Gönderen Konu: 'Ağrı gidericilerden uzak durun'  (Okunma sayısı 2715 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
'Ağrı gidericilerden uzak durun'
« : 10 Şubat 2010, 00:28:03 »


"Alacağınız ağrı gidericinin İYİ EDİCİ BİR ETKİSİ YOKTUR. Size sadece -geçici bir süre- rahatlama imkanı verir... " Dr. Murat Kınıkoğlu'nun yazısı...

AĞRI GİDERİCİLERDEN UZAK DURUN

Türkiye’nin  dünyanın en hızlı büyüyen ilaç pazarı olduğunu biliyor musunuz? 2002’den 2003 e geçerken, üretici fiyatlarıyla 3 milyar dolar olan ilaç harcamamız  4.2 milyar dolara yükselerek % 40’lık bir büyüme göstermiş. üstelik ilaç sektörümüz büyük ölçüde dışa bağımlı.   

Geçenlerde bir hastamı rahatsızlığı dolayısı ile evinde ziyaret ettim. Ateşini oldukça yüksek ölçünce “Ağrı giderici veya ateş düşürücünüz var mı?” diye sordum. İnanmayacaksınız tam beş çeşit ağrı giderici ilaç çıkardılar.

Anneannenin dizleri için kullandığı ilaç,  dedenin romatizma ilacı, evin genç kızının periyot ağrıları için kullandığı bir ilaç,  mutfaktaki çekmecede her zaman hazır tutulan ateş düşürücü ve babanın migren ilacı.. Benzer bir durumu bir yurt içi tur otobüsünde de yaşamıştım; teyzeler, çantalarından çıkardıkları ağrı giderici ilaçları birbirlerine şeker gibi ikram ediyorlardı...

Sevgili okurlarım, ağrı gidericiler evde, çantada el altında tutulacak ve en ufak bir ağrı  durumunda hemen yutulacak ilaçlar değildir. Hepsinin çok önemli yan tesirleri olduğu gibi bazıların da  kısmen bağımlılık yapıcı etkileri vardır.

Romatoid artrit ve şiddetli ağrılarla seyreden diğer bazı hastalıklarda bu ilaçların doktor kontrol altında kullanımı tabi ki gerekli olabilir.  Benim dikkatinizi çekmek istediğim esas husus, bu ilaçların, önemli yan tesirlerine rağmen evlerimizde kontrolsüz ve aşırı miktarlarda kullanılmasıdır....

Herhangi bir ağrı için, eliniz dolaptaki ağrı gidericiye gittiğinde şu iki hususu mutlaka hatırlamanızı istiyorum.

1.Alacağınız ağrı gidericinin İYİ EDİCİ BİR ETKİSİ YOKTUR. Size sadece -geçici bir süre- rahatlama imkanı verir... 

İlacı yutmadan önce vücudunuza ağrıyı kendisi geçirmesi için bir şans vermeyi deneyin. Daha ağrı başlar başlamaz en başta “endorfinler” olmak üzere pek çok hormon ve enzim acımızı hafifletmek ve kendimizi daha iyi hissetmemizi sağlamak için devreye girer...

Salgılanan Endorfinler, yalnız morfin benzeri bir ağrı giderici olmakla kalmaz vücudumuza rahatlama ve mutluluk verici bir etki de yaparlar..Hemen ağrı gidericiye sarılırsanız başta endorfinler olmak üzere iyi edici enzimler devreye girmez ve tembelliğe alışan vücudunuz, bir süre sonra ağrı tekrar ettiğinde, kendi iyileştirici hormonlarını salgılamak yerine sizden “ağrı giderici ilaç”bekler....

2.Alacağınız ağrı gidericinin önemli yan tesirleri olabilir....

Aspirin başta olmak üzere tüm ağrı giderici ve ateş düşürücülerin en önemli yan tesiri yemek borusu, mide ve on iki parmak bağırsağında yaptıkları tahriş ve kanamalardır.. Acil servise başvuran mide kanamalarının pek çoğundan yutulan ağrı giderici ilaçlar sorumludur. Yaşlılarda bu ilaçların kullanımı mide kanamasından ölüm riskini beş misli artırmaktadır.

Ağrı giderici ve antienflamatuar ilaçların(NSAI) önemli yan tesirlerinden birisi de kalp damar sistemi üzerine yaptığı zararlı etkilerdir. Büyük reklam kampanyaları ile piyasaya sürülen ve yemin billah mideye dokunmadığı iddia edilen romatizma ilacı “Vioxx”,  kalpten ölüm oranını artırdığı kesin olarak gösterilmesi nedeniyle piyasadan toplatılmıştır.

