Gönderen Konu: Yazım Kuralları Öksüz Evlat mı?  (Okunma sayısı 30885 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı ankebut-57

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 908
Yazım Kuralları Öksüz Evlat mı?
« : 23 Mayıs 2008, 23:06:14 »





Yazım Kuralları Öksüz Evlat mı?

Bir şeyler yazmaya kalkıştığımızda görüşlerimizi güzel bir üslupla ve anlaşılır şekilde aktarmak isteriz. Bu nedenle de genellikle tüm yoğunluğumuz içeriğe odaklanır. Öz evladımız, her şeyimizle ortaya koymak istediğimiz, yarattığımız, övüncümüz odur. Yazım kuralları pek önemsenmez. Tıpkı üvey babanın ya da annenin, varlığını kabullenemediği, önemsemediği, bir türlü sevemediği, sevmeyi beceremediği evdeki öksüzler gibi. Vardır, bir gerçektir, ama olsa da olur, olmasa da... Oysa onlar da kişilik sahibi birer candır, saygı, sevgi bekler; yazılarımızda içerikle beraber yazım kurallarına da özen göstermemizin gerekliliği gibi.

Birazcık dikkat edildiğinde okuduğumuz yazılarda pek çok yazım hatasını görebiliriz. Bunlar, son ana kadar kendilerini bilerek ya da bilmeyerek yanlış yazan kişi tarafından düzeltilmeyi bekler. Maalesef tüm sitemkâr bakışları, beklentileri karşılıksız kalır. Yazan, hataları görmez ve gerekli düzeltmeleri yap(a)maz. Çünkü acelesi vardır. Çünkü kendince bilgi birikiminden kaynaklanan içeriğin gücüne güvenmektedir. Gerisi önemli değildir. İstediği şey, bir an evvel okuyucularına ulaşmaktır. Ok yaydan çıkmış, yazılar baskıya girmiştir. Acaba geri dönüşü yok mudur? Vardır.

Yanlış yazılmış sözcüklerin, uygulanmayan kuralların son umudu okuyuculardır. Gözlerimize adeta yalvaran bakışlarla “O beni öyle yazdı ama siz beni yanlış değerlendirmeyin. Ne olur bana yardım edin! Beni bu duruma düşüren kişiyi uyarın! Söyleyin ona beni bir daha böyle yazmasın! Düzeltsin, doğru yazsın, ayırmasın! Neden yanımdakiyle koyun koyuna sokuyor? Ayırsın beni, ben bu değilim, beni yanlış değerlendiriyor, kimliğimi yitirmeme neden oluyor… Oysa ben onun duygularını yansıtmaya yardımcı oluyor, ona hizmet ediyorum. Benim varlığımdan yararlanıyor ve beni kullanıyor. Bu benim görevim. Şikâyetçi değilim. Aksine bunu yaparken büyük zevk alıyorum. Bunun karşılığında tek beklentim saygı. Hatasını anlasın, bana saygı duysun, kurallara uysun ve doğru yazsın… Çok şey mi istiyorum? Bu o kadar mı zor?” dercesine bakarlar. Buna rağmen çoğumuz, sadece bakar ve okuruz. Maalesef görmez, bu feryatları duymayız. Duysak da “Bana ne?” der geçeriz. Dolayısıyla yazarın hatalarının onaylayıcıları oluruz. Bu da bizi, yapılan yanlışlıkların gizli suç ortakları konumuna getirir. Sonuç olarak, geri dönüşü çok zor alışkanlıkların oluşmasına zemin hazırlanmış olur.

Ok yaydan çıkmıştır ama geri dönüşü vardır dedik. Nasıl mı? Bunun tek çözüm yolu, birilerinin bunlara “Dur!” demesidir. Neden birilerini bekliyoruz? O birileri biz değil miyiz? Eğer bizler okuduklarımızda gördüğümüz tutarsızlıkları “Bana ne!” demeden gereğince değerlendirip uyarılarımızı bıkmadan, usanmadan ilgililere iletirsek onlar da er veya geç “Bari biraz dikkatli yazayım da yine şunların eline, dilene düşüp rezil olmayayım.” diye özen göstermeye başlayacaklardır. İşte o an beklentiler gerçekleşmeye başlayacaktır. Kısacası çözüm bizdedir ve bu kadar da basittir.

Kendi değerlerimize sahip çıkmazsak günün birinde onların varlığından söz etmeye hakkımız, yüzümüz olabilir mi? Bu değerleri korumak için neden hep birilerini, ya da birilerinin bizi dürtmesini bekleriz? Neden işin bir ucundan tutmayız? Neden elimizi taşın altına sokmaktan çekiniriz? Neden zoru başarıp onurunu yaşamaktansa kolayın peşinde sürünerek zavallılaşırız? Neden bu kadar vurdumduymaz; boş, anlamsız, içeriksiz ve kişiliksiz işler üretmede yarışır olduk. Havada uçuşan anlamsız ve amaçsız laf baloncukları neden? Birilerini eleştirmenin yolunu, yordamını unuttuk. Eleştirileri hazmedemez, kabullenemez olduk. Hep “En iyiyi ben bilirim, en büyük benim.” diyen zavallılar olduk, küçüldük. Oysa bizlere laf değil icraat, bencillik değil erdem yakışmaz mı?

