Gönderen Konu: *Yunus'un Hikayesi*  (Okunma sayısı 3470 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı akinci1453

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 19
    • http://cemrem.net
*Yunus'un Hikayesi*
« : 26 Kasım 2006, 06:36:02 »

“Eğer o, Allah’ı tesbih edenlerden olmasaydı, tekrar dirilecekleri güne kadar balığın karnında kalırdı…” Kur’an-ı Kerim 37/143-144

karanlıklardayım
şafaksız karanlıklarda
sessiz ve kimsesiz
balığın karnı kadar
ışıksız ve dar
sonsuzluk kadar dipsiz
şimdi ıslak bir sükuttur gece, çıplak
aşk kadar sahipsiz
sorgu, azap ve kabir
dizilir alnıma boncuk boncuk günahlar
korku eceli boğar burada
duygular aklı kovar
karanlıklardayım
şafaksız karanlıklarda

kuşluk vakti doğmaz mı artık?
artık taze ruhlar
fışkırmaz mı rahimlerden
cehennem soğumaz mı avuçlarımda?
yutmaz mı günahları cennet, bir çırpıda?
öyleyse neden
çaresizlik oltasında
karanlığı bekliyorum
denizin ortasında
kuşluk vakti doğmaz mı artık?

Yunus’un hikayesi bu
yalnız bir ruhun hikayesi
ermişliğin payesi bu
başka öyküler dinlemem artık
çünkü ben de varım bu öyküde
aklım karma karışık
duygularım pusula
dar bir pencereden bakıyorum korka korka
gönlüm ışığa aşık
titriyorum birden
korku sırıtıyor afacan çocuk gibi
günahlar gülümsüyor sinsice
görünmüyor karanlığın dibi
işte o zaman
denize dalmak istiyorum
gözyaşı almak denizden
can sunmak istiyorum susuz göllere
ağlamak ağlayabildiğimce
susuyor gözüm
deryada can hıraş çırpıntılar
sükut semada düğüm
söz noktalanıyor yerde
yunuyor öfke son nefesini verirken isyan
dilsizce...
Yunus’un hikayesi bu

Yûnûs! Yûnûs!
çık balığın karnından artık
sen çık da ben gireyim
sen piştin, ben de pişeyim
işte, esintiler geliyor semadan sana
işte bak! rıhtıma varmana az kaldı
bense bocalıyorum hâlâ girdabın ortasında
işaretler alıyorum
“konuşma, sus! ”
hep aynı seda çınlıyor kulaklarımda
dudaklarımda hep aynı isim
Yûnûs! Yûnûs

1997
 
Asım Yapıcı
Arz'u istikbal ile binbir hayale daldım
nice adım adadım faninin yollarına
yorgunluktan düşünce anladım ki muradım
bir can feda etmekmiş Baki'nin kollarına

Çevrimdışı akinci1453

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 19
    • http://cemrem.net
Duvar Saati .....
« Yanıtla #1 : 26 Kasım 2006, 06:37:45 »
'Ya zaman beni dize getirecek, ya ben zamanı...'



Yarının müjdecisi, anlaşılmaz bir sanat
Zamanı yok etmede sanki hayata inat
Ürküten nefesiyle tarihler yazan saat
*****Her şekilde sen varsın, sende gizlilik ve sır
*****Son bulsun artık nizam, ne yıl kalsın ne asır

Efsanelerden kalmış acı sesli canavar
Senin küflü kokunu nasıl taşır bu duvar
Bir tebessüm eyle de, ses verme fecre kadar
*****Seninle dursun vakit, yeter artık yakma can
*****Yoksa bir âh çekerim duman tüttürmez bacan

Çözülmeyen bilmece, zaman sanki kördüğüm
Bu muydu sonsuz hayat, rüyalarda gördüğüm?
Nasıl bir alemdi o, al atımı sürdüğüm
*****Uyandırma düşlerden, gerçeği yalan etme
*****Nikah kıy yarınlara, hasretleri tüketme

