Nefslerin Temizliği ( Müzekkin Nüfus )

Başlatan Togika, 19 Kasım 2012, 06:33:35

« önceki - sonraki »

0 Üyeler ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Togika

Cebrail (as) varır ve der ki:
- Ey cehennem! Cebbâr-ı âlem (cc) seni istiyor.
Cehennem bu sözü işitince titreyerek der ki:
- Yoksa bana azab mı edecek? Cebbâr-ı âlem (cc) acaba beni ne için ister?
Cebrail (as) buyurur ki:
- Allah-u Teâlâ (cc)'nın seni istemesinin sebebi; dünyada rızıkları verildiği halde, Allah'tan başkalarına tapıp- kulluk edenlere dünya sarayında peygamberlere ve evliyalara itaat etmiyenlere, nefsinin isteğine uyanlara azâb etse gerektir. Seni onun için yarattı.
Zebaniler onu çekerler. Yetmiş bin zinciri vardır. Yetmiş bin zincirin yetmiş bin halkası vardır. Her halkaya yetmiş bin cehennem zebanisi yapışır. Hepsi birden cehennemi çekerler. Cehennem su sığırı gibi olur. Lâkin gayet büyüktür. Hiç bir şekilde anlatılamaz.
Livâûl-hamd isimli sancağın altında bütün ehl-i iman toplanırlar. Kıyamet günü gayet sıcak bir gündür. Çoklarının boynunda cehennem ateşinden zincir vardır. Gönüller parça parça olup sıkılır. Güneşin ve ayın ve yıldızların nuru gider, kapkaranlık kesilirler. Bütün ay, güneş ve yıldızlar yere dökülür ve serilir. Cehennemin ısısı çok fazla olduğu için mahşerde yerlere döşenilir. Halk onun üzerine alınır. Arş'ın altından bir parça bulut kopup o buluttan halkın üzerine amel defterleri yağdırılır. Bu defterler kimine sağından, kimine solundan, kimine beyaz, kimine de siyah olarak verilir. Herkesin elindeki defteri teraziye konulur. Mizan terazisi kurulur. Mizan terazisinin kefesinin büyüklüğü şöyledir. Bütün yerleri ve gökleri o terazinin bir kefesinin gözüne koysalar alır, daha da boş yer kalır. O terazinin tartıcısı Cebrail (as)'dır. O teraznin sahibi ise Rabbûlâlemindir. Bu teraziye inanmak gerektir.
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Togika

Hak Teâlâ (cc) Kur'an-ı Keriminde buyurur ki:
<< O gün vezin ve tartı haktır.>> ( el A'raf sûresi, 7 ) Burada bu teraziye işaret vardır.
Efendimiz (sav) buyurur.
<< Terazi konur. O terazinin lisanı (dili) ve iki kefesi vardır. O terazi ile amel sahifeleri tartılır.>>
Bu terazi asılır. İnsanların ve cinlerin amel defterleri onda tartılır. Hayırlı amelleri ağır gelenler cennete, şerli amelleri ve günahları ağır gelenler de cehenneme giderler.. Hak Teâlâ (cc) Kur'an-ı Keriminde buyurur.
<< Her kimin terazileri ağır gelirse o kimse sevinir ve razı olduğu bir hayâta nail olacaktır. Bunun aksine her kimin terazileri hafif gelirse onun başı Hâviye uçurumuna gelecek. Hâviye'nin ne olduğunu bilir misin ? O kızgın ateştir.>> ( El Kaaria sûresi ) Efendimiz (sav) buyururlar ki:
<< Bu amel sahifelieri tartıldıktan sonra Hak Teâlâ (cc) benim ümmetimden bir kişi seçer. O kimseyi ortaya getirirler. Onun için doksan yaprak açarlar. her biri göz erecek kadar uzak mesafe kaplar. Hiç birinde bunun amel-i sâlihı olmaz. Dop dolu günah olur. O kimse o sahifelerdeki günahlarını görüp şaşırır. Başını aşağıya indirir ve hayretler içinde kalır. Acizlik içinde kıvranır.
Hak Teâlâ (cc) buyurur ki:
- Ey kulum! Şu sahifelerdeki yazılı olanları inkâra mahal var mı? Hiç sana zulûm ettim mi? Bir veçhile özürün var mı ?
O kimse buyurur ki:
- Ya Rabbi (cc)! Hâşâ, sen kuluna zulmetmezsin.
Hak Teâlâ (cc) buyurur ki:
- Benim kullarıma asla zulûm yoktur. Senin benim katımda hûsnu itikadın vardır.
O kulun eline bir şey verilir. Onda Lâ ilahe illAllah kelimesi yazılıdır.
Hak Teâlâ (cc) buyurur ki:
- Yâ kulum! var şimdi o günah dolu olan amel defterini bir kefeye, bu kelime-i tevhidi de bir kefeye koysunlar.
O kimse sevinerek ve inleyerek teraziye varır. Hakkın buyurduğu gibi bir tarafa günahlar, bir tarafta da kelime-i tevhid olarak tartılır. Bu lâ ilahe illAllah keilmesi ağır gelir. O günahlardan bir defa da olsa ihlâs ile lâ ilahe illAllah dediği için kurtulur.
Allah-u Teâlâ (cc) buyurur ki:
- Ey kulum! Bütün günahlarını bir defa ihlas ile lâ ilahe illAllah dediğin için afvettim. Sen de böylece kurtuldun. Yürü cennete gir. Iyş ve nûş ile meşgul ol!.
BEYT
Gelin zikredelim ol Zûlcelâli
Ki gönülden süren oldur melali
Veli zikrin haramından sakın kim
Safa vere anın sana helâli.
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Togika

