Gönderen Konu: Yalan Söylemek[19 Kasım 2007]  (Okunma sayısı 15524 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı SadakatNet

  • Administrator
  • araştırmacı
  • *****
  • İleti: 298
    • http://www.sadakat.net
Yalan Söylemek[19 Kasım 2007]
« : 19 Kasım 2007, 00:53:17 »

Hafta:    4

Mevzu: Yalan Söylemek


İyi araştırmalar..



Mühim hatırlatma:

Ekleyeceğiniz yorumların bir kaç cümleden ibaret olmasını rica ediyoruz. Sohbetiniz vs. olduğu gibi kopyalamayalım. Mevzu ile alakalı en çok etkilendiğiniz kıssa, söz, hadis vb. yazalım. Uzun yazılar okunamıyor.


« Son Düzenleme: 06 Şubat 2008, 00:42:27 Gönderen: isra »
Sadakat Yönetim Kurulu

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ynt: YALAN SÖYLEMEK[19 KASIM]
« Yanıtla #1 : 19 Kasım 2007, 01:15:58 »

YALANIN VE YALANCININ ZEMMİ
 Safvân İbnu Süleym radıyAllahu anh anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlü! dedik, mü'min korkak olur mu?"

"Evet!" buyurdular. "Pekiyi cimri olur mu?" dedik, yine:
"Evet!" buyurdular. Biz yine:
Pekiyi yalancı olur mu?" diye sorduk. Bu sefer: "Hayır!" buyurdular."

Muvatta, Kelâm 19, (2, 990).


Abdullah İbnu Amir radıyAllahu anh anlatıyor: "Bir gün, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, evimizde otururken, annem beni çağırdı ve:
Hele bir gel sana ne vereceğim!" dedi. Aleyhissalatu vesselam anneme:
Çocuğa ne vermek istemiştin?" diye sordu.
Ona bir hurma vermek istemiştim" deyince, Aleyhissalatu vesselam:
Dikkat et! Eğer ona bir şey vermeyecek olursan, üzerine bir yalan yazılacak!" buyurdular."

Ebu Davud, Edeb 88, (4991).

Atalarımız;
Sana senden olur, her ne olursa,
başın selamet bulur, dilin durursa

Göz iki, kulak iki, ağız tek,
çok görüp, çok dinleyip, az söylemek gerek

Yunus Emre de diyor ki:

Sözünü bilen kişinin, yüzünü ak ede bir söz.
Sözü pişirip diyenin, işini sağ ede bir söz.
Söz ola kese savaşı, söz ola kestire başı,
Söz ola zehirli aşı, bal ile yağ ede bir söz.

 
Esmâ Bintu Yezîd radıyAllahu anha anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

"Ey insanlar! Pervanenin ateşe atılması gibi sizi yalanın peşine düşmeye sevkeden şey nedir? Halbuki, üç yer hariç yalanın her çeşidi âdemoğluna haramdır: Bu üç yere gelince:

1. Erkeğin, rızasını sağlamak için hanımına yalanı,
2. Harpte söylenecek yalan. Çünkü harp bir hileden ibarettir.
3. İki müslümanın arasında sulhü sağlamak kasdıyla söylenen yalan."

Tirmizi, Birr 26, (1940).


« Son Düzenleme: 19 Kasım 2007, 01:22:32 Gönderen: müteallim »
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Ynt: YALAN SÖYLEMEK[19 KASIM]
« Yanıtla #2 : 19 Kasım 2007, 04:59:18 »

Yalandan sakının! Çünkü yalan günaha, günah da Cehenneme sürükler. [Buhari]

Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona hıyanet etmez ve yalan söylemez.[Tirmizi]

İnsanları güldürmek için yalan söyleyenlere, yazıklar olsun! [Ebu Davud]

Müminde her huy olabilir. Ama, hain olmaz ve yalan söylemez. [İbni Ebi Şeybe, Bezzar]

