Gönderen Konu: Yazı Dilinde Laubalilik  (Okunma sayısı 29044 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Yazı Dilinde Laubalilik
« : 03 Aralık 2008, 20:33:12 »


Belki pek çoğumuz farkında değiliz ama “Kuralları olan, kurallarına uyulması gereken” bir yazı dilimiz var.

Yazıyorsunuz. İçinizden geldiği gibi yazmanız en güzelidir. Yazı dili kurallarına uygun yazmaya çalışmak içinizden geldiği gibi yazmanızı güçleştirebilir veya engelleyebilir.

Bu durumda önce istediğiniz gibi yazın, sonra yazdığınızı okuyarak gerekli düzeltmeleri yapın. Yazım kurallarını bilmiyorsanız öğrenin. Zor değil.

Bloglarda genellikle okuduğumu anlayamıyorum. Çünkü çok hatalar var. En küçük bir hatada takılıp kalıyorum. Bu benim elimde değil. Refleks halini almış. Bazen yazım hatalarından dolayı yarım bırakmak zorunda olduğum yazılar oluyor.

Yazı dilimizi kötü kullanmak, kuralları önemsememek kendi dilimize ve kültürümüze bir ihanettir. Birkaç kişiye değil kitlelere hitap etmek isteyen blogcular bunu iyi düşünsün. İslami konularda yazanların da iyi düşünmeleri gerekir.

Nasıl ki Yunus Emre şeyhinin dergâhına odunun bile eğrisini sokmazdı, siz de bloglarınıza o derecede saygı - sevgi gösterin, özen gösterin.

Bu sözlerimden ötürü kimse gücenmesin “benim tahsilim yok” demesin. Eleştiri yapmakta, doğru nedir yanlış nedir insanlara öğretmeye çalışmakta kendinize güveniyorsunuz ki internette web sayfaları edinmişsiniz ve yazıyorsunuz.

Bundan dolayı yazılarınıza ulaşabiliyoruz. Bu ayrıca sizin “ben düşünebilen anlayabilen bir insanım” diye düşündüğünüzü gösterir. O halde bir iki imlâ kuralını da kolaylıkla öğrenebilirsiniz. Sizden Türkçe dilbilgisi kurallarının tümüne çalışmanızı isteyen yok. Birkaç basit kural öğreneceksiniz hepsi bu.

Sadece noktalama işaretlerinde değil, ki / de bağlaçlarının ve soneklerinin kullanımında hatalar çok yaygın. Bazı kelimeleri “kendi konuştuğu aksandaki şekliyle” yazanlar çok. Bunlar en sık rastladığım hatalar arasında. Hatta bilinçli ve kasıtlı olarak yazı dilini hiçe sayanlar var. Öyle yazmaları şirin filan olmuyor. Samimiyet göstergesi de değildir. Bu sadece onların kendi yanılgısıdır.

Yazan: E. Ali/dilbilgisi.com
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Yorum
« Yanıtla #1 : 04 Aralık 2008, 20:00:01 »
 
''Ben bir Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeniyim. Staj için gittiğim bir okulda öğrencinin birisini tahtaya kaldırdım ve cümleyi göstererek "şunu yazar mısın?" dedim.

Çocuk sınıfın haytalarından birisiydi belki ama lise sona gelmeyi başarmıştı. Cümleyi şimdi hatırlamıyorum ama "....geliyorum." şeklinde bitiyordu.

Lakin son sınıfa gelebilen arkadaş "...geliorm" yazmıştı.

Ben bu arkadaşımıza "yanlış yazdığın yeri düzeltir misin? " dediğimde,

"hocam yanlış bir yer yok" cevabını aldım.

İyi bak dedim. Baktı baktı topu topu bir cümle olan yazıdaki hatasını algılayamadı ! ''

 Erkan Hirik
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Türkçe`deki bozulma nasıl düzelecek?
« Yanıtla #2 : 05 Aralık 2008, 22:37:00 »
Türkçedeki bozulma ve yabancılaşmanın araştırılması, Türkçenin korunması ve geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan TBMM Araştırma Komisyonu, ``milli bir dil politikası geliştirilmesi, ancak dilde politika yapılmamasını`` önerdi.

