Gönderen Konu: Suları birbirine karışmayan iki deniz hangisidir?  (Okunma sayısı 94911 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Slience

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 105
Suları birbirine karışmayan iki deniz hangisidir?
« : 25 Haziran 2006, 19:05:11 »

“salıvermiş iki denizi daima birbiri ile çatışıyorlar; aralarında bir engel vardır, birbirine karışmazlar” (Rahman suresi 19-20)

 bu denizin hangi deniz olduğunu biliyomusunuz? bi zamanlar şu an adından tam emin değilim ama kaptan kusto ya da kristo olabilir bu deniizi bulduğunu ve sonrada müslüman olduğunu duymuştum ama bilginiz varsa bu konu hakkında benimle paylaşabilirsiniz
« Son Düzenleme: 16 Temmuz 2009, 12:47:56 Gönderen: moderatör »
El Baki Hüvel Baki

Çevrimdışı muallim_abi

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 425
BİR SORU
« Yanıtla #1 : 25 Haziran 2006, 22:13:26 »
Cebel-i Tarık boğazında, Akdeniz ile Atlantik Okyanusunun buluştuğu nokta olarak yorumlanmıştır.. Captain Cousteau isimli araştırmacının da "keşfettim" dediği yer orasıdır.. Müslüman olduğu hususunda ben de bir kaç yazı okudum.. Kütüphanemde bir yerde de olabilir ancak bulmak zor.. Basın toplantısında bunu açıkladığı ve orada bulunan bir müslümanın buna itiraz ederek "bundan 1400 küsür sene evvel Kur'an açıklamıştı" dediği rivayet edilir..

İbn-i Kesir tefsirine göre bu tatlı su ile tuzlu su arasındaki farktır.. Yani nehir ile deniz arasındaki fark.. Bu açıklama ile yukardaki arasında benzerlik vardır.. Zira Akdeniz'in tuz oranı, Atlantik Okyanusunun tuz oranından 38 promil fazladır..

Hasan-ı Basri ve Katade Hazeratına göre Akdeniz ile Basra Körfezi arası kasdedilmiştir.. Bunu İmam-ı Taberî rivayet eder.. Onlara göre engel dağ, taş, kara veya herhangi birşey olabilir.. Katade'ye göre bir denizin taşarak diğerine boşalmamasıdır..

Said bin Cübeyr ve Abdullah bin Abbas'a göre göklerdeki deniz ile yerdeki denizdir. İmam-ı Taberî'nin tercihe şayan bulduğu görüş budur.. Açıklaması aşağıda Elmalılı tarafından yapılacaktır kısaca..

Elmalılı merhum burada bazı tefsirlerden yaptığımız açıklamaları toplu şekilde izah etmektedir.. Zira ilk rivayet, şu ayetle mutabıktır:

"O, iki denizi birbirine salmıştır. Bu, tatlı ve susuzluğu giderici; şu tuzlu ve acıdır. Ve ikisinin arasına birbirine kavuşmalarına engel olan bir perde koymuştur" (Furkan, 53)


----------------------------------------------



Hak Dini Kuran Dili, Rahman Suresi 19-20 tefsiri:

19. Evet iki denizi mercetti (salıverdi) . Burada merc müteaddidir mânâsınadır ki, salıverdi demektir. Bu da esas itibariye karıştırmak mânâsına gelirse de, bu ayrı bir kullanmadır. Bu iki deniz hakkında misal olmak üzere çeşitli yorumlar yapılmıştır. Önce Furkan Sûresi'nde geçen "O, iki denizi birbirine salmıştır. Bu, tatlı ve susuzluğu giderici; şu tuzlu ve acıdır. Ve ikisinin arasına birbirine kavuşmalarına engel olan bir perde koymuştur."(Furkân, 25/53) âyetine mutabık olmak üzere biri tatlı diğeri acı iki derya denilmiş. Mesela Şap denizine Nil, Basra Körfezi'ne Dicle dökülmüş olduğu gibi, diplerindeki suların birbirlerine kavuşması ile beraber birden bire diğeri ile karışmaksızın bir hayli mesafeleri uzayıp giden büyük sularla temsil edilmiştir. Buradaki iltikâ (karşılaşma) fiilî olarak birbirine temas mânâsına gelmektedir. İltikâ, temas edecek şekilde yakınlık ve komşuluk olarak da yorumlanabilir. Bu, acı denizin altında veya yakınında yer alan su hazineleri şeklindeki düşünceye de uygun olabilir.

