Son İletiler

Sayfa: [1] 2 3 ... 10
1
İSLAM-GENEL / Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Son İleti Gönderen: Togika Dün, 00:38:04 »
Herkese ölüm gelir ve herkes ölümü görecektir. Ölümü gören kimse fâni olur. Toprağa girer, toprak olur. Ölümü vasfetmek, kalemin kârı değildir. Bu kadar söylemek kâfidir. Maksat, nefse ölümün heybeti hakkında bir nebzecik bilgi vermektir. Bu
husus-ta nefislerde bir bilgi ve korku hâsıl etmektir. İnsanı dünyadan ve dünyaya tapmaktan koruyup, âhiret amelleriyle meşguliyete da'vettir.
Ölümün ne şekilde olduğunu anlamak için ölenlerden sormak gerektir. Ölmeden evvel ölen kimseler sağlıklarında ölümle buluşmuşlardır. << Mûtû kable men temûfû>> makamına erişmişlerdir. Kendilerini toprak mertebe ve makamına koymuşlardır. Kanaat kuşağını kuşanmışlardır. Dünyanın lezzetinden el çekmişlerdir. Onlar fukarâ-i sabirindirler.
Bir kişi öldükten sonra başına neler gelir biraz da bu husustan bahsedelim:
Öldükten sonra sûal-cevap vardır. Teneşire konulunca sûal-cevap vardır. Ondan sonra kabir azabı vardır. Bunlar ölümü müteakip insanın karşılaşacağı büyük köprü ve tehlikelerdir. Ondan sonra yer altında yatmak, çürüyüp toprak olmak ve azaplara dûçar olmak vardır. Ondan sonra kabirden kalkıp mahşer yerine gitmek vardır. Sonra haşr başlar. İnsan mahşer yerine gitmek üzere kalktığı anda ya insan suretinde veya hayvan suretindedir. Sonra arasat meydanında bir ayak üzerinde olup soru-suâlden sonra mizan (terazi) kurulur. Herkesin ameli tartılır. Boynuzlu koyun boynuzsuz koyuna bigayrı hakkın vurduğu için hesaba çekilir. Haklı hakkını alır. Kuvvetli karınca kuvvetsizi haksız yere ısırdığından dolayı sorguya çekilir. Hak Teâlâ (cc) adaletle hareket ederek zayıfın hakkını kuvvetliden alıverecektir. 
2
MÜBAREK GÜN VE GECELER / Ynt: Mevlît Kandili
« Son İleti Gönderen: ihvan23@hotmail.com 09 Eylül 2024, 12:09:37 »
لَقَدْ جَاءكُمْ رَسُولٌ مِّنْ أَنفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُم بِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ

فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُلْ حَسْبِيَ اللّهُ لا إِلَـهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظِيمِ   صدق الله العظيم



Rabbimiz Ayet-i Kerimede Me'alen buyuruyor ki,
128-Yemin olsun ki, size hakikaten bir resul geldi öyle bir resul ki sizden biri, kendi içinizden, kendi cinsinizden, melek değil, beşer cinsinden, aslı ve nesebi belli, Arabî ve Kureyşî, Harem ehlinden, sizin sıkılmanız ona ağır gelir, gücüne gider. Yani, azap görmeniz şöyle dursun, bir takım zahmete, sıkıntıya uğramanız bile onu üzer, son derece rahatsız eder. Yahut sizi sıkan, zorunuza giden şeyler beşeriyet icabı onu da üzer, onun dayanma gücü ve metin görünüşü, sıkıntılara göğüs germesi, üzülmediğinden değil, peygamber oluşundandır.

