Gönderen Konu: Vakit Keskin Kılıç..  (Okunma sayısı 78874 defa)

0 Üye ve 5 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #60 : 24 Nisan 2011, 06:15:55 »

Ölüm gelmeden yoldaşını iyi seç! Zamanede sana üç yoldaş vardır. Biri vefâkârdır, diğer ikisi ise gaddar :

Biri dostların, öbürü malın-mülkün, üçüncüsü ise iyi işlerin ki, vefalı olan budur.


Öldüğün vakit, malın seninle beraber gelmez, evden dışarı bile çıkamaz; dostun gelir, ama sadece mezarının başına kadar.

Fakat yaptığın işler vefakârdır; onlara iyice sarıl ki mezarının içine kadar seninle gelen onlardır.


Ama! Eğer amelin iyiyse, orada sana dost olur; kötüyse yılan kesilir.(HZ MEVLANA )

"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #61 : 27 Nisan 2011, 02:29:34 »
Hak Yol' unda ilerlemek yürek işidir,akıl işi değil.
Kılavuzun daima yüreğin olsun,omzun üstündeki kafan değil.
Nefsini bilenlerden ol silenlerden değil! ( Şems-i Tebrizi Hz. )
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #62 : 27 Nisan 2011, 13:57:33 »
Ahir zamanda imanı korumak çok zordur. Bir anlık gaflet, sonsuz felakete sebep olur. Kurtuluş çaresi nedir? İmam-ı Rabbani hazretlerine “Bunu çaresi nedir?” diye soruyorlar. Tek kelimeyle cevap veriyor: “Kim bu felaketten kurtulduysa, git onunla beraber ol”.
Ne okuduğun, ne ettiğin seni kurtarmaz. Hiç kimse deryaları yüzerek geçemez. Mutlaka bir gemiye binmek zorundadır. O gemiye binmeyen, yolun başında kalır.

*Gemi selametle limana ulaşırsa yalnız kaptan değil, içindeki herkes kurtulur. Geminin içinde bulunmak lazımdır. Gemide ol yeter. İsterse geminin paspası ol.
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #63 : 02 Mayıs 2011, 14:35:58 »
Teslim ol Hak dostuna, düşen bir yaprak gibi,
Çiğnerse de ses etme, sakin ol toprak gibi,
Her neye noksan bakarsan, ol sana noksan olur,
Eğer kemaliyle bakarsan, ol kemalindir senin...
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #64 : 04 Mayıs 2011, 17:13:42 »
Hayırlı işlerin hepsine BİSMİLLAH...

Şerlerin def-i için EUZU BİLLAH…

Üzülüp bunaldıysak LA İLAHE İLLAllah...
...
Her güzeL şeyde MAAŞAllah...

Her nimetine ELHAMDULİLLAH...

Her bolluğuna EŞŞUKRU LİLLAH…

Her darlığına HASBİNAllah..

Her günahımıza ESTAĞFİRULLAH...

Her şaşılacak şeyde SUBHANAllah…

Her başa gelene TEVEKKELTU ALAllah…

Her itaat ve isyanda LA HAVLE VELA KUVVETE İLLA BİLLAH...
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı gülçiçek

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 391
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #65 : 05 Mayıs 2011, 00:41:44 »
Allah razı olsun.
mum  olmak kolay değildir, ışık saçmak için evvela yanmak gerek.

Çevrimdışı iniz_hay

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 176
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #66 : 05 Mayıs 2011, 01:16:26 »
teşekkürler 
Alıntı

"Hayırlı işlerin hepsine BİSMİLLAH...

Şerlerin def-i için EUZU BİLLAH…

Üzülüp bunaldıysak LA İLAHE İLLAllah...
...
Her güzeL şeyde MAAŞAllah...

Her nimetine ELHAMDULİLLAH...

Her bolluğuna EŞŞUKRU LİLLAH…

Her darlığına HASBİNAllah..

Her günahımıza ESTAĞFİRULLAH...

Her şaşılacak şeyde SUBHANAllah…

Her başa gelene TEVEKKELTU ALAllah…

Her itaat ve isyanda LA HAVLE VELA KUVVETE İLLA BİLLAH..."
 











« Son Düzenleme: 09 Aralık 2014, 23:40:26 Gönderen: iniz_hay »

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #67 : 07 Mayıs 2011, 17:48:45 »
Ebu Talip Mekkî (r.a) anlatıyor;


Allah Teala’ ya aşık bir veli vardı.bütün malını mülkünü ve canını
Allah yoluna adamıştı. Her nesi varsa Allah için harcıyor, geride hiçbirşey bırakmıyordu. Kendisine;


“Senin bu muhabbetinin sebebi nedir? diye sorulduğunda;


“İki insan gördüm aralarında konuşuyorlardı. Onlardan işittiğim sözler, beni bu hale sevk etti” dedi.