Herkesin silkinip kendine gelmesini, neler olup bitiyor görmesini diliyorum. Dilimizle, töremizle uğraşanların tuzağına düşmeyelim. Birilerinin bizi uyurgezer yapmasına, iplerimizi eline alıp kuklalaştırmasına fırsat vermeyelim. Dilimize sahip çıktığımız sürece güç bizde olacaktır. Her şeyden vazgeçilebilir ama kimliğimizin, onurumuzun can damarı olan dilimizden asla. Türkçeye hizmet, Türk ulusuna hizmettir.

Ne mutlu Türk’üm, Türkçe konuşuyorum diyene!

Tahsin MELAN
www.dilimiz.com

Âlimleri irfan sahib eden, üç harf ile beş noktadır.(عشقْ)
Mü'minleri duhûlü cennet eyleyen, beş harf ile üç noktadır. (ايمان)

www.ayasofya.org

Çevrimdışı azizistanbul

  • yazar
  • ****
  • İleti: 677
Ynt: Yazım Kuralları Öksüz Evlat mı?
« Yanıtla #1 : 24 Mayıs 2008, 16:54:12 »
dil çok önemlidir. dilin yozlaşması insanların yozlaşması dilin değiştirilmesi kültürün değişmesine kültürün değişmesine sebep olur. Kültür ise toplum olgusunun en önemli yapı taşıdır. Netice olarak kültür değişirse toplumda değişir
Ancak dilin muhafazasının özel bir dil olduğu için değil anadilimiz olduğu için önemli olduğunu düşünüyorum. Yani türkçe konuşmayan insanlar mutsuz mu olsunlar. Mesela ben çerkez isem ben  kürt isem ben boşnak isem ben arap isem ve bu memlekette türk vatandaşı olarak yaşıyorsam. Anadilimi konuşurken mutlu olmayacakmıyım.

Ben türküm Ahmet Cevdet Paşa dedelerimin amcası olur. Ancak benim şahsi görüşüm  türk olarak doğduğum ve türkçe konuştuğum için ve bu memlekettin resmi dili türkçe olduğu için türkçeyi çok ama çok muhafaza etmememiz gerekir. Yoksa üstün bir ırk olduğumuz için falan değil.
Hiçbir ırkın hiçbir ırka üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva ile olur.

Ayrıca türk olduğum için gurur duyduğum çok nokta var bunlardan en başta geleni ecdadımız islama çoook uzun yıllar sancaktarlık yapmıştır.
 
جُلُوسُكَ سَاعَةً عِنْدَ حَلَقَةٍ يَذْكُرُونَ اللهَ خَيْرٌ مِنْ عِبَادَةِ اَلْفِ سَنَةٍ

Çevrimdışı ankebut-57

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 908
Ynt: Yazım Kuralları Öksüz Evlat mı?
« Yanıtla #2 : 24 Mayıs 2008, 17:04:19 »




Yazım kurallarına neden dikkat edilmiyor? Bunun sebebi dikkat etmek için zaman harcanıyor olması mıdır?

Bu olgu bence arkasına saklanılabilen en basit savunma yöntemi. Bunu her zaman öne sürüyorlar. Oysa bu gerçek değildir ve olamaz. Eğer 3-5 harfi yazmanın kaybettirdiği zamanı hesaplayacak kadar zamanın kıymetini bilen birileri olsak yine gam yemem. Bu da madalyonun başka yüzü. Bu konuya girmeyeceğim. Düşünüyorum da “merhaba” yazacağına  “mrb” yazarak kişi ne kadar zaman kazanmıştır acaba? Ya da “Haberin var mı?” diyeceğine “haberin varmı” diye yazarken aradaki zaman farkı nedir? Anlayamıyorum ve hesaplayamıyorum.

Bizler zaten okuma özürlüsü (maalesef) bir millet olarak damgalanmışken şimdi bu yetmez gibi bir de yazma özürlüsü olduk. Olacağı buydu. Okumayan bir kişi elbette yazarken de bu yetersizliğinin cezasını çekecektir. Beceremiyorum, bilmiyorum diye öz eleştiriler yapıp hatalarımızı gözden geçirerek kendimizi geliştirmeye, daha doğrusu birazcık dikkat etmeye çalışsak bunlar hiç de sorun olmayacaktır. Eğer bunları yapmıyorsak sonuç olarak ortaya işte böyle diline saygı göstermeyen kişiler çıkacaktır. Aslında bu olay, insanın diline saygı göstermesinin ötesinde, kendine ve karşısındakine saygı gereğidir. Buna özen gösteren kişi dolaylı olarak zaten dilinin beklentilerini yerine getirmiş olacaktır. Bu o kadar da zor ve büyük bir şey değildir.

