Gönderen Konu: Üzümün Acayip Halleri  (Okunma sayısı 3061 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Mücteba

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 9214
  • "En büyük keramet, istikâmet üzere olmaktır..."
Üzümün Acayip Halleri
« : 04 Eylül 2013, 11:00:29 »

Üzümün Acayip Halleri


El’ineb: Üzüm bir hoş yemiştir ki onun nice hassiyyeti vardır. Bu hususiyetler diğer yemişlerde yoktur.
Red şehrinde bir ağaç vardır ki bir yıl üzüm olur bir yıl it boncuğu olur. Üzüm ağacını ayın on dördünde dikmek gerekir. Bu vakitte fidenin ucundan yahut ortasından yahut başından kesseler iki ucunu da sığır tersiyle tutsalar ve dibine ve üstüne biraz ilaç dökseler, dibine nohut ekseler, üzüm olur.

Eğer üzüm ağacını kabuğunu koparmadan yarsalar, içindeki bağdaki yumruyu giderseler, tekrar sıkıca sarsalar ve söğüt kabuğuyla düzeltseler o çekirdeksiz üzüm olur.

Hindistan da bir üzüm olur ve ishal eder. Sebebi ise üzümün gövdesini yararlar, içinden çekirdeğini çıkarırlar ve içine sekamonya doldururlar ve toprağa dikerler. Üzüm müshil olur.

Bahar ayında üzümün çubuğunu kesip tepesini yarsalar ve içine kabak çekirdeği koyup, balçıkla sıvasalar ondan kabak ağacı olur ve meyve verir. Kabak olgunlaştığında bıçkıyla kesseler o zaman kabak, üzüm şırası gibi tatlı olur.
Mervend şehrinde kara bir üzüm vardır. Her tanesinde bir tane var tatlı ve kabuklu. Sebebi ise ağacı yararlar, özünü çıkarırlar ve içine incecik bir üzüm dalı koyarlar sıkıca sararlar, toprağa dikerler. Bu tür üzümlere nadir olarak rastlanılır.

Zebit’te bir üzüm vardır. Her salkımı bir kişiyi doyuracak kadar büyüktür. iki kişi gördüm, büyük bir salkım üzümü çıkınlarına koymuşlardı.

Beytü’l Makdis’te bir üzüm vardır ki her biri on beş misgal ağırlığındadır. Öyle ki Harun Reşit hacca gittiği zaman ona bir salkım üzüm hediye vermişlerdi ve deveye yüklemişlerdi.

San’a’da bir üzüm olur ki ona müneccim diğer bir türüne de cumuşî derler. Salkımı kocamandır ve bunun da bir çeşidi vardır. Ona da devali derler ki her bir salkımı bir yalıncak(kapkara) bir zenci gibidir. Her tanesi nice kez ısırılarak yenir.

(Acayibü’l-Mahlukât)


Yavuz Selim UYSAL | 02 Ağustos 2013 | İnsan ve Hayat Dergisi