Çalışmalarını tamamlayan Komisyon, raporunu TBMM Başkanlığına sundu. Raporda; Türkçede yaşanan sorunlar, ``yabancı kelime kullanma özentisi, müstehcen ve kaba sözlerin kullanılması, söyleyiş bozuklukları, deyim ve birleşik fiil, vurgu ve duraklama yanlışları, kelimeleri yanlış anlamda ve biçimde kullanma, anlatım bozuklukları, Türkçe öğretimindeki yetersizlikler, Türkçeyi özensiz kullanma, yabancı dille öğretim, bilim dili olarak Türkçenin tercih edilmemesi, kelime ve terim türetmedeki yetersizlikler, dil bilinci ve milli bir dil politikasının oluşturulamaması`` olarak sayılıyor.

Radyo ve televizyonlarda müstehcen sözlerle ``oha, be, lan, çüş oldum abi`` gibi kaba sözlerin yer almaması gerektiği belirtilerek, ``Bazı kaba sözlerle argoların film, dizi, skeç gibi programlarda yer alması tabiidir.

Kanuni yaptırımlarla dilde ve kültürdeki bu yozlaşma ve kabalaşmanın önüne geçmenin mümkün olamayacağı da görülmüştür. Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun ceza uygulamalarına rağmen özel radyo ve televizyonların yayınlarında fark edilir bir değişme görülmemiştir`` denildi.

Argo, kaba ve müstehcen sözlerin çok kullanıldığı bir başka alanın futbol, basketbol, voleybol gibi kitle sporlarının yapıldığı stad ve sahalar olduğuna işaret edilen raporda, özellikle gençlerin büyük ilgi gösterdiği spor müsabakalarında kullanılan genel ahlak dışı sözler ve toplu tezahüratın televizyonlarda yer almasının tahribatı daha da arttırdığı ifade edildi.

Okul öncesi eğitim, ilk ve ortaöğretim, yükseköğretimde etkin bir Türkçe öğretimi yapılması gereğine işaret edilen raporda, yabancı dille öğretim yerine, yabancı dil öğretiminin özendirilmesi istendi.

Raporda, Türkçede yaşanan sorunların giderilmesi için kamu kurum ve kuruluşlarına düşen görevlere ayrıntılı olarak yer verilirken, dikkat çeken çözüm önerileri şöyle:

BASIN VE YAYIN KURULUŞLARI

Radyo ve televizyon kanalları, gazete ve dergiler, adlarından başlayarak kendilerini Türkçeleştirmelidir. Spiker, haber ve program sunucuları, seslendirme yapacak personel diksiyon konusunda TDK, RTÜK, TRT ve iletişim fakültelerinin işbirliğiyle açılacak kurslarda Türkçe yeterlilik belgesine sahip olmaları aranmalı. Yerli sermaye ile kurulan televizyon isimleri Türkçe değilse yayın izni verilmemelidir.

Tüm basın yayın kuruluşlarında dil denetleme kurulları kurulmalıdır.

Tirajı 10 bine kadar olan süreli yayınlarda bir, 10 bin-200 bin arasında olanlarda iki, 200 binden fazla olanlarda ise uzmanlık bürosu kurulması sağlanmalıdır.

Reklamlarda genel dil bilgisi kurullarına aykırı dil kullanılmamalı, yabancı kökenli kelime ve adlara yer verilmemeli, her türlü ilan ve tanıtım Türkçe yapılmalıdır.

Çocuk programları ve bu programlardaki kahraman adları Türkçeleştirilmelidir.

Radyo ve televizyon çalışanları arasında Türkçeyi halka yönelik olarak kullananlar en az iki yılda bir mecburi hizmetiçi eğitime alınmalıdır.

İş yerlerine ve ürünlerine ad vermede kurallar getirilmeli, Türkçe yazım kurularına aykırı yazılış biçimleriyle iş yeri, ürün, kurum kuruluş adlarına izin verilmemelidir.