Gelin şimdi gözümüzde büyüttüğümüz dilimizin en basit temel kurallarını sıralayalım. Aşağıda kısaca sıralayacağım ve açıklamaya çalışacağım 3-5 kural* her şeyi değiştirecektir. Sorunların çözümü bu kadar kolaydır.

-   Cümle büyük harfle başlar nokta ile biter.

-   Özel isimlerin baş harfleri büyük yazılır ve bir ek geldiğinde kesme işareti ile ayrılır.

-   “mı” soru eki kesinlikle ayrı yazılır.

-   “Dahi, bile” kavramları içeren “de(da)” ler her zaman ayrı yazılır ve hiçbir zaman “te, ta” olmaz.

-   Nerede, kimde vb. soruların cevabındaki  sözcüklerde yer alan “-de (-da, -te, -ta) ” ekleri her zaman birleşik yazılır.

-   Eğer cümlede “ki” sözcüğü (eki) varsa ve bunu kaldırdığımızda ortaya iki ayrı ve anlamlı cümle çıkıyorsa bu “ki” ayrı yazılması gerekir. Kendisinden önce “-de” eki olan “ki” ler her zaman birleşiktir. Örneğin: masadaki, bendeki, sınıftaki… vb.

-   Sözcüklerin son harfi sert ünsüzler  (sessiz)'den biri ise, buna gelen ek de sert bir ünsüzle başlar. Örneğin: “sınıfda” değil “sınıfta” “ulusca” değil “ulusça”  “kitapcı” değil “kitapçı”  “beşte” değil “beşte” vb.


Zaten bir süre sonra alışkanlklar yerleşecek, her şey yoluna girecektir. Yeter ki isteyelim. Sudan bahanelerle aslında kendimizi kandırıyoruz.

Unutmadan,  olmazsa olmazlardan biri olan Yazım Kılavuzu'nu her an elimizin altında bulundurmayı da alışkanlık haline getirmemiz gerekir. Çok kullanılarak eskitilmesi dileklerimle.


* Bu konular yazışmalık içinde ayrıntılarıyla işlenmiştir.

Tahsin MELAN
(İlgili konunun devamında yazılan ek yazı)
Âlimleri irfan sahib eden, üç harf ile beş noktadır.(عشقْ)
Mü'minleri duhûlü cennet eyleyen, beş harf ile üç noktadır. (ايمان)

www.ayasofya.org

Çevrimdışı .:Pervane:.

  • okur
  • *
  • İleti: 52
Yazım Kurallarına Dikkat!
« Yanıtla #3 : 05 Temmuz 2009, 19:53:43 »


Nasıl yazacağım?

Yazmaya başlarken bunu sorarız kendi kendimize. Çok basit kurallar, iyi yazmanızı sağlar. En azından yazdıklarınızın iyi görünmesini, iyi okunmasını sağlar. Bu iyi okunma ve görünme, kuşkusuz içerikle ilgili değil. Burada kastedilen biçimsellik. Yazarken biçimle ilgili uymamız gereken belli başlı bazı kurallar var. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

BUNLARI YAPIN

•  Mutlaka sık sık paragraf yapın. Paragrafsız bir yazı upuzun ve ürkütücü bir duvara benzer. Böyle bir duvarı kimse görmek istemez. Yazınızı da kimse okumak istemez.
•  Her noktalama işaretinden sonra, (yani virgül, nokta, üst üste iki nokta, soru ve ünlem işaretleri gibi) bir boşluk (yani espas) bırakın. Bunu yapmazsanız cümleleriniz ve sözcükleriniz karmakarışık bir koyun sürüsüne benzer. Hiç birini diğerinden ayıramazsınız.
•  Ne kadar sade yazarsanız o kadar güzel görüneceğinden emin olun. Yani mümkün olduğu kadar az noktalama işareti kullanın. Gereksiz tırnaklardan, parantezlerden, çizgilerden, şapkalardan kaçının. Noktalama işaretlerini sadece gerektiğinde ve zorunlu olduğunuzda kullanın ki onların da kıymeti bilinsin.
•  İmla kurallarına mutlaka uyun. O kurallar dilin birliğini ve düzenini sağlar. Yazdıklarınızın okuyan herkes tarafından anlaşılmasını sağlar. Bilmediğiniz bir imla kuralı olursa diye, yanınızda bir "imla kılavuzu" bulundurmanız sizi küçük düşürmez.
•  Kısa cümleler okunma açısından büyük avantaj sağlar. Tamam, uzun cümleler kurup ne kadar usta yazar olduğunuzu göstermek isteyebilirsiniz. Ama art arda sıralanmış onlarca sözcüğün insan beynine anlamlı bir mesaj göndermesi, birkaç sözcüğün göndermesinden daha zordur.
•  Artık çoğumuz bilgisayarlarda, klavyeleri kullanarak yazıyoruz. Yazı büyüklüğünüzün (yani punto) ve yazı karakterinizin (yani font), kullandığınız dile uygun olmasına özen gösterin. Çok küçük de olmasınlar, çok büyük de. Unutmayın yazınız binlerce bilgisayarda açılacak. Her yerde aynı düzenlilikte görünmesi, sık kullanılan yazı tipleri (font) ve normal ölçülerde bir punto seçmenizle mümkün olabilir.
•  Boşluklar çok önemlidir. Yukarıda her noktalama işaretinden sonra boşluk bırakmanız önerildi. Yazınızın bütününün biçimsel olarak sıcak görünmesi için, yanlardan, alt ve üstten de uygun boşluklar bırakmalısınız. Derli toplu bir görüntü, karmaşa karşısından her zaman avantajlıdır.
•  Yazıda bazı durumlarda başlık (yani belirleyici, vurgulayıcı sözcük ya da sözcükler) kullanırız. Bunların dikkat çekmesi için yazının bütününden farklı bir font ve punto ile yazılmaları gerekir.

