EĞİTİM, AİLE, KÜLTÜR-SANAT, SAĞLIK > SAĞLIKLI YAŞAM

Vitaminler hakkında doğru bildiğimiz 5 yanlış

(1/7) > >>

İsra:
Birçok insan sağlıklı olmak için taze sebze ve meyve yerine vitaminlere başvuruyor. Reader's Digest dergisinin haberine göre insanoğlu yıllardır vitaminlerin kendisi için iyi olduğunu düşünüyor.

Ancak son zamanlarda yapılan araştırmalar, bazı vitaminlerin sağlığımızı tehdit ettiğini gösteriyor.

1. A multivitamini kötü bir beslenmeyi telafi edebilir. Geçtiğimiz yıl, araştırmacılar orta yaş grubundaki 160 bin kadını kapsayan uzun süreli bir çalışmanın bulgularını yayınladılar. Veriler, multivitamin alanların hap içmeyenlerden daha sağlıklı olmadığını gösterdi. Hatta yetersiz beslenen kadınlarda vitamin içmenin bir yararı olmadığı belirtildi. Sadece multivitamin alırsanız, gıdalardaki diğer faydalı bileşenlerden mahrum kalırsınız.

2. C vitamini soğuk algınlığı savaşçısıdır. 1970 yılında, Nobel adayı Linus Pauling, C vitaminin gribi önleyebildiğini açıkladı. O günden bu yana, eczaneler C vitamini ilaçlarıyla dolup taşıyor.

2007 yılında ise araştırmacılar, 20-30 yıllık araştırmaların büyük kısmını analiz etti ve C vitamininin soğuk algınlığını engellemediği sonucuna vardılar. Yetişkinler yılda 12 gün soğuk algınlığı belirtisi gösterirken, her gün içilen C vitamini bunu 11 güne düşürdü. Çocuklarda ise 28 günlük soğuk algınlığı süresinin 24 güne indiği görüldü.

3. Vitamin hapları kalp hastalığını önlüyor. Vitamin hapı alanlarda kalp hastalıklarının daha az olduğunu düşüncesi vardır. C, E ve beta karoten gibi antioksidan vitaminlerin damarlarda plak oluşumunu azaltarak kalp hastalığını önlediği umuluyordu.

Ancak, bu umutlar boşa çıktı. 7 tane E vitamini analizinde, vitaminlerin kalp hastalığından ölümü ve felç riskini azaltmadığı görüldü. Amerikan Kalp Derneği, bu ilaçların kullanılmamasını öneriyor. Bunun yerine, meyve, sebze ve tam tahıllar bakımından zengin çeşitli gıdalar yenilmesi tavsiye ediliyor.

4. Vitamin almak kansere karşı koruyor. Araştırmacılar serbest radikaller olarak isimlendirilen istikrarsız moleküllerin, hücrelerinizin DNA'sına zarar verip kanser riskini artırabileceğini biliyorlar. Ayrıca, antioksidanların serbest radikalleri daha az tehlikeli yaparak bunları dengelediğini de... Peki, neden kansere karşı korunmak için bu vitaminlerden içmiyorsunuz? Bu ilaçların faydasını bulmak için bir dizi araştırma yapıldı ve sonuç başarısız çıktı. 5 bin 442 kadına plasebo ya da B vitamini verildi. 7 yıl boyunca, tüm kadınlarda aynı kanser oranı ve kanser ölümleriyle karşılaşıldı.

5. Vitaminler, zarar vermez. Eski bir düşünceye göre, vitamin hapları tedaviye yardımcı olmayabilir, ancak zarar da vermez. Beta karoten ilaçları üzerinde yapılan araştırmayla bu düşünce değişti. Antioksidanların akciğer kanserini önleyip önlemediğini araştıran bilim adamları, akciğer kanserinde vitamin takviyesi alan ve sigara içen erkekler arasında ölümlerde artış saptadılar. Yapılan daha geniş araştırmalarla, antioksidanların erkeklerin yanında kadınlarda da kanseri ilerletebildiği tespit edildi. Ayrıca yüksek dozlarda alınan folik asitin de kolon kanseri riskini artırdığı tespit edildi.

Hap olarak değil, yiyeceklerden alınan vitaminlerin güvenli olduğu kaydediliyor. Araştırmalar, birçok vitamin takviyesinden beklenen umutları kırdı. Ancak bir vitamin hapı hariç. Araştırmacılar, D vitamininin birçok hastalığa karşı koruyucu olduğunu ifade ediyor. Uygun miktarda alınan D vitamini kalp krizi geçirme riskini yarı yarıya azaltıyor. Ayrıca uygun miktarda içilen D vitaminiyle her yıl 50 bin kolekteral kanser vakası önlenebiliyor.

zaman

İsra:
 A vitamininin gereğinden fazla alınması baş ağrısı ve görme bozukluğuna neden oluyor.