İkincisi, her ikisinin suyu da acı olmak üzere bir zamanlar Faris Denizi adı verilen Hint Okyanusu ile Rûm denizi denilen Akdeniz ile temsil edilmiştir ve aralarındaki engel Arabistan yarımadası veya karşılaşmak üzere bulundukarı Süveyş engelidir. Buna göre : "O iki deniz, birleşeceklerdir" mânâsına da yorumlanabilir ki, bu da Süveyş kanalının ileride açılacağını göstermektedir. "İkisinden de inci ve mercan çıkar." (Rahmân, 55/22) âyeti de, bu ikinci mânâya daha yakın bir anlam ifade etmektedir. Zira tatlı sudan inci ve mercan çıkması, biraz te'vile dayalıdır.

Üçüncüsü, gök denizi ve arz denizi denilmiştir ki denizlerle, bulutlar veya daha geniş bir mânâ kasdedilmiş olabilir.

Dördüncüsü, yeri etrafından kuşatan dış denizle yerin kıtaları arasındaki iç deniz ki, bu iki deniz birbirin e kavuşurlar. Yer, aralarında bir engel halinde kalır, böylece taşıp da o yeri istilâ edemezler.

Beşincisi, "maşrikayn ve mağribeyn" (iki doğu ve iki batı)de geçtiği üzere acı, tatlı, iç dış, semavî ve arzî hatta hakikat ve mecaz her iki nev'iyle deniz de demek olabilir ki en genel anlamı budur. Bu suretle işarî mânâ olarak cismanî (maddi) âlem ile ruhanî (manevî) âlem anlamı da bulunabilir ki aralarında mevcut olan berzah da, hayal ve gölge alemi olmuş olur. Kavuşurlar. Bu cümle ya istinâfiyye (başlangıç) ya da hal cümlesidir. Mânâsı, kavuşurlar yahut karşılaşırlar. Veyahutta öyle bir halde salmıştır ki, kavuşacaklardır veya kavuşuyorlardır.

20. Fakat "aralarında bir berzah vardır." Berzah, esasen iki şey arasında bulunan engel ve ayırıcı sınır demektir. Coğrafya ıstılahında bilindiği gibi iki deniz arasında bulunan karaya denir. Berzah, burada ya bu anlamı ifade etmektedir, ya da kudretten herhangi bir sınır mânâsınadır. Aralarında bir berzah bulunduğundan dolayı o iki deniz birbirine geçmezler. O berzahı, o haddi aşıp da diğerinin yerini işgal edecek, özelliğini ortadan kaldıracak bir zulüm ve tecavüz yapmazlar, yapmaya meydan bulmazlar
Okuduk, okuttuk, unuttuk; üç kaf bir araya geldi, olduk bir kukuk..
nemsavi@hotmail.com / incemeseleler.com

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ynt: Suları birbirine karışmayan iki deniz hangisidir?
« Yanıtla #2 : 10 Kasım 2010, 12:58:12 »
teşekkürler

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Suları birbirine karışmayan iki deniz hangisidir?
« Yanıtla #3 : 14 Mayıs 2016, 01:31:59 »
١٩) مَرَجَ الْبَحْرَيْنِ يَلْتَقِيَانِ (٢٠) بَيْنَهُمَا بَرْزَخٌ لاَ يَبْغِيَانِ (٢١) فَبِاَيِّ اٰلاۤءِ رَبِّكُمَا تُكَذِّبَانِ)

"(O, biri acı diğeri tatlı) iki denizi birbirine kavuşmak üzere salıverdi.
Fakat aralarında bir mânî (ilâhî irade ve hüküm) mevcuttur; birbirine karışmazlar.
Rabbini-zin nimetlerinden hangisini inkâr edebilirsiniz?"