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Ynt: YALAN SÖYLEMEK[19 KASIM]
« Yanıtla #3 : 19 Kasım 2007, 05:14:18 »
Bir kimse, Peygamber efendimize dedi ki:
- Bırakamadığım üç günaha tutuldum. Bunlar, zina, yalan ve içki.
Peygamber efendimiz de buyurdu ki:
- Yalanı benim için terket!
Adam, peki diyerek gitti. Bir günahı işleyeceği zaman, (Eğer bu günahı yaparsam, Resulullah sorduğunda, evet dersem suçum meydana çıkar. Hayır dersem, yalan söyleyerek verdiğim sözü tutmamış olurum) diye düşündü. Diğer iki günahtan da vazgeçti. (Şir’a)

Çevrimdışı mustantık

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 224
Ynt: YALAN SÖYLEMEK[19 KASIM]
« Yanıtla #4 : 19 Kasım 2007, 12:31:35 »
İmam Malik'e ulaştığına göre, İbnu Mes'ud (radıyAllahu anh) şöyle demiştir: "Kul yalan söylemeye ve yalan söyleme niyetini taşımaya devam edince bir an gelir ki, kalbinde önce siyah bir nokta belirir. Sonra bu nokta büyür ve kalbinin tamamı simsiyah olur. Sonunda Allah nezdinde "yalancılar" arasına kaydedilir." [Muvatta, Kelam 18, (2, 990).]
Sana gerekli olmayan şey hakkında konuşma. İster akıllı, ister akılsız hiç kimseyle münakaşa etme. Ve kardeşini, anılmandan hoşlandığın şeyle an.
(Abdulah ibn-i Mes’ud)

Çevrimdışı mustantık

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 224
Ynt: YALAN SÖYLEMEK[19 KASIM]
« Yanıtla #5 : 19 Kasım 2007, 12:36:40 »
 Hz. Ebu Hureyre (radıyAllahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:"İbrahim aleyhisselam sadece üç yalan söylemiştir: Bunlardan ikisi Allah'ın zatıyla ilgili; biri  اِنِّى سقِيمٌ   sözüdür; diğeri de   بَلْ فَعَلَهُ كَبِيرُ هُمْ هذَا   sözüdür.(1) Bir tanesi de zevce-i pakleri Sare Hatun hakkındadır. Hz. İbrahim zalim birinin diyarına (Mısır'a) beraberinde Sare de olduğu halde gelmişti. Sare güzel bir kadındı. Sare'ye: "Bu cebbar herif, bilirse ki sen karımsın, senin için  bana galebe çalar. Eğer sana soracak olursa, kızkardeşim olduğunu söyle! Çünkü sen, zaten İslam yönünden kardeşimsin,  din kardeşiyiz. Ben yeryüzünde senden ve benden başka bir Müslüman bilmiyorum" dedi.Bunlar zalim kralın memleketine girince, adamlarından biri bunları gördü. Hemen gidip:Senin memleketine öyle güzel bir kadın girdi ki, sizden başkasının olması münasib değildir" dedi. Kral derhal adamlar gönderip, Sare'yi yanına getirtti. Hz. İbrahim namaza durdu. Sare adamın yanına girince, kral (onu ayakta karşıladı, fakat) elini ona uzatamadı. Eli şiddetli şekilde tutuldu. Sare'ye:Elimi salması için Allah'a  dua et! Sana zarar vermeyeceğim!" dedi. Sare de dediğini yaptı. Ama kral tekrar Sare'ye  sataşmak istedi. Eli, öncekinden daha şiddetli tutulup kaldı. Sare'ye aynı şekilde ricada bulundu. O da kabul etti. (Adam normal hale  dönünce tekrar) sataşmak istedi. Eli önceki iki seferden daha şiddetli şekilde tutuldu. Sare'ye yine:Allah'a dua et, elimi salsın, sana zarar vermeyeceğim!" diye rica etti. Sare dua etti, adamın elleri açıldı. Kral kadını getiren adamı çağırdı ve ona: "Sen bana ihsan değil bir şeytan getirmişsin. Bunu diyarımdan çıkar!" dedi. Sare'ye Hacer'i bağış olarak verdi.___
Sana gerekli olmayan şey hakkında konuşma. İster akıllı, ister akılsız hiç kimseyle münakaşa etme. Ve kardeşini, anılmandan hoşlandığın şeyle an.
(Abdulah ibn-i Mes’ud)