DOĞRU SÖZCÜKLER

•  İmla kurallarına mutlaka uymalısınız. Türkçe’de bazı sözcükler söylenişlerindeki kolaylık ve alışkanlığın yazı diline de yansıması sonucu yanlış yazılıyor. Bunları yaparsanız, yazınızı okuyan sizin için “acemi” diye düşünür. “Acemi” bir yazar olarak adlandırılmamak için şu sözcüklerin yazılışına mutlaka dikkat edin:
•  Yanlız değil yalnız yazmalısınız
•  Yalnış değil yanlış yazmalısınız
•  Çünki değil çünkü yazmalısınız
•  Herkez değil herkes yazmalısınız
•  Kurdela değil kurdele yazmalısınız
•  Meyva değil meyve yazmalısınız
•  Makina değil makine yazmalısınız
•  Sarımsak değil sarmısak yazmalısınız (Kaynak TDK Türkçe Sözlük)
•  Fasulya değil fasulye yazmalısınız
•  Ambülans değil ambulans yazmalısınız
•  Akedemi değil akademi yazmalısınız
•  Deklerasyon değil deklarasyon
•  Papuç değil pabuç yazmalısınız
•  Otobos değil otobüs yazmalısınız
•  Orjinal değil orijinal yazmalısınız
•  Konservatuar değil konservatuvar yazmalısınız
•  Alimünyum ya da aliminyum değil alüminyum yazmalısınız
•  Sovan değil soğan yazmalısınız
•  Kapora değil kaparo yazmalısınız
•  Prosedir değil prosedür yazmalısınız
•  traş ve heykeltraş değil tıraş ve heykeltıraş yazmalısınız
•  dokuman değil doküman yazmalısınız
•  Labaratuvar veya labaratuar değil laboratuvar yazmalısınız
•  Acenta değil acente yazmalısınız
 

ESPAS

•  İmla kurallarımızın en çok ihlal edilenlerinden ya da yanlış kullanılanlarından biri ayrı yazılması gereken eklerin bir türlü yazılmamasıdır. Dahi (üsteleme) anlamına gelen de’ler, da’lar ve ki’ler kullanıldıkları sözcükten bir boşlukla (espas) ayrılır. Yani “Ben de geleceğim” yazmalısınız. “Bende geleceğim” yazarsanız yanlış olur. “Ben de” deki bu de eki dahi anlamındadır. “Öyle sevdim ki, kimse inanamadı” yazmalısınız. “Öyle sevdimki kimse inanamadı” yazarsanız yanlış olur.
•  Soru ekleri de bağlı oldukları sözcükten bir boşlukla ayrılır. Bu ekler mi, mı, mu şeklinde olabilir. Yani şöyle: “Ben de geleyim mi?” Burada “mi” bir soru ekidir. Yapayım mı, seveyim mi... Gibi...

ÜNLÜ VE ÜNSÜZLER

•  Türkçe’de bazı harflere ünlü, bazılarına ünsüz denir. Sesli ve sessiz harfler tanımı da kullanılır. Sesli harfler a, e, i, ı, o, ö, u, ü’dür. Sessiz harfler ise kalan 21 harf. Sessiz harfler kendi aralarında "sert" ve "yumuşak sessiz" olarak ayrılırlar. f, ç, h, p, k, s, ş, t sert sessiz harflerdir. Kalan sessizler ise "yumuşak sessiz". Sert sessizlerle biten sözcüklere bir ek yapılacaksa, bu ek de mutlaka sert sesiz bir harfle başlamak zorundadır. Örneğin “otobüsdeki” sözcüğü yanlıştır. Çünkü otobüs'ün son harfi s sert sessizdir. Bu nedenle de ekinin "te" şeklinde kullanılması gerekir. Yani doğrusu “otobüsteki”. Peki, sert ve yumuşak sessizleri nasıl ayıracağız? Kullanabileceğiniz en basit yöntem “FISTIKÇI ŞAHAP” yöntemidir. Bu iki sözcükteki sesli harfleri çıkarın. Yani I’ları ve A’ları. Kalan harflerin tümü sert sessizlerdir. Eğer ekleyeceğiniz sözcüğün son harfi fıstıkçışahap’ı oluşturan sessizler arasında varsa, ek de sert sessizlerden, yani fıstıkçışahap içindeki harflerden (f. s, t, k, ç, ş, h , p) biri ile başlamalıdır.