İşte bu ayette (Nahl 16/37) âyetinde de işaret buyurulduğu üzere hidayet ve iyiliğinize, faydanıza, hayrınıza hırslıdır. Üzerinize toz kondurmak istemediği gibi, sizi mutluluğun zirvesine eriştirmek, selamete çıkarmak, cennete ve rıdvana kavuşturmak için bütün hırsıyla ve var gücüyle uğraşır. Üstelik onun merhameti yalnızca Kureyş'e, Arab'a, şu veya bu kavme değil, hangi kavimden olursa olsun bütün müminleredir ki, o raûftur. Re'feti çok fazladır, yani gayet ince bir şefkati ve derin bir merhameti vardır. Rahîmdir. Fıtraten, doğuştan, yaratılıştan, Allah tarafından pek ziyade merhametlidir. Günahkârlara bile acır. İşte bütün bunlardan dolayı ey insanlar, Kur'ân'da söz konusu olan mükellefiyetler, özellikle bu Berâetün Sûresi'nde yer almış olan tevbe, cihad vesaire hakkındaki emirler, yasaklar, ikazlar ve itaplar, ağırınıza gitmemeli, gönlünüzü incitmemelidir. Bütün bunlar küfür ve nifakın zararlarına ve uğursuzluklarına karşı genellikle müminlere gayet büyük bir sevgi ve şefkatin tecellileridir. Onun için hiç vakit geçirmeden bunlara iman edip, gereğince amel etmelisiniz.

129- Buna rağmen yine de yüz çevirirlerse (ya Muhammed) sen de onlara deki: Allah bana yeter, O'ndan başka ilâh yoktur, ancak O'na dayandım ve O, azîm (yani azametli) Arş'ın Rabbi'dir. Bütün kâinatı kuşatmış olan, en büyük hükümranlığın, en yüce saltanatın sahibi ve rabbidir.

 İşte idrak edeceğimiz gece böyle bir rasülün dünyayı şereflerlendirdiği, dünyayı  nura gark ettiği bir gecedir. Öyle ki dünyaya gelmeden evvel bütün dünyayı küfür bulutları kaplamış, zulüm ve her çeşit dalelet hüküm sürüyordu. Cahiliyet insanları ahlak dışı ve sapık hareketler sürüklenmişti. Lakin garip tarafı, böyle bir rasülün geleceğini de biliyorlardı.

Hz Allah’ımız hiçbir peygambere kendi isminden iki ismi vermemiştir. Ancak Rasülellah (sav) e vermiştir. Onlarda baştaki okumuş olduğumuz ayet-i kerimede geçen Raûf ve Rahîm isimleridir. Gerçekten de Resulü'ne bu isimleri vermesi ve onu böyle vasıflandırması, onun hakkında büyük ikram ve tekrîm demektir. Bundan da anlaşılır ki, Allah'ın güzel isimlerinin hepsi "Allah, Rahmân ve Rab" gibi sırf Allah'a mahsus olan isimlerden değildir. Resulullah'ın kendisi, ilâhî ahlâk ile mütahallik olduğundan dolayı müminlere raûf ve rahîmdir. Getirdiği din de bütün yönleriyle, müminler için ayniyle nimet ve rahmettir.

Beşeriyetin babası Adem (as) dünyaya gönderildiğinde yasak olan meyveden yiyip zelle sadır olunca bin sene ağladığını ve o ağlamadan ırmakların hatta ağaçların meydana geldiğini biliyoruz. Ve affedilmesi için Allah’ım beni beni Hz Muhammed hürmetine affet diyordu.
Cenab-ı hak soruyordu? Niçin Muhammet hürmetine diyordu.
Adem (as) Yarabbi Cennet-i alaya girdiğimde gördüm ki nerede لا اله الا الله Yazarsa devamında, ondan sonra محمد رسول الله Vardı, o yazı takip ediyordu.

Nitekim  o zaman sormuştu? Hz Muhammed kimdir. O zaman rabbimiz  ولدك سبب لخلقك   O senin çocuğun ama o senin bile yaratımlına sebeptir. Sonra adem (as) Allah’ım çocuğu hürmetine babasını merhamet et diye dua ediyordu ki bildiğimiz gibi bütün mahlügatın mükevvenâtın yeryüzünün yaratılmasına sebepti.

