da kelime seçme işidir. Ne var ki seçmek için seçilecek malzeme lazım. Âşinalık derecesinde bilip haberdar olmak da yetmez, tasarruf kapasitenizde onların bir yer tutması gerekir. Kelimeler sözlüğe bakarak değil doğru kullanımlarıyla karşılaşarak ve kendi tasarrufumuza kazandırılarak öğrenilir. İhtiyacını hissettiğiniz manaya tekabül eden kelimeyi bilmiyorsanız onun yerine yakınmış gibi gördüğünüz birini rastgele kullanırsınız. Burada seçimlik bir durum yoktur ki. Kelimeler ve kavramlar nüanslarıyla içinizde var olacak ki en uygununu rahatlıkla seçebilesiniz. Kelime seçmek sadece konuşurken yazarken değil düşünürken de gerekir. Kelimelerden cümlelere geçeceğiz, kuracağımız cümlelerle de düşünce terkip edeceğiz! Düşünemeyen konuşup yazabilir mi? "Biz davayı kelimelerde kaybettik" sözünün manası da bu zaten.
a.selim@zaman.com.tr A.Selim Zaman