Romatizma ilaçları özellikle yaşlı insanlar tarafından kullanılmaktadır. Halbuki bu ilaçlar 60 yaş üzerindeki sağlıklı kişilerin kalp yetmezliği riskini % 60, daha önce kalp hastalığı tanısı alanların kalp yetmezliği riskini ise 10 misli artırmaktadır. 

Bu konuda biz doktorların da kabahati olduğunu itiraf etmek zorundayım. Şikayetinin geçmesi arzusu ile bize müracaat eden hastayı memnun etmenin “En kolay yolu” bir ağrı giderici reçete etmektir. İlaçların yan tesirleri konusunda yeteri kadar aydınlatılmayan hastalar da bir süre sonra verilen ilacın sadık ve devamlı bir müşterisi durumuna gelmektedirler...

Unutmayın, çocuklarınız, çoğu konuda olduğu gibi ilaç kullanma alışkanlığı açısından da sizi taklit ederler. Çocuğunuzun ağrı eşiğinin düşük veya yüksek olması size bağlıdır.  En küçük bir baş ağrısında hemen ilaç kutusuna koşan anne babasını gören çocuğun ağrı eşiği de  düşük olur, dayanmak ve sabretmek yerine ilaç yutmak ona daha kolay gelir.

Bu konuda şahit olduğum bir diğer yanlışa değinmeden geçemeyeceğim. Bir hastam, karnım ağrıyor diyen çocuğuna ağrı giderici diye vitamin verdiğini böylece onu ağrı gidericilerin yan tesirlerinden koruduğunu “övünerek” anlatmıştı. İlk bakışta akıllı bir yaklaşım gibi görünse de hem içinde bir “yalan” olması hem de çocuğu kolaycılığa itmesi açısından son derece yanlış bir tutum... Karşılaşacağı her ağrı-zorluk için “hemen dışardan yardım isteyen” çocuklar yetiştirmek yerine,  ağrı ve zorluklarla baş etmeye çalışan çocuklar yetiştirmemiz, bu açıdan da onlara örnek olmamız daha doğru olmaz mı?

doktormurat.net

〰〰〰〰🐠

Çevrimdışı ene dost

  • yazar
  • ****
  • İleti: 594
  • 'Araz'
Ynt: 'Ağrı gidericilerden uzak durun'
« Yanıtla #1 : 10 Şubat 2010, 17:17:49 »
Gariptir birde etrafta günlük ilaç kullanan biri varsa etkileniyor insan.
En azından ben etkileniyormuşum geçenlerde fark ettim.
Yani ilaç alma isteğim oluyordu. Geçti şükür.
Zehri şeker, şekeri zehir etmemek gerek.
Nakşibendi beyazdır, leke kabul etmez. (Gavs-ı Sani)

Çevrimdışı Tuğra

  • popüler yazar
  • ******
  • İleti: 6599
Şeker ilaçları
« Yanıtla #2 : 03 Kasım 2010, 22:26:40 »
Şeker ilaçları
 
“Bu ilacı yutun kilo vermenize de yardımcı olur” cümlesi sihirli bir anahtar gibi her kapıyı açıyor. En ilaca karşı olanlar bile diyet yapmadan zayıflayacaklarını duyunca şekerleri düşük olsa bile ilaca başlamaya karar veriyorlar.

İlaç firmaları kafaya koymuşlar; bize illa şeker ilacı yutturacaklar. Şekerinizin yüksek olup olmaması önemli değil, kilonuz biraz fazla ise ya “insülin direnci”,  ya “hipoglisemi” ya da “gizli şeker” tanılarından birini alıyorsunuz. İşin komik tarafı şekeriniz düşse de çıksa da aynı ilaç veriliyor. “Bu ilacı yutun kilo vermenize de yardımcı olur” cümlesi sihirli bir anahtar gibi her kapıyı açıyor.

En ilaca karşı olanlar bile diyet yapmadan zayıflayacaklarını duyunca şekerleri düşük olsa bile ilaca başlamaya karar veriyorlar. 

Gerçek şeker hastalarının sayısının her yıl katlanarak arttığı bir gerçek. Bunun iki nedeni var. Birinci nedeni gittikçe şişmanlamamız. Biliyorsunuz şişman insan sayısında ABD ye yaklaştık. (Yakında geçeriz.) İkinci neden pazar paylarını büyültmek isteyen uluslararası firmalar arasındaki rekabet.

İlaç firmaları bir yandan halkı ve doktorları şeker hastalığının zararları konusunda bilinçlendirmeye çalışırken bir yandan da ilaç kullanan hasta sayısını artırmak için tedaviye mümkün olduğu kadar erken başlanmasını ve kan şeker seviyesinin ilaçla mümkün olduğu kadar aşağı çekilmesini öneriyorlar.