Nitekim Hadis-i Kutside لولاك لولاك ما خلقت الأفلاك Sen olmamış olsaydın ey Allah’ın rahmeti ben mahlügatı yaratmazdım buyurmuştur.
Resullerin rasülü Hazret-i Muhaınmed (sav) Mekke-i Mükerreme'de Rebiulevvel ayının on ikisine raslayan bir pazartesi günü dünyaya şerefler kazandırdı. Henüz tanyeri ağarmadan, Mekke ufuklarında doğan şems-i Muhammedi ile bütün cihan aydınlandı.
Rebiulevvel ayı, Resûlullah Efendimiz'in hayatında çok mühim tecellilere zarf olmuş bulunmaktadır. Dünyaya gelişi, Medine'ye gidişi ve Âlem-i Cemale göç etmesi hep bu aya tesadüf etmektedir bunları aşağıda izah etmeye çalışacağız….
Efendimiz dünyayı şereflendirdiğinde dedesi Kabe’de tavaf da idi. Beyti şerifin sütünları fasih bir şekilde tekbir ve tehlilini duydum. Muhammed Mustafa hürmetine diye Allah’a hamd olsun diye ve daha sonra kâbenin bölümlerinin bazası diğer bazısına gelişini müjdeledi. Bu manzaraya şahit olunca safa kapısından çıktım Muhammed (as)mın evine yöneldim. Kabenin üzerinde ki putların yıkıldığını gördüm. Amine’nin evini kuşların ihata ettiğini gördüm. Evin kapısını çaldım. Amine hatun çıktı. Kendisinde doğum zafiyeti, nifas rahatsızlığı yoktu. Titremeye başladı. Ve dedim ki
Alnındaki nur nerede? Şöyle cevap verdi.
Onu güzel bir şekilde dünyaya getirdim dedi.
Haifden bir ses adını Muhammed koy diyordu.
Bunu işitince Amine çocuk nerede ?
Küçük bir odayı işaret etti. Oraya yöneldim bir de ne göreyim kapıda dehşetli, sağlam yapılı iri tarı bir şahıs duruyordu. Benide titreme aldı. Dedi ki Meleklerin ziyareti bitinceye kadar üç gün yanına girmen mümkün değil dediğini ifade ediyordu.
Efendimiz doğduğu gece Peygamber Efendimiz'in doğduğu gece dünyâda fevkalâde hâdiseler oldu. Şöyle ki

O devrin en büyük devleti Kisrâ'nın sarayında, mimarların mühendislerin yıkılmaz diye rapor verdiği ondört sütun çöktü.

 Sâvâ gölü kurudu.

Mecûsîlerin uzun müddetten beri sönmeden yakıp tapındıkları ateşgedeleri söndü.

Müşriklerin Kâbe üzerine koymuş oldukları putlar devrilip kırıldı. Onların, hâşâ, Allah diye tapındıkları putları küp kırığına dönmüştü.

Peygamber efendimize Hazret-i Âdem'in heybetini, Hazret-i Nuh'un bilini-ni, şükrü Hazret-i Byyûb'un sabrını, Hazret-i İbrahim'in teslimiyetini, Haz¬ret-i ismail'in itaatini, Hazret-i Yusuf'un güzelliğini, Hazret-i Musa'¬nın yed-i beyzâsını, Hazret-i isa'nın ruhlara hayat verme Hz Süleyman’ın tevazusu gibi  diğer enbiyâ-i mürselinin  ahlakı efendimizde toplanmıştı mevcuttu.

Ve efendimiz (sav)
Pazartesi günü dünyayı şereflendirdi.
Pazartesi günü hicret için yola çıktı.
Pazartesi günü Medine-i Münevvere ye girildi
Pazartesi günü irtihal buyurdular
Pazartesi günü Mekke fethedildi


Bu gecenin manevi zenginliğinden istifade etmek için bir tesbih namazı kılmalı, ve birde hatm-i enbiya yapmalıdır. Tesbih namazına şu şekilde niyet edilir;
Ya Rabbi, niyet eyledim rıza-i şerifim için tesbih namazına.Ya Rabbi, bu gece teşrifleriyle alemleri nura gark ettiğin habibin, başımızın tacı Resul-i Zişan Efendimiz hürmetine ve bu gecedeki esrarın hürmetine ben aciz kulunu da avf-ı ilahiyene,feyz-i ilahiyene mazhar eyle Allahü  ekber diyerek namaza başlanır.