Kapı vurulur gibi sesler gelmekte üzgün
Yaşlı gözler duayla göğü dolaşır süzgün
Akrebin kıskacında eriyip biterken gün
*****Zamanın pusulası kalın, küçük bir bıçak
*****O kestikçe kan gelir ruhumdan sıcak sıcak

Şefkatle bak hüzünlü kalbime bir saniye
Mezar ve sen, yan yana, bu ortaklık ne diye
Her şey senin elinde, alem sana hediye
*****Bir tatil et bakalım, yorgunluğunu unut
*****Akrebin intiharı, budur işte tek umut

Ay geceye vurulmuş, karanlığı dağlıyor
Hasret yağlı bir urgan ümitleri bağlıyor
Akrebin kucağında şeytan bile ağlıyor
*****Düşlerin mayası buz, hayallerim kaskatı
*****Serseri arzularla yemliyorum hayatı

Ölmek mi? Ölüm bile korkar ölmekten sensiz
Hangi vuslat? Nerede? Nasıl olur bu bensiz?
Bir zifaf arzularken sevgiliyle bedensiz
*****Korkular bende kalsın, yeter ki bir kere sus
*****Ben düşlere tutsağım, düşler geceye mahpus

Ölümsüzlük bir ateş çemberinde el olur
Hayat bir kardan adam, göz yaşları sel olur
Akrebin 'kovan'ında azap oku 'yel' olur
*****Şafakta daha nice yaşanacak gün dolu
*****“Gidelim” diyor bir ses “zor bulduk zaten yolu”

1987
 
Asım Yapıcı
 
 
 :(  :(  :(  :(
Arz'u istikbal ile binbir hayale daldım
nice adım adadım faninin yollarına
yorgunluktan düşünce anladım ki muradım
bir can feda etmekmiş Baki'nin kollarına

Çevrimdışı akinci1453

  • Yeni üye
  • *
  • İleti: 19
    • http://cemrem.net
Aksis Mundi...
« Yanıtla #2 : 26 Kasım 2006, 06:40:52 »
kafiyesiz aşk bu
kırık-dökük bir sevda
duygularım toslamış buz dağına
cemreleri unuttum
düşlerim kar altında
korkular kiralıyorum buz çölünde
yürüyorum, gecenin düğümlendiği yere
menzil ırak şimdilerde, yolculuk yakın
darbe ağır, yara derin gönülde
cenaze sularında yunuyor umutlarım
bugünlerde farklı esiyor kavak yelleri serde
ay çiçekleri hüzne çeviriyor yüzünü
bir matem kokusu taşıyor gecelerden
heykeller dikiyorum tunçlaşmış bekleyişlerden
bir şair resmediyorum sol göğsüne, dilimle
arzular kırbaçlanmış
zikzaklar çiziyor aklım dolambaçsız yollarda
bölündükçe büyüyor korkularım
üşüyorum

kafiyesiz aşk bu
dümen kırık, acılar fora
artık yazılmamış bir kaderdir rotam
kabir kokan dudaklarında
asılı kalmış yarınlar karanlık yıldızlara
keşişlemeden esince rüzgarlar
titriyorum gözlerine baktığımda
hislerim kıyam etmiş, ayakta
ne isyanlar yaşıyorum içimde, celali
bir tarafı eski, bir yüzü yeni
öksüzlerin “âh”ı yüklü sırtıma,
Felluce'nin figanı
vebali boynumdadır ölmüş kelebeklerin
bendedir soğuk gecelerin kavurduğu kaygılar
unuttum daha dün gördüğüm rüyaları
unutulmuşken görülmemiş rüyalarda
suçlusu benim karanlık gecelerin
acıktığımı hatırlıyorum aşka
ağıtları duyulduğunda doğmamış bebeklerin
açlığımı unutuyorum
bakidir susuzluğum sevda okyanusunda
yürüyorum, adı konulmamış belalara

