Simetri ve Güzellik
Kuantum Mekaniği'nin kurucularından ünlü fizikçi Paul Dirac'tan, Moskova Üniversitesi'ni ziyaret ettiği sırada, gelecek nesillere aktarılmak üzere şeref defterine bir şeyler yazması istenir. Bu teklifin sadece büyük bilim adamlarına yapıldığını bilen Dirac, biraz düşünme ihtiyacı hisseder. Çünkü yazacağı şey gelecek nesillere aktarılacağından hem çok mânâlı olmalı, hem de nesiller boyu geçerliliğini muhafaza etmelidir. Eline kalemi alan Dirac, şu veciz mesajı yazar: "Bir fizik kanunu, matematik (riyazî) güzelliğe sahip olmak zorundadır." Aslında Dirac, yaratılmış bütün varlıklarda güçlü matematik hesaplar olduğunu biliyor ve bunu da açıkça belirtiyordu. Yukarıdaki söze bu açıdan bakıldığında, onun ne demek istediğini daha iyi anlıyoruz.
Varlıkların fizikî ve kimyevî pek çok özelliği matematik kanunlarına tâbi olduğu gibi, görünen yüzleri de, matematik prensiplerine bağlıdır. Varlığa bu gözle baktığımızda, yapısındaki mükemmelliğin yanı sıra, çehresindeki göz alıcı güzelliğin de farkına varırız. 'Cemil', 'Bâri', 'Sâni' ve 'Musavvir' gibi isimlerin tecellisi olarak yaratılan varlıkların dış görünüşlerindeki bu güzellik, birden fazla faktörün aynı anda birlikte bulunmasına bağlıdır. Bu faktörler içinde en önemli olanı, 'parçalar arasındaki ölçü ve âhenkteki güzellik' olarak tarif edilen 'simetri'dir. Varlıklar, çok çeşitli simetrik özelliklerde, büyük bir san'atla yaratılmıştır.
Simetrinin en yaygın çeşidi, sağ-sol (ayna) simetrisidir. Bir cismin kendisiyle aynadaki görüntüsü tam bir simetri teşkil eder. Bundan hiç de geri kalmayan bir simetri, insan vücudundaki simetridir. Vücudumuzun sağ ve sol tarafı görüntü olarak, birbirinin simetriğidir. Alın, burun, çene ve göğsün tam ortasından geçen ve vücudu ikiye ayıran bir çizgiye göre bu iki parça simetriktir. Bu parçalardan birini alıp tam kestiğimiz yerden bir aynaya yaslarsak, aynadaki görüntüyle tam bir vücut görüntüsü meydana gelir. Böyle olmasının sebebi; kollar, bacaklar, gözler, kulaklar, burun ve dudaklar gibi organların, bahsettiğimiz çizgiye göre simetrik yaratılmış olmasıdır. Aynı simetrik yapı, canlıların büyük çoğunluğunda da vardır. Bütün memeliler, sürüngenler ve kuşlar bu simetrik yapıda yaratılmıştır.
Acaba şu soruyu hiç düşündük mü? ‘Aynaya baktığımızda niçin sağ tarafımızı sol, sol tarafımızı sağ olarak görüyoruz da, alt tarafımızı üst, üst tarafımızı alt olarak görmüyoruz?’ Çok mantıksız görünmekle beraber, oldukça mantıklı bir soru. Çünkü aynaya göre sağ-sol münasebeti ile alt-üst münasebeti arasında bir fark yok. Bunun sebebi, bizim vücudumuzla ilgili olmalı. Yanınızda, sol tarafı üzerine yüzü aynaya dönük yatan birinin olduğunu düşünün. Onu aynada, sağ tarafı üzerine yatan biri olarak göreceksiniz. Bu durumda ayna, yerde yatan adamın sağ ve sol taraflarını değiştirmeyip, alt ve üst taraflarını değiştirmiş oldu. Bunun sebebi, vücudumuzun sağ ve solunun simetrik olmasıdır. Eğer vücudumuz simetrik olmasaydı, aynadaki görüntümüz bize benzemeyecekti.
Simetrinin bir diğer çeşidi ise, dönme simetrisidir. Kum üstüne bırakılmış eşkenar üçgen şeklinde metal bir levha düşünelim. Bu levhayı, merkezinden geçen eksen etrafında 120 derece döndürürsek, üçgenin yeni konumu, eski konumunun kum üzerinde bıraktığı ize tam olarak oturacaktır. Bunun sebebi, eşkenar üçgende 120 derecelik dönme simetrisinin olmasıdır. Aynı şekilde karede 90 derecelik, düzgün çokgende (n sayıda kenarı olan) ise, 360/n derecelik dönme simetrisi vardır.
Kar kristallerinin düzgün altıgen simetrisi de, insanların ilgisini en çok çeken görüntülerden biridir.
Bir de, üç boyutlu dönme simetrisine sahip olan şekiller vardır. Bunların en önemlileri düzgün çok yüzlülerdir. Bunların sayılarının sadece beş olduğu, Eflatun'dan beri bilinmektedir. Bu çok yüzlülere bir örnek, kristal yapısı küp şeklinde olan tuz kristalleridir. Yakın zamana kadar, kâinatta yapısı düzgün yirmi yüzlü olan bir varlığın olup olmadığı bilinmiyordu. Ancak köpeklerde karaciğer hastalığı ve enfeksiyona yol açan adenovirüs'ün şeklinin tespit edilmesiyle, düzgün yirmi yüzlü bir varlığın da mevcut olduğu ortaya çıkmış oldu.
Dönme simetrisinin normo âlemdeki en güzel örneği ise, papatya gibi çiçeklerde görülebilir.
Simetrik yapıları sadece normo ve mikro âlemde değil, makro âlemde de görmek mümkündür. Semanın derinliklerinde gördüğümüz o müthiş büyüklükleri küçültüp göz önüne getirdiğimizde, gezegenlerin Güneş etrafındaki simetrik hareketlerinden galaksilerin spiral simetrisine kadar çeşitli simetriler müşahede edebiliriz.
İlginç olan bir husus da, gözle görülebilen canlılardaki simetrik yapının, canlıların iç organlarından ziyade dış görünüşlerinde olmasıdır. Meselâ, insan vücudunun iç organlarından akciğer, karaciğer, mide ve bağırsaklar simetrik olmadığı gibi, vücudun sol tarafında kalb, sağ tarafında yoktur. Ayrıca beyin yarım küreleri de aynı değildir. Buna rağmen insan vücudundaki metabolik faaliyetler mükemmel işlemektedir. Canlıların dış görünüşlerindeki bu matematik güzellik, sadece estetik için mi verilmiştir? Allah her şeyi tek maksat veya gâyeye müteveccih değil, aksine bir çok hikmet ve fonksiyon-yapı münasebeti içinde yaratmaktadır. Meselâ; gözlerimiz çift ve simetrik olarak yerleştirilmeseydi, cisimleri üç boyutlu, yani derinlikli göremezdik. Aynı şekilde, kulaklarımız da simetrik yaratılmasaydı, seslerin yönünü ve mesafesini tayin etmede zorlanırdık. Ayaklarımız simetrik olmasaydı dengeli yürüyemez, kollarımız simetrik olmasaydı yürürken vücudumuzun ağırlık merkezini koruyamazdık. Kuşların kanadı simetrik olmasaydı uçamaz, balıkların yüzgeci simetrik olmasaydı dengeli yüzemezlerdi. Bütün bunlar gösteriyor ki, varlıklara konulmuş simetride, öğrenilecek pek çok hikmetli yön ve güzellik vardır.
Bayram YERLİKAYA