Gönderen Konu: Varlık-Yokluk...  (Okunma sayısı 2888 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı antepli

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 496
Varlık-Yokluk...
« : 03 Şubat 2006, 23:28:52 »

Varlık-yokluk

Eskiler “Her şey zıddıyla kâimdir” demişler. Pek doğru!.. Beyazın ne olduğu ancak siyah ile, ışığın değeri karanlıkta kalınca bilinir.


Güzelliğe hayran olmak için çirkine bakmak zarurî, iyiliğe teşekkür için kötülüğün elemini çekmek tabiîdir. Bu yüzden inişler yokuşla, kolaylıklar zorlukla ölçülür hep.

Tasavvuf dilince sayalım isterseniz: Fakr ile gınâ (fakirlik-zenginlik), havf ile recâ (korku-umut), kabz u bast (darlık-ferahlık), mahv u ıspat (silinmek-belirmek), cem ü fark (toplanış-ayrılış), beka ve fenâ (sonsuzluk-yokluk), vahdet ü kesret (bir’lik-çokluk)... Yani ki hayatı öğüten zıtlıklar... Ve bütün bu zıtlıklar arasında kulun büyük sınavı...

Dünyanın sıcağını ve soğuğunu tatmadıkça, olup bitenlere tahammül göstermedikçe gerçek lezzete erilebilir mi sizce? Petekten bal yemek isteyen, birkaç arının iğnesine katlanmalı değil midir? Bütün ömrünü sıhhat ve afiyette geçirmek, dertlerin en şiddetlisi sayılmaz mı o halde!.. Sıhhatin şükrünü layıkıyla eda edebilmek için hastalık gerekmez mi sahiden? Ekşi bir şey yemek, pekalâ her daim tatlı yemekten lezzetli de olabilir.

Gerçek mutluluk için arada sırada kederlenmek, hayatın hasılatını toplamak adına zaman zaman azaba uğramak, zorluklara maruz kalmak... Ezel ile ebed arasında nefis ile ruhun, günah ile sevabın amansız mücadelesi... İşte yolcunun asıl kimliğini oluşturan, hayat kütüğüne ne sıfatla kaydolunacağını gösteren mihenk. Yükün ağır veya hafif olması, yolculuğun kolay veya zor olmasıyla doğru orantılı. Yükü hafif olan kolay menzil alır ve murad yeli onu maksada kolay ulaştırır. Amma ki yükü ağırsa kişinin, nasıl ilerlesin taşlık yolda, yalınayak?!.. Hele de gereksiz olanı atmayı, fuzulî yükten kurtulmayı, boş hamallığı terk etmeyi akıl etmiyorsa!..

Mademki her şey zıddıyla kâimdir, o halde varlık da elbette yoklukla ölçülecektir. Varlık çoğaldıkça burada keder, ötede sorgu çoğalacak; varlıktan geçtikçe keder de sual de yok olacaktır. Fuzulî Mecnun’u Hakk’a erdirirken ona şöyle dedirtir:

Kurtar beni ıztırâb-ı gamdan

Ver müjde vücûduma ademden

Yani ki, “İlahî! Varlığıma yokluktan bir müjde eriştirip (varlığımı yok edip) beni gam ıztırabından kurtar!” Öyle ya, fanî varlıktan geçmeyince yokluğa, yani bakî olan gerçek varlığa erişmek muhal. Varlığın çokluğu nisbetinde yolculuk zor, ölüm ürkütücü. Düşünsenize bir, onca mal mülk edinmişsiniz, onca çalışıp kazanmışsınız, sonra da onları sahip(!)lenmişsiniz, ecel gelince nasıl bırakıp gider insan?!.. Hayata sarılmalar öyle çok ki onun zıddı olan ölüm hiç akla gelmemiş, varlığa öyle alışılmış ki yokluk akıldan silinip gitmiş... Hani yükü hafif olanların yolculuğu da kolay olurdu?!..

İşin özü ve özeti şu: Ecel geldiğinde terk edecek ne kadar az şey var ise “lebbeyk!” diyerek ölüme o derece çok kucak açılabilir. O halde varlığınız çoğaldığı oranda onu hayır yolunda azaltınız ki yolculuklarınız kolay olsun!.. Çokluğun derdi elbet çok olur; yokluk kapısında nefis de yok olur.

Yunus ne güzel söylemiş:

Bunca varlık var iken gitmez gönül darlığı.

İskender Pala
Bu dünyanın cefasından sefasına sıra gelmez.gafil olmayın ilme çalışın geçen günler geri gelmez...