Gönderen Konu: Yıldırım Bayezid  (Okunma sayısı 8088 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı enfa

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 1543
Yıldırım Bayezid
« : 08 Aralık 2006, 20:58:07 »

Yıldırım Bayezid
Babası . Murad Hüdavendigar

Annesi . Gülçiçek Hatun

Doğumu : 1360

Vefatı . 8 Mart 1403

Saltanatı : 1389 - 1403 (13) sene



Yıldırım Bayezid tahta geçtikten sonra, babasının vefatı üzerine Anadolu'da vuku bulan ayaklanmaların tamamını zamanda bastırdı. Germiyan, Aydın, Menteşe ve Saruhan Beyliği bu devirde katıldı. Hâmid Beyliğine bağlı lsparta, Burdur, göller yöresi Osmanlıların oldu. Yıldırım 1391'de Bizanslılardan Sile'yi aldı. İstanbul'u yedi ay muhâsara etti, Tuna nehrini geçerek Romanya'yı Osmanlılara tâbi kıldı.1392'de Silivri ve Selânik Osmanlılara katıldı. 1393'de Bulgaristan tamamen fethedildi.1394'de Kastamonu ve çevresi alındı. ArnavutIuk ve çevresi de Osmanlı topraklarına katıldı. 1396'da Haçlı ordusu Niğbolu'da imha edildi. Binlercesi esir alındı. 1397'de Salona Piskoposu, Padişahı bizzat davet ederek halkın zulümden kurtarılmasını rica etmiş bunun üzerine Yıldırım Bayezid, Bizanslılardan Silivri, Mora ve Attika'yı kurtarmıştır. Türklerin Yunanistan'ı almaları böyle olmuştur.Girdiği savaşlarda göstermiş olduğu cesaretten dolayı 1397'de ona (Yıldırım) lakabı verilmişti

Karaman Beyliği tamamen Osmanlı topraklarına ilhak edildi. İstanbul yeniden muhasara edildi. Dulkadir Beyliği Osmanlılara tabi oldu.Bir haçlı ordusu, Tuna nehri kıyısında bulunan (Niğbolu) kalesini kuşatmıştı. Yıldırım Bayezid de ordusu ile Niğbolu kalesi önlerine kadar geldi. Bir gece Yıldırım Bayezid,tek başına atına binerek düşman saflarını yardı. Niğbolu kalesinin duvarları dibine yanaşarak bir elini kale duvarına dayadı ve : "Bire Doğan!" diye seslendi. Bu sesi tanıyan Niğbolu kalesi kumandanı Doğan Bey de yukarıdan : "Ne var ,şevketlüm!" diye sordu. Padişah : "Ordumla birlikte geldim. Sakın kaleyi teslim etmeyesin!" emrini verdikten sonra atını -sürerek gece karanlığında bir yıldırım gibi karargâha döndü.1400'de İstanbul bir daha muhasara edildi. 1402'de (Rivayete göre ulemadan cevazına dair fetva alınmadan) Timur ile Ankara savaşı yapıldı ve Yıldırım yenildi. Timur'un yanında esir olarak kalan büyük Osmanlı Hükümdarı ve Fatih'in dedesi üzüntüsünden 7 ay 12 gün sonra 43 yaynda iken vefat etti. Cenazesi oğlu Çelebi tarafından Bursa'ya getirilerek,kendi türbesine defnedildi. (Allah rahmet eylesin.)