Caddelerde yabancı ülkelerde olduğumuz izlenimi uyandıran tabelaların kaldırılması için yabancı tabelalara yüksek vergi getirilmeli, Türkçe tabelalara ise kolaylık sağlanmalıdır.

TÜRKÇE KISALTMALARIN ÖNÜNE GEÇİLMELİ``

Bilgisayar, İnternet ve cep telefonu dili, Türkçe olmalıdır. Her türlü bilgisayar yazılım ve donanımında Türkçe karakter zorunluluğu getirilmeli, cep telefonu mesajlarında ve internette ``merhaba`` yerine ``mrb``, ``selam`` yerine ``slm`` gibi dilin bozulmasına yol açan Türkçe kısaltmaların önüne geçilmelidir.

İnsan sesini yazıya çeviren yeni nesil bilgisayarlar yaygınlaşmadan Türk Alfabesine uygun serilerinin üretimi için gerekli önlemler alınmalıdır.

Q klavye yerine, Türkçeye uygun olan F klavyenin yaygınlaşması için ilgili düzenleme ve çalışmalar yapılmalıdır.

ÜLKE GENELİNDE DİL İZLEME KURULLARI...``

Kamu kurum ve kuruluşlarının telekomünikasyon ve akreditasyon gibi adları, viyadük ve ambulans gibi yer ve araç isimleri Türkçeleştirilmelidir.

Cumhurbaşkanlığından başlayarak bütün devlet kurumlarında dilin doğru kullanılması için bir Türk dili uzmanı bulunmalıdır. İhtiyaç durumunda ise Türk dili uzmanlarından oluşan bir denetleme kurulu oluşturulmalı ve yazışmalar bu kurulun denetiminden geçmelidir.

Başbakanlık ve TBMM Kanunlar ve Kararlar Dairesinde Türk dili uzmanı görev yapmalıdır.

Yazılı ve sözlü yayınlarda Türk dilinin imla, telaffuz ve gramer bakımından doğru kullanılıp kullanılmadığını; ilan, reklam ve tanıtımların Türkçe olup olmadığını izlemek üzere özerk ve tarafsız kamu tüzel kişiliği niteliğinde ülke çapında ``Dil İzleme Kurulu``, illerde ise ``Dil İzleme Alt Kurulları`` kurulmalıdır.

YER İSİMLERİ TÜRKÇE OLMALI

Turizm yörelerinin Türkçe isimleri özenle korunmalı, her türlü tabela bir standarta bağlanmalı, öncelik Türkçeye verilmelidir. Türkçesi önce, yabancı dildeki karşılığı sonra yazılmalı, tarihi kalıntılar kendi adları ile anılmalıdır. Turizm adına Ürgüp, Göreme, Nevşehir`e ``Kapadokya``, Selçuk`a ``Efes`` denilmemeli, Spil Dağı`nın adı değiştirilmelidir.

Mahalle, sokak, cadde, park, site ve binalara Türkçe ad verilmelidir.

Türk dilinin kullanıldığı bütün sanat dalları ve araştırmalarda üç yılda bir ``Cumhurbaşkanlığı Türk Diline Hizmet Büyük Ödülü`` verilmelidir.

TDK Kanunundaki eksiklikler giderilerek, 8 yıldan beri verilemeyen Türk Dil Kurumu Ödülleri yeniden verilmelidir.

MEMUR ALIMINDA TÜRKÇE SINAVI YAPILMALI``

Memur alımlarında Türkçe dil bilgisi ve becerisi ön planda tutulmalı ve memurluğa girişte Türkçe yeterlilik sınavında başarılı olma şartı aranmalıdır. Kamu Personeli Dil Sınavı(KPDS) gibi, kamu personeli Türkçe Sınavı yapılmalıdır.

Yurt dışında görevlendirilen kamu görevlileri, yılda bir kez Türkçe mülakatına tabi tutulmalıdır.

