Gönderen Konu: Yetimler ile ilgili Ayet ve Hadisler  (Okunma sayısı 50021 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Elazığlı23

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 1
Yetimler ile ilgili Ayet ve Hadisler
« : 13 Mart 2012, 19:09:01 »

YETİM HAKKINDA AYETLER

BAKARA SURESİ 83. AYET:

Hani, biz İsrailoğulları’ndan, “Allah’tan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese güzel sözler söyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekâtı vereceksiniz” diye söz almıştık. Sonra pek azınız hariç, yüz çevirerek sözünüzden döndünüz.

BAKARA  SURESİ 177. AYET:

İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürlükleri için) kölelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allah’a karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir

BAKARA  SURESİ 215. AYET:

Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “Hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar içindir. Hayır olarak ne yaparsanız, gerçekten Allah onu hakkıyla bilir.”

BAKARA  SURESİ 220. AYET:

Dünya ve ahiret hakkında düşünesiniz diye böyle yapıyor. Bir de sana yetimleri soruyorlar. De ki: “Onların durumlarını düzeltmek hayırlıdır. Eğer onlara karışıp (birlikte yaşar)sanız (sakıncası yok). (Onlar da) sizin kardeşlerinizdir. Allah bozguncuyu yapıcı olandan ayırır. Allah dileseydi sizi zora sokardı. Şüphesiz Allah mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir

NİS  SURESİ 2. AYET:

Yetimlere mallarını verin. Temizi pis olanla (helâli haramla) değişmeyin. Onların mallarını kendi mallarınıza katıp yemeyin. Çünkü bu, büyük bir günahtır.

NİS  SURESİ 3. AYET:

Eğer, (velisi olduğunuz) yetim kızlar (ile evlenip onlar) hakkında adaletsizlik etmekten korkarsanız, (onları değil), size helâl olan (başka) kadınlardan ikişer, üçer, dörder olmak üzere nikahlayın.2 Eğer (o kadınlar arasında da) adaletli davranmayacağınızdan korkarsanız o taktirde bir tane alın veya sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız için daha uygundur.

NİS  SURESİ 6. AYET:

Yetimleri deneyin. Evlenme çağına (buluğa) erdiklerinde, eğer reşit olduklarını görürseniz, mallarını kendilerine verin. Büyüyecekler (ve mallarını geri alacaklar) diye israf ederek ve aceleye getirerek mallarını yemeyin. (Velilerden) kim zengin ise (yetim malından yemeğe) tenezzül etmesin. Kim de fakir ise, aklın ve dinin gereklerine uygun bir biçimde (hizmetinin karşılığı kadar) yesin. Mallarını kendilerine geri verdiğiniz zaman da yanlarında şahit bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter.

NİS  SURESİ 8. AYET:

Miras taksiminde (kendilerine pay düşmeyen) akrabalar, yetimler ve fakirler hazır bulunurlarsa, onlara da maldan bir şeyler verin ve onlara (gönüllerini alacak) güzel sözler söyleyin.

NİS  SURESİ 10. AYET:

Yetimlerin mallarını haksız yere yiyenler, ancak ve ancak karınlarını doldurasıya ateş yemiş olurlar ve zaten onlar çılgın bir ateşe (cehenneme) gireceklerdir

NİS  SURESİ 36. AYET:

Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.

NİS  SURESİ 127. AYET:

Kadınlar hakkında senden fetva istiyorlar. De ki: “Onlar hakkında size fetvayı Allah veriyor.” Kitapta, kendilerine (verilmesi) farz kılınan (miras)ı vermediğiniz ve evlenmek istediğiniz yetim kızlara, zavallı çocuklara ve yetimlere adil davranmanıza dair, size okunmakta olan âyetler de bunu açıklıyor. Ne hayır yaparsanız şüphesiz Allah onu bilir.

EN'ÂM  SURESİ 152. AYET:

Rüştüne erişinceye kadar yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın. Ölçüyü ve tartıyı adaletle tam yapın. Biz herkesi ancak gücünün yettiği kadarıyla sorumlu tutarız. (Birisi hakkında) konuştuğunuz zaman yakınınız bile olsa adil olun. Allah’a verdiğiniz sözü tutun. İşte bunları Allah size öğüt alasınız diye emretti.

