Gönderen Konu: Yemin ve Keffareti  (Okunma sayısı 15907 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Yemin ve Keffareti
« : 17 Temmuz 2007, 22:10:40 »

Yemin konusunda Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyuruluyor:

"Allah kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutmaz, fakat bilerek yaptığınız yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun da keffareti, ailenize yedirdiğinizin (kalite bakımından) orta hallisinden on fakire yedirmek yahut onlar giydirmek yahut da bir köle azat etmektir. Bunları bulamayan üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğiniz takdirde yeminlerinizin keffareti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. Allah size âyetlerini açıklıyor; umulur ki şükredersiniz." (Mâide: 5/89).

Yemin Allah'ın isim ve sıfatları üzerine olur, bunun dışında bir şey üzerine yapılan yemin, dini bakımdan yükümlülük getiren yemin olmaz. Mesela "çocuğumun üzerine yemin ederim ki..." yahut "babamın başı için..." dense bunlar yemin sayılmaz. Allah'ın ve sıfatlarının üzerine yapılan yemin ise "Allah'ı şahit tutmak, O'na veya O'nun adına söz vermek, inanç ileri sürerek insanlara güven vermek" gibi mânalar içermektedir. Bunun kötüye kullanılması, istismar edilmesi, insanlara zarar vermesi ihtimali bulunduğu için maddi ve manevi yaptırımlar ön görülmüştür; yalan yere yeminin dünyada itibar kaybettirmesi, ahirette cezalık olması ile bozulan yeminin keffareti işte bu yaptırımların en önemlilerini teşkil etmektedir.

Mümin olur olmaz yerde yemin etmemelidir. İstemeden, dalgınlık veya alışkanlık sonucu ağızdan çıkan yemin sonuç doğurmaz.
Bilerek, düşünerek, belli bir söz, istek ve kararı pekiştirmek için yapılan yemin geçerlidir ve sorumluluk getirir. Yalan yere veya meşru olmayan bir konu için yemin etmek caiz değildir. Yalan yere yemin eden kimse günah işlemi olur ve tövbe etmesi gerekir.

Yapılmaması gereken (yapılması haram veya mekruh olan) bir şeyi yapacağım (mesela vAllahi seni döveceğim, çalacağım, zarar vereceğim) diye yemin eden kimsenin yeminini bozması, caiz olmayan şeyi "yemin ettim diye" yapmaya kalkışmaması, yeminini bozduğu için de keffaret vermesi gerekir. Yapılması gereken bir şeyi yapmamak üzere yemin eden kimsenin de yeminini bozup keffareti vermesi gerekir. Mesela bir kimse, ana babamı ziyaret etmeyeceğim, namaz kılmayacağım, çocuklarımın nafakasını vermeyeceğim diye yemin etse, "yemin ettim" diyerek bunları terkedemez, yeminini bozar, yapılması gerekeni yapar, keffaretini de öder.

Âyette açıkça söylendiği üzere yeminin keffareti gücü müsait olanların şu üç şeyden birini (hangisini isterse onu) yapmasıdır: Ya on fakiri bir gün doyurmak, ya on fakiri giydirmek yahut bir köleyi hürriyetine kavuşturmak. Bunlardan birine gücü yetmiyorsa üç gün oruç tutmak.
On fakiri doğrudan doyurmak geçerli olduğu gibi, bir günlük yemek bedelini para olarak ödemek de mümkündür. Yemeğin kalite ve miktarı, yemin eden kimsenin sosyal ve ekonomik durumuna uygun olacak ve devamlı yiyip içtiklerinin orta hallisinden hesap edecek veya yedirecektir.

