Hamd Alemlerin Rabbi olan Cenab-ı Alaya, Salat ve selam da onun sevgili Rasülü Efendimiz s.a.v onun ehli beytine ve asbabına olsun...
Bilmeden başlayan, istemeyerek devam eden, anlamadan sona erecek ilahi bir hikaye olan hayatımızı devam etme sürecinde harika bir nimetin içerisindeyiz.Bunun şükrünü eda etmek durumundayız daim ve kaim olarak.
Hz Allah yüce kitabında “Eğer dileseydik tüm insanları tek ümmet kılardık” buyurmakta.Aynen bunun gibi eğer dilemiş olsaydı tek kurtuluş yolu olan islam dinini de tek bir meşrebe, hak olan tek bir fırkaya müntesip kılardı.Ama yine başka bir ayeti kerime de de buyrulduğu vechi üzere “Hangimizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır”(Mülk-2).Bunun için hak olan islam dinine mensup olupta islamın özünü, islami inanç sistemini aklına gore yorumlayan insanlar, topluluklar hiç bir dönemde eksik olmamıştır.Peygamberimizde bunun önemine binaen
”Ahir zamanda ümmetim 73 fırkaya ayrılacaktır.Bunlardan biri hariç hepsi cehennemliktir.Onlarda ashabımın ve benim yolum üzere olanlardır.” buyuruyor.
Tasavvuf da; Peygamberimiz s.a.v döneminden beri gerek tatbikiyle gerekse hakkında yapılan dedikodularla devam edegelmiş bir müessesedir. Tasavvufu tamamen inkar edenler olabildiği gibi önemli olmakla birlikte olmasa da olur diyenler, asrımızda daha önemli şeylere vakit ayrılmalı diyenler ve birde tasavvufa olmazsa olmaz diyenler olarak sınıflandırabiliriz.
Tasavvufun dinin özü olduğunun farkında olan din düşmanları insanlar, medya insanlara öcü gibi gösteriyor. Dışarıda ki zahiri bir insana göre tasavvuf, Fadime yaşarlar, Müslüm Gündüzler ve daha bir çok lüzumsuz insanın sakallı cüppeli, el öptüren dua edenlerin ve onların müridlerinin oluşturduğu bir din kulübü.
Ama islamla az çok ilgilenen, islam tarihine vakıf, Allah dostlarının yaşamlarıyla nelerle uğraştıklarını bilen az çok müşahede edenlere göre tasavvuf islam dininin harcının demirleri mesabesinde..
Bizleri üzen bir diğer zümre de; İslami ilimler hakkında malumatı olduğu halde basiret gözü kapalı olduğu için ayetler ve hadisler ve diğer deliller kendilerine yan tesir yapanlar.
Ayet var mı? hadis var mı? nereden çıkarıyorsunuz bunu? Peygamberimiz zamanında sanki var mıydı? siz şirk yapıyorsunuz, Allahla aranıza vasıta koyuyorsunuz gibi, hiç bir mesned ve kaynağı olmayan tamamen şeytani sorularla kendilerini tatmin eden mudiller.
İkinci bin yılın yenileyicisi olmak gibi muazzam bir salahiyete sahip olan İmam-I Rabbani hazretleri mektubatı şerifesinde de buyurduğu gibi islam 3 şeyden teşekkül etmektedir. Bunların 3’ ü bir insanda bulunmadığı zaman felaha ermesi mümkün değildir. Bunlar ilim, amel ve ihlas.
İlim ve amelin mucibince islam dinini idrak etmek kendi gayretimize kalmış. Zira ilim kitapları elimizin altında, tatbik etmek içinde sıhhatimiz mevcut.