ENFÂL  SURESİ 41. AYET:

Bilin ki, ganimet olarak aldığınız herhangi bir şeyin beşte biri mutlaka Allah’a, Peygamber’e, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara aittir. Eğer Allah’a; hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün, (yani) iki ordunun (Bedir’de) karşılaştığı gün kulumuza indirdiklerimize inandıysanız (bunu böyle bilin). Allah her şeye hakkıyla gücü yetendir.

İSR  SURESİ 34. AYET:

Rüştüne erişinceye kadar, yetimin malına ancak en güzel şekilde yaklaşın, verdiğiniz sözü de yerine getirin. Çünkü söz (veren sözünden) sorumludur.

KEHF  SURESİ 82. AYET:

“Duvar ise şehirdeki iki yetim çocuğa ait idi. Altında onlara ait bir define vardı. Babaları da iyi bir insandı. Rabbin, onların olgunluk çağına ulaşmalarını ve Rabbinden bir rahmet olarak definelerini çıkarmalarını istedi. Bunları ben kendi görüşüme göre yapmadım. İşte senin, sabredemediğin şeylerin içyüzü budur.”

HAŞR  SURESİ 7. AYET:

Allah’ın, (fethedilen) memleketlerin ahalisinden savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar; Allah’a, peygambere, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet (ve güç) haline gelmesin diye (Allah böyle hükmetmiştir). Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir.

İNSAN SURESİ 8. AYET:

Onlar, seve seve yiyeceği yoksula, yetime ve esire yedirirler.

FECR  SURESİ 17. AYET:

Hayır, hayır! Yetime ikram etmiyorsunuz.

BELED  SURESİ 16. AYET:

Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır. 

DUH  SURESİ 6. AYET:

Seni yetim bulup da barındırmadı mı?

 

YETİM HAKKINDA HADİSLER

"Kendi yetimini veya başkasına ait bir yetimi himaye eden kimseyle ben, cennette şöyle yan yana bulunacağız."

 
Hadisin ravisi Malik İbni Enes, -Peygamber Aleyhisselam'ın yaptığı gibi- işaret parmağıyla orta parmağını gösterdi.
Müslim, Zühd 42.

"Bir kimse sırf Allah rızası için bir yetimin başını okşarsa, elinin dokunduğu her saç teline karşılık ona sevap vardır".

Ahmed ibni Hanbel, Müsned, V, 250.

"Bir kimse, Müslümanların arasında bulunan bir yetimi alarak yedirip içirmek üzere evine götürürse, affedilmeyecek bir suç işlemediği takdirde, Allah Teala onu mutlaka cennete koyar".

Tirmizî, Birr 14.

Allah Resulü SallAllahu Aleyhi ve Sellem buyurdu:

"Ben ve yanakları solmuş dul kadın, kıyamet gününde, yan yana iki parmak gibi beraber olacağız. Mevki ve güzellik sahibi bu kadın, kocasından dul kalmıştır. Kendini yetimlerine adamış ve bu durum onlar evleninceye, ya da ölünceye dek böyle devam etmiştir."

İbn Mâlik (R.A) Ebû Dâvud (R.A)

Allah Resûlü SallAllahu Aleyhi ve Sellem buyurdu:

"Sofralarında yetim bulunduran kimselerin sofrasına şeytan asla yaklaşamaz."

Ebû Mûsa (R.A) Taberânî (R.A)

"Bir kimse, akrabasından veya başkasından olan bir yetimi, yetim kendisini kurtarana kadar uhdesine alsa, o kimseye Cennet vacip olur."

Ravi: Hz. Adiyy Ibni Hakem (R.A.)

"Üç kişiye kıyamet gününde Allah, nazar etmez; onları tezkiye etmez ve onlar için elim bir azap vardır: Okuturken yetimi ezen hoca, ihtiyacı yok iken dilencilik yapan kimse, yaranmak için sultana dalkavukluk yapan adam. "

Ravi: Hz. Ibni Abbas ((R.A)

Halkın içinde Allah’tan en uzak olan iki kimsedir: Birincisi, ümeranın meclisinde oturur da zulme ait sözlerinde onları tasdik eder. Diğeri ise çocukların muallimidir. Fakat onların hepsini ayni derecede eşit tutmaz. Ve yetimin hakki hususunda Allah’tan korkmaz.