Âyette "on fakiri doyurmak" ifadesi geçtiği için fıkıhçılar "Ya on fakiri bir günde doyurmak veya bir fakiri on gün, iki fakiri beş gün... doyurmak; yani sonuç olarak on adet yoksulu doyurmak şarttır, başka türlü olmaz; mesela bir fakire on gün doyuracak bir yiyecek veya para vermekle keffaret yerine getirilmiş olmaz" demişlerdir. Bu, lafza bağlı amacı göz ardı eden bir yorumdur. Amaç göz önüne alınırsa "bir fakire on günlük yiyeceğin veya onun para olarak bedelinin verilmesiyle de keffaret ödenmiş olur" diyebilmek gerekir.
Bir yoksula toplam otuz milyon lira vereceğinizi düşünelim.

Her gün üç milyon lira vermek için ya sizin onu veya onun sizi bulması ve on kere yoksulluğunu hatırlatan, elini açtıran bir davranışın tekrarlanması gerekecektir. Mutlaka on yoksula verilmesini gerekli gören yorumun faydası, doyacak yoksul sayısının arttırmasıdır. Bir yoksula birden fazla günlük keffaret verilmesi ise onun ve ailesinin daha önemli bir ihtiyacını karşılar veya tek alış verişlerinin bitirilmesi imkan ve kolaylığını sağlar. Yükümlü kişi, duruma göre bu faydalardan birine öncelik vererek ödevini yerine getirmelidir.
« Son Düzenleme: 20 Aralık 2012, 14:45:24 Gönderen: Mücteba »
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Yemin ve Keffareti
« Yanıtla #1 : 17 Temmuz 2007, 22:11:28 »
YALAN YEMİN
 
Vakıaya aykırı olan bir şeyin doğruluğuna yemin etmek.
Yalan yere yemin eden kişi, Allah'ı yeminine şahid göstererek insanları kandırmak istediği için O'nun mukaddes adını istismar etmekte, O'na iftirada bulunmaktadır. Bu nedenle Hz. Peygamberimiz, büyük günahların en büyüklerinden birinin de yalan yemin olduğunu söylemiştir. (Buharî, Edeb, 6). "Birbirinizi aldatmak için (yalan) yemin etmeyin, bu yüzden yere sağlam basan ayak sürçebilir ve Allah yolundan alıkoymanıza karşılık kötü bir azab tadarsınız. Bunun için size (ahirette de) büyük bir azab vardır" (Nahl,16/94) âyeti, yalan yeminin cezasının ilahî azab olduğunu belirtmektedir.
Bir kimse geleceğe yönelik yaptığı bir yemini bozduğunda, kefaretini ödemek suretiyle yeminin günahından kurtulur (bk. Yemin Keffareti); fakat yalan yemin öyle büyük bir günahtır ki, onun cezasını keffaret dahi düşüremeyeceği için, yalan yeminde keffaret olmaz. Böyle bir günah işleyen kişi, yalanına şahid gösterdiği Allah'a tevbe etmeli, af dilemeli ve bir daha bu günahı işlememelidir. Onun günahım ancak Allah affedebilir. Yalan yeminle başkalarının hakkı alınmışsa, velev ki bu kanun yoluyla olsun, ikinci bir günah daha işlenmiş olur. Haksız yere elde edilen bu hak, sahibine ödenmedikçe tevbe ile kurtuluş olmaz. Mesela bir kimse, ödemediği borcunu bile bile "ödedim" diye yemin etse, karşı taraf da alacağını isbat edemese ve hâkim, yalan yemin edenin borçsuz olduğuna hükmetse, bu kişi iki büyük günahı birden işlemiş olur. Bir de dikkatsizlik, kötü alışkanlık, hata... gibi sebeplerle yalan yere yemin etmek durumuna düşülür. Şüphesiz ki bunun günahı diğeri gibi değildir. Fakat gelişi güzel, lüzumsuz yere Allah'ın adını anmak da bir günahtır. Bu nedenle dile hakim olmalı, yemini alışkanlık haline getirmemeli, ancak çok önemli durumlarda yemin etmelidir. Yeminde niyet, yemin ettirenin maksadına göredir. bu nedenle, yemin eden kişi kalbinden başka şeyleri geçirerek yemin ederse yine yalan yemin etmiş olur. Mesela, Ahmed'e olan borcu için yemin ettirilen kişi, Mehmed'e ödemiş olduğu,borcu kasdederek, borcumu ödedim diye yemin ederse, yalan yemin etmiş olur (Ayrıca bk. Yemin md.).
« Son Düzenleme: 20 Aralık 2012, 14:45:52 Gönderen: Mücteba »
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı gurbetci