Tanıdıkları;


“Ne işittin diye sordular.aşık şunları anlattı;


“ Sevdiğiyle baş başa kalan birisi sevgilisine;


Allah’a yemin ederim ki ben seni bütün kalbimle seviyorum, sen ise benden yüz çeviriyorsun” dedi. Bunun üzerine sevgilisi;


“ Beni gerçekten seviyorsan, benim için ne vereceksin? diye sordu. O da:


“ Sahip olduğum bütün malımı mülkümü sana veririm. Ayrıca son nefesime
kadarda hizmetinde bulunur, kendimi sana feda ederim” dedi. İşte o zaman
ben;


“Bir insan kendisi gibi bir insanı bu kadar sever ve her şeyini onun
hizmetine feda ederse, ya bir kulun yüce yaratıcısına ve Mabuduna karşı
sevgisi nasıl olmalı” diye düşündüm ve bende her şeyimi yüce Allah’ a
feda ettim…


Kûtü’l Kulûb, Kalplerin Azığı 3/223
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #68 : 08 Mayıs 2011, 15:07:22 »
Şakik Belhî Hazretleri, Abbasi halifesinin huzuruna çıktığı zaman, halife: “Zühd ve takva sahibi Şakik sen misin?” diye sorunca:

- Şakik benim, zühd ve takva sahibi olan ben değilim, o sensin sultanım, dedi

Halife bu cevaba şaşırdı ve dedi ki:

- Ben dünya zenginliği içindeyim. Her türlü ferah ve refah içindeyim. Nasıl olur da zühd ve takva sahibi olabilirim?

Şakik Belhî Hazretleri şu cevabı verdi:

- Allah, Kur’an-ı Azimüşşan’da dünya için; “Kalîl, az bir şey..” dedi. Sen az bir şeye kanaat ettin. Bize ise “Ahiret bakidir, nimetleri bitmez..” dedi. Biz de ahireti seçtik. Sen az bir­ şeye kanaat ettiğin için zühd ehli sayılırsın.

Şakik Belhî k.s. Hazretleri bu cevabıyla onun dünya saltanatını hafife aldı, maneviyatın izzetini korudu. Yani dünyanın bütünü saltanatın altında olsa, Cenab-ı Hak ona “kalîl: azcık” dedi. Padişahım diyorsun ama dünyaya kanaat getirdin. İşte onun için zühd sahibisin. Halbuki asıl gayesi; “Ta­mah sahibisin, kandın!” demek oluyor ama bunu çok zarif bir şekilde lâtife ile söylüyor.
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #69 : 10 Mayıs 2011, 14:16:19 »
Bir gün Şam mescidinde talebeleriyle birlikte oturan Ebu’d-Derda’nın (r.a) yanına bir adam gelir ve şöyle der: “Ey Ebu’d-Derda! Peygamber (s.a.v) şehri olan Medine’den buraya, senin Rasulullah Efendimiz’den (s.a.v) işittiğini duyduğum bir hadisi senden bizzat dinlemek için geldim.” Ebu’d-Derda (r.a) adama, “Burada başka bir hacetin yok mu? Ticaret için de mi gelmedin?” diye sorunca adam niyetinin sadece o hadisi ondan dinlemek olduğunu belirtir.

Bunun üzerine adama, o hadisi söyler: “Kim ilim talebiyle bir yola girerse, Allah bu sebeple onu cennet yollarından bir yola sevk eder. Melekler kanatlarını ilim yolunda olan kimseye hoşnutlukla sererler. Göklerde ve yerde bulunanlar, (hatta) sudaki balıklar alim için dua ve istiğfar ederler. Alimin abide üstünlüğü, ayın on dördündeki dolunayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Alimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler miras olarak dinar ve dirhem (mal ve servet) bırakmazlar; ilim bırakırlar. Kim o ilmi elde ederse, çok büyük bir nasip elde etmiş olur.” (Ebu Davud, Tirmizi, İbn Mace, Ahmed b. Hanbel)
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #70 : 12 Mayıs 2011, 14:13:01 »
Hâtem-i Zâhid (k.s.)hazretleri Âsım İbn-i Yûsuf hazretlerinin yanına geldiğinde Âsım (kuddise sırruh) ona sordu:

-Ey Hâtem namaz kılmayı güzel becerebiliyor musun?

O da 'Evet'deyince, Âsım (k.s.):

-Peki, nasıl kılıyorsun? diye sordu. Hâtem-i Zâhid hazretleri başladı anlatmaya:

-Namaz vakti yaklaştığında abdestimi sünnet üzere tazeliyorum ve namaz kılacağım yere dikiliyorum. Tâ ki her uzvum yerleşiyor.

Sonra Kâbe'yi iki kaşımın arasında, Makâm-ı İbrahimi göğsümün hizasında, Allah Teâlâ'yı mekândan münezzeh (pâk ve uzak) olduğu halde başımda hâzır ve kalbimdeki her şeyi bilir halde görüyorum.

Sanki ayağım sırat köprüsünün üzerinde; cennet sağımda, cehennem solumda, ölüm meleğini de arkamda hissediyorum ve kılacağım namazın son namazım olduğunu düşünüyorum.