ŞAPKA VE ÜNLEM

•  Şapka inceltme ya da uzatma işaretidir. Bazı sesli harflerin üzerine konur. A, u, i gibi. Amacı, bu harfin uzatılarak ya da iki taneymiş gibi okunması gerektiğini göstermektir. Yani şapkalı bir a harfi gördüğünüzde bunu aa gibi okursunuz. Türkçe’ye özellikle Arapça ve Farsça dillerinden giren sözcüklerdeki anlam karışıklığını önlemek amacıyla uzatma işareti kullanmak gerekiyor. Hala yazdığınızda bu sözcüğün babanın kız kardeşini kastettiği anlaşılır. Ama hâlâ yazarsanız bu devam eden, süregelen, devam etmekte olan anlamındadır. Aynı şekilde kar yazarsanız, meteorolojik bir olay anlaşılır. Kazanmak, çoğaltmak, artırmak anlamına gelen kâr’ı kastediyorsanız kâr yazmalısınız. Uçurum anlamındaki yar ile sevgili anlamındaki yâr’i de bir şapka ayırır. Genel kural olarak şapka bu üç sözcükte kullanılır. Çünkü hala ile hâlâ'yı, kar ile kâr'ı, yar ile yâr’i birbirinden ayırmak gerekir. Ama örneğin reklam yazarken şapkalı da yazsanız, şapkasız da o sözcüğün reklam olduğu anlaşılır. Yazının sade olması bakımından gereksiz ve sık şapka kullanılmaması yerindedir. Yazıyı illa "süslemek" istiyorsanız kullanın.
•  Yine yazının sadeliği, kolay okunması bakımından sık sık ünlem işareti (!) ve soru işareti (?) kullanmak da gereksizdir. Kurduğunuz cümle zaten bir vurgu içermiyorsa siz sonuna istediğiniz kadar ünlem işareti koyun istediğiniz etkiyi sağlayamazsınız. Ama yeterli vurgu varsa, ünlem işareti koymaya bile gerek kalmaz.

ŞU HAİN EKLER

•  Özellikle yabancı sözcükler ve kısaltmalara yapılan eklerde hatalı kullanım çok yaygın. Örneğin IMF kısaltmasına den, ye, nin benzeri ekler yapıldığında bu kısaltmanın orijinal okunuşuna göre mi, yoksa Türkçe okunuşuna göre mi ek yapılacağı kestirilemiyor. Doğrusu eki Türkçe okunuşuna göre yapmak. Yani IMF kısaltmasının son harfi "f" olduğuna göre yapılacak ekin de bu yumuşak sessiz harfe uygun olması gerekir. IMF’e (okunuş şekli orijinal ef’ten) yazılışı ya da söylenişi yanlıştır. Doğrusu IMF’ye (okunuş şekli Türkçe fe) olmalı.

NE ZAMAN AYRI NE ZAMAN BİRLEŞİK?

•  Türkçe’de 1980 döneminde başlayan ayrı mı yazmalı, birleşik mi yazmalı konusundaki kaos hâlâ sürüyor. Örneğin "karabahtım" mı yazılmalı, "kara bahtım" mı yazılmalı gibi. Bu tartışmanın temelinde sözünü ettiğimiz dönemde ülkemizdeki dilbilimciler arasında ortaya çıkan "öztürkçe", "canlı ya da yaşayan Türkçe" bölünmesi yatıyor. Öztürkçe’yi savunanlar genellikle birleşik, "yaşayan Türkçe"yi savunanlar ise ayrı yazımdan yanadır. Genel kural olarak, eğer iki ayrı sözcük birleşip yeni ve bambaşka anlamlı bir sözcük oluşturuyorsa birleşik yazılmalıdır. Örneğin, sivrisinek, anamuhalefet, karabasan, kardelen, tümdengelim, ortaokul, altyapı, üstgeçit, karadelik gibi...

GELİYİM Mİ, GELEYİM Mİ ?
 
•  Sık yapılan yanlışlardan biri de bu. Yani soru eklerindeki ilgeçlerin (edatların) yanlış kullanımı. Geliyim mi, söyliyeyim mi, ağlıyayım mı, başlıyayım mı, yatırıyım mı demek ya da yazmak yanlıştır. Doğrusu geleyim mi, söyleyeyim mi, ağlayayım mı, başlayayım mı, yatırayım mı olmalı...

ŞİİR VE NOKTALAMA İŞARETLERİ

•  Sık yapılan bir başka hata şiirlerde dize sonlarında virgül kullanılması. Yapısı gereği şiirde bir dize ya bir cümledir ya da alt dizelerde tamamlanacak olan bir cümlenin parçasıdır. Bir cümle olması halinde dize sonuna virgül değil nokta konulur. Ki bu da şiirin görselliği, estetiği ve anlatım kaygısı bakımından illa gerekmez. Ustaların noktalama işareti kullanmadan yazdığı pek çok güzel şiir olduğunu hatırlayın. Bir cümlenin parçası olması halinde ise her dizenin sonuna virgül koymak, bir yandan anlamı karmaşıklaştırır, söylemi zayıflatır, bir yandan da görselliği içinden çıkılmaz hale getirir. Eğer şiirde bölünmüş bir cümleden oluşan birden çok dize varsa, anlamı zayıflatmamak, söylem kaybının önüne geçmek amacıyla virgül kullanılabilir. Ama "bu dize bitti, cümle bitmedi, alt dize ya da dizelerde sürüyor" mantığıyla her dize sonuna virgül koyarsanız estetiktek, içerikten ve okuma kolaylığından ödün vermiş olursunuz.

