Gazi Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Eşref Yüksel, insan vücudunun çok karmaşık bir yapıya sahip olduğunu ve bu nedenle kopyalanamayacağını söyledi.
(http://www.haberaktuel.com/images/news/24778.jpg)
Gaziantep Üniversitesi Ömer Asım Aksoy Konferans Salonu'nda "Genetik Kopyalama" adlı konferansta konuşan Yüksel, canlıları cansızlardan ayıran en önemli farkın üreme olduğunu; üreme olayının temelinde yatan amacın ise erkek ve dişide ayrı ayrı bulunan türe ait özelliklerin yavruya geçmesi olduğunu belirtti.
"Canlılar üreme ile kendine benzer canlıları meydana getirmektedir. Böylece hem neslin bozulmadan devamı sağlanmakta hem de her nesilde aynı türe ait yeni çeşitler meydana gelmektedir.
Temelde, her ferdin türüne ait özelliklerin moleküler şifre şeklinde kodlandığı, iki iplikten yapılmış DNA zincirinin taşıdığı bilginin kopyalanmasına dayanır" bilgisini veren Yüksel, dünyanın ilk kopya memelisinin 1997 yılında İskoçya'da yapıldığını vurguladı.
Yüksel, "Dr. Wilmut ve arkadaşları dişi bir koyundan kopyaladıkları Dolly adlı kuzunun doğduğunu açıklamışlardı. Dolly, klonlama teknolojisi ile dünya gündemine bomba gibi düşmüştü. Dolly örneğinde klonlamayı kısaca yetişkin bir canlıdan alınan herhangi bir bedensel hücrenin kullanılmasıyla, canlının genetik ikizinin meydana getirilmesi olarak tanımlanabilir. Kullanılan klonlama yöntemi bedensel hücre çekirdek transferi olarak adlandırılmaktadır" diye konuştu.
Klon kelimesini ana hücreden bölünerek oluşan hücreler dizisi veya tek bir atadan aseksüel yol ile çoğaltılmış hücre grubu olarak tanımlayan Yüksel, "Klonlama, genetik olarak aynı olan bir grup bireyin eşeysiz üreme yoluyla aynı anne babadan ayrılmasıdır.
Ya da aynı olan bir grup hücre orijinal bir hücreden mitoz bölünme yoluyla meydana gelir. Hücre yeniden kromozom setini meydana getirir ve 2 yavru hücreye bölünür. Böylece vücudumuzda ölen hücreler yerine yenileri meydana gelir. Dolayısıyla mitoz bölünme ile oluşan hücreler birer klon olarak tanımlanabilir" şeklinde konuştu.
1999 yılında Paris'te 19 Avrupa ülkesinin insanın genetik olarak kopyalanmasını yasaklayan sözleşme imzalandığını vurgulayan Yüksel, klonlamanın üreme amaçlı yapıldığını kaydetti.
Yüksel, "İnsanın kopyalanamayacağını düşünüyorum. Çünkü insan vücudu çok kompleksli bir yapıya sahiptir." dedi.
Soyu tükenmekte olan canlılar üzerinde de klonlama açısından çalışmalar yapıldığını söyleyen Yüksel, bu tür çalışmaların olumlu sonuçlar verdiğini anlattı.
Yüksel, sözlerini şöyle tamamladı: "İnsan dâhil tüm canlılarda tedavi etmek amacıyla çalışmalar yapılıyor. Alzheimer, Parkinson ve kanser gibi hastalıkların ne yazık ki tedavisi yok. Bunların tek çaresi ya ilaçlarla hastalık seyrini hafifletmek ya da kök hücre nakli ile tedavi etmek. Klonlamanın buradaki amacı kök hücresi elde etmektir."
Haber Aktüel
İsrailli bilim adamları, çok ciddi sonuçlar doğurabilecek bir iddiada bulundu. İddiaya göre insan vücudunun biyolojik kimlik kartı DNA, yapay olarak çoğaltılabiliyor.
Üstelik temel biyoloji bilgisi ve piyasada bulunabilecek basit teknoloji, bunun için yeterli.
(http://www.timeturk.com/images/news/200820091648148696825_2.jpg)
DNA, insanın genetik şifresi... Tepeden tırnağa, insan vücudunun her türlü özelliğini, her bir hücremizin çekirdeğinde bulunan bu sarmal belirliyor.
Aynı parmak izi gibi, DNA da kişiye özgü... Kimsenin DNA'sı başkalarınınkine eş değil. Yani bir anlamda, DNA insanın biyolojik kimlik kartı...
Bu nedenle de, DNA adli vakalrda vazgeçilmez bir unsur. Birkaç kan damlasından, bir tutam saç telinden, bir miktar deri hücresinden, suça karışanlar tespit edilebiliyor.
Ancak İsrailli bilim adamlarının iddiaları doğruysa, suçluların, tam da bu hayati kanıtı kullanarak, adaleti yanıltması mümkün.
İsrail'den Dr. Dan Frumkin ve ekibinin iddiasına göre, herhangi bir kişinin DNA'sı gayet basit bir yöntemle çalınarak başka bir kişinin DNA'sız kanına karıştırılabilir.
Bu kanın suç mahalline bulaştırılmasıyla, DNA'nın asıl sahibinin olay yerindeymiş gibi gösterilmesi sağlanabilir.
Üstelik bu DNA hırsızlığı için çok da fazla hücre gerekmiyor. Bir sigara filtresine ya da su şişesine bulaşan deri hücreleri, birkaç tel saç, yeterli oluyor.
Bu hücrelerden elde edilen az miktarda DNA, yapay olarak çoğaltılabiliyor.
Hatta, iddiaya göre, DNA'nın genetik dizilişinin bilinmesiyle bile, sarmal, yapay olarak üretilebiliyor.
Elde edilen DNA, laboratuvarlarda DNA'dan arındırılmış kana karıştırıldığında, oluşan karışımda herhangi bir anormallik gözlenmiyor.
İsrailli bilim adamlarına göre, suçluların, adaleti yanıltmak için bu şekilde "sahte kanıt" üretmesi an meselesi...
Hatta, bu yöntemin, şimdiyekadar kullanılmış olabileceği ihtimali de, olasılık dışı değil...
Kaynak: CNNTURK