A vitamini havuç, ıspanak, lahana, biber, brokoli, koyu yeşil sebzeler, portakal, mandalina, kayısı gibi meyvelerin yanı sıra balık yağı, yumurta, süt, karaciğer, tereyağı, peynir gibi hayvansal gıdalarda bol miktarda bulunuyor.

İç hastalıkları uzmanı Dr. İbrahim Bağcivan, bilinçsiz alınan vitaminlerin faydadan çok zarar verdiğine dikkat çekti. Vitamin eksikliğinin hastalıklara yol açabileceği gibi vitamin fazlalığının da hastalıklara yol açtığına değinen Bağcivan, "Fazladan alınmış A vitamini, ciltte koyulaşmaya, pullanmaya, kafa içi basıncının artmasına, şiddetli baş ağrısına, görme sorunlarına neden olabiliyor." dedi.

Vitaminlerin kimyasal özelliklerine göre suda eriyen ve yağda eriyen vitaminler olmak üzere iki gruba ayrıldığını hatırlatan Bağcivan, "B ve C vitaminleri suda eriyebildiği için vücutta depo edilmesi söz konusu olmuyor.

Bu nedenle eksiklikleri yağda eriyen vitaminlere göre daha sık görülüyor. Fazla tüketilmeleri vücutta birikim yapmadığı için çoğu zaman sorun oluşturmuyor. Yağda eriyen A, D, E, K vitaminleri fazla alındığında vücutta birikiyor ve kontrolsüz kullanıldığı zaman hipervitaminoz denilen vitamin fazlalığına yol açabiliyor." diye konuştu.

Bağcivan, "Artmış D vitamini vücutta fazla kalsiyum emilmesine, ciddi kalsiyum fazlalığına neden oluyor. Bu da kalp ve böbrek sağlığı açısından ciddi ve önemli sonuçlar doğuruyor. K vitamini ise kanın pıhtılaşmasına yönelik sorunları ortaya çıkarabiliyor." ifadelerini kullandı.

zaman

mazhar:
Kendimizi biraz halsiz hissettiğimiz, yetersiz beslenip, çokça enerji sarf ettiğimiz günlerde , hepimizin eli ecza dolabindaki vitamin haplarına uzanır. Peki ya bu küçük renkli hapların bilinçsizce kullanıldığın da bir çok hastalığa yakalanma riskini artırdığını tahmin edebilir'miydiniz ?

 Günümüz insanı çok yoğun bir tempoda hayat mücadelesi veriyor. Bu nedenledir'ki, bazen yemek yemeye dahi vakit ayıramıyor ve ayak üstü yiyeceklerle idare durumunda kalarak sağlıksız besleniyor.  Ondan sonra da vucudun ihtiyaç duyduğu vitaminleri  haplarla giderme yolunu tercih ediyor. Başta politikacılar ve iş adamları olmak üzere toplumun hemen her kesimimden  talep gören bu yöntem, şayet uygun doz ve yöntemde olmaz ise büyük riskler taşıyor...

Mücteba:
Grip Aşısı Yerine D Vitamini Kullanın

Önümüz yaz, ancak kışa şimdiden hazırlanmaya başlarsanız sonbaharda grip aşısı olmanız gerekmeyebilir. Vücudunuzdaki D Vitamini seviyesini dengelemek, sizi gribe karşı koruyabilir.

[kaynak: D Vitamini yerine Grip Aşısı - Vitamin Konseyi ]

D Vitamini ve grip'i, ayrıca D Vitamini ile genel solunum yolu enfeksiyonlarını ilişkilendiren bir çok araştırma vardır. Bu vitamin, bakterilere, mantarlara ve virüslere karşı geniş spektrumlu mikrop öldürücü faaliyette bulunan ve insan vücudunda üretilebilen antimkrobiyal peptitlerin (AMP) üretimini (genetik ifadesini) artırır. Aşağıda açıklanan raporlar yüksek seviyede güneş veya D Vitamini desteği alımının gribe karşı dayanıksızlığı azalttığını ortaya koymaktadır. İnsanlarda D Vitamininin mevsimsel değişimi, grip salgınlarının mevsimselliğini açıklayabilir.