Bu yanlış bilgi bombardımanı insanların gereksiz yere erken yaşta şeker hastalığı tanısı almalarına ve erken yaşta boş yere ilaç yutmalarına neden oluyor. 

Tekrar vurgulayalım; şeker hastalığı gerçekten de içten içe organlarımızı çürüten, kalp başta olmak üzere, böbrek, göz, damar hastalığı gibi hayatı organlarda kalıcı hasarlara neden olan önemli bir rahatsızlıktır.

Ancak bu gerçek herkesin gerekmediği halde şeker ilacı kullanmasını gerektirmez. Şeker hastalığı ile mücadele etmek için erkenden ilaca başlamak yerine yaşam tarzımızı değiştirmemiz, spora başlamamız, diyetimize dikkat etmemiz gerekir. 

Şeker ilacına ne zaman başlanmalı?

Şeker hastalığının zararları konusunda hepimiz hemfikiriz. Buna karşılık ilaç tedavisine ne zaman başlanacağı konusunda fikir ayrılıkları var. Bir kısım meslektaşlarım hemen ilaca başlanmasının iyi olacağını düşünüyorlar.

Ben bu yaklaşımın hastaları tembelliğe ittiğini, diyeti ve sporu ikinci plana atmalarına neden olduğunu düşünüyorum. Diyet yapmak yerine şeker hapı almayı tercih eden hastaların kafasında şöyle yanlış bir düşünce oluyor: "Mademki önemli olan şekerin düşük olması ben de şeker hapı yutarak şekerimi düşürürüm.

Böylece sıkı bir şeker rejimi yapmama gerek kalmaz. İstediğim şeyleri yeme imkânım olur."  İlacın iştahsızlık oluşturma ve kilo verme etkisinin geçici olduğunu bilmeyen bu arada birkaç kilo da zayıflayan hastalar ilk aylarda memnun kalıyor, ilacı aldıkça kilo vermenin devam edeceğini düşünüyorlar ama maalesef öyle olmuyor, bir süre sonra kilo almaya başlıyorlar. 

Şeker ilaçlarının oldukça ciddi yan tesirleri olduğunu unutmamak gerekir.

İlaca ne kadar erken başlanırsa bu yan tesirlere o kadar çabuk maruz kalınır. Tip II diyabet tedavisinde kullanılan ilaçların çoğu uzun vadede kilo aldırır. Metformin grubu ilaçların kalsiyum metabolizmasını olumsuz yönde etkilediğini göstermiştir. Metformin alan hastaların %10-30 unda vitamin B12 absorbsiyonunda azalma görülmüştür.

Önerilerim:

1-Gelecekteki komplikasyonların önlenmesi açısından şekerinizi diyet ve sporla düşürmeniz ilaçla düşürmenizden daha yararlı ve daha etkilidir. 

Araştırmalar diyet ve egzersiz yapmanın şeker hastalığını önlemek açısından ilaçtan daha etkili olduğunu göstermektedir. NEJM dergisinde yayınlanan bir çalışmada (Şubat, 2002) kan şeker seviyeleri sınırı aşan 3200 kişi üç gruba ayrılıyor. Bir gruba plasebo, diğer gruba günde iki kez Glukofaj veriliyor, üçüncü grup spor ve diyet programına alınıyor. Üç yıllık takip sonucunda tip II şeker gelişimi riskinin diyet, spor grubunda % 58, ilaç grubunda ise %31 oranında azaldığı görülüyor. 

2-Kan şeker seviyesinin ilaçlarla aşırı miktarda düşürülmesi kalp hastalığı riskini önemli ölçüde artırır.

3-Şeker ilacı kullananların hipoglisemiye (düşük şeker nöbeti) girme riski artar. . Hipoglisemi, kendisini ilaçtan veya yemekten belirli bir süre sonra acıkma hissi ile birlikte hafif bir terleme, çarpıntı, titreme ve aşırı halsizlik ile gösterir.

Kan şekeri genellikle 70 altına düşer. Hastalar 5-10 dakika içinde kendiliğinden düzelir veya ağızlarına bir şey atarak normale dönerler. Eğer ilaç kullanırken bu tip nöbetler (seyrek de olsa) geçiriyorsanız hemen doktorunuzu uyarın ve ilaç dozunuzun yeniden düzenlenmesini sağlayın.

4-Diyet ve yürüyüşten asla vaz geçmeyin, şekerinizi ve üç aylık şekerinizi düzenli aralıklarla kontrol edin HbA1C seviyenizin 7’nin üzerinde çıkması halinde ilaç tedavisine başlanmak üzere doktorunuzla temasa geçin.

doktormurat.net Dr. Murat Kınıkoğlu
〰〰〰〰🐠