Ravi: Hz. Ebu Umame (R.A)

Kalbinin yumuşamasını ve hacetinin görülmesini sever misin? Yetime merhamet et, onun başını oksa ve ona yediğinden yedir. Kalbin yumuşar ve hacetine erişirsin.

Ravi: Hz. Ebud Derda (R.A)

Namaz hususunda Allah'tan korkun. Namaz hususunda Allah'tan korkun. Namaz hususunda Allah'tan korkun. Köleleriniz hakkında da Allah'tan korkun. Su iki zaif hakkında da Allah'tan korkun; Dul kadın ve yetim çocuk.

Ravi: Hz. Enes (R.A)

Allah'a en sevgili ev, içinde ikram gören yetim bulunan evdir.

Ravi: Hz. Ibni Omer (R.A)

« Son Düzenleme: 26 Şubat 2016, 11:42:41 Gönderen: Mücteba »

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Yetimi Kendine Yakın Tut...
« Yanıtla #1 : 23 Aralık 2015, 12:43:45 »
Yetimi Kendine Yakın Tut...

“Yetimi kendine yakın tut. Başını elinle okşa ve onu sofrana oturt. Böyle yaparsan, kalbin yumuşar ve ihtiyacın görülür.”
(Hadîs-i Şerîf)

Yetim bir Peygamber’in ümmeti olarak, yetimlerin korkulu rüyalar görmediği, huzur içinde uykuya daldığı evler kurmak istedik. Bu gayeyle giriştiğimiz maraton, sizlerin desteğiyle çok kısa sürede, çok güzel neticeler vermeye başladı.

İpekyolu coğrafyasında, Kazakistan, Kırgızistan, Moğolistan gibi farklı ülkelerde beş yetimhanemiz hizmet veriyor. İlâhî bir takdirle annesini, babasını yahut her ikisini birden kaybetmiş masum yavrular, gerçek bir aile şefkatiyle büyütülüp, geleceğe hazırlanıyor.


Hatıralarımızdan bir tanesini bu vesileyle paylaşmak isteriz.

Yetimhanemize yeni gelen bir kız çocuğu, tırnaklarını kesmekte olan görevli ablasına bakıp ağlamaya başlar. Görevlinin niçin ağladığını sorması üzerine küçük kız, “Daha önce kaldığım yetimhanedeki görevli, tırnaklarım uzun olduğu için bu parmağımı kırmıştı” der, “Siz ise benim tırnaklarımı kesiyorsunuz, annem gibi…”

Bu ve benzeri yüzlerce hadise, bize mesuliyetimizin ne kadar büyük, ne kadar ağır olduğunu gösteriyor. Çünkü bizim açmakta geciktiğimiz her yetimhane, kimbilir hangi yetimin, yetimlerin eziyetten kurtulmasını geciktiriyor...

Kırgızistan Kültür Bakanının, ülkedeki bir yetimhanemizi ziyaretlerinde, o minik yavrularla görüştükten sonra kürsüye çıkıp, “Allah kimseyi yetim bırakmasın. Bırakacaksa da sizin elinize bıraksın” demesi, omuzlarımızda hissettiğimiz bu yükün, bu emanetin ne kadar büyük olduğunun bir başka ifadesi.




İPEKYOLU ASYA EĞİTİM KÜLTÜR ve DOSTLUK DERNEĞİ
Mareşal Çakmak Mah. Bağcılar Cad. No: 124 Güngören / İstanbul
Telefon: 0212 701 00 01 (pbx) www.ipekyoluasya.org | Ptt Hesap No: 10597530

ZİRAAT BANKASI
TL HESAP NO: 2080-6237 5548-5001 | IBAN: TR76 0001 0020 8062 3755 4850 01
DOLAR HESABI: 2080-6237 5548-5002 | IBAN: TR49 0001 0020 8062 3755 4850 02
[/size]

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Yetimin Elinden Tut
« Yanıtla #2 : 22 Ocak 2016, 03:53:14 »
Yetimin Elinden Tut

