Gönderen Konu: Vakit Keskin Kılıç..  (Okunma sayısı 79350 defa)

0 Üye ve 5 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #90 : 06 Haziran 2011, 01:23:51 »

Sabrediniz, sızlanmayınız. Sabit kalınız, ayrılıp dağılmayınız. Bekleyiniz, ümit kesmeyiniz. Özünüzü günahtan temizleyiniz, kirletmeyiniz. Hele Rabbinizin kapısından hiç ayrılmayınız. Büyük âlimlere tâbi olunuz;bidat yoluna,dinde olmayıp,sonradan çıkarılan şeylere sapmayınız.İtaat ediniz,muhalefet etmeyiniz.

(Seyyid Abdulkadir Geylani k.s)

"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #91 : 08 Haziran 2011, 17:44:58 »
Mevlânâ Camî anlatıyor:

—Bu yola girdiğim ilk zamanlarda nur belirtileri gördüm. Mürşidim Mevlânâ Sadeddin'in gösterdiği yönden ayrılmadım o nura iltifat göstermedim. O nuru, saklı kalıncaya kadar nefyet­tim. Bilmek lâzımdır ki, nur, keşif ve keramet zuhuratına güven yoktur. Dervişe en üstün keramet, şeyhinin sohbetinde cezbeye erişip kendinden kurtulmaktır.
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #92 : 08 Haziran 2011, 18:43:49 »
Genç veli ölüm döşeğinde, ömrünün son dakikalarını yaşamaktadır. Hayatını hep ahirete göre yaşayan bir ailenin ferdi olduğu için ölüm korkusuna dayanıklıdır..
Ve babası da öyle bir evlada hakkıyla baba olmuş, bir başka Hak dostudur. Baba oğula sorar:’ ‘Evladım! Ahirette ne ile karşılaşmayı bekliyorsun?…”

Sorudaki ima genç veliye tebessüm ettirir.
Yani baba sormaktadır: ”Acaba bahtına ne çıkacak? Rahmet mi, azap mı?”
Ölüm yolcusu oğlu nefeslerinden birini daha aldıktan sonra cevap verir: ”Babacığım, eğer öteki taraftaki durumuma annem karar verseydi acaba ne yapardı?”
Baba hiç duraksamadan: ”Evladım, annedir o, şefkatlidir. Günahına, sevabına bakmadan seni Cennet’in Firdevs’ine indirirdi.
”Ve bu cevap genç velinin dünya yaşamındaki son tebessümüne neden olur. Gözleri önce yaşarır, sonra ümitle, güvenle parlar ve babasına döner:

”Ey babam! Benim Rabbim, bana annemden daha şefkatlidir.”
Baş sağa düşer, dudaklar kapanır.

Dünya bir atlama tahtası olur Firdevs’e doğru …
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #93 : 08 Haziran 2011, 21:14:36 »
Ateş yakıp ateşin üstünden geçelim. Kim yanmazsa o haklıdır demişler.

Musa (a.s.) ve adam el ele tutuşup ateşin üstünden geçmişler fakat kafir adam yanmamış.

Musa (a.s.) Cenab-ı Hakk'a sormuş:

- Ya Rab! Beni yakmayışını anlarım da kafiri niye yakmadın?

Cenab-ı Hakk:

"Bilmez misin ya Musa; biz dostumuzun elinden tutanı yakmayız.
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #94 : 09 Haziran 2011, 14:50:41 »
Ali b. Vefa rh.a. Şöyle der:

“Eğer hakiki bir mürşit bulursan, insanlığının hakikatini bulmuş olursun. İnsanlığının hakikatini bulunca Allah’ı bulursun. Allah’ı bulunca da her şeyi bulmuş olursun. Bütün mesele böyle bir mürşidi bulmaktır. Bunu anla, ganimet bil, istifade et!”


İmam Şa’ranî, el-Envâru’l-Kudsiyye, 1/190
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #95 : 09 Haziran 2011, 19:01:33 »
Efendimiz (s.a.v.) sahabelerine bir ikram sırasında hizmette bulunurken, uzaklardan gelen bir atlı yanlarına yaklaşarak,
- Bu kavmin efendisi kim? diye sordu O'nu arıyorum.
Efendimiz (s.a.v.) bu soruya, gurur olur endişesiyle "benim" diye cevap vermedi. Ve o anda sahabelerine hizmet etmekte olduğundan, asırlar boyunca yankılanan ve aynı zamanda atlı adama cevap niteliği taşıyan şu sözlerle mukabele etti:
- Bir kavmin efendisi, ona hizmet edendir.
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #96 : 10 Haziran 2011, 17:11:24 »
Tasavvufta AŞK o derece İÇSELLEŞTİRİLMİŞ ki, o derece özümsenmiş ki selamlaşma bile AŞK üzerine kurulmuş.Dervişin biri bir dervişler topluluğu içine gelip selam vererek oturduktan sonra,topluluk gelen dervişe ''MERHABA'' yerine ''AŞK OLSUN'' dermiş. Derviş de cevaben ''AŞKINIZ CEMAL OLSUN EFENDİM'' diye mukabele edermiş. Bu sefer topluluk ''CEMALİNİZ NUR OLSUN'' dediğinde derviş tekrar sözü alır ''NURUNUZ AYN OLSUN'' dermiş selamlaşma bitermiş..
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #97 : 10 Haziran 2011, 17:15:46 »
"Allah dostları buyuruyor ki;

Mürşid-i Kâmil gassaldır.