Yıldırım'ın kazanmış olduğu zaferlerin en mühimlerinden birisi (25 Eylül 1396) senesinde,tek başına Müslüman Türk milletinin, bütün bir Hıristiyan Avrupa Devletlerine karşı kazanılmış ve tarihin en büyük zaferlerinden birisi olan Niğbolu zaferi idi. Bu ,şanlı zaferin neticeleri de çok büyük olmuştur. Bu zafer, Osmanlı Türk Devletinin, doğu İslâm âleminde de tanınmasına sebep oldu Mısır'daki Abbasi Halifesi (Birinci Mütevekkil) Yıldırım Bayezid'e tebrik için gönderdiği mektubunda, Türk Padişahına: "Sultan-ı İklim-i Rum" ünvanı i1e hitabetti.Silsile-i Sâdât-ı Nakşıbendiyye'den Hâce Bahaüddin Şah-ı Nakşıbend (k.s.) Hazretleri,Hâce Alâüddin Attar (k.s.) Hazretleri, Allame Saadeddin Teftazâni, Şerh-i Mekâsıd Müellifi Kemaleddin Hocendi, Hayatü'I - Hayvan isimli eserin sahibi Kemaleddin Muhammed Demiri,Hoca Hafız Şirâzi ve Kadı İbn-i Haldun Yıldırım Bayezid devrinde vefat eden büyük zatlardır.

Erkek Cocukları : Musa Gelebi, Süleyman

Gelebi, Mustafa Gelebi, İsa Çelebi, Mehmed Çelebi, Ertuğrul Gelebi, Kasım Çelebi.

Kız Cocuklarr : Fatma Sultan

Zaman diyorum, biraz daha zaman.Dilimin ucundaki kelimeler bu kış donmazsa bir dahaki yıl uçmayı öğrenecekler!

Çevrimdışı kenz

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 1129
Yıldırım Bayezid
« Yanıtla #1 : 09 Aralık 2006, 01:00:12 »
teşşekkurler zerre kardeşim ellerine sağlık
İNSAN akli ile melekleşen nefsi ile iblisleşen bir aciptir İNSAN
İNSAN kendi kabahatini bilmeyen cehli ile dünyalara sığmayan bir mağrurdur İNSAN
İNSAN bütün zaaf ve acziyyetine rağmen kudrete kafa tutan taşkın bir şaşkındır İNSAN
İNSAN maziye bağlı hâle aldanmış istikbali gözler bir taştır İNSAN

Çevrimdışı Ahi

  • aktif yazar
  • *****
  • İleti: 923
  • Bugün Allah (c.c) için ne yaptın?
Yıldırım Bayezid
« Yanıtla #2 : 09 Aralık 2006, 13:27:48 »
Eline sağlık
Herhangi bir insan vaktini nasıl geçireceğini, üstün bir insan ise vaktini nasıl tasarruf edeceğini düşünür. – Schopenhaver

Çevrimdışı Nihle

  • araştırmacı
  • ***
  • İleti: 315
Yıldırım Bayezid
« Yanıtla #3 : 09 Aralık 2006, 14:43:08 »
YENİLECEĞİNDEN KORKAN
DAİMA YENİLİR
(YILDIRIM BEYAZIT)
YANİ TEVAFUK OLDU BENDE BUGUN OKUDUM BU SÖZÜ
ÜSTÜNE GELDİ SAĞOLASIN....
Sanmam ki taleb-i devlet ü cah etmeğe geldik!!
Biz aleme bir YAR için ah etmeğe geldik!!..

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Yıldırım Bayezid
« Yanıtla #4 : 02 Kasım 2012, 20:14:41 »
Yıldırım Beyazıt'ın Karaman Seferi
 
Karaman Seferi


           Sultan Bayezid, Bati Anadolu'daki beylikleri ortadan kaldırıp kendine bağladıktan sonra Karamanogulları üzerine yürür.
Çünkü Karaman Beyi Alâeddin Ali Bey, Sultan Murad'ın vefatını müteakip Hamideli taraflarındaki Osmanlı topraklarından bir kısmi ile Beyşehri'ni alarak o tarafları vurmuştu. Sultan Bayezid, önce Hamiseli'ne geçti, oradan da Teke yani Antalya taraflarına indi.