Pekii ihlas ne demek? İmamı Rabbani hazretleri İhlas içinde tarikatin zaruri olduğunu bildirmekte ve şöyle devam etmekte. Tasavvuf büyüklerinin kazandıkları, tarîkat , ahkâm-ı islâmiyyenin yardımcıları, hizmetcileri olup, islâmiyyetin üçüncü kısmı olan ihlâsı elde etmeğe yarar. Tarîkata ve hakîkata baş vurmak, islâmiyyeti temâmlamak içindir. Yoksa, islâmiyyetden başka birşeyler ele geçirmek için değildir.(36.m)
İmam-ı Birgüvi hazretleri avamil kitabında bu konuyu ne kadar tatlı izah etmiş."İnsanlar helak oldu. Alimler müstesna. Alimler helak oldu.İlmiyle amel edenler müstesna. İlmiyle amel edenler helak oldu.İhlasla amel edenler müstesna"
Bakın şeytan Hz Allaha ne diyor.
"De ki Ey Rabbim andolsun ki beni azdırmana karşılık bende yeryüzünde onlara günahları süsleyeceğim.Onların hepsini azdıracağım.Ancak onlardan ihlaslı olanlar müstesna. " (Hicr 39-40)
Hadisi Kudsi:İhlas benim sırrımdan bir sırdır ki, kullarımdan sevdiklerimin kalbine vedia olarak bırakırım.(irşadül gafilin s. 74)
Hadisi Şerifte"Nefs mücadelesi ihlasın elde edilmesi için tek yoldur." buyrulmakta...
Yukarıdaki sözlerden anlaşılacağı üzere tarikat, şeriatın hizmetçisi menzilesindedir. Yani şeriatın gerektirdiği feraizler(namaz, oruç, zekat..vb.) yerine getirildikten sonraki aşama olup onlara ruh veren, onların makbul olup, ihlasa vasıl olmayı sağlayan bir müessese.
Onun içindir ki şeriata kıl kadar aykırı olan hiç bir tarikat muteber olamaz. Zira evliyaullahın da buyurduğu gibi; olmazsa şeriat, şeytan işidir tarikat.
Başka bir açıdan bakacak olursak İnsanın manevi vücudunda iki zıt varlık vardır. Bunlardan biri ruh, diğeri de nefstir. Bu iki zıt varlık insanın vücuduna hakim olabilmek için mücadele ederler. Vücut ülkesinde her ikisi de sultan olup idareyi ele almak isterler. İnsanın vücudu, bu iki varlığın mücadele ve savaş alanıdır.Zaten Hz Allahta bu iki zıtlık arasındaki savaş için bizi yaratmıştır.Zira iyilik yapıyorsak ruhumuz galebe geldiği için, eğer bir cürüm işliyorsak buda nefsimize uyduğumuz içindir. İşte din ve tasavvuf, insanın indeki bu habis ve kötü varlığın terbiyesi ve temizlenmesi ile alakalanır. Başta peygamberler, daha sonra da peygamberlerin hakiki varisi olan alimler ve evliyaullah=Mürşid-i kamiller (aleyhimüsselam) hep insandaki bu kötü varlığın temizlenmesi, nefsin mağlup olup ruhun galip gelmesi için çalışırlar.
Peygamberimizden bu yana dualarına muhtaç olduğumuz o gözle kendilerine baktığımız bütün Allah dostları hep tasavvufla uğraşmışlar.Ebu Bekr r.a dan tutun da Abdülkadir Geylaniler,Ahmet Yeseviler, Merkez efendiler, Şahı Nakşibendiler,Abdülhak Gürcüvaniler,İmamı Rabbaniler,Veysel Karaniler ve isimlerini sayfalara sığdıramayacağımız nice gönül sultanları hep tasavvufla ilgilenmişler, hayatlarını onunla süslemişler. Ve neticesinde asırlar geçmesine rağmen hiç unutulmamışlar hep hayır dualarla anılmışlar ve dualarına muhtaç kimseler olmuşlar. Çünkü onlar islamiyetin ne demek olduğunu, dinin özünü, ve Allaha vasıl olabilmek için nelerin gerektiğini yani tasavvufun önemini anlamışlardı.Nefislerini terbiye edebilmenin ilacını bulmuşlardı.Aşağıdaki satırlar buna en güzel deliller olsa gerek….