Tövbe edenleri gusül ile yıkayıp,

Velayet suyu {nûr-ı ilahî} ile temizler.."
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #98 : 13 Haziran 2011, 22:38:39 »
-Sufi Olmak-

BİR GRUP sûfî, Dicle kenarında Maruf-u Kerhî ile oturuyordu. O esnada, nehirden,bir sandal içinde def çalan, danseden, içki içen bir genç topluluğu geçti.
Sûfîler, Maruf’a:
“Şunları görüyor musun, açık açık nasıl da Allah’a isyan ediyorlar?” dediler ve eklediler:
“Bu serserilere beddua et!”
Bunun üzerine, Mâruf ellerini göğe kaldırdı ve:
“Allahım” dedi, “bunları bu dünyada nasıl neşelendirdiysen, ahirette de öyle neşelendir.”
Mâruf’un bu duası sûfîleri şaşırtmıştı.
“Biz senden dua değil, beddua istemiştik” dediler.
Mâruf şöyle cevap verdi: “Eğer Allah bunları ahirette neşelendirmeyi murad ederse, bu dünyada kendilerine bu hayattan tevbekâr olmayı nasip edecektir.”
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #99 : 18 Haziran 2011, 23:30:41 »
Somuncu Baba Ve Dünya Kazancı

Somuncu baba, bir talebesine, bir teneke buğday verip, bunun yarısını kendin için, yarısını da benim için bir tarlanın yarısına ek der. Talebe eker. Ekinlerin yetiştiği mevsimde, tarlaya giderler, talebenin olan kısımdaki ekinler gayet iyi yetişmiş, Somuncu babanınki ise gelişmemişti.
Talebeye gelişen mahsulün kimin olduğunu sorar.
Talebe de utancından Sizin der...
Somuncu baba, Biz ahiretimiz için çalışıyorduk. Acaba hangi günahımızdan dolayı dünyamız mamur olmaya başladı da bu ekinler böyle yetişti? der!!!.

Talebe, gerçeği söyleyerek hocasının üzüntüsünü giderir.
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #100 : 20 Haziran 2011, 22:02:26 »
Kulun Allahü teâlâyı sevmesinde samimi olup olmadığı, başına bela ve musibet geldiği zaman ortaya çıkar. Bela ve musibet geldiğinde sabır ve sükun halini muhafaza edebiliyorsa, o gerçekten Allahü teâlâyı seviyor demektir. Musibet ve fakirlik zamanında sebat gösterebilmek bu sevgiye delil ve alamet yapıldı.

Hz. Abdulkadir Geylani
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #101 : 24 Haziran 2011, 16:24:57 »
"Mümin kimse küçük günahları da büyük görür. Hz. Muhammed (S.A.V.); "Mümin kimse, günahını dağ gibi görüp, kendi üzerine düşeceğinden korkar. Münafık ise, günahını burnu üzerine konan ve hemen uçan sinek gibi görür" buyurdu.

SEYYID ABDULKADIR GEYLANI HAZRETLERI

"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #102 : 27 Haziran 2011, 14:24:44 »
Âriflerden biri çamurlu kaygan bir yolda, eteklerini toplayarak, dikkatli adımlarla yürüyordu.Fakat bütün çabasına rağmen düştü.Her tarafı çamur olduğu için, artık serbestçe yürümeye başladı.

Bir taraftan ağlıyor ve; “İşte, günaha düşmeden önce günahlardan sakınan adamın hali budur. Bir defa, iki defa Günaha düştükten sonra, artık aldırış etmeden onun ortasında yürümeye başlar!” diyordu
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #103 : 29 Haziran 2011, 23:38:45 »
''' Kalbinde bize karşı meyli ve muhabbeti olanlara muhabbet tohumu ekip, gece gündüz onu terbiye etmemiz bizim vazifemizdir. Muhabbet için uzakta olmak farketmez.'''

(Şah-ı Nakşibendi Hazretleri ks)
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"

Çevrimdışı fazıl14

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1339
Ynt: Vakit Keskin Kılıç..
« Yanıtla #104 : 04 Temmuz 2011, 15:11:01 »
"Şeytanın Vesvesesi"

Hasan-ı Basrî hazretlerinin talebeleri şeytanın vesvesesinden şikâyet ederek;

“Yâ Şeyh! Şeytandan gâyet incindik. Hep bizi yaramaz işlere teşvik ediyor.

“Elinize geçen dünyâyı sıkı tutun, size lâzım olacak.” diyor ve bizi hayırdan alıkoyuyor.” dediler.

Hasan-ı Basrî hazretleri gülümseyerek buyurdu ki:

“Şimdi buradaydı. O da sizden şikâyet etti.

Dedi ki: “Şu Âdemoğullarına nasîhat eyle de benim hakkıma tamah etmesinler. Kendi haklarına râzı olsunlar. Ne zaman ki Hak teâlâ beni huzûrundan kovdu, dünyâyı ve Cehennem’i bana mülk kıldı. Cennet’i ve kanâati ise onlara verdi. Şimdi bunlar kendi haklarını bıraktılar benim mülküme tamah ediyorlar. Ben de onların îmânlarını almayınca dünyâyı kendilerine vermiyorum.” dedi.

Eğer şeytanın vesvesesinden emin olmak isterseniz, dünyâyı terk edin ve endişesini gönüllerinizden çıkarın.”

Bu nasîhatleri dinleyen talebeleri başlarını öne eğerek huzûrundan ayrıldılar.
"El-mücâhid fî sebîlillâh, el-müştâk ilâ cemâlillâh, hüve ünvânüküm"

("Ünvanı: Cemal-i ilâhiye âşık, Allah yolunda mücahit")

"İtikaden Ehl-i Sünnet, Amelen Hanefi, Meşreben Nakşî-yi Müceddidî"