Şeyh Necmüddîn-i Kübra (k.s) buyurmuşlar;
Şeriat vapur gibidir, Tarikat kutup yıldızı gibi.Hakikat ise deniz dibindeki inci gibidir. Kim o inciye sahip olmak isterse mutlaha vapura (şeriate) binmeli, bir kutup yıldızının (tarikatın) yardımı ile denize açılmalıdır. İncinin yeri ancak böyle bir vasıta ve böyle bir işaretle bulunabilir. Kim böyle yapmazsa gerçek maksat olan Hakikat incisine sahip olamaz...
Şeriat temeldir, tasavvuf ise binadır. Temelsiz bina olmaz. Fakat binasız temel olabilir. Ama temelden maksatta üzerine bina yapmaktır. Şeriat beden,tasavvuf ruhtur. Şeriat lafız, tasavvuf manadır. Şeriat şekil, tarikat muhtevadır. Şeriat deniz, tarikat denizdeki incidir. Şeriat süt, tarikat sütten çıkan kaymaktır. Şeriat ağaç, tarikat ve tasavvuf bu ağaçta zuhur eden meyvedir. Şeriat ağacında bitmeyen hal, vecd ve ma’rifet meyvelerine itibar edilemez. Onun için şeraitsiz bir tarikat düşünülemez, fakat tarikat ve tasavvufsuz bir şeriat düşünülebilir.Zira bir ağaç meyve vermese de ağaçtı, ama bir meyvenin vücuda gelebilmesi için mutlaka bir ağacın bulunmasına ihtiyaç vardır. Lakin ağacın kemal halide meyveli olma halidir. Bundan dolayıdır ki İslam da şeriat herkes için mecburi olduğu halde tarikat ve tasavvuf ihtiyaridir. Çünkü tarikat ve tasavvuf bir kemal halidir. Buna herkezin gücü yetmez.
"Kuşeyri Risalesi"