İlahi bir takdir ile annesini, babasını yahut her ikisini birden kaybetmiş İpek yolu yetimlerinin o minnacık ellerinden tutalım.
Yetim bir peygamber’in ümmeti olarak, yetimlerin korkulu rüyalar görmediği, huzur içinde uykuya daldığı evler kurmak istedik. Bu gaye ile giriştiğimiz maraton, sizlerin desteği ile  kısa sürede, çok güzel neticeler vermeye başladı.
İpekyolu coğrafyasında, Kazakistan, Kırgızistan, Moğolistan gibi farklı ülkelerde beş yetimhanemiz ile yüzlerce çocuğa hizmet  veriyoruz. Bu yetimhanelerde dört yaşından itibaren kucaklanan yavrular, gerçek bir aile şefkati ile dini ve dünyevi ilimlerle mücehhez bir şekilde geleceğe hazırlanıyor.



Kırgızistan Kültür bakanın, Bişkek’teki yetimhanemize ziyaretlerinde, “Ben de yetimim. Yetimi ve yetimhaneyi bilirim. Allah kimseyi yetim bırakmasın. Bırakacaksa da sizin elinize bıraksın” ‘ ifadeleri elbette bizleri mutlu ediyor. Ancak dışarıda on binlerce yetim olduğunu bilmek, görmek, o yetimlerin kötü niyetli ellerde nerelere götürüldüğünü, ne hale geldiğini duymak mesuliyetimizin büyüklüğünü bize hatırlatıyor.

Bu mesuliyetin omuzlarımıza yüklediği yükün idraki ile başlattığımız projelerimize destek olabilirsiniz.

Bizim Yetimimiz projemize destek olabilirsiniz.

Yetim Kumbarası: Yetim Kumbarası ile hedefimiz çocuklarımızın günlük harçlıklarından ayıracakları birkaç kuruş ile yetim Kardeşlerine sahip çıkmaları, yardım etmeyi öğrenmeleridir. Derneğimizden temin edeceğiniz bir kumbara ile bir yetime sahip çıkabilirsiniz.



Evde Bir Kardeş: Evimizde ki evlatlarımızın bir kardeşi de ipek yolu coğrafyasında bir yetim olsun. Çocuklarımıza harçlığını verirken onların bir kardeşinin de İPEKYOLUN’ da  olduğunu düşünelim. Bir yetime sponsor olalım.

Yetimin Evi: İpekyolu coğrafyasında, yeni bir yetimhanenin açılmasına, yada mevcut yetimhanelerin standartlarının yükseltilmesine destek olabilirsiniz.


http://www.ipekyoluasya.org/site/Yetimin-Elinden-Tut-s117.html




İPEKYOLU ASYA EĞİTİM KÜLTÜR ve DOSTLUK DERNEĞİ
Mareşal Çakmak Mah. Bağcılar Cad. No: 124 Güngören / İstanbul
Telefon: 0212 701 00 01 (pbx) www.ipekyoluasya.org | Ptt Hesap No: 10597530

ZİRAAT BANKASI
TL HESAP NO: 2080-6237 5548-5001 | IBAN: TR76 0001 0020 8062 3755 4850 01
DOLAR HESABI: 2080-6237 5548-5002 | IBAN: TR49 0001 0020 8062 3755 4850 02


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Kırgızistan'da bir yetimhanede Fatiha-ı Şerif'i okuyan çocuk
« Yanıtla #3 : 22 Ocak 2016, 04:07:41 »
Kırgızistan'da bir yetimhanede Fatiha-ı Şerif'i okuyan çocuk

https://player.vimeo.com/video/139066011

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
"Yetime Kalbinde Yer Aç!"
« Yanıtla #4 : 26 Şubat 2016, 11:41:11 »
"Yetime Kalbinde Yer Aç!"


Neden Yetim?