#182
Günahı ağır, sevabı hafif gelen kimselerin sonunda varacağı yer cehennemdir, cehennemin hâviye tabakasıdır. Hâviye öyle derin bir yerdir ki; dil ile tavsifi mümkün değildir. Bin yılda ancak onun dibine erişmek münkün olabilir.
Ey kardeşim! Kıyamet günü korkulu ve heybetli bir gündür. Onu bir miktar anlattık amma bir miktar daha bahsedelim. Tâ ki, işitenler ve onların nefisleri intibaha ve insafa gelsin. Cehennemlikleri yakalamaya gelen zebanilerin gözleri kör ve kulakları sağır olur. Hâline insaf ve merhamet etmezler. Feryadına kulak verip işitmezler ve insafa da gelmezler. Kimseyi esirgemezler. İltimas etmezler. Binaenaleyh, o gün için tedarikini hazırla. O terazide halkın ameli tartıldıktan sonra << Şimdi sırata doğru yürüyün.>> denilir. Bâzıları demişlerdir ki:
- Sırat köprüsü bir meleğin kanadının teleğidir. Cehennemin üzerine gerilmiştir. Aşağısı tabaka tabaka cehennemdir. O terazide ameller tartılır. Sıratın uzunluğu üç bin yıllık yoldur. Yokuşlu kısmı bin yıllık yoldur. Bin yıllık kısmı da orta kısmıdır. Bin yıllık kısmı inişlidir. Mü'minler ve Allah-u Teâlâ (cc)'nın has kulları sırat köprüsüne geldiklerinde melek, kanadının yassı kısmını çevirir, günahkârlar ve kafirler geçmek üzere geldiklerinde kanadının dik ve sivri tarafını çevirir.
Efendimiz (sav) buyururlar ki:
<< Ümmetim o sırat köprüsüne gelince niceleri o cehennemin ateşine yağmur gibi dökülür.>>
Cehennemin vasfını anlatmak isteyenler asla anlatamazlar. Kimse onun vasfını ibareye sığdıramaz. Cehennemin heybetinden inse, cinne, hâs ve âma korku gelir. Zira Hak Teâlâ Azze ve Celle (cc) buyurur:
<< Rabbinin; Cehennem'i bütün insandan, cinden dolduracağım.>> dediği sözü yerini bulmuştur.>> ( Hûd sûresi, 120 )
Efendimiz (sav) buyururlar:
<< Dünyanın ateşi, cehennem ateşinin yetmiş cüz'ünden bir cüz'dür.>>
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Togika