           Antalya'yı alıp Firuz Bey'e tevcih etti. 1391 senesinde meydana gelen bu hadiseler esnasında daha önce Osmanlı müttefiki olan Candaroğlu II. Süleyman, Osmanlı'yı kendisi için tehlike saymış olacak ki Osmanlılarla olan ittifakını bozup Sivas'ta hüküm süren Kadı Burhaneddin ile görüşmelere başlamıştı. Bayezid, Karamanogulları topraklarına girince Karamanoğlu Alâeddin Ali Bey, Osmanlılara karsı koyabilmek için Kadı Burhaneddin ile Candaroğlu Süleyman'dan yardım istedi. Fakat Bâyezid, bu birlik ve yardımların birleşmesine fırsat vermeden Karamanogulları'na ait bazı yerleri alıp Konya'yı muhasara altına aldı. Bu arada Bayezid ile basa çıkamayacağını anlayan Karaman oğlu Alâeddin Ali Bey, Tasalına çekilmişti. Kuşatma, hasam zamanına tesadüf etmişti.           

Yıldırım Bayezid de babasının yaptığı gibi halkın mahsulüne asla el dokundurulmamasını emr etti. Şehir halkından, kale dışında mahsulü olanlara teminat verilerek onların rahatlıkla dışarı çıkabileceklerini söyledi. Bu teminat üzerine şehir halkı kaleden dışarı çıkabiliyor, hasam edebiliyor ve istedikleri bedel ile Osmanlı ordusuna satış yapabiliyorlardı. Gerçekten Bayezid, babası gibi bölge halkına çok iyi davranmış ve satış yapmak isteyen halkın herhangi bir korkuya kapılmadan zahiresini getirip satabileceğini bildirmişti.
Halk sattığı eşyanın karşılığını tamamen aldıktan sonra çavuşlar refakatinde yerlerine gönderiliyordu. Hammer, Akşehir, Aksaray ve Niğde gibi şehirlerin sırf bu şekildeki bir muamele üzerine teslim olduklarını ve kapılarını tekrar Osmanlılara açtıklarını yazar.

Alâeddin Ali Bey, Kadı Burhaneddin ile Candaroğlu Süleyman'dan yârdim gelmediğini görünce, kayınbiraderi olan Yıldırım Bayezid'den barış istemek zorunda kalır. Bunun üzerine Yıldırım Bayezid, barısı kabul ederek zaten Osmanlılara ait olan ve Karamanoğlunun eline geçmiş bulunan Beyşehir, Akşehir ve diğer bazı yerleri almak suretiyle antlaşma yapar. Böylece iki devletin arasında Konya Ovası'ndaki Çarşamba Suyu sınır olarak kabul edilir. Yapılan antlaşmadan sonra buraların idaresi Sarı Timurtaş Paşa'ya bırakıldı. Böylece, daha sonra da devam edecek olan Karaman seferinin bu ikinci safhası bitmiş oldu. Bu seferde Bizans İmparatoru V. Ioannes'in oğlu Manuel de Yıldırım'ın ordusunda bulunuyordu.
 
E.Tarih.org

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Yıldırım Bayezid
« Yanıtla #5 : 06 Kasım 2012, 20:24:27 »
   Abdullah kardeşim, yazınızı okudum. Sizin daha önce yazdığınız yazı farklı,bu yazı farklı...İlk yazdığınız yazıda  Yıldırım Bayazıt'ın şahsında Osmanlıları küçük görme,aşşağlama,suçlu görme gibi bir durum vardı.

Şimdi'ki yazınızda ise bir tarihçi edasıyla yazılmış bir görüntü ortaya çıkıyor...

Alıntı
tarihler sadece anmak icin degil ders almak icin vardir, bu sebebden dolayi tarihten ders alinmali düsüncesiyle bu yaziyi yaziyorum:

Bu başlık adı altında yazılan yazıdan bahsediyorum...Siz diğer yazıyı da( o silinmeyen yazıdan bahsediyorum) bu uslüpla ve bu tarz da yazsaydınız,tamam kimse bir şey demezdi...
 