Son Araştırmalar

Son zamanlarda (2006 ve 2008) John Cannell ve arkadaşları D Vitamini eksikliğinin grip için önemli bir risk faktörü olduğunu ve D Vitamininin grip sıklığını ve şiddetini azaltmakta etkin olabileceğini öne sürmüştür. [1][2]

İki yayında da, yazarlar D Vitamininin fizyolojik dozlarının (yetişkinler için günde 5.000 IU, çocuklar için her 10kg için günde 1.000 IU) gribal enfeksiyonu engelleyeceği ve farmakolojik dozların (3-4 gün boyunca günde 2.000 IU) gribi tedavş edici etkisi olacağı sonucuna varmıştır. Yazarlar D Vitamini eksikliğinin mevsimselliğinin grip salgınlarının da mevsimsel oluşunu, ayrıca D Vitamini eksikliğinin epidemiyolojisinin de gribin kafa karıştırıcı epidemiyolojisinin anlaşılmasına yardımcı olabileceğini ortaya koymuştur. Ancak gribin mevsimselliği başka faktörlerle de açıklanabilir. Örneğin düşük mutlak nemin grip virüsünün hayatta kalmasına yardımcı olduğu keşfedilmiştir.[3]

2009 Şubat ayında Dahili Tıp Arşivlerinde yayınlanan ve Colorado Üniversitesi, Denver Tıp Okulu, Massachussets Genel Hastanesi ve Boston Çocuk Hastanesi tarafından 1900 yetişkin ve çocuk üzerinde yapılan araştırmada, kanlarındaki D Vitamini seviyesi düşük olan insanların daha fazla grip ve soğuk algınlığı yaşadığını ortaya çıkartmıştır. Astım gibi kronik solunum sorunları olanlarda riskler daha da yüksekti. En düşük D Vitamini seviyelerine sahip astım hastalarının yakın geçmişte solunum yolu enfeksiyonu yaşamış olma olasılığının daha yüksek olduğunu belirtiyorlar. [4][5]

Amerikan Klinik Beslenme Derigisinin Mart 2010 sayısında yayınlanan rastgeleleştirilmiş, çift-bilmeyenli, plasebo kontrollü bi araştırmada kışın günde 1.200 IU D3 Vitamini desteği alan çocukların, plasebo verilenlere göre grip olma oranının %42 daha az olduğu görülmüştür.[6][7]

Ultraviyole Radyasyon ile Bağlantılar

UV-B lambalardan, güneşten ya da besin desteklerinden, nereden alınıyor olursa olsun D Vitamininin solunum yolu enfeksiyonlarını azalttığına dair bir çok kanıt vardır. 1926'da güneşe maruz kalma ile üst solunum yolları enfeksiyonları arasındaki ters ilişkiyi ilk kez ortaya koyan Smiley, aynı zamanda mevsimselliğin "kışın karanlık alarında güneş radyasyonunun eksikliğiyle doğrudan bağlantılı olan, insanlardaki düzensiz vitamin metabolimzasından" kaynakladığını da ilk kez teorize etmiştir.[8] Güneşe en az maruz kalan Hollandalı çocukların öksürük geliştirme riski en çok güneş alanlara oranla iki kat, nezle olma riski üç kat artıyor.[9]

Dahası, 410 genç Rus atlete üç yıl boyunca haftada iki kez vitamin D üreten ultraviyole radyasyon verildiğinde, radyasyon almayan 446 atletle kıyaslandığında %50 daha az viral solunum yolu enfeksiyonu ve %300 daha az devamsızlık gözlenmiştir.[10]

Kandaki kalsidiyol seviyeleri ve solunum yolu enfeksiyonları.

Kandaki kalsidiyol (25(OH)D3) seviyeleri solunum yolu enfeksiyonu görülme sıklığıyla ters orantılıdır.

Wayse ve arkadaşları raşitik olmayan ve alt solunum yolu enfekiyonlarına sahip 80 çocuğu sağlıklı kontrollerle karşılaştırıp, düşük 25(OH)D3 seviyeli çocukların 11 kat daha fazla enfeksiyon riski taşıdığını bulmuştur.[11]

Sıkça solunum yolları enfeksiyonu geçiren 27 çocuğa altı hafta boyunca haftada 60.000 IU D Vitamini verilmesi enfeksiyonların altı ay içinde tamamen ortadan kayoblmasına sebep olmuştur.[12]