  • aktif okur
  • **
  • İleti: 168
Yemin ve Keffareti
« Yanıtla #2 : 18 Temmuz 2007, 01:28:38 »
hocam tesekkürler
« Son Düzenleme: 20 Aralık 2012, 14:46:14 Gönderen: Mücteba »
llahi seven bir Kalp  bu yolda yorulmayida sever

Çevrimdışı İsra

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 7482
Yemin ve Keffareti
« Yanıtla #3 : 18 Temmuz 2007, 03:30:55 »
Allahrazı olsun hocam..
« Son Düzenleme: 20 Aralık 2012, 14:46:24 Gönderen: Mücteba »

Çevrimdışı Himmet

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 849
Yemin ve Keffareti
« Yanıtla #4 : 18 Temmuz 2007, 10:48:07 »
Allah muhafaza buyursun cümlemizi.
En çok korktuğum şeylerden biridir.Dillerimizi alıştırmamaz lazım.
« Son Düzenleme: 20 Aralık 2012, 14:46:33 Gönderen: Mücteba »
Zâtının, Sıfâtının, Esmâının, Efâlinin Hudutsuzluğunca Şükürler Olsun Yâ RABBİİM..

Çevrimdışı Ahi

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 923
  • Bugün Allah (c.c) için ne yaptın?
Yemin ve Keffareti
« Yanıtla #5 : 18 Temmuz 2007, 12:28:39 »
Alıntı yapılan: Himmet
Allah muhafaza buyursun cümlemizi.
En çok korktuğum şeylerden biridir.Dillerimizi alıştırmamaz lazım.
« Son Düzenleme: 20 Aralık 2012, 14:46:43 Gönderen: Mücteba »
Herhangi bir insan vaktini nasıl geçireceğini, üstün bir insan ise vaktini nasıl tasarruf edeceğini düşünür. – Schopenhaver

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Yemin ve Keffareti
« Yanıtla #6 : 15 Ağustos 2007, 01:40:27 »
YEMIN ÇEŞİTLERİ
 

Yeminler önce Allah adına edilenler ve Allah'tan başkası adına edilenler olmak üzere ikiye ayrılırlar. Allah adına edilen yeminler de kendi aralarında taksime tabidirler.

Allah adına edilen yeminler:

Kasem suretiyle Allah adına yeminler "Allah" ya da "Izzet, celal, azamet" gibi zati sıfatlarının başına "ba, va, ta" harflerinin birisini getirmek suretiyle yapılır (Mevsılî, a.g.e., IV, 49, 50; Şirbinî, Muğni'l-Muhtaç, IV, 320, 312). Müslümanlar arasında en çok kullanılan yemin yafızları: "Vallâhi, billâhi ve tallâhi" sözcükleridir.

Allah'ın isim ve zatî sıfatlarının dışında hiçbir şeye yemin edilmez. Hanefilere göre, Nebi, Kur'ân, Kâbe gibi Müslümanlarca kutsal olan varlıklar adına da yemin edilmesi caiz değildir (Kâsânî a.g.e., III, 5-10; Merginânî, el-Hidâye," II, 72; Mevsıli; IV, 51).

Imam Şâfiî, Imam Mâlik ve Imam Ahmed b. Hanbel'e göre Kur'ân, Kur'ân âyetleri ve Mushaf adına edilen yeminler mûteberdir. Bozulması halinde keffareti gerektirir (Ibn Kudâme, el-Muğnî, XI,194,195). Hanbelîlere göre Kâbe ve diğer yaratıklar adına yemin etmek caiz değilse de, Peygamber adına yemin etmek caizdir. Bozulması keffareti gerektirir (Ibn Kudâme, a.g.e., XI, 210).

