Gönderen Konu: Yapay İnsan  (Okunma sayısı 4713 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı makaskterh

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 2
Yapay İnsan
« : 19 Ağustos 2012, 09:26:46 »

YAPAY İNSAN

 


                  Efendim, bu günkü konumuz gerçek insan ve yapay insan nedir? Bu tanımları yapmak istiyorum. Yapay insan tabiri yabancılarda android olarak geçmektedir. Gelişmiş ülkelerin en önemli hedeflerinden birisi android yapımında, başarılı olup olmayacaklarıdır. Gerçi uzaya ve Marsa gitme konusunda başarılı olmayan filimler çevirseler de, onları anlayabilecek gerçek insan olmadığından herkes aval, aval filmleri seyir etmektedirler. Yapay insan tabiri duygu ve manevi dünyanın olmadığı, insan demektir. Bu durumda olmayan insan şu anda var mıdır, onu sorgulamak lazımdır. Yazanın dediği gibi; Ama her yıl sökülüp yenilenen kaldırımlar, lüks binalar, ışıl ışıl vitrinler, girip çıkan yapay insanlar...
Ruh yok, buz gibi buz, bu biz değiliz.


                  Bu anlatıya acaba kim karşı çıkabilir. Kendisini farklı his eden, kaç kişi vardır. Ben dostlarımla ve arkadaşlarımla dünyadan zevk alarak yaşamaktayım diye haykıran kaç kişi vardır. Acaba var ise de bu kişileri bulduğum yerler, çevrem olabilir mi? Bu insanları bulamadığım sürece mekanik bir dünyada mı, yaşamaya mahkûmum. Yaşadığım mahkûmiyet, hiçbir hapis hayatında yoktur. Gerçek insan alabileceği en ağır cezayı belki böyle bir dünyada yaşamaya, mecbur olduğu için almaktadır. Işıltılı ve yıldızları bol olan dünya hayatında, yumuşak duyguları bulamazsınız. Elinizde ne kadar para veya makam olsa da; bu elde edilebilecek güzelliklere kavuşmak mümkün değildir. Düşünebiliyor musunuz daha dünyaya gelirken birçok güzelliği bloke edenler arasında mahkûm yaşamak zorunda olmak. İnsanlarda sıcaklık ve duygunun olmadığı, kardeşlik, ana, baba, bacı kardeş, oğul, kız, eş hangisinde güzellik, hangisinde duygu, hangisinde menfaatsiz ve sadece sevgiyi alabilecek bir dünya? Ey insanlar en önemli zenginlik olan duyguları kayıp edip; yapay olabilmek için ne kadar gayret sarf ettiniz? Ne kadar para ve maddiyat verdiniz. Acaba kendimizi bu yapay içi boşaltılmış dünyaya mahkûm etmek, kimin arzusu idi? Bu neye benziyor, herhalde bir müzede gerçek çok kıymetli eserlerin olduğunu sanıyorsunuz, ancak o eserler alınarak yerlerine sahteleri koyulmuş. Sonradan yapılan ve gerçekle alakası olmayan eserler yerine, kendimizi yapay insanların arasına koymuşuz.