Bu sebeple Allah-u Teâlâ (cc) kendi aşk ateşiyle yananları cehennem ateşiyle yakmaz.
Efendimiz (sav) buyururlar. << Cebrail (as)'e dedim ki:
- Yâ kardeşim Cebrail (as)! Cehennem ateşinden haber ver.
Cebrail (as) dedi ki:
- Yâ Muhammed (sav)! Cehennemin ateşi bu dünyanın ateşi gibi kızıl değildir. Cehennem ateşi karadır. Cehennemin kendisi de karanlıkdır. Hak Teâlâ (cc) cehennemi yarattığı zaman O'nun buyruğunu tutmadığı ve dinlemediği ve nefs-i emmâresine uyup Allah-u Teâlâ (cc)'ya âsi olanlara tahsis edilmiştir. Allah-u Teâlâ (cc) buyurdu ki: Cehennemi bin sene kızdırın.
Cehennemi bin sene kızdırdılar, kıpkızıl oldu.
Yine buyurdu ki: << Bin yıl daha kızdırın.>>
Bin yıl daha kızdırdılar... Bembeyaz oldu.
Yine Allah-u Teâlâ (cc) buyurdu ki;
Bin yıl daha kızdırın.
Bin yıl daha kızdırıldıktan sonra cehennem kapkara oldu. Şimdi ise cehennem kapkara ve çok sıcaktır.
- Yâ Muhammed (sav)! Eğer cehennemin odunundan (ateşinden) bir iğne deliğine sığacak kadar bu dünyaya salıverilse yer yüzünde helak olmadık nesne kalmaz. Cehennem leşlerinden bir leş yeryüzüne asılmış olsa onun çirkin kokusundan yer yüzünde canlı kimse kalmazdı. Cehennem ehlinin cehennemde yedikleri zakkumdan bir zerre yeryüzüne düşse yedi kat yeri geçip yine cehennemi bulur. O zebanilerin biri dünyaya çıksa ve yürüse bütün dünyadaki insanlar yüzükoyun düşüp bayılır kalırlardı. Kalkamaz, korkularından hep yerlerinde can verirlerdi. Eğer o cehennemliklere takılan zincir halkalarının birisi dünyaya düşseydi herkes dehşete kapılır aklını zayi ederdi.
Cebrail (as) bunları söyleyince Efendimiz (sav) ağladı. Gözlerinden yaşlar revân oldu. Buyurdular ki:
- Hasbi! Yâ cebrail (as) hasbi!.. ( Yeter, ve bana kâfidir yâ Cebrail (as).
Gözlerinden yaşlar boşaldı, kendini tutamadı ve buyurdu:
- Ümmeti, ümmeti, ümmeti!...
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Togika

#184
Cebrail (as)'de kendini tutamadı. Ağladı. Zira Cebbâr-ı âlem ulu pâdişâhtır. Onun hışmı ve azabı zâlimlere çok katı ve şiddetlidir. Efendimiz (sav) Cebrail'e (as) döndü ve buyurdu ki:
-Yâ Cebrail (as)! Sen ne için ağlarsın? Senin bizzat Hâk Teâlâ'nın (cc) katında menzilin vardır.
Cebrail (as) dedi ki:
- Yâ Resûlullah (sav), ben korkudan henüz emin değilim. Hârut, Mârut ve iblis mûbtelâ oldukları gibi ben de aynı azaba mûbtelâ olabilirim. Endişemin sebebi budur.
Ey gafil! Cebrail (as) bu azametle korkar ve ağlarsa ve iki cihanın fahri korkup ağlarsa, biz günahkârlar neye güvenir ve ümitlenir de ağlamaz ve güleriz. Niçin bunca bin yıldır yanan ve yanmakta olan cehennem ateşinden korkmayız... Niçin Resûlullah'ın (sav) şu hadis-i şeriflerini hâtıra getirmeyiz ki Efendimiz (sav) buyurur:
<< Cehennem ateşi bin sene yandı ve kızardı. Sonra bin sene daha yandı beyazlaştı. Sonra bin yıl daha yandı ve kapkaranlık gecenin karanlığı gibi karardı.>>
Kıyametin envalinden bir haber daha söyleyeyim:
Ey aziz! İşit ki o vakit İsrafil (as) sûrunu üfürür. Ne kadar diri varsa hepsi Hak Celle ve Ala Hazretlerinin emriyle Âd kavmi gibi helak olurlar.
Nitekim bu dünyada onları aynı şekilde helak etmişti. Bir rüzgâr esmeye başlar. Dünya üzerinde eser. Dağları taşları helak ve toz eder. Çeşitli renklerde yeşil, sarı, kırmızı, ak, gök, kara renkli topraklar gök yüzünde birbirine karışır. Onun tozundan maşrık ile mağrib düpedüz olur. Sonra Hak Teâlâ (cc) dünyaya der ki:
- Ey dünya! Hanin senin zilletinle şâd olanlar? Şâd ettiğin kimseler? Onlar ki, şirk ile benden başkalarına taparlardı. Hani o cebbar beyler ki yeryüzünde fesatlıklar yaparlar, haksız yere kan dökerler, gözlerden yaşlar akıtırlardı.
Hakkın bu hitabına hiç bir yerden cevap gelmez. Hak- Teâlâ (cc) der ki:
- Evvel bendim, yine âhir Vâhid-ul Kahhâr benim. Bu mülk benimdir.
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Togika