Dil elbette yasalarla ve yasaklarla korunamaz, ancak bir takım düzenlemeler olmadan sağlıklı şekilde gelişmesi de mümkün değildir. Bu nedenle acilen bazı yasal düzenlemelerin yapılması zorunluluktur. Ayrıca kanun ve yönetmeliklerin Türkçe ile ilgili hükümleri de uygulanmalıdır.

Milli dil politikası geliştirilmeli, fakat dilde politika yapılmamalıdır. Bunun için dil konusunda sorumlu kurumları bir araya getirip koordine edecek yapılanmaya gidilmelidir.

TÜRKÇEYE SAYGISIZLIKTA BULUNANLAR NOTA İLE UYARILMALI``

BM nezdinde Türkçenin resmi dil olarak kabulünün sağlanması için girişimlerde bulunulmalıdır.

Türklerin yoğun olarak yaşadığı Avrupa ülkelerinde her kademedeki okulda eğitimin Türkçe yapılmasını temin amacıyla girişimlerde bulunulmalı, bu konuda uluslararası hukuk kuralları çerçevesinde ikili anlaşmalar yapılmalıdır.

Türkçeyi küçümseme, Türkçenin konuşulmasını yasaklama gibi, Türkçeye karşı saygısızlıkta bulunanlar Dışişleri Bakanlığı tarafından hemen bir nota ile uyarılmalıdır.

Türkçenin en çok bozulduğu ve yabancı kelimelerin kullanıldığı alanlardan biri olan sporda, terimler Türkçeleştirilmelidir.

AZINLIK VE YABANCI OKULLAR HER YIL DENETLENMELİ``

Milli Eğitim Bakanlığı, TDK ile sıkı bir işbirliğine gitmeli, kurumun önerilerine açık olmalı, bunların uygulanması için genelgeler yayınlamalıdır.

Ders kitaplarında kelime sayıları sınıf seviyelerine göre yükseltilmelidir.

Okullarda çoktan seçmeli sınavlar yerine, kompozisyon tipi sınavlara ağırlık verilmelidir.

Azınlıkların ve yabancı okullar, Hıristiyan vakıfların veya kuruluşların desteklediği okullar, 3 yılda bir değil her yıl denetlenmeli, bu okullarda Türkçenin ihmal edilmesine izin verilmemelidir.

İlk ve ortaöğretim için hazırlanan 100 temel eserin özel sözlüğü hazırlanmalı ve ortaöğretimi bitiren her öğrencinin bu sözlüğün ihtiva ettiği dil seviyesini kazanmış olduğu çeşitli şekillerde ölçülmelidir.``

tumgazeteler
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2490
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Ynt: Yazı Dilinde Laubalilik
« Yanıtla #3 : 07 Aralık 2008, 23:42:01 »
Bloglarda genellikle okuduğumu anlayamıyorum. Çünkü çok hatalar var. En küçük bir hatada takılıp kalıyorum. Bu benim elimde değil. Refleks halini almış. Bazen yazım hatalarından dolayı yarım bırakmak zorunda olduğum yazılar oluyor.

Teşekkürler Tuğra, çok yerinde tespitler aktarmışsın... &))
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Yazı Dilinde Laubalilik
« Yanıtla #4 : 09 Aralık 2008, 02:36:58 »
Kesinlikle önemli bir konu saçma sapan konuşan bir nesil olmaya başladı...
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Yazı Dilinde Laubalilik
« Yanıtla #5 : 16 Aralık 2008, 20:55:16 »
Bir milletin dili herşeyidir... bir ulus ilk önce dili yozlaştırılarak köle yapılma yolunda aptallaştırılır...
〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı hmd

  • okur
  • *
  • İleti: 90
Ynt: Yazı Dilinde Laubalilik
« Yanıtla #6 : 17 Aralık 2008, 14:21:13 »
Evet  haklısınız  bende bu genç neslin özendirildiğini ve yavaş yavaş türkçeyi unutmaya yüz tutmay başladığını düşünüyorum... İNŞAAllah bunlara dikkat ederiz .... saolunuz hatırlatma için..
Hizmet muvaffak olsun da bizim yerimiz caminin papuçluğu olsun

Çevrimdışı alanyasultanı

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 35
Ynt: Yazı Dilinde Laubalilik
« Yanıtla #7 : 17 Aralık 2008, 14:26:33 »
Paylaşım için teşekkürler kardeşim..

