Gönderen Konu: Uğursuz Kredi Kartları | Betonlaşma, Yeşil Katliamı, Rant Mafyaları  (Okunma sayısı 3076 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."

Uğursuz Kredi Kartları

Kredi kartları… Hiç hoşlanmadığım, hatta nefret ettiğim, plastikten cebe sığan dikdörtgen şeytan işi bir şey… Faiz tuzağı… Milyonlarca vatandaş kullanıyor, bendeniz böyle bir şeyi edinmem, cebime koymam, kullanmam.
Bazılarına göre faydası ve kolaylığı varmış. Faiz haram… Faizli bir şeyin faydası ve kolaylığı mı olurmuş…
Dindar bilinçli vicdanlı bir Müslüman böyle şeytani şeyler kullanmaz.
Müslüman, haram olan faizden uzak durduğu gibi, faiz şüphesi olan şeylerden de uzak durur.
Dinimizin para konusunda temel kuralları vardır. Birkaçını sayıyorum:
1. Ku’randa Allahü Teâlâ’nın ticareti helal, faizi haram kıldığı kesin olarak bildirilmektedir.
2. İslam dini parayı kenz etmeyi, yani istifleyip bir kenarda saklamayı yasaklamıştır. 3. Para iktisadi, ticari, mali işler için bir araçtır; parayı ana değer, put haline getirmek dine aykırıdır.
4. Müslüman, zengin bile olsa kanaat ve iktisatla yaşamalıdır.
5. İslam yardımlaşmayı ve paylaşmayı emreder. Hep bana hep bana zihniyeti ahlaksızlıktır, sapıklıktır.
6. İslam’da lisanla, bedenle ibadet edildiği gibi mal ve para ile de ibadet edilir. Zekâtlar, zekât dışındaki sadakalar, Allah rızası için yapılan hayır ve hasenat mali ibadettir. Zengin bir Müslüman ne kadar mali ibadet yapıyorsa asıl zenginliği o kadardır. Kendisi için biriktiren, paraya ve servete tapan, zevk ü sefadan başka bir şey düşünmeyen Müslüman beyinsiz bir zengindir.
Sevgili Müslüman kardeşlerimden faizden, faize benzer muamelelerden, faizli bankalardan, faizsiz banka denilip de faize benzer işler yapan kurumlardan, kredi kartlarından uzak durmalarını naçizane tavsiye ederim.
Son yıllarda birtakım ilahiyatçılar ve İslamcılar düşük faizli mesken kredileri almak caizdir fetvaları ve ruhsatları verdiler. Bunlara inanılmamalı, kanılmamalıdır. Faizin düşüğü de haramdır, yükseği de. Kaldı ki düşük mesken kredisi bir aldatmacadan ibarettir. Yüz bin lira kredi alan vatandaş beş sene sonra yüz elli bin lira ödemektedir. Yüzde elli faiz… Düşük müdür bu? Bâtıl fetvalar verenler herkesi kör ve sersem mi sanıyor?
İsraf dinimizde riba gibi haramdır. İsrafa haram değil, helaldir diyen kâfir olur.
Bendeniz herkes kulübelerde otursun, beş bin liralık hurda arabalarla gezsin demiyorum. Lakin meskenlerde, yazlıklarda, binitlerde, giyim kuşamda, yeme içmede mutlaka ölçülü ve kanaatli olunmalıdır. Aşırı tüketim, aşırı konfor, gösteriş, saçıp savurma, gurur ve kibir haramdır. Bir Müslüman Nemrud’un sarayından lüks konutlarda yaşayamaz… Beş yüz bin liralık otomobillere binemez… Elli bin lira ödeyerek lüks ve ihtişamlı turistik umre seyahatleri yapamaz… Türkiye’de makul fiyatla çok güzel elbiseler alabilecekken İtalya’dan beş on misli pahalı giysiler getirtemez… Bunları yaparsa israf eder, harama bulaşmış olur. İsraf büyük günahtır. Dünyada tokat yer, ahirette azaba layık ve müstahik olur.
Bendeniz vaiz ve nâsıh değilim. Okuryazar bir Müslüman olarak kesin ve doğru din bilgilerini okuyucularıma aktarıyorum.
Uyarıyorum:
Başta kredi kartları olmak üzere bütün faizli muameleler uğursuzluk, bela ve azap getirir.
Böyle şeylerin zarar ve azabı; kolaylık ve faydalarından bin misli fazladır.
Şeriatın alışverişle, ticaretle, iktisat ve finans ile ilgili emirleri, yasakları, hükümleri, kuralları vardır. Müslüman bunlara uymakla yükümlüdür. Bunlara uyabilmek için de fıkhın bu konudaki hükümlerini özet olarak öğrenmiş ve ezberlemiş olmak gerekir.
Müslüman çok iyi bilecektir ki, cuma ezanı okunduktan sonra yapılan ticarette hayır, bereket ve meymenet yoktur. Üç beş kuruş kazanmak için cuma namazı vaktinde dükkânını, iş yerini, ticarethanesini açık tutanlar ne korkunç bir zarara uğradıklarını bilmelidir.
Şükrü eda edilebilen az mal, şükrü eda edilemeyen, insanı azdıran ve kudurtan çok maldan hayırlıdır.