O anda cehennemden simsiyah renkte bir yılan çıkar. Allah-u Teâlâ (cc)'nın emriyle yedi denizde bir damla su bırakmaz. Hep yeryüzünü kupkuru yapar. Gülleri zeytin yağı gibi eritir. Ne varsa yakıp kül etmeye kasteder.
Allah-u Teâlâ (cc) buyurur ki:
- O âsi kullarım vardır ya onlara istediğini yap.
Cehennemin bir yanından bu denli şeyler vücuda gelmekte olduğuna göre diğer hususları sen kıyas et. O cehenneme girenin hâli ne olur, biliyor musun? Hiç düşündün mü?
Bu dediklerim; cehennemin, haşrın, kabrin, ölümün hallerinden bir nebzeciktir. Kıyamet günü, Hak Teâlâ (cc)'nın adaletinin tahakkuk ettiği gündür.
Allah-u Teâlâ (cc) buyurur ki:
<< Bugün kimseye zulmedilmez. Muhakkak ki Allah-u Teâlâ (cc) hesapları seri olarak görür bitirir.>>( el- Mü'min sûresi, 17 )
O gün bütün mahlûkat, mukarrebler, peygamberler, kendilerinden ûmid kesecek gündür. Ancak Muhammed Mustafa (sav) cümle ümmete şefaat edecektir.
Allah-u Teâlâ (cc) Hazret-i İbrahim (as)'a suâl edip der ki:
<< Yâ İbrahim (as) senin belinden zûrriyet geldi mi?>>
Hazreti İbrahim (as):
-<< Evet geldi yâ Rabbi...>> cevabını verir. Allah-u Teâlâ (cc): << Senin zürriyetinin adı nedir?>>
İbrahim (as) utanıp başını aşağıya eğer, zürriyetinin adını anmaz.
                                      .   .   .
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Togika

Allah-u Teâlâ (cc)'nın: << O gün cehennem yakın bir yere getirilince işte o gün insan günahını hatırlayacak, lâkin o hatırlama neye yarayacaktır?>> ( el- Fecr sûresi, 23) âyeti gelince, şöyle rivayet edildi ki Efendimiz (sav)'in rengi değişti sarardı.
Ey azizim! Allah-u Teâlâ (cc) her şeyi bilendir. Allah'ını (cc) bilen O'ndan (cc) korkar. Allah'ını (cc) bilmeyen de Rabb'inden korkmaz. Ashab, Efendimizin rengini böyle görünce teşvişe düştüler. Vardılar, Hazreti Ali'ye (kvc) haber verdiler. Hazreti Ali (kvc ) gelip gördü ki hakikaten Efendimizin (sav) rengi değişmiş. Sebebini sorunca Efendimiz (sav) şu âyeti okudu:
<< Cehennem de o gün getirilip ortaya konur; o gün insan düşünür, fakat o düşünüp anlamaktan ona ne fayda>>( el- Fecr sûresi, 23)
Hazreti Ali (kvc) buyurdu:
- Yâ Resûlullah (sav)! Cehennemi nice getireler?
Efendimiz (sav) buyurdular:
- Yetmiş bin melek ve zebaniler yapışıp getirirler. Eğer yere koysalardı bütün mahşer halkını yakardı. Birisini bırakmazdı. Bir kimse ona gözünü dikip bakmaya. Çok heybetlidir.
Ka'bûl-Ahbâr der ki:
- Cehennemi getirseler, yaklaşınca ellerinden kurtulup mahşer halkının tamamını ihata eder. Bu hâli gören nebiler ve sıddıklar yüz üstü düşüp derler ki: << Hiç bir şey istemeyiz, ancak nefsimizin kurtulmasını isteriz.>>
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Togika