           "Manevi değerleri yok olan bir nesil çökmeye mahkumdur"

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ynt: Yazı Dilinde Laubalilik
« Yanıtla #8 : 17 Aralık 2008, 14:53:14 »
Çok ama çok önemli bir konu.İnsan sinir oluyor net ortamında o acayip yazıları görünce .
misal evet yazmak yerine ewet , çok güzel yerine, çok gusel, sağol yerine saol....bunlar sıkça karşılaştıklarımız.Uyarı yapıldığı zamandda garip tepkilerle karşılaşıyor insan.Sana ne , önemli olan ne anlatmak istediğimiz değil mi gibisinden... Hele özellikle genç neslin, okul çağındaki neslin  bu şekilde yazması çok üzücü.

Çevrimdışı Günbatımı

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 2490
  • Görelim Mevlâ'm neyler, neylerse güzel eyler...
Ynt: Yazı Dilinde Laubalilik
« Yanıtla #9 : 17 Aralık 2008, 16:20:19 »
Fatihan sana katılıyorum. Ben bu türde bir dille yazılan yazıları okurken, daha doğrusu okumaya çalışırken acaip geriliyorum. Genelde okuduğumdan da birşey anlamıyorum zaten. Son derece laubali bir dil... h33))

Ama  sizler site yöneticileri olarak asla vazgeçmeyin ve gerekli uyarıları yapın lütfen...  &))
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana 

Çevrimdışı Emir-ül Bahr

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 231
Ynt: Yazı Dilinde Laubalilik
« Yanıtla #10 : 17 Aralık 2008, 21:15:11 »
Maalesef popülist gençliğin böyle bir internet jargonu mevcut. Özellikle ingilizce yazmaya çalışıyor bazıları "tamam" yerine "ok" gibi "görüşürüz" yerine "see you" gibi. İşte batı imitasyonunun insanlarımızı madara edip bigane düşürdüğü başka bir vaziyet.
« Son Düzenleme: 13 Şubat 2010, 02:08:57 Gönderen: Emir-ül Bahr »
Gönlünün idrakını duyacaksın
Gönlünü şiirlere, sazlara söyleteceksin
Bütün bunlara söyletemeyecek sırların varsa
Susacaksın...

Hz. Mevlana

Çevrimdışı Ay Işığı

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1166
By by Türkish
« Yanıtla #11 : 27 Aralık 2008, 18:43:48 »
Hey moruk, Historia’nın önünde buluşalım. Sana uzak ise Eskidji’nin önünde buluşabiliriz. What?.. Okey…

Heey n’ber?

Dont worry be happy. Relax ol…

Hani bana mail forwardlayacaktın?

Pıraytamdaki filmlere takıldım. Aksiyon filmi number vandı.

Directörü kim?

………

Onun mu, backgraundu iyi değildir. Hayret bi şiii.

Cep telefonun ne kadar komplex.

Ipod.

Vaaooov.

Nano teknoloji production.

Seni motivesiz görüyorum. Hasta mısın? İstersen hospitallerden birine gidelim.

Sen de çok naturelsin hele kokun o kadar fresh ve cool ki bayıldım.

Üzerindekilerle karizma yapmışsın.

Eh olcek o kadar…

Herıld yani.

Haydi bu kadar konuşma inaf.

Brunch mı yapalım lanç mı?

Brunch brunch…

Okey no problem.

Konsensus oldu mu?

Bizim jenerasyon hep brunch diyo.

I’m de best alayına ve her şey rest.

Haydi lets go…

*

Bu sözler üzerine özellikle Cemil Meriç’in dil üzerine söylediği sözü hatırlatmayacağım. Ağır olacak… Onun yerine Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Ses bayrağım” dediği, o sancağı yere mi düşürdük a dostlar?