BOL NOKTA BOL HATA
 
•  Türkçe imla kılavuzunda "yan yana iki nokta" şeklinde bir noktalama işareti yok. Ama "yan yana üç nokta" Türkçe imlasında yer alan bir noktalama işareti. Bunu unutmayın. Milli edebiyat akımının ilk dönemlerinde Latin alfabesine geçişin karmaşası içinde kimi yazarların kullandığı "yan yana iki nokta" yanlışı kısa sürede düzeltildi. Çoğu zaman düzyazıda, özellikle şiirde yapılan bir başka nokta hatası "yan yana üçten çok nokta" ya da "sıralı nokta" koymak. "Sıralı noktalar", kural olarak, bir metinde "bilerek ya da eksik bilgilenme nedeniyle" atlanan veya çıkarılan bölümleri belirtmekte kullanılır. Ya da bir yazının içine herhangi bir metinden bir bölüm alındığında, alınan bölüm metnin başından değil başka bir yerinden başlıyorsa, bunu belirtmek için "sıralı nokta" kullanılır. Siz, şiir ya da düzyazınızdaki cümlelerin sonuna "anlamı ve söylemi güçlendirme" kaygısıyla "üçten fazla" noktayı sıralarsanız, ortaya çıkan anlam budur: Yani kastınızdan çok uzak ve tümüyle yanlış bir anlam.

NİDÂ'YI NÂDİM ETMEYİN
 
•  Nidâ, bildiğiniz gibi, ünlem işareti. Bu tür düşünce, duygu ve fikirleri içeren cümlerin sonlarında korku, şaşkınlık, hayret, üzüntü benzeri güçlü duyguları belirtmek için konulur. Bağırma, haykırma, isyan etme, zafer düzeyindeki bir sevinci belirtme gibi güçlü duguysallık ve şiddet içeriği bulunan cümleler de ünlem işaretiyle bitirilir. Bilinmeyen, belirlenemeyen, anlam verilemeyen durumların ifade edildiği cümlelerin sonuna bunu vurgulamak amacıyla yine ünlem işareti konulur.
•  Sık yapılan bir hata, ya da yanlış anlama nedeniyle başvurulan bir yöntem, bu tür cümlelerde güya anlamı güçlendirmek, vurguyu artırmak amacıyla art arda ünlem işaretinin kullanılması. Oysa art arda iki ya da üç ya da dört ya da daha fazla ünlem işareti Türkçe'nin noktalama işaretleri arasında yer almaz. Ünlem işareti bir kez kullanılır ve istenilen vurguyu yapar. Eğer cümleniz zaten doğuştan vurgusuzsa sizin art arda ünlem işareti koymanız onu ne güçlendirir ne de kurtarır. Olsa olsa zayıflığını iyice ortaya çıkarır. Bir yandan da bu kadar kalabalık "nidâ" bir "nidâ"yı "nâdim" eder. Yani üzer.

Şimdilik bu kadar. Kolay gelsin.
« Son Düzenleme: 05 Temmuz 2009, 19:55:14 Gönderen: Ahmedim »
Bu günü düşünürüm dün geçti, yarın var mı? Gençliğe de güvenmem ölen hep ihtiyar mı?  (Ebu Turab Nahşebi K.S.)

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Gündelik Türkçe Yazım Kılavuzu ve Genel Kurallar
« Yanıtla #4 : 30 Temmuz 2009, 02:50:55 »
"Cümleye büyük harfle başlanır. Noktadan ve virgülden sonra boşluk bırakılır..." Tahmin edebileceğiniz gibi ilkokul birinci sınıfta öğretilmekte olan bu kurallar, özellikle İnternet üzerinde çoktan beri hiçe sayılmaya başlandı. Büyük harf ile yazma tuşunun yerinin zor bulunmasından mıdır, yoksa boşluk tuşuna basmak çok mu zordur bilinmez, İnternet sitelerinde yer alan yazıların altındaki yorumlarda bu tür kuralların hiçe sayıldığını üzülerek gözlemliyoruz. Üstelik "evet" yerine "ewet", "sağol" yerine "saol", "biliyorum" yerine "biliom" ya da "değil" yerine "deil" gibi "komik" yazımlar da söz konusu. Hâl böyle olunca, ilkokul sıralarında öğretilen en genel yazım kurallarını kapsayan, belli başlı bazı kelime ve eklerin nasıl yazılacağını anlatan bir yazı hazırlamayı uygun gördüm.