Fakat siz o yazınız da,Osmanlı Padişhını yargılar,suçlar bir uslüp kullandınız...Osmanlı  düşmanlarının  söylediklerini burada söylediniz...Siz tarihçimisiniz? bilmiyorum,hiç bir müslüman bu şekilde yargılama yapmamalı...
Tarihden ders tabii ki alınacak,ama Savcı,Hakim gibi suçlamak hiç kimsenin hakkı değil...
Sevabıyla,günahıyla o yaşanan hadisler de neler olduysa onlara ait...
Yukarıda yazdıklarınız Sultan Murat'ın uygulamaları tabii'ki, uygun olanı ve doğrusu....
Zaten yaptıkları yanlış uygulamaların maddi sıkıntılarını hayatlarında yaşamışlar...Manen hesapları da Allah'a kalmış...Bize düşen Elimizi ve dilimizi uzak tutmak...
  

  Konuya girişiniz muhakeme eder gibi olunca haliyle ben de tepki verdim. Biz kimizi'ki? bugün varız yarın yokuz...ismimiz,cismimiz hayali! daha ne kadar yaşayacağız'ki birbirimizi üzelim...
***************************************

   Son yazınıza gelince, O konuda benden sıkıntılı olan yok sürekli yazılarıma sansür uyguluyorlar.kırpıyorlar, İsra kardeşimiz sürekli forum kanunlarını eklleyip hatırlatma yapıyor... zaman zaman yazılarımın yerini değiştiriyorlar...kesiyorlar. Özel mesaj yoluyla sürekli beni uyarıyorlar. Hatta yönetim dışında Raporlu ! bir  üyeden, kim olduğunu şimdi hatırlamıyorum yazılarımdan dolayı tehdit bile aldım. Kaç ihtar aldım artık bende unuttum böyle giderse beni diskalifiye edebilirler. Ben yine de yönetimin kararlarına uymaya çalışıyorum nereye kadar sürer Allah bilir...
  
  Yine de yönetimden Allah razı olsun bu güne kadar beni idare ettiler,inşAllah bu günden sonra da en az hatayla yazılarıma izin verdikleri sürece devam edeceğim.

   Şimdi sizin yaklaşımlarınzla ilgili bende kırık dökük bir şeyler paylaşmak istiyorum...
Sizden evvel de bu sitede aynı tenkitlerde bulunanlar vardı...Aynı şeyleri  tekrar tekrar söylüyorlar, ben de  bu konuda yetkililere  katılıyorum. sitenin kuralları var! bu kurallara uyan,kuralları ihlal etmeden site de paylaşım yapması serbest EyavAllah. baktığınız zaman İnternet dünyasında bu kural geçerli...çok seslilik adına yapılan paylaşımlar söyledğiniz gibi fitneye sebep oluyor.daha büyük sorunlar ortaya çıkıyor....
 Son satırlarda uluslararası,devletler arası konuları ele almışsınız, siyasi konulara girmişsiniz. O bölüm biraz uzun bir mevzuu inşAllah daha sonra vaktimiz olursa paylaşımlarda bulunurum...
 Bu şekilde karşılıklı dialog sürdürülebilir...
Saygılarımla...


« Son Düzenleme: 07 Kasım 2012, 08:52:51 Gönderen: mazhar »

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Ynt: Yıldırım Bayezid
« Yanıtla #6 : 06 Kasım 2012, 21:25:35 »
Osmanlı Padişahları başta şeyhülislâm olmak üzere devrin ulemâ ve meşâyihinin murakabesi altındaydı. Osman Gazinin yanında Şeyh Edebali, Yıldırım Beyazıd Han'nın yanında Emir Sultan Hz'leri, Fatih Sultan Mehmed Han yanında Akşemseddin Hz'leri , Yavuz Sultan Selim Han yanında Zenbilli Ali Cemali Efendi Hz'leri, Kanuni Sultan Süleyman yanında Ebussuud Efendi Hz'leri, Dördüncü Murad'ın yanında Aziz Mahmud Hüdayi Hz'leri vardı.

