Cebel-i Tarık boğazında, Akdeniz ile Atlantik Okyanusunun buluştuğu nokta olarak yorumlanmıştır.. Captain Cousteau isimli araştırmacının da "keşfettim" dediği yer orasıdır.. Müslüman olduğu hususunda ben de bir kaç yazı okudum.. Kütüphanemde bir yerde de olabilir ancak bulmak zor.. Basın toplantısında bunu açıkladığı ve orada bulunan bir müslümanın buna itiraz ederek "bundan 1400 küsür sene evvel Kur'an açıklamıştı" dediği rivayet edilir..
İbn-i Kesir tefsirine göre bu tatlı su ile tuzlu su arasındaki farktır.. Yani nehir ile deniz arasındaki fark.. Bu açıklama ile yukardaki arasında benzerlik vardır.. Zira Akdeniz'in tuz oranı, Atlantik Okyanusunun tuz oranından 38 promil fazladır..
Hasan-ı Basri ve Katade Hazeratına göre Akdeniz ile Basra Körfezi arası kasdedilmiştir.. Bunu İmam-ı Taberî rivayet eder.. Onlara göre engel dağ, taş, kara veya herhangi birşey olabilir.. Katade'ye göre bir denizin taşarak diğerine boşalmamasıdır..
Said bin Cübeyr ve Abdullah bin Abbas'a göre göklerdeki deniz ile yerdeki denizdir. İmam-ı Taberî'nin tercihe şayan bulduğu görüş budur.. Açıklaması aşağıda Elmalılı tarafından yapılacaktır kısaca..
Elmalılı merhum burada bazı tefsirlerden yaptığımız açıklamaları toplu şekilde izah etmektedir.. Zira ilk rivayet, şu ayetle mutabıktır:
"O, iki denizi birbirine salmıştır. Bu, tatlı ve susuzluğu giderici; şu tuzlu ve acıdır. Ve ikisinin arasına birbirine kavuşmalarına engel olan bir perde koymuştur" (Furkan, 53)
----------------------------------------------
Hak Dini Kuran Dili, Rahman Suresi 19-20 tefsiri:
19. Evet iki denizi mercetti (salıverdi) . Burada merc müteaddidir mânâsınadır ki, salıverdi demektir. Bu da esas itibariye karıştırmak mânâsına gelirse de, bu ayrı bir kullanmadır. Bu iki deniz hakkında misal olmak üzere çeşitli yorumlar yapılmıştır. Önce Furkan Sûresi'nde geçen "O, iki denizi birbirine salmıştır. Bu, tatlı ve susuzluğu giderici; şu tuzlu ve acıdır. Ve ikisinin arasına birbirine kavuşmalarına engel olan bir perde koymuştur."(Furkân, 25/53) âyetine mutabık olmak üzere biri tatlı diğeri acı iki derya denilmiş. Mesela Şap denizine Nil, Basra Körfezi'ne Dicle dökülmüş olduğu gibi, diplerindeki suların birbirlerine kavuşması ile beraber birden bire diğeri ile karışmaksızın bir hayli mesafeleri uzayıp giden büyük sularla temsil edilmiştir. Buradaki iltikâ (karşılaşma) fiilî olarak birbirine temas mânâsına gelmektedir. İltikâ, temas edecek şekilde yakınlık ve komşuluk olarak da yorumlanabilir. Bu, acı denizin altında veya yakınında yer alan su hazineleri şeklindeki düşünceye de uygun olabilir.
İkincisi, her ikisinin suyu da acı olmak üzere bir zamanlar Faris Denizi adı verilen Hint Okyanusu ile Rûm denizi denilen Akdeniz ile temsil edilmiştir ve aralarındaki engel Arabistan yarımadası veya karşılaşmak üzere bulundukarı Süveyş engelidir. Buna göre : "O iki deniz, birleşeceklerdir" mânâsına da yorumlanabilir ki, bu da Süveyş kanalının ileride açılacağını göstermektedir. "İkisinden de inci ve mercan çıkar." (Rahmân, 55/22) âyeti de, bu ikinci mânâya daha yakın bir anlam ifade etmektedir. Zira tatlı sudan inci ve mercan çıkması, biraz te'vile dayalıdır.
Üçüncüsü, gök denizi ve arz denizi denilmiştir ki denizlerle, bulutlar veya daha geniş bir mânâ kasdedilmiş olabilir.
Dördüncüsü, yeri etrafından kuşatan dış denizle yerin kıtaları arasındaki iç deniz ki, bu iki deniz birbirin e kavuşurlar. Yer, aralarında bir engel halinde kalır, böylece taşıp da o yeri istilâ edemezler.
Beşincisi, "maşrikayn ve mağribeyn" (iki doğu ve iki batı)de geçtiği üzere acı, tatlı, iç dış, semavî ve arzî hatta hakikat ve mecaz her iki nev'iyle deniz de demek olabilir ki en genel anlamı budur. Bu suretle işarî mânâ olarak cismanî (maddi) âlem ile ruhanî (manevî) âlem anlamı da bulunabilir ki aralarında mevcut olan berzah da, hayal ve gölge alemi olmuş olur. Kavuşurlar. Bu cümle ya istinâfiyye (başlangıç) ya da hal cümlesidir. Mânâsı, kavuşurlar yahut karşılaşırlar. Veyahutta öyle bir halde salmıştır ki, kavuşacaklardır veya kavuşuyorlardır.
20. Fakat "aralarında bir berzah vardır." Berzah, esasen iki şey arasında bulunan engel ve ayırıcı sınır demektir. Coğrafya ıstılahında bilindiği gibi iki deniz arasında bulunan karaya denir. Berzah, burada ya bu anlamı ifade etmektedir, ya da kudretten herhangi bir sınır mânâsınadır. Aralarında bir berzah bulunduğundan dolayı o iki deniz birbirine geçmezler. O berzahı, o haddi aşıp da diğerinin yerini işgal edecek, özelliğini ortadan kaldıracak bir zulüm ve tecavüz yapmazlar, yapmaya meydan bulmazlar