En Genel Yazım Kuralları

1. Cümleye büyük harfle başlanır:
"Kendisine zaafımdan ziyade metanetimi gösterdiğim kadın içeriye girdi." - P. Safa.

2. Nokta, iki nokta, üç nokta, ünlem işareti, soru işareti gibi noktalama işaretlerinden sonra gelen cümleler bir boşluğun ardından büyük harfle başlar:
"Zavallı Türk aydını... Batılı dostları alınmasınlar diye hazinelerini gizlemeye çalışır." - C. Meriç.

3. Cümle içerisindeki kelimelerden sonra gelen virgül veya noktalı virgülden sonra bir boşluk bırakılır:
"Yemeyi, içmeyi, konuşmayı, düşmanlarımı, dostlarımı, orta malı hislerimi ve evreni unuttum." - R. H. Karay.

4. Özel isimler büyük harfle yazılır:
"Türkiye'nin en saygın bilim adamlarından biri olan Oktay Sinanoğlu, Türkçenin önde gelen savunucularındandır."

Bazı Kelime ve Eklerin Yazılışı

1. "Her", daima ayrı yazılır:
Her zaman, her gün, her şey...

2. "Şey", daima ayrı yazılır:
Bir şey, çoğu şey, her şey...

3. "Mi" soru eki daima ayrı yazılır:
"O da bizimle gelecek mi?"

4. 'Dahi' anlamındaki "de" daima ayrı yazılır:
"O da bizimle gelecek."

5. Dil isimlerine gelen ekler kesme işareti ile ayrılmaz:
Türkçe'yi > Türkçeyi

Yazımı Sıkça Karıştırılan Bazı Kelimeler

orjinal > orijinal
ıztırap > ıstırap
ansiklobedi > ansiklopedi
herkez> > herkes
yalnış > yanlış
fiat > fiyat
miğde > mide
şevkat > şefkat
yanısıra > yanı sıra
pekçok > pek çok

Yazımı Alışkanlık Hâlini Alan Bazı Kelimeler


ewet, evt, ewt, eft > evet
tmm, tmam, tamm, ok > tamam
deil, deyil > değil
saol > sağol
tşk, teşekür, teşkür > teşekkür
ya, yaa > yâhu
öle, ööle > öyle
bağzı, baazı > bazı
geliom, yapıom, gidiom... > geliyorum, yapıyorum, gidiyorum...

Eğer bir kelimenin nasıl yazıldığını bilmiyorsanız, Türk Dili Kurumunun sayfası üzerinde yer alan "Güncel Türkçe Sözlük" aracılığıyla kelimenin doğru yazılışını öğrenebilirsiniz. Yazım kurallarıyla ilgili daha fazla bilgiyi ise yine Türk Dil Kurumunun "Yazım Kuralları" sayfasında bulabilirsiniz.

İsa Sarı
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Ynt: Gündelik Türkçe Yazım Kılavuzu ve Genel Kurallar
« Yanıtla #5 : 30 Temmuz 2009, 03:38:33 »
Evet haklısınız.
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı Fatihan

  • Administrator
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 6994
  • Milimi milimine Ehli sünnet...
Ynt: Gündelik Türkçe Yazım Kılavuzu ve Genel Kurallar
« Yanıtla #6 : 30 Temmuz 2009, 12:15:52 »
Teşekkürler Lika

Çevrimdışı Lika

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 3892
Ynt: Yazım Kuralları Öksüz Evlat mı?
« Yanıtla #7 : 30 Temmuz 2009, 17:49:02 »
Ben teşekkür ederim ilginize. Yazımızı, ankebut-57'nin  "Yazım Kuralları Öksüz Evlat mı?" başlığı ile birleştirip, sabitledik, İnşaAllah istifadeli olur :)
Ne içindeyim zamanın,Ne de büsbütün dışında;Yekpare geniş bir anın Parçalanmış akışında,
Rüzgarda uçan tüy bile Benim kadar hafif değil.Başım sukutu öğüten Uçsuz, bucaksız değirmen;İçim muradıma ermiş Abasız, postsuz bir derviş;
Kökü bende bir sarmaşık Olmuş dünya sezmekteyim,Mavi, masmavi bir ışık Ortasında yüzmekteyim

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Yeni nesil bu harfleri kullanmıyor
« Yanıtla #8 : 27 Şubat 2010, 03:33:58 »
İnternet ya da telefon yazışmalarında sadece sesli harfler atılırdı, artık birçok sessiz harf de kullanılmıyor ya da birinin yerine diğeri tercih ediliyor.

Bir de kısaltılan cümleler var ki, anlayana aşk olsun. Mesela 'oss.' ÖSS sınavıyla bir ilgisi olduğunu aklınızdan bile geçirmeyin.

"Efet, diil, olum, nese, gitmio"... Belki de birçoğunuz bu kelimelerden pek bir şey anlamadınız. Ama tasalanmayın! Sizde herhangi bir anlama bozukluğu ya da gariplik yok. Türkçe hâlâ bildiğiniz gibi. Garip olanı, maalesef yeni nesil yapıyor. Türkçemizin 29 harfini kullanmak yerine bazılarını kullanmamayı ya da birinin yerine diğerini tercih ediyorlar.