                  Gerçek ile yapay insanın en önemli farklılığı nedir, diye bir soru sorsam, herhalde herkes aynı cevabı verecektir. Duygusu olmayan sahtedir, cevaba ulaşanlar bile o zaman doğru olmaya çalışmamak neden sorusuna, ya ben gerçeğim zaten deyip, inkâra başvurur. Veya bana göstermedikleri için bilemiyorum diyerek, soruya sorulu, cevap verir. Yapay insanın en önemli özelliklerinden bir tanesi; yaptıklarının ne olduğuna bakmaksızın, aslında ne diyorlar sorusuna muhatap olacak bir cevabın bulunabileceğini, göstermesidir. Yani beynin bir köşesinde, mutlaka ikincil niyetler taşımasıdır. Gerçek insan tamamen doğal davranmaya üzüntü ve sevinçle aynı oranda tepki vermeye mecburdur. Gerçek insan duygularını tüm çıplaklığı ile yaşayabilen, yanındakinden zarar gelecek endişesi ile bazı şeyleri yapmaktan alıkoymayan insandır. Kime sorsanız bu dünyanın hayalini ve özlemi içinde bulunurken bile başka şeyler yapar. Dünyanın hayal olduğunu, geçmekte olduğunu bilse bile, hayaller peşinde koşsa bile, dünyadan vazgeçemez. Hani bizler yapay olmamak, doğal olmak uğruna yaşadığımızı ifade etmiştik. Kime sorsan kan kusacak sıkıntılı halde, şu kadar paran olsa kabul eder misin? Cevap bellidir. Rahatsız, sıkıntılı, problemli iken dünyanın en güzelini getirsek, hikâyedir. Mesela ölüm ile pençeleşen birisine ya şurada çok güzel bir saray var, bedavaya yakın bir fiyata veriyorlar desek, herhalde yanındakiler, ya ne kadar saygısız ve anlamsız konuşuyorsun diyerek, eleştiride bulunurlar. Yarın mutlaka bu duruma düşecek olan bizler, acaba dünyada neyin kavgası ile uğraşmaktayız. Yapaylığa birer adım atabilmek, başkalarının ayağını kaydırabilmek için hangi enerjiyi, nereden almaktayız.


                  Gerçek insan ile yapay insanın arasında en önemlisi fark; herhalde yapay olan insana ait maddi her şey verilirken, manevi olarak duygu verilemeyeceğidir. Çünkü duygunun nereden geldiğini bilen yoktur. Mesela birisine deseler ki; senin duygularını ve sevincini alacağız, karşılığında şu kadar para vereceğiz, sözün anlamı yoktur. Şimdi düşünün bir kere, dünya kadar paranız var. Ama harcarken, bir şey satın alırken, hiçbir şey his etmiyorsunuz. Bu durumda ne yaparsınız. Para harcarken bile duyguya ihtiyaç vardır. Mesela duygunuz olmadığında, sevgiliniz olabilir mi? Veya sokakta düşüp kalmış bir insana, yardım edebilir misiniz? Bu soruların hiçbirine, evet diyemezsiniz. Duygusu olmayan birisi için çocuk sahibi olmak, cinsel birleşmede bulunmak, padişah olmak, devlet başkanı olmanın hiçbirisi anlamlı değildir. Çünkü zevki olmayan bir işin eziyeti öne çıkacaktır. Zevki olmayan cinsel ilişkiye girenlerde, olay pislik içindeki organların anlamsız ellenmesi olarak algılanır. Üstü pislenen birisi, yaptığı işten duygu alamıyorsa, o işe bulaşmaz. Mesela bir kişiye emir verip iş yaptırabilirsiniz. Ancak alacağı karşılığı, kabul etmesi gerekmektedir. Alınacak karşılık, kendi ihtiyaçlarını karşılamak sebebiyle istenen işi yaptırır. Eğer kendi istekleri ve arzuları yok ise yani duygu yoksa bu insanı denilen işte çalıştıramazsınız. Buradan çıkan netice, duygusu olmayan kişinin toplum hayatında, yeri yoktur. Sağlıklı nesiller yetiştirilmek isteniyorsa, çocuklara duyguyu düzgün biçimde vermemiz gerekir.
Bir şizofren neden çalışamaz hiç düşünüldü mü acaba? Şizofrenin tanımından duygu düşünce ayrışması neticesi kişilik yıkılması vardır. Yani duygu düşünceyi desteklemiyorsa, kişi ayakta duramaz. Bilgisayara düşünme yeteneği verebilirsiniz. Ama duygu, veremezsiniz. Duygu veremediğiniz yanında beraberce duygunun hareket etmediği bir yapıda, güzellik ve çirkinlik değerlendirilmesi yapılamaz. İnsan tabiatında güzel gördüğü şeylere kavuşmak, çirkin kötü gördüklerinden de uzaklaşmak istemektedir.