O mübarekler izinsiz hereket etmezlerdi, her durumun bir görünüş hali birde manevi hali vardır.

Osmanlı padişahları Hz.Allah'ın veli kullarındandı, onlar hakkında konuşurken bir değil bin düşünmek gerek aksi halde günahkar kul durumundan kurtuluş hasıl olmaz, zülfiyare dokunur felaketle sonuçlanır.


« Son Düzenleme: 06 Kasım 2012, 21:30:48 Gönderen: Tuğra »
〰〰〰〰🐠

mazhar

  • Ziyaretçi
Ynt: Yıldırım Bayezid
« Yanıtla #7 : 07 Kasım 2012, 00:26:21 »
Alıntı
Biz onlari tavizsiz ve tam bagimsiz saniyorduk,oysa onlarinda siyaseten bazi tavizler verdikleri oluyormus...

Taviz demeyelim de,İnce(ilmi) siyaset..!

 "Siyaseti güzel olanın riyaseti devam eder."
(HZ.) ALİ

       Adamın sürekli kendi bahçesine giren ve çiçekleri yok eden, bahçeyi kirleten komşusunun tavuklarıyla başı derttedir. Bir kaç kez komşusuna ricada bulunur, tavuklarına sahip olması konusunda. Ne var ki, umursamaz komşusu pek oralı olmaz. Tavuklar da bahçeye sürekli atlarlar. Komşusuyla kavga etmeden bu beladan kurtulmak isteyen adam, sonunda ince bir çareye başvurur.

       Bakkaldan aldığı birkaç yumurtayı hafiften çamura bulaştırıp, akşam evine gelen komşusuna bitişik duvardan uzatarak? ‘Komşu, senin tavuklar benim bahçeme yumurtlamışlar al şu yumurtalarını’  diye seslenir. Umursamaz komşu gözlerindeki sevinç pırıltılarıyla yumurtaları hemen alır ve içeriye dalar. Ertesi gün adam, komşusunun bitişik duvar üzerine boydan boya tel örgü çektiğini ve tavuklarının öte yana geçmesini engellediğini memnuniyetle seyreder. Adam bahçe ve kümes çapında bir siyaset yaparak sonunda tavuklardan kurtulur.
« Son Düzenleme: 07 Kasım 2012, 00:35:50 Gönderen: mazhar »

Çevrimdışı tarihman

  • magnealkIZ
  • Moderatör
  • yazar
  • *****
  • İleti: 751
Ynt: Yıldırım Bayezid
« Yanıtla #8 : 07 Kasım 2012, 10:35:15 »
YILDIRIM BEYAZIT'IN ANADOLU BEYLİKLERİ VE HAÇLILARLA MÜCADELESİNİN KISA BİR TAHLİLİ

Yıldırım Beyazıt’ın Anadolu Beylikleri ile mücadelesinin temelinde yatan iki temel sebep vardır. Bunlardan birincisi parçalanmış halde bulunan Anadolu Türk Birliğini sağlama çalışmasıdır. Şüphesiz bunda en büyük amaç da, Güçlü Bir Türk-İslam Devleti kurarak, Avrupa’da devamlı olarak İslam Ülkeleri üzerine düzenlenen Haçlı Saldırılarını kalıcı olarak engellemeye çalışmaktır. Bu düşünce sadece Osmanoğulları’nın düşüncesi değildir. Osmanoğulları ile çağdaş olan diğer Türk Beylik ve Devletleri’nde de benzer düşünceler vardır. Bu beyliklerin başında gelen de Karamanoğulları Beyliği’dir. Karamanoğulları Beyliği Konya’da kurulması sebebiyle, kendilerini Anadolu Selçuklu Devleti’nin yasal mirasçısı addediyorlardı. Bu sebeple, Osmanlı Devleti, Anadolu Türk Birliğini kurma çalışmalarında, en büyük mücadeleyi aynı düşünceye sahip olan Karamanoğulları ile yapmışlardır. Ancak, ezeli takdir olarak Anadolu Türk Birliğini kurma çalışmaları Osmanlılara nasip olmuştur.