Aloia ve Li-Ng, [13] daha önce yaptıkları 3 yıllık rastgeleleştirilmiş, kontrollü müdahaleli deneyin post-hoc analizinde D Vitamini verilen 104 Afro-Amerikalı kadının 104 plasebo kontrollü kadına oranla soğuk algınlığı ve grip semptomları gösterme olasılıkları üç kat daha düşüktü. İki yıl boyunca verilen çok düşük bir doz (800 IU/gün) görülen soğuk algınlığı ve grip vakalarının mevsimselliğini ortadan kaldırmış, hatta sonraki yılda günde 2.000IU gibi fizyolojik-altı bir dozda bile (1 yıl sonra vitamin verilen kadınların %40ının 25(OH)D3 seviyesi hala 32ng/mL'nin altındaydı) tüm üst solunum yolu enfeksiyonları ortadan kalkmıştır. Ancak, aynı yazarlar kış aylarında dört ay boyunca 2.000IU/gün verdiklerinde, önleyici bi etki bulamadılar. Dozun ve araştırmanın süresinin etki görülmesi için çok kısa olduğunu öne sürdüler.[14]

Bunun anlamı, 2.000 IU/gün gibi fizyolojik-altı dozlarda D Vitamini almaya sonbahar sonu ve kış aylarında başlamanın çok geç ve çok az kalacağıdır ve Creighton Üniverstesinden gelen yeni kanıtlar 30ng/mL düzeyindeki 25(OH)D seviyelerinde yani günde 2.000IU alınarak erişilebilecek seviyelerin genellikle kronik sübstrat eksikliğine işaret ettiğini[15] bu yüzden D Vitamininin tam antimikrobiyel etkilerinin görülebilmesi için yüksek serum 25(OH)D3 seviyelerine ihtiyaç olduğunu (44-70 ng/ml) göstermektedir.

Daha yakın zamanda Ginde ve arkadaşları NHANES verisini kullanarak düşük 25(OH)D3 sveviyelerinin sık üst solunum yolları enfeksiyonlarıyla ilişkilendirildiğini ve astım hastalarında oranın 5.67 olduğunu bulmuştur.[16] Kanlarındaki D Vitamini miktarı 40nmol/L altındaki Finlandiya'lı askerlerin solunum yolu enfeksiyonuna bağlı devamsızlık oranlarının kayda değer oranda fazla olduğu görülmüştür. [17]

Etki Mekanizması

Konu mekanizma olduğunda, bir çok grup yakın zamanda D Vitamininin bakterilere, mantarlara ve virüslere karşı geniş spektrumlu antimikrobiyel faaliyet gösteren bir çok antimikrobiyal proteinin (AMP) genetik ifadesini önemli ölçüde artırdığını göstermiştir.[19]
Genel olarak AMP grip gibi kılıflı virüsler dahil olmak üzere mikrobiyal hedeflerin lipoprotein kılıflarına hızla zarar verir. AMPler hem mukusta koruyucu bir kalkan oluşturan epitelde, hem de fagolizozomda mikrop öldürücü faaliyette bulunan fagositlerde üretilir. Bağışıklık sistemi sadece bu "ön saflar" için doğrudan antimikrobik savunma sağlamaz, aynı zamanda adaptif bağışıklık sistemine de antijene özel T lemfositleri ve immünoglobülinleri üretme sinyali gönderir. Ek olarak AMPler (güçlü antimikrobik katelisidin gibi epitel büyümesini ve ajiyogenesisi etkinleştirerek doku tamirini tetikler.

Antimikrobik peptitler saldırgan bir antimikrobik barikat yaratrak mukozalı epitel yüzeyleri korur. Epitel tarafından epitelin apikal yüzeyinin üstünde ancak yoğun mukoza katmanının bulunan ince sıvı katmanına salgılar. Epitele etkin şekilde ulaşabilmesi için bir mikrobun önce mukus bariyerini aşması, daha sonra bu sıvıda bulunan AMPlerin saldırısından kurtulması gerekir. Eğer mikroplar bu güçlü kordonu aşarsa, epitele bağlanmaları, hızla insan-ß-defensin ve katelisidin gibi özel, tetiklenebilir AMPlerin yüksek miktarlarda üretilmesini tetikler. Bunlar bir "yedek" antimikrobik kalkan sağlar.

Temel bağışıklıktaki rolü

D Vitamininin bir çok formu sekosteroiddir yani steroid halkalarındaki bağlardan biri kopmuş olan steroidler.