Dünyada savaş, açlık, yoksulluk vb. sebeplerle çok sayıda korumasız ve yetim çocuk bulunmaktadır. Irak’ta devam eden savaş boyunca 5 milyon civarında çocuk yetim kalmıştır. Afrika’da binlerce çocuk iklim koşullarındaki olumsuzluklar, iç çatışmalar ve benzeri nedenlerle yetim ya da korumasız durumdadır. Pakistan, Açe, Bangladeş gibi doğal afetlerin büyük yıkımlara sebep olduğu bölgelerde de binlerce çocuk yetim ve korumasız kalmıştır. Bu çocukların akıl, beden ve ruh sağlıklarını ifsad edecek en büyük tehdit ve tehlikeler ise şöyle sıralanabilir:

1 - İnsan tacirleri
2 - Organ mafyası
3 - Açlık
5 - Misyonerler

 

Yetim Çalışma Bölgeleri

Savaş Bölgeleri ve Mülteci Kampları:
Yetim çalışmaları sıcak savaş ortamında, mülteci kamplarında ve savaşın etkisinin devam ettiği bölgelerde yürütülmektedir. Savaşın güvensiz ortamında yetim çocukların öncelikle sağlık ve gıda ihtiyaçları giderilerek güvenilir ortamlara nakilleri sağlanır. Savaş alanlarına yakın bölgelerdeki mülteci kamplarında yaşayan yetimlere ailelerinden sağ kalan kimseler varsa onların yanında; yetimin ailesinden hayatta kalan kimse yoksa temin edilecek en uygun sığınma yerinde mümkün olan maddi manevi destek sağlanır.

Doğal Afet Bölgeleri:
Yetim çalışmalarında öncelik kurtarma faaliyetlerindedir. Acil müdahaleler sonrası tespit edilen kimsesiz çocuklar, her türlü istismara karşı uygun geçici barınaklarda korumaya alınırlar. Çocukların sağ kalan yakınları bulununcaya kadar ihtiyaçları karşılanır; sağ kalan yakını yoksa ya da bulunamamışsa, bölgelerde birlikte çalışılan yerel kuruluşun talepleri ve bölgenin yapısı gözetilerek yetimler için kalıcı barınaklar hazırlanır.

Kronik Açlık ve Yoksulluk Bölgeleri:
Yetim çalışmaları; yoksulluk ve yoksulluğun neden olduğu hastalıklar ile açlık ve kuraklıktan ebeveynlerini kaybeden çocukları kapsar.

 

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Yetim Psikolojisi
« Yanıtla #5 : 19 Mayıs 2016, 00:17:57 »
Yetim Psikolojisi



Batı dillerinde, Fransızca dahil iki kelimenin kavramsal karşılığını tam veren kelimeler yok. Bu iki kelime ‘şefkat ve yetim’ kelimeleridir. Bizim aklımıza gelen şefkat ve yetim kavramlarının batı dillerinde evrensel karşılığının olmaması bu asil duyguları tanımamaları ile ilgilidir.

Ancak biyolojik bilimlerdeki gelişmeler, doğu değerlerinin batıya psikoloji kılığında girmeye başladığını gösteriyor.1996 yılında Harvard’da 87 öğrenci üzerinde yapılan bir araştırma yayınlandı. Çocukluk dönemlerinde anne babalarını merhametli ve adaletli algılayan gençler, 35 yıl sonra incelendiklerinde daha mutlu ve daha sağlıkla bulunmuşlardı.

Yapılan duygu araştırmalarında organları testere ile kesilen acı çeken insan görüntüleri batılı bireylerde iğrenme duygusu uyandırırken Budist rahiplerde merhamet duygusu uyandırıyordu. Merhamet duygusundan farklı olarak şefkat duygusunda başkasının iyiliğini isteme arzusu vardır.

Bu duygudan mahrum olarak büyütülen çocuklarda ne oluyor? Çocuk yuvalarında yetim çocukların çok iyi bakıldıkları halde sık hasta oldukları, gelişmedikleri ve ani öldükleri biliniyor. Bu hastalığa bilimsel terminolojide ’hospitalizasyon hastalığı’ deniliyor. Muhtemelen, fiziksel olarak çok iyi bakıldıkları halde sık sık bakıcı değiştirdikleri için bu çocukların sevgisiz kaldıkları, gösterilen sevginin de fedakarlık, karşılıksızlık ve iyiliği isteme arzusunu fazla içermediği için yeterli güveni oluşturmadığı anlaşılıyor.