Örneğin, güzide harfimiz "v"nin yerini "f" alıyor, 'evet' bir anda ne olduğu belirsiz bir şeye dönüşüyor, 'efet' yazılıyor. Sadece Türkçe harflerde değil, değişimin yabancı harfler kullanılarak da yapıldığı oluyor. Mesela "v" yerine "w"nin kullanılması gibi. En yaygın kullanımı da "valla" Bu kelime çoğunlukla "walla" şeklinde yazılıyor. "Z" harfi de yerini "s"ye bırakmış; gidiyos, yiyos, içiyos...

Bazı harfler de tamamen atılıyor. "Ğ" ve "y" gibi. İnternette gezinirken gözünüze çarpan gördüüm, deersiz, seviorum gibi anlam veremediğiniz kelimeler aslında gördüğüm, değersiz, seviyorum kelimelerinin internet diline uyarlanmış hali. Benzer şekilde "r" harfi de pek fazla kullanılmayan harflerden biri; "bissürü, bi film"... Kısacası eskiden internette ya da telefon mesajlarında daha hızlı yazma telaşıyla sesli harfleri atan internet gençliği artık sessiz harfleri de kendilerine uyarlamış durumda. Sonuç aşikâr; anlaşılamayan, garip kelimeler, cümleler ve yozlaşmaya terk edilen bir Türkçe! Peki, insanlar neden bu türden arayışlar içine giriyor?

Bu, tamamen bir tarz oluşturma çabası

Konuşan Türkçe kitabının yazarı Türkolog Hümeyra Tekalan Toman'a göre ne dilimizde ne de kültürümüzde olan bu yazışma dili gençleri olumsuz etkiliyor. Bu durumun zaman içerisinde dilin yozlaşmasına kadar gideceği noktasındaki tedirginliklerini de belirtmeden geçemiyor. Ona göre yeni neslin bu tavrının sebebi zamanı daha hızlı kullanma ve özellikle de kendilerini kanıtlama ihtiyacı. Toman, öğrencileri arasındaki gözlemlerini şöyle anlatıyor: "Biri 'nbr' diye soruyor ki ne haber, nasılsın bile değil, diğeri 'ii senden nbr' diyor. Bizim bir "y" harfimiz var, çok zor bir şey değil bir tuşa da basıvermek ama yazmıyorlar. Bu tür yazışmalar iyice çoğaldı. Gençler, kendilerini ifade edecek şeyler arıyor. Bu, tamamen bir tarz oluşturma çabası." Gençler arasındaki internet ya da telefon dili, yazılı kâğıtlarına da yansıyormuş. Hümeyra Hanım, bu sebeple yazılı kâğıtlarını değerlendirirken yazım ve imla kurallarına özellikle dikkat ettiğini söylüyor: "Çok derme çatma yazılar çıkıyor karşıma. Bu, normal yazı karakterlerini değiştirerek kendisini ifade etmeye çalışma yöntemlerine kadar gidiyor." diyor.

'oss' de ne demek?

Her ne kadar atılan kelimelerden bahsetsek de tümden kısaltılan cümlelerin sayısı da az değil. Örneğin son zamanlarda gençlerin kullandığı en yaygın kısaltma "oss". Toman, uzun süre bununla neyin kastedildiğini anlamaya çalıştığını söylüyor. Tabii biz de anlam veremediğimiz için merakla soruyoruz. Meğer bu kısaltma "o senin sorunun" anlamına geliyormuş. Kısaltılan birkaç kelime:

Kib: Kendine iyi bak, As: Aleyküm selam, Hg: Hoş geldin, Aeo ya da aeol: Allah'a emanet ol, Ss: Seni seviyorum, 1 şey: Bir şey, Nbr: Ne haber, Aro: Allah razı olsun.

aslıhan köşşekoğlu

Çevrimdışı omur

  • ömür
  • yazar
  • ****
  • İleti: 651
Ynt: Yazım Kuralları Öksüz Evlat mı?
« Yanıtla #9 : 03 Ağustos 2010, 02:32:28 »
Aro.

(Bir de ben yazim dedim, kizma sakin Isra. Okurken çok güldüm) :)
« Son Düzenleme: 03 Ağustos 2010, 11:35:09 Gönderen: omur »

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Yazım Kuralları Öksüz Evlat mı?
« Yanıtla #10 : 26 Nisan 2011, 22:41:54 »
Güzel bir paylaşım, zaman zaman faydalanmamız lazım.  Emeğinize sağlık.

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Yazım Kuralları Öksüz Evlat mı?
« Yanıtla #11 : 19 Haziran 2012, 23:33:56 »
Yazımı Alışkanlık Hâlini Alan Bazı Kelimeler

ewet, evt, ewt, eft > evet
tmm, tmam, tamm, ok > tamam
deil, deyil > değil
saol > sağol
tşk, teşekür, teşkür > teşekkür
ya, yaa > yâhu
öle, ööle > öyle
bağzı, baazı > bazı
geliom, yapıom, gidiom... > geliyorum, yapıyorum, gidiyorum