Dil siperlerimiz bir bir işgal mi edildi? (böyle misal alışkanlıktan dolayı hep savaş yazıyorum ya. Ondan…)

Şapkamızı önümüze alıp düşünme zamanı gelip geçti mi yoksa?..
 

İsmail Bilgin

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ynt: Yazı Dilinde Laubalilik
« Yanıtla #12 : 27 Aralık 2008, 18:57:22 »
tam bir çorba yani....

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Dil Üstünde Kaydırmaca
« Yanıtla #13 : 28 Aralık 2008, 11:45:00 »
Dil Üstünde Kaydırmaca

Büyük bir alışveriş merkezinin asansöründe iki genç kız konuşuyordu. Biri ötekine dedi ki: “Bu akşam eventler ve supper partileri var.”

Önce, “Bu akşam Levent’lere gideceğiz, süper olacak” falan gibi bir şey söylediğini sandım ama anladım ki genç kızımız gerçekten böyle konuşuyor. Event ve supper diyor.

Giyimleri, halleri, tavırları pek de öyle bol paralı, yabancı okullarda okumuş bir hava yansıtmıyordu. Daha çok, küçük işlerde çalışan kızlara benziyorlardı. Bir iş çıkışı kendilerini “ event”lere , supper partilerine atmak için planlar yapıyorlardı.

Onları suçlamadım elbette, anlamaya çalıştım.

O yaştaki gençlerin sıkıntılarını, toplumda kendilerine yer bulma çabalarını, bekledikleri aşkı bulma özlemlerini düşündüm.

İstanbul’da bu dil geçerli olduğu için onlar da sürüden kopmamaya çalışıyor, kullandıkları yabancı kelimelerle bir statü sahibi olmaya uğraşıyorlardı.


***


Dil değişiyordu elbette. Bizim gençliğimizde de değişmişti.

Yeni yetmeliğimde “Kafam bozuk” sözünü ilk kez kullandığımda babamın gösterdiği tepkiyi hiç unutmuyorum.

“Ne demek bu oğlum?” diye sormuştu. “Kafa saat mi ki bozulsun? Yanlış bir kullanım.”

Ama biz bu yanlış deyimleri kullanmaya devam ettik. Çünkü bize ait ayrı bir dilin oluşması; daha yaşlı kuşaklardan ayrışmamızı ve bu dünyaya damga vurmaya hazır hale geldiğimizi vurguluyor, bir tatmin duygusu veriyordu.


***


Bugünün gençleri de böyle bir duygu içindeler sanıyorum.

Bir şeyin sahtesine “çakma” diyorlar, yakın dosta “kanka.”

“Ne oluyoruz abi falan oldum” diye konuşuyorlar.

Bir şeyleri reset ediyorlar, reboot ediyorlar, chat yapıyorlar, SMS gönderiyorlar, facebook’a giriyorlar, google’da search, internette surf yapıyorlar, skype kullanıyorlar, in ve out olan trendleri takip ediyorlar, copy/paste yöntemini kullanıyorlar, post-modern takılıyorlar, cool görünüyorlar, shopping center’lardaki sale dönemini bekliyorlar.


***


Oysa her sözcük kendi dilinde, kendi kültüründe bir anlam ifade ediyor.

Ünlü bir boğa örneği geliyor aklıma.

İngilizce’deki “bull” çayırlarda geviş getiren bir hayvanı, İspanyolca’daki “toro” kelimesi ise kan, ihtiras, aşk ve gözyaşını akla getiriyor.

Aynı hayvandan söz edilmesine rağmen, dilin kelimelere yüklediği anlam, her şeyi değiştiriyor.

Bizde de durum böyle.

Çocuklarımız Amerikanca konuştukları zaman Amerikalıya dönüşmüyor, bu dilden bazı kelimeleri ödünç alan Türk gençleri oluyorlar.


***


İhan Mimaroğlu, çok kullanılan bir Amerikan diyalogunu Türkçe’ye çevirmişti.

“What’s up man?”

“Cool man cool!”