Yeminin mûteber olması için mutlaka arapça olması şart değildir. Diğer dillerle de yemin edilebilir. Kaynaklar farsça bazı tabirlerle yemin edilebileceğine işaret etmişlerdir (bkz. Merginânî, a.g.e., II, 74; Fetâve'l-Kâdihan, II, 7; el-Fetâve'l-Hindîye, II, 57).

Buna göre Türkçe'de kullanılan "yemin ederim, kasem ederim, and içerim" gibi sözler de yemin sayılır. Ancak "mukaddesâtım adına, şerefim üzerine and içerim" gibi sözlerin yemin olmaması gerekir. Çünkü Allah'ın adı veya sıfatları adına yapılmamıştır. Merginânî, hangi sözlerle yemin edip edilemeyeceğinin örfe bağlı olduğunu söylemektedir (Merginânî, a.g.e., a.y.) Bu sözcükler bugün ülkemizde bazı ortamlarda yemin için mâruf hale gelmişlerse de yaygın bir örf saymak mümkün değildir.

Bunların dışında, kişinin mübah olan bir şeyi kendisine haram kılması veya birşeyi yaptığı ya da yapmadığı takdirde, yahudi, hristiyan vs. olacağını yemin kasdıyla söylemesi de bir yemindir (Merginânî, a.g.e., II, 74; Mevsilî, a.g.e., IV, 52, 53).

Imam Şâfiî, Imam Mâlik ve Ahmed b. Hanbel'den nakledilen bir görüşe göre bu tür sözler yemin sayılmaz, dolayısıyla bozulması durumunda keffaret gerekmez (Ibn Kudâme, a,g.e., XI, 199, 200; Şirbinî, Muğni'l-Muhtâc, IV, 324; Vehbe ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-Islâmî ve Edilletühû, III, 344).

Allah adı anılarak edilen yeminler ğamûs, lağv ve mün'akıde olmak üzere üç çeşittir;

Ğamûs yemin:

Ğamûs yemin; geçmişteki veya bu zamandaki bir olayın ilgili olarak, bile bile yalan yere yemin,etmektir. Mesela bir kimsenin, borcunu ödemediğini bildiği halde "ödedim" diye veya hâli hazırda cebinde parası olduğu halde parasının olmadığını söyleyerek yemin etmesi birer ğamûs yeminidir. Böyle bir yemin büyük bir günahtır. Allah (c.c) Imran suresinin 77. âyetinde; "Allah'a karşı verdikleri sözü ve yeminlerini az bir paraya satanlara gelince; işte bunların ahirette bir nasibi yoktur. Allah kıyamet günü onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak ve onları temize çıkarmayacaktır. Onlar için elem verici bir azap vardır" buyurmaktadır. Eş'as bin Kays'ın bildirdiğine göre, bu âyet kendisine ait bir kuyuda amcasının oğlunun hak iddia etmesi ve onun beyyine getirmediğini takdirde amcası oğlunun yalan yere yemin edebileceğini söylemesi üzerine nazil olmuştur (Ebû Dâvud, Sünen, Eymân, 1; Ibn Kudâme, a.g.e., XII, 122). Hz. Peygamber (s.a.v) bir çok hadisinde yalan yere başkasının malını almak için yemin etmenin Allah'a ortak koşmak, adam öldürmek, anaya babaya isyan etmek gibi büyük günahlardan olduğunu, böyle yemin edenlerin Cennet'ten mahrum olup, Cehennem'i hak ettiklerini, dolayısıyla oradaki yerlerine hazırlanmaları gerektiğini haber vermektedir (bkz. Buhârî, Eyman, 16, 18, el-Mürteddin, 1; Müslim, Iman, 220, 221; Ebu Dâvud, Eyman, 1 ; Tirmizî, Büyü, 42; Ibn Mâce, Ahkâm, 7; Ahmed b. Hanbel, I, 379, 442, V. 211, 212; Zeylâî, Nasbu'r-Râye, III, 292, 293).