D Vitamininin temel bağışıklık sistemindeki önemli rolü 2004-2008 civarında anlaşılmıştır.[20] Önce McGill Üniversitesi'nde White'ın grubu [21] daha sonra da Kaliforniya-Los Angeles Üniversitesindeki iki bağımsız grup [22][23] aktif D Vitamininin [1,25(OH)2D3] bağışıklık hücrelerinde AMPlerin genetik ifadesini kayda değe ölçüde artırdığını göstermiştir. (Etki mekanizmasının ayrıntıları için White'ın değerlendirmesini okuyun.[24] Hem epitel hücreleri, hem de makrofajlar mikroplara maruz kaldığında antimikrobik katelisidinin ifadesini artırıyo - bu ifade D vitamininin varlığına bağlıdır. Üst solunum yollarına yerleşenler gibi patojen mikropar 25(OH)D'yi bir sekosteroid hormon olan 1,25(OH)2D'ye dönüştüren bir hidroksilazın üretimini tetikler. Bu da akciğer savunmasıyla görevli bir dizi geni etkinleştirir.

Makrofajda D Vitamininin varlığı aynı zamanda iltihap yaratıcı sitokin interferonun, tümör nekroz faktörünün ve interleukin-12'nin ifadesini baskılar ve patojenlerle ilişkilendirilmiş bir çok moleküler şablon reseptörünün (PAMP) hücresel ifadesini azaltır. Epidermiste D Vitamini ek PAMP reseptörlerini tetikler ve keratinositlerin mikropları tanıyıp tepki verebilmesini sağlar[25] Böylece D Vitamini hem epitelin hızla endojen antibiyotikler üretebilme becerisni artırır, hem de adaptif bağışıklığın bazı kollarını, özellikle de akut iltihap işaretlerinden sorumlu olanları baskılar.

Liu ve arkadaşlarının çalışması[26] özellikle ilginçtir. Kanlarındaki 25(OH)D seviyesi, açık tenli insanların hemen hemen yarısı olarak bilinen Afro-Amerikalıların D vitaminini tam anlamıyla kullanamadıklarını ortaya koymuştur- 25(OH)D bağımlı devreleri ve katesilidinin ifadesini düzenler. Koyu tenli bireylerdeki yüksek melanin derişimi keratinositleri ciltte D Vitamini üretmek için gereken ultraviyole radyasyondan alıkoyar.

Bu yüzden kışın karanlık günlerinde, özellikle koyu tenli çocuklar olmak üzere bir çok çocukta temel bağışıklık eksikleri göreli -ancak kolayca düzeltilebilir- şekilde ortaya çıkacaktır. Siyah çocukların zatürreden ölme oranı modern antibiyotiklere rağmen beyaz çocukların iki katı kadardır.[27] Dahası, her mevsimde, tüm cilt tipleri için ve tüm enlemlerde, nüfusun bir kısmı D Vitamini Eksikliği çeker. Bu oran kış aylarında ve koyu tenli bireylerde daha yüksektür ve kutuplara yaklaştıkça artmaktadır.

D Vitamini gribin önlenmesinde çok önemli bir rol oynayabilir. D Vitamini eksikliği ve solunum yolları enfeksiyonlarını birbirine bağlayan bir çok araştırma vardır. D Vitamini eksikliğinin teşhisi ve tedavisi son derece kolay, ucuz ve risksizdir. D Vitamini ve grip hakkında bilinenler göz önüne alındığında, bir çokları D Vitamini eksikliği sorununun önemli bir kamu sağlığı sorunu olduğu konusunda hemfikirdir.