* (İkinci yazı)

Betonlaşma, Yeşil Katliamı, Rant Mafyaları


Yakınlarda, Başbakan Bodrum ve civarındaki sahilleri denizden teftiş etti ve betonlaşma çılgınlığının ne korkunç boyutlara ulaşmış olduğu gözleriyle gördü.
Türkiye’deki betonlaşma artık bir çılgınlık ve azgınlık halini almıştır.
En fazla beş milyon nüfusu kaldırabilecek İstanbul ve çevresi şu anda yirmi beş milyona ulaşmış olup, uygulanmaya konulan çılgın projelerle birkaç sene içinde kırk milyona ulaşacaktır.
Bu betonlaşmaların, nüfus yoğunlaşmasının çareleri var mıdır? Vardır. Halkın, siyasi iktidarların, belediyelerin, aydınların, medyanın beşeri irade ile bu kötülüğü durdurması, frenlemesi gerekir. Bu yapılmazsa devreye dikey irade girer, feci hadiseler olur.
İstanbul yaşanmaz hale geldi. Yakın zamanda Birinci Boğaz Köprüsü tamir edilecekmiş. Şehir o zaman büsbütün yaşanmaz bir hale gelecektir.
Üçüncü Köprü dolayısıyla İstanbul’un kuzeyindeki ormanlar, yeşillikler tahrip ediliyor.
Duyduğuma göre askeriyenin elindeki arazilere de göz koyulmuş, onlar da yapılaşmaya, betonlaşmaya açılacakmış.
18 Ağustos Pazar günü Kartal’a bir düğüne gitmiştim. Hangi semtteydi tam hatırlamıyorum, dev bir AVM’nin önünden geçtik, kapalıydı. Şu anda pıtrak gibi yeni AVM’ler yapılıyor, bunların en az yarısı kapanacaktır.
Evime çok yakın olan Kumkapı’ya gidiyorum, alışveriş yaptıktan sonra geri dönerken çok zorlanıyorum. Şehir karınca yuvası gibi.
Doğru dürüst gezmenin, tozmanın, hava almanın imkânı kalmadı.
Son bayramda o kadar trafik sıkıntısı varmış ki, normal zamanlarda üç saatte gidilen yere on iki saatte gidilmiş.
Kaldırabileceği nüfusun beş misli göç alan İstanbul’da gökdelenler, rezidanslar, alışveriş merkezleri, binalar, binalar, binalar gece gündüz yükseliyor.
Yıllardan beri zelzele yaklaşıyor diye feryatlar duyuyoruz ama hiçbir hazırlık yok.
Yaklaşan büyük İstanbul zelzelesi sadece yüz binlerce binayı yıkmakla, yüz binlerce insanın canını almakla kalmayacak, Türkiye’yi çökertecektir.
İstanbul Türkiye’nin beynidir, İstanbul çökerse Türkiye çöker.
Büyük zelzeleden sonra yardım etmek bahanesiyle dost bir devletin donanmasının Marmara’ya gelip bölgeyi işgal edeceği söyleniyor.
İslam dini zinayı kesin olarak yasak etmiştir.
İslam dini ribayı kesin olarak yasak etmiştir.
Peygamberimiz (Salât ve selam olsun ona) yüksek binaları beğenmez ve sevmezdi.
Çağdaş Türkiye zinalar, ribalar ve binalar ülkesi olmuştur.
Türkiye halkı varını yoğunu binalara yatırmıştır.
Son birkaç on yıl boyunca korkunç bir orman, yeşillik, tabiat katliamı yapılmıştır.
Bu yaz yine ülkemizin her yerinde rant eşkıyası arazi mafyası kasıtlı orman yangınları çıkartmıştır.
Bendeniz korkusuz bir yazarım haber veriyorum, uyarıyorum: Bu gidişatın sonu iyi olmaz.