Çevrimdışı Nihle

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 315
Ynt: YALAN SÖYLEMEK[19 KASIM]
« Yanıtla #6 : 20 Kasım 2007, 13:14:13 »
ŞEYTANLAR YALAN SÖYLER


İlk yalanı kim söyledi dersiniz.
Adem ve Havva değil, İblis söyledi ve belki de Ademoğulları yalanı ondan öğrendiler.
Yalan çeşitlidir.
Şeytanın yalanı Adem’den intikam içindi.

…....ve dedi ki: "Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir." Ve: "Gerçekten ben size öğüt verenlerdenim" diye yemin de etti. (Araf 20,21)

Nasihat muhatabın iyiliğini istemektir. Nice nasihat edenler vardır ki sevilmezler. Kimi şeytanın nasihatini sevmez, kimi de resullerin nasihatini sevmez. Nasihat vahye mi vesveseye mi dayanmaktadır dikkat etmek gerekir. Rahmana secde etmeyenlerin nasihati, yeminle de yapılsa değersizdir.

…….Sonunda şeytan ona vesvese verdi; dedi ki: "Sana sonsuzluk ağacını ve yok olmayacak bir mülkü haber vereyim mi?" (Taha 120)
 Şeytan doğru söyleseydi dahi, Adem’e gereken Rabbinin gösterdiği istikamette hareket etmekti. Adem şeytana mı kandı, sözüne mi inandı. Şeytanın yemini doğru olamazdı çünkü, o rabbine asi olmuştu. Adem’e rabbi yasağı öğretmişti. Düşmanın kim olduğunu Allah bildirmişti. Şeytana uymak mutsuzluktur diyerek uyarmıştı.
Şeytan Adem’in iyiliğini istemiyordu. Zaten o’nu kıskanmış ve kibre düşmüştü. Hileli yoldan Ademi isyana çağırmıştı. Sanki o’nun dostuymuş gibi davrandı. Sözünü de yemin ile kuvvetlendirerek Rabbine de isyanını katmerleştirdi.


Şeytan kendine suç arkadaşı arıyordu. Yalanını da altın kase de sundu.
Adem ve eşi şeytana itimat ettiler fakat sorumluluklarını unuttuklarından Cennet’ten mahrum kaldılar. Yeniden cennete dönmek için uzun bir imtihan yolculuğuyla baş başa kaldılar. Adem oğullarından imtihanı kazanan yeniden cennete dönerken, şeytanın yalanında yürüyenler ateşe düştüler. O yalancı şeytan ki ahirette kendini savunurken, yine Ademi suçladı.


İbrahim suresi; 22- İş hükme bağlanıp-bitince, şeytan der ki: "Doğrusu, Allah, size gerçek olan va'di va'detti, ben de size vaadde bulundum, fakat size yalan söyledim. Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu, yalnızca sizi çağırdım, siz de bana icabet ettiniz. Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın. Ben sizi kurtaracak değilim, siz de beni kurtaracak değilsiniz. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım. Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azap vardır."

Haşr suresi; 16.Şeytanın durumu gibi; çünkü insana "İnkar et" dedi, inkar edince de: "Gerçek şu ki, ben senden uzağım. Doğrusu ben, alemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım" dedi. Yalan söyleyen mesul olduğu gibi, hakkın hilafı olan söze inananlar da sorumludur. Cahile ve batıla inanan mahrumiyette ortaktır.
Kur’an’ın anlattığı Adem ve Havva şimdi biziz yani hepimiziz. Şeytan aynı yalanlara devam ediyor. Bize düşense Adem gibi tövbe etmektir.