Efendimizi anlatmaya efendimzin büyüklüğünü anlatmaya bir hayat boyu  kelimelerle ifade edilmez. Ancak bizler iki kelime ile de olsa anlatmaya çalıştık…ŞUnuda söylemeden geçemeyeceğim. Bizler HZ Peygamberimizi görmeden sevdik bağrımıza bastık Acaba efendimizi hayatta görseydik ne yapardık veya ne yapmayım düşünürdük Ama şöyle nihayet verelim İnşeAllah Efendimizin livâ-ül hamd sancağı altında efendimizle sevdiklerimizle beraber olmayı nasip etsin…Amin (sadakat.net//ücharfbeşnokta )
...14,,eylül cumartesi yi .pazar a bağlayan gece 2024
3
İSLAM-GENEL / Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Son İleti Gönderen: Togika 09 Eylül 2024, 00:14:37 »
Rızıklarından da ölüm üç bin yıl evvel yaratılmıştır. Ölüm bütün ağız ve dilleriyle birlikte ve bütün heybetiyle sende bir defa bağırır. Bu sedadan bütün Melâike korkar-ürker. Teşbihlerini unuturlar.
Hak Teâlâ (cc) buyurur ki:
- O işittiğiniz gürültü ölümün gürültüsüdür. Yerde ve gökte olanlar bu ölüme düçâr olacaklardır.
Nitekim Kuran-ı Kerimde buyuruldu.
<< Her nefis ölümü tadacaktır.>> ( Âl-i İmran sûresi, 185)
Melekler dediler ki:
- Ne olaydı yâ Rabbi (cc) biz onu göreydik.
Hak Teâlâ (cc) buyurdu:
- Hazır olun şimdi görürsünüz.>>
<< O anda Hak Teâlâ (cc) Ölüme emredip yâ ölüm, kanatlarını aç, ağzını ayır, heybetinle görün meleklerime..
Bu emir üzerine ölüm hemen harekete geçti, uçtu ve bu meleklere kendisini gösterdi. Ne zaman ki melekler ölümü bu heybetiyle gördüler, akılları başlarından gitti. Bir sene o hal üzere ölü gibi yattılar. Sonra kendilerine gelip ayıldılar.
( Lezzetleri darmadağın edeni ( ölümü ) çokça hatırlayınız.( Hadis )
- Yâ Rabbi! Ölümden daha heybetli hiçbir şey yarattın mı dediler.
Hak Teâlâ (cc) buyurdu ki:
- Bütün yarattıklarımın arasında ondan daha heybetli ve büyük bir şey yaratmadım.
Allah-u Teâlâ (cc)'nın emriyle ölüm yerine varıp, oturdu. Meleklere buyurdu ki:
- Yâ Azrail (as) var sen ölümün üzerine müvekkel ol. Kullarımın canını almanı emrettiğimde ölümü onun üzerine iletirsin o kimse ölür. Ölümün lezzetini de tadar.
Varıp ölüme Azrail (as) dedi ki:
-Yâ ölüm! Hak Teâlâ (cc) beni sana gönderdi. Allahın (cc) kullarının canını aldığım zaman o kimselerin üzerine seni iletsem gerektir. Sen de itaat et.
Ölüm der ki:
- Hoş geldin! Allah'ın (cc) emriyle ben de sana mut'i olurum. Amma seni de öldürsem gerektir. İsrafil (as), Cebrail (as) ve bütün yer-gök halkını öldürsem gerektir.
Azrail (as)'e muti oldu. Azrail (as) de ölümü Allah-u Teâlâ (cc)'nın dilediği yere iletir.