Çevirisi şöyle oluyordu:

“Yukarıda ne var adam?”

“Serin adam serin!”

Sizce bunun Türkçe’de bir manası var mı?


***


Neyse bu kış gününde biz de ayağımızı sıcak tutalım başımızı serin.

Ve de düşünmeyelim derin.


Zülfü LİVANELİ / Vatan

« Son Düzenleme: 28 Aralık 2008, 11:47:23 Gönderen: fatihan »

Çevrimdışı Emir-ül Bahr

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 231
Ynt: Yazı Dilinde Laubalilik
« Yanıtla #14 : 28 Aralık 2008, 11:52:20 »
Cemil Meriç'in Dil Üzerine Düşünceleri

Dile en fazla önem veren isimlerden birisidir Cemil Meriç. Hemen hemen bütün yazılarında, bütün röportajlarında konu bir yerde dile bağlanır.

 
Cemil Meriç’e göre dilsiz toplum olmaz. (KA-1, s. 453) Dil bir milletin hafızasıdır. Eğer bir toplum dilini kaybederse hafızasını kaybeder, bugünü düne bağlayan köprüler dinamitlenir.

 
O, tarihi seyir içerisinde düşmanlarımızın teslim alamadığı tek kalenin hafızamız yani dilimiz olduğunu savunur. (M, s. 21) Dil ki bir milletin değil belki bütün bir medeniyetin ifade vasıtasıdır. (M, s. 26)

 
Cemil Meriç, bir kişinin aydın olabilmesi için mutlak surette kendi dilini çok iyi bilmesi gerektiğini söyler. “Aydın olmak herkesin hakkıdır. Ancak bu da bir çok şartlara bağlıdır. Önce kendi dilini, tarihini bilmek, sonra bu çerçeve içinde kendi dilini ve tarihini öğrendikten sonra, bütün tarihi, bütün düşünceleri öğrenmek, bunun dışında birkaç yabancı dili mükemmel bir şeklide öğrenmek…”[8] Bu sözlerine ilaveten başka bir yerde, “yeter ki [aydın] ana dilini gerçekten bilsin. Kelimeleri şecereleriyle tanısın. Asıl olanları adilerinden ayırsın” (BÜ, s. 108) der.

 
Cemil Meriç’in aydın olmanın vazgeçilmezi olarak gördüğü dil yine aydınlar tarafından müdahalelere maruz kalmış, dilin tabii seyri değiştirilmeye çalışılmıştır. “Mustağripler, zaferin sarhoşluğuyla bedahetlere meydan okurlar. Hiç bir ülkenin eşine rastlamadığı bir Vandalizme inkılâp adı verilir: Dil inkılâbı. Bu aşırı tasfiyecilik çıkmaza saplanınca sahneye yeni bir nazariye çıkarılır: Güneş Dil Teorisi. Bu dâhiyane buluş, intelijansiyanın namusunu kurtarır. Türkçe bütün dillerin anası olduğuna göre özleştirmeğe ne lüzum var... Ama bir kere ok yaydan fırlamıştır. İntelijansiya ebedi şef'in ölümünden sonra büsbütün gemi azıya alır.  Dil devrimi politikanın emrindedir artık. Ona dil uzatmak, devlete karşı koymaktır. Aydının tek hürriyeti vardır: dili tahrip. Mektepler, nesillerin hafızasını nesebi gayr-i sahih “tilcik”lerle doldurur. Güdümlü basın bu yıkıcılığa alkış tutar.” (M, s. 24) Cemil Meriç dil inkılâbına şiddetle karşı çıkar: “Dil’de inkılâp olmaz. İhtiyar tarih, dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir çılgınlığa şahit olmamıştır.”(M, s. 25) der. Zira “dünyanın iki büyük inkılâbı, yani 1789’la 1917, ne kadar sınırlı, ne kadar korkakmış. Bütün müesseseleri yerle bir etmiş ama dile dokunmamış ikisi de.” (M, s. 28)