Hanefi, Hanbelî ve Malıkilere göre ğamûs yemininden dolayı keffaret yoktur. Yemin eden kişi Allah'tan af dilemeli, tevbe istiğfar etmelidir. Çünkü bu yemin Allah'a karşı büyük bir cür'ettir, onu hafife almaktır; böyle büyük bir günahın keffaretle giderilmesi mümkün değildir. Hz. Peygamber (s.a.v) bir hadisinde beş şeyden dolayı keffaret olmadığını söylemiş ve kişinin uymak zorunda olduğu yemini bunlardan saymıştır (Şevkânî, Neylü'l-Evtar, VIII, 264). Buradaki kefaretin olmayışından maksat, bu yeminin günahını kefaretin silemeyeceğidir. Kâsanî (v. 587/1191) tevbe ve istiğfarın, ğamûs yemininin keffareti olduğunu söylemektedir (Kâsânî, a.g.e., III,15). Şâfiîlere göre bu yeminden dolayı keffaret gerekir (Merginânî, a.g.e., II, 72; Ibn Kudâme, XI, 178; Şirbinî, a.g.e., IV; 325).

Lağv Yemin:

Lağv yemini Hanefilere göre-yanlışlıkla edilen, yani sahibinin söylediği sözün hakikat dışı olduğu halde, doğru olduğunu zannederek ettiği yemindir. Bu yemin de hem geçmiş ve hem de şimdiki zamanla ilgili olabilir. Meselâ borcunu ödemediği halde, ödediğini zannederek, veya cebinde para olduğu halde olmadığını zannederek yemin eden kişinin ettiği yemin, lağv yemindir (Kâsânî, a.g.e" III, 17; Merginânî, a.g.e., II, 72; Mevsılî, a.g.e., IV, 46). Hanefîlerin bu anlayışı bir çok sahabe ve tabiinden nakledilmiştir (bkz. Zeylâi, Nasbu'r-Râye, III, 293).

Şâfiîlere göre lağv yemini, konuşma esnasında kasıt olmadan insanın ağzından çıkan "hayır vAllahi, evet vAllahi" gibi yeminlerdir (Şirbinî, a.g.e., IV, 324, 325). Lağv yemininin bu şekildeki izahı Hz. Âişe tarafından Hz. Peygamber'den nakledilmiştir (Buhârî, Eyman,15; Ebû Dâvud, Eyman, 6).

Hz. Peygamber'den lağv yemini için başka izahlar da rivâyet edilmiştir. Meselâ bir hadiste: "Âtıcıların yemini lağvdır, onun için keffaret yoktur" buyurmuştur (Heytemî, Mecmua'z-Zevaid, IV, 185).

Alimler kendi anladıkları lağv yemininden dolayı günah ve keffaret olmadığında hemfikirdirler. Çünkü Allah (c.c) lağv yemininden dolayı kulunun muaheze edilmeyeceğini bildirmiştir (Mâide, 5/89).

Şâfiiler, Hanefilerin lağv yemini dedikleri yeminleri bu grup içinde kabul etmedikleri için, doğru zannedilerek edilen yeminlerden dolayı da kefaretin gerekli olduğu kanaatindedirler.

Mün'akıde yemini:

Mün'akide yemini bir şeyi yapmak veya yapmamak için edilen yemindir. Bu yemin gelecek ile ilgilidir. Bir kimsenin "yarın falan yere gideceğine" veya "falan kişiyle bir daha konuşmayacağına" yemin etmesi bu kabıldendir.

Mün'akide yemini kendi arasında, mürsel, muvakkat ve fevr olmak üzere üçe ayrılır.

