Haberler:


X adresimiz

Ana Menü

Mescid-i Aksa Seyahati

Başlatan safdeha, 13 Nisan 2010, 12:41:44

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

safdeha

Yağmur yağarken aşağı doğru Ürdün vadisine iniyoruz… Solumuzda Romalılar döneminden kalma bir şehir… Kafilede bulunan ilahiyatçı profesör arkadaşımız helak olmuş toplumlar ile ilgili Kur’an ayetlerini hemen dillendiriyor. Resimler, video kayıtları… Zaman yok otobüsten alabildiğimiz kadar.

Ürdün vadisi denizin 400 metre altında dümdüz bir arazi. Ne yetişmiyor ki… Afrika insanı buralara gelmiş çiftçilik yapıyor. Taze salatalık muz yiyoruz. Cennet ile müjdelenen on sahabeden biri olan Ebu Ubeyde bin Cerrah (RadıyAllahü Anh)’ın kabrine geliyoruz. İhtişamlı bir yapı içinde dua edip, anıyoruz bu mübarek sahabeyi.

Ürdün vadisinden, İsrail sınırına geliyoruz. Yahudi saklayan ağaçları geçiyoruz. Gerçekten içine kim girse saklayacak kadar donanımlı… Ürdün vadisi çok sıcak, nerdeyse, 31–32 derece. İkindi vakti geldik İsrail sınırına. Saat 18.00’de memurlar işi bitireceği için bu vakitte geldiğimiz söylüyor rehber. Memurlar, 40 yaş altındaki müslüman turistleri epey sorguya çekiyor. Bizde de 4 kişi vardı. Saat 18.00’e kadar bırakmadılar. Akşam yağmurlu idi. Namaz’ı havaalanında kıldık, Yahudiler garip garip bakıyorlardı. Yola çıktık, yaklaşık 2000 metre yükseldik. Yarım saat sonra Kudüs’e geldik. Yolları, evlerin görüntüsü ve tarih örüntüsü büyüleyiciydi. Hava birden 13-14 derece düştü.

Filistinli birinin sahip olduğu bir otele yerleştik. Eylül-Ekim ayları Hıristiyan’ların hac mevsimi imiş. Tıka basa Rus ve Avrupalı 60 yaş üzeri insanlar. Tıpkı bizim insanımızın hacca gittiği gibi… Yemekten sonra birkaç erkek Mescid-i Aksaya gidelim dedik. Her zaman açık olan 7nci kapıdan(Eski Kudüs surları Kanuni Sultan Süleyman zamanında yapılmış ve 7 kapısı bulunmaktadır. Eskiden dışarı ormanlık ve vahşi hayvan çok olduğu için bu surlar yapılmış) İçeri girdiğimizde, sonradan öğrendiğimiz azap yolu- Hz İsa(AS)’in öldürülmek üzere götürüldüğü yol- istikametinde ilerledik. Bazı evlerin önünde Kâbe resimleri vardı. Aslında merak ettik. Meğerse hacca giden müslüman Filistinlilerin evleriymiş bunlar. Uzaktan Mescid-i Aksa’yı gördük ama fazlada gidemedik. Sokaklar ıssız ve kedilerden başka canlı yoktu. Dükkânların kapıları demir ile iyice muhafaza edilmişti. Burada olaylar olduğunda, dükkânlar talan ediliyormuş. Bir koruma niteliğinde herkes önlem almış. Fazla dolaşmadık hemen döndük otele.

Sabah namaz için uyandık. Kafile ile Mescid-i Aksa’ya yöneldik. Akşam ne gördüysek yolda rehber bir bir anlatıyordu. Mescid-Aksa kapısına geldiğimizde 10–15 tane ellerinde makineli tüfekler bulunan İsrail askerleri bekliyordu. Rehber onlarla konuştu ve biz içeri girdik. İçeri girebilmek için bekleşen birkaç Filistinli gördüm orada. Onarlın haline üzüldüm…

İçeri ferah ve zeytin ağaçları vardı. Yürüme yolundan geçince Hayat-üs Sahabe camisine varıyoruz. Altın kubbeli- bize hep Mescit-i Aksa gibi gösterilen cami- Onu geçince merdivenlerden iniyoruz ve asıl camiye giriyoruz. Oldukça mistik ve kalabalıktı. Namaz öncesi caminin sol tarafında Meryem anamızın ve Zekeriya(AS)’in makamını görüyoruz. Sanki küçük bir oda gibi duruyor. Minber’i Selahattin Eyyübi yaptırmış. Kudüs’e girmeden böyle iki minber yaptırmış. Birini buraya diğerini de El-Halil şehrindeki Halil-i Rahman kabrine koymuş. 1970’li yıllarda fanatik bir Yahudi bu minberi yakmış. Sonraları orijinaline uygun yenisi yaptırılmış. İmam namazdan önce Kur’an okudu. Sesi çok güzeldi.