Mustafa Aydın  (alıntı)


-----------------------------------------------------------------------------------------
Sanmam ki taleb-i devlet ü cah etmeğe geldik!!
Biz aleme bir YAR için ah etmeğe geldik!!..

Çevrimdışı Ber-ceste

  • yazar
  • ****
  • İleti: 551
Ynt: YALAN SÖYLEMEK[19 KASIM]
« Yanıtla #7 : 20 Kasım 2007, 13:51:43 »
Abdullah b. Amr (r.a.)’den şöyle rivayet edilmiştir. Peygamber Efendimize (s.a.v.) bir adam geldi  ve:

-“Ya RasulAllah! Cennet ameli nedir?” dedi. Peygamberimiz:

-“Doğruluktur, kul doğru sözlü olursa, iyi davranmış olur. İyi davranınca, iman etmiş olur. İman edince de cennete girer” buyurdu. Adam:

-“Ya RasulAllah! Cehennem ameli nedir?” dedi. Peygamberimiz:

-“Yalancılıktır; kul yalan söyleyince, günaha dalar. Günaha dalınca azgınlığı artar, nankörleşir. Nankör oluncada cehenneme girer” buyurdu.

Tergib ve Terhib

İmam Ahmed, İbn Lehia’dan rivayet edilmiştir.
Sükût etmek gibi alemde nadana cevab olmaz..

Çevrimdışı Ber-ceste

  • yazar
  • ****
  • İleti: 551
Ynt: YALAN SÖYLEMEK[19 KASIM]
« Yanıtla #8 : 20 Kasım 2007, 13:53:13 »
Ebu Ümame (r.a) Peygamber Efendimizin (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

-“Ben şaka bile olsa, yalanı terk eden kimse için cennetin ortasında bir köşke kefilim”


Tergib ve Terhib

Beyhaki hasen isnadla, Ebu Davud, Tirmizi, İbn Mace rivayet etmiştir.
Sükût etmek gibi alemde nadana cevab olmaz..

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ynt: YALAN SÖYLEMEK[19 KASIM]
« Yanıtla #9 : 20 Kasım 2007, 14:54:01 »
  • Oğlum, yalandan sakın, o serçe eti gibi tatlıdır. Ondan az kimse kurtulur. (Lokman Hakim)
  • Allah indinde en büyük hata, yalan konuşmaktır. (Hazret-i Ali)
  • Yalancı ile cimri Cehenneme girer. Fakat, hangisi daha derine atılır, bilmem. (Şabi)
  • Doğru ile yalan, biri diğerini çıkarıncaya kadar kalbde boğuşur. (Malik bin Dinar)
  • İçi dışına, sözü işine uymamak, nifaktandır. Nifakın temeli ise yalandır. (Hasan-ı Basri Hz.)
  • Eshab-ı kiram indinde yalandan daha kötü bir şey yoktur. Çünkü, onlar, yalanla imanın bir arada bulunamayacağını bilirlerdi. (Hazret-i Âişe)

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Ynt: YALAN SÖYLEMEK[19 KASIM]
« Yanıtla #10 : 21 Kasım 2007, 04:12:45 »
Seyyid Abdülkadir Geylâni hazretleri küçük yaşta iken, bir arefe günü çift sürmek için tarlaya gitti. Bir öküzün kuyruğuna tutunup ardından giderek oynuyordu. O anda bir ses işitti:

''Ey Abdülkâdir! sen bunun için yaratılmadın ve bunlarla emir olunmadın''!
Bu ses, Abdülkâdir Geylâni hazretlerini korkuttu. Eve gelince dama çıktı. Hacıları gördü. Arafat'ta vakfeye durmuşlardı.