1- Mürsel yemin: Bir fiili yapıp yapmamayı zamana bağlamadan edilen yemindir. Meselâ, bir işi yapacağına yemin eden ama bunu zamana bağlamayan kişinin ettiği yemin mürseldir. Ölüm anına kadar ettiği şeyi yapıp yemininden kurtulabilir. Belirli bir sürenin geçmesi ile yemini bozmuş sayılmaz.

Bu yemine "mutlak yemin" de denilir.

2- Muvakkat yemin: Bir zamana bağlı olarak edilen yemindir. Bu yemin, filin bağlandığı zamanla kayıtlıdır. Zamanın dolması ile yeminin hükmü sona erer. Meselâ bir meyveyi üç gün yemeyeceğine yemin eden kişi, üç gün dolduktan sonra o meyveyi yese yeminini bozmuş sayılmaz.

Belirli bir süre içinde bir şeye yapmaya yemin eden kişi o kişi ön gördüğü süre içinde yaparsa yemininden kurtulmuş olur. O süre içinde yapmazsa, daha sonra yapsa bile yeminini bozmuştur; keffaret ödemesi gerekir. Şayet yemin eden kişi süre dolmadan ölürse, Ebû Hanife ve Muhammed'e göre yeminini bozmuş olmaz. Ebû Yusuf'a göre bozmuş olur.

Bu yemine "mukayyed yemin" de denilir.

3- Fevr yemin: Bir sebebe bağlı olarak edilen yemindir. Başka deyişle; kendisi ile gelecek değil şimdiki zaman kasdedildiğine karıneler bulunan yemindir. Bir soruya cevap verirken edilen yemin bu kabıldendir. Meselâ yemek yiyenlerin yanlarına gelen birisine "buyur ye" demelerine karşılık onun "vAllahi yemem" demesi fevr yeminidir. Gelecekle değil o anla ilgilidir. Dolayısıyla daha sonra bir şey yemesi ile yeminini bozmuş olmaz (Tahânevî, Keşşafu Istılahâti'l-Fünûn, II, 1549, 1550; Muhammed Ravas Kal'acî, Hamid Sadık Kuneybî, Mu'cemu Lüğâti'l-Fukahâ, 514).

Mün'akide yemininde yeminin gereğini yapmaya berr, yapmamaya bârr, yemini bozmaya hins, bozana da hânis denilir. Bu türden bir yeminin gereğini yapan kişi yemininden kurtulmuş olur. Yemininde hânis olan kişiye ise keffaret gerekir. Yeminde aslolan ona sadakat göstermektir. Ancak bu, yemin edilen şeyin dinî hükmüne göre farklılık gösterebilir.

Yemine sadakat gösterme konusunu alimler beş grupta ele almışlardır:

1- Uyulması vacipolan yeminler: Farz olan bir ibadeti yapmak veya masum bir insanı ölümden kurtarmak, ya da bir haramı terk etmek için yapılan yeminleri yerine getirmek farzdır. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v) "Âllah'a itaat etmek üzere yemin eden kişi itaat etsin" buyurmuştur. Bu kabılden olan bir yeminin gereğini yerine getirmeyen kişi günahkar olmuştur; tevbe ve istiğfar etmesi icab eder, ayrıca yemin keffareti ödemesi gerekir.

2- Edilmesi haram, uyulmaması cevap olan yeminler:

Bir farzı terk etmek veya bir haramı işlemek için yemin etmek haram bir yemindir, bozulması farzdır. Dolayısıyla, meselâ ana babası ile konuşmamaya yemin eden kişi, onlarla konuşacak, yani yeminini bozacak ama yemin keffareti ödeyecektir. Ayrıca haram birşeyi yapmaya yemin ettiği için tevbe istiğfar edecektir. Hz. Peygamber; Bir şeye yemin edip de, başkasını daha hayırlı gören kişi yemininden dolayı keffaret ödesin, sonra da o hayırlı olan şeyi yapsın"buyurmuştur (Nesâî, Eyman, 41; Ebû Dâvud, Eyman, 12).