Mehmet Şevket EYGİ | 30 Ağustos 2013 Cuma 01:00


mazhar

  • Ziyaretçi
Arsa rantının işleyişi-1


İşin uzmanları, ülke ekonomisinin bel kemiğini “emlak işleri”nin, özellikle de “arsa rantı”nın ve “inşaat sektörü”nün oluşturduğunu söylüyorlar. “Emlak rantı” üzerine kurulu bir ekonomi düzeninin sonunun hiç de iyi bitmeyeceğini eklemeyi de ihmal etmiyorlar.


Niye böyledir, nasıl oluyor da öyle oluyor, onu bilemem. Ama şu “emlak rantı” denen şeyi, özellikle de arsa üzerinden nasıl büyük rakamlara varan kazançlar sağlandığını merak edip tanıdık birine sordum. Kendisi emlak, arsa, inşaat vb. işlerde uzman biri.


Aldığım cevaptan anladığım şu: “Arsa rantı, ancak Belediyeler üzerinden işleyebilir”miş; çünkü “arsadan rant sağlamak, ancak arsa üzerine imar izni almakla mümkün”müş. Dediğine göre, işleyiş şöyle oluyormuş:


Belediyelerin, normalde “imar çıkarma işini bölgelere göre yapması gerekiyor”muş. Bunun için bir “master plan” yapılması lazımmış. “Master plan yapılırken asıl olan, plânı şehrin belediye sınırlarına giren alanının tümü üzerinde yapmak”mış, tercih edilmesi gereken buymuş. Ancak bu mümkün değilse, ilçe ilçe yapılması, hadi o da olmadı, “hiç değilse ilçeyi mahalle mahalle ayırıp ona göre master planı yapılmalı”ymış.


Ancak işleyiş böyle olmuyormuş. “Belediyeler, bazen aynı mahalledeki farklı arsalar için ayrı ayrı imar izinleri verebiliyor”muş. “Arsa arsa imar verilince, hangi arsanın ne kadar değer kazanması isteniyorsa, ona göre işlem yapılabiliyor”muş.


Nasıl yani?


Tanıdığım, bunu şöyle açıkladı:


“Mesela, genel olarak arsaya 1 emsal veriliyor. Ancak aynı arsayı kendilerine yakın birisi alırsa, 1 emsal olacak arsaya 2 emsal, hatta 3 emsal verilebiliyor. Bu durumda arsa otomatikman 2 veya 3 katı değerleniyor.”


Biraz daha açık söylemesini istediğimde şöyle örneklendirdi:


“Diyelim ki 10 bin metrekarelik bir arsanız var. Bu arsaya, 1 emsal üzerinden 10 bin metrekarelik inşaat yapabilirsiniz. Bunun değeri, ortalama 4 bin dolardan 40 milyon dolar eder. Ancak arsanıza 2 emsal verilirse, 20 bin metrekarelik bir inşaat yapabilirsiniz ve değeri 80 milyon dolara çıkar. Bir de 3 emsal almışsanız, 30 bin metrekare inşaat yapabilirsiniz; bu durumda arsanızın değeri 120 milyon dolara çıkmış olur.”


Tabiî bunu bir varsayım olarak düşünüp somut örnek vermesini istedim. Gerçekten de bir firmanın ismini vererek somut olarak örneklendirdi. Firmanın ismine “X” diyerek verdiği örneği aynen sunuyorum:


“Somut örnek şu:  X’in arsası 250 bin metrekare iken, ortalama olarak metrekaresi 15 bin TL’den satıldı. Ancak inşaat iki misli olarak yapıldı. ”


Gayriihtiyari, “vaaoovvv!” dedim, “adam iyi para kazanmış, desene!” Manalı manalı baktı yüzüme. “Sen” dedi, “bu kârı ona tek başına yedireceklerini mi sanıyorsun?”


Bir şey diyemedim. Hakkında bilgi sahibi olmadığım konuda ne diyebilirdim ki?


Anladığım, arsa rantı üzerinden birilerinin çok büyük paralar kazandığı...


Yazının başlığını “arsa rantının işleyişi-1” koymamın sebebi, emlakçı ya da müteahhit gözüyle meselenin nasıl göründüğünü ifade bakımından. Bu yazıda bunu konu edindim.


Yazının ikincisi ise, Belediyeler tarafından işleyişin nasıl olduğu/göründüğü olacak. Eğer Belediyelerin ilgili birimleri veya yetkilileri bu yazıda ifade edilenlere “işleyişin belediyeler tarafında nasıl yürüdüğü”ne dair gerekli bilgileri verirlerse, ikinci yazıda bunu da sizlerle paylaşacağım İNŞAAllah
Faruk Köse.Yeni Akit. Habervaktim.com