Urvet–ül Vuska; "tutunulacak sağlam kulp"tur.
Müminlerin "Urvet–ül Vuska"sı nedir?
Allah celle celaluhu HABER VERİYOR:
"Kendini bütünüyle Allah'a veren kimse, gerçekten en sağlam kulpa tutunmuştur."
Hayatımız boyunca dönem dönem önem verdiğimiz ve elimizden kaçırmamak için sıkı sıkıya tutunduğumuz o kadar çok şey olur ki, bunların sayısını ve önem derecesini bazen biz bile kestiremeyiz. Kimi zaman düştüğümüz yerden bizi kaldırsın diye onlara yapışırız. Kimi zamanda düşmemek için kenetleriz ellerimizle kayıp gitmemek için… Avucumuzdan kayıp gitmesin diye ne mücadeleler veririz.
Bu mücadelemiz neticesinde ellerimiz nelere yapışmadı ki? Bunların bir kısmının bizi yücelttiğini düşündük. Bazen de yüceldiği yerde sabit tuttuklarını zannettik.
Tutunduk… Tutunduk yine tutunduk… Çoğunlukla boş ve faydasız şeylere tutunduk…
Hâlbuki neye tutunmamız gerektiğini Kur'an'a sormadık. Kur'an’a başvurmuş olsak neye tutunacağımızı bize haber veriyor.
"Dinde zorlama yoktur. Artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O halde kim tâğutu reddedip Allah'a inanırsa, kopmayan sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitir ve bilir."
Ayeti kerime açık bir şekilde müminlerin neye tutunması gerektiğini haber vermektedir. Sağlam kulpa yani "Urvet–ül Vuska..."
Bizim kulplarımız, bir türlü söz geçiremediğimiz nefsimiz midir?
Yüksek ve rahat koltuklarımız mı kulblarımız?
Bulunduğumuz cemaatler ve onlara yön verirken diğerlerine çizik atan zihniyetler mi?
Anamız, babamız, eşimiz, çocuklarımız ve çok sevdiğimizi iddia ettiklerimiz mi?
Amil olamadığımız ilmimiz ve övündüğümüz bilgimiz mi?
Dünyalıklar ve şeytanın bizim için özenle süslediği şeyler mi?
Bağlarımız, bahçelerimiz, evlerimiz, yazlıklarımız ve son model arabalarımız mı bizim kulblarımız?
Yığdıkça yığanlar ayetini görmezden gelircesine yığdığımız paralarımız mı?
Yalancı cennetlerimiz mi, sımsıkı tuttuğumuz kulplarımız?
Böbürlendiğimiz, çerçeveletip duvarlara astığımız diplomalarımız mı?
Kahrolasıca ünvanlarımız mı, yoksa bizim avuçladığımız kulplarımız?
Gelip geçici güzelliğimiz, çok güvendiğimiz kıvrak zekâmız mı?
Ellerimize dikkatlice bakalım, neyi sımsıkı kavradığımıza?
Neyi tutmuşuz sağlam olduğunu düşünerek.
Her kulbun sağlam olmadığı gerçeğini gözden kaçırarak?
Ellerle tutmak deyince aklıma ilk gelen Ahmet er–Rufai'nin bir sözüdür:
"Yeni doğmuş bir bebeğe bakmaz mısın ki ellerini sımsıkı yumar. Sanki "tuttum dünyayı elimden kaçmasını istemiyorum" der gibi. Ölmüş birine de bakmaz mısın ki, ellerini sonuna kadar açar. Sanki "heyhat bakın ellerim bomboş gidiyorum, dünyadan hiç bir şey götüremeden" der gibi…"
Tıpkı o yeni doğmuş bebek gibi dünyayı ve dünyalıkları mı yakaladık sımsıkı?
Bu kadar mı dünyevileştik? Allah'ın emrimize amade kıldığı dünyayı ve dünyalıkları bizi kurtarıcı olarak görüp sarıldık onlara.
Bu kadar mı acizleştik?
Bu kadar mı unuttuk gerçekten tutunmamız gereken yegâne şeyi?
Bizim “Urvet–ül Vuska”mız; yüzümüzü Rabbimize tam bir teslimiyetle yöneltmemizdir.
Bizim “Urvet–ül Vuska”mız; hak ile batılın apaçık ayrılıp aşikâr olduğu gerçeğine dayanarak hakkı kâmil manada kabul ile iman etmemizdirBizim
“Urvet–ül Vuska”mız; tağutu reddedip hayatımızın her noktasından tamamen silip atmaktır.
Allah'a sarsılmaz bir imanla iman etmemizdir.
Bizim “Urvet–ül Vuska”mız; kopmayan, kırılmayan, parçalanmayan kulpa, sarılanı gizli, açık her yerde kurtaran, yolun zikzaklarında düşürüp bırakmayan, gecenin karanlıklarında yolunu yitirip kaybolmasını önleyen, fırtınalar ve kasırgalarda sarsılmadan, yıkılmadan yürümesini sağlayan yegâne yöneliştir.
Bizim evirip çevirip şekillendirdiğimiz değil, Allah'ın bize öğrettiği ve tarif ederek tutunduğumuz tek kulbtur “Urvet–ül Vuska…”
Rabbim her birimizi “Urvet–ül Vuska”sını kendi oluşturan değil de,
Rabbin öğrettiği ve ısrarla istediği “Urvet–ül Vuska”ya tutunanlardan
ve bu tutunuşta daimi olanlardan eylesin…
İlim ile yoğrulup, amel ile doğrulmak duasıyla…
MÜKERREM BULUT