Bir başka hadiste de şöyle buyurulmuştur: "Rabbe isyanda, sılayı rahmi kesmekte ve mâlik olmadığın şeyde sana yemin de, nezir de yoktur" (Ebû Davud Eyman, 12; Nesâi, Eyman, 17; Ibn Mâce, Keffaret, 8; Ahmed b. Hanbel, II, 185, 202).

Şâ'bî'ye göre haram bir fiili işlemek üzere yemin eden kişi yeminini bozar, yani o haramı işlemez. Ayrıca keffaret ödemesine de gerek yoktur. Çünkü Hz. Peygamber kişinin haramı işlememesinin yeminine keffaret olduğunu söylemiştir (Ebû Davud, Eyman, 12).

Hanefiler mün'akide yemininden dolayı kulların sorumlu tutulacağı bildiren âyetin zahirine dayanmaktadırlar (Mâide, 89).

3- Uyulması mendup olan yeminler: Bir maslahata müteallik olan yeminlerdir.

Yapılması mendup olan bir fiili işlemek için edilen bir yemine uymak da menduptur. Böyle bir yeminin bozulması mekruhtur, keffaret gerekir.

4- Mübah olan yeminler:

Mübah olan bir işi yapmak veya yapmamak, ya da doğru olan bir haber üzerine yemin etmek mübahtır. Böyle bir yeminin bozulması efdaldır. Bozulursa keffaret gerekir.

5- Mekruh olan yeminler:

Mekruh olan bir fiili işlemek veya mendubu terketmek için yemin etmek mekruhtur. Alış veriş esnasında yemin etmek de mekruhtur. Böyle bir yeminin bozulup keffaret ödenmesi efdaldır. Yemine sadakat ise mekruhtur (Kâsânî, a.g.e., III, 17, 18; Ibn Kudâme, el Muğnî, II, 167; Necati Yeniel-Hüseyin Kayapınar, Süneni Ebû Davud Terceme ve Şerhi, XII, 236).

Hanefî ve Malıkilere göre unutarak, hataen, ikrah yoluyla ve yemin kasdı olmadan edilen yeminler mûteberdir. Çünkü yukarıda işaret edilen ayet mutlaktır. Yeminin kasda dayanıp dayanmaması konusunda bir kayıt mevcut değildir. Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.v) bir hadisinde; yemin, talak ve nikahın ciddisinin de, ciddi sanıldığını haber vermişlerdir (Ebu Davud, Talak; 9; Tirmizi, Talak, 9; Ibn Mâce, Talak, 13; Kâsânî, a.g.e., III,18; Vehbe ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-Islâmî ve Edilletuhû, III, 367).

Şâfiî ve Hanbelîlere göre yeminini unutarak bozan kişi, yemininde hânis sayılmaz. Dolayısıyla kendisine keffaret icab etmez. Delilleri, kulların hataen yaptıklarından dolayı günah olmadığını bildiren ayetle (Ahzab, 5) Müslümanların hatâen, unutarak ve ikrah yoluyla işlediklerinden dolayı sorumlu tutulmayacaklarını bildiren hadistir (Ibn Mâce, Talak, 16).

Ikrah yoluyla yeminini bozan kişi, Ebû Hanife ve Mâlik'e göre keffaret öder; Ahmed b. Hanbel ‚e göre ödemez. Imam Şâfiî'den ise bu konuda iki ayrı görüş nakledilmiştir (Ibn Kudâme, a.g.e., XI, 177, 178).

Yemin edildikten sonra hemen peşinden "inşAllah" denilirse, bozulması halinde keffaret gerekmez. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v) "Yemin edip de istisna eden (InşAllah diyen) isterse, döner,isterse yemini bozmadan terk eder" buyurmuştur (Ebû Davud, Eyman, 9; Nesâî, Eyman,18; Ahmed b. Hanbel, II, 6, 49). Ancak bu hükmün geçerliliği yeminle "inşAllah" demenin arasında konuşulmamasına veya konuşacak kadar susulmamasına bağlıdır.