Sonra ihsan ile (Mevlâ'yı görür gibi) iftitah tekbirini tekbirini alıyorum, tefekkürle okuyorum, tevâzû ile rükûa eğiliyorum, tazarrû ile secdeye kapanıyorum.
Sonra tamamıyla oturuyor, ümitle teşehhütte bulunuyor ve sünnet üzere selâm veriyorum.
Sonra da o namazı ihlâsa teslim ediyor, korkuyla ümit arasında kalkıyorum ve bu hâl üzere sabra devam ediyorum.

Bunu duyan Âsam hazretleri:

-Ey Hâtem!Senin namazın böylemi? diye sordu. O da:

- Evet otuz senedir böyle namaz kılıyorum! deyince Âsım hazretleri ağlayarak şunları söyledi:

-Ben daha bu zamana kadar hiç böyle bir namaz kılamadım!

Cenab-ı Hak bizlere bu şuurla namaz kılmayı nasip eylesin inşAllah..
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #71 : 12 Mayıs 2011, 20:00:30 »
Bir gün mübarek bir zata bir talebesi, (Efendim, namazlarımız ibadetlerimiz hep kusurlu,ahirette n’olacak bizim halimiz?) diye sorar. O mübarek zat kendisinden bir bardak su ister. O da hemen kalkıp getirir. Kendisine 2-3 metre kala, orada dur buyurarak durdurur. Talebe, elinde bir bardak su ile bekler. Yavrum der, şimdi sen bu suyu getirirken ayağın takılıp düşüp dökseydin, bardak da kırılsaydı, ben sana bir şey der miydim? Hayır efendim demezdiniz. İşte aynı bunun gibi evladım, ibadetlerimiz hatalı, kusurlu ama biz emre itaat ediyoruz, yapın buyuruyor Rabbimiz, biz de yapmaya çalışıyoruz; ama yaparken eksiğimiz hatamız oluyor. Ona itaat edip yapmaya çalıştığımız için, Onun yolunda olduğumuz için Allahü teâlâ bizi affedecek) buyurur.
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #72 : 13 Mayıs 2011, 00:20:35 »
İlmiyle meşhur sahabilerden İbn Abbas r.a. şöyle der:

“Nice tevbe eden kimseler var ki, gerçek tevbe edenlerden olmayıp, tevbe ettiklerini zannettikleri halde huzura geleceklerdir. Çünkü bu kimseler tevbenin makbul olması için gerekenleri yerine getirmemişlerdir. Bunlar:

İşlediği günahlara pişman olmak,

Bir daha günaha dönmemeye azimli, kararlı olmak,

Haksızlık ya da zulmettiği kimselere mümkünse haklarını geri vermek ve onlarla helalleşmek,

Eğer bu kimselere haklarını vermek, helalleşmek mümkün değilse, Allah Teâlâ’dan hem kendisi hem de onlar için çokça mağfiret dilemek. Böylelikle umulur ki Cenab-ı Hak, hak sahiplerinin kendisinden hoşnut ve razı olmalarını sağlar.

İmam Gazalî, Mükâşefetü’l-Kulûb
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #73 : 13 Mayıs 2011, 14:08:05 »
Salihlerden birinin sadık bir arkadaşı vardı. Zamanın sultanı onun bu arkadaşını hapse attırdı. Hapse atılan kişi o salih kimseye haber göndererek durumunu bildirdi. Dostu:

– Allah Tealâ’ya şükret, dedi.

Adam bir gün hapiste dövüldü. Yine dostuna haber göndererek halini bildirdi. Dostu yine;

– Allah Tealâ’ya şükret, dedi.

Bir gün hapishaneye bağırsaklarından rahatsız bir mecusî getirildi ve ayaklarından bağlandı. Mecusî’nin bağlandığı zincirin bir halkasını da bu adamın ayağına bağladılar. Mecusî geceleri defalarca tuvalete gitmek için kalkıyor, adam da onun başında beklemek mecburiyetinde kalıyordu. Yine dışarıdaki dostuna durumunu bildiren bir mektup yazdı.

Dostu yine;

– Allah Tealâ’ya şükret, diye cevap verdi. Hapisteki arkadaşı tekrar;

– Ne zamana kadar böyle diyeceksin? Hangi bela bundan daha büyüktür, diye haber gönderdi. Dostu da ona şu anlamlı cevabı verdi:

– Mecusînin zincirinin senin ayağına da bağlandığı gibi, onun belindeki zünnar (gayr-i müslimlerin bağladığı kuşak) senin beline de bağlansaydı (yani imandan mahrum kalsaydın) asıl o zaman ne yapardın, halin nice olurdu?
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #74 : 13 Mayıs 2011, 18:18:12 »
Gavs-ı Bilvanisî Abdülhakim Hüseynî k.s şöyle der:

“İhlâs, Alemlerin Rabbi olan Allah’ın emir ve hükümlerini sadece onun rızası için yapmak, bütün gücünü bunun için sarfetmektir. İhlâs, ilahî emirlere sebat göstermenin özüdür. İnsan kıymet verdiği ve düşündüğü şeye göre kıymet kazanır. Hayatını şöhret ve şehvete adayan kişinin sonu hiç kuşkusuz hüsrandır.”
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"