-Anneciğim! bana izin ver de Bağdat'a gidip, ilim öğreneyim. Sâlihleri, evliyâyı ziyaret edeyim.
Annesi de dedi ki:

-Ey benim gözümün nûru ve gönlümün tâcı evladım, Abdülkâdir'im! senin ayrılığına dayanamam. Sensiz ben ne yaparım? Bu bakımdan müsâade edemiyorum.

Abdülkâdir-i Geylâni Hazretleri, tarlada olan bitenleri anlattı. Annesi ağladı. Kalkıp babasından miras kalan 80 altını alıp, kırkını kardeşine ayırdı. Kırkını da bir keseye koydu ve keseyi elbisesinin koltuğuna dikti. Sonra oğlunun gözlerinin içine bakarak dedi ki:

-Ey benim gözümün nuru ve gönlümün tacı evlâdım, Abdülkâdir'im! Hak teâlânın rızâsı için olmasaydı katiyyen bırakmazdım. Huzur ve esenlik içinde sefere çık! Yolun açık olsun! seninle belki ebedi olarak ayrılıyoruz. Sana son olarak nasihatım şudur ki:''Eğer beni memnun etmek istiyorsan, hiçbir zaman yalan söyleme , doğruluktan asla ayrılma! Allahü teâlâ her zaman ve her yerde doğrularla beraberdir''.

Abdülkâdir-i Geylâni hazretleri annesine söz verdi ve ağlayarak elini öptü. Bağdat'a gitmek üzere bulunan bir kervana rastgeldi ve aralarına katıldı. Hemedan'ı geçmişlerdi. Bir müddet yol aldılar. Arz-ı Tetrenk denilen mahalle geldiklerinde kervanda bir bağırıp, çağırma koptu. Önlerine aniden bir sürü eşkıya çıkıp kervana saldırdılar. Bir anda sandıklar yere yıkıldı. Eşyalar yağma edilmeye başlandı. Eşkıyalar, kervandakilere birer birer sual edip, üzerlerinde her ne buldularsa aldılar. Sıra Seyyid Abdülkâdir-i Geylâni hazretlerine geldi. Eşkıyalardan biri latife olsun diye bunu önüne çekip sordu:

-Fakir çocuk, söyle bakalım senin neyin var?
-Üzerimde yanlız 40 altınım var.

Eşkıya inanmamıştı. Bırakıp gitti. İkinci bir harâmi sual edip, o da aynı cevabı alınca vaziyeti reislerine bildirdiler.

''Bu çocuk 40 altınım var'' diyor dediler.
Bu defa da reisleri sordu:

-Senin üzerinde ne var?

-Hırkamda dikili 40 altınım var.

Reisleri adamlarına dönerek dedi ki:

-Açın bakın, bakalım! Adamları üstünü aradılar, içinde 40 altın bulunan keseyi bulup reislerine verdiler.
Eşkıya reisi hayretle sordu:

-Peki evlât, sen neden üzerinde altın olduğunu söyledin? Abdülkâdir-i Geylâni hazretleri dedi ki::

-Ben evden ayrılırken anneme asla yalan söylemiyeceğime söz vermiştim. 40 altın için sözümü bozar mıyım?

Bu sözleri duyup hakikate şahit olan eşkıya başının gözleri yaşardı. Abdülkâdir-i Geylâni hazretlerinin hakikat dolu gözlerine bakıp onunla kendi yaşını ölçtü. Kendisinin bu yaşa kadar nice hiyanet ve zulümler işlediğini, birgün Hakka yönelmediğini acı acı düşündü ve o güne kadar yaptıklarından pişman olup, ellerini başına vurarak şöyle haykırdı:


-Eyvah! biz de Allahü teâlâ söz vermiştik.::Bunca zamandır şeytana uyup ahdimizi bozduk. Fenalık yaptık. Yarın Hak huzurunda acaba bizim halimiz ne olacak? Sonra arkadaşlarına dönerek dedi ki:

-Ey arkadaşlarım! Bana bakınız, beni dinleyiniz! Ben, bunca senedir Hak teâlâ karşı olan ahdimi bozdum.