4
SAĞLIKLI YAŞAM / Hissi olmayanlar için öneriler olur mu?
« Son İleti Gönderen: Kendinibulanadam 08 Eylül 2024, 20:46:40 »
Hisleri yok olan insanlar için öneriler var mıdır? Hisleri ve duyguları yok olan insan,ne üzüntü,ne sevinç hiç bir şey hissetmeyebilir. Bu durumdaki insanlar için belirli öneriler vardır. Mesala bir kahve gibi bir içecek içip, bu içeceğin zevkini almaya çalışmalıdır kişi. Bunun dışında duyguları varken yaptığı şeylerden bazılarını taklit ederek, duyguları varken olduğu gibi davranmaya çalışmalıdır. Yani geçmişteki sağlıklı olduğu günlerde yaptığı şeyleri yeniden yaparak geçmişteki halini taklit etmelidir. Bu iki öneri fayda sağlayabilir.
5
İSLAM-GENEL / Haset hasta eder mi?
« Son İleti Gönderen: Kendinibulanadam 08 Eylül 2024, 19:48:07 »
Haset ve gözden çıkan mor ışınlar hasta eder mi? Haset eden insanın gözünden çıkan mor ışınlar,etkilediği insanları hasta ediyor. Bu yapılan çalışmalarda görülüyor. Başta piskolojik hastalıklar olmak üzere pek çok hastalığa sebep olabilir.
6
İSLAM-GENEL / Zalim olmamak kendi elimizde olur mu?
« Son İleti Gönderen: Kendinibulanadam 08 Eylül 2024, 19:43:38 »
Zalim olmamak kendi elimizde olur mu? Zalim, kur-an ayetlerini inkar eden kişilere denir. Zalim olmamak için, kelime-i şahadet getirerek dine girilmelidir. Dine girmeden önce kişi zalim olur. Kelime-i şahadet" Eşhedü enlâ ilâhe illAllah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh."diyerek olur. Bu sözle dine girilir ve müslüman olunur. Dine girilince dinin farzları ve sünnetleri yapılmaya çalışılır. Kul hakkına girmemeye çalışmalıdır. Ve hakkı geçen insanlardan helallik alınmalıdır. Kul hakkının affı yoktur. Kul hakkına girilince sevaplarımızın bir kısmı hakkına girdiğimiz kişiye verilir. Sevap kalmazsa hakkına günahı kendimize yüklenir. Büyük günah işlenirse tövbe edilmesi gerekir. Örnek tövbe duası:"Tevbe ya Rabbi estağfirullah,tevbe ya Rabbi estağfirullah,tevbe ya Rabbi estağfirullah.    "diyip kelime-i şahadet getirerek tövbe edilebilir. Yada tövbe namazı kılınabilir. Tövbe namazı iki rekattır. Dinden çıkacak küfür veya isyan gibi durumlar olursa, "Lâ ilâhe illAllah diyerek iman tazelenir. Yada iman tazeleme duası okunur. Iman tazeleme duası " Allahümme innâ ürîdü en üceddidel imâne tecdîden bir kavli lâ ilâhe illallâh Muhammedur resûlullah." denir ve üç defa tekrarlanır. Bu şekilde zalim olduktan sonra dine yeniden girilir ve müslüman olunur. Ölmeden öncede imanlı ölünmelidir. Yani ölmeden evvel şeytana kanmamalıdır. Ve ölüm anında yine imanlı olunmalıdır. Ölüme yaklaşan kişiye "Lâ ilâhe illAllah" demek telkin edilmeli ve ölmeden önce son söz" Lâ ilahe illAllah" olmalıdır.
7
İSLAM-GENEL / Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Son İleti Gönderen: Togika 07 Eylül 2024, 16:01:35 »
Ebû Hûreyre (ra) rivayet eder. Resul-i Ekrem Efendimiz (sav) buyururlar ki:
- Mü'minlerin ve salih kimselerin canları çıkarken iki melek hazır bulunur. Onu alır, göğe kaldırırlar. Gök ehli karşı gelip, çağrışıp duâ ederler ki bu bir temiz candır, yeryüzünden gelir. Dünya muhabbetinden meşguliyetten, kibirden âzâde salih ameller bu zatda çoktur. Hak Teâlâ (cc) sana rahmet etsin. Sen onu imaret ettin idi. Bu imaretin ibâdet, taat, hayr ve ihsan ile senin yerine götürülmeni sağlar. Dünyadan imansız gidenlerin canı çıkarıldıktan sonra melekler ona karşı gelirler. Çağrışıp derler ki: Bu bir habis-i murdardır. İbadet ve Hakk'a (cc) tâati yoktur. Allah'a ve Resulûne itaati yoktur. Dünya muhabbet ve sevgisinden dolayı imansız gitti. Bunu yukarı göklere götürmeyin. Aşağı atın. Cehennemin sıcaklığını hissetsin. Tâ kıyamete kadar bu hal üzere kalsın.>>
Bu büyük bir ceza ve dehşetli bir husustur. Ölümden sonra böyle niceleri vardır. Ölümü andıkça mümkün mertebe bunları hatırına getir, an ve zikret... O zaman maksat daha kestirmeden hâsıl olur.
Hak Teâlâ (cc) Kelâm-ı Kadiminde ölüm ve dirliği yarattığını buyurur.
<< Ölüm ve dirliği yaratan O'dur.>> ( el Mülk sûresi, 2)
