Gönderen Konu: Zulüm  (Okunma sayısı 7244 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı müteallim

  • Moderatör
  • popüler yazar
  • *****
  • İleti: 4785
  • gizli mahzenlerde kalan tarihin yeni adresi
    • www.Libv- kamp-lintfort.de
Zulüm
« : 11 Şubat 2009, 01:31:42 »

Muhterem Müslümanlar!
Allahü Teâlâ insanlara ve diğer canlılara karşı haksızlık yapmaya zulüm adım vermiştir.
Zulüm, hakkı hak sahibine vermemek veya sahibinin elinden hakkını almaktır.
Zulüm, insanlara veya hayvanlara haksızlık yapmaktır.
Zulüm, insanların ırz ve namusuna/mal ve servetine, haysiyet ve şerefine, hak ve hürriyetlerine tecavüzde bulunmaktır.
Zâlim, insan suretinde vahşi bir varlıktır, insanların inlemesi, ona zevk verir. Halk yal vardıkça o, sinsî bir arzu ile, daha büyük zul¬me cür'et eder.
Allahü Teâlâ, insanları bu gibi haksız davranışlarda bulunmak¬tan menetmiştir. Aklı başında bulunan her mü'min kendine ait ol¬mayan bir hakkı, sahibine vermekte tereddüt göstermez.
insan, zulüm yapmış olmamak için, üzerinde kimlerin ne gibi hakları bulunduğunu bilmek zorundadır.
Her mü'minin omuzları üzerinde Allah'ın hakkı; kendi nefsinin, insanların ve hayvanların hakkı bulunmaktadır.
Rabbimizin, üzerimizdeki haklarının başında, onun varlığına, birliğine ve diğer iman şartlarına inanmak gelir. Allaha eş koşan müşrikler, en büyük zulmü irtikâp etmektedirler. Hazret-i Lokmân'm oğluna verdiği öğüdü Kur'ân-ı Kerim söyle açıklıyor:
«...Oğulcağızım, Allah'a ortak koşma. Çünkü şirk elbette büyük bir zulümdür» (3).
Kur'ân-ı Kerim'in Allah kitabı olduğuna inanmayan, onun âyet¬lerini yalan sayan ve ondan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir? (4).
imandan sonra, Allah'a karşı ibadet vazifeleri gelmektedir. Bun¬ların yerine getirilmemesi, Allah'ın haklarına karşı islenmiş bir zu¬lümdür.
insanın kendi nefsine karşı zulmü; kendi hayatını tehlikeye dü¬şürecek şeyleri yiyip içmesi, bulaşıcı hastalıklardan korunması, dünya ve âhirette felâket getirecek şeylerden çekinmemesidir.
insanlara ve hayvanlara zulüm etmemek için de, çok dikkat göstermek gerekmektedir. İnsan; servetini başkalarına ızdırap vere¬rek toplamamalı, saltanatını işkence ile kurmamalıdır. Kuvvet ve kudretini, mazlumları ezmeye yöneltmemen ve kimseye işkence et¬memelidir.
Halkı tahrip eyleyip de kendin âbâd eyleme, Bu cihanda ev yıkıp ukbâyı berbâd eyleme.
Zâlim, bir zaman için fırsat bulabilir. Zaman çarkının kendi le¬hine döndüğünü görüp kimseye tecavüze kalkmamalıdır. Mağdur et¬tiği kimselerin göz yaşı sele; âhı ateşe döner de kendisini perişan eder. Peygamber Efendimiz:
«Mazlumun duasından sakınınız. Zira onun duası ile Allah ara* sında bir perde yoktur» buyurmaktadır (5) .
Zâlimlere mehl-olmasa matlûb-i ilâhî, Bir demde yıkar âlemi mazlumların âhı!
«Eğer Allah insanları zulümleri yüzünden muaheze edecek olsay¬dı (yer) üstünde hiçbir canlı mahlûk bırakmazdı. Fakat Ö, bunları (insanları kendisince) adlandırılmış (takdir edilmiş) bir müddete ka¬dar geciktirir. Ecelleri (vakitleri) geldiği zaman ise Onlar ne bir saat geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler» (6).
Aziz mü'minler!
Vaktiyle yeryüzünde yaşamış. Hakkı tanımamış ve halka zul¬metmiş kimseler, arkaya kötü bir isim bırakmış ve saltanattan mah¬volmuştur.
Hani «Ben, sizin en yüce Rabbinizim» diyen kavmini kendine tap¬tıran Fir'avn!
Nerede kafasında tanrılık sevdası dolaşan Nemrûd!
Hani yüksek binalar kurarak namını yüceltmek isteyen Şeddât! Nerede Peygamberleri Hazret-i Hûd'u dinlemeyeni Ad!
Nerede zulüm ve haksızlıkta bunlara taş çıkartan Neronlar ve Fir'avn yaratılışla zâlimler! Hepsinin yerinde yeller esmekte, arkaya bıraktıkları enkaz arasında baykuşlar ötmekte ve örümcekler perde-dârlık yapmaktadırlar.
Zâlim yine bir zulme giriftar olur âhir. Elbette olur ev yıkanın hanesi viran.
Cenâb-ı Hak buyuruyor ki:
«îşte zulümleri yüzünden çökmüş, ıssız kalmış evleri (nin enka¬zı) ! Şüphe yok ki bilecek bir kavm için bunda (ibret verici) bir nişa¬ne rardır» (7).
Zalimlere yardakçılık etmek de bir çeşit zulümdür. Zalimler, za¬limin yaptığını hoş görür.
Bir âyet-i kerimede buyruluyor ki:
«...Şüphe yok ki, zâlimler birbirinin dostlarıdır. Allah ise takva
sahiplerinin dostudur» (8).   ,
Zulüm, kıyamet günü insanı saran bir zulmet ve karanlık ola¬caktır. Kim, o gün böyle bir felâkete uğramak istemezse haksızlık yapmaktan sakınmalıdır.
Bir kimsenin toprağına tecavüz ederek zulmedenin, gasbettiği arazi boynuna takılacak, mahşer halkına karşı teşhir edilecektir. Za¬limin uğrayacağı azabın şiddetini Kur'ân-ı Kerim şöyle dile getir¬mektedir:
«Eğer yerde ne varsa hepsi ve onunla birlikte bir misli daha o zulüm edenlerin (elinde) olsaydı kıyamet gününde (uğrayacakları) azabın fenalığından (kurtulmak için) elbette bunları feda ederler¬di...» (9).
Din kardeşlerim!
Ateş, ne kadar şiddetli olursa olsun, yerini küle bırakır. Zalim, ne derece kuvvetli olursa olsun, makamını mazluma terk etmek zo¬runda kalır.
Zâlimlere bu- gün dedirtir kudret-i Mevlâ. TAllahi lekad âserekellâhü aleynâ.


  Kuslar gibi ucmasini baliklar gibi yüzmesini ögrendik amma kardesce yasamasini ögrenemedik