Referanslar

^ Cannell JJ, Vieth R, Umhau JC, et al. (December 2006). "Epidemic influenza and vitamin D". Epidemiol. Infect. 134 (6): 1129–40. doi:10.1017/S0950268806007175. PMC 2870528. PMID 16959053. http://www.pubmedcentral.nih.gov/articlerender.fcgi?tool=pmcentrez&artid=2870528.
^ Cannell JJ, Zasloff M, Garland CF, Scragg R, Giovannucci E (2008). "On the epidemiology of influenza". Virol. J. 5: 29. doi:10.1186/1743-422X-5-29. PMC 2279112. PMID 18298852. http://www.pubmedcentral.nih.gov/articlerender.fcgi?tool=pmcentrez&artid=2279112.
^ Shaman J, Kohn M (March 2009). "Absolute humidity modulates influenza survival, transmission, and seasonality". Proc. Natl. Acad. Sci. U.S.A. 106 (9): 3243–8. doi:10.1073/pnas.0806852106. PMC 2651255. PMID 19204283. http://www.pubmedcentral.nih.gov/articlerender.fcgi?tool=pmcentrez&artid=2651255.
^ Ginde AA, Mansbach JM, Camargo CA (February 2009). "Association between serum 25-hydroxyvitamin D level and upper respiratory tract infection in the Third National Health and Nutrition Examination Survey". Arch. Intern. Med. 169 (4): 384–90. doi:10.1001/archinternmed.2008.560. PMID 19237723.
^ massgeneral press release http://www.massgeneral.org/about/pressrelease.aspx?id=1103
^ food consumer newsite http://www.foodconsumer.org/newsite/2/other_diseases/vitamin_d_as_effective_as_vaccine_in_preventing_flu_1403100231.html
^ http://www.ajcn.org/cgi/content/abstract/ajcn.2009.29094v1
^ Smiley DF. Seasonal factors in the incidence of the acute respiratory infections. Am J Hyg 1926;6:621-6, p. 626
^ Termorshuizen F, Wijga A, Gerritsen J, Neijens HJ, van Loveren H (October 2004). "Exposure to solar ultraviolet radiation and respiratory tract symptoms in 1-year-old children". Photodermatol Photoimmunol Photomed 20 (5): 270–1. doi:10.1111/j.1600-0781.2004.00110.x. PMID 15379879.
^ Gigineĭshvili GR, Il’in NI, Suzdal’nitskiĭ RS, Levando VA. The use of UV irradiation to correct the immune system and decrease morbidity in athletes [in Russian]. Vopr Kurortol Fizioter Lech Fiz Kult 1990 May-Jun:30-3.
^ Wayse, V.; Yousafzai, A.; Mogale, K.; Filteau, S. (2004). "Association of subclinical vitamin D deficiency with severe acute lower respiratory infection in Indian children under 5 y". European journal of clinical nutrition 58 (4): 563–567. doi:10.1038/sj.ejcn.1601845. PMID 15042122.  edit
^ Rehman PK. Sub-clinical rickets and recurrent infection. J Trop Pediatr 1994;40:58.
^ Aloia JF, Li-Ng M. Re: epidemic influenza and vitamin D. Epidemiol Infect 2007;135:1095-6; author reply 1097-8.
^ Li-Ng M, Aloia JF, Pollack S, Cunha BA, Mikhail M, Yeh J, Berbari N. A randomized controlled trial of vitamin D3 supplementation for the prevention of symptomatic upper respiratory tract infections. Epidemiol Infect. 2009 Oct;137(10):1396-404. Epub 2009 Mar 19. PMID 19296870
^ Heaney RP, Armas LA, Shary JR, Bell NH, Binkley N, Hollis BW. 25-Hydroxylation of vitamin D3: relation to circulating vitamin D3 under various input conditions. Am J Clin Nutr. 2008, 87(6):1738-1742.
^ Ginde AA, Mansbach JM, Camargo CA Jr. Association between serum 25-hydroxyvitamin D level and upper respiratory tract infection in the Third National Health and Nutrition Examination Survey. Arch Intern Med. 2009 Feb 23;169(4):384-90.
^ Laaksi I, Ruohola JP, Tuohimaa P, Auvinen A, Haataja R, Pihlajamäki H, Ylikomi T. An association of serum vitamin D concentrations < 40 nmol/L with acute respiratory tract infection in young Finnish men. Am J Clin Nutr. 2007 Sep;86(3):714-7.
^ Karatekin G, Kaya A, Salihoğlu O, Balci H, Nuhoğlu A. Association of subclinical vitamin D deficiency in newborns with acute lower respiratory infection and their mothers. Eur J Clin Nutr. 2009 Apr;63(4):473-7.
^ Zasloff M. Antimicrobial peptides of multicellular organisms.Nature 2002;415:389-95.
^ Zasloff M. Fighting infections with vitamin D. Nat Med 2006;12:388-90.
^ Wang TT, Nestel FP, Bourdeau V, et al. Cutting edge:1,25-dihydroxyvitamin D3 is a direct inducer of antimicrobial peptide gene expression. J Immunol 2004;173:2909-12. [Erratum in J Immunol 2004;173:6489.]
^ Gombart AF, Borregaard N, Koeffler HP. Human cathelicidin antimicrobial peptide (CAMP) gene is a direct target of the vitamin D receptor and is strongly up-regulated in myeloid cells by 1,25-dihydroxyvitamin D3. FASEB J 2005;19:1067- 77.
^ Liu PT, Stenger S, Li H et al. (2006). "Toll-like receptor triggering of a vitamin D–mediated human antimicrobial response". Science 311 (5768): 1770–3. doi:10.1126/science.1123933. PMID 16497887.
^ White JH. Vitamin D signaling, infectious diseases, and regulation of innate immunity. Infect Immun 2008;76:3837-43.
^ Schauber J, Dorschner RA, Coda AB et al. (2007). "Injury enhances TLR2 function and antimicrobial peptide expression through a vitamin D–dependent mechanism". J Clin Invest 117 (3): 803–11. doi:10.1172/JCI30142. PMC 1784003. PMID 17290304. http://www.pubmedcentral.nih.gov/articlerender.fcgi?tool=pmcentrez&artid=1784003.
^ Liu PT, Stenger S, Li H et al. (2006). "Toll-like receptor triggering of a vitamin D–mediated human antimicrobial response". Science 311 (5768): 1770–3. doi:10.1126/science.1123933. PMID 16497887.
^ Dowell SF, Kupronis BA, Zell ER, Shay DK. Mortality from pneumonia in children in the United States, 1939 through 1996. N Engl J Med 2000;342:1399-407.
^ MacDonald D, Swaminathan R. Seasonal variation in 25-OH vitamin D in plasma of Hong Kong Chinese. Clin Chem 1988;34:2375.
^ Levis S, Gomez A, Jimenez C et al. (2005). "Vitamin D deficiency and seasonal variation in an adult South Florida population". J Clin Endocrinol Metab 90 (3): 1557–62. doi:10.1210/jc.2004-0746. PMID 15634725.
^ Shek LP, Lee BW. Epidemiology and seasonality of respiratory tract virus infections in the tropics. Paediatr Respir Rev 2003;4:105-11.
^ Agarwal KS, Mughal MZ, Upadhyay P, Berry JL, Mawer EB, Puliyel JM. The impact of atmospheric pollution on vitamin D status of infants and toddlers in Delhi, India. Arch Dis Child 2002;87:111-3.
^ Leung SS, Lui S, Swaminathan R. Vitamin D status of Hong Kong Chinese infants. Acta Paediatr Scand 1989;78:303-6.