Şefkatli ortamlarda olmayan kişiler kendilerini yalnız hissederler. Ümit duyguları gelişemez. Büyüme ile ilgili hormon ve enzim üretimi için kişinin kendini güvende hissetmesi gerekir. Kendisini güvende hissetmeyen kişilerin beyinleri stres ve savunma ile ilgili hormon ve enzimleri üretir. Uzun süreli bu kimyasalların salgılanması ‘Growth Hormone’ yani büyüme hormonu üretimini baskılar ve çocukların gelişmeleri yavaşlar. Ani ölümler ortaya çıkar.

Doğu geleneğinde şefkat vurgusunun çok yapılması batı geleneğinde bir boşluk oluşması iki geleneğin bilimsel işbirliğine ihtiyaç hissettirmektedir.

Çocukluk depresyonlarının artması ve ani ölümlere neden olan şefkat yoksunluğu yetimin ruh durumunu anlamamızı sağlamalı. Yetimlere sevgi dolu bir bakış, tebessüm, birkaç güzel söz ve başını okşamak sevginin dışa vurumu olarak yaşamsal önemi olan davranışlardır. Aynı zamanda şefkat davranışı vereni de iyi hissettirir. Aşkın bir gönül rahatlığı, başkasını iyi hissettirme, iyilik yapan insanda da mutluluk ile ilgili hormon ve enzimleri salgılattığı düşünülür. Çift yönlü yararı olan yetime şefkat etmenin meditatif bir eylem olduğunu bile söyleyebiliriz.

Anne Baba Kaybının Travmatik Etkisi

İnsan hangi yaşta olursa olsun, sevdiği birinin kaybından büyük bir acı duyar. Anne babanın vefatı hepimiz için katlanılması zor bir olaydır. Açıktır ki, bu acıyı küçük yaşta yaşayan kişinin bununla başa çıkması daha zor olacaktır. Çocuklarda anne babanın kaybı, farklı yaş dönemlerinde farklı algılanır ve dolayısıyla başka başka sonuçlar yaratır.

Çocuk için sevdiği birinin kaybı psikolojik bir yaralanmadır, travmadır.İnsan hayatında böyle kaçınılmaz durumlar yaşanır. Hem anneyi hem babayı kaybetmek ise apayrı ve çok büyük bir yıkım yaratabilir. Bu durumda ailenin yakınlarına, varsa büyükanne ve büyükbabalara çok önemli ve zor bir görev düşer. Ancak burada özellikle irdelenecek konu; eşini kaybeden bir anne ya da babanın çocuğuna nasıl yaklaşması, bu durumu ona nasıl izah etmesi ve çocuğun yaralarını nasıl sarması gerektiği olacaktır.

Farklı yaş dönemlerine göre farklı algılamalara sahip olan çocuk, ilk dört- beş yıl içinde daha çok anneye bağlı olduğu için babanın kaybını çok yoğun olarak hissetmeyebilir. Yine de evin içinde varlığına alıştığı, birlikte vakit geçirdiği, henüz tam bir kavram olarak zihnine yerleşmese bile “baba” dediği bir insanı kaybetmek çocuğu ister istemez üzer. İlkokul dönemine giren bir çocuk ise babasının, sevdiği ve güvendiği bir kişinin kaybını daha ağır bir biçimde yaşar ve daha çok acı duyar. Annenin kaybıysa çocukluk döneminin her aşamasında çocuğu derinden sarsar ve yaralar.

Anne Babanın Kaybı Çocuğa Nasıl Anlatılmalı?

Eşini kaybeden bir anne ya da baba elbette ki büyük bir acı yaşayacak, acısına ilaveten hem annelik hem de babalık vazifesini üstlenecektir. Bu, taşınması zor bir sorumluluktur ve önemli bir kişilik organizasyonu gerektirir. Böyle bir olay yaşandıysa çocuk mutlaka acı çeker, üzülür, sarsılır. Ancak bu olaydan kişilik gelişimi açısından ileriye yönelik büyük bir hayat tecrübesi de çıkarabilir.

Anne babalara, her zaman kaldırabilecekleri gerçekleri çocuklarından gizlememelerini tavsiye ediyoruz. Elbette ki ölümü, üstelik de bir çocuk olarak kaldırmak zordur. İşte bu noktada geride kalan eşe büyük bir rol düşüyor. Ölümü, çocuğun anlayabileceği bir dille anlatmalı, ona kabul edebileceği bir “ ölüm ” kavramı vermelidir.

