Bir gün adamın biri Peygamber Efendimiz (SAV)’e gelir ve: “Ey Allah’ın Rasulü! Ben hem içki içiyor, hem hırsızlık ediyor ve hem de yalan söylüyorum. Bu kötü huylara çok eskiden beri alıştığım için hepsini birden bırakamam. Azar azar ancak onlardan kendimi kurtarıp dürüst bir insan olacağımı tahmin ediyorum. Önce hangi kötü huyumu bırakmak daha faydalı olacaktır? Bunu size sormaya geldim,” demiştir.
Peygamber Efendimiz (SAV) adama: “Önce yalancılıktan vazgeç, gerisi kolaydır,” cevabını vermiştir. Adam da gerçekten yalan söylememeye karar vermiştir. Bir gün bir yerden para çalarak içki içmiş ve sarhoş sarhoş eve dönmüş. Evdekiler: “Yine içki mi içtin?” diye sormuşlar. Adam önce “hayır” diye inkar edecek olmuş, sonra yalan söylememeye karar verdiği ve Peygamber Efendimiz (SAV)’e söz verdiğini hatırlayarak, kızara kızara “Evet” diye cevap vermiştir. Arkasından ona “peki içki parasını nereden aldın?” diye sormuşlar. Adam eski alışkanlıkla önce hırsızlığını saklayarak bir cevap vermek istemişse de yalan söylemeyeceğine dair verdiği şeref sözünü yine hatırlamış ve: ”Filan yerden çaldım, o para ile de içki satın aldım,” diyerek işin gerçek yönünü anlatmış. Kendi dili ile itiraf ettiği bu yüz kızartıcı suçunu duyan ev halkı adama nefret bakışlarını yöneltmiş!...
O zamana kadar suçlarını yalan sözlerle örttüğü için ev halkı ilk defa onun böyle çirkin huyları olduğunu öğrenmişler. Adam, teker teker herkesin lanet ve nefret yağdıran bakışları altında eziliyormuş. Bunca yıllık evin duvarları onu sıkmaya başlamış: “Yer yarılsa yedi kat yerin altına girsem,” diye düşünmeye başlamış.
O günden sonra alıştığı kötülükleri ne zaman yapmaya teşebbüs eti ise, bir yandan yalanca kusurunu artık örtemeyeceğini düşünüyor, öte yandan da ahlaksızlığını olduğu gibi açıkladığı gece evdekiler arasında duyduğu derin utancı gözlerinin önüne getiriyordu. Bütün bu düşünceler içerisinde alıştığı bütün kötülüklerin yollarının kendisine tıkandığını, günah kapılarının yüzüne sımsıkı örtüldüğünü açık açık görüyor ve hissediyordu!... bu karışık düşünceler içinde birkaç gün geçtikten sonra bir sabah erkenden Peygamber Efendimiz (SAV)’in kapısını çaldı. Peygamberimiz sabah sabah evine gelen misafiri tanımıştı. Soruya fırsat bırakmadan niçin geldiğini adamın kendisi anlatmaya başladı:
“Ey Allah’ın Rasulü! Geçenlerde size geldim, yapmayı huy edindiğim günahlarımı söyledim. Siz yalancılık hariç diğer günahları işlemeye şimdilik izin vermiştiniz. Fakat bu bir kaç gün içinde iyice anladım ki yalana boş vurmadan diğer günahları işlememe imkan bulmamaktadır. İşte bu yüzden de içki içmek, hırsızlık yapmak gibi alışmış olduğum günahları da kesinlikle terk edeceğime karar verdiğimi size bildirmek üzere huzurunuza geldim.”
Adam birkaç gün önce Allah’ın resulünün huzuruna geldiği zaman ona: ”Yalancılığı bırak, gerisi kolaydır,” diye yol gösteren Peygamberimiz işinin sonunun böyle olacağını zâten biliyordu. Bu yüzden adam yukarıdaki sözleri söylerken, Peygamberimiz hem tahminlerinin doğru çıkması, hem de imanı sağlam bir müslümanın kötü huylardan vazgeçmeye karar vermesi karşısında duyduğu memnuniyetle gülümsüyordu. Adamın sözleri bitince, Peygamber Efendimiz (S.V.A.) onu bu kararından dolayı tebrik etti. Huzurunda adama tövbe yaptırdı ve şu unutulmaz sözleri söyledi: “Yalan bütün yüz kızartıcı kötülüklerin anasıdır. Her kötülük, ancak sahibinin yalan sözleri arkasında varlığını saklayarak yaşayabilir. Yalanın bittiği yerde ve ondan bütün kötülükler, kökleri kesilmiş ağaçlar gibi çürüyüp yok olmaya mahkümdür.”
http://omerkaya.8m.net/dinikonular/yalansoylemek.htm