kafiyesiz aşk bu
lirik bir yalan
çamurdan bir sevda
balçıktan zevk alan
çekiyor beni karabatak düşünceler
bilinmeyenin bilinmez bilgeliğine
zifafsız vuslatlar yaşıyorum, nikahsız ayrılıklar
mümteni hülyalar peşinde
boğuluyorum ter kokulu bir deryada
kepeklerim mahrem yerlerime merhem
sırtlanmışım dünyayı mehtapsız karanlıklarda
gidiyorum ölmüş gölgelerin izinden
can çekişen umutlarım heybemde
buruk bakıyor gözlerim azdıran güzelliğine
ayaklarım gamlı yürüyor bu ara
gamsız dolaşırken kanım damarlarımda
aksis mundi
yıkıldı gönlümün direği
düşmüyor dilimden isyan kokan dualar
tövbesiz günahlara dalıyorum sabaha kadar
Leyle-i Kadir’de
küçüldükçe büyüyorum gözümde
büyüdükçe küçülüyorum
aklım yorgun
yasaklar yorgan
vurgun yemişim en durgun sularda
en soğuk sularda kırka yükselmiş ateş
başlamış sayıklamalar
kışın...
temmuzda...
dökülüyor yapraklar...

kafiyesiz aşk bu
berzahta bir sual
düz yollarda yalpalayan bir sevda
biraz kör, biraz topal
kırık vuruyor notalara anılar
sarhoş olmuş makam-ı nihavent
yanık türkü dinlemekten
atığımdan beri aklımın pabuçlarını dama
çıplak gezinmekteyim Arnavut kaldırımlarında
peşindeyim her gördüğüm güzelin
derin bir kabus var Bosna sokaklarında
korkulu bir rüya
sıkışmış mengeneye tabirler
kurşun olmuş aydınlık, tutulmuş güneş
siyaha vurulmuşum beyaz lekelenince
içimde kekeme bir intizar
yelken açmışım şifasız yaralara
kanadı kırık inançlarım ısıtmıyor ruhumu
ne de sokak lambaları
uryan kalmışım pervane yalnızlığımda
vergisi fazla bu aşkın, diyeti ağır
yüreğim soğumuyor feryat cehenneminde
yanıyorum tam da üşüdüğüm yerde

kafiyesiz aşk bu
en karanlık sayfalarında tarihin
daha yakılmadan ateş
yazı icat edilmeden daha
zincirlemişim ruhumu deniz gözlerine
Kâlû Belâ’da
ismin dudaklarımda zikir
fikrim heyelan altında
zemheri bir ayazda susuyorum
“fırtına öncesi bir sukut bu”
mahşeri bir gürültü
unuttun mu? nadasa bıraktığım gün vuslatı, çoraktı yüreğin
yağmur duasına çıkmıştım ya hani..
hani kurban etmiştim ya kendi ellerimle kalbimi,
adağım sendin işte
senin için bağlamıştım çaputları iğde dallarına
sulamıştım nilüferleri
vuslat pınarında
yıkansın diyordum kor yürekler
heyhat! aksis mundi
sevgi yağmurlarından damıtılmış ateşlerde, donuyorum şimdi

kafiyesiz aşk bu
kifayetsiz bir sevda
eğiriyorum yumak olmuş karanlıkları
pusulasız kalmışım Araf’ta
dayanmış kapıma gece
nasır tutmuş bekleyişlerde hüzün
tek mevsim var zihnimde
bir parça kara kış, bir salkım yaz
hülasa sonbahar, hazan, güz
alaca bir sevda bu, alaca karanlıkta
birazcık gece, bir tutam gündüz
sözde ikramiye günü yarın bir busecik zamla
tarihi satın alacaktım yalanlardan
mecnuna aşk satacaktım pazarlıksız
yakamozlar altında
heyhat! aksis mundi
renklerimi kaybettim ararken ahengimi
rahmeti unuttu yağmur
gri bir lanet yağıyor şimdi
açmıyor eskisi gibi çiçekler
bazen “beden” oluyorum cennetten kovulan
İbrahim’e ateş, İsa’ya çarmıh
içimi gıdıklıyor şeytan
en zayıf yerlerimde arsız vesveseler
kalbim çivilenince aşka
kilitlenince zaman
kutsuyor beni vaftizci Yahya
kah kuyu oluyorum Yusuf’a, Kenan’da
miracım yarım
kah ikiye yarılıyor aklım
Akdeniz’de
Leyla’yı arıyorum şimdi Maria’yı kaybettiğim yerde
aksis mundi
sahi, bu aşkın redifi kimdi?