Eşini kaybeden bir anne bu durumu çocuğuna nasıl açıkladığını şu şekilde aktarmıştı: “ Eşimi kaybedince bir süre bunu oğluma nasıl anlatacağımı bilemedim. Sonra bir çıkış yolu buldum ve ‘Oğlum bak, baban uzun bir yolculuğa çıktı. O dönmeyecek ama biz ileride onunla buluşacağız.’ dedim. Ondan sonra çocuk, ‘Babam nerede?’ diye sormadı ve rahatladı.”

Çocuğun duygu dünyasında “Babam öldü, bitti” imajının olması çocuğu psikolojik olarak yaralar. “Hayat bu, insan doğar, yaşar, ölür. Hepimiz bir gün ölüp gideceğiz” düşüncesi çocuğun ruhunu zedeler. Çocuğa yukarıda aktardığımız annenin ifade ettiği gibi bir ölüm kavramı vermek gerekir.

Bu gerçekle ilk kez karşılaşacak olan çocuk açısından, durumu anlatacak kişinin davranışı da çok önemlidir. Anlatan kişi sakin olduğu zaman, çocuk bunun sakin karşılanması gerektiğini anlar ve onu model olarak kabul eder. Dolayısıyla anlatış tarzının önemli olduğunu bilmek ve bunu uygulayabilmek çocuğun ölümü sükunetle karşılamasına yardımcı olur.

Vefatın Ardından Yapılması Gerekenler

Sevgi aynı su gibi, ekmek gibi bir gıdadır, psikolojik bir ihtiyaçtır. Çocuk için en önemli ihtiyaç sevgi ve kendisini güvende hissetme duygusudur. Anne ya da babasını kaybeden bir çocuğun bu ihtiyaçlarını özenle karşılamak gerekir. Çocuk çok yakını olan birisinin kaybını “Artık eskisi kadar sevilmeyeceğim, artık tehlikelerle yüz yüzeyim” şeklinde algılamamalıdır. Çocuğun sevgi ve güven ihtiyacı mutlak surette karşılanmalıdır.

Çocuğun sevgi ve güven ihtiyacını karşılarken yine de bazı sınırlara dikkat etmek gerekir. Çocuk çok büyük acılar yaşamış olabilir; buna rağmen iyi ve doğru ahlaki normlar verme, iyi insan özellikleri verme kaygısıyla büyütülmeli, disiplin konusu ileri bir tarihe ertelenmemelidir. İyi-kötü, doğru-yanlış kavramları çocuğun zihninde nasıl yerleşirse öyle devam eder. Bu nedenle çocuk bir yandan sevgi ve şefkatle doyurulurken, diğer yandan da iyi bir insanın taşıması gereken özellikler hafızasına nakşolunmalıdır.

Bir çocuğa hem annelik hem de babalık yapmak, hayatın yükünü tek başına sırtlamak zordur. Anne ya da baba bu sorunların ağırlığı altında geleceğe dönük kaygılar taşıyıp kendisini gergin ve mutsuz hissedebilir. Kaygılı ve gergin olan bir kişi ise çocuğuyla sağlıklı bir duygusal alışveriş kuramaz. Çocuk bunu fark eder ve artık sevilmediğini düşünüp kendini güvensizlik içinde hisseder. Burada yine kaliteli beraberlik ihtiyacı ortaya çıkıyor. Hayatın yükü ne kadar ağır olursa olsun çocukla ilgilenirken bütün sorunları alıp rafa koymak, çocukla sadece ve sadece onu düşünerek birlikte olmak gerekir. Nitelikli ve sürekli bir duygu alışverişi çocuğun bu dönemi atlamasına yardımcı olacaktır.

