Allah'a Rahmet Olan Tek Önder
Muhterem Müminler!
İnsanlık ufkuna çöken zulüm, nizamlarının bunaltıcı zincirlerini kırıp, cihan tarihinin en güçlü madde ve mânâ inkılabını yapan ve alemlere rahmet olarak gönderilen tek önder, tek örnek, hiç şüphesiz Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v) dir.
Beşeriyet sarayının şeref köşesinin işgal eden, en iyinin, en doğrunun ve en güzelin rehberi olan Yüce Peygamberimiz; miladi 571 senesinde ve Rebiul-evvel ayının 12. gecesinde sabaha karşı Mekke’de dünyaya teşrif etti.
Doğduğu zaman vücudu tertemiz, sünnetli, göbeği kesilmiş ve peygamberlik mührü sırtına vurulmuş olan şanlı önderimiz; doğumdan iki ay önce babası Hz. Abdullah’ı, altı yaşında ise annesi Hz. Amine’yi ve sekiz yaşında da dedesi Abdülmuttalib'i kaybetti.
Böylece, baba, anne ve dededen yetim kalan Peygamberimiz, amcası Ebu Talib’in himayesine girdi. Yirmibeş yaşında Hz. Hatice validemizle evlendi. Bu evlilikten altı çocuğu dünyaya geldi.
Kavmi tarafından "Muhammed-ül Emin (Güvenilir Muhammed)" diye vasıflandırılan Peygamberimiz (s.a.v) ‘e; insan aklının olgunluk çağı olan kırk yaşlarında ve Miladi 610 senesinde Peygamberlik verildi. Artık O, Allahımız’ın kendisine verdiği vazifeyi yapmaya, insanları İslam’a davet etmeye başlamıştı. Bu yolda birçok eziyet, işkence ve alaylarla karşılaştı. Bazen taşlanır, bazen tehdit edilir, bazen kapısının önüne pislik yığılır ve bazen de geçeceği yollara dikenli çalılar atılırdı. Ama O, bütün bunlara rağmen vazifesine sabırla devam etti. Nihayet Miladi 622 sensinde Mekke’den Medine’ye hicret etti. Allah’ın son elçisi vazifesine yılmadan orada da devam etti. Artık Kur’an-ı Kerim’in nüzülü tamamlanmış, İslam’ın bütün hükümleri tebliğ edilmişti. Sene Miladi 632, Hicretin 11. Yılı Rebiulevvel ayı gelmişti ki, Ahiret hayatını dünya hayatına tercih eden Allah’ın Rasülü (s.a.v), mübarek ruhunu teslim etti.
Ne mutlu O’nun gerçek ümmeti olabilenlere!
Aziz Mü’minler!
Canlı ve cansız bütün aleme, Hakk’ın sesini duyuran Yüce Peygamberimiz, fani varlığı ile aramızda değildir. Fakat, tek örnek ve tek önder olarak her zaman yanımızdadır. Bir Müslüman için, O’ndan başka önder ve örnek düşünülemez. Bunun içindir ki, Yüce Mevlamız Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurur:
"Andolsun ki, Rasülullah’da sizin için, Allah’ı ve ahiret gününü arzulayanlar ve Allah’ı zikredenler için güzel bir örnek vardır."
Evet, bir müslümanın cemiyet içindeki durumu, makam ve rütbesi ne olursa olsun, ister baba veya anne, ister zengin veya fakir, ister tüccar veya san’atkar, ister din adamı veya öğretmen, ister hakim veya doktor, ister mühendis veya idareci, ister komutan veya profesör olsun, örneği ve önderi Yüce Allahımız’ın : “Alemlere rahmet ve bütün insanlığa Peygamber” olarak gönderdiğini beyan ettiği Allah Rasülü (s.a.v) olmalıdır.
Mukaddes kitabımız Kur’an-ı Kerim’de ki, bu Rabbani beyanlar şöyledir.
“(Habibim), Biz seni ancak, bir müjdeci, bir korkutucu(ve) bütün insanlara peygamber olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bunu bilmezler.”
Muhterem Mü’minler!
Dünyayı İman ve Kur’an nuruyla aydınlatan insanın insana kul, köle olmasının önleyen; insanı hürriyete adalete, eşitliğe, huzur ve saadete kavuşturan; yaratılmışların en yücesi olan Peygamberimiz (s.a.v) ‘in örnek ahlakına bir göz atarsak görürüz ki, cihanda en güzel ahlak ve fazilet hayatı yalnız ona aittir.
“Ben lanetçi olarak değil rahmet olarak gönderildim” buyuran Allah rasülü (s.a.v)’i yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle tasdik eder.
“Hiç şüphesiz büyük bir ahlak üzerindesin sen”
O, Allah’ın öyle bir rasülü ki; onun örnek ahlakı günler aylar seneler ve asırlar geçse de eskimeyecek ve bütün insanlara tek olarak ebediyyen yaşayacaktır.
O ki, hayatı baştan başa şefkat ve merhamet örneğidir. O bütün canlılara merhamet eder, insanların dertlerine hiç karşılık beklemeden koşardı. Yoksulların, dulların, boynu büküklerin gönlünü alırdı. Bir gün Hz. Ebubekir (r.a) ‘ın kızı Esma (r.anha) hazretlerine:
“Kesenin ağzını bağlama, senin rızkın da bağlanır.” buyurmuşlardır.
Yine bu şefkat ve merhamet sebebiyledir ki, çocukları çok sever, onları kucağına alır, rastladığında onlara selam verir, sevindirir ve bazen de onların oyunlarına iştirak eder ve şöyle buyururlardı:
“Büyüklerimize saygı göstermeyen, küçüklerimize merhamet etmeyen bizden değildir”
O ki, dost ve düşman herkesle iyi geçinir, kibir ve büyüklenmekten hoşlanmaz, kimseye kaba davranmazdı. Kendisne kötülük edenlere iyilikle karşılık verir, her çağırıldığı yere gider, kimsenin sözünü kesmez, kimsenin ayıbını yüzüne vurmaz, meclislerde nerede boş yer bulursa oraya oturur, gösterişten uzak sade bir hayat yaşardı. Böylece sözleri ve hareketleriyle insanlığa en güzel örnek olmuştur .