Yukarıda saydığım sebeplerden dolayı, Avrupa ile mücadeleye girerken daha büyük ve güçlü bir devlet imajı ile, bu mücadeleyi başlatmayı hedefleyen Yıldırım Beyazıt, Anadolu Beyliklerini itaat altına alma yoluna gitmiştir. Anadolu Beylikleri üzerine yürümesinin bir diğer sebebi de, Haçlı mücadelesinde arkasında tehlike arzedebilecek bir güç bırakmama isteğidir. Çünkü, yavaş yavaş yükselişe geçen Osmanlılar’a karşı diğer beylikler ittifak kurmaya başlamışlardı. Bu ittifakta Aydınoğulları, Saruhanoğulları, Germiyanoğlulları, Menteşeoğulları  ve Hamitoğulları bulunuyordu. Nitekim Anadolu’ya yapmış olduğu seferler sonucunda bu beylikleri ve Karamanoğulları beyliğini itaat altına almıştı. Artık, Anadolu’dan gelebilecek bir tehlike bulunmadığını görünce de, asıl amacı olan küffar ile cihada başlamış ve ilk olarak İstanbul’u kuşatmıştı. Bu aynı zamanda İstanbul’un Osmanlılar tarafından ilk kuşatması olarak tarihte yerini almıştır. Yedi ay süren bu kuşatma sonucunda İstanbul’da bir Türk Mahallesi kurulması, Cami yaptırılması ve yıllık vergi alınması şartıyla kuşatmayı kaldırdı.

Bundan sonra Anadolu’da tehlike arzetmeye başlayan Candaroğulları   üzerine yürümüş, burayı Osmanlı topraklarına kattıktan sonra tekrar küffar üzerine yürümüş ve Selanik ile Mora (bu günkü Yenişehir)’i alarak Arnavutluk’a kadar ilerlemiştir.

Yıldırım Beyazıt 1395 yılında İstanbul’u ikinci defa muhasara altına almıştır. Ancak, bu durum karşısında Osmanlılar üzerine, yeni bir haçlı ordusu tertip edilmiştir. Bu mücadeleyi başarı ile savuşturmuş ve tarihimize Niğbolu Savaşı olarak geçen bu savaşta Haçlılara bozgunun en alasını tattırmıştır. Bu Niğbolu Savaşı’nda düşman askerlerinin içersinden gizlice geçerek, Kale Kumandanı Doğan Bey’e, yardım için geldiğini söyleyen Yıldırım Beyazıt’ın bu  davranışı destansı bir ifade ile o dönemde askerler arasında dilden dile anlatılmıştır.

Yıldırım Beyazıt’ı 3. Kez İstanbul’u kuşatmış ancak bu seferde Emir Timur’un Anadolu’ya girdiğini haber alınca kuşatmayı kaldırmış ve Anadolu’ya geçmiştir. Tarih, iki büyük Türk ve İslam Hükümdarını Ankara Ovası’nda karşı karşıya getirmiş ve Osmanlı Hükümdarı Yıldırım Beyazıt’ın başarıszlığı ile sonuçlanmıştır. Emir Timur’da ardında güçlü bir Osmanlı Devleti bırakmamak için, beyliklere tekrar bağımsızlıklarını vermiştir.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Ynt: Yıldırım Bayezid
« Yanıtla #9 : 13 Kasım 2012, 04:00:45 »
...
Birlik olmanin recetesi savasmak degildir,gönül almaktir,istisare etmektir,diyalog kurmaktir,ortak noktalarda ortak hareket etmektir,yardimlasmaktir,islam kardesligi hukukunu uygulamaktir...