Çocuğun Rol Modelinin Kaybı

Çocuk kişilik özelliklerinin bir kısmını anneden, bir kısmını babadan alır. Kişilik % 30-40 oranında genlerden gelir; % 60-70 oranında da model alarak öğrenme biçimde gelişir. Bilindiği gibi erkek çocuklar için baba, kız çocuklar için anne önemli bir rol modelidir. Çocuğun rol modelinin kaybı cinsel kimlik açısından önemlidir. Baba modelini kaybeden çocuk, anneyi rol modeli kabul eder ve cinsel kimliğini oturtmakta zorluk çeker. Rol modelini kaybeden çocuk, onun yerine koyacağı birine; erkekse dayı ya da amca, kızsa teyze ya da hala gibi model olabilecek bir yakının varlığına ihtiyaç duyar. Böyle durumlarda, mutlaka baba olsun diye evlenen anneler oluyor. Böyle bir evliliğin ne getirip ne götüreceği konusunda iyi bir analiz yapmak gerekir. Yeterince üzerinde düşünmeden evlenme kararı almak doğru değildir. Onun yerine çocuğun cinsel kimlik gelişiminin önemli olduğunu bilip bu konuda bilinçli davranmak ve mümkün olduğunca yakınlardan destek almak daha doğrudur.

Çocukluk dönemlerinde anne babanın kaybından ötürü sevgi yoksunluğu ile değer verilmeden büyümüş bazı insanlar, baba olduklarında şöyle bir davranış geliştiriyorlar: “ Ben ölürsem çocuğum ayakta kalabilsin ” diye, çocuklarına katı ve ilgisiz davranıyorlar ve çocuk babası varken onun sevgi ve ilgisinden mahrum, yetim gibi büyüyor. Bazıları da “ Ben çektim, o çekmesin ” diyerek, ya çocuğa aşırı bir himayecilikle yaklaşıp çocuğun özgüveninin yetersiz gelişmesine sebep oluyorlar ya da aşırı ilgili davranıp çocuğu evin küçük hükümdarı haline getiriyorlar. Burada vurgulamak istediğimiz nokta şu: Çocuğun küçük yaşta anne ya da babasını yitirmesi ve bu dönemi olması gerektiği şekilde atlatamaması kendi çocuklarına yönelik tavrına dahi olumsuz yansıyabiliyor.

‘Keşke’ lerden Kaçınmanın Önemi

Bir çocuğun anne babasını kaybetmesi zordur, hatta böylesine uzun vadeli sonuçlara yol açabilir. Yetimlerle yaşamak zorunda olan kişilerin en güçlü aracı, en etkili silahı, en sağlam sığınağı, en temel ihtiyacı şefkat ve disiplin dengesini kurmayı başarmalarıdır. Yine de tavsiyemiz her zaman olduğu gibi, sorun odaklı değil çözüm odaklı düşünmek ve her halükarda çözüm yönünde çaba sarf etmektir. İnsanın hayatını en kötü etkileyen kelime “keşke”dir. Başımıza gelen kaçınılmaz olayları kabul etmek, çözüm yönünde atılacak ilk adımdır. “Herkesin bir sınavı var. Benim bunu yaşamam gerekiyormuş ve yaşıyorum. Bundan sonra arkama dönüp bakmayacağım” diyen kişi, hem çözüme doğru bir adım atmış olur hem de bu davranışıyla kendisinin her halini gözleyen ve hafızasına kaydeden çocuğuna iyi bir model olur. Hayatımızdaki zor dönemlerin, sıkıntıların kişiliğimizin gelişimi açısından önem taşıdığını unutmamalıyız. Önemli olan bu dönemlerden doğru tecrübeler kazanarak çıkabilmektir.

Özetle yetim sevgisi bizim inanç sistemimizde çok yüceltilmiş bir sevgidir. Yüce Peygamberimiz yetime yardım edene ebedi hayatta iki parmak gibi yakın olacağı müjdesini veriyor.

Yetimin içinde sevgi olan bakımını profesyonelce yapmalıyız. Şefkat ve merhamet acımak değildir. Acıma duygusunun içinde çocuğun ruh halini anlama yoktur, yardım çabası yoktur. Çünkü acıma bencillik içeren bir duygudur kişiyi acı gerçeklerden uzaklaştırır. Şefkat ve merhamet ise içinde paylaşmanın ve yardım kaygısının olduğu bir duygudur ve kişinin kendini iyi hissetmesine neden olur.

“Alan kazanmaz veren kazanır” diyen atalarımız çok haklılar. Çünkü şefkat beyinde mutluluk hormonu salgılatır, acıma beyinde stres hormonu salgılatır. Hem dünyada hem ukbada kazanan olmak bu demek ki.


Prof. Dr. Nevzat TARHAN


Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."