kafiyesiz aşk bu
sahici bir riya
eli kulağında bir ayrılık
vuslat uzlette artık
Eros sağır, Afrodit ama
bir veba havası var Olimpus’ta
şifa olmuyor yaralara şamanların dansı
aksis mundi, gün bu gün
umutlar yeşeriyor dağlarda
Tûr’u Musa’ya bıraktım dün, Zeytin’i İsa’ya
Atlantis’i arıyorum şimdi
yanımda gül kokulu bir yetim
göbeği kesiliyor alemin
bakir bir sevinç bu, tadılmamış bir haz
bağ bozumu ayrılıklar nöbette
ümitler beyaz bakıyor yasak meyvelere
Horasan’da, vakit hasat vakti
zevkleri sen topla diyorum, ıstırapları ben
Kabe’de ruh olayım
Akdeniz’de beden

kafiyesiz aşk bu
kurumuş bir papatya
su arıyor gönül kör kuyularda
bekçisi hani duyguların, zaptiyeleri nerde?
yaktım tüm anızlarını hislerimin
talan olmuş sevdaların peşinde
körkütük sarhoşluk bu
zonkluyor kasıklarımda en ayıp duygular
sıkıştırıyor göğsümü gölgesiz bir heyecan
girdap olmuş çekiyor beni derinliklere
kükredikçe kükrüyor kamçılanan arzular
Akdeniz’de
aksis mundi
Hermes’te kim
tercümanım İdris benim
lanetler okuyorum Ben-i İsrail’e, İsmail’in dilinden
bir cümle dolaşıyor hançeremde
dilimde öfkeli türküler
lodos, poyraz, alize
acı esiyor yeller acımaz dediğim yerleri acıtarak
buram buram yas kokuyor caddeler
sokakların en yakın arkadaşı ölüm
Beyt-i Lahim’de
tekbir, isyan, şehadet, küfür
fecir vakti fucûr
kan çekiliyor damarlarımdan hokkalara
kırmızı bir ayrılık bu, kırmızı bir dumur
Kerbelâyı kırmızı besteliyor nabzım
sol fa sol la
kanımda kardeş yarası
bir yanda oğlum bir yanda kızım
ağlıyorum
Maçin’de kaybettiğim kimliği, Akdeniz’de arıyorum şimdi
köprüleri yaktığımdan beri anılarımla
boşadığımdan beri hayallerimi
soruyorum
sahi, redifi kimdi bu aşkın?
nerede aksis mundi?

2004


* Aksis Mundi: 'Dünyanın direği' demektir. Özellikle Romen din tarihçisi M. Eliade tarafından kullanılan anlam içeriğine göre bu kavram, 'her inananın dünyanın merkezinde yaşama arzusunu' dile getirir. Esasen bu arzudan dolayı da farklı inançlar kendilerine göre farklı merkezler oluştururlar. İnanan insan dünyanın merkezinde yaşamak ve gök ile yer arasındaki bağlantının kurulduğu yerde bulunmak ister.

asım yapıcı
Arz'u istikbal ile binbir hayale daldım
nice adım adadım faninin yollarına
yorgunluktan düşünce anladım ki muradım
bir can feda etmekmiş Baki'nin kollarına