Saf sevgiyi anlatan fotoğraf:




                  ABD’de hasta köpeğinin ağrılarını dindirmek için onu her akşam gölde kucağında uyutan John Ungar’ın fotoğrafı Facebook’ta 2,5 milyon kişi tarafından paylaşıldı. ABD'nin Wisconsin eyaletinde yaşayan John Unger henüz yavruyken evine aldığı köpeği Schroep hastalanınca tüm insanlara örnek olacak bir davranış sergiledi. Eklem iltihabı olan Schroep'ın ağrılarını dindirmek için onunla her akşam göle giren Unger'in, köpeğini uyuturken çekilen karesi Facebook'ta bugüne kadar 2,5 milyon kişi tarafından paylaşıldı.
19 yıldır köpeğinden bir an olsun ayrılmayan Unger İngiliz Daily Mail gazetesine konuşarak şunları söyledi:
"Onu 8 aylıkken kendisine eziyet eden sahibinin elinden kurtardım. Depresyonda olduğum bir dönemde intihar girişiminde bulundum. Schroep o günlerde hayatımı kurtardı. Bu köpek için her şeyi yaparım. "İnternette binlerce kez beğenilen fotoğraf Unger'in yakın arkadaşı Hannah Stonehouse Hudson tarafından çekildi.


Hudson fotoğrafın altına yazdığı yazıda Unger'in köpeğini her akşam göle taşıdığını söyledi. Hudson şunları yazdı:
"Göl bu mevsimde durgun. Suyun derecesi de Shep'in ağrıyan kemiklerine iyi geliyor. Shep sadece suda uyuyabiliyor.
İnsanlar bu fotoğrafa baktıklarında saf sevgiyi, inceliği ve insanlarla köpekler arasındaki bağı gördüklerini söylüyor."

                  Bu haberi özellikle buraya koydum. Dışarıdan bakıldığında insan ile hayvan arasında hastalıktan doğan iletişim şeklinde düşünülebilir. Ancak olaya nereden bakmak istediğiniz önemlidir. Bu insan intiharı düşünürken bir hayvanın hastalığından dolayı yardım etmesi ve hayata tekrar hayvan için bağlanması diyerek düşünebilirsiniz. Elbette bu bakış açısı, kendisine göre doğrudur. Zaten dünyada 2.5 milyon kişinin paylaşması ve saf sevgiyi tanımlıyor demesi, bu insanların gerçek sevgi ve duyguyu hiç bilmediklerini göstermektedir. Hani ikincil istek ve duyguların olmaması, saf sevgiyi gösterir demiştik ya. Hayvandan insan olarak ne bekleyebiliriz. Ama bu insan, insanlardan duygu bulamadığı için hayvana yönlenmiştir. Peki, insan insanlar arasında duygu bulamıyor da, hayvanlar arasında birazcık sevgi görmesi bile neden çok kıymetli olmaktadır.