Yine Efendimiz (sav) Ömerûl-Fâruk Hazretlerine (ra) der ki:
- Yâ İbn-i Hattab! Eğer yetmiş nebinin ameli gibi amelin olaydı, buna rağmen o günde necat ve kurtuluş bulamazdın. Cehennemi getirirken boşandırırlar, bütün mahşer halkını ihata eder. Hiç bir yol kalmaz. Ancak sırat köprüsü kalır. Hiç kimse cehennemi tutamaz. Ancak Fahr-i âlem Muhammed Mustafa (sav) varır, tutar. Resûlullah (sav) cehennemi tutmaya karşı gider. Varır zincirinden yapışır ve der ki: <<Dön yâ cehennem! Senin ehlin sana gelir... Onlar bölük bölük kafilelerle sana gelirler.>> Cehennem de der ki: << Yâ Resûlullah (sav) bana dokunma. Seni Hak Teâlâ (cc) bana yasak ve haram kılmıştır, Muhammed (sav) Mustafa sensin. Sen o Sâdık'uf- va'dûl eminsin. Sana Rabbûl-âlemin << Habibim>> demiştir. Beni bırak da âsilere azâb edeyim.>>
Arştan bir nida gelir:
-Yâ cehennem! Habibim ne derse sözüne itâat et.
Cehennem bu sözü işitince derhal arşın şimalinden yana varır, orada yerleşir.
Azizim! O gün Hak Teâlâ (cc)'nın emriyle insanları temyiz ederler. Küfrü, imanı, ihlâsı, şirki birbirinden seçerler. O gün nicelerinin pasları açılır. Âyette buyurulur ki:
<< Ey günahkârlar! Bugün müminlerden ayrılın.>>(Yasin sûresi, âyet: 59)
İhlâs Hak Teâlâ (cc) Hazretlerine secde eder. Hak Teâlâ (cc) Hazreleri emreder.
<< Yâ ihlâs! Ehlinle beraber cennete var.>> ( Şirke de emreder ki) sen de ehlinle beraber cehennme git.>>
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Kendinibulanadam

Nefse hakim olmaya bazen ara vermek gerekebilir mi? Nefse hakim olmak yani iradeyi cuzziyeyi kullanmak her zaman çok önemli bir yer tutmuştur hayatta. Bu büyük günahlardan sakınmak konusunda çok önemli bir yere şahiptir. Hepimiz büyük günahlardan sakınmalıyızdır. Fakat nefse hakim olmaya da bazen ara vermemiz, bazı hayırlar içerebilir. Mesala baklava,bülbül yuvası, irmik tatlısı gibi tatlılar vardır. Bunları nefse hakim olmayıp, sürekli yemek doğru değildir. Sürekli yenirse şeker gibi,çikolata gibi,tatlı gibi yiyecekler zarar görülebilir. Fakat bunların hiç tüketilmemesi de hakkımızda hayırlı olmayabilir. Yani nefse hakim olmaya bazen ara vermekte gerekebilir. Mesala bir örnek vermek gerekirse, oruç ibadetide faydalıdır fakat her gün oruç tutmak dersek buda doğru olmayabilir. Bazı şeyleri bazen yapıp, bazen yapmaya ara vermekte de bir hayır olduğu görülür. Bazı şeyleride hiç yapmamak doğru olmadığı görülür. Bazı şeyleri bazen yapıp, bazen ara vermek, bazı şeyleride bazen yapmayıp, bazen yapmamaya ara vermek gerekebilir. Bazı şeyler hakkımızda böyle hayırlı olur, hatırlatmak isteriz bu durumu. Sağlıkla kalmak ve hayırlara vesile olmak ve hayrı yaymak dileğiyle.