Mücteba:
D VİTAMİNİ SIRT AĞRISI, DEPRESYON, DİYABET, PROSTAT KANSERİ VE BAĞIRSAK KANSERİNDEN KORUYOR

Yeni Yapılan Çalışmalar D vitamininin sırt ağrısı, depresyon, prostat kanseri, Diyabet (Şeker Hastalığı), kolon (bağırsak) ve rektum kanserinden koruduğunu ortaya koydu. Bu çalışmaların özetleri kısaca şöyledir:

D Vitamini kronik sırt ağrılarında faydalı oluyor. D vitamini alan ve sırt ağrısı olan kişilerde bu ağrı azalmakta,

D Vitamini kan düzeyi 40’ın altında olanlarda Depresyon daha sık görülmektedir,

Kolon ve rektum kanserleri ve Prostat Kanseri D Vitamini alanlarda daha az görülmektedir,

D Vitamini Beyin hasari ve beyin iskemisinde faydalı olmakta,

D vitamini ve kalsiyum alan kilolu kişilerde kilo kaybı daha fazla oluyor,

D vitamini alanlarda Diyabet (Şeker Hastalığı) kontrolu daha iyi olmakta ve şeker hastalığı çıkışı gecikmekte yani önlemektedir.

D VİTAMİNİ KONTROLU İÇİN kanda (25 OH D3 ) VİTAMİNİ DÜZEYİNİ HER YIL ÖLÇTÜRÜN. Bu ÖLÇÜMÜN 50 CİVARINDA OLMASI GEREKİR. DAHA DÜŞÜK İSE BİR ENDOKRİN UZMANINA BAŞVURARAK TEDAVİ OLUNUZ.

D VİTAMİNİ NEDİR?

D vitaminine tıp dilinde kalsiferol adı da verilir. D vitamininin D2 ve D3 olmak üzere iki tipi vardır. Yağda çözünen bir vitamin olan D vitamini ya besinlerle alınır ya da cildimizde güneş ışığının etkisi ile oluşur. Bitkilerde veya gıdalarda D2 vitamini vardır. Vücuda giren D vitamini karaciğer ve böbrekte değişime uğrayarak daha etkili bir kimyasal yapıya kavuşur. Kanımızda ise en fazla 25 OH D kimyasal yapısı şeklinde bulunur. Cildimizde güneşin etkisiyle oluşan D vitaminin fazlası güneş ışığı tarafından yok edilir. O nedenle fazla güneşte kalma nedeniyle D vitamini zehirlenmesi oluşmaz.