Ölüm düşünüldüğünden daha büyük bir şeydir. Bütün yaratılanlardan daha büyüktür. Hepsinden heybetlidir. Her kim onu görürse, görür görmez hemen ölür. Ölümü andığında, onun heybetini öğren ve öğrendiğin gibi düşün. İşte esas ölümü hatırlama buna derler.
Ölümü Hak Teâlâ (cc) yaratırken gayet büyükçe ve dehşetli yarattı. Ölüm bütün ay, yıldız, canlı varlıktan büyük ve onların
hepsini içine alabilecek şekilde ve hepsinden heybetli ve dehşetli olarak yaratılmıştır. Onların hepsi ölüme baş eğerler. Ölümü Allah-u Teâlâ (cc) bütün mahlukattan evvel yaratmıştır. Canları ve bedenlerden dört bin yıl evvel yaratmıştır.
Nitekim Efendimiz (sav) buyururlar:
<< Allah-u Teâlâ (cc) ruhları tenlerden dört bin yıl evvel yaratmıştır.( Burada dört bin yıl tâbiri çokluktan kinaye olabilir.)
8
İSLAM-GENEL / Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Son İleti Gönderen: Togika 06 Eylül 2024, 23:20:37 »
İnsan kötü amelleri sebebiyle Azrail (as) geldiğinde yüzünü dönmüş olarak görürsün. Nitekim beni israil kavmine böyle olmuştur. Zahiri suretleri canavar suretine dönmüş idi. Allah-u Teâlâ (cc) korusun ki o zaman Allah-u Teâlâ (cc)'ya ne kadar yalvarır fer-yâd edersin ki seni Esfel-i sâfiline atmasın da Mele-i a'lâya alsın. Esfel-i sâfiline inen şeytanla beraber zincirlenir. O zincirin bir halkasının ağırlığı dünyadaki bütün demirlerin ağırlığı kadardır, işte ölümünü anan kimse böylece anmalıdır. Zira insan ölürken başına gelecek olanlar bunlardır.
Allah-u Teâlâ (cc)'nın öyle dostları vardır ki, Azrail (as) onların ruhlarını alırken ta'zim ve hürmetle alır. Zira Azrail (as) ruhlarını almaya gelince Allah dostlarının gönülleri iki cihanın muradından arınmış halde bulunur. Hak Teâlâ (cc)'nın muhabbetiyle de dolu bulunur. Azrail (as) Allah'ın dostlarının ruhlarını alırken tasasından yerinden duramaz. Kaf dağının arkasına kaçar, imanına kastetmek nerede kaldı? Mü'minler ve salihlerin canı yeşil kuşlar olup göklere giderler. Nurdan kandiller içinde otururlar ve kıyamete kadar o halde bulunurlar. Amma kafir ve münafıkların canı, kara kara kuşlar olur. Yerler altına girerler. Cehennem derelerinde oturup mesken tutarlar. Münafık kimdir? Diyecek olursan; İnsanın yüzüne bir türlü arkasından başka türlü söyleyip konuşan kimselerdir. Yukarıda da bu hususta malumat verilmiştir.
9
İSLAM-GENEL / Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Son İleti Gönderen: Togika 05 Eylül 2024, 22:07:34 »
Hikâye:
Dâvud (as)'un evinde bir merdiven vardı. Bu dört ayaklı merdivenle çıkacağı yere çıkardı. Bir gün abdest aldı ve namaz kılmak için taht üzerine çıkmak istedi. Orada bir müddet Allah (cc)'ına yalvaracaktı. Geldi o merdivenin ikinci basamağına ayağını koyar koymaz Melekûl-Mevt (Azrail (as) geldi.
Davud (as) Azrail (as)'e dedi ki:
- Yâ Azrail (as)! Bana mühlet ver. Yukarı çıkıp başımı secdeye koyayım. Başım secdede iken ruhumu kabzet.
Dâvud Peygamber (as)'e Azrail (as) mühlet vermeyince sana bana mühlet verir mi? iyi düşün kardeşim.
Dâvud Peygamber (as)'e dediler ki:
-Yâ Davud (as)! Bu dünyada bunca yıldır yaşadın. Nasıl gördün ?
Dâvud (as) buyurdu ki:
- Nasıl göreceğim? Bu dünya bir kervansaray imiş. Bir kapısından girdim öbüründen çıktım. Bu esnada ne kadar görmüş olabilirim?
Sonra ağladı.
Şimdi sende bunlardan bir ibret almalısın. Gören göz ibret alan gözdür. İbret almıyan gözü, gözden saymazlar.
Hak Teâlâ (cc):
<< Ey göz (basiret) sahipleri! İbret alınız.>> (el- Haşr sûresi, 2 ) buyurdu.
Gözünde ibret ve hikmet olmayan kimse hayvandır.
Ey kardeş! Bu dünyanın yalancı gayretine aldanma. Âhireti unutma. Ömrün nihayete erince Azrail (as) gelir, ölüm sopasıyla başına vurur. O zaman nefsin ve kalbin arasında bir perde olur. O perde yırtılınca kendinin bir canavar olduğunu görürsün. Adam değilmişin. O zaman şimdi insan suretinde olduğuna kimse itibar etmez. Çoklarının gönül yüzü canavar suretine döner. Zahiri yüzleri Efendimizin hürmetine olduğu gibi kalır. İnsan amelleri sebebiyle hangi vahşi hayvanın suretine sokuldu ise kıyamette de o surette ortaya çıkar.
<< Bu ümmette beden meshi yoktur, fakat ey zeki! Bil ki dil (gönül) meshi vardır.>> Mevlânâ.