İmam-ı Gazali Hz.'lerine (li hikmetin) ömrünün son günlerinde maneviyat (tasavvuf) nasip olmuş ve şöyle buyurmuş. Anladım ki, hakiki kurtuluş Rasulullah'ın ruh cereyanına bağlanmaktan ibaretmiş. Gerisi (talebe, alim yetiştirmek (binlerce) ve kitaplar yazmak) yalan, vehim ve hayalden ibaret.
Yine aynı şekilde İmamı Azam hazretleri ömrünün son iki senesinde bu yola girmiş ve o meşhur tarihi sözünü söylemiştir.”Eğer son iki sene olmasaydı, Numan helak olmuştu.”
Silsilei saadatın büyüklerinden ve istanbulun manevi fatihi olan Aladdini Attar ks’un şu sözleri de ne kadar dikkat çekici ve düşündürücü.
Ben Çinde şu yoldan bahseden bir kafir olduğunu bilsem hemen koşar gider onu dinlerim.
İmamı Rabbani Hazretleri de tasavvufla ilgilenen insanlarla diğer insanlar arasındaki farkı ifade ederken; “Başkalarının ulaştıkları en son nokta, onların ilk başladıkları yer oldu” sözü düşünüp ibret almaya değer sözlerden.
Tasavvuf hakkında farklı bir düşünce yapısına sahip olan diğer bir zümre de;
"Tasavvuf önemli ama bu asırda ondan daha önemli olan insanların imanını kurtarmalıyız.” diyerek ikinci planlık bir iş olarak görüyor.
Allah dostlarının olmazsa olmaz dediği ve kendisine tabi olunmadan bu dünyadan imanlı gitmenin çok zor olduğu bir müessese hakkında bu tür düşüncedeki insanlara daha ne demeli.
Hangi hakiki tarikat insanların imanını kurtarmayı aksatmış ya da geciktirmiş? Tarikat demek 24 saat evinde oturup sadece kendini düşünüp diğer insanları düşünme mek mi ki mani oluyor.Sanırım biraz da yanlış yorumlanmasından kaynaklanıyor tasavvufun.Tasavvuf erbabı bir zat, bir insanı islama davet ederken hemen gelip tasavvufun şartlarını anlatsa , onu hemen tasavvuf erbabı yapmaya çalışsa, belki hak payı verilebilir; ama ukarıda da ifade edildiği gibi zahiri insanları hemen tasavvuf erbabı yapma söz konusu değil.Öncelikle şeriat öğrenmeli bir insan.Şeriat noktasında kemale ermeli ki d aha sonra tasavvufa gelebilsin.
Tasavvuf hakkında ne kadar konuşulsa azdır. Çünkü kal le değil hal ile ifade edilen bir müesseseyi yazarak çizerek anlatmak imkansız.İşin en önemli noktası da şu ki gerçek mürşidi kamile mürid olarak bu yola müntesip olmak da herkese nasip olan bir şey değil. Daha doğrusu giripte hakikisine ulaşmak o kadar kolay değil.
Son olarak şunu belirtmek isteriz.Tasavvuf ya da maneviyat yoluna girmek herkese nasip olamamakta ya da herkes uğraşamamakta.Ama en azından bu hale müntesip insanlara sevgiyle bakmamızı, onlara imrenmemizi ve her yerde savunucuları konumunda olmamızı dünya ve ahiret yıkımına uğramamak için önemle belirtiriz.
Zira şu söz çerçevelendirilip asılmaya değer bir söz..
Fİ ZAMANİNA BİR FERD;DEMİR PABUÇ GİYSE DE, ÖMRÜ NUH YAŞAYARAK RUYİ ZEMİNİ DOLAŞSA MEVLA TEVFİK VERMEDİKÇE BU SAADETE NAİL OLAMAZ…
Vesselam…..
Miftahulkuluub
19. 02. 2005