Togika

Derhal zebaniler müşrikleri toplarlar. Şirki ehliyle beraber cehenneme götürüp doldururlar. Kâfirler ve şeytanları zincirlerler. Kâfirlerin yüzleri kara ve gözleri kör bir vaziyettedir. O zaman yer ile göğün arası hınca hınç altın ve gümüşle dolu olsa kimse dönüp bakmaz. Bütün altınlar kâfire verilse o kâfir bir lâhza azabtan kurtulmak için onların hepsini vermeye çoktan razıdır.
Suâl sorulacak olursa:
- Cehennem bu sıcaklığı ve azameti ile şimdi nerededir? Onun sıcaklığı şimdi neden bize kadar gelmez?
Cevab olarak derim ki:
- Cehennem şimdi yedi kat yerin dibinde ve ondan sonra bir yer daha var. Cehennem ondan sonradır.
Azizim! Yer ve semâ yedişer kattır. Bunun isbatı ve delili şu âyettir:
<< Allah (cc) o Allah (cc)'dır ki, yedi kat gök yarattı, yerden de onun kadar yarattı.>>( et- Talâk sûresi, 12)
Bu yedi kat yerin her birinde bir mahlûk vardır. Bu yedi kat yerin dibinde bir demir tabakası vardır. O tabaka cehennem ateşinin hararetinin şiddetinden eriyip beyaz su olmuştur. O demirden denizin derinliğini Allah-u Teâlâ (cc) bilir. O denizin altı da, cehennemdir. Cehennemle bizim yaşadığımız arz üzerine öyle bir perde konulmuştur ki bu sayede cehennem ateşi bu dünyada Allah-u Teâlâ (cc)'nın emri ve hikmetiyle bizlere bir zarar vermez. Eğer burada bizleri te'siri altına alacak olsa hepimizi eritip telef eder. Böyle olan cehennemin içine bırakılan kimsenin hali ne olur? Orasını sen düşün ve takdir et. Hak Teâlâ (cc) ne yarattı ve takdir ettiyse, onun ecelini de yarattı ve takdir etti. Ayı ve güneşi ve yıldızları da yarattı. Bütün mahlukatı da yarattı. Ömürlerini ve ecellerini de takdir etti. Her birinin ömrünün müddeti sona erince eceli de gelir onu bulur, ölür. Ancak ölmez, yatmaz, uyumaz, şeriki, naziri olmayan ezeli ve ebedi olan Allah-u Teâlâ (cc)'dır. Ondan sonrasının hep zevali vardır. Nitekim Hak Teâlâ (cc) buyurur ki:
<< Her şey helak olur. Ancak Cenab-ı Hakkın (cc) zat-ı uluhiyyeti.>> (el Kasas sûresi, 88)
Hem de ölüm tadını tadarlar. Nitekim ayette buyurulmuştur.<< Her nefs ölümü tadacaktır.>>( Â'li İmran sûresi, 85)
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Togika

Bir rivayete göre Allah-u Teâlâ (cc) ay'a, güneşe ve yıldızlara yetmiş bin sene ömür vermiştir. Yetmiş bin sene dolunca bunların da ecelleri gelir, ömürleri dolar ve yok olurlar, yere dökülürler. Gök dökülür, yerler pamuk gibi dağılır ve atılır. Yerin,, göğün ve yıldızların yaratılmasından itibaren altmış iki bin dokuz yüz altmış yıl sonra Âdem Peygamber yaratıldı. İnsanlar da yeryüzünde yedi bin yıl yaşasalar  gerektir. Baki kalan kırk yılda da sessiz sadâsız yatsalar gerektir. Bu suretle yetmiş bin yıl tamam olur. Sonra Allah-u Teâlâ (cc) beyaz, gümüşten bir yer daha yaratır. Nitekim Hak Celle ve Alâ (cc) Kuran-ı Kerim'inde buyurur ki: << O gün ki Arz başka Arza, gökler de başka göklere çevrilecek, insanlar kabirlerinden her şey'e hâkim bulunan Allah'ın huzuruna çıkacaklar.>> ( İbrahim sûresi, 48)
Meşâyih bu kavli tercih ettiler. Lâkin imam-ı Fahri Râzi (r.a) der ki:
- Efendimizin (sav) mi'rac yolculuğu esnasında meleklerden bir asker gurubuna yolda rastladı. Bundan sonra durmadan melekler saf saf gelir geçerler. Efendimiz (sav) Cebrail'e (as) sordu ki: << Yâ karındaşım Cebrail (as)! Bunlar nereden gelip nereye giderler?>> Cebrail (as) buyurdular ki: << Yâ Resûlullah (sav) Ben yaratılandan beri bunları böyle gördüm. Lâkin bir gördüğümü bir daha görmedim. Bunların ne evvelini, ne de sonunu bilirim.>>
Efendimiz (sav) onlardan birine dedi ki:
- Sen yaratılalı ne kadar zaman oldu?
O melek dedi ki:
- Ömrümün evvelini ve âhirini bilmem. Ancak şu kadarını bilirim ki Hak Teâlâ (cc) gökte bin yılda bir doğan bir yıldız yaratmıştır. Ben yaratılalıdan beri Hak Teâlâ (cc) onun gibi dört yüz bin yıldız yarattı.
Bu kavil imam-ı Fahri Râzi'nindir. Doğrusunu Allah-u Teâlâ (cc) bilir, amma zamanın sonunda insanlar yedi bin yıl dünyada yaşasalar gerektir. Ondan sonra da kıyamet kopar.
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Togika