Namazdan sonra hava aydınlanmış ve gezmeye başladık camiyi. Namaz kılınan yerin altında Hz Süleyman(AS)’in cinlere yaptırdığı mescit var idi. Uzun bir yürüyüşten sonra oraya vardık. Cinlerin getirdiği kayaları görünce çok şaşırdım. Nerdeyse 1–1,5 metre kalınlığında kare boyutlu taşlar. Mescit yapılırken, Hz Süleyman(AS) asasına sakalını değdirerek seyrediyormuş. Uzun bir zaman sonra asası yere düşünce öldüğünü anlamışlar ve demişler ki “Keşke öldüğünü bilseydik de bu kadar zahmetli işe devam etmeseydik…” sanırım Kuranda bununla ilgili ayetlerde cinlerin gaybı bilmediği ile ilgili tema vurgulanmış. Bu mescitte Zekeriya(AS)’in mihrabı ve zeytin yağı deposu vardı. Peygamberimiz(SAV) bir hadisinde “ Mescid-i Aksa’yı mutlaka ziyaret ediniz. Eğer bu imkânınız yoksa zeytinyağı gönderiniz” diyerek, buranın Müslümanlarca ziyaret edilmesi gereken bir yer olduğunu vurgulamış ve caminin aydınlatılması için gerekli mum yapımı için zeytinyağının gönderilmesini istemiş. Hala yer deposunda- üstünde demir parmaklıklar var- zeytinyağı kokuyordu.

Caminin sol yanında ise Emevi sultanı Mervan tarafından yapılmış ek bir mescit bulunmaktadır. Düz, sade ve sütunlu bir görüntüsü vardı. Ağlama duvarı ile bitişik yerde ise-caminin sağ tarafında ve arada boşluk vardır- peygamberimiz(SAV)’in Miraca çıktığında getiren Burak’ın bağlandığı iki merdivenle inilen yer bulunmaktadır.

Kudüs batı ve doğu olmak üzere iki kısımdan oluşmaktadır. Doğu tarafı Filistinlilerin yaşadığı ve zeytin dağı denilen yüksek bir yerdir. Buradaki ev fiyatları 200 bin $ civarında imiş. Çok daha yüksek fiyatlarla İsrailliler bu evleri alıyormuş. Çok radikal olanları Filistinliler bu insanlara çok kızıyorlarmış. Zeytin dağında bulunan, Rabia-tül Adeviyye(ra), Selman-i Farisi(ra) mezarlarını gezdik. Müslümanlarca İsa(AS)’ın göğe yükseldiğine inanıldığı yeri gördük. Burayı Selahattin Eyyübi yaptırmış. Buradan Mescid-i Aksa’ya bakılması çok hoş. Baktığımız yerde, ilk önce Yahudi, sonra Hıristiyan ve Mescid-i Aksa sınırına yakın yerlerde müslüman mezarlıkları paylaşılmış. Bütün Hıristiyan’ların müttefik olduğu altın kubbeli kilise de tam vadi ortasında bulunmaktadır.

Yine Kudüs’ün doğu tarafında, Hz Ömer(ra) cami bulunmaktadır. Hz Ömer(ra) Kudüs’e geldiğinde Kıyamet kilisesine gelmiş. Tamda öğlen namazı vaktiymiş. Papaz, kilisede namazını kılmasını istemiş. Hz Ömer(ra) sahabe ile istiare yapmış ve burada namaz kılmamış. Bir taş attırmış ve onun düştüğü taşlı yerde namaz kılmış ve sonradan burasını camiye dönüştürmüşler. Bu camiye 50 metre civarında Kıyamet kilisesi bulunmaktadır. Burası Hıristiyan inancına göre, Hz İsa(AS) ölünce burada yıkanmış ve defnedilmiş sonra mezarından göğe yükselmiş. İçerisi mistik lambalarla dolu. Yanan mumlarım kokusu rahatsız etti. Kokusu oldukça ağırdı.

Cuma namazından sonra öyle bir yağmur vardı ki… Kudüs halkı yağmurdan memnundu. Ama biz yarım saat civarında camiden çıkamadık. Ağlama duvarına gezdik. Elbette yağmurlu olduğu için pek ağlayan yoktu. Duvara bakarak sürekli hareket eden bir baş… Garipti. İsrail hükümeti İsrail dışında yaşayan insanlara çok konforlu evler ve yüksek maaşlar vaat ederek yeni yerleşim birimlerine yerleştiriyormuş. Yapmaları gereken tek şey, çok çcul yapmak ve ağlama duvarında ağlamak! Geniş ve ferah bir alandı burası. Mescid-i Aksa’ya doğru bir tünel kazılmış. Her yanı örtülüydü. İçini göremedik. Konuşulanlara göre buradan çok değerli şeyler çıkmış, altın gibi… Mescid-i Aksa’nın yıkılması ile ilgili çok konuşulan yer burası olsa gerekti... Sanırım Mescid- Aksa’ya gizlice tünel kazıyorlar.

Filistinli rehber, “Burayı Müslümanların çok ziyaret etmesi gerekiyor. Burayı sahipsiz bırakmayın” demişti. İsrailliler Müslümanların gelmemesi için ellerinden geleni yapıyorlar. Gümrükte sıkıntı veriyorlar. Basın yayın yoluyla, çok olayların olduğu insanlara gösteriliyor. Bizde gelmeden önce olaylar olmuştu ve bazıları gitmekten vazgeçtiler. Durumu iyi olan tüm müslüman kardeşlerimi Mescid-i Aksaya davet ediyorum inşAllah!




Saffet Kuramaz


Günbatımı

Teşekkürler kardeşim, çok güzel paylaşım...
Dua'sız üşürmüş yürekler!
Sana bir dua eden olsun, senin de bir dua ettiğin...
Bilmezsin hangi kırık gönlün duasıdır karanlıklarını aydınlatan,
Sana ummadık kapılar açan.
Bilmezsin kimin için ettiğin duadır, seni böyle ayakta tutan...


Hz. Mevlana