Ibn Kudame'nin bildirdiğine göre "inşAllah" denildiğinde kefaretin gerekmeyeceğinde dön mezhep müttefiktir (Ibn Kudâme, a.g.e., XI, 227).
« Son Düzenleme: 20 Aralık 2012, 14:46:57 Gönderen: Mücteba »
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı mütevazi

  • okur
  • *
  • İleti: 82
Yemin ve Keffareti
« Yanıtla #7 : 03 Eylül 2007, 01:49:38 »
zamanimizda cok lazim olan bilgiler emeginizden dolayi tesekkürler
« Son Düzenleme: 20 Aralık 2012, 14:47:10 Gönderen: Mücteba »

Çevrimdışı şuheda 10_10

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 1
Ynt: Yemin ve Keffareti
« Yanıtla #8 : 30 Mart 2009, 13:02:47 »
bu tür bilgilerle bizi aydınlattığınız için teşekkür ederiz.babam zamanın birinde kendi babasının yaptıklarından ötürü dedemin evine gitmiyordu.8 yıl konuşmadı bizde kızdığımız için konuşmuyorduk annem ameliyat olduktan sonra en önce annem konuştu sonra ben ama babam hala konuşmuyor babam melek gibi bir insandır çok çekti kendi baba ve annesinin yaptıklarından ama onlarda pişman belli ediyorlar kendilerini bir kere daha isyan ettiğini duymamışımdır.hocam asıl sorum babaannemin annesi yani babamın anneannesi babaannemde kalıyor yaşı 98 oldu bu aralar sağlığı iyi değilmiş bizde babamı dedemin evine götürüp anneannemi belkide son kez görsün istiyoruz ama babamın o kapıdan bir daha girmem diye yemin edip etmediğini hatırlamaması öfkeyle yemin etmişte olabilir ne yapmak lazım bilgilendirirseniz sevinirim.yemin etmiş olma ihtimalide yüksek.maddi olara durumu şuan sıkışık mide rahatsızlığıda var oruç tutamıyor.
« Son Düzenleme: 20 Aralık 2012, 14:47:21 Gönderen: Mücteba »

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Ynt: Yemin ve Keffareti
« Yanıtla #9 : 31 Mart 2009, 00:37:19 »
bu tür bilgilerle bizi aydınlattığınız için teşekkür ederiz.babam zamanın birinde kendi babasının yaptıklarından ötürü dedemin evine gitmiyordu.8 yıl konuşmadı bizde kızdığımız için konuşmuyorduk annem ameliyat olduktan sonra en önce annem konuştu sonra ben ama babam hala konuşmuyor babam melek gibi bir insandır çok çekti kendi baba ve annesinin yaptıklarından ama onlarda pişman belli ediyorlar kendilerini bir kere daha isyan ettiğini duymamışımdır.hocam asıl sorum babaannemin annesi yani babamın anneannesi babaannemde kalıyor yaşı 98 oldu bu aralar sağlığı iyi değilmiş bizde babamı dedemin evine götürüp anneannemi belkide son kez görsün istiyoruz ama babamın o kapıdan bir daha girmem diye yemin edip etmediğini hatırlamaması öfkeyle yemin etmişte olabilir ne yapmak lazım bilgilendirirseniz sevinirim.yemin etmiş olma ihtimalide yüksek.maddi olara durumu şuan sıkışık mide rahatsızlığıda var oruç tutamıyor.

ne yapmasi icap ettigini yazimizda bildirdik.bunlardan en koayi on fitre vermesidir.oruc tutamadigina göre en kolay care budur.
« Son Düzenleme: 20 Aralık 2012, 14:47:32 Gönderen: Mücteba »
  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Yemin ve Keffareti
« Yanıtla #10 : 18 Aralık 2010, 20:46:12 »
Teşekkür ederiz hocam
« Son Düzenleme: 20 Aralık 2012, 14:47:42 Gönderen: Mücteba »
〰〰〰〰🐠