10
İSLAM-GENEL / Ynt: Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )
« Son İleti Gönderen: Togika 04 Eylül 2024, 23:18:28 »
Aklı başında bir kimsesin. Bu durumda ihtiyar kendi elinde iken o malı tasadduk et ve Hak yoluna sarfet. Böyle yaptığında Hak Teâlâ (cc) katında bir mertebe hâsıl olur senin için. Yukarıda da söylenildiği gibi  kazandıklarını sonunda harcayamadan  bırakır gidersin. Bıraktığında başkasına, o da bir başkasına bırakır gider. Yığdığın malların sana hiç bir faydası olmadığı gibi zararı olur, azaba ve sorgu-suâle tâbi tutulursun. Bu durumda gevşek davranmak olmaz.
Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi?
O da yalan, bu da yalan, var biraz da sen oyalan.

Âyet-i Kerimede buyurulur ki:
<< Onların ecelleri geldiğinde ne bir saat gecikir ne de öne alınır. ( Yunus sûresi, 50 )
Bu âyet-i kerimeyi hiç işitmedin mi ? Gafil bulunursun. Dolu dolu emellerden ne çıkar? Çokları bir çok emeller beslediler. Nail olmadan üzüntü içinde kabirlerini boyladılar. Ölüm bir ejderha gibi durmadan bizi yutuyor. Allah-u Teâlâ (cc) bizi yoktan var etmiştir. Yine işin sonunda yok olsak gerektir. Bizimle yâr olan bir gün bizden ayrılsa gerektir. Onun için işi sağlam tutmak ve ecel gelince kimseye aman vermeyeceğini hatırdan çıkarmayalım.
Sayfa: [1] 2 3 ... 10