Şimdi aziz kardeş, yukarıda söylenen ölüm korkularını, Münker ve Nekir sûal ve cevap ile kıyamet korkularına uğracağını düşün de nefsin insafa gelip dünyadan iğrenesin. Nefsin emmâreliğini nefsin terk etsin. Terk etmelisin ki sana Allahın (cc) nefs-i levvâme, nefs-i mulhime, nefs-i mutmainne sahiplerine edeceği lûtuf, kerem ve ihsanlarından bahsedeyim:
Hak Teâlâ (cc)'ya muti olup, Peygamberine (as) uyup evliyasını sevenler, âsileri düşman tutup nefsine uymayıp şeytana muhalefet edenler, onun kereminden cennetlere ve cennetler içinde huriler, gılmanlar ve rıdvanlara ve türlü türlü rahatlık ve hoşluklara, izzet ve hürmetlere, buraklara ve saraylara nail olurlar. Bunu düşünmek lâzım. Eğer kişi << Kahr >> sıfatından korkup düşünmezse sonu felâket olur. Allah'ın lûtfunu umarak doğru yola dönmelidir. Allah-u Teâlâ (cc)'nın kahrından lûtfuna uzanıp düşünmezsen nefsinde inkâr var demektir. Meşâyihin eşiğine düş, imanını taklitten tahkika çevir, yükselt. Aksi halde dünyadan imansız gidersin. Her kim Allah-u Teâlâ (cc)'dan korkmaz Resulünden utanmazsa, azabdan korkmaz, cenneti arzulamazsa o nefs gayet bedbahttır. Böyle kimselerin faidesi yoktur. Her yerde isyan eder ve her hâlû kârda isyan halindedir. Her konuştuğunda hataya düşer, şuna buna lanet eder. Böyleleri hayır ile âhirete gözçmez.
Maksadımız nefs-i emmâreyi, nefs-i levvâmeye, nefs-i levvâmeyi nefs-i mûlhimeye, nefs-i mûlhimeyi de nefs-i mutmainneye yükseltip tekamül ettirmektir.
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.

Togika

Bu dünyanın mağrurluğunu terk etmek gerektir. Baki olan lezzetlere heveslenmek lâzımdır. O narani makamlara erişmeye say'ü gayret gerektir. O baki olan padişahlığın zevali yoktur.
Ebu Derdâ (ra) buyurur ki:
- Cennet içinde salihlerin içeceği şaraba bir kişi parmağını batırsa o parmağını da dünyaya çıkarsa o parmağın kokusu dünyada ne kadar canlı varsa hepsine erişir. Bütün canlılar seğirdeşip bu kokuya nail olmak isterler. O kokuyu bulalım diye birbirlerini çiğner ezerler veya delirirler.
Azizim! Öyle Hak aşıkları vardır ki bu kokuyu dünyada iken koklamışlar ve dünyada iken onun kokusuyla sarhoş olmuşlardır. Gözlerinde o meleğin, ezeli ve ebedi olanın dostluğu ve muhabbeti vardır. O sebepten dolayı iki cihanı arkalarına almışlar, dünyaya arka çevirmişlerdir.
Mevlânâ Celâleddin (ks) buyurur ki:
<< Camı, yarın yüzü, kadehi içenin gözü bir şarabı iç. Baki yüzden << Sekahüm Rabbbühüm>> sakisi elinden şarab iç. Varlık pasından pak, sarhoşluk zamanında pâk eden şarabı iç. Güze! şarab, güzel, lezzet, güzel zevk, güzel devlet, güzel hayret güzei şevk.>>
- Ey mû'min! Bir dakika kulağını benden yana tut, beni dinle. Cennete vardığın zaman sana verilecek zevklerden birazını sana anlatayım. Oraya vardığın zaman göreceklerini sana vasfetmek suretiyle şimdiden seni oraya varmış gibi bir duruma getireyim.
Uğrunda Fedakarlık Yapamadığın Sevgiyi Boşuna Yüreğinde Taşıyıp'ta Yük Etme.