 
Bizdeki dile müdahalelere öfkesini böyle dile getiren Cemil Meriç, aynı şekilde “uydurma dil” faaliyetine de tepki gösterir. Uydurma dil faaliyetini, “bu bir sakamettir. Bir imha hareketidir.” sözleriyle ifade eder ve uydurma dile karşı olduğunu, hayatı boyunca bununla mücadele ettiğini, etmekte olduğunu ve edeceğinin altını çizer.[9] Cemil Meriç’e göre uydurma dil, tarihten kaçanların, şuursuzluğun, hafızasını kaybeden bir neslin, ülkesizlerin dilidir. (BÜ, s. 84)

 
Harf inkılâbı da kütüphanelerimizi tuğla yığınına çevirmiş, irfanımızı düne bağlayan köprüleri uçurmuş, (M, s. 24) kütüphanelerimizi dilsizleştirmiştir. (M, s. 34)

 
Dilimizdeki tasfiye hareketi Cemil Meriç’in öfkesine hedef olan konulardan bir diğeridir. Dil, ona göre kendi seyrini takip eder. Tasfiyeyi devlet değil, zaman yapar. (M, s. 24) Bu yüzden yeni mefhumlara yeni karşılıklar elbette bulunacaktır. Ama dilin öz malı olmuş kelimeleri,  kökleri Arapça veya Farsça’dır diye kovmamalıyız. Birincisi inşâ, ikincisi tahriptir. Cedlerimiz buldukları yeni kelimeleri devlet zoruyla kabul ettirmemişleridir. Her buluş sadece bir teklif olmuştur. Zira Osmanlı’nın “tilcik” üretmeğe memur ulemâ-yı rüsûmu yoktur. (M, s. 26)

 
Yabancı kaynaklı kelimelerin dilimize girmiş veya girecek olanları ve bunların kullanımları ile ilgili tespiti de şu şekildedir: “Batı dillerinden alınacak yeni mefhumlara gelince, bunlar ya beşerîdirler, o zaman yeni olamazlar ve mutlaka dilimizde karşılıkları vardır; ya Batı tarihine bağlı mefhumlardır: sosyalizm, anarşizm, demokrasi gibi…tercüme edilemezler, aynen alacağız; ya bir icadın yani bir fethin beratıdırlar, onları olduğu gibi almışız ve ya Türkçeleştirmişiz, kim ne diyebilir?” (M, s. 28)

 
Cemil Meriç’in dil konusunda yapılması gerekenlerle ilgili bir de teklifi vardır: “Yapılması gereken: lafızları sağlam mefhumlara bağlamak, dilin mazbut bir kamûsunu vücuda getirmektir. Başka bir deyişle olanı korumak, yeni ihtiyaçları karşılamak için yeni ıstılahlar yaratmaktır.” (M, s. 23) Burada hemen belirtelim Cemil Meriç kamûsu namus olarak görenlerdendir: “Kamûs, bir milletin hafızası, yani kendisi; heyecanıyla, hassasiyetiyle, şuuruyla. Kamûsa uzanan el namusa uzanmıştır. Her mukaddesi yıkan Fransız İhtilali, tek mukaddese saygı göstermiş: kamûsa.” (BÜ, s. 86)

 
Cemil Meriç’in kavram ve konulara yaklaşımı hep kendine has bir tarzda olmuştur.  Onun düşüncelerinin temelinde sağlam ve geniş kültür birikimi yer alır. Cemil Meriç’in ele aldığı konularda derinlemesine incelemelerini, tarafsız yorumlarını ve sağlam hükümlerini görürüz. Dil ve edebiyat hakkındaki düşünceleri de bu çerçevede olmuştur. 

Oğuzhan KARABURGU
 
Pamukkale Üniv. Fen-Edeb. Fak. Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

« Son Düzenleme: 28 Aralık 2008, 11:54:30 Gönderen: Emir-ül Bahr »
Gönlünün idrakını duyacaksın
Gönlünü şiirlere, sazlara söyleteceksin
Bütün bunlara söyletemeyecek sırların varsa
Susacaksın...

Hz. Mevlana