Egerki yildirim beyazidin yaptigi bu "zor kullanma metodunu" dogru bulacaksak ozaman bugünde zor kullanarak,kan akitarak,müslümanlara karsi savasarak birlik olmanin dogru bir yol oldugu anlamina gelir.Eger öyleyse ozaman talibanin diger afgan grublarina yaptigi dogruydu, eger bu metod dogruysa türkiyedeki farkli farkli cemaatler birbirlerine karsi zor kullanarak savasabilirler,birbirlerinin kellelerini ucursunlar,kan aksin,güclü olan kazansin,al sana BIRLIK!...bumu yani?

Tarihi değerlendirmeler yapılırken konjonktur (o zamanki sosyal ve siyasi durum) açısından yapılır.
Yüzyıllarca Ehli Sünnet'in dolayısıyla İslâm'ın Bayraktarlığını yapmış; Rumeli, Anadolu, Ortadoğu ve diğer coğrafyayı barış yurdu haline getirmiş bir siyasetle çoluk-çocuk katillerini kıyaslıyorsunuz. Osmanlı hakkındaki değerlendirmeleriniz hakiki Ehli Sünnet müslümanlarının usul ve adabının dışında ve absürd.
Devlet-i âli Osmaniye ile alakalı ne sıkıntınız varsa açık açık söyleyin yardımcı olalım. Aksi halde bu uslubla sadakatta tutunabilmeniz zor görünüyor. (Hakaret kastım yoktur benimkisi bir tespittir.)

Yıldırım Bayezid Han deyince aşağıdakini biliriz. Daha ötesi teknik mevzuulardır. Ortada bir hata varsa kimin söylediğine bakarız. Takva ehli tarihçilerin değerlendirmelerini kabul ederiz. İşkembe-i Kübradan konuşanlara hiç itibar etmeyiz. Zira "Yarım doktor candan, yarım hoca imandan eder"
Yarım tarihçinin neden edeceğini de Tarihman hocamız söylesin.  s4))

Yâ Selam.



Cesâreti ve savaş anında fevkalâde sür'atli hareketi yüzünden "Yıldırım" lakabıyla anılan Bayezid Han'ın ömrü İslâmiyeti yaymakla geçti. Türklüğün ve İslâmiyetin Rumeli'de yerleşmesini sağladı Niğbolu Muhârebesi'yle Haçlıları mağlup etti. Haçlıların gâyesi Osmanlıyı Avrupa'dan hatta Anadolu'dan atarak Kudüs Krallığı'nı yeniden kurmaktı. Büyük bir kumandan olan Yıldırım Bayezid 13 yıl gibi kısa bir sürede babasından devraldığı 500.000 km² lik ülkeyi 942.000 km² ye ulaştırdı. Yıldırım Bayezid Han'ın Ankara Savaşı'nda Timur'a esir düşmesi ve çok geçmeden de esaret hayâtına dayanamayarak kederinden vefat etti.

Osmanlı Padişahları başta şeyhülislâm olmak üzere devrin ulemâ ve meşâyihinin murakabesi altındaydı. Osman Gazinin yanında Şeyh Edebali, Yıldırım Beyazıd Han'nın yanında Emir Sultan Hz'leri, Fatih Sultan Mehmed Han yanında Akşemseddin Hz'leri , Yavuz Sultan Selim Han yanında Zenbilli Ali Cemali Efendi Hz'leri, Kanuni Sultan Süleyman yanında Ebussuud Efendi Hz'leri, Dördüncü Murad'ın yanında Aziz Mahmud Hüdayi Hz'leri vardı.

O mübarekler izinsiz hereket etmezlerdi, her durumun bir görünüş hali birde manevi hali vardır.

Osmanlı padişahları Hz.Allah'ın veli kullarındandı, onlar hakkında konuşurken bir değil bin düşünmek gerek aksi halde günahkar kul durumundan kurtuluş hasıl olmaz, zülfiyare dokunur felaketle sonuçlanır.