O'na isyan ettim. İçimden gelen bir pişmanlıkla bütün günahlarıma tövbe ile Rabbimin yoluna iltica ediyorum. Bundan böyle inşa, Hak teâlânın râzı ve hoşnut olmadığı bir şeyi yapmıyacağım. Reislerine pek ziyade bağlı olan eşkıyalar hep bir ağızdan dediler ki:

-Efendimiz, reisimiz! Biz de sizden ayrılmayız. Eşkıyalıkta reisimizdin, hidâyette de reisimiz ol!
Bunun üzerine kervan ehlinden ne alınmışsa sahiplerine iâde edildi. Bir sürü eşkıya Seyyid Abdülkâdir-i Geylâni hazretlerinin önünde tövbe etti. Kendisi tekrar yoluna devam ederek Bağdat'a vardı.
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Ber-ceste

  • yazar
  • ****
  • İleti: 551
Ynt: YALAN SÖYLEMEK[19 KASIM]
« Yanıtla #11 : 21 Kasım 2007, 20:47:23 »
İbni Ömer radıyAllahu anhümâ'dan rivayet edildiğine göre Nebî sallAllahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"En büyük yalan, görmediği düşü gördüm diye kişinin gözlerine iftira etmesidir."

Buhârî, Ta'bîr 45. 


Sükût etmek gibi alemde nadana cevab olmaz..

Çevrimdışı kenz

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1129
Ynt: YALAN SÖYLEMEK[19 KASIM]
« Yanıtla #12 : 23 Kasım 2007, 22:18:52 »
Ubade b. Samit (r.a.) Peygamber Efendimizin (s.a.v.) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
-Şu altı ususta kendinize kefil olun ki ,bende sizin için cennete kefil olayım.
1-Konuştuğunuzda doğru konuşun.
2-Söz verince yerine getirin
3-size bir şey emanet edilince cenneti de gözetin
4-Irzınızı koruyun
5-Gözlerinizi harama kapayın
6-Elinize hakim olun

Tergib ve Terhib
Ahmed b. Hanbel, İbn Ebi’d-Dünya,bn Hıbban Sahih’inden, Hakim ve Beyhaki rivayet etmiştir. Hakim isnadının sahih olduğunu söylemiştir...


İNSAN akli ile melekleşen nefsi ile iblisleşen bir aciptir İNSAN
İNSAN kendi kabahatini bilmeyen cehli ile dünyalara sığmayan bir mağrurdur İNSAN
İNSAN bütün zaaf ve acziyyetine rağmen kudrete kafa tutan taşkın bir şaşkındır İNSAN
İNSAN maziye bağlı hâle aldanmış istikbali gözler bir taştır İNSAN

Çevrimdışı BALYALI

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 161
  • Himmet ya Üstaz.!!
Ynt: YALAN SÖYLEMEK[19 KASIM]
« Yanıtla #13 : 23 Kasım 2007, 22:34:14 »
(İman sahibi, her hataya düşebilir. Fakat, hainlik yapamaz ve yalan söyleyemez.) [İbni Ebi Şeybe, Bezzar]

اترك الترك ماتركوكم

Çevrimdışı BALYALI

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 161
  • Himmet ya Üstaz.!!
Ynt: YALAN SÖYLEMEK[19 KASIM]
« Yanıtla #14 : 23 Kasım 2007, 22:35:20 »
(Doğru olun, doğruluk iyiliğe, iyilik ise, Cennete çeker. Yalandan sakının, yalan fücura, fücur ise Cehenneme götürür.) [Buhari]
اترك الترك ماتركوكم