Kandaki kalsiyumun normal sınırlarda olmasını D vitamini ve paratiroit hormonu ayarlar. Boynumuzun ön tarafında bulunan tiroit bezinin arkasına yerleşmiş paratiroit bezlerinden salgılanan paratiroit hormonu ile D vitaminin etkili çalışması sonucunda kan kalsiyum düzeylerinde bozulma (azalma veya artma) olmaz. D vitamini, gıdalarla alınan kalsiyumun bağırsaklardan emilimini, kemiklerden kalsiyumun geri çekilmesini ve böbreklerden kalsiyumun tekrar geri emilmesini sağlayarak kan kalsiyumunu normal sınırlar içinde tutar.

D Vitaminin Görevleri:

• Kandaki kalsiyum ve fosforun normal sınırlarda olmasını sağlar.
• Bağırsaklardan kalsiyum emilimini sağlar.
• Kemiklerin güçlü olmasını sağlar.
• Çocuklardaki Raşitizm hastalığı ve erişkinlerde osteomalazi denen kemik hastalıklarının oluşmasını önler.
• Vücut direncini yani bağışıklık sistemini güçlendirir
• Pankreas bezinden insülin hormonunun salgılanmasını düzenler.
• Damarlardaki kan basıncını yani tansiyonu düzenler ve yüksek tansiyon yüksekliğini azaltır
• D vitamini, kemik ve diş dokusunun gelişimi için gereklidir. Bu yüzden çocuklarda ihtiyaç daha fazladır. Eksikliğinde diş ve kemikle ilgili bozukluklar meydana gelir.
• D vitamini bazı kanserlerin, otoimmün hastalıkların, kalp hastalıkları ve Tip 1 diyabetin gelişimini ve tüberkuloz (verem) gelişmesini önler.
• D vitamini kaslara güç verir, eksikliğinde kas güçsüzlüğü ve ağrı olur. Atletlerin performansında D vitamini bu nedenle önemlidir. Yaşlılarda kasları güçlendirerek düşmeleri önler.
• Depresyon ve şizofreniden korur.

D Vitamini hangi Besinlerde Bulunur?

D vitamini özellikle yağlı balıklarda (somon balığı, karides) ve balık yağında vardır. Yumurta sarısı, karaciğer, peynir, süt ve süt ürünlerinde de bulunur. Vücutta yeterli D vitamini olması için güneş ışığından da yararlanılmalıdır.

D vitamine ihtiyaç 19-50 yaş arasında günlük 200 ünite, 51-70 yaş arası 400 ünite ve 70 yaşın üzerinde 600 ünite kadardır.

D Vitamini Ne Kadar Almalı?

50 yaşın üzerinde D vitamini alımı yetersizdir. 50 yaşına kadar günde 200 ünite, 50-70 yaş arası 400-600 ünite D vitamini alınmalıdır. Ancak yapılan çalışmalar yetersiz güneş ışığı alan çocuk ve erişkinlerin 800-1000 ünite D vitamini almak gerektiğini ortaya koymuştur. Bu nedenle herkesin günlük 800 ünite D vitamini alması uygundur.

En kolay D vitamini alma yolu günde en az 15 dakika güneş ışığına maruz kalmaktır. Her gün el, yüz ve kolların 15 dakika güneş görmesi gerekir. Haftada 4-6 defa bu işlemi yapmak faydalıdır. Eğer bu mümkün değilse, en azından günlük 400 ünite D vitamini almak faydalı olur. Güneş görmeyen ülkelerde yaşayan insanlarda D vitamini vücutta daha az olduğundan multipl skleroz denilen hastalık daha çok görülür.

D vitamini eksik kişilerde vitamin D2 ‘nin 50.000 ünitelik kapsülü haftada bir verilir ve 8 hafta süreyle verilir. Daha sonra her 2-4 haftada bir verilir. Diğer bir tedavi şekli ise her gün 1000 ünite D3 vitamini veya 3000 ünite D2 vitamini hergün verilmelidir.

Yeterli D vitamini alım miktarı erişkinler için günlük 400 ünitedir. 70 yaşın üzerinde bu doz günde 800 ünite olmalı ve birlikte 1200 mg kalsiyum almalıdır.


KAYNAKLAR
1. Prof Dr Metin Özata, Vitamin, Mineral,Bitkisel Ürün Rehberi, Gürer yayınları, 2008

Navigasyon

[0] Mesajlar

[#] Sonraki Sayfa

Tam sürüme git
Seo4Smf 2.0 © SmfMod.Com | Smf Destek