Yâ Rabbî!Beni senden uzaklastiracak seylerden,uzak eyle
Bire on karsilik!..
Bir gün, evliya hanimlardan Râbia-i Adviyye hazretlerinin evine misâfirler gelmisti. Misâfirlerin karnini doyurmak istedi. Fakat bakti ki sadece iki ekmek var. Ekmek misâfire yetmiyecekti. "Misâfirlere yetecek kadar ekmegi nasil temin edebilirim?" diye düsünürken kapi çalindi. Gelen iki kisi de, karinlari aç oldugu için Râbia-i Adviyye'den yiyecek birseyler isteyeceklerdi. Daha onlar birsey söylemeden, kapi araligindan iki ekmek uzatildi. Gelenler ekmegi alip sevinerek oradan uzaklastilar.
Evdeki misâfirler bu ise bir mânâ verememislerdi. Mevcut iki ekmek de gitmisti. Kendilerine yiyecek birsey kalmamisti. Fakat hazret-i Râbia'ya birsey söylemeden "vardir bir hikmeti" diyerek beklemeye basladilar.Aradan bir saat geçmemisti ki, hazret-i Râbia'nin kapisi tekrar çalindi. Kapiyi açtiklarinda iki kisinin kucaklarinda bir yigin ekmekle beklediklerini gördüler. Ekmek getirenler:
"Efendimiz bu ekmekleri, Râbia-i Adviyye'ye hediye olarak gönderdi" dediler.
Hazret-i Râbia ekmekleri teker teker saydi. Onsekiz ekmek vardi. Ekmegi getirenlere, "iki ekmek eksik" dedi.Gelen iki kisi çok mahcup oldular. Sakladiklari iki ekmegi de çikartip verdiler. Fakat hazret-i Râbia, bu iki ekmegi onlara hediye ederek:
"Bu iki ekmek sizin rizkiniz idi. Gerçi siz izinsiz aldiginiz için rizkinizi haram yoldan temin etmis olacaktiniz. Fakat simdi helâlinden yiyeceksiniz" buyurdu.
Olanlara bir mânâ veremiyen evdeki misâfirler nihayet dayanamayip sordular: "Sen ekmek siparisi vermis miydin?" "Hayir." Cevabi verince, "Peki niçin iki tane eksik diye söyledin, eksik oldugunu nereden bildin?" diye sordular.
Hazret-i Râbia söyle cevap verdi:
"Biliyorum, siz bana yemek yemek için gelmistiniz. Karniniz açti. Fakat evdeki iki ekmek size yetmiyecekti. Bu iki ekmegi çogaltmak istedim. Bu sirada kapiya gelenlere mevcut iki ekmegi vererek, Allahü teâlâdan misâfirlere yetecek kadar ekmek vermesini istedim."
"Peki yirmi tane ekmek gelecegini nereden bildin?" "Cünkü, Allahü teâlâ Kur'ân-i kerîmde, hayir hasenat yapilinca bire on verecegini va'dediyor. Ben O'nun va'dine güvendim. iki ekmek yerine yirmi ekmek verecegini biliyordum. Onun için eksik oldugunu söyledim."
Bu hâli gören misâfirler, hazret-i Râbia'nin Allahü teâlânin sevgili kulu oldugunu yakînen bir daha görmüs oldular...Hazret-i Râbia, gelen hediyeleri dagitir, günlerinin çogunu oruçla geçirirdi. Bir defasinda yedi gün yiyecek birsey bulamadi. iftarlarini sadece su ile yapti. Sekizinci günü açligi iyice siddetlendi. Aksam ezânindan sonra kapi açildi, birisi bir tabak yemek getirmisti. Yemegi içeri aldi. Mum almak için gitti.
Geri döndügünde kedinin yemegi dökmüs oldugunu gördü. Su bardagi almak için gitti bu esnada mum söndügünden ayagi takilip bardak kirildi. Anladi ki bunlar birer imtihan. "Yâ Rabbî! Bu zavalli kulunu imtihan ediyorsun. Fakat âcizligimden sabredemiyorum" diyerek bir ah çekti.Bu sirada gaibten bir ses isitti:
"Ey Râbia! istersen dünya ni'metlerini üzerine saçalim, üzerindeki dert ve belâlari kaldiralim. Hangisini tercih edersin?" "Yâ Rabbî! Beni Senden uzaklastiracak seylerden, uzak eyle! Beni onlara bulastirma" diye yalvardi.Hazret-i Râbia'nin bütün ömrü Cenâb-i Hakka taat ve ibâdet üzere geçti. Her isinde Allahü teâlânin rizâsini aradi.
Evliyalar Ansiklopedisi