                  Hayvan elbette ikincil niyet taşıyamaz. Ancak siz hayvan ile kendi hastalığınız veya ölümünüz sırasında ne paylaşabilir ve ne yardım alabilirsiniz. Eğer kaza geçirdiğinizde, sizin başınızda ölmenizi bekleyecek bir dost arıyorsanız, hayvanlar bunu yaparlar. Tabii hayvanlar derken, itlerden söz ediyorum. Daha önce basında kaza geçirmiş birisinin başında, çaresiz bekleyen hayvanları görmüştük. Medeniyet bu demekse; biz neden insanlar arasında yaşamak gayretinde bulunuyoruz. Nasılsa hayvanlar dağlarda kırlarda avlanarak veya ot yiyerek yaşamlarını sürdürmekteler. Eğer öyle değilse, hayvanları özgür bırakalım da, nasıl yaşamak istiyorlarsa o şekilde yaşasınlar. Hayvanlar bir insan ile beraber olmaktan dolayı rahat ederler. Çünkü beklentileri, karnının doymasıdır. Çiftleşme ihtiyacı duyduklarında onu belirtecek hareketler yaparak, o isteklerini de karşılarlar. Ancak insan olarak bizim isteklerimiz sadece karın doyurmak ve cinsellik ise onun dışındaki zamanlarda, çalışmak veya eğlenmek işini neden yaparlar anlamak mümkün değildir. Mesela tatil yapmak ister, çalışmak ister, sevmek ve sevilmek ister güzel bir yerde mükellef bir yemek ister, güzel giysiler ister, şatafatlı başkalarına hava atacağı evler, arabalar ister. Herhalde bu istek ve arzuları onun saf sevgi anlayışının ürünü değildir. Bunları isteyebilmek, kişinin diğer insanlardan insanlık beklemesinden kaynaklanır. Bazen diyebilirsiniz ki; insanlığın gereği yok. Biraz hayvanlaşalım. Bu yetmez, kızdığınız öfkelendiğiniz birisine hayvan adları takarsınız. Eşek, hayvan, it, domuz, inek, öküz, köpek, akrep, yılan, çıyan, ayı, kerkenez, ahtapot, çakal, angut, keklik, kefal, sazan vb. birde sevdiğiniz hayvanlar vardır. Onları da aslanım, zürafam, koçum. Diğer bir taraftan, itin olurum abi gibi tabirler vardır. Şimdi sevgiyi anlatan o fotoğraf mıdır, yoksa bu sözler midir? Yoksa benim bilemediğim başka şeyler de var mıdır? Ya sevgi veya kızgınlık, öfke saldırma şefkat merhamet aşağılık bildirici söz veya onlara üstünlük tasladığını ifade etmek için olabilir. Eğer bunu insan yapıyorsa, hayvan insana sevgi ve duygu verebilir mi, yoksa verdiği kısa bir teşekkür müdür. Bunu bile bulamayanlar, buldukları en asgari sevgiyi hayvanda ararlar. O nedenle koyunun olmadığı yerde, keçi kraldır örneği gibi sevgiyi ve duyguyu bulmayan yapay insanlar, sevgi adına hayvana bel bağlarlar. Hayatlarını sadece hayvanlaşmaya bağlamışlara, ne söylenebilir ki? Onlar zaten tercih bildirmişlerdir, daha iyisi olduğunu bilemeyen, sevgiyi duyguyu tatmamış insana, duygu ve sevgi anlatabilmek mümkün değildir. Bu tip insanlar yapay üretilmiş android olmadıklarında, sevgiyi ve duyguyu yaşasalar alabileceklerinden dolayı, çalışmayıp tembel gezen, sonrada fakir olduğunu söyleyenlere benzer. O nedenle bu gibilere acınmaz. Eğer çalışıp çabalamadan tüm güzelliklere kavuşacaklarını iddia ediyorlarsa zaten geri zekâlıdırlar önemsenmez.


                  Netice olarak yapay insan olup bu dünya bittiğinde dünyası rezil olanlardan mı, yoksa sevgi ve duyguyu yaşayarak gönül dünyasını zenginleştirenlerden mi, olmak gerekir, herkes kendi tercihini yapmakta özgürdür. Huzurlu mutlu sağlıklı sevgi dolu ömür sürmeniz dileklerimi sunarım.




                  Dr.F.Efser GÖKÇEN

 

MANYETİK DUNYAMIZ

www.manyetikdunyamiz.com

 

Y A S A L   U Y A R I

             "5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu"nun ilgili maddeleri gereğince, özellikle bu yazının  hakları saklı olup, telif hakkı içeren bütün içeriği izinsiz kopyalanamaz, çoğaltılamaz ve paylaşılamaz. Fakat; paylaşılacaksa ya da alıntı yapılacaksa  www.manyetikdunyamiz.com adresi ile Dr.F.Efser GÖKÇEN'e ait olduğunu belirtir bir dip notuyla hiç bir değişiklik yapılmaksızın yayınlanmasında herhangi bir sakınca bulunmamaktadır.
 

« Son Düzenleme: 19 Ağustos 2012, 11:32:05 Gönderen: İsra »