(55-Rahman Sûresi, âyetler 19-20-21)


“İki Deniz” hakkında:
1- Nil, Dicle, Fırat gibi büyük nehirlerle bunların kavuştukları denizler ki, bu nehirlerin suları bir müddet kavuştuğu denizin suyuna karışmaz...
2- Kızıl Deniz ile Akdeniz..
3- Karadeniz ile Marmara Denizi..
4- Yer altındaki tuzlu ve tatlı su kaynakları..
5- Okyanuslar, aralarındaki mânî kara parçalarıdır..
6- Sema Denizi (olan bulutlar) ile Arz Denizi..
7- Dünya ve âhiret âlemleri..
8- Görünen ve görünmeyen âlemler..

“Berzah” iki şey arasında bulunan perde demektir. Burada “İki deniz arasında bulunan kara parçası veya kudretten bir mânî” mânâsınadır.

Dünyâ ile âhiret arasında perde olan kabir âlemine de “Berzah” denilir.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Suları birbirine karışmayan iki deniz hangisidir?
« Yanıtla #4 : 14 Mayıs 2016, 01:53:51 »
"Şunun da bilinmesi gerekir ki; bir şahsın kurb-i velâyet yolundan kurb-i nübüvvet yoluna ulaşması doğrudur, mümkündür. Bu vaziyette o kişinin, her iki muâmeleye de ortaklığı olur. Peygamberlere (aleyhimüssalâtü veselâm ve alâ nebbiyinâ hâssa) tetaffulü (peykliği-uyduluğu, onların câzibesi etrafında bulunması) dolayısıyle, kendisine orada bir yer, bir mevki verilir. Bu durumda her iki yolun muâmelesi de ona bağlı olur.

Şiir meali: “Âlemi bir şahışta toplamanın, Allâh’a bir zorluğu yoktur.” (1)

Nitekim İmâm Câfer-i Sâdık’ta (r.a.) bu iki yol birleşmiştir. Zira onun, bir yandan Hz. Ebû Bekir’e (r.a.), diğer taraftan da Hz. Ali’ye (k.v.) nisbeti (bağlılığı) vardır. Bu iki nisbetten gelen kemâlât (mânevî bakımdan tam ve eksiksiz olma durumu) onda bir bütün hâlindedir. Onlar, İmâm Câfer-i Sâdık(2) hazretlerinde birleşmesine rağmen, her biri tek başına ve birbirinden ayrıdır. Binâenaleyh bir tâife ondan Hz. Sıddîk’a bağlılığı dolayısıyla, Sıddîkıyet nisbeti aldı; bir başka cemaat ise, Hz. Ali’ye bağlılığı dolayısıyla, Aleviyet nisbeti aldı...

Bunda şaşılacak bir vaziyet de yoktur. (Farklı) mahal hususiyetleri, nisbetin bir olmasına rağmen, hâli üzere kalır.
Meselâ, Hindistan’ın Benâris beldesindeki Künk ırmağı ile Çemen ırmağı aynı yerde toplanmasına rağmen, suları birbirine karışmıyor...(3) Böylece Künk ırmağı tarafında olanlar onun suyundan, Çemen ırmağı tarafında olanlar da Çemen’in suyundan içiyorlar. Mahallin müteaddit olması dolayısıyla, aynı suya ayrı ayrı hususiyetler gelir. Bu itibarla her iki yolun hususiyetleri göz önüne alınarak, kendilerine, ayrı ayrı yollardan intisâb etmek câiz olur. (4)"



Dipnotlar:
(1) el-Mektûbât, İmâm-ı Rabbânî, 3, 122
(2) Câfer-i Sâdık (r.a.) Silsile-i Sâdât-ı Nakşibendîye hazerâtının dördüncü halkasını teşkil eder. Hicrî 80 / Miladî 700 senesinde doğmuştur. Babası Muhammed el-Bâkır hazretleridir. Hicrî 148 / M. 765 yılında Medîne’de vefat etmiştir. (İslâm Ansiklopedisi, M.E.B. Devlet Kitapları, M. Eğitim Basımevi 1979, 3, 7)
(3) Nitekim Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyruluyor: “(O Allah), iki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir. (Fakat) aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmıyorlar.” (Rahmân suresi, 55/19-20) “Birinin suyu tatlı ve susuzluğu giderici, diğerininki tuzlu ve acı iki denizi salıveren ve aralarına bir engel, aşılmaz bir sınır koyan da odur.” (Furkan suresi, 25/53)
(4) el-Mektûbât, İmâm-ı Rabbânî, 1, 313. 3, 122